POLİTİKA - 10 Aralık 2025 Çarşamba 13:24

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin en ağır biçimde ihlal edildiği coğrafyaların başında Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarının yer aldığına dikkati çekti.


Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi Konferans Salonu’nda ’Kriz Dönemlerinde İnsan Haklarının Yeniden İnşası Zirvesi’ programı düzenlendi. Programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği mesaj okundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi:


"Zirvede kriz dönemlerinde insan haklarının yeniden inşası ve etkin biçimde korunması bağlamında faydalı ve verimli tartışmaların yapılacağına, bu alana önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Medeniyetimiz, hakkı, adaleti, barışı, insanlık onurunu tüm dünyada cesaretle savunmuştur. Bugün de Türkiye’nin Suriye’de, Gazze’de yaşananlar karşısındaki kararlı duruşu başlı başına bir insan hakları dersidir. Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle gerçekleştirilen programın düzenlenmesinde emeği geçenleri gönülden tebrik ediyor ve tüm katılımcıları en kalbi duygularımla selamlıyorum."



"Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır"


Programda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 77’nci yılında tüm dünyanın 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nü tebrik ettiğini belirtti. Beyannamenin en ağır biçimde ihlal edildiği coğrafyaların başında Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarının yer aldığını belirten Yılmaz, "Gazze’de iki yılı aşkın süredir devam eden saldırılar sonucunda çoğu kadın ve çocuk on binlerce masum insan hayatını kaybetmiştir. Sayısız insanlık ve savaş suçu işlenmiştir. Şehirler enkaza dönmüş, topyekûn bir halk açlıkla salgınların pençesine terk edilmiştir. Sivillerin, okulların, hastanelerin, camilerin ve kiliselerin hedef alınması, yaşananların bir çatışma değil, soykırım niteliği taşıdığını açıkça göstermektedir. Bugün dünyanın gözü önünde yaşanan bu ağır tablonun en çarpıcı yanı, Birleşmiş Milletler mekanizmalarının etkisiz kaldığı, Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği istişari görüşler ile geçici tedbir kararlarının dahi uygulanmadığı bir düzene dönüşmesidir. Uluslararası Adalet Divanı, 1967’den bu yana süren işgalin ve yerleşim politikalarının hukuka aykırı olduğunu teyit etmiş; İsrail’in insani yardımlara ve BM kuruluşlarına yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediğini açıkça tescillemiştir. Buna rağmen Gazze’deki yıkımın sürmesi, uluslararası hukukun bağlayıcılığı konusunda küresel bir soru işareti oluşturmakta, adalete olan güveni yaralamakta, kurumları ve kuralları zayıflatmaktadır" dedi.


Türkiye olarak Gazzelilerin her daim yanında olmaya, haklarını korumaya ve insani desteği her koşulda sürdürmeye devam edeceklerini yineleyen Yılmaz, temennilerinin bölgedeki düzen, istikrar ve barışın yeniden sağlanması ve iki devletli çözüm zemininde 1967 sınırlarında bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması olduğunu sözlerine ekledi. Dünya barışını korumaktan sorumlu organı olan BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) güncel ve acil meselelere yanıt veremez durumda olduğunu dile getiren Yılmaz, "Uluslararası toplumun beklentilerini karşılayacak daha kapsayıcı bir Güvenlik Konseyi yapısının ortaya konması ihtiyacını her platformda güçlü bir şekilde dile getirmeye devam ediyoruz" ifadelerine yer verdi.



"Ülkemiz gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş sürecini insan onurunu merkeze alan bir yaklaşımla yürütmektedir"


Yılmaz, karanlık bir dönemin ardından Suriye’de başlayan yeni dönemin insanlığın geleceğine dair umutları tazelediğinin altını çizerek, "Türkiye’nin bugün dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ve örnek uygulamalarla bugün gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşü sağlayan bir ülke olması, insan hakları açısından öne çıkan en çarpıcı örneklerden biridir. Ülkemiz gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş sürecini insan onurunu merkeze alan bir yaklaşımla sürdürmektedir. Uyguladığımız kararlı politikaların neticesinde 2016’dan bu yana yaklaşık 1 milyon 320 bin gönüllü ülkesine geri döndü. 8 Aralık’ta Suriye’de yeni dönemin başlamasıyla birlikte geri dönüş yapan Suriyelilerin sayısı ise yaklaşık 580 bindir. Diğer yandan, Ukrayna’da devam eden savaş da sivillerin korunması, insani yardımın ulaştırılması ve uluslararası hukukun uygulanması açısından ciddi sınamalar doğurmaktadır. Savaşın ilk günlerinden bu yana Türkiye, tahıl koridoru girişiminden müzakerelere zemin hazırlayan diplomatik adımlara kadar pek çok alanda aktif rol üstlenmiş; insani yardımları ulaştırmak ve sivil kayıpların önüne geçmek için yoğun çaba sergilemiştir. Cumhurbaşkanımızın bu süreçlerde vurguladığı ‘Daha adil bir dünya mümkündür’ yaklaşımı, krizlerin ortaya çıkardığı ağır tabloya verilen güçlü bir yanıt niteliğindedir" ifadelerini kullandı.



"Gazze’de bugün yaşananlar Batılı insan hakları söyleminin içinde bulunduğu krizi gözler önüne seriyor"


Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Fahrettin Altun ise, krizlerin istisna değil yeni normal olduğu bir küresel düzenin içinde olunduğunu ifade ederek, "Bu yeni normal, ne yazık ki küresel düzlemde her şeyden önce bir adalet krizini ve bunu besleyen bir hakikat krizini beraberinde getiriyor. Böylesi bir ortamda insan hakları için mücadele etmek, her şeyden önce şerefli bir uğraştır. Bu adalet krizini ortadan kaldırmanın başlıca koşullarından biri. Ne var ki bu konuda insanlık, uluslararası sistem, iyi bir imtihan vermiyor. Srebrenista’dan Suriye’ye, Sudan’dan Gazze’ye pek çok örnek var gözlerimizin önünde. Gazze’de bugün yaşananlar birçok şeyle birlikte Batılı insan hakları söyleminin içinde bulunduğu krizi de gözler önüne seriyor. Batılı insan hakları söylemi ve kurumları ne yazık ki Gazze’de yaşananlara mani olmadığı gibi, İsrail’in işlediği soykırımın adını dahi koymakta başarılı olamıyor" dedi.



Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bilecik BŞEÜ’den küresel eğitim hamlesi Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ), Amerika Birleşik Devletleri’nden Oregon State Üniversitesi ile akademik iş birliği protokolü imzaladı. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ), yükseköğretimde çalışmalarını sürdürerek dünya üniversiteleriyle akademik ağını genişletmeye devam ediyor. Bu kapsamda üniversite, Amerika Birleşik Devletleri’nin köklü yükseköğretim kurumlarından Oregon State Üniversitesi ile önemli bir iş birliği protokolüne imza attı. Protokolün, BŞEÜ Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Emine Serap Kızıl Aydemir’in girişimleriyle hayata geçirildiği bildirildi. Anlaşma; ortak araştırma projeleri, öğretim üyesi değişimi, öğrenci hareketliliği, ortak seminer ve akademik etkinlikler, ayrıca çift diploma programlarına yönelik fizibilite çalışmalarını kapsıyor. Yapılan iş birliğiyle birlikte özellikle lisansüstü öğrenciler için uluslararası araştırma projeleri ve akademik yayınlarda yeni fırsatların doğması bekleniyor. Ayrıca öğretim üyelerinin küresel akademik ağlara daha etkin katılımı ve öğrencilerin akademik mobilete imkânlarının genişletilmesi hedefleniyor. BŞEÜ Rektörü Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, "Uluslararası bilimsel iş birliklerini artırmak, üniversitemizin küresel ölçekte tanınırlığını güçlendirmek ve öğrencilerimize dünya standartlarında akademik olanaklar sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz" dedi.
Samsun Samsun Teknopark’ta Ar-Ge firmalarına dev altyapı: 8 adet 1000 metrekarelik hangar alanı Karadeniz Bölgesi’nin en büyük teknoloji geliştirme bölgesi alanına sahip olan Samsun Teknopark’ta, Ar-Ge firmalarının geniş ve esnek şekilde çalışabilmeleri için 8 adet bin metrekarelik hangarlar bulunuyor. Samsun Teknopark, büyüyen teknoloji ekosisteminin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla Ar-Ge firmalarına yönelik önemli bir altyapı yatırımını hayata geçirdi. Samsun Valiliği tarafından yapılan açıklamada, Teknopark bünyesinde oluşturulan 8 adet ve toplamda 8 bin metrekare alana sahip hangar alanının, firmalara geniş ve esnek çalışma imkanı sunduğu belirtildi. Yüksek tavanlı ve geniş hacimli olarak tasarlanan modern hangar alanlarının makine-teçhizat, medikal, elektronik, savunma sanayi, tarım teknolojileri ve endüstriyel üretim gibi birçok farklı sektörde faaliyet gösteren r-ge firmalarına hizmet vereceği ifade edildi. Bu alanlar sayesinde firmaların üretim, prototipleme ve test süreçlerinde yaşanan fiziki alan yetersizliğinin ortadan kaldırılması hedefleniyor. Hangar yapılarının büyük ölçekli makinelerin kurulumu, prototip geliştirme çalışmaları, test ve üretim hatlarının yerleşimi ile özel laboratuvar alanlarının oluşturulmasına uygun şekilde planlanırken, firmaların ihtiyaçlarına göre kendi Ar-Ge ve üretim altyapılarını özgürce şekillendirebileceği bu alanların, büyüme ve ölçeklenme süreçlerine de önemli katkı sağlayacağı ifade edildi. Açıklamada Samsun Teknopark’ın, bu geniş hangar kapasitesiyle Karadeniz Bölgesi’nde Ar-Ge faaliyetlerinin kesintisiz, konforlu ve sürdürülebilir şekilde yürütülmesine imkan tanıyan tek merkez olma özelliği taşıdığına dikkat çekilerek, altyapı yatırımıyla mevcut firmaların gelişiminin desteklendiği, aynı zamanda yeni yatırımcılar için Samsun’un cazip bir teknoloji ve Ar-Ge üssü haline getirildiğine de dikkat çekildi.