Yerel Haberler
Çankırı
Dr. Sarıkaya: “Glisemik indeksi düşük besinler daha uzun süre tok tutuyor” 17 Ocak 2025 Cuma - 12:02:27 Glisemik indeks ile ilgili bilgiler veren Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, glisemik indeksi düşük besinler bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlarken, bu oranın yüksek olduğu besinlerde ise hızla acıkmakta olduklarını söyledi. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, glisemik indeks ile ilgili önemli bilgiler verdi. Glisemik indeksi düşük besinlerin, bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağladığını belirten Dr. Sarıkaya, bu oranın yüksek olduğu besinlerin ise kandaki insülin miktarını hızla yükseltmekte, bunun sonucunda da kan şekerinin hızla düşmesine neden olmakta ve kişinin besin almasına rağmen hızla acıkacağını söyledi. Glisemik indeksinin yüksek olduğu besinlerin pankreas dengesini bozacağını kaydeden Dr. Sarıkaya, diyabet, hipertansiyon ve damar sertliğine de yol açabileceğini söyledi. “Glisemik indeksi düşük besinler bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlarken bu oranın yüksek olduğu besinlerde ise hızla acıkmaktadır” Glisemik indeksinin yüksek olduğu besinlerin kandaki insülin miktarının hızla yükselteceğine değinen Dr. Sarıkaya, “Glisemik indeksi düşük besinler bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlarken bu oranın yüksek olduğu besinler kandaki insülin miktarını hızla yükseltmekte ve bunun sonucunda da kan şekerinin hızla düşmesine neden olmakta ve kişi besin almış olmasına rağmen hızla acıkmaktadır. Bu, bir yandan ani yükselen kan şekerinin vücutta depolanmasının beraberinde getirdiği yağlanma yani kilo almaya, bir yandan da durumu dengelemek isteyen pankreasın aşırı ve dengesiz çalışmayla insülin üretmesine ve sonuçta kan şekerindeki bu ani değişikliklerin yıllar içinde genetik yatkınlığı olan kişilerde diyabetin ortaya çıkmasına, hipertansiyona, damar sertliğine yol açmaktadır. Gıdaların glisemik indeksi, gıdaların yapısında bulunan maddelere ve miktarlarına bağlı olarak, besinlerin depolanma süresine bağlı olarak, gıdanın pişirilme süresine ve pişirilme yöntemine göre, yiyeceklerin hazırlanma aşamalarında görmüş olduğu işlemlere göre, gıdanın birlikte tüketildiği diğer gıda ve içeceklere göre, gıdanın tüketildiği sıcaklığına göre, besin maddesinin tüketilme hızına bağlı olarak, yiyeceklerin tazeliğine ve olgunluğuna bağlı olarak, gıdaların yetiştirildiği toprak ve iklim özelliklerine göre ve besinlerin bağırsaklarda sindirilme süresine bağlı olarak değişkenlik gösterir” dedi. Glisemik indeksinin yüksek ve düşük olduğu besinlere değinen Dr. Sarıkaya, “Glisemik indeksi yüksek besinler; beyaz ekmek, glikoz, haşlanmış patates, karpuz, kavun, mayasız buğday ekmeği, mısır gevreği, patates kızartması, patates püresi, haşlanmış pirinç, pirinç cipsi, pirinç krakeri, pirinç lapası, pişmiş havuç ve şekerli mısır. Glisemik indeksi düşük besinler ise fındık, badem, ceviz, baklagiller, kepekli pirinç, meyve, sebze, tam buğday ekmeği ve yoğurttur” diye konuştu.
15 Ocak 2025 Çarşamba - 14:21 Rektör Çiftçi: "ÇAKÜ Suriye’nin yeniden yapılanması noktasında, bir yükseköğretim seferberliği içerisinde de olacaktır" Son dönemde uluslararası alanda yaptığı projelerle dikkat çeken Çankırı Karatekin Üniversitesi, farklı ülkelerle yaptığı iş birlikleri ile akademik alanda önemli başarılara imza atıyor. Üniversitenin önemli bir tecrübeye sahip olduğunu belirten Rektör Prof. Dr. Harun Çiftçi, "Üniversitemiz sadece Afrika ülkeleri değil, Orta Doğu’da, Suriye’nin yeniden yapılanması noktasında, bir yükseköğretim seferberliği içerisinde de olacaktır" dedi. Çankırı Karatekin Üniversitesi’nin (ÇAKÜ) Rektörü Prof. Dr. Harun Çiftçi, son dönemde üniversitenin ön plana çıktığı uluslararasılaşma çalışmaları ile ilgili bilgi verdi. Rektör Çiftçi, Çankırı Karatekin Üniversitesi’nin en önemli özelliğinin insan odaklı ve dönüşüme açık olması olduğunu belirtti. 2021 yılında göreve başladıklarında akredite edilmiş hiçbir programın olmadığına değinen Çiftçi, 12 programın akredite edildiğini söyledi. ÇAKÜ’nün uluslararasılaşma noktasında ciddi bir potansiyelinin olduğunu kaydeden Çiftçi, sadece Afrika’da değil, Suriye’nin yapılanması noktasında akademik destek sağlayabileceklerini ifade etti. “12 programımız akredite edilmiş oldu” Akredite oranlarının daha da yükseleceğini söyleyen Çiftçi, “Çankırı Karatekin Üniversitesi’nin en önemli özelliği, insan odaklılığının yanında, dönüşüme en açık olan üniversitelerden birisi. Akreditasyon süreçleri ile ilgili yükseköğretim kurumlarında bir hareketlenme başladı. Göreve geldiğimiz 2021 yılında akredite edilmiş programımız yokken, bugün 12 programımız akredite edilmiş oldu. 7 programımız ön lisans düzeyinde. Onların da belgelerini aldık. 5 programımız ise lisans düzeyinde, onlarında belgelerini inşallah değerlendirmeler tamamlanınca yakın bir süreçte alacağız. Biz ortaya ciddi hedefler koyuyoruz. Üniversitemizin odağına baktığımızda, sağlık alanındaki öğrenci sayımız ve çeşitliliği oldukça fazla. Bu yüzden sağlık alanında da bir cazibe merkezi olması için önümüzdeki yıl tüm sağlık ile ilgili programlarımızı akredite etmek istiyoruz. Akreditasyon, eğitimin niteliğini ve kalitesinin en önemli özelliği. Bu vesile ile eğitimimizin niteliği noktasında kendimizi ifade etmek istersek, akreditasyon belgelerini mümkün olduğu kadar bölümlere yaymak zorundayız. Özellikle birçok kurumsallaşmış ve eskiye dayalı üniversitelere baktığımızda, akreditasyon yüzdeleri yüzde 10 civarında. Şu anki süreçte bile bizim akreditasyon oranımız yüzde 15’lerde. Tabii bu oranları ilerleyen süreçlerde yüzde 40’lara kadar çıkartmak istiyoruz. Bizim avantajımız ise üniversiteye nitelikli öğrenci gelecek. Ayrıca, öğrenciler burada belge sahibi olunca Avrupa’nın birçok yerinde geçerliliği olacak” dedi. “Orta Doğu’da, Suriye’nin yeniden yapılanması noktasında, bir yükseköğretim seferberliği içerisinde de olacağız” İhtiyaç halinde çeşitli ülkelerin akademik anlamda yanlarında olabileceklerini belirten Çiftçi, “Ayrıca üniversitemiz, birçok hedeflerini gerçekleştirmenin mutluluğunu da yaşamakta. Özellikle, üniversitemizde fiziki altyapılar noktasında ciddi yatırımlar var. Birçok yatırımın bir sonraki dönemlere ertelendiği süreçte, bizim üniversitemizde sanki yeni bir üniversite açılıyormuşçasına inşaatlarımız yoğun bir şekilde devam etmektedir. Üniversiteler toplumla buluşmalı, toplum ile iç içe olmalıdır. Bu yüzden üniversitemizi insanlara yakın bir duruma da getirmek istiyoruz. Başta Sudan olmak üzere Cibuti, Etiyopya, Somali gibi bize ihtiyaç duyulan her ülkenin yükseköğretim kurumları olarak yanlarında olmak zorundayız. Dolayısıyla bu alanda tecrübesi olan Çankırı Karatekin Üniversitesi’nin de bu işi seve seve yapacağını da ifade etmek isterim. ÇAKÜ sadece Afrika ülkeleri değil, Orta Doğu’da, Suriye’nin yeniden yapılanması noktasında, bir yükseköğretim seferberliği içerisinde de olacaktır. Uluslararasılaşma noktasında da üniversitemizin ciddi bir potansiyeli var. Uluslararasılaşmanın sadece gelen öğrenciler ve akademisyenler için değil, aynı zamanda uluslararası düzeyde etkinlikler ve kongreler düzeyinde de olması için çaba sarf ediyoruz” diye konuştu.
14 Ocak 2025 Salı - 09:41 Bakır bazlı hidrazon bileşiği ile meme kanserine karşı yeni umut Çankırı Karatekin Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi’nden kimyager, biyolog ve fizikçi akademisyenlerin bir araya geldiği ekip, bakır bazlı yeni bir hidrazon bileşiği sentezleyerek meme kanseri tedavisinde potansiyel bir ilaç olarak kullanılabileceğini ortaya koydu. Çankırı Karatekin Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi’nden kimyager, biyolog ve fizikçi akademisyenlerden oluşan bir ekip, bakır bazlı yeni bir hidrazon bileşiği sentezledi. Araştırma sonucunda, bu bileşiğin meme kanseri tedavisinde potansiyel bir ilaç olarak kullanılabileceği tespit edildi. Laboratuvar ortamında yapılan çalışmada, meme kanserine yakalanmış 50 yaşındaki bir kadından alınan insan hücreleri test edildi. Yapılan testte, hücrenin büyümesinin engellenmesi gözlemlendi. Sentezledikleri bakır bazlı bileşiğin potansiyel bir yerli ilaç olabileceğini belirten Çankırı Karatekin Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Yüksektepe Ataol, hem meme kanserine umut, hem de yerli ilaç portföyünün genişletilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi açısından önemini vurguladı. “Bakır komplekslerinin meme kanseri tedavisinde önemli bir yer aldığını düşünüyoruz” Bakırın çinko ve demirden sonra gelen önemli bir element olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çiğdem Yüksektepe Ataol, “Çankırı Karatekin Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi’nden kimyager, biyolog ve fizikçi arkadaşlarımızla bir ekip oluşturduk. Uzun zamandır bu konular üzerine çalışmalar yürütüyoruz. Hidrazon ve metal kompleklerinin antibakteriyel ve antikanser çalışmaları üzerinde önemli bir yeri olduğunu biliyoruz. Biz de bu sebeple hidrazon bileşiğini içeren bakır bazlı yeni bir bileşik sentezledik. Bu sentezimiz ile Dünya Sağlık Örgütü’nün insan sağlığını ciddi anlamda tehdit eden ve birden fazla antibiyotiğe direnç gösteren bakteri türlerine etkisini inceledik. Ardından ise antikanser çalışmalarına odaklandık. Aslında bakır, insan vücudunda çinko ve demirden sonra gelen üçüncü önemli bir element. Bakır komplekslerinin yan etkileri oldukça düşük ve hücresel direnç gösterme riski az. Bu yüzden bakır komplekslerinin meme kanseri tedavisinde önemli bir yer aldığını düşünüyoruz. Biz de bakır komplekslerini içeren bir birleşik sentezleyerek aslında yeni bir ilaç ve meme kanserini tedavi edici bir potansiyel oluşturacağını düşünüyoruz. Yaptığımız bileşiği, insan hücresi olan MDA-MB-231 meme kanseri hücre hattı üzerinde test ettik. Bu, geç evrede ortaya çıkan güçlü, negatif ve agresif kanser hücresi. Çalışmalarımızda bu birleşiklerimizin sitotoksisite sonuçları kontrol grubuna kıyasla bileşiğin kanser hücrelerindeki büyümeyi, düşük dozlarda bile durdurduğunu ortaya koyuyor” dedi. “Bizim test sonuçlarımızda hücrenin büyümesini engellemesine dair sonuçlarımız var” Yapılan testler sonucunda hücrenin büyümesinin engellendiği görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Çiğdem Yüksektepe Ataol, “Aslında yaptığımız bileşiğin potansiyel bir yerli ilaç olması yönünde yenilikçi bir alternatif oluşturduğunu düşünüyoruz. Meme kanserinin tedavi yöntemleri var. Ama tabii ki gerekli testlerin yapılması lazım. Bizim yaptığımız bu çalışma sadece laboratuvar ortamında. Ama insan hücresi üzerinde, kansere yakalanmış 50 yaşındaki bir kadından alınmış olan kanser hücresi üzerinde çalışmalar yaptık. Biz sadece laboratuvar ortamındaki etkisini gördük. Daha fazla denemelere ihtiyacımız var. Daha fazla denemeler yapıldıktan sonraki amacımız, patentli üretim aşamasına taşımak. Bu yüzden ekibimiz ile bir TÜBİTAK projesi içerisindeyiz. TÜBİTAK’ın öncelikli alanları arasında yer alıyor, Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma amaçlarına katkı sağlıyor. Bu çalışmanın ülke ekonomisine de büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Yerli ilacın üretimi ile Türkiye ilaç portföyüne yüksek katma değerli ürünlerin dahil edilmesi gerekiyor. Böyle ürünlerin dahil edilmesi ile beraber yerli ilaç üretimi teşvik edilecek ve maliyette düşecek. Bizim test sonuçlarımızda hücrenin büyümesini engellemesine dair sonuçlarımız var. Tabii ki klinik sonuçlarda da yan etkileri ve detayına bakılması gerekir. Bu çalışmanın ülke ekonomisine de büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Yerli ilacın üretimi ile Türkiye ilaç portföyüne yüksek katma değerli ürünlerin dahil edilmesi gerekiyor. Böyle ürünlerin dahil edilmesi ile beraber yerli ilaç üretimi teşvik edilecek ve maliyette düşecek. Bizim test sonuçlarımızda hücrenin büyümesini engellemesine dair sonuçlarımız var. Tabii ki klinik sonuçlarda da yan etkileri ve detayına bakılması gerekir” diye konuştu.
Yaşlı kadının evi yangında küle döndü: Kundaklandığını iddia etti
03 Mayıs 2024 Cuma - 11:03 Yaşlı kadının evi yangında küle döndü: Kundaklandığını iddia etti Çankırı’da çıkan yangında yaşlı kadının yaşadığı ev kullanılmaz hale geldi. Yangının kundaklama sebebiyle çıktığını iddia eden kadın, “O anda burada olsam beni öldüreceklerdi. Bunu bana kim yaşattıysa aynı acıyı yaşasın” dedi. Olay, 30 Nisan’da Çankırı’nın Merkez ilçesine bağlı Süleymanlı köyünde meydana gelmişti. Edinilen bilgiye göre, gece saatlerinde köyde yaşayan Havva Sonkaya’nın evinde bilinmeyen bir sebeple yangın çıktı. Kısa sürede büyüyen yangın tüm evi sardı. İhbar üzerine olay yerine gelen ekipler tarafından yangın kontrol altına alınarak söndürüldü. Yangında yaşlı kadının evinde büyük çapta maddi hasar meydana gelirken, tüm eşyaları yandı. Kundaklama iddiası: Yangın anı kameraya yansıdı Yaşanan yangınla ilgili konuşan Havva Sonkaya ve çocukları, evin husumetlileri tarafından kundaklandığını iddia etti. Jandarma ekipleri tarafından yangınla ilgili inceleme başlatılırken, yangının çıkış anı ise güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde bir kişinin evin önünde hareket ettikten sonra yangının çıktığı görülüyor. "Üzerimdeki elbiselerimden başka hiçbir şeyim kalmadı" Yangın esnasında şans eseri evde olmadığını söyleyen yaşlı kadın, evindeki tüm eşyalarının yandığını ve sadece üzerindeki elbiselerinin kaldığını belirtti. Kalacak yeri kalmadığını söyleyen Havva Sonkaya, “Evimin yandığını yakınlarımdan duydum. Duyar duymaz şoka girdim, ağladım. Şans eseri kardeşimin evine gitmiştim, bu evde olsaydım kesin ölürdüm. Kendimi yanan eve attım, eşyalarımı kurtaracaktım, insanlar beni tuttu. Yeter artık, bunları bize kim yaşatıyor? Ben nerede kalacağım, tek başıma ortada kaldım. Evimizi kim yaktı, ocağımızı kim söndürdü? Ben ne yapacağım, nerede kalacağım? İşim, gücüm, maddi durumum yok. İçeride hiçbir şey kalmadı. Bir yorgan bile yok, maddi manevi her şey kül oldu. Üzerimdeki elbiselerimden başka hiçbir şeyim kalmadı. Bu ev ileride yapılıp burada yaşarsam belki de beni öldürürler. O anda burada olsam beni öldüreceklerdi. Bunu bana kim yaşattıysa aynı acıyı yaşasın” dedi. “Yatak odasını yakıp bizim ölmemizi istediler" Yangının yatak odasında başlamasının kendilerini şüphelendirdiğini ifade eden Havva Sonkaya’nın oğlu Muhammet Hotoğlu, “2023 yılının 10. ayında erkek kardeşimi ayrıldığım kadının davasına şahit olarak yazdırdım. 11 ayda ise kardeşimi sopalarla dövüp darp ettiler. Bu darbın sonucunda mahkememiz devam ederken bu yangın olayı oldu. Biz kişileri evimizi yakarken görmedik ama bu olayların peş peşe oluşunun sebebinin bunlar olduğunu kendileri olmasa bile yaptıranların onlar olduğunu düşünüyoruz. Yangın yatak odasından başlatılmış. Orada da annem kalıyordu. Annemin de evde olmaması bizim için çok büyük teselli oldu. Annem evde olsa ölecekti. Muhtemelen gelen kişiler yatak odasını yakıp bizim ölmemizi istediler. Şu an annemiz ortada kaldı. Bizim yanımızdan başka gidecek hiçbir yeri yok. Bunu yapanların bulunmasını ve içimizdeki acının dinmesini istiyoruz. Evin içinde bir insanın yaşamını devam ettirebilmesi için gereken ne varsa her şey içeride mevcuttu. Şu anda yaşanamayacak bir hale geldi” diye konuştu. “Bu olayların devamı gelmesinden korkuyoruz” Olayın kundaklama olduğunu iddia eden ve devamının gelmesinden korktuklarını belirten Havva Sonkaya’nın diğer oğlu Metin Hotoğlu, “Annemin şans eseri kardeşinin yanına gittiği esnada evimiz yanıyor. 2023 yılının 11. ayında 3 kişi tarafından darp edilmiştim. Daha sonra da bu olay yaşandı. Bunlar tehditlerin, şantajların devamı. Bu olayların devamı gelmesinden korkuyoruz. Paralarımızı birleştirip anneme doğduğu, büyüdüğü yerden bu evi aldık ama durumu görüyoruz” şeklinde konuştu.
İl Sağlık Müdürü Dr. Sarıkaya: “Çocuklarını aşılatmak ebeveynlerin en önemli sorumluluklarından biridir”
30 Nisan 2024 Salı - 11:15 İl Sağlık Müdürü Dr. Sarıkaya: “Çocuklarını aşılatmak ebeveynlerin en önemli sorumluluklarından biridir” Dünya Aşı Haftası dolayısıyla açıklamalarda bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, “Çocuklarını aşılatmak ebeveynlerin en önemli sorumluluklarından biridir” dedi. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, ‘Dünya Aşı Haftası’ çerçevesinde açıklamalarda bulundu. Aşılamanın her çocuk için hayati olduğunu ifade eden Dr. Sarıkaya, her çocuğun sağlıklı yaşama hakkı olduğunu ve çocuklarını aşılatmak ebeveynlerin en önemli sorumluluklarından biri olduğunu söyledi. “Aşılama her çocuk için hayatidir” Aşılanmanın ihtimal ölümcül bir hastalıkların önüne geçeceğini ifade eden Dr. Sarıkaya, “Her yıl Nisan ayının son haftasında kutlanan Aşı Haftası’nın amacı, aşılamanın önemi hakkında toplumsal farkındalığı arttırmak ve daha fazla çocuğun ve yetişkinin aşıyla önlenebilir hastalıklardan korunmasını, bu hastalıklardan kaynaklanan sekellerin ve ölümlerin önlenmesini sağlamaktır. Geçtiğimiz 50 yılda GBP oldukça gelişmiş ve küresel sağlık durumunu yeniden şekillendiren önemli başarılara ulaşmıştır. İnsanlık tarihinde büyük salgınlara ve ölümlere yol açan pek çok hastalık günümüzde aşılama sayesinde görülmemektedir. 1977 yılında çiçek hastalığının ortadan kaldırılması bu başarıların en önemlilerinden biridir. Aşılamanın bireyin korunması yanında toplum sağlığının korunmasına da etkisi vardır. Toplumun belli bir bölümünün herhangi bir yolla bir etkene karşı bağışık olması halinde bulaşma zincirinin kırılacağı ve yayılımın duracağı kabul edilmektedir. Bu duruma kitlesel immünite ya da toplumsal bağışıklık adı verilir. Kitlesel immünite, bir popülasyonun büyük bir yüzdesi bir enfeksiyona karşı bağışıklık kazandığında, enfeksiyon zincirinin kırılması sonucu hastalık oluşturan etkenin ortamda bulunamamasından kaynaklı, dolaylı bir korunma şeklidir. Böylece aşılanamayan ya da aşıya karşı yeterli bağışıklık oluşturamayan bireyler de korunmuş olur. Aşılama her çocuk için hayatidir, her çocuğun sağlıklı yaşama hakkı vardır. Çocuklarını aşılatmak ebeveynlerin en önemli sorumluluklarından biridir” dedi.