ASAYİŞ - 11 Ocak 2025 Cumartesi 09:14

’Gizli servistenim’ yalanıyla 1 milyon dolandıran sahte komiser İstanbul’daki lüks rezidansta yakalandı

A
A
A

Denizli’de kendisini "gizli servisten Komiser Kenan" olarak tanıtan ve bilgilerinin teröristlerin eline geçtiği yalanıyla yaşlı adamı 1 milyon lira dolandıran şüpheli, İstanbul’da saklandığı lüks rezidansta yakalandı. Yüzünü tamamen gizlemesine rağmen JASAT dedektiflerinden kaçmayan şüphelinin benzer suçlardan kaydı ortaya çıktı.

24 Aralık tarihinde Denizli’nin Çardak ilçesine bağlı Söğüt Mahallesi’nde ikamet eden 73 yaşındaki H.H.T.’ye telefonla ulaşan şüpheli, kendisini “Gizli istihbarat servisinden Komiser Kenan” olarak tanıttı. Şüpheli, güvenini kazandığı yaşlı adamı kişisel verilerinin ve tapu bilgilerinin teröristlerin eline geçtiğini, evinde bulunan paralar ve ziynet eşyalarını koruma altına alınabilmeleri için kendisine vermesi gerektiğini söyleyerek kandırdı. Kendisinden yaklaşık 1 milyon Türk Lirası değerinde para ve ziynet eşyasını alan şüpheliden bir daha haber alamayan H.H.T., dolandırıldığını anlayınca durumu jandarmaya ihbar etti.

Jandarmanın dedektifleri olan Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT) ve Çardak İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince yapılan detaylı ve ısrarlı çalışmalar neticesinde yaşlı adamı dolandıran şüphelinin 24 yaşındaki Hüseyin K. olduğu belirlendi. Çardak Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde dolandırıcılık olayını gerçekleştiren Hüseyin K.’nin yakalanması için harekete geçen jandarma ekipleri, yapılan başarılı operasyon sonucunda şüpheliyi İstanbul’da saklandığı lüks rezidansta kıskıvrak yakaladı. Gözaltına alınarak Denizli’ye getirilen şüpheli H.K.’nin adresinde yapılan aramada suça konu 4 adet cep telefonu, 1 dolar, 20 avro ve 4 bin 14 Türk lirası ele geçirildi.

’Gizli servistenim’ yalanıyla 1 milyon dolandıran sahte komiser İstanbul’daki lüks rezidansta yakalandı

Yüzünü tamamen gizlese de JASAT’tan kaçmadı

Şüpheli jandarmadaki ifadesinin ardından adli makamlara sevk edildi. "Bilişim Sistemleri Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık" suçlarından 3 ayrı kaydı ortaya çıkan Hüseyin K., sevk edildiği adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi. Kırsal mahallede gerçekleşen dolandırıcılık olayında, şüphelinin yakalanmamak için kapüşon taktığı, her şekilde yüzünü gizlemeye çalışmasına rağmen JASAT dedektiflerinin samanlıkta iğne arar gibi yaptığı çalışmayla kimlik tespitinin yapıldığı ve İstanbul’da yapılan takip sonucu yakalandığı belirtildi.

Öte yandan Denizli İl Jandarma Komutanlığı sorumluluk bölgesinde meydana gelen bu tür dolandırıcılık olaylarının tamamının aydınlatıldığı, hiçbir faili meçhul dolandırıcılık olayının kalmadığı, tüm şüphelilerin en kısa sürede yakalanarak adli makamlara teslim edildiği ifade edildi.

Halil Aşkar - Mehdi Koç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir EÜ Rektörü Prof. Dr. Budak, MTÜ’de tarımın önemini anlattı Ege Üniversitesi Rektörü ve Ziraat, Orman ve Su Ürünleri Eğitim Konseyi Başkanı Prof. Dr. Necdet Budak, Türkiye’de tarımsal öğretimin başlamasının 179’uncu yıl dönümü dolayısıyla Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) tarafından düzenlenen Tarım Bayramı etkinliğinde konferans verdi. Malatya ziyareti kapsamında Malatya Valisi Seddar Yavuz’u ve İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Akpolat’ı makamlarında ziyaret eden Rektör Prof. Dr. Budak, sekizinci Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’a ait fotoğrafların ve kişisel eşyaların sergilendiği “Turgut Özal Müzesini” de gezerek incelemelerde bulundu. Türkiye’de tarımsal öğretimin başlamasının 179’uncu yıl dönümü dolayısıyla MTÜ Battalgazi Konferans Salonu’nda düzenlenen “Tarım Bayramı” etkinliğine katılan Rektör Prof. Dr. Budak, yaptığı sunumla tarımın önemini anlattı. Programa; MTÜ Rektörü Prof. Dr. Recep Bentli, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Akpolat, EÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlkin Şengün, Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek, Malatya İl Protokolü, MTÜ Ziraat Fakültesi üst yönetimi, üniversite personeli ve öğrenciler katıldı. Etkinlikte “Tarıma Genel Bakış” başlıklı bir sunum gerçekleştiren EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Tarımın yapılabilmesi için en önemli unsurlar toprak, su ve tohumdur. Ülkemiz, toprak verimliliği açısından orta verimli bir toprak yapısına sahiptir. Düşünüldüğü gibi toprak yapısı zengin bir ülke değildir. İnsanlık tarihinin en önemli buluşu olan tarımsal üretim, ilk kez Anadolu topraklarında gerçekleşmiştir. Yani toprak yapımız sabanla, pullukla ilk işlenen topraklardır. Ziraat Fakülteleri başta olmak üzere Tarım Bakanlığı, TAGEM Genel Müdürlüğü gibi birçok birim, ülkemiz toprağının ıslahına yönelik çok sayıda Ar-Ge projeleri yapmaktadır. Daha da ileri boyutta ülkemizdeki toprakla tarım sektörü ile birlikte bilimsel üretim de yapılmaktadır” dedi. Suyun, tarımdaki önemine değinen Prof. Dr. Budak, “Bitkisel üretim için su olmazsa olmazdır. Ülkemiz tarımsal üretimini etkileyen su faktörü, ülkemize düşen yıllık bazda düşen yağış miktarı rejimi ile yakın ilişkilidir. Ülkemizde yağış rejimi düzensiz olması nedeniyle su zengini bir ülke değildir. Türkiye, 12. Kalkınma Planı dahil bugüne kadar Cumhuriyet tarihinde yapılan kalkınma planlarında tarımsal kalkınmayı en çok etkileyen su sıkıntısını aşabilmek için devlet su işlerine ve yatırımlarına her zaman özel bir önem vermiştir. Yapılan çalışmalarla Türkiye’de sulanabilir alan miktarı yüzde 81,9’a çıkmıştır” dedi. “Tohum, uluslararası arenada stratejik bir ürün” Tarımsal üretimin verimliliğini ve kalitesini belirleyen ana unsurun tohum olduğunu dile getiren Prof. Dr. Budak, “Tohum, uluslararası arenada stratejik bir üründür. Tohum konusunda ülkemizde Tarım Bakanlığı başta olmak üzere üniversitelerimizde ziraat fakültelerimizin tarla ve bahçe bitkileri bölümünde bitki ıslahı ve genetik kürsüsünde çeşit geliştirme yeni tohum çeşitleri geliştirmek adına çok sayıda ar-ge projesi yapılmaktadır. Türkiye tohum anlamında ciddi bir mesafe kat etmiştir. Özellikle tohum çeşit ıslahı konusunda buğday, çeltik, patates, mısır gibi ülkemizin stratejik ürünlerinde yeterli denebilecek düzeye gelmiştir” dedi. Tarımda iklim değişikliğinin önemli bir faktör olduğunu söyleyen Prof. Dr. Budak, “İklim değişikliği, gerek Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında gerekse ülkemiz 12. Kalkınma Planı’nda çok ciddi şekilde yer verilen bir durumdur. Tarımın, insanın pek fazla kontrol edemeyeceği su gibi, toprak gibi, çevresel iklim değişikliği gibi konular nedeniyle tarımsal üretimden insanoğlu uzaklaşmaktadır. Küresel iklim değişikliği başta olmak üzere çeşitli kısıtlar nedeniyle insanoğlu dijitalleşen, şehirleşen ve bilgi teknolojilerinin hızla geliştiği bu çağda sosyal yaşamı da dikkatine alarak çiftçilikten uzaklaşmaktadır. Ülkemizde çiftçilerin yaş ortalaması 55’tir. Özellikle genç nüfus çiftçilikten uzaklaşmaktadır. Bütün bu zorluklara rağmen devletler vatandaşlarının gıda güvenliğini temin etmek, sağlıklı gıdaya ve yüksek miktarda gıdaya erişebilmeyi sağlamak adına tarım politikalarını özel önem vermektedir. Bu anlamda da Tarım Bakanlığı birçok destekleme politikasıyla çiftçiyi desteklemektedir” dedi. “Dünya nüfusunun sağlıklı beslenmesi tarımsal üretime bağlıdır” Artan dünya nüfusunun sağlıklı yaşam sürmesinin tarımsal üretime bağlı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Budak, “Artan dünya nüfusunun sağlıklı, dengeli beslenmesi tarımsal üretime bağlıdır. Bir taraftan 1 milyon insan obezite ile mücadele ederken diğer bir kısmı açlıkla mücadele ediyor. Bu nedenle FAO gibi uluslararası örgütler dünyada tarımın gelişmesi ve insanların sağlıklı gıdaya ulaşması için çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadır. Özellikle Covid pandemisinden sonra dünyada maddi durumu iyi olan aileler gıda masraflarına çok yüksek miktarda para harcamaya başlamıştır. Dünyanın en zengin olarak belirtilen insanları toprak ve tarlaya yatırım yapmaya başlamıştır. Sağlıklı gıdaya talep her geçen gün artmıştır. Hem zengin hem de yoksul kesimde kırsalda yaşama isteğinde artış görülmüştür” diye konuştu. “Koruyucu hekimlik, tarım ve gıdandan geçer” Sağlık ve tarım ilişkisine dikkat çeken Prof. Dr. Budak, “İnsan ömrünün uzamasında sağlık hizmetlerinin çok büyük önemi ve katkısı var. Ama bunun yanı sıra sağlık hizmeti dolayısıyla ortaya çıkan harcamalar bir devlet için önemli gider kalemlerinden birisi. Gelişmiş ülkeler, sağlık harcamalarını azaltmak adına tarım politikalarına özel bir önem atfediyorlar. Tarladan, bahçeden, ahırdan sofraya kadar oluşan gider zincirindeki doğru ilaçlama, doğru gübreleme, doğru muhafaza ve depolama, doğru pişirmeye kadar bilinçli bir toplum oluşturur ve bunu denetleyebilirseniz sağlıklı bir toplum oluşur, böylelikle sağlık harcamaları azalır. Koruyucu hekimlik, tarım ve gıdandan geçer. Bu politikanın doğru yöntemi de özellikle insan sağlığını bozacak tarımsal uygulamaları denetlemek ve doğru yöntemleri üreticilere sunmak ve bunları desteklemekten geçer. Ülkemiz, Anadolu makro ve mikro klimaları ile her bir köşesi ayrı bir değer. Toprağıyla, suyuyla, tohumuyla ayrı bir değer. Bunun kıymetini bilip geliştirilecek politikaların uygulanmasıyla sağlık kurumlarını azaltan, devlete daha az yük olan, ama aynı zamanda daha sağlıklı bir toplum oluşturma imkanımız var” dedi. “Topraklarımızın kıymetini bilelim” Prof. Dr. Budak, “Sanayi devrimi, bilgi çağı, yapay zeka çağı gibi birçok alan, ekonomik kazanç anlamında tarımın önüne geçmiş durumda. Ancak gıdanın ve tarımın insan için ve bir ülke için ne kadar stratejik olduğunu asla ve asla unutmamalıyız. Bilgiye dayalı üretim olmadığı sürece uluslararası rekabette yol alamayız. Toprak olmadan bitki, bitki olmadan hayvan, hayvan olmadan gıda olmaz. Topraklarımızın kıymetini bilelim. Toprağa yönelik politikaları yerelden genele birlikte hazırlamalıyız. Bunu yapabilecek akademik güce, üniversitelere ve insan kaynağına sahibiz. Bugün geçmişimizi unutmadan bilimin ışığında çalışarak 85 milyon için üreterek daha güçlü bir ekonomiye sahip olabileceğimize inanıyorum. Sözlerime son verirken bugünkü programa bizleri davet eden Rektörümüz Prof. Dr. Recep Bentli başta olmak üzere MTÜ Ziraat Fakültemize teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini noktaladı. Etkinlik sonunda MTÜ Rektörü Prof. Dr. Recep Bentli, günün anlamına istinaden EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’a hediye takdiminde bulundu.
Bursa Dr. Özcan Akan: "Hedef veremsiz Türkiye" Medicana Bursa Hastanesi Genel Müdürü Dr. Özcan Akan, tüberkülozun önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen hala ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurguladı. Dr. Özcan Akan, tüberküloz belirtilerinin erken fark edilmesinin hastalığın tedavisinde kritik rol oynadığını belirterek şu ifadeleri kullandı: “İki-üç haftadan uzun süren öksürük, balgam çıkarma, gece terlemeleri, kilo kaybı ve kan tükürme gibi belirtiler yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden bir uzmana başvurması gerekiyor. Özellikle verem hastası bireylerle yakın temas halinde olanlar risk altında olabilir.” Dr. Özcan Akan, ülkemizde tüberkülozun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu hatırlatarak, “Altı aylık düzenli bir ilaç tedavisiyle tüberküloz tamamen iyileşebiliyor. Ancak tedavi sürecinde ilaçların düzenli ve eksiksiz kullanılması çok önemli. Doğrudan gözetimli tedavi uygulaması ile hastalar tedaviye uyum sağlayabiliyor ve bulaş riski hızla azalıyor” dedi. "Hedef Veremsiz Türkiye" Dr. Özcan Akan, veremsiz bir Türkiye hedefi doğrultusunda toplumun farkındalığını artırmanın önemine dikkat çekerek, “Verem savaşı dispanserlerinin desteklenmesi, tanı ve tedavi süreçlerinin geliştirilmesi, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Tüberküloz hala küresel mücadele gerektiren bir sağlık sorunudur ve bu hastalığı kontrol altına almak için hep birlikte çaba göstermeliyiz. Verem Eğitim ve Farkındalık Haftası kapsamında Medicana Bursa Hastanesi olarak toplumu bilinçlendirmeye yönelik bilgilendirici etkinlikler düzenlemeye devam ediyoruz" diye konuştu.
Kocaeli Bir oğlu şehit edilen doktoru İsrail askerleri bilinmeze götürdü İsrail’in hain saldırılarında bir evladını kaybeden, diğer çocuğu da ağır yaralanan doktorun kendisi ise İsrail askerleri tarafından hastanesi yakılarak bilinmeze götürüldü. Dr. Hussam Abu Safiya başka ülkelerden teklif gelmesine rağmen ülkesini terk etmedi ve Gazze’de yaralıların tedavileri ile mücadele ederken alıkonuldu. Kocaeli’de yaşayan Ramziya Abusseva, eniştesi Hussam’dan haber alamadıklarını söyleyerek bir an önce serbest bırakılması için seslendi. İsrail ordusunun Gazze’de ateşe verdiği hastanelerden biri olan Kamal Adwan Hastanesi’nin Müdürü Doktor Hussam Abu Safiya, İsrail askerleri tarafından gerekçe gösterilmeden tutuklandı. Daha önce birçok ülkeden teklif de alan doktor, ülkesini terk etmedi ve mesleğini ülkesinde devam ettirdi. 6 çocuk babası olan Dr. Hussam’ın daha önce İdris Abu Safiya ismindeki oğlu, İsrail askerleri tarafından vurulmuş ve kalbinin bir santim altına isabet eden kurşun onu ağır yaralamıştı. Diğer oğlu İbrahim Abu Safiya ise 25 Ekim günü hastane bölgesinde bulunduğu sırada atılan bombalardan birinin isabet etmesi sonucu şehit olmuştu. Bütün bu yaşananlara rağmen doktor yurt dışında gelen teklifleri elinin tersiyle itmiş ve Gazze’de kalmıştı. Dr. Hussam’ın bacağından da yaralı olduğu ve acil tıbbi desteğe de ihtiyacı olduğu biliniyor. "28 Aralık tarihinden beri Dr. Hussam’dan haber alamıyoruz" Kocaeli’de yaşayan ve eniştesi Hussam’ın serbest bırakılması için seslenen Ramziya Abusseva, "Ablamın eşi Dr. Hussam Abu Safiya için sizlere sesleniyorum. Eniştemiz için çok endişeliyiz. Son bir ay içerisinde İsrail hastanelere saldırıyor ve bombalıyordu. 28 Aralık 2024 tarihinde sağlık personellerinden İsrail askerlerinin eniştem Safiya’nın alındığını öğrendik. O günden sonra kendisinden haber alamadık" şeklinde konuştu. "Doktor Hussam’ın bir oğlu şehit oldu, bir oğlu yaralandı, ona rağmen görevine devam etti" Ailesinin çok zor günler geçirdiğini dile getiren Abusseva, bir yeğeninin yaralandığını, diğerinin ise şehit olduğunu söyleyerek, "Geçtiğimiz yılın ekim ayında İsrail hastaneleri bombaladığında Hussam’ın oğlu olan yeğenim İbrahim şehit oldu. Ona rağmen Dr. Hussam insanlara yardım etmeye, onları korumaya devam etti, işini bırakmadı. Dr. Hussam’ın diğer oğlu İdris de yaralandı. Kalbinin bir santim uzağından kurşun geçti ve yaşadı. Orada yaşanan bütün olayların haberlerini ablamdan alıyorum. Ablam şu an Gazze’de" dedi. ’İsrail hapishanelerinde insanlık dışı şartlar var’ Sürekli ablasından bölgede yaşananlar hakkında bilgi aldığını söyleyen Abusseva, "Sde Teiman Hapishanesi’ndeki herkes insanlık dışı şartlarda yaşıyor. Hussam’ın Sde Teiman Hapishanesi’nde olma ihtimali üzerinde duruyoruz" diyerek belirtti. Dr. Hussam kendi hastalarını ve hastanesini korumaya çalıştı. Bütün dünyaya orada neler yaşandığını anlatmaya çalışıyordu, bu mu suç oldu? Hussam’ın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz çünkü o bir doktor ve işini yapıyordu" diyerek sözlerine son verdi.