ÇEVRE - 23 Eylül 2024 Pazartesi 10:11

Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir atölye yok

A
A
A
Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir atölye yok

Tepebaşı Belediyesi binasındaki ofislerden çıkan kağıt atıklar geri dönüşüme sokularak tekrar kullanıma sunuluyor. Başarılı bir çalışma yürütülen Kağıt Geri Dönüşüm Atölyesi hakkında konuşan Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, “Bırakın belediyeleri Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir atölye yok” dedi.


Tepebaşı Belediyesi hizmet binasındaki ofislerde kullanıldıktan sonra atığa çıkan kağıtlar ve Belediye Başkanı Ahmet Ataç’a gelen buket çiçekler, Kağıt Geri Dönüşüm Atölyesi’nde tekrardan değerlendiriliyor. Atık kağıtlar ve kuru çiçekler bazı fiziksel işlemlerden geçirilerek önce kağıt hamuruna, daha sonra el yapımı kağıda dönüştürülüyor. Belediyenin etkinlikleri için davetiye, plaket, teşekkür belgesi, sertifika ve yeni yıl kutlama kartı gibi ürünlere dönüştürülen atık kağıtlar ve kuru çiçekler, her yıl binlerce kişiye ulaşıyor. Kurulduğu 2009 yılından bu yana 180 binden fazla kağıdın üretildiği, 33 binden fazla çocuğa da el işçiliği ile kağıt üretiminin eğitimi verildiği merkez hakkında konuşan Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, “Burada çok ciddi bir emek var. Belediye’ye katkıları var. Atık kâğıdı kurtarmış oluyoruz ve yeni kağıda dönüştürüyoruz” dedi.



“Bırakın belediyeleri Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir atölye yok”


Tepebaşı Belediyesi merkez binasında kurdukları atölyenin bir örneğinin daha bulunmadığını, bu atölye sayesinde hem tasarruf edildiğini hem de sanat ortaya konulduğunu belirten Başkan Ataç, şu ifadeleri kullandı:


“Bu atölyeyi hazırladık, kâğıt üretimleri başladı. Yıllar geçtikçe yavaş yavaş 2009’dan itibaren duvarımızı kartlarla kapladık. Bu kartların içerisinde çok değerli şeyler var. Kartları takip edip biriktiren insanlar var çünkü her yerde bulunabilecek bir şey değil. Bu zaman zarfında yaklaşık 33 bin çocuk kursiyerimiz oldu. Kursiyerlerimiz kâğıt yapıyorlar, çevreyle alakalı başka bilgilerde veriliyor. Türkiye’de var olan bir şey değil. Bazı noktalarda kâğıt yapılıyor ama bu şekilde dönüşmüyor. Burada çok ciddi bir emek var. Belediye’ye katkıları var. Atık kâğıdı kurtarmış oluyoruz ve yeni kağıda dönüştürüyoruz. Önemli günler de var. İnsanlar bunları muhafaza ediyorlar, saklıyorlar. Burada tasarruf var. Bu noktada insanlar keyifle çalışıyorlar. Bu atölyeyi gezdirmekten ben her zaman onur duyuyorum. Bırakın belediyeleri Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir atölye yok. Burası bizim göz bebeğimiz, çok değer veriyoruz.”



Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir atölye yok

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Altın Portakal Onur Ödülleri belli oldu Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde sinemanın usta isimlerine sunulan Onur Ödülleri bu yıl; Işıl Yücesoy, Şerif Sezer, Erdal Özyağcılar, Müjdat Gezen ve Selçuk Yöntem’e takdim edilecek. Türkiye’nin en köklü sinema şöleni Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bu yılki Onur Ödülleri’nin sahipleri belli oldu. 5-12 Ekim tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak olan festivalde Onur Ödülleri; usta sanatçılar Işıl Yücesoy, Şerif Sezer, Erdal Özyağcılar, Müjdat Gezen ve Selçuk Yöntem’e takdim edilecek. Oyunculuğun yanı sıra müzisyen, yapımcı, radyo tiyatrosu yazarlığı ve eğitmen kimliklerine de sahip olan çok yönlü diva Işıl Yücesoy, Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitirdikten sonra Devlet Tiyatroları’nda çalıştı. Attila İlhan’ın yazdığı, TRT yapımı “Sekiz Sütuna Manşet” dizisinde (1982) rol alan Yücesoy aynı zamanda yine TRT için “Arkası Yarın” kuşağında radyo tiyatroları yazdı ve oynadı. 1975’te “Çalamazsın Mutluluğu” adlı 45’liğiyle adım attığı müzik hayatında sahne çalışmalarıyla da kendinden söz ettirdi. Sahnelerde “Kanlı Düğün” ve “Üç Kuruşluk Opera” yapımlarında rol alan sanatçı, “Küçük Adam Ne Oldu Sana” oyunundaki performansıyla 6. Afife Tiyatro Ödülleri ve 7. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Ödülleri’nde “En İyi Kadın Oyuncu” seçildi. Sinemanın en özgün yönetmenlerinden Reha Erdem’in yönettiği, 4 Altın Portakal’ın yanı sıra pek çok ödülün sahibi olan “Korkuyorum Anne” (2004) filmindeki rolüyle Ankara ve Altın Koza film festivallerinde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” seçildi. Ankara Devlet Tiyatroları’ndaki eğitiminin ardından “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, “Gılgamış”, “Caligula” oyunlarında rol alan usta oyuncu Şerif Sezer beyazperdeye, Altın Palmiyeli “Yol” filmiyle adım attı. Sinemanın klasikleri arasına giren “Hakkari’de Bir Mevsim” (1982), Cannes Film Festivali’nde gösterilen ve Ankara Film Festivali’nde kendisine “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü getiren “Her Şeye Rağmen” (1987) ile “Hamam” (1997), “O da Beni Seviyor” (2001), “Mustafa Hakkında Her Şey” (2003), “Babam ve Oğlum” (2005), “Deli Deli Olma” (2009) filmlerinde oynadı. “Hamam” filmindeki rolüyle Altın Koza ve Ankara film festivallerinden “En İyi Kadın Oyuncu”, “Mustafa Hakkında Her Şey” ile SİYAD ve Sadri Alışık Ödülleri’nden “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu”, “Babam ve Oğlum” filmindeki rolüyle ise SİYAD “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ve Uluslararası Istanbul Film Festivali’nden “En İyi Kadın Oyuncu” ödüllerini aldı. Ekranlarda ise “Asmalı Konak”, “Çemberimde Gül Oya” ve “Yalı Çapkını” dizilerinde seyirciyle buluştu. Oyunculuğunu yıllar boyu hem tiyatro sahnesinde hem sinema perdesinde hem de televizyon ekranlarında sergileyen Erdal Özyağcılar aynı zamanda seslendirme sanatçısı. Usta yönetmen Atıf Yılmaz’ın “Ölüm Tarlası” (1966) filmiyle adım attığı sinemada; “Çöpçüler Kralı" (1977), “Kibar Feyzo” (1978), “Sultan” (1978), “Muhsin Bey” (1987), “Yılanların Öcü” (1985) ve “Züğürt Ağa” (1985) filmlerinde rol aldı. “Züğürt Ağa”daki performansı, kendisine 23. Antalya Film Şenliği’nde “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu”, “Yılanların Öcü” filmindeki oyunculuğu ise 1986 Antalya Altın Portakal Festivali’nde “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödüllerini getirdi. Ekranların klasiği haline gelen “Perihan Abla”, “Bizimkiler” ve “Şehnaz Tango” dizileriyle televizyon seyircisinin de gönlüne giren usta oyuncu, “Yabancı Damat” ve “Elveda Rumeli” dizilerindeki performansıyla farklı kuşaktan izleyicilere de başarıyla nasıl seslenebildiğini gösterdi. İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan emekli olan Özyağcılar, dingin ve ölçülü oyunculuğuyla seyircileri mest etmeye devam ediyor. Altmış yıllık sanat hayatıyla Müjdat Gezen, 1960’lardan bu yana sayısız sinema filmiyle tiyatro oyununda rol aldı. Ekranların güldüren yüzü oldu, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve kendi kurduğu Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde pek çok genç oyuncu yetiştirdi. “Yedi Kocalı Hürmüz”le ilk kez 1963’te kamera önüne geçen oyuncu, “Gırgıriye” serisi ile beyazperdede tanınırken 1985 yapımı, Orhan Kemal uyarlaması “Bekçi”de unutulmaz karakteri Murtaza’yı canlandırdı. “Seni Seviyorum Rosa”, “Abdülhamit Düşerken” ve Ezel Akay’ın yönettiği “Yedi Kocalı Hürmüz” filmlerinde de rol alan Gezen, 2015’te “Diktatör Adolf Hitler’in Hayatının Esrarengiz Yönleri” filmini yazıp yönetmenliğini üstlendi. Ekranlarda “Hayat Bilgisi” ve “Cennet Mahallesi” dizileriyle tanınan oyuncu, çeşitli dallarda 40’tan fazla da kitaba imza attı. Oyunculuğa Ankara Devlet Tiyatrosu’nda başlayan Selçuk Yöntem, 70’lerden itibaren sahnelerin, 90’lardan itibaren de beyazperdenin karizmatik erkek rollerinin adresi. 1972’de bir Shakespeare eseri “Yanlışlıklar Komedyası” ile adım attığı sahnede, “Othello”, “Yaban Ördeği”, “Hırçın Kız”, “Keşanlı Ali Destanı” ve “Vanya Dayı”nın da aralarında olduğu pek çok oyunda rol alan başarılı oyuncu, “Keşanlı Ali Destanı” ve “Gürültülü Patırtılı Bir Hikaye” oyunlarının yönetmenliğini de üstlendi. 1991’de “Suyun Öte Yanı” filmiyle beyazperdedeki ilk rolünü üstlenen Yöntem, usta yönetmen Zeki Demirkubuz’un ilk filmi “C Blok”ta da kamera karşısına geçti. Bu filmdeki rolüyle Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) tarafından “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” seçildi. Aynı ödülü, 1994 yapımı “Yaz Yağmuru” filmiyle de kazanan oyuncu, 1998’de Tunç Başaran’ın yönettiği “Kaçıklık Diploması”nda Ayda Aksel’le birlikte rol aldı. Televizyon efsanesi “Süper Baba”da ekranlarda da sergilemeye başladığı başarılı oyunculuğunu, ilerleyen yıllarda “Deli Yürek”, “Sıcak Saatler”, “Şaşıfelek Çıkmazı”, “Kurtlar Vadisi” ve son olarak “Aşk-ı Memnu”da perçinledi. Bir yandan da “Devrim Arabaları”, “Gölgesizler” ve “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi” filmleriyle sinema kariyerini sürdürdü. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Onur Ödülleri, festivalin 5 Ekim’deki açılış töreninde sahiplerine takdim edilecek.
Samsun Güler: “Ekmeğe sıkılarak, üzülerek zam yapıyoruz” SAMSUN (İHA) – Samsun Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (SESOB) Başkanı Hacı Eyüb Güler, esnaf olarak en çok zorlandıkları durumun ekmeğe yaptıkları zam olduğunu belirterek, maliyetler dolayısıyla üzülerek ve sıkılarak zam yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti. 23-29 Eylül tarihleri arasında kutlanan Ahilik Haftası dolayısıyla Atatürk Anıtı’nda tören düzenlendi. Ticaret İl Müdürlüğü ve SESOB çelenklerinin anıta sunulmasıyla başlayan tören, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti. Haftanın çeşitli etkinlikler ile kutlanacağını belirten Başkan Hacı Eyüb Güler, “Ahilik Haftası, esnaf için çok önemli bir hafta. Bugün haftanın kutlamasına başladık. Çeşitli ziyaretler yapacağız. 1 hafta etkinlikler devam edecek. 25 Eylül Çarşamba günü Saathane Meydanı’nda yılın ahisi, kalfası ve çırağını seçeceğiz. Kaftan giydirme ve ödül törenimiz de olacak. Ahilik pilavını da vatandaşlarımıza dağıtacağız. Haftamızın tüm esnaf ve sanatkarlarımıza hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum” dedi. “Ekmeğe sıkılarak, üzülerek zam yapıyoruz” Ekmek zammı gibi bazı konularda sıkıntı yaşadıklarını ancak genel anlamda esnafın tüm sıkıntılarını yerel yöneticilerle çözebildiklerine değinen Güler, “Birçok meslek grubundan esnafımız var. Şoförlerin, fırıncıların ayrı ayrı sıkıntıları olabiliyor. Örneğin fırıncıların sıkıntısından bahsettiğimizde en önemli gıda maddesi ekmek. Halkımız için de önemli bir gıda maddesi. Bunun altında ezilen ise bizler oluyoruz. Zam yapmaya kalktığımızda en sıkıntılı durum ekmek zammında oluyor. Çünkü un fiyatları, yakıt fiyatları arttığında mecburen ekmeği belli bir seviyeye getirmek zorunda kalıyoruz ama sıkılarak, üzülerek yapıyoruz. Onun için bu zammı yapmak bizim için kolay değil. Şoför esnafının problemleri oluyor. Problemlerimizi genelde yerelde çözüyoruz. Genel anlamda çok fazla da bir problemimiz yok. Samsun esnaf ve sanatkarları olarak, birlik başkanı olarak yerel yönetimler ile aramızdaki ilişkiden dolayı problemleri anında çözebiliyoruz” diye konuştu. Anıttaki tören, toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi. Anıttaki törene ayrıca Samsun Ticaret İl Müdürü Kürşat Turpçu, Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) Samsun İl Müdürü Ünal Kaya, Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Almaz ile esnaf, esnaf oda başkanları katıldı.
İstanbul Kendisini diş hekimi olarak tanıtarak 4 diş çeken temizlikçi hakkında 50 bin lira tazminat kararı Kağıthane’de iddiaya göre muayenehaneye gelen Hakan Y.’nin kendisini diş hekimi olarak tanıtarak üst 4 ön dişini çeken temizlikçinin 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verildi. İstanbul Kağıthane’de 2017 yılında Hakan Y., iddiaya göre diş ağrısı nedeniyle gittiği diş kliniğinde kendisini bir üniversitede öğretim görevlisi olarak tanıtan Cemal Ş. tarafından klinikte olmasının verdiği güvenle muayene oldu. Muayenenin ardından Cemal Ş., diş protezi yapma vaadiyle Hakan Y.’ye anestezi yaparak ön üstteki 4 dişini çekti, daha sonra da reçete yazdı ve bin lira muayene ücreti alarak fiş veya fatura ödemeden Hakan Y.’yi evine gönderdi. Sonrasında Hakan Y., dişlerini çektirdiği muayenehaneye reçetenin kaşesiz olduğunu söylemeye gidince, doktor İbrahim Levent Ç.’nin kendisine ‘’Tedavini kim yaptıysa o yapsın kaşeyi, Cemal benim temizlikçimdir, akşamları gelip temizlik yapar’’ demesi üzerine şikayetçi oldu. Konuya ilişkin başlatılan soruşturma tamamlandıktan sonra muayenehanenin sahibi İbrahim Levent Ç. ile Cemal Ş. hakkında dava açıldı. Davanın görüldüğü İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nde geçtiğimiz günlerde karar çıktı. Duruşmada davacı Hakan Y. ile davalı Cemal Ş.’nin avukatları hazır bulundu. ‘’Bu olay Amerika’da olsa milyonlarca dolar tazminat gerektirirdi’’ Mahkemede söz alan davacı avukatı, ‘’Müvekkilim dişçiye gittiğinde davalı, kendisini öğretim görevlisi diş hekimi olarak tanıtmış ve müvekkilimin üst ön 4 dişini çekmiştir. Müvekkil, dişlerinde apse olduğunu söylemesine rağmen ‘işime karışma’ deyip çekimini yapmıştır. Ertesi gün kaşe için tekrar dişçiye gittiğinde gerçek doktor ile karşılaşmış, gerçek doktor ise ‘dişlerini kim çektiyse kaşeyi o vursun’ deyince şahsın doktor olmadığını anlamıştır. Bu olay Amerika’da olsa milyonlarca dolar tazminat gerektirirdi. Davanın kabulüne karar verilsin’’ dedi. ‘’İddialar soyuttur’’ Davalı avukatı ise mahkemeden söz alarak, ‘’Davacının iddiaları soyuttur ve ispatlanamamıştır. Davanın reddine karar verilsin’’ ifadelerini kullandı. 50 bin lira manevi tazminat kararı Mahkeme, 50 bin lira manevi tazminatın 2017’den itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı Cemal Ş.’den alınarak davacı Hakan Y.’ye verilmesine karar verdi.