SPOR - 27 Aralık 2025 Cumartesi 16:22

Mehmet Altıparmak: "Sivasspor’u geldiği yere, Süper Lig’e çıkartmak istiyoruz

A
A
A
Mehmet Altıparmak: "Sivasspor’u geldiği yere, Süper Lig’e çıkartmak istiyoruz

Özbelsan Sivasspor Teknik Direktörü Mehmet Altıparmak, tek hedeflerinin kırmızı-beyazlı ekibi yeniden Süper Lig’e taşımak olduğunu söyledi.


Trendyol 1. Lig’in 19. haftasında Özbelsan Sivasspor, konuk ettiği Bandırmaspor 2-0 mağlup etti. Mücadelenin ardından düzenlenen basın toplantısında Özbelsan Sivasspor Teknik Direktör Mehmet Altıparmak açıklamalarda bulundu.


Galip gelmenin güzel olduğunu ve hak edenin kazandığı bir karşılaşma olduğunu belirten Altıparmak, "Maçın ilk yarısı biraz dengeli geçti. Devre arası oyuncularımıza gerekli uyarıları yaptık. İkinci yarıyı mükemmel oynadık. Hak ettiğimiz bir galibiyeti elde ettik. Bütün oyuncularımı kutluyorum. Bugün inanılmaz bir birliktelik vardı. Taraftarımıza da bizi destekledikleri için teşekkür ediyorum, galibiyet onlara da armağan olsun. Devre arasına güzel bir şekilde girdik. Lig asıl ikinci yarı başlıyor. Bir hedefimiz var, üst tarafı yakalamak. İnşallah devre arası transferleriyle daha iyi bir Sivasspor’u ikinci yarıda izleteceğiz" değerlendirmesinde bulundu.



"Sivasspor’u geldiği yere, Süper Lig’e çıkartmak istiyoruz"


Ara transfer dönemi planlaması hakkında bilgi veren Altıparmak, "Transferle ilgili çalışmalar yapacağız. Şimdi biz maçı ve galibiyeti kutluyoruz. Bizim önce transfer yasağını kaldırmamız gerekiyor. Belirlediğimiz birkaç oyuncu var. Hemen bu oyuncularla protokol yapmamız lazım ama transferi açmamız gerekiyor. Takım yeniden toplandığında bunlar inşallah halledilmiş olur. Sivasspor’u başarıya götürecek ve eksik olan mevkilerle ilgili çalışma yapacağız. Doğru ve net adamlar alacağız. Bizim en büyük eksikliğimiz ön taraflar. Tek hedefimiz var; Sivasspor’u geldiği yere, Süper Lig’e çıkartmak istiyoruz. Bu sadece bizim çabamızla olamayacak. Sivas’ın bütün büyükleri; valisi, belediye başkanı, milletvekilleri, iş adamları herkes bu işin içinde olmalı. Herkese gerçekten çok ihtiyacımız var. Hafta başında şehrimizin büyükleri ve yönetimle birlikte bir toplantı yapılacak. Transfer yasağı ile ilgili konuşulacak. Ayrıca bize katkı sağlamayacak oyuncunun burada işi yok" ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, "Doğu Sorunu: Teşhisler ve Tespitler" raporunun 30. yılı dolayısıyla düzenlenen panelde yaptığı açıklamada, "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur" dedi. DTSO ile Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı (DİTAV) tarafından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde 1995 yılında hazırlanan "Doğu Sorunu: Teşhisler ve Tespitler" raporunun 30. yılı dolayısıyla düzenlenen "30. Yılında Doğu Raporu’ndan Bugüne" başlıklı panelde konuşan Kaya, raporun hazırlandığı dönemin koşullarına dikkati çekti. Kaya, 1990’lı yıllarda Kürt sorununun tamamen bir güvenlik ve terör meselesi olarak ele alındığını hatırlatarak, "Faili meçhullerin yaşandığı, güvenlikçi politikaların hakim olduğu bir dönemde, TOBB’un böyle bir çalışmayı gündemine alması önemli ve cesur bir adımdı" dedi. Raporun, sorunun yalnızca güvenlik başlığı altında ele alınamayacağını ortaya koyduğunu vurgulayan Kaya, "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur. Bu çerçeve oluşturulmadan çözüm mümkün değildir" ifadesini kullandı. Bölgesel kalkınma politikalarına da değinen Kaya, yatırım teşviklerinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin yeterince faydalanamadığını belirtti. Kaya, "Bölgesel kalkınma amacıyla uygulanan teşviklerden bölgenin yararlanma oranı yüzde 5’ler düzeyindeyken, Batı illerinde bu oran yüzde 65’lere ulaşıyor" diye konuştu. Eğitim ve temel tüketim harcamalarında da ciddi farklar bulunduğunu ifade eden Kaya, "Batı ile aramızda eğitim harcamalarında 26 kata, gıda harcamalarında ise 22 kata varan farklar var. Bu tablo, güvenlik merkezli bakış açısının bir sonucudur" değerlendirmesinde bulundu. "Diyalog ve müzakere önemlidir" Türkiye’de son dönemde Kürt sorununun çözümüne yönelik bir diyalog sürecinin konuşulduğunu dile getiren Kaya, bu sürecin önemine vurgu yaptı. Kaya, "İsmi ne olursa olsun, bugün diyalog ve müzakerenin konuşuluyor olması önemlidir. Ancak hala farklı bakış açılarına alan açmakta zorlanıyoruz" dedi.
İstanbul Futbolda şike kumpası soruşturmasında 4 şüphelinin savcılık ifadeleri ortaya çıktı FETÖ’nün ’futbolda şike’ soruşturmasında kumpas kurduğu iddialarına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında Lütfi Arıboğan, Ahmet Gülüm, İlhan Helvacı ve Ebru Köksal’ın savcılık ifadeleri ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, kamuoyunda ’2011 yılında futbolda şike soruşturması’ şeklinde bilinen, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski Başkanı Aziz Yıldırım da olmak üzere spor camiasından birçok kişinin hedef alındığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu bir kısım eski kamu görevlilerince usulsüz şekilde yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında şüpheliler Lütfi Arıboğan, Ahmet Gülüm, İlhan Helvacı ve Ebru Köksal’ın savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı. "Benim bulunduğum dönem içerisinde herhangi bir olağandışı işlem görmedim" Şüpheli Ebru Köksal ifadesinde, 1 Aralık 2011 tarihi itibariyle TFF genel sekreteri olarak göreve başladığını ve daha önce Galatasaray Spor Kulübü’nde bazı görevlerinin olduğunu söyledi. Köksal, "Ben zaten Galatasaray Spor Kulübü’nden geldim ve bunu saklamadım. TFF’deki görevimi profesyonel bir şekilde yürüttüm. Mehmet Baransu’yu tanımıyorum. Benim bulunduğum dönem içerisinde yapılan iş ve işlemlerde herhangi bir olağandışı işlem görmedim. Herşey kurallarına göre gerçekleştirildi. Federasyon içerisinde FETÖ mensubu şahıslar olduğuna dair herhangi bir bilgim olmadı. Görev yaptığım süre boyunca olağandışı herhangi bir işleme şahit olmadım. Lütfi Arıboğan ile iletişimim kısıtlıydı" dedi. "Ortalık adeta yangın yeriydi" Şüpheli İlhan Helvacı ifadesinde şike soruşturmaları sürecinde TFF’de hukuk kurulu başkanı olarak görev yaptığını belirterek, "Benim Mehmet Baransu ya da başka bir gazeteci ile hukuka aykırı herhangi bir mail gönderimim ya da almam söz konusu değildir. 3 Temmuz 2011 günü şike soruşturması başladığı haberini aldıktan sonra neredeyse her gün bu meseleyi konuşuyorduk. Ortalık adeta yangın yeriydi. Birçok fikir ortaya atıldı ancak biz hukuk ekibi olarak masumiyet karinesini baz alarak soruşturma gizlidir, biz ifade alamayız, dolayısıyla da PFDK’ya sevki yapamayız dedik. Ben görevde olduğum sürece FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca herhangi bir şekilde hukuka aykırı işlem tesis edilmesi adı altında yönlendirmeye şahit olmadım. Federasyondaki görevlerim federasyon mevzuatını FİFA mevzuatına uyumlu haline getirilmesi ve federasyonun sözleşmelerini dikkatli ve özenli bir şekilde hazırlanması noktasına yoğunlaşmıştı. Zaten haftada 1 ya da 2 yarım gün giderek sürdürdüğüm bir görevdi. Günlük rutin işlerin ve idari işlerin içerisinde yer almadım" diye konuştu. "Türk futbolunu korumak zorundaydık" Şüpheli Lütfi Arıboğan ifadesinde, mail içeriklerinin Şekip Mosturoğlu’na kim tarafından ve neden gönderildiğini bilmediğini söyleyerek, "3 Temmuz süreci başladıktan sonra Ağustos ayı içerisinde UEFA’dan bir yazı TFF’ye geldi. Bu yazıda Fenerbahçe’nin şampiyonlar liginden çekilmesini, bu kararı bizzat Fenerbahçe’nin almasını, Fenerbahçe almazsa TFF’nin bu kararı almasını, aksi halde milli takımlar ve kulüpler düzeyinde Türk futboluna ağır yaptırımların geleceğini, bir iki paragrafta da daha önce uyguladıkları ülkelerden örnek vererek gösterdiklerini gördük. Bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü’nden yöneticilerini çağırdık. Ali Koç ve Nihat Özdemir geldiler. Kendilerine gösterdik. Bu kararı alacağını söyleyip gittiler. Daha sonra Fenerbahçe böyle bir karar almadı. Daha sonra biz TFF olarak bu kararı aldık. Türk futbolunu korumak zorundaydık" şeklinde konuştu. Arıboğan, "O günlerde emniyet müdürlüğü birkaç günde bir gözaltına alınan ve serbest bırakılan kişileri yayınlıyordu. Emniyetin gönderdiği kurumlardan bir tanesi de TFF’dir. Mehmet Baransu isimli kişi o dönem ’Telegol’ isimli programda yorumcuydu ve TFF Başkanımız Mehmet Ali Aydınlar o programa telefonla katılmıştı. O gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce yayınlanan gözaltı listesinde 90 kişinin gözaltına alındığını ifade etmişlerdi ancak 60 kişinin gözaltına alındığı belirlenmişti. Başkan Aydınlar’ın ricasıyla ben de doğru listeyi Mehmet Baransu’ya atmıştım. Bu liste İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından TFF’ye gönderilmişti. O dönem emniyet şike soruşturmasında yaptığı adli işlemler bizi de ilgilendiriyordu" ifadelerini kullandı. "15 yıldır bu gibi iftiralarla karşılaşıyorum" İfadesinde federasyonun yargılama süreci başlamadan istifa ettiklerini söyleyen Arıboğan, "Mehmet Baransu ile ilgili herhangi bir hukukum bulunmamaktadır. Bu şahsın ya da başka bir şahsın o dönem TFF ve kurulları tarafından şike iddiaları ile ilgili yürütmüş olduğu soruşturmalara herhangi bir tesiri bulunmamıştır. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün o dönem TFF’ye herhangi bir yönlendirmesi olmamıştır. Bu soruşturmalar tamamen o dönem TFF’de görevli ve yetkili hukukçular tarafından usullere uygun gerçekleştirilmiştir. Soruşturmanın gizliliğine herhangi bir şekilde ne ben ne de TFF ihlal etmemiştir. Bana sormuş olduğunuz bilgi ve belgeler gazetelerde de dolaşıyordu. Biz bunları gizlilik kararı kaldırıldıktan sonra öğrendik. Kariyerim boyunca milli sporculuk yaptım. 243 defa milli formayı giymiş milli basketbolcuyum. Sonrasında üst düzey spor yöneticiliği yaptım. Sporculuğum, yöneticiliğim ve iş adamı olduğum her anda kanundan nizamdan hiç ayrılmadım. 15 yıldır bu gibi benzer iftiralarla karşılaşıyorum. Yapım gereği hiçbir örgütün üyesi olmam, kimsenin kontrolü altına girmem mümkün değildir" dedi. "Şike soruşturmaları ile ilgili televizyonumda bir kelime bile geçmemiştir" Şüpheli Ahmet Gülüm ise TFF’de herhangi bir görevinin olmadığını belirterek, "Söz konusu maili hatırladım. Bu mail içeriğinde yer alan Aziz Yıldırım’ın ifade tutanağı Lütfi Arıboğan tarafından bana gönderilmiştir. Ben de buna karşılık ’çok yazık....mide bulandırıcı ve üzücü’ şeklinde mesaj yazmıştım. Söz konusu belgeyi ben istemedim, Lütfi Arıboğan kendisi bana göndermiş, göndermesinin sebebi de neler oluyor göreyim diyedir. Lütfi Arıboğan’ın FETÖ terör örgütü ile irtibatını bilmiyorum. Kendisi sporcudur. Bu işlerle alakalı olmadığını düşünüyorum. Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmedim, şike soruşturmalarına dahil olan kamu görevlilerinden bana herhangi bir evrak gelmedi, bana sormuş olduğunuz belge o dönem her yerde dolaşan bir evraktı, çok daha başka belgeler de vardı. Benim konu ile alakam yoktur. Ülkesi için çalışan spor insanıyım. 15 yıldır ’Sports TV’ kanalının sahibiyim. Bütün Türkiye’ye açık bir kanaldır. Hiçbir zaman şike soruşturmaları ile ilgili televizyonumda bir kelime bile geçmemiştir" ifadelerini kullandı.