ASAYİŞ - 03 Ocak 2025 Cuma 21:56

Samsun’da 45 yıl hapis cezası bulunan şahıs yakalandı

A
A
A
Samsun’da 45 yıl hapis cezası bulunan şahıs yakalandı

Samsun’da hakkında 45 yıl 10 ay hapis cezası bulunan şahıs polisin takibi sonucu yakalandı.


Samsun’un Terme ilçesinde Terme İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, hakkında "Resmi belgede sahtecilik" suçlarından 45 yıl 10 ay hapis cezası bulunan M.B. (60) adlı şahsı düzenlenen operasyonla yakaladı. Gözaltına alınan şahıs cezaevine teslim edildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Burdur Burdur Belediyesi eski Başkanı Sebahattin Akkaya: ’Kazılarda Çıkan Kemikler, Bu Bölgedeki Rum Mezarlığı’na Ait Olabilir’" Burdur Öğretmenevi bahçesinde yapılan çevre düzenlemesi sırasında kanal açan işçilerin insan kemikleriyle karşılaşması sonrası polis ve olay yeri inceleme ekiplerini çalışma yapmış daha sonra bu alan incelenmek üzere MAKÜ Antropoloji bölümüne bırakılmıştı. Konu hakkında öngörüde bulunan eski Belediye Başkanı Sebahattin Akkaya buranın eski bir Rum mezarlığı olabileceğini belirtti. Burdur merkez Bahçelievler Mahallesinde faaliyet gösteren Burdur Öğretmenevi bahçesinde peyzaj düzenlemesi sırasında kanalizasyon için kanal açan işçiler, birden fazla insan kemiği buldu. Hemen polis ekiplerine bildirilen bu buluntu üzerine güvenlik önlemleri alındı ve olay yeri inceleme ekipleri bölgedeki çalışmalara başladı. Eski Mezarlık İhtimali İçinde birden fazla kemik bulunan alanda yapılan kazı genişletildi. Ekipler, bölgenin eski bir mezarlık olabileceğini düşündü. Kemiklerin yaklaşık 80-90 yıl öncesine ait olduğu değerlendirilirken, müze yetkililerine haber verildi. Burdur’daki eski Müslüman mezarlıklarının şehir dışında olduğundan, bu bölgenin eski bir Rum veya Ermeni mezarlığı olabileceği öngörülüyor. Sabahattin Akkaya’dan Değerlendirme: “Rum Mezarlığı Olabilir” Bu buluntular üzerine emekli öğretmen ve eski belediye başkanı Sebahattin Akkaya, önemli açıklamalarda bulundu. Akkaya, Burdur’un kültürel varlıkları üzerine uzun yıllardır araştırmalar yaptığını, özellikle Burdur’daki gayrimüslimlerin tarihini incelediğini belirttiği konuşmasında; "Ben, Burdur’un kültürel varlıkları üzerine bir çalışma başlatmıştım. Burdur’da gayrimüslimler de yaşıyordu, özellikle mübadeleye kadar Rumlar ve Ermeniler de burada bulunuyordu. Mezarlıklar konusunu ele alırken, Müslüman mezarlıklarının yerleri belli olsa da, Rumlara ait mezarlığın yerini bilmiyordum. Fakat birkaç yaşlı kişiden, Tarım İl Müdürlüğü’nün kuzeybatı istikametinde bir yerin olabileceğini duymuştum. Bugün öğretmenevi bahçesinde yapılan kazıda insan kemiklerinin çıkması bu tezi kuvvetlendirdi. Çünkü burası, Rumların yaşadığı Zafer Mahallesi’ne oldukça yakın bir yer." dedi. “Burdur’daki Rum Nüfusu” Akkaya, Burdur’daki Rum nüfusunun 300-500 hane arasında olduğunu ve 1920 yılına kadar Burdur’da yaşadıklarını belirtti. Öğretmenevi’nin de Zafer Mahallesi’nin kuzeyinde olduğunu ifade eden Akkaya, "Kazılarda çıkan kemikler, bu bölgedeki Rum Mezarlığı’na ait olduğunu gösteriyor" dedi. Burdur’daki Gayrimüslim Nüfusun Tarihi Burdur’daki gayrimüslim nüfusun tarihine de değinen Akkaya; "Türkler, Burdur’a 1100’lü yılların sonunda gelmeye başlamışlar ve o dönemde Burdur’da Rumlar yaşıyordu. 1920’lere kadar buradalar. Ancak 1922’deki mübadele sırasında buradaki Rumlar Yunanistan’a gitmek zorunda kaldı. Yunanistan’daki soydaşlarımız da Burdur’a geldi ve o dönemdeki Rumlardan kalan evler onlara verildi" dedi. Sonunda Buluntular Ortaya Çıktı Akkaya, daha önce sadece bir duyumla bu mezarlığın varlığından haberdar olduklarını belirterek; "Bugün öğretmenevi bahçesinde yapılan kazı, bu tarihi tezi ortaya çıkarmış oldu. Burdur’daki Rum mezarlığına ait buluntular, bu kazıda çıkan kemiklerle doğrulanmış oldu" dedi. Kemiklerin ne zamandan kaldığı ve neden orada olduğu ise müze ve antropoloji ekiplerinin çalışmaları sonrası netlik kazanacak.
Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı, Sözcü Gazetesi hakkında hukuki işlem başlatacak Diyanet İşleri Başkanlığı, Sözcü Gazetesi’nde “Ekmek Yiyin, Doyun” başlığıyla yayımlanan haber hakkında hukuki işlem başlatılacağını açıkladı. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Sözcü Gazetesi’nde “Ekmek Yiyin, Doyun” başlığıyla verilen haberin yalan ve çarpıtma bir haber olduğu belirtilerek, “Haberle ilgili olarak hukuki işlem başlatılacaktır. Gazetedeki habere konu edilen yazı, Diyanet İşleri Başkanımızın 2013 yılında Başbakanlık Genelgesi’yle başlatılan ’Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası’ kapsamında kaleme aldığı ‘Ülkemizde Ekmek İsrafının Ulaştığı Boyut’ başlıklı bir yazıdır. İlgili yazı, bundan tam 12 yıl önce Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Aylık Fikir ve Araştırma Dergisi’nde, daha sonra da Sayın Başkanımızın yazılarından oluşan ve 2019 yılında yayımlanan ’Ramazan Günlükleri’ kitabında neşredilmiştir. Yazıda bilimsel verilerden istifade edilerek ekmek israfının önlenmesinin önemi anlatılmıştır” denildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Sözcü Gazetesi, haberinde ’Ali Erbaş vatandaşa eti ve sebzeyi çok gördü’ gibi ifadeler kullanılarak büyük yalan ve çarpıtmaya imza atmıştır. Yazının hiçbir yerinde bu ifadeyi çağrıştıracak bir bölüm bulunmamaktadır. Söz konusu ifade tamamen gazetenin uydurmasıdır. Bundan tam 12 yıl önce yazılmış ‘ekmek israfının önlenmesinin önemi’nden bahseden yazı Sözcü Gazetesi tarafından sanki bugün yeni yazılmış gibi gösterilmiş ve yazıda hiç yer almayan bir ifade uydurularak haber başlığı yapılmak suretiyle kamuoyu yanıltılmıştır. Daha önce de defalarca Başkanlığımız ve Sayın Başkanımızla ilgili yalan ve çarpıtma haberler yapan Sözcü Gazetesi’nin bir kez daha Diyanet İşleri Başkanının şahsında Diyanet İşleri Başkanlığı kurumuna yönelik olumsuz algı oluşturmak için art niyetli ve maksatlı haber yaptığı görülmektedir. Haberle ilgili olarak hukuki işlem başlatılacaktır.”
Eskişehir Eskişehir Türk Ocağı’nın ’19. Olağan Kongresi’ yapıldı Eskişehir Türk Ocağı’nın 19. Olağan Genel Kurulu’nda yeni yönetim, denetim kurulları ve genel merkez kurultay delegeleri seçildi. Kongrede Divan Başkanlığı’na Mustafa Tezel, Divan Kâtiplikleri’ne Ferdi Bozkurt ve Temel Gündoğdu seçildi. Yeniden şube başkanı seçilen Prof. Dr. Nedim Ünal, yaptığı konuşmada 1923’ten sonra 1988’de 2’nci kez Türk Ocağı’nı canlandıran kuruculara Allah’tan rahmet dileyerek, bu ruhun onların sayesinde ayakta durduğunu söyledi. Yahya Kemal Beyatlı’nın ’Biz yerin üstündekilerle olduğu kadar yerin altındakilerle de beraberiz’ sözünü hatırlatan Ünal, geçmişe sahip çıkmayan bir kişinin veya milletin geleceğinin de olamayacağını ifade etti. 2022 yılının Mayıs ayından bu yana geçen 3 yılı değerlendiren Prof. Dr. Ünal, 6 Şubat 2023’te yaşanan depremin millette derin yaralar açtığını belirterek, hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet diledi. Ayrıca Türk Keneşi’nin ‘Türk Devletler Teşkilatı’ adıyla kurumsallaşmasının 300 milyonluk Türk dünyasının temsili açısından önemli bir adım olduğunu dile getiren Ünal, Türk Devletler Teşkilatı’nın bugünkü konumuna gelmesini geçmişte tahayyül etmenin dahi zor olduğunu aktararak, ortak Türk alfabesi projesiyle Türk dünyası arasındaki kültürel bağların güçleneceğini ve bu konuda ümitlerinin olduğunu vurguladı. "Yaklaşık 100 ders ile gençlere milli ve manevi değerler kazandırıldı" Türk Ocağı’nın kuruluş sürecine değinen Ünal, 190 tıbbiyelinin 1911 yılında yazdığı bir mektupla bu milli ateşi harladığını belirtti. O mektupta eğitimin milletin hayatında başat bir rol oynadığının altını çizen Ünal, Türk Ocağı’nı gençlerin kurduğunu ve yine gençlerin bu misyonu devam ettireceğini ifade etti. Türkiye’deki üniversitelerin sayısının fazla olmasına rağmen arzu edilen bireylerin yetiştirilemediğini ve birçok diplomaya rağmen nitelikli insan gücünün yetersiz olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ünal, Türk Ocağı’nın bu eğitim eksikliğini fark ederek ‘Milli Mefkûre Mektebi’ gibi eğitim programlarıyla bu boşluğu doldurmaya çalıştığını ifade etti. 3 yıl süren yaklaşık 100 ders ile gençlere milli ve manevi değerler kazandırıldığından bahseden Ünal, günümüzde insanların değerlerinden uzaklaşarak dünyevileştiğini ve bunun kültürü koruma noktasında kaygı verici olduğunu söyledi. "300 milyonluk Türk dünyası ile yakından ilgilenilmesi gerekiyor" Türk Ocağı’nın bir diğer önemli görevinin Türk düşünce hayatına katkıda bulunmak olduğunu söyleyen Ünal, Türk düşünce dünyasının bugün ’kurak bir arazi’ gibi olduğunu ve bunun yeniden yeşertilmesi gerektiğini ifade etti. 300 milyonluk Türk dünyası ile yakından ilgilenilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Ünal, Doğu Türkistan, Tataristan, Irak ve Kırım Türklüğü gibi bölgelerdeki sorunlara dikkat çekti. Bu bölgelerde yaşayan Türklerin özgürlüklerine kavuşmasını temenni eden Ünal, “Oralar ne kadar bizim vatanımızsa, buralar da onların vatanıdır” dedi. "Türkiye’nin genç nüfusunun azalması ve gittikçe yaşlanmasına dikkat edilmeli" Şam’da Baas rejiminin çökmesiyle gündeme gelen Suriye meselesine de değinen Ünal, Türkiye’nin 2016’dan bu yana yürüttüğü operasyonlarla bölgede önemli bir noktaya geldiğini dile getirdi. Suriye Milli Ordusu’nun kurulmasında Türkiye’nin öncü olduğunu vurgulayan Ünal, bölgenin bin yıldır Türklerin hâkimiyetinde olduğunu ve Türkiye’nin tarihi rolüyle bölgenin barışına katkı sunmaya devam edeceğini aktardı. Türkiye’nin genç nüfusunun azalması ve gittikçe yaşlanmasına da vurgu yapan Ünal, yetkililerin bu konuda hassasiyet göstermeleri gerektiğini ifade etti. Türk Devletler Teşkilatı’nın önümüzdeki günlerde Türk Devletler Birliği’ne dönüşebileceğini ve muhtemel bir ‘Türk Devrine’ hazırlıklı olunması gerektiğinin altını çizen Ünal, Türk milletinin mutlu yarınları için temennilerde bulundu.