DÜNYA - 26 Ekim 2024 Cumartesi 22:55 | Son Güncelleme : 26 Ekim 2024 Cumartesi 22:55

ABD Başkan Yardımcısı Harris: “İsrail'in kendini savunma hakkını desteklemeyi sürdürüyoruz”

A
A
A
ABD Başkan Yardımcısı Harris: “İsrail'in kendini savunma hakkını desteklemeyi sürdürüyoruz”

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, İsrai’in İran’a düzenlediği saldırıya ilişkin, “Bölgede gerilimin azaltılması konusunda da son derece kararlıyız ve bu bizim odak noktamız olacak. Elbette İsrail'in kendini savunma hakkını desteklemeyi sürdürüyoruz” dedi.

ABD Başkan Yardımcısı ve Demokratların başkan adayı Kamala Harris, İsrail’in İran’a saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu. Harris gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bölgede gerilimin azaltılması konusunda da son derece kararlıyız ve bu bizim odak noktamız olacak. Elbette İsrail'in kendini savunma hakkını desteklemeyi sürdürüyoruz” dedi.
Biden hükümetinin Gazze ve Lübnan'daki savaşı sona erdirme çabalarına ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in bu hafta bölgeye yaptığı ziyareti örnek gösteren Harris, “Esirleri kurtarmalı ve iki devletli bir çözüm için çalışmalıyız. Lübnan ve bölgeyle ilgili çalışmalarımızın gücünün bu amaca ulaşmak için yapacağımız diplomatik çalışmalar olduğuna kuvvetle inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara AK Parti Sözcüsü Çelik: “Bu ziyaret trafiği bittikten sonra terör örgütünün kendini tasfiye etmesi ve silah bırakmasıyla ilgili çağrının gerçekleşmesi gerekiyor” AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Bu ziyaret trafiği bittikten sonra zaten gelinen noktada bir an evvel terör örgütünün kendini tasfiye etmesi ve silah bırakmasıyla ilgili çağrının gerçekleşmesi gerekiyor” dedi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Çelik, Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diledi. Yangında son derece acı verici ve kahredici bir tablonun ortaya çıktığını belirten Çelik, “Kurtulan vatandaşlarımızın 50’sinden 4 tanesinin tedavisi halen devam ediyor. Onlar inşallah tez zamanda şifaya kavuşurlar. Tabii ülkemizde Cumhurbaşkanımız tarafından milli yas ilan edilecek kadar çok büyük bir acı bu. Bütün bu yangının çıkış sebebi, faciada sorumluluğu olanların tespit edilmesi bizim asli önceliğimiz” diye konuştu. Kartalkaya’daki otel yangınına ilişkin tartışmaların sürdüğünü ifade eden Çelik, "Biz de hepsini izliyoruz. Ama esas olan şu anda 6 cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen adli soruşturma var. 2 mülkiye müfettişi görevlendirilmiş durumda. 4 Çalışma Bakanlığı müfettişi konu üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Tabii adli yargı sürecinin temel çerçevesini oluşturacak bilirkişilerin yaptığı çalışma da uzman bilirkişiler tarafından titizlikle yerine getiriliyor ve sürdürülüyor. Kaybettiğimiz canlara Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. Şunu net bir şekilde söylemek isterim ki; arkadaşlar hiçbir şekilde biz bu meselenin örtülü kalmasına müsaade etmeyeceğiz. Her ne olursa olsun tüm boyutlarıyla açığa çıkması için yüksek bir irade kullanacağız. Cumhurbaşkanımız da zaten MKYK başlangıç kısmında yaptığı konuşmada bunu net bir şekilde belirtti. Burada gerçekten hakkaniyetli, gerçeğin tam ortaya çıkmasına odaklanmış ve şeffaf bir şekilde bütün sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılacağı bir sürecin yürümesine katkı sağlayacağız. Bu çerçevede adliyenin yürüttüğü soruşturma, yargının yürüttüğü soruşturma, idari soruşturma, aynı şekilde Mecliste bir komisyonun kurulmasına dair irade, bütün bunlar bir araya geldiğinde bütün tablo bütün netliğiyle ortaya çıkacaktır. Tabii bu kaybettiğimiz canları geri getirmez. Onların üzüntüsünü her zaman yaşayacağız. Çok büyük bir facia bu. Buradan hem milletimize hem onların değerli ailelerine bir kere daha başsağlığı diliyorum. Bundan sonrasında benzer faciaların ortaya çıkmaması için bütün bu çalışmalar yol gösterici olacaktır. Ama en önemlisi de hem vicdani hem ahlaki hem de adli açıdan sorumlu olanların cezasını çekmesi için bütün bir sonuç, bütün tablonun açığa çıkmasıyla birlikte gerçekleşecektir” şeklinde konuştu. “Hangi partiden olursa olsun, hangi belediye olursa olsun bu yasal düzenlemenin gereğini yerine getirmeyenlerle mücadele edeceğiz” Hakkari Yüksekova’da 12 yaşındaki Eslem Teker’in başıboş köpek sürüsünce parçalanarak yaşamını yitirmesine değinen Çelik, ”Biz bu manzaraların ortaya çıkmaması için burada herhangi bir şekilde benzer tabloların yaşanmaması için gerekli olan yasal düzenlemeyi de yaptık. Fakat vatandaşlarımıza arz etmek isterim ki, vatandaşlarımızdan gelen şikayetleri en açık şekilde değerlendiriyoruz ve not ediyoruz. Bu sebeple yasal düzenlemelerin gereğini yerine getirmeyen belediyelerin bunu gerçekleştirmesi için gereken bütün tedbirlerin alınması için bütün irademizle bunun takipçisi olacağız. Hangi partiden olursa olsun bu konuda ihmali olanların üzerine gidilecektir. Herhangi bir evladımızın, insanımızın başıboş köpekler tarafından saldırıya uğraması ya da bu şekilde bir sonuçla karşılaşmamız, hayatını kaybetmesi gibi bir tabloyu kesinlikle istemiyoruz. Buna karşı en güçlü iradeyi, en güçlü mücadeleyi ortaya koyacağız. Hangi partiden olursa olsun, hangi belediye olursa olsun bu yasal düzenlemenin gereğini yerine getirmeyenlerle mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı. "Ateşkesin yürürlüğe girmesiyle birlikte Gazze’deki yıkımın boyutları da çok daha net bir şekilde ortaya çıkmış oldu" 7 Ekim 2023’de İsrail’in başlattığı soykırım faaliyetlerinden sonra yakın zamanda ortaya çıkan ateşkesin buruk da olsa bir sevinç yaşattığını dile getiren Çelik, “Tabii ateşkesin yürürlüğe girmesiyle birlikte Gazze’deki yıkımın boyutları da çok daha net bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Şimdiye kadar 50 bin Filistinli kardeşimiz hayatını kaybetti, şehit oldu. Hepsine Allah’tan rahmet diliyoruz. 110 binin üzerinde Filistinli kardeşimiz de yaralanmış durumda. Tabii sivil altyapının yok edilmesinin yanı sıra bu soykırım siyasetinin ortaya koyduğu insanlık dışı vahşi eylemlerin de boyutu her geçen gün anlaşılıyor” dedi. İsrail ile Hamas arasındaki esir takasına değinen Çelik, şu ifadeleri kullandı: “Esir takaslarında da görüldüğü gibi Filistinli esirler aslında yıllar içerisinde neredeyse hayati melekelerinin çoğunu kaybetmiş. Hayati fonksiyonları çökmüş bir şekilde bu hapishanelerden çıktıklarını görüyoruz. Hamas tarafından rehin alınmış İsraillerin ise orada gördüğünüz gibi herkese teşekkür ederek ayrıldıklarını hem kendilerine yapılan iyi muamelelerden ötürü hem de kendilerinin iyi koşullarda tutulmasından ötürü Hamas yetkililerine ve oradaki halka teşekkür ettiklerini görüyoruz. Bu da bu katliam politikasını icra edenlerle bu katliam politikasına asaletle soylu bir biçimde direnenler arasındaki insani farkı net bir şekilde göstermektedir. Tabii bütün bu süreç boyunca Gazze halkı bu katliam politikasına herhangi bir şekilde boyun eğmedi. Bütün asaletiyle, bütün insanlığın vicdanını uyaracak, bütün insanlığın vicdanına hitap edecek şekilde çok güçlü bir direniş sergilediler. Bir bakıma on yıllar boyunca bütün bir insanlığın vicdanını bu şekilde bir yerde toplayan, bir yere odaklayan başka bir örnek vermek neredeyse mümkün değildir. Gazze halkı gerçekten insanlık vicdanıyla yan yana geldi.” “Gazze, Filistin toprakları, Filistin halkının öz vatanıdır” Gazze’deki geçici ateşkesin kalıcı bir ateşkese dönüşmesinin esas arzuları olduğunu vurgulayan Çelik, “Bu soykırım faaliyetinin daha fazla sürmemesi gerekir. Şimdi sağda solda birtakım haberler çıkıyor. Bazı ülkelerin işte Filistinlileri Gazze’den başka Arap ülkelerine göndermek istediği şeklinde. Bunlar tabii hiçbir şekilde kabul edilemez ve doğru olarak ele alınması mümkün olmayan yaklaşımlardır. Gazze, Filistin toprakları, Filistin halkının öz vatanıdır. O öz vatanda yaşamaya herkes kadar hakları vardır ve buranın savunması için bu soykırım siyasetine karşı canlarıyla 50 bin şehit vererek, çocuk, yaşlı, kadın hep beraber direnmişlerdir. Dolayısıyla bir halka masa başında kader çizilemez. Bir halka birtakım kararlarla, birtakım salon kararlarıyla herhangi bir şekilde istikamet verilemez. Kendi vatanları için en büyük bedelleri ödemiş bu insanlara herhangi bir şekilde farklı bir yaklaşım ortaya koyularak, onları vatanlarından uzaklaştırmak gibi bir yaklaşım hiçbir şekilde ne insani olur ne de herhangi bir şekilde kabul edilmesi mümkün olur. Esas olan buraya barışın gelmesini sağlayacak olan şey kalıcı ateşkes ortaya çıkması ve sonrasında da barış için 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan egemen Filistin devletinin bir an evvel kurulması ve dünya tarafından tanınmasıdır” açıklamasında bulundu. Çelik, İsmail Haniye ve Yahya Sinvar’ın da Filistin mücadelesinin sembolü olduğunu söyledi. Suriye’deki gelişmeleri takip ettiklerini belirten Çelik, “Yakın zamanda biliyorsunuz dışişleri bakanları, Suriye’nin savunma bakanları ve istihbarat başkanları ülkemize geldi, muhataplarıyla görüştüler. Bizim arkadaşlarımızla, bizim kadrolarımızla aynı zamanda cumhurbaşkanımız tarafından da kabul edildiler. Gelinen noktada Türkiye bir yandan Suriye’nin bu zor dönemi atlatması için Suriye halkının yanında ve Suriye yönetiminin yanında destek vererek yol alırken, aynı zamanda da bölge ülkelerini bu konularda bilgilendirme, bölge ülkelerini burada birtakım rekabetlerin ortaya çıkması yerine iş birliği içerisinde Suriye’nin bu yolda ilerlemesine yardımcı olma şeklinde bir tutum içerisindeyiz. Dolayısıyla ilk baştan beri Suriye’ye yanlış istikamet vermek isteyenler, Suriye’yi yanlış yöne sürüklemek isteyenler ya da Suriye’ye yardımcı olmak yerine onlara birtakım şartlar dayatanların aslında burada destek olmak yerine yine Suriye’yi bir şekilde bir uydu devlet haline getirme yaklaşımları olduğunu görmüş olduk. Bunların hepsi yanlıştır. Nihayetinde Suriye halkının hem orada bütün etnik grupları, bütün meslek gruplarını birleştirmek için kapsayıcı bir yönetim modeli ortaya çıkması için yüksek bir irade ortaya koyduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Başta ABD olmak üzere bütün Batılı devlet ve kurumların uyguladıkları yaptırımları bir an evvel kaldırmasında fayda vardır” Suriye’deki kadınlar konusunda, azınlıklar konusunda çeşitli Batı ülkelerinden yapılan açıklamalar olduğunu aktaran Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün bu süreç içerisinde Suriye’de kadınların toplum hayatına katılması, nitekim yönetime de katılması için bu kanalların açık tutulduğunu görüyoruz. Tabii ki en baştan beri hem Suriye yönetimi hem de oradaki toplumsal barış açısından azınlıklarla ilgili olarak hassasiyet gösterildiğini görüyoruz. Bu süreçte Batı ülkeleri tarafından ortaya koyulacak doğru tavır Suriye halkının ve Suriye yönetiminin yanında olmaktır vee o şekilde ilerlemektir. Biz Suriye’nin toparlanmasının ve kapsayıcı bir yönetimle yoluna devam etmesinin Suriye için kıymetli olduğu kadar bütün bölge barışı için de son derece kıymetli olduğunu değerlendiriyoruz. O sebeple başta ABD olmak üzere bütün Batılı devlet ve kurumların uyguladıkları yaptırımları bir an evvel kaldırmasında fayda vardır. Bu çerçeveden bakıldığında Suriye halkının bu kapsayıcı yönetim arayışı çerçevesinde ortaya koyulan yaklaşımlara destek vermek her bakımdan önemlidir.“ AK Parti’nin kogre sürecine ilişkin 7 Şubat’ta İstanbul’da, 31 Ocak’ta Antalya’da, 1 Şubat’ta ise İzmir’de kongrelerin gerçekleşeceğini söyleyen Çelik, "Bütün bu süreci tamamlamış olacağız. Bu çerçevede biz bütün vatandaşlarımızı Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kongrelerde verdiği mesajları dinlemeye ve oralarda bulunmaya bir kere daha davet ediyoruz" dedi. "Doğru, gerçek olan neyse o ortaya çıksın" Çelik, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Kartalkaya’daki yangın sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir rapor yayınladı, paylaştı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu raporun korsan olduğuna ilişkin bir değerlendirme yaptı. Sizler bunu nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Çelik, şu yanıtı verdi: "Bu yargıya sunulmamış bir rapor. O bakımdan ’korsan rapor’ diye ifade ediliyor. Herhangi bir şekilde görevlendirilmiş bilirkişi heyetinin açıkladığı bir rapor değil. O bilirkişi heyeti çeşitli uzmanlardan oluşuyor ve bu konuyu bütün boyutlarıyla değerlendirecek ve açığa çıkaracak uzman heyeti. Bu açıdan bakıldığında bu çok büyük bir acı ve büyük bir facia. Onun için herhangi bir şekilde böyle bir suçlama motivasyonundan önce doğru, gerçek olan neyse o ortaya çıksın. Onun neticesinde zaten şunu net söylüyoruz; ne olursa olsun ve nereye uzanırsa uzansın sorumlular mutlaka cezalarını alacaklar, bunda hiçbir tereddüt yok. Biz burada çok kapsamlı bir şekilde bu konunun ele alındığını ifade ediyoruz. Cumhuriyet savcıları kendi açılarından inceliyorlar, mülkiye başmüfettişleri kendi açılarından inceliyorlar. Aynı şekilde Çalışma Bakanlığı müfettişleri inceliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın aynı şekilde incelemesi var. Adli açıdan da, idari açıdan da tüm bunlar inceleniyor. Ayrıca Mecliste bu konu kapsamlı bir şekilde ele alınacak ve çıkacak bütün sonuç en açık, en şeffaf, en net şekilde hiçbir tenzilat yapılmadan, bütün gerçek ortaya çıkacak şekilde kamuoyuyla paylaşılacak. Bizim bu kaybettiğimiz 78 canımıza borcumuz olduğu gibi, bu milletimize de borcumuzdur. Cenab-ı Allah hepsine rahmet eylesin. Onları geri getiremeyiz ama vicdani ve ahlaki borcumuz olarak bundan sonra da bu faciaların yaşanmaması açısından, bu gerçeğin bütünüyle açığa çıkması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Dolayısıyla adli soruşturma, mülkiye müfettişlerinin soruşturması, Çalışma Bakanlığı’nın soruşturması ve diğer tüm idari birimlerin soruşturması ama esas olan bilirkişi heyetinin vereceği bilgilerle birlikte adli açıdan cumhuriyet savcılarının ele alarak değerlendireceği ve daha sonra tabii ki yargısal sürece dönüşecek olan süreçtir. Bu konuda da hiçbir tereddüt olmadan bütün hukuki ve idari mekanizmaları net bir şekilde işleteceğiz." "Gerçeğin ve hakikatin ortaya çıkmasının tarafındayız" Çelik, MKYK toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bolu’daki otel yangınına ilişkin beyanlarına değinerek, "Sayın Cumhurbaşkanımız da bugün MKYK’da yaptığı konuşmada bütün sorumluların ceza alacağı şekilde, bütün gerçeğin açığa çıkmasına dönük iradelerini beyan ettiler. Onun dışında herhangi bir şekilde adli olarak oraya resmen sunulmamış bir raporun yayınlanması, spekülasyon yapılması, buna benzer şeyler sadece meselenin siyasi spekülasyon tarafında kalır. Biz işin o tarafında değiliz ve o tarafında olmayacağız. Biz kaybettiğimiz 78 canımızla ilgili bu acının tarafındayız. Gerçeğin ve hakikatin ortaya çıkmasının tarafındayız" dedi. "Bundan sonrasında beklenen terör örgütünün tasfiye edilmesiyle ilgili çağrı ortaya çıkması" Bir basın mensubunun "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gençlik Kolları Kongresi’nde ’terörsüz Türkiye’ vurgusu yaptı. Bazı siyasi kulislerde özellikle PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili 15 Şubat tarihi işaret ediliyor. Böyle iddialar var gündemde. Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat’ta silah bırakmaları için çağrı yapacağı yönünde. DEM heyetinin ikinci ziyaret sonrası sizin de içinde bulunduğunuz AK Parti heyetiyle bir görüşme söz konusu mu?" şeklindeki sorusu üzerine Çelik, "O ziyaret trafiği o süreçte tamamlandı. Bundan sonrasında beklenen terör örgütünün tasfiye edilmesiyle ilgili çağrı ortaya çıkması. Ziyaret trafiğinde de biz kendi görüşlerimizi ifade ettik. Ziyaret eden heyette bütün açıklığıyla ve net bir şekilde sürece, bu konuya nasıl baktıklarını ifade ettiler. Biz de geçmiş dönemde yapılan çalışmalar, bu dönemde nasıl baktığımızla ilgili tutumumuzu ortaya koyduk. Bu ziyaret trafiği bittikten sonra zaten gelinen noktada bir an evvel terör örgütünün kendini tasfiye etmesi ve silah bırakmasıyla ilgili çağrının gerçekleşmesi gerekiyor. Bu meseleye bizim bakışımız bu. Herhangi bir şekilde bir pazarlık süreci değil, herhangi bir şekilde bir al-ver süreci değil. Devletin temel niteliklerinden taviz verilecek bir süreç değil. Zaman zaman bazı siyasiler böyle açıklamalar yapıyorlar, hani ’devletin niteliklerinden taviz veriliyor’ ya da ’terör örgütünün başından medet umuluyor’ gibisinden. Bunlar yanlış yaklaşımlar. Bu hiçbir zaman olmadı. Bu sefer de söz konusu değil. Burada açık bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız da, Sayın Devlet Bahçeli de ’terörsüz Türkiye hedefi’ dediler" ifadelerini kullandı. "Batılı bazı ülkeler adına DEAŞ bekçiliği yapıyor" Ortadoğu’daki terör örgütlerine değinen Çelik, "Terör örgütleri üzerinden özellikle ’ben Kürtlerin hakkını savunuyorum’ diyen birtakım terör örgütleri, işte PKK, YPG, PYD, işte onun diğer adı SDG. Bir sürü isim konuluyor. Aslında Kürtlerin hakkını savunmakla da bir ilgisi yok. Bunlar nihayetinde Suriye’de DEAŞ’a hapishane bekçiliği yapıyorlar orada Batılıların verdiği görev çerçevesinde. Batılıların verdiği görev çerçevesinde DEAŞ’a hapishane bekçiliği yapmanın bölge Kürtlerine hizmet etmekle ne alakası var? Öyle büyük büyük kavramlar konuşuyorlar, büyük büyük sözler söylüyorlar ama sonuçta getirip realiteye indirdiğinde işte bu terör örgütü orada Batı adına, Batılı bazı ülkeler adına DEAŞ bekçiliği yapıyor" dedi. Terör meselesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına iyi bakılması gerektiğini söyleyen Çelik, "Aslında bölgedeki Kürt kardeşlerimizi de bu kıskaçtan, bunlar adına hareket edenlerin aslında emperyalizm adına hareket ettiği gerçeğini göz önünde tutarsak bütün bu kötücül denklemden uzaklaştırma, çıkarma gibisinden bir irade var. Biz nihayetinde bunu söylüyoruz. Bölgedeki Türkmenler, Araplar, Kürtler, Sünniler, Aleviler, Nusayriler, Şiiler hepsi kardeşlik içerisinde yaşasın ve kendi geleceklerine kendileri karar versin. Suriye söz konusu olduğunda ’Suriye Suriyelilerindir’ diyoruz. Irak söz konusu olduğunda ’Irak Iraklılarındır’ diyoruz. Bizim baktığımız çerçeve bu. Bu açıdan bakıldığında artık bu terör örgütleri baştan beri bizim açımızdan gayrimeşruydu, baştan beri bizim açımızdan hedefti ama bunlara çeşitli şekillerde bir mazeret bulmaya çalışanlar açısından da artık tamamen bir taşınamaz yük haline gelmiştir. Dolayısıyla bu terör örgütlerinin varlığının birilerine faydası varsa da o birileri bölgedeki Türkmenler, Türkler, Araplar, Kürtler, Sünniler, Aleviler, Şiiler, Nusayriler, Dürziler değildir. Bunun dışında bir yere hizmet ediyor bu terör örgütlerinin varlığı" diye konuştu. "Baas rejiminden kalan tek artık bir mikro Baas modeli" Terör örgütlerinin bölgedeki kaostan, bölgedeki birtakım sıkışıklıklardan kendilerine bir derinlik oluşturmaya çalıştıklarını belirten Çelik, "Birtakım Batılı devletler de bunlara ’siz eğer şu doğrultuda hareket ederseniz’, örneğin ’Türkiye’ye düşmanlık yaparsanız’, örneğin ’şuraya düşmanlık yaparsanız size bir terör devletçiği kurdurma yönünde bir destek veririz’ diyorlar. Bunları defalarca denediler ve her seferinde bunun sonu onlar açısından hüsranla sonuçlanmıştır. Şimdi Baas rejiminin ortadan kalkmasıyla birlikte bu mesele tamamen çıplaklaştı ve denklem tamamen değişti. Bugün Baas rejiminden kalan tek artık bir mikro Baas modeli, işte bu YPG-PYD modelidir. Aslında YPG-PYD’ye baktığınızda, oradaki PKK yapılanmasına baktığınızda bu Baas döneminden kalan son artıktır, Baas’ın son izidir. Orada kurdukları yapı da böyledir. Orada kendi gibi düşünmeyen Kürtlere yaşam hakkı vermezler, söz hakkı vermezler. Orada Arapların topraklarını işgal ederler, bu işgali başka devletler adına, başka istihbarat örgütleri adına yaparlar. Bunu bir tür Kürtlerin hakkını savunmak gibi sunarlar, ama bunun Kürtlerin hakkını savunmakla hiçbir ilgisi yok. Tamamen aslında bu çerçevede Kürtlerin geleceğine ipotek koymak gibisinden maalesef birtakım emperyalist projelerin taşeron olmaktan öteye bir şeyleri yok" ifadelerini kullandı. "Artık terör meselesinin ortadan kalkmasıyla ilgili net irade var" Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ortaya koyduğu iradenin Türkiye açısından ’terörsüz Türkiye’ hedefinin sağlanmasına dönük olduğuna vurgu yapan Çelik, "Bölge açısından da bölgede bu terör yapılarının gölgesinin, bu terör yapılarının birtakım devletlerden yetki alarak, birtakım istihbarat örgütlerinden yetki alarak Türkler, Araplar, Kürtler, Sünniler, Nusayriler, Şiiler, Aleviler, Dürziler üzerinde ipotek kurmasını kaldırmaya dönüktür. Dolayısıyla bu, esasında birileri sürekli hani barış diyorlar ya, bölge barışını düşünen birileri varsa ilk hedeflemesi gereken şey bu terör örgütlerinin ortadan kalkmasıdır. Burada da artık bu terör meselesinin ortadan kalkmasıyla ilgili net bir tablo var, net bir irade var. Herkes görüşlerini net bir şekilde paylaştı. Ama dediğim gibi burada herhangi bir şekilde bir al-ver süreci yoktur, herhangi bir şekilde devletin niteliklerinden taviz veren, bunu tartışmaya açan bir şey söz konusu bile olamaz. Milletimizin kimliğinden, kişiliğinden, karakterinden, milletimizi millet yapan değerlerden herhangi bir şekilde taviz söz konusu olamaz" dedi. "Biz onları incitecek, üzecek adımın içerisinde olmayız" Çelik, kendilerinin şehit ailelerine olan hürmetleriyle kimsenin yarışamayacağını söyleyerek, "AK Parti olarak, Cumhur İttifakı olarak bizim için son derece azizdirler, son derece kıymetlidirler. Biz onları incitecek, onları üzecek bir adımın içerisinde de olmayız. Şehitlerimiz biz bu ülkede hür yaşayalım, kimseye muhtaç olmayalım, bağımsızlığımızı koruyalım diye bu mücadeleyi verdiler. Devlet bu mücadeleyi verirken devletin bir sert güç unsurları vardır, bir de yumuşak güç unsurları vardır. Sert güç unsurlarıyla terörle mücadelesini verir. İşte askerimizin yaptığı operasyonları görüyorsunuz, polisimizin, jandarmamızın operasyonlarını görüyorsunuz, Milli İstihbarat Teşkilatımızın operasyonlarını görüyorsunuz. Bunlar sert güç unsurlarıdır ve terörle ilgili mücadeleden hiçbir zaman geri durulmaz, bunu sonuna kadar veririz" diye konuştu. "Süreçte hedeflenen şey terörsüz Türkiye" Devletin diğer güç unsurlarının da olduğunu kaydeden Çelik, "Bu güç unsurları açısından da birileri terör örgütünü tasfiye etmek için, terör örgütüne silah bıraktırmak için birtakım çağrı yapacaksa, birtakım girişimlerde bulunacaksa da terörsüz Türkiye hedefine hizmet edecek şekilde biraz evvel saydığım prensiplere halel gelmeyecek, gölge düşürmeyecek şekilde tabii ki bu katkıyı sağlayacaktır. Yoksa devletimiz herhangi bir zaaf içerisinde değildir ve bu konuda büyük bir üstünlük sağladığı da net bir şekilde her sahada görülmektedir. Hem Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından baktığınızda, hem Türkiye’nin sınırları içerisinde bizim kırmızı çizgi ilan ettiğimiz bu 30 kilometre derinlik Suriye ve Irak tarafındaki milli güvenlik beklentilerimiz açısından bakıldığında hem de bölge halklarının barışı açısından bakıldığında bütün bu süreçte hedeflenen şey budur: Bir terörsüz Türkiye. İki; yakın bölgemizde terör örgütlerinin çeşitli etnik gruplar, mezhebi gruplar. o ülkelerin toprak bütünlüğü ve milli egemenliği üzerinde başka devletlersı çıkarları adına bir ipotek oluşturmasını engellemek, tasfiye olmalarını sağlamak" ifadelerini kullandı.