ÇEVRE - 13 Ekim 2025 Pazartesi 09:15

Doğu Karadeniz Bölgesinde heyelan alarmı

A
A
A
Doğu Karadeniz Bölgesinde heyelan alarmı

Türkiye’nin en fazla yağış alan bölgesi olan Karadeniz’de dik yamaçlar üzerinde süren yaşam, doğal afet risklerini artırıyor. Uzmanlar, bölgede artan heyelan ve sel tehlikesine karşı acil önlem alınması gerektiğini vurgularken, yol yapımının da heyelanları tetikleyen başlıca nedenlerinden biri olduğunu belirtiyor.


Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Ormancılık Politikası Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cantürk Gümüş, heyelan ve taşkınları önlemenin en etkili yollarından biri olarak yukarı havzalarda ağaçlandırma çalışmalarının artırılması gerektiğine dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu.


Gümüş, bölgede taban arazisinin oyulması, açılması ve kazınmasının heyelan riskini artıracağını kaydederek "Bu bölge, Türkiye’nin en fazla yağış alan bölgesidir. Aynı zamanda coğrafya çok eğimlidir; dik yamaçlar üzerinde hayatımızı sürdürüyoruz. Müdahale etmek zorundayız; yol yapıyoruz. Ancak heyelanların temel nedenlerinden biri de yol yapımıdır. Taban arazinin oyulması, açılması, kazılması heyelan riskini artırır. Bu nedenle bu bölgede heyelanları beklememiz kaçınılmaz ona göre önlemlerimizi almamız lazım. Sadece sonuca yönelik tedbirlerden öte bizim ormanlarımızı korumamız gerekiyor. Taşkın önlemeden önce yukarılara doğru ağaçlandırmayı yoğunlaştırmamız şart. Yukarı havzalardaki ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırmalıyız. Ormanı korumak ve ağaçlandırma çalışmalarını artırmak gerekiyor" dedi.


Son 30 yılda ortalama sıcaklığın 1 derece civarında arttığına dikkat çeken Gümüş, "Son 30 yıl içerisinde 100-200 yıl öncesine kıyasla hava sıcaklığı bir derece civarında artış gösterdi. Bu küresel ısınma anlamına geliyor. Dolayısıyla küresel ısınmanın doğal bir sonucu olarak yağış miktarının düzensizliklerinin arttığını gözlemliyoruz. Fırtınalar ve diğer doğa olaylarının sıcaklığa bağlı olarak birçok canlı türünün yok olmaya başladığını görüyoruz. Bu nedenle iklim değişikliği düzeni çerçevesinde bu tür afetlerin sonuçlarıyla daha sık ve daha yoğun şekilde mücadele etmemiz gereken bir döneme girdik. Bu yüzden alacağımız tedbirleri bu çerçevede planlamalıyız" ifadelerini kullandı.



Yer altı suyu ve ormanlar arasında hayati bağ


Ormanlardaki ağaç köklerinin yer altı suyu ile bağlantılı olduğu vurgulayan Gümüş, bu doğal yapının bozulmaması gerektiği ifade ederek, "Kar ve yağmur sularının süzülerek toprakla buluşmasını sağlamalıyız. Suyun topraktan süzülmesini sağlamamız lazım. Biz ormanlar ve ağaçlar üzerine çalışıyoruz. Ormandaki ağaçlar yukarıya doğru hem de aşağıya doğru, yani kökleriyle büyür. Biz genellikle yukarıya doğru büyümeyi görürüz; ancak kökler bir süre sonra yer altı suyuyla buluşur ve yer altı suyundan beslenir. Yüzlerce yıllık ormanlarda ağaçlar öldüğünde, kökleri de çürür. Kök çürüdüğünde, yer yüzeyi ile yer altı suyu arasında bir delik oluşur. Orman zeminini kaplayan ölü örtü (yapraklar ve ibrelerden oluşan katman) bu deliğin kapanmasını önler. Dolayısıyla ormana hiç dokunmazsak, yağışların büyük kısmının yer altı suyunu beslediğini görürüz. Yer altı suyu bizim için hayati önemdedir: tarım, içme suyu ve ekosistemler hep buna bağlıdır. Eğer ormanları yok edersek, bu su akışa geçecek ve bize zarar verecektir. Bu yüzden ormanları olduğu gibi korumak, esas hedefimiz olmalıdır" şeklinde konuştu.



"Şehirleşmeden çok tarım alanı genişlemesi endişe verici"


Nüfus artışıyla birlikte artan tarım arazisi ihtiyacının ormanları tehdit ettiğini belirten Gümüş, "Bizi daha çok endişelendiren, şehirleşmeden ziyade tarım alanlarının genişlemesidir. Nüfus arttıkça, daha fazla tarım alanına ihtiyaç duyuluyor. Daha fazla tarım alanı ihtiyacı da ormanların azalması anlamına gelir. Oysa ormanların azalması, yaşamın sona ermesi demektir" diye konuştu.



Doğu Karadeniz Bölgesinde heyelan alarmı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep GİBTÜ’de "Yoğun Bakım Mühendisliği Çalıştayı" gerçekleştirildi Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (GİBTÜ) ev sahipliğinde düzenlenen "Yoğun Bakım Mühendisliği Çalıştayı", sağlık bilimleri ile mühendislik disiplinlerini aynı platformda buluşturarak önemli bir bilimsel etkileşim ortamı sundu. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan GİBTÜ Rektörü Prof. Dr. Şehmus Demir, yoğun bakım hizmetlerinin yalnızca tıbbi bilgiyle değil, güçlü bir mühendislik altyapısı ve teknolojik tasarım anlayışıyla desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye’de "Yoğun Bakım Mühendisliği" kavramını bütüncül bir bakış açısıyla ele alan ve disiplinler arası yaklaşımı merkeze alan nadir etkinliklerden biri olan çalıştayda; yoğun bakım ünitelerinde kullanılan ileri teknolojik sistemler, cihaz güvenliği, ölçüm doğruluğu ve klinik karar destek mekanizmaları çok yönlü olarak konuşuldu. Çalıştay kapsamında; yoğun bakım cihazlarının çalışma prensipleri, ileri yaşam destek sistemleri, alarm ve güvenlik mekanizmaları, ölçüm güvenilirliği, hasta güvenliği, yapay zekâ ve veri analitiği tabanlı klinik karar destek sistemleri gibi başlıklar, hem teorik hem de uygulamaya dönük sunumlarla ele alındı. Sağlık hizmetlerinin en kritik alanlarından biri olan yoğun bakım ünitelerinde mühendislik bakış açısının önemi vurgulanırken, teknolojik altyapının klinik süreçlerle entegrasyonuna dikkat çekildi. Yeni ve yenilikçi yaklaşımlar ele alındı Sağlık ve mühendislik bilimlerinin kesişim noktasında yer alan ekstrakorporeal membran oksijenasyonu (ECMO), sürekli renal replasman tedavileri (CRRT), ileri hemodinamik monitörizasyon, sitokin adsorpsiyon sistemleri, kan gazı analizleri ve benzeri hayati öneme sahip uygulamalar; sahadaki klinik deneyimler ile mühendislik altyapısı birlikte değerlendirilerek yeni ve yenilikçi yaklaşımlar çerçevesinde ele alındı. Sunumlarda, yoğun bakım teknolojilerinin yalnızca klinik etkinlik açısından değil; tasarım, sürdürülebilirlik, veri doğruluğu ve uzun vadeli kullanım güvenliği açısından da değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Yoğun bakım hizmetlerinin geleceğine yönelik değerlendirmeler GİBTÜ Rektörlük Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen çalıştayın moderatörlüğünü Doç. Dr. İpek Atik ve Doç. Dr. Gülseren Elay üstlendi. Etkinliğe; Gaziantep, İnönü ve Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversiteleri başta olmak üzere çeşitli üniversitelerden akademisyenler ile şehir hastanelerinde görev yapan yoğun bakım uzmanları ve mühendisler katıldı. Katılımcılar, disiplinler arası bilgi ve deneyim paylaşımıyla yoğun bakım hizmetlerinin geleceğine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Yoğun bakım hizmetlerinde ortak akıl vurgusu Çalıştayın açılış konuşmasını yapan GİBTÜ Rektörü Prof. Dr. Şehmus Demir, yoğun bakım hizmetlerinin yalnızca tıbbi bilgiyle değil, güçlü bir mühendislik altyapısı ve teknolojik tasarım anlayışıyla desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Demir, "Yoğun bakım üniteleri, sağlık hizmetlerinin en kritik ve en hassas alanlarından biridir. Bu alanlarda kullanılan teknolojilerin güvenilir, sürdürülebilir ve hasta güvenliğini önceleyen bir anlayışla geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu noktada mühendislik bilimleri ile sağlık bilimlerinin birlikte hareket etmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Üniversitemizde düzenlenen bu çalıştay, disiplinler arası iş birliğinin somut bir örneği olup, akademi, sağlık sektörü ve sanayi arasında güçlü ve kalıcı iş birliklerinin kurulmasına zemin hazırlamaktadır" dedi. Rektör Prof. Dr. Demir ayrıca, yerli ve milli yoğun bakım teknolojilerinin geliştirilmesinin hem sağlık sisteminin sürdürülebilirliği hem de ülkenin teknolojik bağımsızlığı açısından stratejik bir öneme sahip olduğunu vurguladı. GİBTÜ’nün, mühendislik ve sağlık alanlarında yenilikçi projeleri destekleyen, uygulamaya dönük bilimsel çalışmalara öncül eden bir üniversite olma hedefiyle çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Etkinlikte yapılan sunum ve değerlendirmelerde, yapay zekâ ve makine öğrenmesi tabanlı sistemlerin, gelecekte yoğun bakım ünitelerinde klinik karar süreçlerine önemli katkılar sunacağı, erken uyarı sistemleri ve veri temelli analizlerle hasta güvenliğinin daha da artırılabileceği ifade edildi. "Yoğun Bakım Mühendisliği Çalıştayı", yoğun bakım hizmetlerinde mühendislik temelli yaklaşımın önemini ortaya koyarken, Türkiye’de bu alanda yapılacak yeni akademik çalışmalar, teknolojik Ar-Ge projeleri ve sektörel iş birlikleri için yol gösterici bir platform olma niteliği taşıdı.
Antalya Akdeniz Üniversitesi 18 alanda Türkiye’nin ilk 20 üniversitesi arasında Akdeniz Üniversitesi Yükseköğretim Kurulunca yayımlanan, "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporunda" 18 farklı göstergede Türkiye genelinde ilk 20 üniversite arasında yer aldı. Yükseköğretim Kurulu tarafından 67 farklı gösterge doğrultusunda Türkiye’deki 201 üniversiteye ait analizlerin yer aldığı "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Yükseköğretim ekosisteminin en kapsamlı analiz belgelerinden biri olan rapor, "Eğitim ve Öğretim", "Araştırma-Geliştirme, Proje ve Yayın", "Uluslararasılaşma", "Sürdürülebilirlik" ve "Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk" olmak üzere 5 ana kategori altında toplam 67 göstergeye dayanıyor. Rapora göre Akdeniz Üniversitesi 18 alanda ilk 20’de yer alma başarısı gösterdi. 92,2 milyon TL bağışla 4. sırada Rapora göre Akdeniz Üniversitesi, üniversiteye kazandırılan bağış miktarında 92,2 milyon TL ile devlet üniversiteleri arasında 4’üncü, tüm üniversiteler arasında ise 11’inci sırada yer aldı. 2024 yılında da en yüksek bağış kazandıran üniversitelerden biri olan Akdeniz Üniversitesi, şehirle kurduğu güçlü bağlar ve sürdürülebilir iş birlikleriyle bu başarısını istikrarlı biçimde devam ettiriyor. Akdeniz Üniversitesi, uluslararası akademik hareketlilikte de değişim programları kapsamında en fazla öğretim elemanı gönderen ve kabul eden devlet üniversiteleri arasında 3’üncü sırada yer aldı. Ayrıca değişim programları kapsamında en fazla öğrenci gönderen devlet üniversiteleri arasında da 9’uncu oldu. Araştırma ve yenilik kapasitesiyle dikkat çeken Akdeniz Üniversitesi, ’Olumlu sonuçlanan patent oranında devlet üniversiteleri arasında 8’inci yer alma başarısı gösterdi. Akdeniz Üniversitesi yine devlet üniversiteleri arasında ‘Ulusal kurumlar tarafından desteklenen proje sayısında’ 10’uncu, ‘Araştırma-Geliştirme, teknoloji ve yenilik projeleri toplam sayısında’ 15’inci, ‘Ulusal seviyede endüstri ile ortak yürütülen projelere ait bütçenin en yüksek olduğu üniversiteler’ arasında 10’uncu, ‘Yurt dışındaki üniversite, kurum ve kuruluşlarla ortak yürütülen Ar-Ge projesi sayısının en yüksek olduğu üniversiteler’ arasında ise 12’nci sırada yer aldı. ‘Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenen proje sayısının en yüksek olduğu üniversiteler arasında’ ise 15’inci sırada yer alarak ar-ge alanındaki güçlü konumunu pekiştirdi. "Öğrenci topluluklarıyla ilk sırada" 112’si kültür, 31’i spor olmak üzere toplam 143 öğrenci topluluğuyla aktif bir kampüs yaşamı sunan Akdeniz Üniversitesi ‘Topluluklara kayıtlı öğrenci sayısının en yüksek olduğu üniversiteler’ arasında 1’nci sırada yer aldı. Akdeniz Üniversitesi ‘Öğrenci toplulukları sayısının en yüksek olduğu üniversiteler’ arasında da 13’üncü sırada yer alırken ‘Öğrenci toplulukları faaliyet sayısının en yüksek olduğu devlet üniversiteleri’ arasında ise 15 sırada yer aldı. Topluma katkı alanında da öne çıkan Akdeniz Üniversitesi, ’Üniversite tarafından yürütülen sosyal sorumluluk projeleri sayısında’ Türkiye genelinde 6’ncı sırada, ‘Öğrenciler tarafından yürütülen sosyal sorumluluk projeleri sayısında’ ise devlet üniversiteleri arasında 16’ncı sırada yer aldı. 3 alanda daha ilk 20’de Akdeniz Üniversitesi ayrıca, ‘İklim Eylemi kategorisinde en başarılı üniversiteler’, erişilebilirlik envanteri sayısı, doktora mezun sayısı gibi alanlarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldı.