ASAYİŞ - 23 Ocak 2025 Perşembe 09:26

"Alkolüm vardı be abi..."

A
A
A

Bursa’da uygulama yapan trafik ekiplerinden kaçan şüpheli, gece yarısı şehri ayağa kaldırdı. Kovalamaca sonrası kaçacak yeri kalmayan sürücü, ekip aracına çarparak durdu. O anlar saniye saniye güvenlik kamerasına yansıdı. 52 promil alkollü çıkan sürücü, "Alkolüm vardı, özür dilerim be abi "dedi

Olay, merkez Osmangazi ilçesi Altıparmak Mahallesi’nde meydana geldi. Bursalı Tahir Caddesi üzerinde alkol uygulaması yapan trafik ekipleri, şüphelendikleri 16 GT plakalı otomobili durdurmak istedi. Sürücü, ehliyetini vereceği sırada gaza basarak uygulama noktasında kaçtı. Uygulamadan kaçan aracın peşine düşen ekipler, şüpheli aracı Selimiye Mahallesi 1. Kara Osman Sokak üzerinde yakaladı. Şüpheli, ekip otosuna çarparak kaçmaya çalışsa da yakayı ele verdi. Kaza anı ise bir iş yerinin güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı.

"Alkolüm vardı, özür dilerim"

Kaza sonrası yakalanan şüpheli Tuncer Doğan B., ekiplerce etkisiz hale getirildi. Yapılan kontrollerde sürücünün 0.52 promil alkollü olduğu tespit edildi. Ters kelepçe yapılan şüpheli şahıs, "Alkolüm vardı, özür dilerim be abi" dedi. İfadesi alınmak üzere karakola götürülen Tuncer Doğan B.’nin yürümez haldeki aracı otoparka çekildi. Sürücüye toplamda 35 bin 483 lira para cezası kesilirken, ehliyetine ise 2 yıl el konuldu.

Emir Aktaş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Astım hastalarına uzmanından ezber bozan tavsiye Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Arif Keleşoğlu, spor yapmanın bilinenin aksine astım hastalarına iyi geldiğini belirterek, “Özellikle astım hastaları spordan hiçbir şekilde uzaklaşmamalıdır. Eğer kişi, astım ilaçlarını düzenli kullanıyorsa ve astım hastalığı kontrol altında ise spor yapması iyileşmesine katkıda bulunur, kapasitesini artırır ve astım kontrolü kolaylaşır” dedi. Memorial Antalya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Arif Keleşoğlu, astım ve spor ilişkisi hakkında bilgi verdi. Spor yapmak bilinenin aksine astım hastalarına iyi geldiğini belirten Keleşoğlu, “Özellikle astım hastaları spordan hiçbir şekilde uzaklaşmamalıdır. Eğer kişi, astım ilaçlarını düzenli kullanıyorsa ve astım hastalığı kontrol altında ise spor yapması iyileşmesine katkıda bulunur, kapasitesini artırır ve astım kontrolü kolaylaşır. Fiziksel kondisyonu iyi olan sporcularda astım ataklarının ciddi bir şekilde azaldığı yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur. Bu nedenle astım hastalarının fiziksel fonksiyon kapasitelerini geliştirecek spor faaliyetlerinde bulunmaları önerilmektedir” dedi. “Yaşam kalitesini düşüren bir hastalık” Uzm. Dr. Arif Keleşoğlu, astım hastalığının hava yolunun kronik iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bir hastalık olduğuna işaret ederek, “Genellikle ataklar halinde kendini gösteren astım hastalığını alerjenler, ilaçlar ve soğuk gibi pek çok faktör tetikleyebilmektedir. Hastalar bu tetikleyicilere maruz kaldığında öksürük, hırıltılı, solunum, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi gibi belirtiler vermektedir. Kontrolsüz astım hastalığı kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir” diye konuştu. “Spor yapmak akciğer kapasitesini iyileştiriyor” Astımlı kişilerin, astımları yönetildiği ve kontrol altına alındığı sürece spor yapabileceğini, hatta bu sporlarda başarılı olabileceklerini de aktaran Keleşoğlu, konuşmasını söyle sürdürdü: “Başarılı sporcular arasında iyi bir astım tedavisi altında olan elit sporcular vardır. Aktif olmak ve spor yapmak, astımlı kişilerin formda kalmasına ve sağlıklı bir kiloyu korumasına yardımcı olur. Genel olarak, astımlı kişiler her türlü egzersize katılabilir. Egzersiz, genel sağlık ve akciğer sağlığı için önemlidir ve astımla yaşayan insanlar için fiziksel aktivitenin birçok faydası vardır. Günlük egzersiz; akciğer kapasitesini, yani vücudun kullanabileceği maksimum oksijen miktarını iyileştirmeye yardımcı olur. Astımlı kişiler için dinlenme molası olmadan çok fazla enerji gerektiren veya soğuk hava sporları gibi bazı sporları yapmak bazen zor olabilir. Ancak bu yapamayacakları anlamına gelmez. Astımlı birçok sporcu, uygun eğitim doğru ilaç kullanımıyla istedikleri her sporu yapabilmektedir” Keleşoğlu, egzersiz yaparken ısınarak başlanılması, soğuk havalarda dışarıda egzersiz yaparken burun ve ağızın bir eşarpla örtülmesi gerektiğini, kirli havalarda da dışarıda egzersiz yapmayı veya yorucu aktiviteleri sınırlanması gerektiğini ve egzersizin soğuma hareketleriyle bitirilmesi gerektiğini söyledi. “Astımın şiddeti spor dalı seçiminde etkin rol oynuyor” Spor seçiminde astımlı hastadaki astımının şiddetinin kontrol altında olup olmaması, tedavi altında akciğer kapasitesi ve hastanın tercihinin önemli rol oynadığına da dikkati çeçen Keleşoğlu, “Genellikle çocuk ya da erişkin yaşta önerilen spor aktivitesi yüzmedir. Ancak kapalı yüzme havuzları, dezenfektan olarak kullanılan maddelerin kapalı ortamda birikmesi nedeni ile astımı tetikleyebilir. Bu nedenle yüzülen ortamın temiz ve uygun olduğundan emin olunmalıdır. Bir de soğuk hava astımı tetikleyebilir. Açık hava sporu yaparken bunu göz önüne almak gerekir. Soğuk havalarda astım hastaları gereken önlemleri alarak, tıbbi tedavilerini ihmal etmeden açık hava sporlarını yapabilirler. Ancak astım hastaları yüksek risk içerdiği için; dalgıçlık, basketbol, bisiklet, uzun mesafe koşusu, futbol, kayak, buz hokeyi ve buz pateni gibi spor dallarından uzak durmalıdır. Spor, astımın iyileşmesine katkıda bulunsa da asıl tedavisi tıbbidir. Uzman bir doktor gözetiminde düzenli takiplerin ve tedavilerin yapılması gerekmektedir. Astım tıbbi tedaviyle kontrol altına alınabilen, geriye dönüşü olabilen bir hastalıktır. Herkeste astımın şiddeti farklılık göstermektedir. Tedavinin ardından hasta normal hayatına dönebilir. Ayrıca astımı tetikleyici faktörlerin belirlenmesi ve bu etkenlerden korunmak önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.
İstanbul Bakırköy Belediyesi usta gazeteci Uğur Mumcu’yu andı Bakırköy Belediyesi, usta gazeteci Uğur Mumcu’nun vefatının 32.yılında bir anma programı düzenledi. İspirtohane Kültür Merkezi’nde düzenlenen program, “Ben Ölmedim ki” isimli sergi açılışı ile başlayarak, gazeteci-yazar Timur Soykan ve İsmail Arı’nın “Uğur Mumcu ve Araştırmacı Gazetecilik” konulu söyleşisi ile devam etti. Türk basınının ve düşünce dünyasının unutulmaz ismi, araştırmacı gazeteci ve yazar Uğur Mumcu’nun uğradığı suikast sonucu vefatının 32.yılında, Bakırköy Belediyesi bir anma programı düzenledi. İspirtohane Kültür Merkezi’nde düzenlenen program, A. İlhan Gülek koleksiyonuyla, “Ben Ölmedim ki” isimli gazete sergisinin açılışı ile başladı. 90’lı yıllarda karanlık suikastların haberlerini manşetten veren orijinal gazetelerden oluşan serginin açılışını Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu yaptı. Vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaşan anma programında, “Bakırköy Muhabbeti” kapsamında bir söyleşi gerçekleştirildi. Gazeteci-yazar Timur Soykan ve İsmail Arı’nın gerçekleştirdiği “Uğur Mumcu ve Araştırmacı Gazetecilik” söyleşisinde, gazeteciliğin ülkedeki durumu her yönüyle ele alınırken, toplumun sesi olarak gazetecilik mesleğinde örnek teşkil eden Uğur Mumcu yad edildi. Söyleşi sonunda gazeteci-yazar Timur Soykan ve İsmail Arı, okuyucularına kitaplarını da imzaladı. “Bir toplumda adalet ve demokrasi, dayatmalara, baskılara, haksızlığa direnen aydınların yaşatılmasıyla yerleşebilir” Programda konuşan Başkan Ovalıoğlu, Adalet ve Demokrasi Haftasına atıfta bulunarak, “Tarih boyunca bilimin yol göstericiliğini savunan, sorgulayan, insanların özgür ve bağımsız kimlik kazanmaları için çaba harcayan aydınlar, hep bir takım güçler tarafından engellenmiş, zulüm görmüş hatta hayatlarını bu uğurda kaybetmişlerdir. Türkiye’de ne yazık ki özellikle son 35 yılda hukukun üstünlüğünü, adalet ve laikliği savunan onlarca aydınımız, hapis, baskı ve zulümler ile sindirilmek istenmiş, hatta “faili meçhul “ denilerek kapatılmak istenen karanlık cinayetlere kurban edilmişlerdir. Oysa bir toplumda adalet ve demokrasi, ancak, dayatmalara, baskılara, haksızlığa direnen aydınların yaşatılması ve bu uğurda mücadele eden vatandaşlarımızın çoğalmasıyla yerleşebilir. İşte bu nedenle 24 Ocak 1993’te arabasına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeden ve suikastı hala aydınlatılamayan Gazeteci -Yazar Uğur Mumcu, 31 Ocak 1990 da katledilen Prof. Dr. Muammer Aksoy’un ölüm yıldönümlerini içine alan 24 -31 Ocak haftası, demokratik kitle örgütleri tarafından Adalet ve Demokrasi Haftası olarak kabul edilmiştir” dedi. “Hayal ettiğimiz laik, demokratik çağdaş ve özgür bir Türkiye içim mücadele etmekten asla yorulmayacağız!” Başta Uğur Mumcu olmak üzere adalet yolunda hayatını kaybetmiş tüm aydınları anan Başkan Ovalıoğlu, “Hepimiz, anayasal hukukun üstün tutulduğu, laik ve demokratik bir Türkiye’de özgürce yaşamak istiyoruz. Ve bunun için de mücadele ediyoruz. Hayal ettiğimiz laik, demokratik çağdaş ve özgür bir Türkiye inancımızı asla kaybetmeyeceğiz. Ve Bunun için de mücadele etmekten asla yorulmayacağız. Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ ün belirlediği ilkeler ışığında, laiklikten, bilimi savunmaktan, anayasal hak ve özgürlüklerden ve demokrasiden asla vazgeçmeyeceğiz. Bilimi, adaleti, demokrasiyi, Atatürkçülüğü savundukları için katledilen başta Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Ahmet Taner Kışlalı ile bu onurlu mücadele de hayatlarını kaybeden tüm aydınlarımızı bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz” ifadelerini kullandı. “Uğur Mumcu’nun anısına sıkı sıkı sarılmış insanların yan yana olması çok önemli” Cumhuriyet değerlerine bağlı Bakırköylülerle bir araya gelmekten memnuniyet duyduğunu belirten gazeteci Timur Soykan, “Aydınlık, cumhuriyet değerlerine bağlı ve Uğur Mumcu’nun anısına sıkı sıkı sarılmış insanların yan yana olması çok önemli. Biz de burada okurlarımızla buluştuğumuzda bize büyük bir motivasyon ve umut oluyor. Bakırköy’ün güzel insanlarıyla bir araya gelmek de bizim için çok keyifliydi. Çok güzel bir sohbet oldu. Hem Bakırköy Belediyesine bize bu olanağı sağladığı için, hem de burada bizimle bir araya gelerek sohbetini esirgemeyen Bakırköy halkına çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu. “İyi ki Bakırköy’ün aydınlık halkı var” Anma programına gösterilen ilgiden mutlu olduğunun altını çizen gazeteci İsmail Arı ise, “Uğur Mumcu mesleğimizin ustalarından ve biz de ustamızı bugün andık. Onun istediği şekilde andık diye düşünüyorum. Bakırköy Belediyesi bu güzel etkinliğe imza attı, teşekkür ediyorum. Hafta içi ve öğlen vakti olmasına rağmen Bakırköy halkının yoğun ilgisi de bizi mutlu etti. İyi ki Bakırköy’ün aydınlık halkı var, iyi ki Bakırköylüler var” diye konuştu.
Bursa Saç ekerken kulak zarını biçti Bursa’da yaşayan Emrah Karadeniz, saç ektirmek için gittiği estetik merkezinde kulak zarı patladı. Saç ekiminin tutması için yapılan ozon tedavisinde gerekli önlemlerin alınmadığını söyleyen Karadeniz süreci yargıya taşıdı. Yeni saçlarının hayalini kurarken kulaklarında çınlama meydana gelen Karadeniz’in hayatı alt üst oldu. Bursa’da yaşayan Emrah Karadeniz (39), saç ektirmek için Nilüfer ilçesindeki bir estetik merkezine gitti. Aldığı seansta saç ekimi tutmayan Karadeniz’i, estetik merkezi tekrar çağırarak bir seans daha uyguladı. Saçın tutmamasının önüne geçmek için Karadeniz’e ozon tedavisi yapıldı. İddiaya göre işlem sırasında kulaklarda basınç oluşmasının önüne geçmek için kullanılan kulak tıkacı Karadeniz’e takılmadı. İşlem devam ederken Karadeniz, kulağından bir ses geldiğini söylese de operatör tarafından ‘bunları hissetmeniz normal’ denilerek işleme devam edildi. Yapılan işlemin ardından 10 gün sonra kulaklarında çınlama sesi yankılanan Karadeniz, bir kulak burun boğaz uzmanına göründü. Yapılan testlerde Karadeniz’in kulak zarının patladığı ortaya çıktı. “Yavaş yavaş veririz” İşleme girmeden önce sağ kulağından daha önce kulak zarı yırtıldığı için operasyon geçirdiğini söyleyen Karadeniz’e estetik merkezi doktoru “yavaş yavaş veririz” ifadelerini kullandı. İşlem hakkında bilgi verilmediğini söyleyen Karadeniz, “2024 yılında ilk olarak estetik merkezine gittim, orada bir kere ekim yapıldı. Ekim tutmayınca ben şikayet ettim, ikinci kez çağırdılar. Görüldüğü üzere çok da başarılı geçmedi. Saçtan ziyade büyük bir sağlık problemiyle karşılaştım. Kulak zarım delindi. Saça iyi geliyor diye ikinci seanstan sonra bana ozon kapsülü içerisinde hava verdiler. Hoca kulaklarında bir problem var mı diye sorduğunda 2012 yılında sağ kulağımdan operasyon geçirdiğimi söyledim. Esnaf ağzıyla ‘yavaş yavaş’ veririz diye geçiştirdi. Güvenlik ekipmanı olarak kulak tıkacı veriyorlarmış fakat bana verilmedi. Belki verilseydi ben bunları yaşamayacaktım. Ben işlem sırasında kulağımdan ses geldiğini duydum. Cihazı kullanan operatöre bunu bildirdiğimde ‘ilk kez girenler basınç hissedebilir’ yanıtını aldım. Öyle deyince işleme devam ettik. İşlemden sonra kulağımda basınç hissi hissedebileceğim söylendi. Dediği gibi de oldu ama basınç hissi kalkar kalkmaz benim kulaklarımda çınlama başladı. Hemen kulak burun boğaz uzmanına gittim. Ameliyat olmadığım diğer sağlam olan kulağımın zarının patladığını söyledi” şeklinde konuştu. Hayatı alt üst oldu Yaşadığı kulak çınlamasının herhangi bir tedavisi olmadığını öğrenen Karadeniz, “Her iki kulağım da çınlıyor, daha önce ameliyat geçirdiğim kulağım daha şiddetli çınlıyor. Bunun henüz tedavisi yokmuş. Bununla yaşamayı öğreneceksin dediler. Hayatım alt üst oldu. Hiçbir şeye odaklanamıyorum, uyku uyuyamıyorum. Yemek bile yemeye dikkat ediyorum çünkü tatlı tuzlu yediğimiz zaman kan basıncı artıyor, bu da çınlamayı daha da şiddetlendiriyor. Gürültülü ortamlarda bulunamıyorum, ses yankı yapıyor” dedi. “Bana sağlığımı geri versinler” Yaşadığı durumu yargıya taşıdığını belirten Karadeniz, “Hastane ile görüştüm, beni kendi doktorlarına götürdüler. Kendi doktorları da günümüzde çaresi olmadığını söyledi. Ben de yargı sürecini başlattım. Bana komik bir teklifleri oldu, ‘saç ekimi için ödediğim ücreti geri verelim sen de davadan vazgeç’ denildi. Konudan çok uzaklar, konu parayla alakalı değil. Bana sağlığımı geri versinler benim dileğim bu” ifadelerini kullandı.
Bursa Kredi kartı durduğu yerde cep yakıyor Bursa Tüketici Derneği Başkanı Sıtkı Yılmaz, bankaların yıllık aidat adı altında ücret talep ettiklerini ve tüketicinin gelirinden fazla limit verdiklerine dikkat çekerek, kredi kartı aidatı ve kart limitleri ile ilgili tüketicinin korunması gerektiğini söyledi. Kredi kartı Türkiye’nin ve tüketicilerin temel sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Her yıl bankaların 65 milyar TL kredi kartı aidatı toplandığı Türkiye’de kart kullanarak aylık geçimlerini sağlayan tüketiciler yüksek orandaki faizlerin yanında kart aidatı adı altında her yıl ek olarak toplanan paralar yüzünden de sıkıntıya giriyor. Bursa Tüketiciler Derneği Başkanı Sıtkı Yılmaz, "Kredi kartı üzerinden tüketiciler birçok sorunla karşılaşmakta çünkü ülkemizde kredi kartı bir yaşam kartı haline gelmiş durumda. Bu nedenle yüksek faiz ödemelerine rağmen, bir de bankaların yıllık kart aidatı adı altında ücret talep etmeleri, tüketicilerimizi daha zor bir duruma sokmuştur" dedi. "Tüketici talepleri reddedilmektedir" Derneklerden hukuki bir destek alınması gerektiğini söyleyen Yılmaz, "Son günlerde kredi kartlarına ilişkin tahsil edilen ücretlerin geri alınamayacağına dair sürekli derneğimizi arayan tüketiciler var. Üzülerek belirtmek isterim ki, Merkez Bankası’nın yayınladığı tebliğ doğrultusunda, hakem heyetlerinde de yıllık kart ücretinin alınabileceğine ilişkin tüketici talepleri reddedilmektedir. Tüketicilerimizin kredi kartı aidatlarının iadesine ilişkin talepleri varsa, dernekten hukuki bir destek alarak başvuruda bulunmaları çok daha yerinde olacaktır" diye konuştu. "Tüketicinin korunmasına ilişkin tüketici kanununa uygun olmadığını iddia ediyoruz" 6 ay hareketsiz kalan kredi kartlarından ücret alınamayacağını dile getiren Yılmaz, "Kendi talepleri olmaksızın tüketicilere sunulan kredi kartlarından ücret alınamaz. Diğer durumlarda, finansal tüketicilere ilişkin yönetmelik ve Merkez Bankası tebliği üzerinden alınabileceğine ilişkin düzenlemeler olsa bile, dernek olarak görüşümüz, tüketicinin korunması hakkındaki kanunun 4’üncü maddesine göre, kanunun ruhuna uygun ve tüketiciyi koruyacak şekilde bakanlıktan görüş alındıktan sonra tebliğ ve yönetmeliklerin uygulanması gerektiğidir. Tüketicinin korunmasına ilişkin tüketici kanununa uygun olmadığını iddia ediyoruz" dedi. "65 milyar TL yıllık kart aidatı alınıyor" Eğer bankalar tüketiciden mutlaka kart ücreti alacaklarsa, maliyetini sunarken almaları gerektiğini belirten Yılmaz, "Ülkemizde 130 milyona yakın kredi kartı bulunmakta. En azından 1 TL alınmış olsa 130 milyon TL eder. 130 milyon kredi kartını düşündüğümüzde ve en düşük limitin 500’ün üzerinde olduğu varsayıldığında, yaklaşık 65 milyar TL yıllık kart aidatı alınıyor demektir. Tüketici örgütleri olarak, eğer bankalar tüketiciden mutlaka kart ücreti alacaklarsa, kart maliyetini sunarken bunu alabilirler. Kredi kartının kullanım süresi 3 yıl olup, 3 yılda bir alsınlar diyoruz" şeklinde konuştu. "Tüketicinin yıllık gerçek gelirleri üzerinden belirlenmiş limitleri yok" Bankaların kanuna göre, ilk yıl 2 katı, 2’nci yıl ise 4 katından fazla limit veremeyeceğini söyleyen Yılmaz, "Tüketici, bankalara kredi kartı talebinde bulunduğu zaman, bankaların en azından tüketiciye ücretsiz bir kart konusunda bilgilendirme yapmaları zorunluyken, birçok tüketiciden aldığımız şikayetlere göre, ücretsiz kredi kartından haberleri olmadığını ve bu konuda bilgilendirilmediklerini görmekteyiz. Bu tüketiciler, aidatlı kredi kartı üzerinden ücret alındığını belirtiyorlar. Kredi kartı alındığında, birçok tüketicinin birden fazla kredi kartı bulunduğu görülmektedir. Bu kartların yıllık gerçek gelirleri üzerinden belirlenmiş limitleri yoktur. Tüketiciye, banka ve kredi kartları kanunun maddesine göre, ilk yıl gerçek gelirinin 2 katı kadar, 2’nci yıl ise 4 katından fazla limit verilemez" dedi. "Tüketicinin korunması gerekmektedir" Hiçbir talep olmadan bankaların limit artırdığını söyleyen Yılmaz, "Tüketicinin elindeki 10 kartı nasıl izah edebilirler. Bu nedenle sadece tüketiciyi amibine tabirle yolmak adına, istedikleri kartı ve istedikleri şekilde limit artırarak tüketiciden hak etmediği paraları almaktadırlar. Kendi kredi kartım üzerinden talebim olmaksızın her yıl bankalardan limitinizi artırdık diye mesaj alıyorum ve itirazda bulunuyorum. Ancak birçok tüketici, ihtiyaç duyduğu için yaşamını sürdürebilmek adına buna mahkum olup, bu ücretleri ödemek zorunda kalıyor. Bu nedenle tüketicinin korunması gerekmektedir" diye konuştu.