DÜNYA - 11 Temmuz 2024 Perşembe 16:13 | Son Güncelleme : 11 Temmuz 2024 Perşembe 16:14

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'dan Hamas'a destek mektubu

A
A
A
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'dan Hamas'a destek mektubu

İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'ye gönderdiği mektupta, “İşgalci İsrail rejimi ile mücadeleyi ve Filistin halkını desteklemeyi insani ve İslami bir görev olarak görüyoruz. Bu nedenle Kudüs ve Filistin özgürlüğüne kavuşana kadar Filistin direnişini desteklemeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'ye mektup gönderdi. Pezeşkiyan mektubunda Filistin direnişine destek vermeye devam edeceklerini belirterek, İsrail katliamları karşısındaki direnişin amacına ulaşacağına ve Filistin'in özgürlüğüne kavuşacağına inandığını vurguladı.

Pezeşkiyan, “İmam Humeyni'nin ilkelerine bağlı kalarak ve liderimiz Ayetullah Ali Hamaney'in önderliğinde, işgalci İsrail rejimi ile mücadeleyi ve Filistin halkını desteklemeyi insani ve İslami bir görev olarak görüyoruz” ifadelerini kullanarak, Kudüs ve Filistin özgürlüğüne kavuşana kadar Filistin direnişini desteklemeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Filistin halkının göstermiş olduğu “kahramanca direniş” ile Gazze halkının “mazlum ama güçlü tarihsel varlığına” vurgu yapan Pezeşkiyan, “Bugün devam eden savaşta ilahi zafer Filistin halkının yanında karar kılacaktır” dedi.

Aynur Sena Çabuk

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mardin Mardin’de ilk defa çocuk hastada ‘Laparoskopik nefrektomi ameliyatı’ gerçekleştirildi Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tıp alanında önemli bir başarıya imza atılarak, Doktor Öğretim Üyesi Süleyman Sağır ve Üroloji Uzmanı Doktor Ferhat Çelikkaleli önderliğindeki cerrahi ekip, çocuk hastada ilk defa laparoskopik nefrektomi ameliyatını başarıyla gerçekleştirdi. 10 yaşındaki Abdulvahit Uğurlu adlı hastaya, hastalıklı böbreğin çıkarılması için kapalı yöntemle gerçekleştirilen bu cerrahi operasyon başarıyla tamamlandı. Ameliyatın başarılı bir şekilde yapıldığını dile getiren Doktor Öğretim Üyesi Süleyman Sağır, “Hastamız bize bir ay öncesinde sol yan ağrısı şikayetiyle başvurdu. Daha sonra hastamıza yaptığımız tetkikler sonrası hastanın sol böbreğinin fonksiyonunun azaldığını gördük. Böbrek sintigrafisi ile teyit ettikten sonra ailesine böbreğin alınması gerektiğini ifade ettik. Hasta yakınları ameliyat sırasında oluşabilecek tüm komplikasyonları kabul ettikten sonra hastayı minimal invaziv şeklinde laparoskopik nefrektomi yöntemiyle böbreğin alınma işlemine karar verdik. Hastanın ameliyatı 1 saat kadar sürdü. Ameliyat çok başarılı bir şekilde geçti. Hiçbir şekilde kanama kaybı yaşamadık. Hasta uyandıktan 2 saat sonra tabletle oyun oynayacak seviyeye geldi” şeklinde konuştu. Böyle durumlarda laparoskopik cerrahilerin 1 yaşından 80 yaşına kadar ameliyatın gerçekleşebileceğini aktaran Dr. Öğretim Üyesi Sağır, “Genellikle laparoskopik piyeloplasti dediğimiz ameliyatlar için 1 yaş üstü baz alınıyor. Biz henüz o kadar küçüğünü ameliyata almadık. Ama 1 yaşından 80 yaşına kadar da yapılabilecek bir ameliyat” diye konuştu. Bu tür ameliyatın artık Mardin’de daha sık yapılacağını belirten Uzman Dr. Ferhat Çelikkaleli ise, “Mardin’de ilk kez 10 yaşındaki hastamıza laparoskopik nefrektomi uyguladığımız bir işlem oldu. Minimal invaziv işlemin en büyük amacı kesi miktarı daha az, iyileşme süreleri daha hızlı ve ameliyat sırasında kanamamız daha az oluyor. Bu işlem hastalar için konforlu bir işlem oluyor. Hastaları erken taburcu edebiliyoruz. Bir önceki hastamız olan 76 yaşında bir teyzemizdi şu anki hastamız 10 yaşında. Artık yaş aralığı giderek arttı. Artan tedavi işlemlerine bağlı olarak artık böbrek kitlelerinde veya böbrek fonksiyonlarında bozulmaları erken tespit edebiliyoruz. Buna bağlı olarak erken müdahale edebiliyoruz. Hastamızın böbrek fonksiyonların çalışmadığını fark ettik. Önceden böbrek çıkışında bir darlık vardı. Açık ameliyat olmasına rağmen böbrek fonksiyonlarını tekrar kazanamadı. Kapalı bir ameliyat yöntemiyle böbreğini almak zorunda kaldık. İşlem yaklaşık 1 saat sürdü. Ameliyat çok iyi geçti hastamızı yarın taburcu etmeyi planlıyoruz" ifadelerini kullandı. Katkılarından dolayı herkese teşekkürlerini ileten Başhekim Yardımcısı Uzman Dr. Lokman Timurağaoğlu ise “Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak artık birçok operasyonu doktorlarımız sayesinde burada gerçekleştiriyoruz. Hastamız başka şehirlere daha az sevk oluyor. Kaldıkları şehirde gerekli bütün işlemleri yaparak ameliyatları gerçekleşiyor. Desteklerinden dolayı Sağlık Bakanlığımıza, İl Sağlık Müdürümüz Saffet Yavuz’a ve hastane yönetimine çok teşekkür ediyoruz” dedi. Hasta Vahdettin Uğurlu’nun annesi Hatice Uğurlu, 3 yıl boyunca mücadele verdiklerini belirterek, "Oğlumla birlikte 3 yıldır bu hastalıkla mücadele ediyoruz. Daha önce sürekli olarak şehir dışına gittik. Özel hastanede de bir ameliyat gerçekleştirdik. Böbreğin onarılacağını, ameliyatın iyi bir şekilde gerçekleşeceği söylenmişti. Fakat 2 yıldır yine aynı şikayetlerle, karın ağrısı kusma gibi şikayetlerimiz devam etti. Burada Süleyman hocaya geldik. Daha önceden bir aile dostumuz ameliyat olmuştu onun önerisiyle geldik. Doktorumuzla görüştük ve ameliyatı üstleneceğini söyledi. Dün de ameliyatımız kapalı bir şekilde gerçekleştirildi. Doktorlarımıza çok teşekkür ediyoruz artık şehir dışına gitmemize gerek kalmadı. 3 yıl boyunca bunun için uğraştık. Çok şükür kendi memleketimize ameliyatımız oldu, herkese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
İstanbul Yeni doğan uzmanı uyardı: “Tamamlayıcı besine erken geçilmesi birçok hastalık oluşturabilir” Anne sütünün bebek beslenmesinde ilk sırada olması gerektiğini aktaran Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr. Merih Çetinkaya, “Ülkemizde yapılan çalışmalar şunu göstermiş; 2’nci aydan itibaren tamamlayıcı besin dediğimiz, vücudunun sindiremeyeceği, bebeğin böbreklerinin atamayacağı maddelerin verilmesi o bebeklerin hem büyümesinin geri kalmasına hem de pek çok alerjik hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Anne sütü aslında bir bebeğin ilk aşısı, ilk 1 saat içinde bebeğin emzirilmesi ve bebeğin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmesi, 6’ncı aydan sonra tamamlayıcı besinlere başlanarak 2 yaşına kadar en az anne sütüyle beslenmesine devam etmeli” dedi. Yeni doğan bebeğin beslenmesinin temeli olan anne sütü hem anne hem de bebek açısından büyük kazanımlar sağlıyor. Uzmanlar, anne sütünün anne ile bebeğin duygusal bağını sağlaması, birçok hastalığa karşı koruyuculuğun yanı sıra besin alerjisi, egzama ve astım riskini azalttığını, bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesi için çok önemli olduğunu sıklıkla vurguluyor. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yeni Doğan Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Merih Çetinkaya da anne sütü kullanımı, tamamlayıcı beslenme gibi birçok konuya ilişkin bilgi verdi. Bebeğin ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Çetinkaya, anneler ve anne adaylarına önemli uyarılarda bulundu. “İlk 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmeli" Anne sütünün yerini hiçbir ürünün tutamayacağını söyleyen Yeni Doğan Uzmanı Prof. Dr. Merih Çetinkaya, “Daha bebekleri doğar doğmaz ilk 1 saat içinde anneyle bebeğin bir ara gelerek bebeğin emzirilmesinin sağlanması ve bebeğin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmesi, 6’ncı aydan sonra tamamlayıcı besinlere başlanarak da 2 yaşına kadar en az anne sütüyle beslenme devam etmeli. Anne sütü aslında bir bebeğin ilk aşısı, içindeki antikorlarla beraber bebeğin pek çok enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlıyor. Aynı zamanda içeriğinde çok farklı bileşenleri var, bunlar bebeğin uygun şekilde büyümesini sağlamakla beraber bebeğin beyin fonksiyonlarının gelişimini, gelecek dönemdeki pek çok hastalığa karşı da korunmasını sağlayan en önemli besin maddesi olarak özetleyebiliriz" ifadelerini kullandı. “Erken başlanan her tamamlayıcı beslenme pek çok alerjik hastalık yapabilir Çalışan annelerin kimi zaman bebeklerine yeterli zaman ayıramama konusunun dünyada da sık konuşulan bir konu olduğunu aktaran Prof. Dr. Merih Çetinkaya, “Emzirme eşitsizliği olarak tanımlanıyor. Özellikle çalışan annelerin bebeklerine yeterince vakit ayıramaması, yeterli izinlerinin olmaması ya da çalıştıkları yerlerde emzirmeyi yapabilecekleri, sütleri sağabilecekleri alanların olmaması gibi konuların nasıl geliştirileceğiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ülkemiz zaten bakanlıklarımız düzeyinde de çalışan anneleri desteklemeye devam ediyor. Emzirmeye mutlaka 6 ay devam etmelerini öneriyorum. Bir bebeğin anne sütüyle beslenirken su bile verilmesine gerek yoktur çünkü anne sütünün içeriği, içeriğindeki besin ve diğer bileşenleriyle beraber o çocuğun büyümesi için yeterlidir. Bebeğin büyümesi uygun hızda devam ediyorsa anne sütünün 6’ncı aya kadar tek başına verilmesi son derece önemlidir. Daha önce verecek olursanız bebeğin bağırsakları ve sindirim sistemi bu gıdalara tam olarak hazır olmadığı, sindiremeyeceği için erken dönemde başlandığı takdirde hastalıklara özellikle alerjik reaksiyonlara yol açabilme ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Ülkemizde yapılan çalışmalar şunu göstermiş; anneler aslında 16 aya kadar emzirmeye devam ediyorlar ancak 2’nci aydan itibaren de tamamlayıcı besin dediğimiz, o bebeğin vücudunun sindiremeyeceği, böbrekleri tarafından atılamayacak maddelerin verilmesi o bebeklerin hem büyümesinin geri kalmasına aynı zamanda pek çok alerjik hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. 6’ncı aydan itibaren de bebeğin büyümesi için yeterli olmadığını biliyoruz, onun için tamamlayıcı beslenmeye 6’ncı ayda başlayalım diyoruz. Anne sütünün içeriğine güvenmelerini istiyoruz. Anne sütünün içeriği bir bebeğin büyümesini sağlayacak şekilde organize edilmiş durumda, verdikleri ek besinlerle bunları karşılayamayacaklarını bilmeleri son derece önemli. Erken başlanan her tamamlayıcı beslenmenin pek çok alerjik hastalık başta olmak üzere bebeğe yan etki yapabileceğini, bağırsaklarının ve böbreklerinin, diğer organ sistemlerinin bunların sindirilmesi ve atılması için yeterli olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum” şeklinde konuştu. “Çok yüksek oranlara çıkan sezaryen mutlaka azaltılmalı" Türkiye’de sezaryen oranlarının yüksekliğine dikkat çeken Prof. Dr. Çetinkaya, bu oranların azaltılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Anne ve anne adayların doğum ve anne sütü konusunda bilinçlendirilmesinin önemine vurgu yapan Çetinkaya, “Ülkemizde çok yüksek oranlara çıkan sezaryen oranlarının mutlaka azaltılması gerekiyor çünkü sezaryenle doğan bebeklerde annenin sütü en az 24 saat gelmeyebiliyor. İlk 1 saatte emzirilmeye başlanmasıyla 24 saatten sonra emzirilmeye başlanması arasında da bağırsak mikrobiyotasının gelişiminde ve uzun dönem hastalıklar açısından son derece riskli olduğunu söyleyebiliyoruz Tamamlayıcı beslenmeye geçtiğiniz zaman öncelikle uygun zamanda başlamanız gerekiyor. 6’ncı ayı geçtikten sonra tek bir besin maddesiyle başlamanız onu yavaş yavaş artırıp tolere ettikçe de sindirilebileceği diğer besin maddelerine başlayarak bu olayı artırmanız en önemli kritik nokta. Genellikle ilk başlarda bir sebze çorbası, mevsiminde uygun bir meyve, evde yapılmış bir yoğurt ile başlanmasını, çok az miktarlarda başlanıp günlük olarak belirli bir miktara kadar artırılmasını mutlaka ondan sonra ikinci bir besine geçilmesini istiyoruz. Taramalar bugün dünyanın birçok ülkesinde o ülkelerde görülen hastalıklara ve tedavi seçeneklerine göre tarama şeklinin belirlendiği özel sağlık bakanlıkları tarafından geliştirilmiş tarama programları. Belirli hastalıkların daha bulgu vermeden tespit edilmesi sonrasında tanı kesinleştirildikten sonra ona yönelik müdahalenin yapılmasını öneriyor. Belli hastalıkları tarıyoruz ve bu hastalıkların en önemli özelliği bunların hemen yeni doğan döneminde bulgu vermeyecek olmaları ancak bulgu verdikleri dönemde sürecin ilerlemiş olacağı, özellikle de santral sinir sistemi ve beyin gelişimine olumsuz etkileri olmasından dolayı çok önem veriyoruz. Anne sütüne benzeyebilen ve anne sütünü taklit edebilen hiçbir ürün yok, her annenin kendi bebeği için üretmiş olduğu, en özel hediyesi ve emzirilmek ve anne sütüyle beslenmek de her bebeğin aslında bir yaşam hakkı” dedi.
Van Van’da üretilen karavanlar Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyor Van’da yaklaşık 2 ay önce kurulan Daniel Karavan, ürettiği çekme karavanları Türkiye’nin farklı illerine gönderiyor. Yıllardır turizm başta olmak üzere birçok sektörde hizmet veren Vanlı girişimci Rasim Baytar, Reşat Yeşilağaç ve Zeki Özköseoğlu, Edremit ilçesindeki İş Geliştirme Merkezinde (İŞGEM) kurdukları imalathanede çekme karavan üretimine başladı. Daniel Karavan isimli imalathanede Artos ve Olimpos modelleriyle üretim yapmaya başlayan girişimciler, ürettikleri karavanları Türkiye’nin farklı illerine gönderiyor. Yaklaşık iki ay önce kurulmalarına rağmen 11 adet çekme karavanın üretildiğini belirten firma yetkililerinden Rasim Baytar, “Pandemi sonrası değişen dünya düzeni, insanların yaşam şekilleri ve daha çok rahatlıklarına düşkünlüklerini göz önüne alarak çekme karavan kültürünün topluma ciddi anlamda entegre olduğunu gördük. Bunun yanında Van başta olmak üzere Doğu Anadolu Bölgesinde hiç karavan üretimi olmadığını fark ettik. Gerekli Ar-Ge çalışmasını yaptıktan sonra burada 500 metrekarelik alanda çekme karavan üretimi yapmaya başladık” dedi. "Her bütçeye uygun karavanımız var" Üretilen tüm karavanların Avrupa standartlarına uygun olduğuna dikkat çeken Baytar, “Şu an 11’inci karavanımızı üretiyoruz. İlk başta stok çalışıyoruz. Karavanlarımız gayet kaliteli olup her bütçeye uygun karavanımız var. Yani isteyen herkes O2 belgeli çekme karavan sahibi olabilir. Karavanlarımız 400 bin TL’den başlayıp 1 milyon 250 bin TL’ye kadar çıkabiliyor. Özelliğine göre fiyat değişkenlik gösterebiliyor. Tamamıyla müşterinin isteği doğrultusunda ek özellik konulup veya bazı özellikler çıkartılabiliyor” ifadelerini kullandı. "Üretilen karavanlar yaz ve kış şartlarına uygundur" Üretilen karavanların yaz ve kış şartlarına uygun olduğunu vurgulayan Baytar, “Bizim yaptığımız karavanlar yaz ve kış kullanımına uygundur. Yazın sıcaklığını içerisine almaz, kışın ise sıcaklığı dışarıya vermez ve soğuğu da içeriye almaz. Yani yapılan bir buzdolabı neyse bizim yaptığımız karavanlar da o şekildedir. Birçok karavan firması bunu kullanmıyor ama olması gereken budur. Karavan kültürü noktasında Türkiye standartları daha tam oturmamış ancak bu standartlar da yavaş yavaş oturacaktır” diye konuştu. "Çok fazla ziyaret eden var" KOSGEB destekli kurulan imalathanede 3 ustabaşı olmak üzere 6 kişinin istihdam edildiğini de sözlerine ekleyen Baytar, “Şu an için daha reklam çalışmalarına başlamadık ama ona göre 4’üncü karavanımızı satıyoruz. 3 aydır üretime başladık ama bizim Ar-Ge’miz son bir yıla dayanıyor. Reklam çalışmaları olduktan sonra talebin olacağına inanıyoruz. Çünkü çok fazla gelip ziyaret eden, inceleyen var. O yüzden ileriki süreçlerde fazlasıyla isteklerimizi karşılayacağımıza inanıyorum”. Sıfırdan bir karavanın 5 ila 8 iş günü içerisinde tamamlanabildiğini belirten Baytar, aracında çekme demiri olan herkesin karavan sahibi olabileceğini söyledi. Şu anda 11’inci karavanı ürettiklerini dile getiren Baytar, üretilen karavanların Diyarbakır, Denizli ve Van’a satıldığını söyledi. 4 kişi kapasiteli olan karavanlarda; ocak, masa, buzdolabı, ortam ısıtıcısı, yatak ve banyonun yer aldığını belirten Baytar, karavanın üzerinde güneş panellerinin olduğunu ve böylece kendi enerjisini üretebildiğini söyledi. Güneşlik ve sineklik olan camların çift katmandan oluştuğunu da sözlerine ekleyen Baytar, karavanda 7/24 sıcak suyun olduğunu ifade etti.
Denizli Denizli’de Tiyatro Festivali’nde ÇGHB oyuncuları tiyatroseverlerle buluştu Denizli Büyükşehir Belediyesi 36. Uluslararası Tiyatro Festivali tüm hızıyla sürüyor. Bir hafta boyunca 26 oyunun sergileneceği festival kapsamında ünlü yazar Birol Tezcan ve ÇGHB oyuncuları tiyatroseverlerle buluştu. Denizli Büyükşehir Belediyesinin 23-29 Eylül tarihleri arasında düzenleyeceği 36. Uluslararası Tiyatro Festivali tüm hızıyla sürüyor. Açılış oyunu Söz Veriyorum’u kapalı gişe oynanan festivalin ikinci günü televizyon ekranlarında uzun süredir başarıyla tiyatro gösterileri sunan “Çok Güzel Hareketler Bunlar” (ÇGHB) adlı yapımın başarılı oyuncuları Yeşim Dursun, Beste Bilir ve Burak Tamdoğan tiyatroseverlerle buluştu. Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Önder Tahmaz eşlik etti. Ünlü yazar Birol Tezcan’ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşide tiyatroseverler merak ettikleri soruları sanatçılara sordu. Tiyatro festivalinin 36’ıncı yılını hep beraber gerçekleştirmenin heyecan verici olduğunu kaydeden Birol Tezcan, Denizli’den evlendiğini ve kısmen Denizlili olduğunu belirterek, “2010 yılında Denizli’ye taşındım. O günden beri festivalde üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz” dedi. Mahallelerde de tiyatro var Festival, kent merkezi ve ilçelerde sahnelenen eserlerle doludizgin devam ederken, mahallerde de oyunlar sergileniyor. Bu kapsamda Merkezefendi Kent Tiyatrosu “Mavi Kuş” adlı eseri Eskihisar İlköğretim Okulu’nda sergiledi. Çocukların beğeniyle izlediği, Penbe Kınlı Eskikan’ın kaleme aldığı eserde doğa bilinci, hayvan sevgisi, aile kavramı ve özgürlük temaları keyifli bir dille müzik eşliğinde anlatıldı. Atölye çalışmaları ve söyleşilerle birlikte 18 tiyatro grubunun sahneleyeceği 26 oyunun ayrıntılı bilgi ve programına www.denizli.bel.tr/tiyatrofestivali adresinden ulaşılabiliyor. Denizli merkezde Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi, Merkezefendi Belediyesi Kültür Merkezi ile Çatalçeşme Oda Tiyatrosu’nda sahnelenecek oyunlar için https://ebilet.denizli.bel.tr/ adresinden rezervasyon yaptırılabiliyor.