GÜNDEM - 27 Aralık 2025 Cumartesi 16:19

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Devletle milleti karşı karşıya getirmeye çalışanların hiçbirisi yok. Ama biz buradayız"

A
A
A

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hatay’ın Antakya ilçesinde 455 bininci afet konutu teslim töreninde yaptığı konuşmasında, "Devletle milleti karşı karşıya getirmeye çalışanların hiçbirisi yok ama biz buradayız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hatay’ın Antakya ilçesinde 455 bininci afet konutu teslim törenine katıldı. Atatürk Caddesi üzerinde toplanan kalabalığa seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan; afet konutu kura çekimi ve yapımı tamamlanan yatırımların toplu açılışını gerçekleştirdi.

Adana, Adıyaman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kayseri, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa ve Tunceli illerimizde yapımı tamamlanan; 95 bin konut ve 9 bin 501 iş yeri hak sahiplerine teslim edildi. Depremin üzerinden 3 yıl geçmeden 455 bin deprem konutu edilmiş oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"Deprem turistleri ortalıkta yok, biz buradayız"

Teslim töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendilerini eleştirenlerin ortalıkta olmadığına dikkat çekerek, "Hatırlarsanız altı Şubat’ta insanımız acı içindeyken buralara gelip ahkam kesenler vardı, seçimlerde bedava ev sözü verenler vardı. Enkazların önünde selfie çekip sosyal medyadan atanlar vardı. Afetzedelerimizin üzüntüsünü, içtenlikle paylaşmak yerine deprem gibi ortalıkta dolananlar vardı. Hükümet bu enkazın altında kalır diyerek tüm umutlarını bizim başarısız olmamıza bağlayanlar vardı. Yalan ve yanlış haberlerle ortalığı karıştırmaya çalışan provokatörler vardı. Gençler, biz canımızı dişimize takıp yaraları sarmak için ter dökerken yüzyılın felaketini istismar eden, vicdansızlar vardı. Sırf seçimlerde oy vermediler diye depremzedelerimize hakaret edenler, konakladıkları misafirhanelerden kovanlar vardı. Kardeşlerim bakın şimdi onların hiçbirisi ortalıkta yok. Deprem turistleri yok. Popülizm yapanlar yok. Seçim kazanmak uğruna halkımızı vaad uğruna tutanlar yok. Reyting peşinde koşanlar yok. Dezenformasyon yayanlar yok. Evleri, mültecilere verecek diyenler yok. Devletle milleti karşı karşıya getirmeye çalışanların hiçbirisi yok ama biz buradayız. Sizlerle beraberiz. Tıpkı altı Şubat’ta olduğu gibi sizin yanınızdayız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"455 bininci konutu teslim etmenin gururunu yaşıyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 455 bininci konutu teslim etmenin gururunu yaşadıklarını ifade ederek, "İşte bugün dünyada hemen hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı büyük bir başarıya Hatay’ımızda bizzat tanıklık ediyoruz. Depremin vurduğu on bir ilimizde yapımı tamamlanan 455 bininci afet konutumuzu hak sahibi kardeşlerimize teslim etmenin gururunu yaşıyoruz. Bu yuvalarda yepyeni bir hayatın sayfasını açacak tüm vatandaşlarımıza hayırlı, uğurlu olsun diyor, hanelerine kavuşan her bir kardeşime sağlıklı, mutlu, bereketli ömürler diliyorum. Rabb’im bu evlerde inşallah ağız tadıyla oturmayı nasip eylesin" şeklinde konuştu.

"Müslüman kanından beslenenler mesai içerisinde"

Erdoğan konuşmasında Müslüman kanından beslenenlerin, Müslümanları birbirine düşürmek için mesai içerisinde olduğuna dikkat çekerek, "Filistin, Irak başta olmak üzere gönül ve kültür coğrafyamızdaki tüm kardeşlerimizin bizlere ihtiyacı var. Gözü düşmüş bölgemizde yaşananları, kimlerin hangi oyunları çevirdiğini, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu sizlerde görüyorsunuz. Müslüman kanından beslenenler, bizi birbirimize düşürmek isteyenler, çok büyük bir mesai içinde. Aramıza fitne sokmaya çalışanların, etnik köken mezhep inanç üzerinden bizi bölmeye çalışanların kimler olduklarını hepimiz biliyoruz. Onun için kan ve kaos tüccarlarının tuzaklarına karşı çok dikkatli olacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasını birlik mesajı verdiği şu sözleriyle tamamladı: "Terörsüz Türkiye’den sonra terörün karanlık gölgesinin tamamen ortadan kalktığı, terörsüz bölgeye hep beraber kavuşacağız. Yeni Türkiye’nin, büyük Türkiye’nin inşasını hiç kimse engelleyemez. Unutmayın Hazreti Hızır Türbesi de bizimdir. Habibi Neccar Camii de. Vakıflar köyü de bizimdir. Hasreti Musa ağacı da. Beyazıt-ı Bestami Türbesi de bizimdir. Ulu Cami de. Türk, Arap, Kürt, Türkmen, Sünni Alevi, Nusayri beraberiz. Bu toprakların 1.000 yıllık sakinleriyiz. İnşallah daha nice asırlar boyunca barış içinde huzur içinde komşuluk ve kardeşlik hukuku içinde yaşamaya devam edeceğiz".

Erdoğan’ın konuşmasının ardından anahtar teslim töreni gerçekleştirildi.

Ogün Aslan - Müslüm Balko - Cemal Kılınç - Ramazan İlın

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, "Doğu Sorunu: Teşhisler ve Tespitler" raporunun 30. yılı dolayısıyla düzenlenen panelde yaptığı açıklamada, "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur" dedi. DTSO ile Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı (DİTAV) tarafından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde 1995 yılında hazırlanan "Doğu Sorunu: Teşhisler ve Tespitler" raporunun 30. yılı dolayısıyla düzenlenen "30. Yılında Doğu Raporu’ndan Bugüne" başlıklı panelde konuşan Kaya, raporun hazırlandığı dönemin koşullarına dikkati çekti. Kaya, 1990’lı yıllarda Kürt sorununun tamamen bir güvenlik ve terör meselesi olarak ele alındığını hatırlatarak, "Faili meçhullerin yaşandığı, güvenlikçi politikaların hakim olduğu bir dönemde, TOBB’un böyle bir çalışmayı gündemine alması önemli ve cesur bir adımdı" dedi. Raporun, sorunun yalnızca güvenlik başlığı altında ele alınamayacağını ortaya koyduğunu vurgulayan Kaya, "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur. Bu çerçeve oluşturulmadan çözüm mümkün değildir" ifadesini kullandı. Bölgesel kalkınma politikalarına da değinen Kaya, yatırım teşviklerinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin yeterince faydalanamadığını belirtti. Kaya, "Bölgesel kalkınma amacıyla uygulanan teşviklerden bölgenin yararlanma oranı yüzde 5’ler düzeyindeyken, Batı illerinde bu oran yüzde 65’lere ulaşıyor" diye konuştu. Eğitim ve temel tüketim harcamalarında da ciddi farklar bulunduğunu ifade eden Kaya, "Batı ile aramızda eğitim harcamalarında 26 kata, gıda harcamalarında ise 22 kata varan farklar var. Bu tablo, güvenlik merkezli bakış açısının bir sonucudur" değerlendirmesinde bulundu. "Diyalog ve müzakere önemlidir" Türkiye’de son dönemde Kürt sorununun çözümüne yönelik bir diyalog sürecinin konuşulduğunu dile getiren Kaya, bu sürecin önemine vurgu yaptı. Kaya, "İsmi ne olursa olsun, bugün diyalog ve müzakerenin konuşuluyor olması önemlidir. Ancak hala farklı bakış açılarına alan açmakta zorlanıyoruz" dedi.
İstanbul Futbolda şike kumpası soruşturmasında 4 şüphelinin savcılık ifadeleri ortaya çıktı FETÖ’nün ’futbolda şike’ soruşturmasında kumpas kurduğu iddialarına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında Lütfi Arıboğan, Ahmet Gülüm, İlhan Helvacı ve Ebru Köksal’ın savcılık ifadeleri ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, kamuoyunda ’2011 yılında futbolda şike soruşturması’ şeklinde bilinen, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski Başkanı Aziz Yıldırım da olmak üzere spor camiasından birçok kişinin hedef alındığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu bir kısım eski kamu görevlilerince usulsüz şekilde yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında şüpheliler Lütfi Arıboğan, Ahmet Gülüm, İlhan Helvacı ve Ebru Köksal’ın savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı. "Benim bulunduğum dönem içerisinde herhangi bir olağandışı işlem görmedim" Şüpheli Ebru Köksal ifadesinde, 1 Aralık 2011 tarihi itibariyle TFF genel sekreteri olarak göreve başladığını ve daha önce Galatasaray Spor Kulübü’nde bazı görevlerinin olduğunu söyledi. Köksal, "Ben zaten Galatasaray Spor Kulübü’nden geldim ve bunu saklamadım. TFF’deki görevimi profesyonel bir şekilde yürüttüm. Mehmet Baransu’yu tanımıyorum. Benim bulunduğum dönem içerisinde yapılan iş ve işlemlerde herhangi bir olağandışı işlem görmedim. Herşey kurallarına göre gerçekleştirildi. Federasyon içerisinde FETÖ mensubu şahıslar olduğuna dair herhangi bir bilgim olmadı. Görev yaptığım süre boyunca olağandışı herhangi bir işleme şahit olmadım. Lütfi Arıboğan ile iletişimim kısıtlıydı" dedi. "Ortalık adeta yangın yeriydi" Şüpheli İlhan Helvacı ifadesinde şike soruşturmaları sürecinde TFF’de hukuk kurulu başkanı olarak görev yaptığını belirterek, "Benim Mehmet Baransu ya da başka bir gazeteci ile hukuka aykırı herhangi bir mail gönderimim ya da almam söz konusu değildir. 3 Temmuz 2011 günü şike soruşturması başladığı haberini aldıktan sonra neredeyse her gün bu meseleyi konuşuyorduk. Ortalık adeta yangın yeriydi. Birçok fikir ortaya atıldı ancak biz hukuk ekibi olarak masumiyet karinesini baz alarak soruşturma gizlidir, biz ifade alamayız, dolayısıyla da PFDK’ya sevki yapamayız dedik. Ben görevde olduğum sürece FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca herhangi bir şekilde hukuka aykırı işlem tesis edilmesi adı altında yönlendirmeye şahit olmadım. Federasyondaki görevlerim federasyon mevzuatını FİFA mevzuatına uyumlu haline getirilmesi ve federasyonun sözleşmelerini dikkatli ve özenli bir şekilde hazırlanması noktasına yoğunlaşmıştı. Zaten haftada 1 ya da 2 yarım gün giderek sürdürdüğüm bir görevdi. Günlük rutin işlerin ve idari işlerin içerisinde yer almadım" diye konuştu. "Türk futbolunu korumak zorundaydık" Şüpheli Lütfi Arıboğan ifadesinde, mail içeriklerinin Şekip Mosturoğlu’na kim tarafından ve neden gönderildiğini bilmediğini söyleyerek, "3 Temmuz süreci başladıktan sonra Ağustos ayı içerisinde UEFA’dan bir yazı TFF’ye geldi. Bu yazıda Fenerbahçe’nin şampiyonlar liginden çekilmesini, bu kararı bizzat Fenerbahçe’nin almasını, Fenerbahçe almazsa TFF’nin bu kararı almasını, aksi halde milli takımlar ve kulüpler düzeyinde Türk futboluna ağır yaptırımların geleceğini, bir iki paragrafta da daha önce uyguladıkları ülkelerden örnek vererek gösterdiklerini gördük. Bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü’nden yöneticilerini çağırdık. Ali Koç ve Nihat Özdemir geldiler. Kendilerine gösterdik. Bu kararı alacağını söyleyip gittiler. Daha sonra Fenerbahçe böyle bir karar almadı. Daha sonra biz TFF olarak bu kararı aldık. Türk futbolunu korumak zorundaydık" şeklinde konuştu. Arıboğan, "O günlerde emniyet müdürlüğü birkaç günde bir gözaltına alınan ve serbest bırakılan kişileri yayınlıyordu. Emniyetin gönderdiği kurumlardan bir tanesi de TFF’dir. Mehmet Baransu isimli kişi o dönem ’Telegol’ isimli programda yorumcuydu ve TFF Başkanımız Mehmet Ali Aydınlar o programa telefonla katılmıştı. O gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce yayınlanan gözaltı listesinde 90 kişinin gözaltına alındığını ifade etmişlerdi ancak 60 kişinin gözaltına alındığı belirlenmişti. Başkan Aydınlar’ın ricasıyla ben de doğru listeyi Mehmet Baransu’ya atmıştım. Bu liste İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından TFF’ye gönderilmişti. O dönem emniyet şike soruşturmasında yaptığı adli işlemler bizi de ilgilendiriyordu" ifadelerini kullandı. "15 yıldır bu gibi iftiralarla karşılaşıyorum" İfadesinde federasyonun yargılama süreci başlamadan istifa ettiklerini söyleyen Arıboğan, "Mehmet Baransu ile ilgili herhangi bir hukukum bulunmamaktadır. Bu şahsın ya da başka bir şahsın o dönem TFF ve kurulları tarafından şike iddiaları ile ilgili yürütmüş olduğu soruşturmalara herhangi bir tesiri bulunmamıştır. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün o dönem TFF’ye herhangi bir yönlendirmesi olmamıştır. Bu soruşturmalar tamamen o dönem TFF’de görevli ve yetkili hukukçular tarafından usullere uygun gerçekleştirilmiştir. Soruşturmanın gizliliğine herhangi bir şekilde ne ben ne de TFF ihlal etmemiştir. Bana sormuş olduğunuz bilgi ve belgeler gazetelerde de dolaşıyordu. Biz bunları gizlilik kararı kaldırıldıktan sonra öğrendik. Kariyerim boyunca milli sporculuk yaptım. 243 defa milli formayı giymiş milli basketbolcuyum. Sonrasında üst düzey spor yöneticiliği yaptım. Sporculuğum, yöneticiliğim ve iş adamı olduğum her anda kanundan nizamdan hiç ayrılmadım. 15 yıldır bu gibi benzer iftiralarla karşılaşıyorum. Yapım gereği hiçbir örgütün üyesi olmam, kimsenin kontrolü altına girmem mümkün değildir" dedi. "Şike soruşturmaları ile ilgili televizyonumda bir kelime bile geçmemiştir" Şüpheli Ahmet Gülüm ise TFF’de herhangi bir görevinin olmadığını belirterek, "Söz konusu maili hatırladım. Bu mail içeriğinde yer alan Aziz Yıldırım’ın ifade tutanağı Lütfi Arıboğan tarafından bana gönderilmiştir. Ben de buna karşılık ’çok yazık....mide bulandırıcı ve üzücü’ şeklinde mesaj yazmıştım. Söz konusu belgeyi ben istemedim, Lütfi Arıboğan kendisi bana göndermiş, göndermesinin sebebi de neler oluyor göreyim diyedir. Lütfi Arıboğan’ın FETÖ terör örgütü ile irtibatını bilmiyorum. Kendisi sporcudur. Bu işlerle alakalı olmadığını düşünüyorum. Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmedim, şike soruşturmalarına dahil olan kamu görevlilerinden bana herhangi bir evrak gelmedi, bana sormuş olduğunuz belge o dönem her yerde dolaşan bir evraktı, çok daha başka belgeler de vardı. Benim konu ile alakam yoktur. Ülkesi için çalışan spor insanıyım. 15 yıldır ’Sports TV’ kanalının sahibiyim. Bütün Türkiye’ye açık bir kanaldır. Hiçbir zaman şike soruşturmaları ile ilgili televizyonumda bir kelime bile geçmemiştir" ifadelerini kullandı.