ÇEVRE - 31 Ağustos 2024 Cumartesi 09:38

Fırtınada koparak denize uçan dev Türk bayrağı 8 ay sonra dalgıçlar tarafından deniz tabanında bulunarak çıkarıldı

A
A
A

Antalya’da yaklaşık 8 ay önce fırtına nedeniyle bağlı olduğu direkten koparak denize uçan dev Türk bayrağı, 30 Ağustos Zafer Bayramı öncesinde tesadüfen dalgıçlar tarafından deniz zemininde bulunarak sudan çıkarıldı.

Antalya’da Konyaaltı sahilinde dalış yapan dalgıçlar su altında tesadüfen karşılaştıkları manzara karşısında hayrete düştü. Dalış sırasında gruptan bir kişinin dikkatini çeken cismi inceleyen dalgıçlar dev Türk bayrağı ile karşılaştı. Kıyıdan 250 metre mesafede ve 26 metre derinlikte bulunan yaklaşık 8 metreye 12 metre ebatlarında olan bayrağı bulunduğu yerden çıkartmak için çalışma başlatan dalgıçlar ilk olarak bayrak üzerinde ki deniz tabanı mili temizlendi. Bayrağın büyüklüğü nedeniyle su yüzeyine çıkarmak için dalgıçlar paraşüt adı verilen yardımcı ekipmandan faydalandı.

Fırtınada koparak denize uçan dev Türk bayrağı 8 ay sonra dalgıçlar tarafından deniz tabanında bulunarak çıkarıldı

Sudan çıkartılarak yetkililere teslim edildi

Paraşüt yardımıyla su yüzeyine çıkartılan dev Türk bayrağı ardından kıyıya çıkartıldı. Su altında kaldığı süre içerisinde yıprandığı ve bazı noktalarının deforme olduğu görülen dev bayrak Antalya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı yetkililerine teslim edildi. Dev Türk bayrağının bulunması ve çıkartılma anları ile ilgili bilgi veren Antalya Konyaaltı Su sporları Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı ve Dalış merkezi yetkilisi Alim Tuğ, 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan bir gün önce tesadüf eseri deniz tabanında karşılaştıkları Türk bayrağını çıkarmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirtti.

8 ay boyunca arama çalışmaları sürdü

Deniz tabanında bularak yetkililere teslim ettikleri bayrağın yakın zamanda yaşanan bir fırtına sırasında Konyaaltı üzerinde bulunan yaklaşık 30 metrelik direkten koparak denize düşen Türk bayrağı olduğunu belirten Tuğ, “Bundan yaklaşık 8 ay önce aniden çıkar bir poyraz fırtınası neticesinde yukarda bulunan Türk bayrağımızın fırtına sebebiyle denize doğru uçtuğunu gördük. Hemen yetkili birimlere haber verdik, deniz polisi ve sahil güvenlik birimleri hemen geldi. Fırtına anında ve daha sonrasında bayrağı bulmak için çalışmalar yapıldı. Bizlerde yardımcı ve destek olduk çalışmalara, ancak bayrağı bulamadık” dedi.

Deniz tabanında mil altında kalmış

8 ay boyunca hem bayrağı bulmak için, hem de diğer faaliyetleri ile ilgili bölgede arama-tarama çalışmaları yaptıklarını belirten Tuğ, “Yaptığımız tüm dalışlarda arama yaptık fakat karşımıza çıkmadı. Dün ise Zafer Bayramımızdan bir gün önce bizim içinde çok anlamdı olan, duygulandıran noktada burası oldu. Yine bir dalış gerçekleştirdiğimiz sırada ekip arkadaşlarımızdan İbrahim Rehber’in dikkatini çekiyor. Deniz tabanında ve milin altında kalmış. Biraz üzerini eşeledikten sonra Türk bayrağı olduğunu gördük. Çok büyük olduğunu fark edip çalışmayı genişletince 8 ay önce fırtına sırasında buradan koparak denize uçan bayrağımız olduğu anlaşıldı” ifadelerini kullandı.

Fırtınada koparak denize uçan dev Türk bayrağı 8 ay sonra dalgıçlar tarafından deniz tabanında bulunarak çıkarıldı

“30 Ağustos’tan bir gün önce yaşanması duygulandırdı”

Bayrağın büyüklüğü ve deniz tabanında bulunması nedeniyle yüzeye çıkarmak diğer dalgıçlarla birlikte tekrar dalış yaptıklarını söyleyen Tuğ, “Bayrağımızı bulunduğu yerden çıkarmak için bütün ekip arkadaşlarımızla beraber tekrar suya girerek paraşütlerimizde bayrağımızı deniz tabanından çıkardık. Daha sonra güzel bir şekilde toparlayarak karaya çıkardık ve yetkililere teslim ettik. 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan bir gün önce böyle bir olay yaşanması bizi çok duygulandırdı ve mutlu etti” dedi. Dalış merkezi üyeleri bayrağın denizden çıkarılma anlarını da sosyal medyada paylaştı.

Ramazan Bozca - Begüm Aksoy - Faik Güven Yılmaz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ordu Minik Miray’ın hayatını kaybettiği kazada öğretmen hakim karşısına çıktı Ordu’da, ‘uyum haftası’ kapsamında okuluna giden birinci sınıf öğrencisi Miray Arslan’a, kullandığı cip ile çarparak hayatını kaybetmesine yol açan okulun beden eğitimi ve spor öğretmeni, hakim karşısına çıktı. Altınordu ilçesi Saray Mahallesi’ndeki Gazi İlk ve Ortaokulu’nda 2 Eylül 2024 tarihinde meydana gelen olaya ilişkin, okulun Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni Banu Kaya’nın yargılamasına, Ordu 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Öğretmen Banu Kaya, sanık sıfatı ile katıldığı duruşmaya, tutuklu bulunduğu Efirli E Tipi Cezaevi’nden Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS’ ile bağlanırken, müşteki sıfatıyla anne Eda ve baba Yakup Arslan ile Miray’ın ailesi, taraf avukatları ve sanık avukatı hazır bulundu. “Aracın sensörleri hiçbir şekilde uyarı vermedi” Öğretmen Banu Kaya duruşmada verdiği ifadesinde, aynı okulda 13 yıldır öğretmen olarak görev yaptığını söyledi. Olay günü kendi aracı ile okula gittiğini, okulun raylı demir kapısının açık olduğunu söyleyen Kaya, “Okulun girişinde farklı bir araç park halinde idi. Kapıdan içeriye girdiğimde aracın sensörleri hiçbir şekilde uyarı vermedi. Bu esnada camlar kapalıydı, klima açık radyo ise kapalıydı. Sürgülü kapının alt raylarından geçiş yaptığım sırada araç tümsekten geçiş yaptığımı belli edecek kadar sarsıldı. Aracımı park ettim, kapıyı açtığımda yerde Miray’ı gördüm. o esnada bağrışma sesleri duydum. O esnada fenalaştım, bayıldım beni çay ocağına götürmüşler, gerisini hatırlamıyorum” dedi. Beraat talep eden öğretmen Banu Kaya, okuldaki öğretmenlerin, idarecilerin ve personellerin de okul bahçesine araç park ettiğini, başka park alanı olmadığını ileri sürerek, aleyhine olan hususları kabul etmediğini belirtti. “Sandığın kullandığı araç hızlıydı” Duruşmada müşteki sıfatıyla ifadesi alınan anne Eda Arslan, öğretmen Banu Kaya’nın hızlı araç kullandığını iddia ederek, “Olay günü uyum haftası kapsamında okulun ilk günü idi. Saat 08.30 sıralarında kızım Miray ile okulun bahçesinde idik. Kızımın sınıf öğretmeni henüz gelmemişti. Kızımın dersi saat 08.40 da başlayacaktı. Miray o sırada hem ablası hem arkadaşları ile bahçede oyun oynuyordu. Bende o sırada bahçede idim. Sanığın kullandığı araç hızlı idi. Okulun giriş kapısına geldiği sırada sağa doğru manevra yaptı. Kızım o sırada sırtı kapıya dönük vaziyette çömelmiş miydi tam olarak netleştiremiyorum. Sanık hızlı bir şekilde bahçe içerisine giriş yaptığı aracı ile kızımın üzerinden geçti. Aracın ön tekerliğinin kızımın üzerinden geçtiğini net olarak görmedim. Ancak araç kızıma çarptığı için araca doğru yöneldiğim sırada aracın arka tekerlerinin kızımın üzerinden geçtiğini gördüm” dedi. “Kızıma çarptığını dahi fark etmedi” Anne Eda Arslan, şunları söyledi: “Yanına gittiğimde çok yaklaşamadım. Kızım kanlar içinde yerde idi. Toparlanıp 112’yi aradım. Telefonla konuşamadım. Okulun karşısındaki dükkan sahibine telefonu verdim. Sanık kızıma çarptığını dahi fark edemeyerek yoluna devam ederek aracını servis araçlarına ayrılan yere park etti, sanıktan şikayetçiyim.” Baba Yakup Arslan ise mahkemede verdiği ifadesinde olay günü Giresun ilinde köyde olduğunu, eşinin telefonundan gelen çağrı üzerine olayı öğrendiğini, hastaneye gittiğinde ise bir süre sonra kızının hayatını kaybetti bilgisini aldıklarını belirterek, şikayetçi olduklarını söyledi. Duruşmaya tanık olarak katılan Dilek A., olay günü kendi kızını da okula getirdiğini, kendi kızının da Miray ile aynı sınıfta olacağını söyledi. Olaydan hemen önce yüksek bir araç motor sesi duyduğunu, arkasını döndüğünde öğretmen Banu Kaya’nın hızlı bir şekilde okul bahçesine giriş yaptığını, aracın çocuğa çarparak, sonrasında ise arka lastiğinin çocuğun üzerinden geçtiğini söyledi. Tanık Dilek A., “Sonrasında öğretmen olay yerine geldi, sonrasında ortalık kalabalıklaştı” diye konuştu. Duruşmada savcılık mütalaasında, sanığın asli kusurlu olduğu, ‘bilinçli taksirle ölüme neden olma’ suçunu işlediği sunularak bahse konu yerde küçük yaşta çocukların bulunabileceğini öngörecek durumda olması, bahçe girişi ile kazanın gerçekleştiği alanda kot fark ‘bilinçli taksirler ölüme neden olma’ suçunu işlediği ve tutukluluk halinin devamına karar verilmesi sunuldu. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi. Olayın geçmişi Altınordu ilçesi Gazi İlk ve Ortaokulu’nda 2 Eylül tarihinde meydana gelen olayda, uyum haftası kapsamında ilk kez okula giden birinci sınıf öğrencisi Miray Arslan’a (7), okul bahçesindeki demir kapının önünde okulun Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni Banu Kaya 52 BK 790 plakalı Mercedes GLB 200 marka cipi ile çocuğu fark edemeyerek çarpmış, cipin altına kalan ve ağır yaralanan Miray Arslan, kaldırıldığı Ordu Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetmişti. Olayın ardından gözaltına alınan öğretmen Banu Kaya, emniyetteki işlemlerinin ardından bugün sabah saatlerinde sevk edildiği hakimlikçe tutuklanmıştı.
İzmir Cevdet Yılmaz: “2025’in ortalarında enflasyondan bugünkü kadar bahsetmeyeceğiz” İzmir İş Dünyası Buluşmasında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Enflasyon, mayıs ayında 75,5’a kadar çıktı. Haziran’dan bugüne 23,5’lik bir düşüş var. Ağustos’ta yüzde 52’yi gördü. Eylül enflasyonu 50’nin altına inecek. 40’lı rakamları göreceğiz. 2025’in ortalarında ise enflasyondan bugünkü kadar bahsetmeyeceğiz” dedi. Bir dizi program için İzmir’e gelen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ikinci durağı İzmir Ticaret Odası (İZTO) oldu. Cevdet Yılmaz, burada İzmir Ticaret Odası (İZTO), Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ve İzmir Ticaret Borsası (İTB) iş birliğiyle düzenlenen İzmir İş Dünyası Buluşmasına katıldı. Programda konuşan Cevdet Yılmaz, “OVP’yi yeniledik. Geçen yıl seçimler oldu, siyasi belirsizlikler bitti. OVP ile politika belirsizliklerini ortadan kaldırdık. Politikalarımızı kararlı bir şekilde hayat geçiriyoruz. Güncellediğimiz OVP’de geçen yıldan bugüne birtakım güncellemeler yapıldı. Ana politikamızı 4 başlıkta özetliyorum. Birincisi enflasyonla mücadele, yeniden ülkemizi tek haneli rakamlara düşürmek. 3 yıllık bir perspektif ile tekrar tek haneli rakamlara ulaşmak. Bunun için geçiş, dezenflasyon ve kalıcı fiyat istikrarı olarak 3 dönem belirlemiştik. O dönemleri başarı ile tamamlama sürecindeyiz. İkinci hedef büyüme, enflasyonla mücadele ederken kalkınmakta olan bir ülke olarak büyümeyi belli seviyede sürdürme ihtiyacımız var. Kalkınma sürecini de eş zamanlı bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Üçüncü başlığımız, sosyal refahı arttırma. Geçici iyileştirmeler değil, enflasyonun düştüğü sürdürülebilir büyümenin sağlandığı ortamda kalkıcı refahı arttırmak nihai amacımız. Geçen yıl OVP’yi yaparken Gazze’de insanlık dramı, bir takım gelişmeler yoktu. Kontrol edemediğimiz birçok unsur bu süreçleri etkiliyor. Büyük oranda OVP’nin gerçekleştiğini, hedeflerimizde ilerlemeler sağladığımızı, bazı alanlarda bir miktar geride olduğumuzu ifade edebilirim. Birçok hedefimizde geçen yıl ortaya koyduğumuz beklentilerden daha iyi durumdayız” diye konuştu. “Bugün ülkemiz dünyanın 17’nci büyük ekonomisi” Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 5.1 büyüdüğünü, 14 yıl boyunca kesintisiz büyümesini devam ettirdiğini dile getiren Yılmaz, “Önemli olan uzun süre yüksek büyümeyi sağlamak. Türkiye bunu başaran ülkelerden biri. 2002 yılında dünyanın 21’inci ekonomisiydi ülkemiz, bugün ülkemiz 17’nci büyük ekonomisi. 2002 yılında satın alma gücü paritesine göre dünyanın 18’inci büyük ekonomisiydi, bugün 11’inci konumunda. Geçen yıl itibariyle milli gelirimiz ilk defa 1 trilyon 130 milyar dolara ulaştı. Kişi başına gelirimiz 13 bin 243 dolar oldu geçen yıl itibariyle. Bu yıl beklentimiz 1,3 trilyon dolar mertebesine çıkması ekonomik büyüklüğümüzün. Kişi başına gelirin de 15 bin dolar seviyesini ilk defa aşmasını bekliyoruz. Bu yılın ilk 6 ayında büyümemiz yüzde 3,8 oldu. Son 20 yılda ortalamamız 5,4. Ortalamamıza göre düşük diyebilirsiniz ama dünya ile mukayese ettiğinizde küçümsenecek bir rakam değil. Dünya ortalaması 3 ile 3.5 arasında. AB yüzde 1’in altında. Enflasyonla mücadele ettiğimiz bir ortamda azımsanacak rakam değil. OVP’de temel çerçevemiz dengeli büyüme. Dış talebin verdiği katkının yükseldiği bir büyümeyi yakalamış durumdayız. 2024’ün ikinci çeyreğinde dış talebin büyümeye katkısı iç talebi aştı. Yıl sonu beklentimiz yüzde 3,5 ile büyüme ile yılı kapatmak. 0.5 civarında aşağı yönlü revizyon yaptık” sözlerine yer verdi. “2024 sonunda 15 bin doları aşan kişi başına gelir bekliyoruz” “Gelecek yıla baktığımızda 3 tane olumlu etki görüyoruz” diyen Yılmaz, şöyle konuştu: “Politikalar dışında küresel ortam önemli. İhracatımızı kurdan çok daha fazla etkileyen dış pazarlarında büyümedir. Dış pazarlarımız büyüdüğü zaman kur ve olursa olsun ihracatımız artıyor. En önemli 2 bölge Kuzey Afrika Orta Doğu ve Avrupa. Bu ikisi Türkiye’nin ihracatının yüzde 60-70’i. Her iki bölgede de büyüme geçmişe göre daha büyük olacak. Bu da ihracatçılar açısından olumlu. İkinci olumlu eğilim emtia fiyatlarının ılımlı seyretmesi, bugün daha istikrara kavuştu. Üçüncü unsur FED ve AB Merkez Bankası başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde faizleri düşürme süreci başlıyor. Bu faizlerdeki düşüş gelişmekte olan ülkelerde fon akışını hızlandıracak ve ihraç pazarlarımızı olumlu etkileyecek. Bütün bu şartlara baktığımızda gelecek yıl yüzde 4 büyüme hedefi koyduk. Dengeli, enflasyonist olmayan, dış talep ağırlıklı bir büyüme kompozisyonu ile başaracağımıza inanıyoruz. Büyüme ile enflasyon arasında kısa vadede zorluklar, sıkıntılı tablolar oluşabilir. Ancak enflasyonun düşürülmesi büyüme ortamını da güçlendirir. Enflasyon düştüğü ortamda öngörülebilirlik artar, yatırım ortamı iyileşir, beklentiler güçlenir. Kısa dönemli etkilenmeler olabilir. Geçmiş dönemlere baktığınız zaman enflasyonun düşük seyrettiği dönemler aslında büyümenin çok daha iyi olduğu dönemler. Önümüzdeki dönemde yüzde 4 büyüme, 2024 sonunda 1.3 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklük, 15 bin doları aşan kişi başına gelir bekliyoruz.” “Eylül enflasyonu 50’nin altına inecek” Bu süreçte enflasyonun yükseleceğini, sonra düşme eğilimine gireceğini söyleyen Cevdet Yılmaz, özellikle 2024’ün ikinci yarısında belirgin bir düşmenin de olacağını söylediklerini kaydetti. Sözlerine devam eden Yılmaz, “Nitekim öyle oldu. Enflasyon, mayıs ayında 75,5’a kadar çıktı. Haziran’dan bugüne 23,5’lik bir düşüş var. Ağustos’ta yüzde 52’yi gördü. Eylül enflasyonu 50’nin altına inecek. 40’lı rakamları göreceğiz. Yıl sonunda ise orta vadeli program hedefimiz yüzde 41,5. Bunu masa başında oturup yapmadık. Tüm kurumlarla birlikte çalışıyoruz. Farklı tahminler her zaman olabiliyor. 2025’in ortalarında ise enflasyondan bugünkü kadar bahsetmeyeceğiz. Gelecek yıl bu zamanlar 20-30 arası bir enflasyon olacak; ancak enflasyon ile mücadelemiz devam edecek. 2025 sonu itibarıyla 20’nin altında bir enflasyonla kapatmayı planlıyoruz. 2026’da ise tek haneli rakamlara ülkemizi tekrar kavuşturmak istiyoruz” açıklamalarına yer verdi. “Önümüzdeki dönem cari açığı yüzde 2’nin altında tutmayı hedefliyoruz” İstihdamda 1 puan civarında daha iyi bir sonucun çıktığına vurgu yapan Yılmaz, “OVP’yi hesaplarken 10.3 diye tahmin etmiştik, 9,3 ile kapatacağız gibi görünüyor. Son 1 yılda 1 milyonun üzerinde ekonomimiz istihdam üretmiş. Kadın ve genç istihdamı ağırlıklı. Bu politikamızı sürdürmeye kararlıyız. Türkiye’nin kalkınma tarihinde en kritik durum cari açıktır. Cari açığı kalıcı bir şekilde çözmezsek kalkınma süreci tıkanır. Biz cari açığı çözmek istiyoruz. Cari açık geçen yıl ilk yarıda yüzde 6,9’a kadar yükselmişti. Yılı yüzde 4 ile kapattık. Bugün geldiğimiz noktada haziran ayı itibarıyla 2,2, yıl sonunda da 1,7 gibi bir oranla kapatmayı hedefliyoruz. Cari açığın kapanması demek dövize ihtiyacımızın azalması demek. Cari açığı borçlanma ile finanse edersiniz. Önümüzdeki dönemde yapısal adımlarla cari açığı yüzde 2’nin altında tutmayı hedefliyoruz” diye konuştu. “İhracatımız artıyor, ithalatımız azalıyor” İhracatın artmaya devam etiğini anlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Ağustos ayında 262 milyar dolara ulaştık. İthalatımız azalıyor. Ticaret dengemiz iyileşiyor. Dış ticaret açığı 78 milyar dolarlara geldi. Turizmde neredeyse hedeflerimizi gerçekleştireceğiz. 60 milyon turist 60 milyar dolar gelir demiştik. İzmir’in bu konuda performansını takdir ediyoruz ancak potansiyel için arzu edilen noktada değil. Önümüzdeki dönem potansiyelini daha fazla kullandığını görmek istiyoruz.” “2024’te bütçe açığı beklentimiz, yılı 5’in altında bir açıkla kapatmak” “Son 1 yılda TL’ye olan cazibeyi arttırdık” diyen Cevdet Yılmaz, Kur Korumalı Mevduat (KKM) diye geçici mekanizma oluşturduklarını söyledi. Bu durumu aşama aşama kaldırdıklarını ifade eden Yılmaz, “Geçen yıl Ağustos’ta KKM 126 milyar dolara ulaşmıştı. Şu an 46,5 milyar dolara düştü. Bunu yaparken bir istikrarsızlığa yol açmadan gerçekleştirdik. Kısa süre sonra tamamen kalkmış olacak. Rezervlerimizde ciddi artışlar gerçekleşti. Merkez Bankası’nın rezervlerinde iyileşme sağlandı. Geçen sene 96,5 milyar dolara düşmüştü. Bu yıl 55 milyar dolar civarında artış var. Net rezervlerde 90 milyar dolara yakın artış sağlandı. Bütçe açığımız geriledi. Depremin ağır yüküne rağmen son 2 yılda 2 trilyon TL depreme kaynak ayırdık. Buna rağmen bütçe açığımızı belli seviyede tuttuk. 2023 gerçekleşmesi 5,2 oldu. 2024’te beklentimiz ise yılı 5’in altında bir açıkla kapatmak. Gelecek yılda yüzde 3’ü hedefliyoruz. Cari açığı kontrol ettiğiniz zaman risk düşüyor. Bu riskleri düşürdüğünüz için piyasaya yansıyor. Özel sektör borçlanırken daha az ve düşük maliyetlerle borçlanıyor” sözlerine yer verdi. “Kamu harcamalarının milli gelire oranı düştü” “Bizim programımız sadece para programı değil. Maliye ve yapısal reformlarla tamamlanan bütüncül çerçeve” diyen Yılmaz, şöyle konuştu: “Bütünlüğü ortaya koyuyor ve şekillendiriyoruz. Para politikamız yürürken, maliye politikalarımızla ciddi destek veriyoruz. Kamu harcamalarının milli gelire oranı düştü. Maliye politikaları kanalıyla enflasyonla mücadeleye ciddi destek sunduk. Para politikası önemli ama kalkınmakta olan bir ülke olarak yapısal reformların üzerinde durmalıyız. Bunu başaracağız ki ülkemizde verimlilik artsın, girişimci bir yapı oluşsun. Geçen yıl ilk defa reform gündemi koyduk. Bu yılda aynı çerçeveyi devam ettiriyoruz. Geçen yıl 26 tedbir planlamıştık, 20’sini gerçekleştirdik.” “Seçici kredi uygulamalarını yaygınlaştıracağız” Yapısal reformlarda yer alacak başlıkları da sıralayan Yılmaz, “Yeni sanayi politikasına ihtiyacımız var. Ar-Ge’nin ticarileşmesi, projelerin desteklenmesi, yeşil dönüşüm önemli. Karbon nötr bir ekonomiye gitmeliyiz. Dijital dönüşümü yapay zeka dahil olmak üzere her alanda başarmalıyız. Kamu altyapı yatırımlarını etkinleştiriyoruz. Özellikle tarımı stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Dünyada modası geçmeyen tek sektör varsa tarımdır. Tarımsal verimliliği arttırmamız enflasyonla mücadeleye çok önemli katkılar sunacak. Planlı tarımı ve suyu esas alan bir destekleme modeli üzerine çalışıyoruz. Enerjide önemli çalışmalar var. Çalışma hayatında reform gündemlerimiz var. Yeni nesil çalışma sistemini ülkemize getirmek durumdayız. Artık geleceğin ihtiyaçlarını da ön görüp şimdiden eğitimi ayarlamak zorundayız. Yapay zeka ile bir çok mesleğin dönüşeceği bir döneme giriyoruz. Yeni nesil çalışma biçimleriyle eğitim sistemimizin içeriğini örtüştürmemiz gerekiyor. Finansal konularda sıkılaştırma ve sadeleştirme yönünde adımlarımız olacak. Seçici kredi uygulamalarını yaygınlaştıracağız” diye belirtti. Tarımda işbirliği çağrısı 2025-2027 dönemi Orta Vadeli Programda tarımda verimliliğin ve üretimin artırılması amacıyla önemli hedefler bulunduğunu belirten İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, “Ekilebilir ve sulanabilir alanların genişletilmesinden genel tarım sayımına, üretim planlamasından sözleşmeli üretimin desteklenmesine, organize tarım bölgelerinin sayısının artırılmasından dijitalleşme, yapay zekâ ve veriye dayalı iş modelleriyle akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasına kadar birçok konuya OVP’de yer verilmiş durumda. Burada en önemli hususlardan birisi, bunları hızla hayata geçirmek. İzmir’in meslek odaları olarak bizler de birlik ve beraberlik içinde sektöre katkı vermeye devam ediyoruz. İzmir Ticaret Odamız, Ege Bölgesi Sanayi Odamız, Ege İhracatçı Birliklerimiz ve Borsamız öncülüğünde ve yereldeki kurumlarımız iş birliğinde, Dikili, Kınık ve Bayındır ilçelerimizde 3 adet Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin faaliyete geçmesi amacıyla aralıksız çalışıyoruz. Borsamız öncülüğünde oda, birlik ve özel sektör paydaşlarımızın desteği ile tarımın dijital gelişimine katkı sağlayacak kısaca İTTM olarak adlandırdığımız ülkemizin ilk Tarım Teknoloji Merkezini de birkaç ay içerisinde fiziki yerinde faaliyete geçirmeye hazırız” açıklamalarında bulundu. “OVP’deki en önemli veri, bütçe açık tahminleridir” Orta Vadeli Program (OVP) ‘nin enflasyonu düşürme programı olduğunu ifade eden İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çerçevede somut iyileşme kaydedilmesi halinde faizlerin yatırım yapılabilir seviyeye gerilemesini sabırsızlıkla bekliyoruz. OVP’nin gerçekçi bir yaklaşım sergilemesinin olumlu olduğu kanaatindeyiz. Dezenflasyonist süreç açısından OVP’deki en önemli verinin, bütçe açık tahminleri olduğunu değerlendiriyoruz. Geçen sene açıklanan OVP, 2024 için Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 6.4’ü bir bütçe açığına işaret ediyordu. Bu sene, rakam yüzde 4.9 olarak revize edildi. 2025 yılı için yüzde 3.1 ve 2026 yılı için yüzde 2.8’lik bütçe açığı hedefleniyor. Vergi düzenlemeleri ve Merkez Bankası politikalarıyla sıkılaştırmanın hız kazandığını ve kayıt dışılıkla mücadelenin arttığını memnuniyetle izliyoruz. Bütçedeki açığı gidermek için atılacak ilk adımın, kayıt dışı kazançların tespit edilmesi ve vergilendirilmesi olması gerektiğini düşünüyoruz.” “Adalete, eğitim sistemine, kurumlara olan güven zarar görürse kolay düzeltilemez” Konuşmasında yüksek enflasyonun düşürülmesi, mülteci ve sığınmacı politikası, eğitim sistemindeki sorunlar, hukukun üstünlüğü gibi konulara değinen EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, “Bu 4 başlığın aynı anda aktif olması, ülkemizde; Genç ve nitelikli beyin göçü, gelmeyen yabancı yatırımlar, geçici sermaye hareketleri, düşük katma değerli üretim, umutsuz ve ayrışan yoksul bir toplum riskini doğuruyor. Döviz iner-çıkar, ekonomik veriler bozulur ama en kötü orta vadede düzelir. Ancak, adalete, eğitim sistemine, ülkeye, kurumlara olan güvenin zarar görmesi çok kolay düzeltilemez. Bu nedenlerle, ilk 20 büyük ekonomi arasında olmamıza rağmen, birçok uluslararası endekste dünya ortalamasının çok gerisindeyiz. Bu tesadüf olamaz” diye konuştu. “Prime esas ücret tavanı yeniden düzenlenmeli” “OECD ülkeleri arasında en katı istihdam piyasasına sahip ülkeyiz” diyen Yorgancılar, şunları kaydetti: “15 günden 30 güne çıkarılan kıdem tazminatından İstihdam yüklerine, emeklilik primlerinden, iş güvencesi tazminatı ve işsizlik sigortasına kadar rekabet ettiğimiz ülkelerin çok üstünde oranlara sahibiz. Kayıt dışılığa neden olan, rekabet gücümüzü zayıflatan tüm bu maliyetlere ek olarak, tamamlayıcı emeklilik gündemde. Reel sektörün artık yeni bir yüke 1 dirhem gücü kalmamıştır. Bir yanda çalışacak eleman bulamazken, diğer yanda emeklilik sistemi uygulamaları ile de adeta kolumuz kanadımız kırılıyor. Nitelikli elemana ihtiyaç duyarken, mevcut çalışanların sistem dışına çıkışına müsaade edilmemesini bir kez daha vurgulamak isterim. Kısa çalışma ödeneği, 5 puanlık prim teşviki, emek yoğun sektörlere özel ilave istihdam teşviklerine, İş davalarında zaman aşımı süresinin 5 yıldan bir yıla indirilmesine ihtiyaç duyduğumuz zor bir dönemden geçiyoruz. Çalışanlarımızın enflasyonist ortamda daha fazla mağdur olmaması adına, gelir vergisi basamakları ve oranları ile prime esas ücret tavanının yeniden düzenlenmesi faydalı olacaktır.” Toplantıya, İzmir Valisi Süleyman Elban, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, siyasi parti temsilcileri ve iş adamları katıldı.
Muğla Haşlanmış ve közlenmiş mısırın ‘Mutluluk hormonu’ salgıladığı belirtildi Merkezi Aydın’da bulunan ve Ege Bölgesi’ndeki endemik bitkilerin yanı sıra çeşitli sebze ve meyveler üzerinde bilimsel çalışmalar yürüten Karya Farma HBX Ar-Ge, genellikle haşlama ve közleme şeklinde tüketilen süt mısırın besin değerlerinin yanında mutluluk hormonu olarak bilinen dopamin ve serotonin salgıladığını açıkladı. Çalışmaların sonuçları hakkında açıklama yapan Karya Farma HBX Ar-Ge Bilim Kurulu Üyesi Kimyager Aslı Aktaş, “Mısırı sadece beslenmek ve damak tadı için değil mutluluğunuz için de tüketebilirsiniz” dedi. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Teknokent’te spesifik ve stratejik faaliyetlerini sürdüren ve yaklaşık 20 yıldır devam eden çalışmalarında 17 ayrı patente sahip olan Karya Farma HBX Ar-Ge ekibi, bu haftaki çalışmalarında başta Ege ve Karadeniz olmak üzere ülkenin dört bir yanında tüketilen süt mısırı laboratuvara aldı. Közlenmiş ve haşlanmış mısırın lezzetli bir atıştırmalık olmanın ötesinde, vücudun mutluluk hormonlarını artırabilen bir besin kaynağı olduğunu belirten Kimyager Aslı Aktaş, özellikle közlenmiş ve haşlanmış mısır, serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin seviyelerini artırarak insanların daha mutlu, motive ve zinde hissetmelerine katkı sağlayan özelliğe sahip” diyerek insanların hiç değilse ara sıra böyle bir gıdayı tüketmesini önerdi. Serotonin, mutluluğun yanı sıra ruh hali dengesi için önemli bir hormon olduğunu kaydeden Aktaş, “ Mısır, triptofan adlı bir amino asit içerir ve bu amino asit, serotonin üretimini destekler. Közlenmiş ve haşlanmış mısırdaki karbonhidratlar, triptofanın beyne ulaşmasına yardımcı olarak serotonin üretimini hızlandırır. Dengeli bir serotonin seviyesi zihinsel ve duygusal dengeyi sağlar. Mısır, bu özellikleri ile kişilerin kendilerini daha iyi hissetmelerine katkıda bulunabilir” dedi.