POLİTİKA - 25 Kasım 2025 Salı 12:53

Bakan Ersoy: "Ayasofya’da gerçekleştirilen en kapsamlı restorasyon sürecini başlattık"

A
A
A
Bakan Ersoy: "Ayasofya’da gerçekleştirilen en kapsamlı restorasyon sürecini başlattık"

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Mimar Sinan’dan bu yana Ayasofya’da gerçekleştirilen en kapsamlı, en geniş çaplı restorasyon sürecini başlattık" dedi.


Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğünce düzenlenen ‘Zamanın İzleri-Vakıf Medeniyeti Fotoğraf Yarışması’nın ödül törenine katıldı. Ersoy, törende yaptığı konuşmada vakıf kültürünün asırlardır toplumsal dayanışmayı, iyiliği ve insanı merkeze alan bir medeniyet anlayışını yaşattığını kaydetti. Bakanlık olarak vakıf kültürünü güçlendirmeye devam ettiklerini belirten Ersoy, "Ecdat yadigarı vakıflarımızı, vakıf eserlerimizi gelecek nesillere en doğru ve en sağlam şekilde aktarmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi.


Restorasyon projelerinin önemine de vurgu yapan Bakan Ersoy, özellikle Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde yürütülen kapsamlı çalışmalara dikkati çekti. Ayasofya’nın ibadete açılmasının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu ve güçlü iradesi sayesinde gerçekleştiğini hatırlatan Ersoy, caminin UNESCO’daki statüsünün korunması için ciddi bilimsel çalışmalar yürütüldüğünü söyledi.



"Ayasofya’da gerçekleştirilen en kapsamlı restorasyon sürecini başlattık"


Ayasofya’da en geniş kapsamlı restorasyon sürecini başlattıklarını kaydeden Ersoy, "Cumhurbaşkanımız liderliğinde üstümüze düşen neyse yapmak için kollarımızı sıvadık ve Mimar Sinan’dan bu yana Ayasofya’da gerçekleştirilen en kapsamlı, en geniş çaplı restorasyon sürecini başlattık. Külliyenin her noktasında çalışmalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz" dedi.



Ayasofya’da mühendislik ve bilim odaklı restorasyon


Bakan Ersoy, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde gerçekleştirilen güçlendirme, onarım ve koruma çalışmalarının mühendislik, sanat ve bilimin buluştuğu büyük bir seferberlik olduğuna vurgu yaptı. Ersoy, bilim heyetinin çalışmalarını Prof. Dr. Can Binan, Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın, Prof. Dr. Ahmet Güleç, Prof. Dr. Hasan Fırat Diker ve Doç. Dr. Mehmet Selim Ökten gibi isimlerin yürüttüğünü söyledi. Kubbe, minare ve dış cephede devam eden teknik işlemler hakkında bilgi veren Ersoy, deprem güçlendirme kapsamında kubbenin kurşun kaplamalarının yenilendiğini, mozaiklerin korunması için kurulan çelik konstrüksiyonun 43,5 metre yüksekliğe ulaştığını belirtti. Bakan Ersoy, zemini korumak için uygulanan çok katmanlı sistemin de Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin özgün dokusunun zarar görmemesi amacıyla titizlikle planlandığını aktararak, çalışmaların ibadet düzenini aksatmamak için yatsı sonrası başlayıp sabah namazına kadar sürdürüldüğünü sözlerine ekledi. Konuşmasında İzzet Keribar’a da atıf yapan Bakan Ersoy, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin restorasyonu tamamlandığında Keribar ile birlikte yeni fotoğraf çekimleri yapılabileceğini ifade etti. Ersoy, "İlk kitabın sergisini Cumhurbaşkanımız açmıştı; yeni fotoğraflardan hazırlanacak sergiyi de yine Cumhurbaşkanımızın teşrifiyle açarız" dedi.


Bakan Ersoy, tüm sanatçılara ve jüriye teşekkür ederek, yarışmanın vakıf kültürüne yönelik farkındalığı artıracak, topluma ilham veren ve gelecek nesiller için kalıcı bir hafıza oluşturan bir vesile olduğunu söyledi. Fotoğraf sanatının bu mirası geleceğe taşıyan gücüne de değinen Bakan Ersoy, yarışmayı vakıf medeniyeti ruhunun diri tutulmasına sağladığı katkı nedeniyle son derece anlamlı bulduğunu söyledi. Ersoy, vakfın sadece maddi bir bağış değil, insanın yüreğini, kalbini ve ruhunu da sonsuzluğa bağlaması olduğunu ifade etti. Vakıf geleneğinin yetimlerden yaşlılara, şehirlerden doğaya kadar insanlığın tüm kesimlerini düşünen bir medeniyet anlayışı oluşturduğunu kaydeden Ersoy, gerçek zenginliğin mal biriktirmekle değil paylaşmakla mümkün olduğunu dile getirdi.



"Fotoğraf sadece görüntü değil, bir anın duygusunu, hafızasını ve hikayesini geleceğe taşıyan eşsiz bir sanat"


Bakan Ersoy, yapay zeka çağında bile fotoğrafın sadece görüntü değil, bir anın duygusunu, hafızasını ve hikayesini geleceğe taşıyan eşsiz bir sanat olduğunun altını çizdi. Sergide yer alan fotoğrafların vakıf medeniyetinin toplumsal dayanışmaya, paylaşmaya ve insanı merkeze alan yaklaşımına dair güçlü tanıklıklar sunduğunu ifade eden Ersoy, ünlü isimlerden oluşan jüriye de teşekkür ederek, İzzet Keribar, Coşkun Aral, Merih Akoğul, Cengiz Karlıova ve Ali Can Atay’ın eserler arasında seçim yaparken zorlandığını söyledi.



Ödüller sahiplerini buldu


Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu ise törende yaptığı konuşmada, yarışmanın bu yıl iki ayrı kategoride düzenlendiğini hatırlatarak, ödül alan isimleri açıkladı. Aksu, ’Dijital Renkli ve Siyah-Beyaz’ ile bu yıl ilk kez açılan ’Mobil Fotoğrafçılık’ kategorilerinin büyük ilgi gördüğünü ifade etti. Aksu, "Bu yıl yarışmamıza ülkemizin dört bir yanından, Azerbaycan, Kıbrıs ve Balkanlar gibi kardeş coğrafyalardan gelen 2 bini aşkın fotoğraf, vakıf kültürünün yalnızca Anadolu’ya değil, gönül coğrafyamıza da sirayet eden evrensel bir değer olduğunu bir kez daha göstermiştir" dedi.


Yarışmaya katılımın genişliğine dikkat çeken Aksu, ödül listesini de şu şekilde aktardı:


"Dijital Fotoğrafçılık Kategorisi: Fatih Sultan Mehmet Han 1.’lik ödülü, Mimar Sinan 2.’lik ödülü, Bezmialem Valide Sultan 3.’lük ödülü."


Aksu, Mobil Fotoğrafçılık kategorisinde ise vakıf ruhunun farklılık ve çeşitliliğini yansıtmak amacıyla üç özel ödül verildiğini belirterek, "Fahrettin Türkan Paşa Özel Ödülü, İzzet Keribar Özel Ödülü, Coşkun Aral Özel Ödülü" dedi.


Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, konuşmaların ardından ödülleri sahiplerine takdim etti.



Bakan Ersoy: "Ayasofya’da gerçekleştirilen en kapsamlı restorasyon sürecini başlattık"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Başkan Dal "Saimbeyli için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz" Adana’nın Saimbeyli İlçesi Belediye Başkanı Mahmut Dal," Saimbeyli’mizin her mahallesine dokunmaya, vatandaşlarımızın huzur ve refahı için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz" dedi. Saimbeyli Belediyesi ekiplerinin, ilçenin dört bir yanında yaşam standartlarını yükseltmek amacıyla yürüttüğü programlı çalışmalarına hız kesmeden devam ettiği bildirildi. Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler tarafından Gökmenler ve Çatak mahallelerinde yol bakım ve genişletme çalışmaları gerçekleştirilirken, Kandilli Mahallesi’nde yapımı süren halı sahanın çevre duvarı örülmeye başlandığı kaydedildi. Belediye Başkanı Mahmut Dal, Karakuyu ve Yardibi mahallelerinde yapımı tamamlanan halı sahalarda incelemelerde bulunarak tesislerin son durumunu değerlendirdi. Spor yatırımlarının yanı sıra mahallelerin idari ihtiyaçlarıyla da ilgilenen Başkan Dal, her iki mahallede yapılması planlanan ’Muhtarlık Evleri’ için yer tespiti yaptı. İlçedeki her noktaya hizmet ulaştırma gayretinde olduklarını belirten Saimbeyli Belediye Başkanı Mahmut Dal, "Hemşerilerimizin yaşam kalitesini artırmak ve ilçemizin ihtiyaçlarını en hızlı şekilde karşılamak için saha çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Yol genişletme çalışmalarımızdan sosyal tesislerimize kadar her projemizi titizlikle takip ediyoruz. Saimbeyli’mizin her mahallesine dokunmaya, vatandaşlarımızın huzur ve refahı için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Diyarbakır Cezaevinden izinli çıkıp karısını boğarak öldürdü Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde 11 günlük izinle cezaevinde çıkan eşi tarafından öldürülen Rojda Yakışıklı’nın yengesi ve ablası, zanlının çıkmadan önce iki eşine de onları öldüreceği tehditlerinde bulunduğunu anlattı. İlçenin kırsal Beybulak Mahallesi Sarıkaş mezrasında 27 Aralıkta 3 çocuk annesi Rojda Yakışıklı (28), dini nikahlı eşi Okay Gür tarafından işkence sonrası boğularak öldürüldü. Gür, 11 günlük izinle cezaevinden çıktığı ve iki eşine kendilerini öldüreceği tehdidinde bulunduğu, eşlerin bu durumu ihbar ettiği ortaya çıktı. Yakışıklı’nın yengesi ve ablası, dehşet dolu anları anlattı. Gözaltına alına Gür, jandarma işlemlerinin ardından sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Rojda’nın yengesi Sema Erdem, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine yaptığı açıklamada, Okay Gür’ün izne geldiğini, gelir gelmez eşlerini arayıp ölümle tehdit ettiğini söyledi. Buna yönelik Rojda’yı kontrol ettiklerini belirten Erdem, eve geldiklerini ve 17.30 sıralarında bu olayın olduğunu ifade etti. Erdem, Okay’ın, eşini ambara götürüp işkence yaparak öldürdüğünü aktararak, "27-28 Aralık tarihinde oluyor. Bir akrabamız başka bir köyden buraya gelirken Rojda’ya uğrayalım diyerek orada Rojda’yı soruyor. Eşi, ‘Haberim yok diyor.’ ‘Rojda, ailesinin evine gitmiş olabilir’ diyor. Sonra amcasının oğlu buraya geliyor Rojda nerede diye soruyor. Bunlar diyor; ‘Rojda’nın eşi eve gelmiş, buraya gelmesi mümkün değil. Kendi evindedir.’ Rojda’nın amcasının oğlu da diyor k, eşi bize demiş babasının evine gitmiş. Rojda yok, kayıp diye artık erkeklere duyurduk. Zaten daha önce de tehdit etmiş, eşi kesin ona bir şey yapmış diye duyurduk" dedi. "Eşini boğarak, kafasına darbe vurarak torbaya koyuyor" "Eşini aradık, sorduk. Eşi de sürekli haberim yok, haberim yok, karakola haber vermeyin diyor. Bizde dayanamadık karakola haber verdik" diyen Erdem, "Haber verdiğimizi öğrendikten sonra da kendisi araç çağırıyor. Eşini boğarak, kafasına darbe vurarak torbaya koyuyor. Bazı bölgelerinde işkence belirtileri vardı. Burada yakın bir yerlere getirip gömüyor. Kumasının yardımı da var, büyük eşinin. Büyük eşinin oğlunun parmağı da var. Bunlar hepsi kanıtlanmış, ispatlanmış. Karakolda da söylendi. Oğlu 15 yaşında, kendisi de karakolda itiraf etmiş. Babam böyle böyle yaptı diye. Hepimiz, kardeşleri hepsi ayaklandı" diye konuştu. "Rojda, eşi çıktıktan sonra karakola haber veriyor" Böyle insanların bırakılmasını istemediklerini vurgulayan Erdem, "Bırakıldıkça da kadınlar bu şiddeti, ölümü görüyor. En ağır cezanın verilmesini istiyoruz. 11 günlük bir izne çıkmış. Çıkar çıkmaz da bu olayı yaptı. Üç çocuğu var. İki kız, bir erkek çocuğu var. Oğlu 6 yaşında, en büyük kızı 10 yaşında, diğeri de 9 yaşında. Zaten büyük kızı görmüştü. Kimin parmağı varsa, kim ona yardım etmişse hepsinin çıkmasını istiyoruz. Rojda, eşi çıktıktan sonra karakola haber veriyor. Eşim beni tehdit etmiş diye haber veriyor. Suçlu bir insan, hapisten çıkmış" şeklinde konuştu. Görgü tanığı olan çocuklarını kaçırmış Her iki eşinin de Okay Gür’ü şikayet ettiğini kaydeden Erdem, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Kızı görmüş, bildiği için de kaçırmış. Oğlunu, büyük kızını bir araca alıp kaçırmış. Bunlar hepsi çıktı. Bismil’de yakalanmıştı. Devletimden rica ediyorum, her üç çocuğunu da ne üvey anneye, ne de en yakınına teslim edilmesin, devlet korumasında olmasını istiyorum. Annenin başına bu gelmişse, çocukların başına da gelebilir." Rojda’nın ablası Medine Çelik ise "Ablasıyım, sonradan geldim. Kardeşim tehdit edildiğini söylemiş. Kardeşimin hakkı kalmasın" ifadelerini kullandı. Öte yandan zanlı Gür’ün, "uyuşturucu" suçundan yaklaşık 4 yıldır tutuklu olduğu, açık cezaevine geçtiği bu kapsamda 11 günlük izin hakkından yararlandığı öğrenildi.
Ağrı Diyadin’de öğrencilere unutulmaz sinema günü Diyadin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Bulgurlu Köyü İlkokulu öğrencilerine Ağrı merkezde sinema keyfi yaşatılırken, çocuklar çeşitli ikramlarla da sevindirildi. Diyadin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında ilçeye bağlı **Bulgurlu Köyü İlkokulu**nda eğitim gören öğrenciler için anlamlı bir etkinlik düzenledi. Etkinlik kapsamında öğrenciler, Ağrı’da bulunan sinema salonuna götürülerek sinema keyfi yaşadı. İlk kez sinema deneyimi yaşayan birçok öğrenci, büyük ekran ve salon atmosferiyle unutulmaz anlar yaşarken, mutlulukları yüzlerinden okundu. Film gösterimi öncesinde ve sonrasında öğrencilerle yakından ilgilenen yetkililer, çocukların keyifli ve güvenli bir gün geçirmesi için titizlikle çalıştı. Etkinlik süresince öğrencilerin sosyal gelişimlerine katkı sağlayacak paylaşımlar yapıldı. Sinema etkinliğinin ardından Diyadin ilçesinde öğrencilere çeşitli ikramlarda da bulunuldu. Yapılan ikramlar çocukların yüzünü güldürürken, etkinlik gün boyunca neşeli anlara sahne oldu. Öğrenciler, kendileri için hazırlanan bu özel gün dolayısıyla büyük mutluluk yaşadı. Diyadin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yetkilileri, çocukların sosyal hayata katılımlarını artırmak, moral ve motivasyonlarını güçlendirmek amacıyla bu tür etkinliklerin devam edeceğini belirtti. Veliler ve öğretmenler ise düzenlenen organizasyondan duydukları memnuniyeti dile getirerek emeği geçenlere teşekkür etti.
Ankara Dijital baş ağrısına karşı her 20 dakikada bir kısa mola Modern yaşamın getirisi olan ’dijital baş ağrısı’nın henüz resmi bir tanı olarak yer almasa da klinik pratikte giderek daha sık kullanılmaya başlandığını söyleyen Medicana Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, "Ekran parlaklığı ortam ışığına göre ayarlanmalı, her 20 dakikada bir kısa mola verilerek gözler dinlendirilmeli" uyarısında bulundu. Dijitalleşmenin hayatı kolaylaştırırken bazı sağlık problemlerini de beraberinde getirdiğini, bunlardan en yaygının da baş ağrısı olduğunu belirten Medicana International Ankara Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, henüz resmi tanı olarak yer almasa da klinik pratikte giderek daha sık kullanılmaya başlanan ’dijital baş ağrısı’ kavramının bulunduğunu söyledi. Bu terimin parlak ekran maruziyeti, mavi ışık, ergonomik olmayan çalışma şartları, hareketsizlik ve zihinsel yorgunluğa bağlı gelişen baş ağrılarını tanımlamak için kullanıldığını belirten Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, "Günün büyük bir bölümünü bilgisayar, tablet veya akıllı telefon karşısında geçirmek, göz, boyun ve omuz kaslarında aşırı zorlanmaya yol açıyor. Özellikle parlak ve yüksek kontrastlı ekran ışığı, gözün uyum mekanizmalarını zorlayarak baş ağrısını daha erken ve daha şiddetli hale getirebiliyor. Bu durum özellikle masa başı çalışanlarda ve yoğun ekran kullanan gençlerde baş ağrısı sıklığını belirgin şekilde artırıyor. Pandemi sonrası dönemde bu tip baş ağrılarında belirgin bir artış gözlemlenmektedir" dedi. ’Gerilim tipi baş ağrısı’ sebebiyeti Ekran kaynaklı baş ağrılarının temelinde birden fazla sebebin yer alabileceğini belirten Doç. Dr. Kumcu, bu sebepleri şöyle sıraladı: "Uzun süre ekrana odaklanmak göz kırpma sayısını azaltır ve göz kuruluğuna neden olur. Parlak ekran ışığı ve yetersiz ekran filtresi kullanımı, göz kaslarında aşırı yüklenmeye ve görsel stres artışına yol açar. Ekranlardan yayılan mavi ışık, gözün retina tabakasında hassasiyeti artırarak göz yorgunluğuna neden olur. Göz yorgunluğu baş ağrısının en önemli tetikleyicilerinden biridir. Bunun yanı sıra sabit pozisyonda kalmak boyun ve omuz kaslarında kasılmaya neden olur. Tüm bu faktörler birlikte beyindeki ağrı yollarını uyararak özellikle gerilim tipi baş ağrısı ve migren ataklarını tetikler." "Ekran parlaklığı ortam ışığına göre ayarlanmalı" Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, alınabilecek önlemler konusunda da şunları paylaştı: "Ekran parlaklığı mutlaka ortam ışığına göre ayarlanmalı, maksimum parlaklıktan kaçınılmalıdır. Bilgisayar, tablet ve telefonlarda mavi ışık ve parlaklık filtreleri aktif olarak kullanılmalıdır. Her 20 dakikada bir kısa mola verilerek gözler dinlendirilmelidir. Bilgisayar başında ergonomik oturuş sağlanmalı, boyun ve omuz kasları düzenli olarak hareket ettirilmelidir. Uyku öncesi özellikle parlak ekranlardan uzak durulmalıdır. Doğru ekran kullanımı alışkanlıkları bu risk büyük ölçüde azaltabilir ve yaşam kalitesini yükseltebilir. Baş ağrısı modern yaşamın kaçınılmaz sonucu değil, önlenebilir ve yönetilebilir bir sağlık problemidir."