KÜLTÜR SANAT - 08 Kasım 2024 Cuma 11:03

Lösemili Çocuklar Haftası’nda tiyatro gösterisi

A
A
A
Lösemili Çocuklar Haftası’nda tiyatro gösterisi

VM Medical Park Samsun Hastanesi’nde lösemili hastalar ve kemik iliği ve nakil ünitesinde tedavi gören çocuklar için düzenlenen etkinlikte, çocuklar için “Okumaz Yazmaz Krallığı” isimli tiyatro oyunu sahne aldı.


Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında, VM Medical Park Samsun Hastanesi, lösemili hastalar ve kemik iliği ve nakil ünitesinde tedavi gören çocuklar için anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında “Okumaz Yazmaz Krallığı” isimli tiyatro oyunu, Cumhur Kocaoğlu ve ekibi tarafından VM Medical Park Samsun Hastanesi Beyaz Toplantı Salonu’nda sahnelendi.



Oyun çocukların ilgisini çekti


Tiyatro gösterisi, çocuklara moral aşılamak ve hastane ortamında farklı bir deneyim sunmak amacıyla gerçekleştirildi. Öykü adında bir masal anlatıcısının krallığa gelişiyle değişen bir ülkenin hikâyesini anlatan oyun, çocukların büyük ilgisini çekti. Oyun boyunca renkli sahneler ve etkileyici performanslar, minik kahramanların yüzlerinde gülümseme oluşturdu. Etkinlik, çocukların moral ve motivasyonlarını yükseltmenin yanı sıra, toplumda lösemi konusunda farkındalık oluşturma amacını da taşıdı.



“Mutlu olmak için bir gülüş yeter dedik”


Etkinlikte konuşan Çocuk Hematoloji ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Davut Albayrak, “2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda lösemi tedavisi olan çocuklarımızı sevindirmek ve onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek istedik. Lösemi tedavi edilebilir ve şifa oranı yüksek bir hastalıktır. Tanının konulması sonrası, hastanın takip ve tedavinin düzenli alınması imkânını sağlayacak, ailenin ve çocuğun rahat iletişim kurabileceği bir çocuk hematoloji bölümünde tedavinin yürütülmesi önemlidir. Biz hastalarımızın hastaneye uyumunu ve isteyerek gelmelerini sağlamak için bu yıl lösemili çocuklar haftasını bir tiyatro oyunu ile kutladık. Tiyatro grubunun hastanemizde oynadığı oyuna çocuklarımız “Her masal bir umut, her çocuk bir kahraman” sloganı ile oyunculara cevaplar vererek, hayatın içinde imiş gibi katıldılar. Bu hem bizi hem hastaları hem de anne babalarını mutlu etti. Mutlu olmak için bir gülüş yeter dedik. Sağlıklı nice güzel günlere” dedi.



“Moral etkinlikleri tedavi sürecine olumlu katkı sağlıyor”


Çocuk Hematoloji ve Onkolojisi Uzmanı Dr. Mustafa Bilici ise bu tür etkinliklerin tedavi süreçlerine olumlu katkı sağladığını ve çocukların umutla geleceğe bakmalarına yardımcı olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:


“Çocukluk çağı lösemisinde hastalar halsizlik, ateş, enfeksiyonlar, kemik ağrıları, solukluk, vücutta morarma, lenf bezlerinde büyüme ve karaciğerde/dalakta büyüme gibi şikâyetlerle doktora başvururlar. İlk inceleme olarak yapılan tam kan sayımında düşüklük ya da yükseklikler (lökositoz, lökopeni, anemi, trombositopeni) ile lösemiden şüphelenilir, ileri incelemeler (kemik iliği aspirasyonu) ile tanı konulur. Lösemi tedavisi için dünyada ortak çalışmalar sonucunda protokoller geliştirilmiştir ve kemoterapi ile tedavi edilmektedir. İlk 6-7 ay yoğun kemoterapi verildikten sonra, 2 yıla kadar kemoterapi devam etmektedir. Ülkemizde ve gelişmiş ülkelerde tedavi başarısı yaklaşık yüzde 90 oranında sağlanabilmektedir. Maalesef bazı hastalar tedaviye yanıtsız olabilmekte ve kemik iliği nakil tedavisi gerekebilmektedir. Bir hastanın lösemi tanısı alması demek, bir ailenin bu yolculuğa çıkması demektir. Ailenin hayat planları ertelenebilmekte, hastalık ile birlikte yaşamayı öğrenmekteler. Bu süreçte hastalarımızın ve ailelerimizin yanlarında olduğumuzu bilmelerini, hissetmelerini sağlamanın önemli olduğunu düşünüyorum. 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasında ‘Her masal bir umut, her çocuk bir kahraman’ tiyatro gösterisi ile farkındalık oluşturmak istedik. Etkinlikte çocuk hastalarımız ve ailelerinin mutluluklarını görmek çok güzeldi."



Lösemili Çocuklar Haftası’nda tiyatro gösterisi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Diyabet hastaları için altın kurallar Mudanya Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nazlı Batar, diyabet hastalarının yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenmesi ve yaşam tarzı haline getirmesi gerektiğini söyledi. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Batar, diyabetli hastaların nasıl beslenmesi konusunda önemli bililer aktardı. Diyabet tedavisinde kan şekeri kontrolünü sağlamak için yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve yaşam boyu sürdürülebilir olmasının önemli olduğunu vurgulayan Batar, “Diyabeti olmayan bireylerde olduğu gibi diyabetli bireylerin de yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenmesi ve yaşam tarzı haline getirebilmesi diyabette beslenme temelini oluşturur. Diyabet, kişilerin hayatında başta beslenme alışkanlıkları olmak üzere bazı değişiklikleri zorunlu kılmaktadır. Kişi diyabet tanısı alsın ya da almasın, insanların sağlıklı bir yaşam için yemeleri önerilen yiyecekler aynıdır. Ancak kişiler genellikle diyabet olduklarını öğrendiklerinde, beslenme alışkanlıklarını değiştirmekte güçlük çekerler. Bu nedenle kişilerin beslenme alışkanlıklarını değiştirmede diyetisyenlerin rolü büyüktür. Diyabet hastalığında multidisipliner yaklaşım ile hastalığın muhtemel komplikasyonları önlenebilir veya en aza indirilebilir. Bu multidisipliner ekipte hekimler, diyabet hemşireleri, diyetisyenler, fizyoterapistler ve ayak sağlığı uzmanları birlikte çalışarak hastanın yaşam kalitesini arttırmayı hedeflerler. Diyabetli kişiler öncelikle düzenli kontrollerini yaptırmalı ve hekim, diyetisyen takiplerini aksatmamalıdır. Diyetisyenler, diyabetli kişinin klinik tablosuna, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarına göre beslenme programını kişiye özgü olarak planlarlar. Beslenme alışkanlıkları için planlanan değişiklikler zaman alabilir. İlk aşamada yapılması gereken önemli olan basamaklar diyabet alanında çalışan diyetisyen tarafından tespit edilir ve öncelik sırasına konur” diye konuştu. Beslenme eğitiminin ilk basamakları Doç. Dr. Batar şu bilgileri verdi: “Beslenme eğitiminin ilk basamakları şunlardır: Kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olan besinleri (şeker, bal, reçel, pirinç pilavı, şekerlemeler, tatlılar) günlük diyetten çıkartmak. Vücut ağırlığının hızla artmasına neden olabilecek yağ ve yağlı yiyecekleri günlük diyette sınırlamak. Kızartma, kavurma gibi pişirme teknikleri yerine haşlama, fırın, buğulama, ızgara gibi sağlıklı pişirme tekniklerini tercih etmek. Alkollü ve şeker eklenmiş içecekleri diyetten çıkartmak. Diyetisyene gitmeden önce en az 3 günlük besin kaydını ve aynı 3 gün içindeki kan şekeri ölçümlerinin kaydını tutmaktır. Sonraki diyetisyen görüşmelerinde diyabet eğitimleri detaylandırılarak öğün bazına indirgenerek yapılmalıdır. Bu nedenle diyabetli kişinin beslenme eğitimlerine devamlılığı, kişinin klinik tablosu için de son derece önemlidir. Çeşitli yiyeceklerde bulunan karbonhidrat adı verilen besin öğeleri kan şekerinin kaynağıdırlar. Karbonhidrat içeren yiyecekler çay şekeri, bal, reçel, pekmez, marmelat, meyve suları, gazlı/gazsız içecekler, çikolata, tatlı, un ve undan yapılan ekmek, yufka, erişte, makarna gibi, pirinç, bulgur, kuru baklagiller, patates, sebzeler, meyveler, yoğurt ve süttür. Ancak geniş yelpaze içindeki bu yiyeceklerin yapısında bulanan karbonhidrat çeşitleri, farklı sürede kan şekerine etki ederler. Bu nedenle bazı yiyecekler kan şekerini hızla yükseltirken bazıları kan şekerini daha geç ve yavaş yükseltirler. Diyabetli kişilerin beslenme programları hazırlanırken, kan şekerini geç yükselten yiyecekleri tercih edilmektedir.” Batar, diyabetli kişilerin beslenme programında özellikle dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı: Kişi öğün atlamamalıdır. Güne kahvaltı ile başlamalı, gün içinde üç ana öğününü dengeli ve yeterli olarak yapmalıdır. Diyabetli kişiler 2-3 saat ara ile beslenmelidir. Öğünlerden sonra kişi sağlıklı ara öğünler yaparak kan şekerini kontrol altında tutmalıdır. Ana öğünlerin arasında günde 2-3 kez ara öğün yapmayı unutmamalı ve ara öğünlerini de atlamamalıdır. Atlanan ana veya ara öğünler, kan şekeri dalgalanmalara neden olacaktır. Ana ve ara öğünlerde kan şekerini hızlı yükselten (bal, şekerleme, tatlı) karbonhidratlara yer verilmemelidir. Ana öğünlerde sağlıklı tabak modeli göz önünde bulundurulmalıdır. Protein, sebze, kan şekerini geç ve yavaş yükselten karbonhidratlar (tam tahıllı ekmek, bulgur) ve yoğurt ve çeşitlerinin yer aldığı öğünler planlanmalıdır. Çay ve kahve gibi içeceklere kesinlikle şeker eklenmemelidir. Şekerli gazlı içeceklere diyette yer verilmemelidir. Ana öğünlere mevsimine uygun salatalar eklenmeli, pirinç pilavı yerine bulgur, sade makarna yerine kepekli makarna tercih edilmelidir. Böylelikle öğünlerde kan şekeri kontrolü daha kolay sağlanmış olacaktır. Protein kaynağı olarak hafta 2 kez kırmız et, 1-2 kez beyaz et, 2 kez balık, haftada 1-2 kez kurubaklagiller ana öğünlerde yer almalı; yoğurt, cacık gibi kalsiyumlu besinlerle de öğün zenginleştirilmedir. Ara öğünlerde tercih edilen meyvelerin porsiyon miktarına dikkat edilmeli, sağlıklı olduğu düşünülüp fazla miktarlarda tüketilmemelidir. Fazla porsiyonlarda tüketilen meyveler kişinin kan şekerinde yükselmeye sebep olacaktır. Diyabetli kişiler günde en az 2-3 litre su içmesi gerektiğini unutmamalıdır.