DÜNYA - 28 Ekim 2024 Pazartesi 13:23 | Son Güncelleme : 28 Ekim 2024 Pazartesi 13:25

Filipinler’de Trami Tropik Fırtnası’nda can kaybı 116’ya yükseldi

A
A
A
Filipinler’de Trami Tropik Fırtnası’nda can kaybı 116’ya yükseldi

Filipinler’de etkili olan Trami Tropik Fırtınası’nın yol açtığı sel ve toprak kaymalarında hayatını kaybedenlerin sayısı 116’ya yükseldi.

Filipinler’in kuzeydoğusunu geçtiğimiz hafta vuran Trami Tropik Fırtınası'nda can kaybı artıyor. Ulusal Afet Riskini Azaltma ve Yönetim Konseyi (NDRRMC) tarafından yapılan açıklamada, fırtınanın yol açtığı sel ve heyelanlarda can kaybının 116'ya yükseldiği, kayıp 39 kişiyi arama çalışmalarının sürdüğü belirtildi. Fırtınadan 17 bölgede 6.7 milyondan fazla kişinin etkilendiği ülkede, sel suları otoyollar ve köprüleri yıktı. Fırtınanın cuma günü itibarıyla etkisini kaybetmesine rağmen hala birçok bölgede içme suyu bulunmadığı ve elektrik sağlanamadığı öğrenildi.

Filipinler’de Trami Tropik Fırtnası’nda can kaybı 116’ya yükseldi

Sel sularının çekilmesinin ardından evlerini terk eden Filipinlilerin bir kısmı evlerine dönmeye başlarken, evleri kullanılamaz hale gelen çok sayıda kişi ise barınma merkezlerinde kalmaya devam ediyor. NDRRMC açıklamasında, yaklaşık 1 milyon kişinin hala tahliye merkezlerinde veya yakınlarının yanında kaldığı ifade edildi. Yerel kaynaklar tarafından açıklanan verilere göre Trami'nin altyapıya verdiği tahmini hasar yaklaşık 26,35 milyon dolarken, tarımdaki maddi kayıp ise yaklaşık 43 milyon dolar oldu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Uzmanında zatürre ve tetanos aşısı açıklaması Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Behice Kurtaran, zatürre ve tetanos aşılarının yetişkinlikte tekrarlanması uyarısında bulundu. Aşıların toplum sağlığına katkısından bahseden Acıbadem Adana Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Behice Kurtaran “Aşılar sayesinde birçok bulaşıcı hastalığın önüne geçilmiş, salgınlar kontrol altına alınmış ve bu hastalıkların yayılımı büyük ölçüde durdurulmuştur. Hem yetişkinlerde hem de çocuklarda aşının önemi, hastalıkların önlenmesi ve uzun vadeli sağlık problemlerinin azaltılması açısından kritik bir rol oynar. Ancak maalesef ki aşı karşıtlığı nedeniyle bazı hastalıkların önüne geçilemiyor” dedi. “Zatürreye karşı aşı olunmalı” Enfeksiyon hastalıklarının önlenmesinde en önemli iki araçtan birinin hijyen diğerinin aşı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kurtaran “Türkiye, aşılamada özellikle çocukluk çağı hastalıkları açısından çok düzenli giden ve kaliteli bir aşı bakım hizmeti verilen bir ülke. Erişkin aşılama ise yıllarca tüm dünyada biraz ihmal edilmiş bir konu. Oysa çocukluk çağında aşılamadan sonra bu aşılar bir süre sonra etkinliğini kaybettiği için tekrar bu antijenleri vücuda hatırlatmak gerekiyor yoksa o antijenler hatırlanmadığı için mikropla karşılaşıldığı zaman hastalığın olma muhtemelliği ortaya çıkıyor” diye konuştu. Zatürrenin yaşlılarda en sık görülen hastaneye yatış sebebi olduğunu ancak çoğu kişinin zatürreye karşı aşı olması gerektiğini bilmediğini sözlerine ekledi. “Tetanos aşısı 10 yılda bir yapılmalı” Tetanos ve türevleri gibi bazı aşıların çok önemli olduğuna ve aşı karşıtlığının bu hastalıklarda ölümcül risk oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kurtaran “Türkiye’de tetanos vakalarını son derece az görmeye başladık ama çıkıyor mu çıkıyor. Tetanos aşısı çok etkili bir aşı, 10 yılda bir her erişkinin tetanos aşısı yaptırması gerekiyor. Biz ancak bir kaza geçirdiğimizde, elimizi kestiğimizde, deldiğimizde bu aşıyı yapıyoruz. Bazen 20 yıl başımıza bir şey gelmiyor ama 21. yıl bir mikrobu aldıktan sonra aşı yapsanız da etkisi olmayabiliyor” dedi. “Güvenilir olmayan bilgilere itibar edilmemeli” Aşıların yararları konusunda yeterli toplumsal farkındalık olmadığına işaret eden Prof. Dr. Kurtaran, “Bilimsel temele dayanmayan verilerle aşılar hakkında negatif düşüncelerin yayılması, toplum sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturuyor. Aşıların uzun yıllar bilimsel kontrolden geçerek yapıldığı akıldan çıkarılmamalı. Aşı olmayan bir kişi kendi sağlığını da toplum sağlığını da riske atıyor. Bu nedenle aşıların yararları daha sık anlatılmalı. İnsanlar aşılar konusunda sosyal medyada ya da internette güvenilir kaynaklardan olmayan bilgilere itibar etmemeli” dedi.
Bursa Haberde izlediği teknikle böyle can kurtardı Bursa’da bir kişi, işe gitmeden çay içmek için uğradığı kahvede yaşlı adamın yemek yerken nefessiz kaldığı fark edince haberlerden izlediği heimlich manevrasıyla nefessiz kalan adamın boğazına kaçan ekmeği çıkardı. O anlar kameraya yansırken, kaynak işçisi adam, “Haberlerden izlediğim kadarıyla müdahale ettim. Çok şükür kendisine geldi” diye konuştu. Bursa’nın Gürsu ilçesinde kaynak işçisi olarak çalışan İsmail Hakkı Arslan, akşam saatlerinde iş çıkışı bulunduğu mahallenin kahvesine giderek çay içmek istedi. Kahveye giren Arslan, mahalle büyüğü olarak tanıdığı 77 yaşındaki Hüseyin Dinç’in yemek yerken nefessiz kaldığı görünce, kendisine heimlich manevrası uyguladı. Yapılan müdahaleyle nefes borusuna kaçan ekmek parçası çıkınca, yaşlı adam derin bir nefes aldı. O anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansırken, kaynak işçisi olarak çalışan 2 çocuk babası Arslan, “ Olayın olduğu saatte ben işten geliyordum. Çay içeyim diye eve gitmeden de bir çay içeyim dedim. Mahallemizin büyüğü olarak tanıdığımız Hüseyin amcamızın da nefessiz kaldığını fark ettim. Buradaki arkadaşlar sırtına vurdular ama kendine gelmeyince, ben de haberlerden izlediğim heimlich manevrasını uygulamadım. Boğazına kaçan ekmek çıktı. Derin bir nefes aldıktan sonra kendine geldi. Çok şükür şuan sağlık durumu iyi” diye konuştu.
Bursa Uludağ’da 80 yıllık oteller tehlike saçıyor Bolu Kartalkaya’da yaşanan facianın ardından gözler Bursa Uludağ’a çevrildi. 1945 yılından kalan eski otellerin Uludağ Dönüşüm Projesi çerçevesinde yıkılıp yeniden yapılmaları gerekirken, siyasi boşluktan faydalanıp 50 yıllık süre uzattıkları ortaya çıktı. Milli Parklar döneminde kaçak kat çıktıkları gerekçesiyle davaları devam eden bazı otellerinde tepeden yıkım yapmaları gerekirken restoran, kayak odası ve kafe kısımlarında oynamalar yapıp yeterli metrekare azaltımına gittik diyerek kaçak katlarda hizmet verdikleri iddia edildi. Öte yandan, tüm yetkinin Alan Başkanlığına devredildiği Uludağ’da olabilecek bir afet durumunda canlar, Milli Parklar döneminde yapılan alanda görevli Bursa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığına bağlı 3 ekip, AFAD, JAK, UMKE, 112 Sağlık Personeli ile Karayolları ekiplerine emanet. Tüm Türkiye’de bir günlük Milli yas ilan edilen ve kara sömestr olarak kayıtlara geçen 78 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan son yüzyılın belki de en büyük yangın faciasının yaşandığı Bolu Karkalkaya’daki Grand Kartal Otel, bir yandan Uludağ’daki otellerin sorgulanmasına bir yandan da tedbirlerin arttırılmasına ön ayak oldu. Uzun yıllardır yaşanan yetki karmaşası yüzünden sahip olduğu potansiyeli yeterince gün yüzüne çıkaramayan Uludağ’da 5 bin yatak kapasiteli 35 konaklama merkezi bulunuyor. Bu konaklama merkezleri her yıl 1 milyon 700 bin misafiri konuk ediyor. Bu yoğunlukla Türkiye’nin kış turizminde en büyük merkezi durumundaki Uludağ’da peki oteller ne durumda. Kartalkaya’da yaşanan felaketin ardından sorgulanan Uludağ otellerinin genelinin 80 yıllık eski yapılar olduğu ortaya çıktı. Uludağ Dönüşüm Projesi rafa kalktı, yıkılması gereken oteller 50 yıllık süre kazandı 1945’li yıllardan kalma 80 yıllık otellerin yıkılması için o günkü Orman Bakanı Veysel Eroğlu döneminde Uludağ Dönüşüm Projesi kapsamında Birinci Bölgedeki tüm otellerin yıkılıp yerine yenilerinin inşa edilmesine karar verildi. 1. Bölgede o zamanki ismiyle Aydın Otel yıkılıp yerine Trend otel yapıldı. Kabine değişikliğine bağlı bakanlıklarında değişmesiyle oluşan boşluktan faydalanan otel işletmecileri yıkım için sürenin uzatılmasını talep etti. Yıkım için tanımlanan sürenin sonuncu günü bir çok otele 50 yıllık ek süre verildi. Böylelikle 1. Bölgedeki tüm oteller süre uzatımı aldı. 2009’a kadar tüm otellerin yıkılıp yenilerinin yapılmaları gerekiyordu ancak bakan değişince proje rafa kalktı. Milli Parklar döneminde kaçak kat yaptıkları için bir çoğu mahkemelik olan 1. Bölge otellerinden hiç biri mahkeme kararı gereği tepeden yani en üst katlardan yapmaları gereken yıkımları gerçekleştirmedi. Genellikle kafeterya, restoran, kayak odası ve bar gibi alanlarında düzenlemeler yaptıran oteller gerekli metrekarelerde küçültme yaptıklarını bahane ederek otellerini dönüştürmedi. Bir süre sonrada yetki Alan Başkanlığına geçti ve Uludağ ile ilgili tüm süreç alan başkanlığına devredildi. Otellerin dönüşümü ile ilgili yapılan tasarım projeleri de askıya alındı. Ayrıca geçen yıl yayınlanan genelgeyle, 2007’den önce itfaiye raporu belgesi alan otellerin yeniden rapor almaları istendi. Uludağ’daki tüm oteller gidip bu belgeyi aldı. Bursa şehir merkezine 40 kilometre uzaklıkta bulunan birinci bölgedeki oteller Kartalkaya’daki otellerle aynı uzaklığa sahip olsa da, Uludağ tedbir açısından daha avantajlı, Uludağ’da yaz kış görev yapan bir itfaiye ekibi var, aynı zamanda özellikle turizmin yoğun olduğu dönemlerde sürekli olarak 1 UMKE sağlık ekibi ve 1 AFAD ekibi de görev yapıyor. Aynı zamanda yaz kış görev yapan JAK ekibi de mevcut. Elbette bu denli büyük bir olay göz önünde bulundurulduğunda Uludağ’daki otellerin biraraya gelerek sezonluk bir yangın müdahale ekibi kiralayabilirler. Bu sayede müdahale kapasitesi daha da genişlemiş olur. Müdahale araçları dış firmalardan kiralanabiliyor. Ayrıca sezonluk itfaiye hizmeti veren firmalar da mevcut. Uludağ Otelcileri Birliği tarafından bu kiralama kolaylıkla yapılabilir.
Ankara TİGEM 2025’te 346 bin ton üretim rekoltesi hedefliyor Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Gezginç, “Geçen yıl üretimimiz 300 bin ton civarındaydı. Bir önceki dönem üretimimiz 390 bin tondu. Bu sene de 346 bin ton hedef ile ekimlerimizi tamamladık” dedi. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Türkiye’nin en batısından en doğusuna, birçok bölgede faaliyet gösteren 17 işletmesiyle, ülkenin bitkisel ve hayvansal üretimini arttırmayı hedefliyor. Üretim çeşitliliğine önem veren TİGEM, yetiştirilen ürünlerin kalitesini iyileştirmek amacıyla tohumluk, fidan, fide ve benzeri ürünlerde araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütüyor. “1 milyon 27 bin dekar alanda ekimlerimizi tamamladık” TİGEM Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. Hasan Gezginç, İHA muhabirine, kurumun 2024 yılındaki faaliyetlerine ilişkin bilgi vererek, 2025 yılı hedeflerini anlattı. TİGEM’in 3,5 milyon dekar arazi üzerinde tarım yapan bir kurum olduğuna dikkati çeken Gezginç, “Asıl görevimiz, Türk çiftçisine özellikle hububat tohumu anlamında destek vermek. Her yıl 1 milyon dekar kadar alanda hububat tohumluğu üretimi yapmak için ekim yapıyoruz. Bu sene de 1 milyon 27 bin dekar alanda ekimlerimizi tamamladık” ifadesini kullandı. “346 bin ton hedef ile ekimlerimizi tamamladık” TİGEM’in 45 çeşit hububat tohumu kullandığını aktaran Gezginç, “Bunlardan 6 tanesi makarnalık buğday. 24 tanesi ekmeklik buğday. 9 tanesi arpa. Diğerleri de hububat çeşitlerinden olmak üzere toplam 45 çeşit ile üretim yapıyoruz. Geçen yıl üretimimiz 300 bin ton civarındaydı. Bir önceki dönem üretimimiz 390 bin tondu. Bu sene de 346 bin ton hedef ile ekimlerimizi tamamladık” diye konuştu. “2024 ülkemiz için bir miktar kurak bir yıl oldu” Bitkisel üretimin dış etkenler ve doğa şartlarından etkilendiğinin altını çizen TİGEM Yönetim Kurulu Başkanı Gezginç, “2024 ülkemiz için biraz kurak bir yıl oldu. 17 işletmede faaliyet gösteren, Türkiye’nin en doğusundan en batısına, en güneyinden en kuzeyine kadar farklı coğrafyalarda üretimini devam ettiren Genel Müdürlüğümüz, Türkiye’nin tamamındaki iklim verilerinden etkilenmiş oldu. Onun için önceki yıllara göre üretimde bir miktar düşüşler yaşadık” değerlendirmesinde bulundu. “Tohum satışlarımızda yüzde 21’lik bir artış söz konusu” Bitkisel üretimde sertifikalı tohum yetiştirmeye büyük önem verdiklerini vurgulayan Gezginç, “Bugün Türkiye’de üretilen her 4 tohumdan bir tanesi hububat anlamında TİGEM çeşididir. Hububat için yüzde 21 pazar payımız var. Pazarın lideri durumundayız. 2024’te de biz bu üretimimizi gerçekleştirdik. Pazardaki liderliğimizi devam ettiriyoruz. Hatta bir önceki yıla göre tohum satışlarımızda yüzde 21’lik bir artış söz konusu” ifadelerini kullandı. “TİGEM ülkenin üretiminin sigortası” TİGEM Yönetim Kurulu Başkanı Gezginç, “TİGEM’i ülkenin üretiminin sigortası şeklinde düşünebiliriz. TİGEM’de üretimi yapılan her bir materyal bir yıl sonra çiftçilerimizin üretim yapabileceği tohum anlamına geliyor. 2024 yılı bizim tarafımızdan değerlendirildiğinde verimli, satışların da bir önceki yıla göre arttığı, bereketli ve güzel bir yıldı diyebilirim” diye konuştu. “Her yıl kendimize rekolte hedefi koyuyoruz” TİGEM’in 2025 yılındaki rekolte hedefini de paylaşan Gezginç, “Her yıl biz kendimize rekolte hedefi koyuyoruz. Tarım dış etkenlere çok açık bir konu. Bu seneki hedefimizi 346 bin ton olarak belirledik" dedi. “TİGEM ‘iyi tarım sertifikalı’ üretim yapmaktadır” Tarımda üretimin sürdürülebilir olarak devam etmesi gerektiğini kaydeden Gezginç, açıklamasını şöyle sürdürdü: “TİGEM 2019 itibariyle tüm üretim yaptığı alanlarda ‘iyi tarım sertifikalı’ üretim yapmaktadır. Bunu gururla söylemek istiyorum ki bu ülkede iyi tarım uygulaması yapılan arazilerin tamamının yüzde 57’si TİGEM’e aittir. Toprak ve suyu koruma noktasında bize düşen görevi yapıyoruz ve gayret ediyoruz. Tüm sulama sistemlerimiz basınçlı sulama sistemidir. Vahşi sulama dediğimiz sistemleri uygulamıyoruz. Damla sulama, yağmurlama sulama benzeri model sulama sistemlerini uyguluyoruz.” “Tohumlarımızın yüzde 40’ı kuraklığa toleranslı” İklim değişikliği nedeniyle ekimi yapılan tohumların farklılık gösteren sıcaklık derecelerinden etkilenmemesi için önemli çalışmalara imza attıklarını ifade eden TİGEM Yönetim Kurulu Başkanı Gezginç, “İklim değişikliği dediğimizde rejimde bozulma akla gelmeli. Sadece kuraklık ve aşırı yağış değil. Bunların tamamının içine aldığı zaman zaman aşırı yağışların zaman zaman uzun süren kuraklıkların oluştuğu bir düzenden bahsediyoruz. İklim değişikliğine hazırlık yapmak içinde bugün itibariyle üretimde bulunan tohumlarımızın yüzde 40’ı bir şekilde kuraklığa toleranslı ya da dayanıklı çeşitlerden oluşuyor” ifadelerine yer verdi. “Üretimi etkileyebilecek her türlü şarta hazırlıklı olmaya gayret ediyoruz” Türkiye’de tarımın etkilenmemesi için iklim değişikliğinin her aşamasının takip edildiğini vurgulayan Gezginç, Tarım ve Orman Bakanlığının araştırma ve geliştirme birimleriyle işbirliği yaptıklarını belirterek, “İklim değişikliğine ve üretimi etkileyebilecek her türlü şarta karşı hazırlıklı olmaya gayret ediyoruz” dedi. “Halkımızın ülkemizin kendine yeterliliği noktasında hiçbir şüphesi olmasın” Gezginç, TİGEM’in Türkiye’nin en büyük üretim alanına sahip olduğunu dile getirerek, “Ceylanpınar Tarım İşletmemiz tek parça olarak dünya üzerindeki en büyük tarım işletmesidir. Bu ülkenin gurur duyulacak bir Genel Müdürlüğüyüz. Bu ülkenin herhangi bir sebepten dolayı üretimini riske düşürebilecek bir durum oluşur ise biz her zaman bu üretimi destekleyebilecek, çiftçiye gerekli tohumu ve hammaddeyi sağlayabilecek kapasitedeyiz. Halkımızın, ülkemizin kendine yeterliliği noktasında hiçbir şüphesi olmamasını istirham ediyorum” ifadelerini kullandı.