SAĞLIK
Antalya’da 17 ton bozuk tavuk ele geçirildi 24 Eylül 2024 Salı - 13:52:02 Tarım ve Orman Bakanlığı ekiplerinin Antalya’daki gıda denetimlerinde halk sağlığını tehdit eden ürünler ele geçirildi. Tarım ve Orman Bakanlığı ekiplerinin Antalya’da gerçekleştirdiği denetimlerde, son tüketim tarihi / tavsiye edilen tüketim tarihi geçmesine rağmen makine ile yeni tarih kodlanan ve yabancı dilde etiket yapıştırılarak ihraç edilmeye hazır hale getirilen binlerce ithal çikolata, bisküvi ve meyve konservesi gibi gıda maddesi ele geçirildi. Tüketim tarihi geçmiş 65 bin 662 adet ürün tespit edildi Aksu ilçesi Çamköy Mahallesi’nde A.S. ve B.D. isimli kişilere kiralanan bir depoda, Antalya Tarım ve Orman İl Müdürlüğü gıda kontrol görevlilerince denetim ve kontroller yapıldı. Ekiplerin gerçekleştirdiği incelemelerde, söz konusu depoda son tüketim tarihi / tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş 65 bin 662 adet geneli ithal çikolata, bisküvi, enerji içeceği, dilimli ananas konservesi ve pembe zencefil turşusu gibi gıda ürünleri tespit edildi. İncelemelerde, işletme içerisinde bulunan selülozik tiner ile silinen ürün ambalajlarındaki eski S.T.T./T.E.T.T. bilgilerinin Inkjet kodlama makinası ile değiştirildiği tespit edildi. Ayrıca, genelde 2023 olan S.T.T. ve T.E.T.T. bilgilerinin 2025 olarak yeniden kodlandığı, kodlama işlemleri tamamlanan bazı ürünlerin satışa hazır hale getirildiği, birçok ürünün S.T.T. ve T.E.T.T. bilgilerinin ise silinme aşamasında olduğu belirlendi. Dilimli ananas konservesi ve pembe zencefil turşusu adlı ithal ürünlerin etiketi üzerinde yapılan incelemede ise Tarım ve Orman Bakanlığı kayıtlarında alkolsüz içecek üretimi yapmak üzere faaliyet izni bulunan bir firma tarafından üretildiğine ilişkin bilgi tespit edildi. Öte yandan, söz konusu firmanın gıda güvenliği bilgi sisteminde fermente salamura ürün üretimi ve meyve sebze işleme faaliyeti için kaydının olmadığı belirlenirken söz konusu ürünlerin üretim yeri ile ilgili bir bilgiye ulaşılamadı. Ekiplerin denetim yaptığı işletmede ayrıca, S.T.T./ T.E.T.T. bilgileri yeniden kodlanmış ve kolilenerek satışa hazır hale getirilmiş ürünlere Rusça etiketler yapıştırıldığı tespit edildi. Para cezası yakalandı Bu işlemin, etiketlerde yapılacak kodlama sonrası ürünlerin ihraç edilmesine yönelik yapıldığı değerlendirildi. Birçok ürüne kemirgenler tarafından zarar verildiği tespit edilen işletmede ele geçirilen gıda maddeleri muhafaza altına alındı. Ayrıca, tüketim için uygun olmayan gıdaları piyasaya arz eden sorumlular hakkında kamunun sağlığına dair suçlar kapsamında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuldu Ayrıca, Bakanlıkça belirlenen hijyen esaslarına aykırı faaliyet göstermeleri nedeniyle sorumlular hakkında 5996 sayılı Kanunun 41. maddesinin (a) bendi kapsamında 29 bin 234 TL, Bakanlığa kayıt yaptırmadan faaliyet gösteren işletme hakkında aynı maddenin (c) bendi kapsamında 14 bin 595 TL ve son tüketim tarihi geçmiş ürünleri satan işletme hakkında yine aynı maddenin (d) bendi gereğince 14 bin 595 TL para cezası uygulandı. 17 ton bozuk tavuk ürünü Öte yandan, Kepez ilçesi Altınova/Sinan Mahallesi’nde bir işletmeye ait depoda, il ve ilçe müdürlüğü gıda kontrol görevlilerince yapılan denetim ve kontrollerde de bakanlıktan onaysız olarak tavuk parçalama faaliyetinde bulunulduğu tespit edildi. Yapılan incelemede, hijyen şartlarını sağlamayan depo içerisinde 17 ton son tüketim tarihi geçmiş, kokuşmuş, bozulmuş, marka ve parti numarası olmayan tavuk, tavuk kıyması ve kemik parçaları tespit edildi. Mekanik kıyma makinesi, parçalama tezgahları ve kıyma tambur makinesi bulunan işletmede, depolanmış şekilde çok fazla miktarda tavuk kıyması da ele geçirildi. Buradan hareketle son tüketim tarihi geçmiş tavukların söz konusu işletmede kıyma haline getirilerek tekrar piyasaya sürüldüğü değerlendirilerek iş yerinde bulunan tüm ürünler imha edildi. Söz konusu işletmeye aynı şekilde 5996 sayılı kanun kapsamında idari yaptırımlar uygulandı.
24 Eylül 2024 Salı - 13:49 Bağımlılıkla mücadelede YEDAM’dan ücretsiz destek Niğde Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) bağımlılıklarla mücadele alanında yaptığı çalışmalarla dikkat çekiyor. Niğde Yeşilay Şubesi’nin Fertek Mahallesi’nde bulunan Danışmanlık Merkezinde düzenlenen basın toplantısında bağımlı bireylere ve ailelerine yönelik verilen ücretsiz psikolojik ve sosyal destek hizmetleri hakkında bilgi verildi. Toplantıda konuşan Yeşilay Niğde Şube Başkanı Hayri Yıldız, YEDAM’ın bağımlılıkla mücadele çalışmalarında medyanın gücüne ihtiyaç olduğunu belirterek bağımlılık alanında uzman psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının görev aldığı YEDAM’ın bugüne kadar 2 bin 105 görüşme yaptıklarını 399 danışana ise hizmet verdiklerini söyledi. YEDAM’da görevli psikolog ise tütün, madde, kumar ve teknoloji bağımlılığı gibi farklı bağımlılık türleriyle de mücadele ettiklerini vurguladı. Yapılan açıklamada, sigara, alkol, madde, kumar ve internet bağımlılığını hayatından çıkarmak isteyenler Yeşilay Danışmanlık Merkezine davet edildi. Görüşmelerin tamamen gizlilik içerisinde gerçekleştiğinin ifade edildiği açıklamada bağımlılıkla mücadele edenlerin yanı sıra ailelere de destek sağlandığı açıklandı. YEDAM’da bağımlı bireyler ve aileleri ile yapılan görüşmelerde izlenen yolu anlatan görevli psikolog şunları söyledi; "Alkol, madde, internet ve sigara bağımlılığı olmak üzere 5 bağımlılık türünde tamamen ücretsiz bir şekilde tedavisini sağlıyoruz. Danışanlarımız yani bağımlı bireyler, haftalık düzenli görüşmelere katılıyorlar. Görüşmelerimiz tamamen gizlilik içerisinde gerçekleşiyor ve hiçbir kişi ve kurumla paylaşılmıyor. Bazı bireyler görüşmelere katılmak ya da tedavi olmak istemeyebiliyorlar biz de bu durumda ailelere destek veriyoruz. Bağımlılık bir beyin hastalığı olarak tanımlanıyor ve kişinin beynindeki bazı bölgelerde hasarlar ve bozulmalar meydana gelebiliyor. Bu yüzden tedavide aslında üç aşama çok önemli. Öncelikle psikoterapi yani kişinin psikoloğuyla yaptığı görüşmeler, bir yandan sosyal hizmet görüşmeleri ve tıbbi tedavi gerekiyorsa ilaç tedavisi alması da aşamalardan birisi." YEDAM Niğde Şubesinde bağımlı kişiler psikoterapinin yanı sıra hayatını geniş anlamda destekleyebilmek için atölye çalışmalarına da katılıyor. Bağımlılıklarla ilgili bilgi almak isteyenler ücretsiz psikososyal destek için 115 danışma hattı ile irtibata geçebileceği yada http://www.yedam.org.tr/ adresinden detaylı bilgiye ulaşabileceği belirtildi.
24 Eylül 2024 Salı - 13:10 Op. Dr. Gökler: "Obez kadınlarda hamile kalmak 3 kat daha zor" Obezitenin yol açtığı birçok sağlık sorununun dışında, kadınlarda hamile kalma ihtimalini de azalttığını söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Cihan Gökler, "Araştırmalar, obez kadınların kısırlık riskinin obez olmayan kadınlara göre 3 kat daha fazla olduğunu ve bu kadınların hamile kalmak için daha uzun süreye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Yapılan çalışmalar, BMI değeri arttıkça doğurganlığın azaldığını ve normal döngülere sahip obez kadınlarda bile doğurganlık oranlarının düştüğünü ortaya koyuyor" dedi. Medical Park Seyhan Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Cihan Gökler, obezitenin kadın doğurganlığı üzerindeki moleküler ve endokrinolojik etkileri hakkında bilgilendirmede bulundu. Obezitenin sadece kilo fazlalığı ile değil, aynı zamanda hormon dengesizlikleri ve metabolik bozukluklarla da yakından ilişkili olduğunu belirten Op. Dr. Gökler, "Obezite, hem kadınlarda hem erkeklerde çeşitli nedenlerle infertilite yani kısırlığa sebep olmaktadır. Kadın üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyen çeşitli endokrinolojik mekanizmalara yol açmaktadır" şeklinde konuştu. "Obezite kadınlarda yumurtlama fonksiyonunu bozuyor" Obezitenin kadınlarda insülin direnci, hiperinsülinemi ve hipotalamus-hipofiz-yumurtalık (HPO) eksenindeki bozulmalarla doğrudan ilişkili olduğunu dile getiren Op. Dr. Gökler, bu durumun, gonadotropin salgılanmasını etkileyerek yumurtlama fonksiyonunu bozduğunu ve kadınların doğurganlık şansını azalttığını vurguladı. Op. Dr. Gökler, obezite ve aşırı kilonun hormon profillerini nasıl değiştirdiğine dair şu bilgileri paylaştı: "Obez kadınlarda insülin direnci ve hiperinsülinemi, hiperandrojenemiye yol açarak yumurtlama bozukluklarına neden olabilir. Ayrıca, seks hormonu bağlayıcı globulin (SHBG), büyüme hormonu (GH) ve insülin benzeri büyüme faktörü bağlayıcı proteinlerin (IGFBP) azalması, leptin seviyelerinin artmasıyla birlikte HPO ekseninin düzensizliğine yol açar." "Tüp bebek tedavisini de olumsuz etkiliyor" Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’daki birçok ülkedeki kadınların önemli bir kısmının aşırı kilolu veya obez olduğunu belirten Op. Dr. Gökler, obezitenin doğurganlık üzerindeki etkilerinin ciddi olduğunu söyledi. Obez kadınların sıklıkla adet düzensizlikleri, endometriyal patolojiler ve kısırlık gibi sorunlarla karşılaştığına dikkat çeken Op. Dr. Gökler, "Obezite, tüp bebek tedavisi gören kadınlarda da ürümede görev alan düşük oosit kalitesi ve düşük preimplantasyon oranı gibi olumsuz sonuçlarla ilişkilidir. Araştırmalar, obez kadınların kısırlık riskinin obez olmayan kadınlara göre üç kat daha fazla olduğunu ve bu kadınların hamile kalmak için daha uzun süre ihtiyaç duyduğunu gösteriyor" dedi. Dr. Gökler, "Yapılan çalışmalar, BMI değeri arttıkça doğurganlığın azaldığını ve normal döngülere sahip obez kadınlarda bile doğurganlık oranlarının düştüğünü ortaya koyuyor" diye konuştu. "Erkeklerin sperm sayılarında azalmaya yol açıyor" Obezite ile erkek üremesi arasındaki ilişkinin de çok eski tarihlerden beri bilindiğini ifade eden Op. Dr. Gökler, şu bilgileri paylaştı: "İbn-i Sina kitabında obezitenin erkek üremesi üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmiştir. Obezitenin erkek vücudunda oluşturduğu sistemik inflamasyon, hipogonadizim, organlar üzerindeki yağ dokusu artışı, hiperinsülinemi, hiperleptinemi gibi nedenler sonucunda sperm kalitesinde ve sperm sayısında azalma görülmüştür. Ayrıca ereksiyon bozukluğu yine yapılan çalışmalara ortaya konulmuştur. Bunun dışında gebe kadınlar üzerinde yapılan çalışmalarda da eşi obez olan gebelerin daha uzun sürede gebe kalabildiği ve gebelik deneme sayısının daha fazla olduğu görülmüştür." "Orta düzeyde kilo kaybı bile gebe kalma şansını artırabilir" Kilo kaybının hem obez erkekler, hem de obez kadınlar için üreme sonuçlarını önemli ölçüde iyileştirebileceğini gösteren klinik çalışmalar mevcut olduğunun altını çizen Op. Dr. Gökler, "Orta düzeyde kilo kaybı bile, kadınlarda iyileştirilmiş yumurtlama oranları ve daha yüksek gebe kalma şansı ile ilişkilendirilmiştir. Diyet ve egzersize odaklanan yaşam tarzı müdahalelerinin normal adet döngülerini geri getirebileceğini ve aşırı kilolu kadınlarda doğurganlığı artırabileceğini göstermektedir" şeklinde konuştu. Obeziteye cerrahi müdahale ile birlikte diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleriyle müdahale etmenin doğurganlık sonuçlarını iyileştirebileceğine dikkat çeken Op. Dr. Gökler, "Yüzde 5-10’luk bir kilo kaybının bile gebe kalma şansını artırdığı gözlenmiştir. Bu yüzden obeziteye bağlı doğurganlık sorunlarıyla karşı karşıya kalan kadınlar için kilo yönetimi hayati önem taşımaktadır" dedi. "Cerrahi sonrasında yaşam tarzı değişiklikleri de önemli" Obezite cerrahisi sonrasında erkeklerdeki cinsel fonksiyonlar ve üreme üzerine yapılan birçok çalışmada sperm sayısında artış, erektil fonksiyonlarda artış ve cinsel istekte artış olduğunun tespit edildiğini söyleyen Op. Dr. Gökler, "Obezite cerrahisi bu noktada büyük bir öneme sahiptir. Obezite cerrahisi ile birlikte sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kaybı ve düzenli fiziksel aktivite, kadın ve erkek üreme sağlığını korumak ve iyileştirmek adına kritik bir adımdır" ifadelerine yer verdi. "Uygun tedavi planı için bir uzmana başvurulmalı" Obezitenin üreme üzerindeki etkilerinin karmaşık ve çok boyutlu olduğunu vurgulayan Op. Dr. Gökler, erken teşhis ve tedavinin önemine de dikkat çekerek şunları söyledi: "Bireylerin sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemeleri, dengeli beslenmeleri ve düzenli fiziksel aktivite yapmaları gerekir. Ayrıca, obezite ile ilgili ciddi sorunlar yaşayan bireylerin uygun bir tedavi planı için bir uzmana başvurmalarının önemlidir. Obezite ve kısırlık arasında önemli bir ilişki vardır. Obeziteden kurtulmak kaliteli bir yaşam sağlamasının yanında üreme fonksiyonlarında önemli derecede iyileşme sağlamaktadır."
24 Eylül 2024 Salı - 13:03 Uzmanından, erkeklerde ve kadınlarda beklenen ortalama yaşam sürelerine ilişkin açıklama Saygı Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Nilgün Şeşen Öncül, önümüzdeki yıllarda beklenen ortalama yaşam süreleri ile, erkeklerde ve kadınlarda değişen yaşam sürelerine ilişkin açıklamada bulundu. Uzm. Dr. Öncül, “TÜİK’in son raporuna göre beklenen yaşam süresi ülkemizde ortalama 77.3 yıl. Bu kadınlarda 80 yıl, erkeklerde 74.7 yıla denk geliyor. Kadınların erkeklere göre biraz daha uzun yaşadığını görüyoruz” dedi. Saygı Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Nilgün Şeşen Öncül hem TÜİK’in hem de Dünya Sağlık Örgütü verilerinden bahsederek erkeklerde ve kadınlarda önümüzdeki yıllarda beklenen yaşam sürelerinden bahsetti. Uzm. Dr. Öncül ayrıca kadınların neden erkeklere oranla daha uzun süre yaşadığına dair açıklamalarda bulundu. Öncül, “TÜİK’in son raporuna göre beklenen yaşam süresi ülkemizde ortalama 77.3 yıl. Bu kadınlarda 80 yıl, erkeklerde 74.7 yıla denk geliyor. Kadınların erkeklere göre biraz daha uzun yaşadığını görüyoruz. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2021 yılı raporu var. Erkekte beklenen yaşam süresi 72.5 yıl, sağlıklı yaşam beklentisi ise 64.5 yıl. Kadında yaşam beklenti süresi 78.1 yıl iken sağlıklı yaşam beklenti süresi 65.9 yıla denk geliyor. Dünya Sağlık Örgütü 2019 verilerine göre, 30 - 70 yaş arasında kadiyovasküler diyabet, kanser ve böbrek hastalıklarına bağlı muhtemel ölüm oranı 16.5 olarak tespit edilmiş. Ülkemizde 15 yaş ve üzeri sigara içme oranı yüzde 30.5 olarak tespit edilmiş. Bu dünya ortalamasında yüzde 20.9. Yani sigara içme oranı da dünyanın üzerinde. Beklenen sağlıklı yaşam süresinde de TÜİK verilerine göre olaylar biraz değişiyor. Erkeklerde beklenen sağlıklı yaşam süresi 59 yılken, kadınlarda 56.3 yıl. Ortalamada ise 57.6 yıla denk geliyor. Kadınların erkeklere göre daha uzun yaşamasının altında araştırılmış pek çok faktör var. Ama özellikle steroid hormon dediğimiz, östrojenin koruyucu özelliği, testosteronun ise negatif etkileri ön planda. Östrojen, kötü huylu kolesterol dediğimiz ldl seviyesini düşürüp, iyi huylu kolesterol dediğimiz hdl seviyesini yükseltirken, testosteron ise tam tersi etkileri oluyor. DNA yapımızda bulunan telomer boyu uzunluğu bizim yaşam süremizi de etkiliyor. Doğumda telomerlerin boyu eşitken ilerleyen yıllarda kadınlarda telomer kısalmasının erkeklere göre daha yavaş olduğu tespit edilmiş. Kadınların bağışıklık siteminin erkeklere göre daha aktif olması da sebeplerden biri. Testosteronun savaşçı yarışmacı duygusu erkekleri riskli davranışlara itebiliyor. Trafik kazalarında ya da şiddete meyilli durumlarda, hayati risk almada erkekleri tetikleyebiliyor. Hatta deneysel çalışmalarda, testosteronu alınmış denek hayvanlarında yaşam süresinin uzadığı görülmüştür” dedi.
“Psikolojik İyi Oluş” yolculuğuna davet
29 Ağustos 2024 Perşembe - 09:25 “Psikolojik İyi Oluş” yolculuğuna davet Psikolog Halime Gündüz, “Psikolojik İyi Oluş”, kavramının insanların genel yaşam mutluluğunu ve memnuniyetini etkilediğini söyledi. “İnsan ne için yaşar? Yaşamın temel amacı nedir? İyi hissetmek için ne gerekir?” şeklindeki soruların cevaplarının yıllardır araştırıldığını ifade eden Psikolog Halime Gündüz, “ İnsanlık tarihi boyunca da sayısız kez cevaplanmıştır. Çok sayıda insan için en önemli değerin ve nihai amacın “mutluluk” olduğu araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Ancak mutluluk da tanımlanması güç ve oldukça bireysel bir olgudur. Mutluluk kavramını da bir iyi olma hali olarak düşünürsek.” şeklinde konuştu. “Psikolojik iyi oluş ile zihinsel sağlık arasında fark var” “Psikolojik İyi Oluşun” kişinin her yönüyle kendini kabulü, olumlu ilişkiler kurabilme yeteneği, yaşamının anlam ve amaçlar içermesi, kişisel gelişime açıklığı, özerkliği/bağımsızlığı psikolojik iyi oluşu olarak özetlenebileceğini anlatan Gündüz, “Psikolojik iyi oluştan bahsedildiğinde genellikle akıl sağlığı kavramı düşünülmektedir. Kavramlar benzer olsa ve çoğu zaman kolayca karıştırılsa da, psikolojik iyi oluş ile zihinsel sağlık arasında bazı farklılıklar vardır. İyi bir zihinsel sağlığa sahip olmak, genel psikolojik sağlığınızın yalnızca bir parçasıdır. Akıl sağlığı daha çok zihninizin durumuna ve zihninizin günlük olarak nasıl çalıştığına odaklanır. Psikolojik olarak iyi olduğunuzda kendinizle ilgili olumlu duygulara sahip olursunuz, hayattaki durumunuzdan memnun olursunuz ve geleceğe dair iyimser olursunuz.” dedi. “Psikolojik iyi olma hali daha iyi fiziksel sağlığa bağlıdır” “Psikolojik iyi oluş, genel yaşam mutluluğunuzu ve memnuniyetinizi etkiler.” diye konuşan eden Psikolog Halime Gündüz, Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Bülteni’nde kaleme aldığı yazıda, “Yüksek düzeyde iyi oluşa ulaşmak, hayatınızdan memnun olduğunuz ve hem kendinize hem de genel durumunuza olumlu bir bakış açısına sahip olduğunuz anlamına gelir. Ek olarak, psikolojik iyi olma hali daha iyi fiziksel sağlığa bağlıdır. Çok sayıda bilimsel çalışma, olumlu bir zihnin birçok hastalık riskinin azalmasıyla bağlantılı olduğunu kanıtlıyor. Bu durum daha yüksek düzeyde iyi psikolojik sağlığa sahip olan kişilerin kendisine bakma arzusunun da yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.” şeklinde konuştu. “Çoğu kişi psikolojik iyi oluşa ulaşmakta zorlanır” Psikolojik iyi oluşun bir diğer faydasının da daha iyi bir sosyal yaşam olduğunu vurgulayan Psikolog Halime Gündüz , sözlerini şöyle sürdürdü, “Eğer hayatınızdan memnunsanız ve kendinizi iyi hissediyorsanız, başkalarıyla sosyal ilişkilere ve aktivitelere katılma olasılığınız daha yüksektir. Yakın ilişkilere sahip olmanın, zihinsel sağlığı iyileştirdiği ve daha iyi bir psikolojik sağlığa katkıda bulunduğu tespit edildiğinden bu fayda da iki yönlüdür. Çoğu kişi psikolojik iyi oluşa ulaşmakta zorlanır ve sağlıklı yaşam yolunda çalışmalarına yardımcı olacak profesyonel yardıma ihtiyaç duyabilir. Sizin için de durum buysa, Müdürlüğümüze bağlı beş Sağlıklı Hayat Merkezi (SHM) içerisinde bulunan uzmanlarımızla birlikte psikolojik iyilik yolculuğunuzda size yardımcı olabilir ve ilerlemenizi sağlayabiliriz”
Sıcak havalar sadece bunaltmıyor kalp sağlığını da etkiliyor
29 Ağustos 2024 Perşembe - 09:14 Sıcak havalar sadece bunaltmıyor kalp sağlığını da etkiliyor Aşırı sıcaklık artışı, yaz aylarında kalp damar hastalarını etkileyen en önemli problem olarak ortaya çıkıyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, kalp damar hastaları ve herkes için sıcaktan korunmanın önemli olduğunu belirterek, "Güneşin dik geldiği vakitlerde dışarı çıkılmaması, açık renkli elbiseler giyerek vücudun soğuracağı sıcaklığı engellemesi, bunun yanında bol su tüketilmesi ve hafif gıdalar tavsiyelerimizdir" dedi. Özellikle hava sıcaklıklarının yüksek olduğu günlerde vücutta terlemenin artmasıyla çok fazla sıvı kaybı meydana geliyor. Vücudun aldığından daha fazla su kaybetmesiyle kan daha fazla yoğunlaşırken, kalbin yükü artıyor. Aşırı sıcaklık artışının kalp damar hastalarını etkileyen en önemli problem olduğunu belirten Medicana Konya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, "Yaz aylarında kalp damar hastalarını etkileyen en önemli problemin aşırı sıcaklık artışı olduğunu biliyoruz. Kalp, normal görevleri dışında aynı zamanda vücut için önemli bir regülasyon aracıdır. Bu sıcaklık artışlarına karşı vücudun normal fonksiyonlarını devam ettirmek için ciddi bir regülasyon mekanizması olarak devreye girer. Sıcaklık artışını iki şekilde değerlendirmek lazım. Bir, normal ısı artışı ki Orta Anadolu’da karşılaştığımız durum, bir de aşırı nemle birlikte ısı artışı. Bu ikisi birbirinden farklı tezahür edebilir. Isı artışını telafi etmek için vücudun en önemli regülasyon mekanizması terlemek ve vücutta oluşan aşırı ısıyı bu şekilde dışarıya atmak şeklinde tezahür eder" dedi. "Vücut sıvı kaybedince özellikle kan konsantrasyonu artar" Vücut sıvı kaybedince özellikle kanda pıhtılaşma eğiliminin de arttığını söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, "Vücut terleyerek bu ısıyı atmaya çalışırken tabii bu arada ciddi bir sıvı kaybı, artı tuz kaybı meydana gelir. Bunun da vücut için olumsuz etkileri söz konusu olur. Vücut sıvı kaybedince özellikle ne olur dersek, kan konsantrasyonu artar. Kan konsantrasyonunun artması kanda pıhtılaşma eğilimini arttırır ve bu da hem normal insanlarda ki özellikle de kalp damar hastalarında kalple ilgili oluşabilecek olumsuz olaylar riskini artırır. Birçok hastalık için ayrı ayrı zikretmek belki zaman alır ama genel olarak konuşmak gerekirse bu regülasyonu sağlamak, vücuttan sıvı atılımını sağlamak için, sıvı atılımının ortaya çıkardığı vücut su eksikliğini telafi etmek için böbrekler de devreye girer. Böbrekler vücutta damarlara vazokonstrüksiyon yani damarları daraltıcı etki oluşturan hormonlar salgılar, bu da aynı zamanda kalbin yükünü artırır. Çok karmaşık olaylar silsilesi dolayısıyla ve neticede kalp bir strese maruz kalır. Yapılması gereken şey, en önemli husus; vücudun terlemeyle attığı ısı ve tuz kaybını engellemesi için yapılması gereken bol su tüketilmesi. Kişinin vücut yapısına, kilosuna, sıvı kaybına göre değişmekle birlikte günde en az 2 buçuk, 3 litre su alınması en önemli kompanzasyon aracı olarak devreye girer. Tabii bunun yanında özellikle herkese önerdiğimiz gibi kalp hastalarına, sıcaktan korunmak, güneşin dik geldiği vakitlerde dışarı çıkılmaması, açık renkli elbiseler giyerek vücudun soğuracağı sıcaklığı engellemesi, bunun yanında bol su tüketilmesi ve hafif gıdalar. Çok fazla olmadan daha hafif gıdalarla beslenmenin ayarlanması genel tavsiyelerimiz" ifadelerini kullandı. "Nemli bölgelerdeki insanların daha fazla dikkat etmesi gerekir" Özellikle nemli bölgelerde yaşayan insanların daha fazla dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özdemir, "Özellikle deniz bölgelerinde, Ekvator’a yakın bölgelerde olan şekilde nemin artmasıyla birlikte ısı artışı daha tehlikeli bir olaydır. Çünkü nemli bölgelerde vücut terleme yapamaz. Terleme olmayınca ısıyı atamaz ve sıcak çarpmasına ve sıcağın oluşturacağı kardiyovasküler sistem üzerindeki etkilerin daha fazla belirgin olmasına yol açar. O nedenle nemli bölgelerde yaşayan insanların daha fazla dikkat etmesi gerekir. Vücut terleme yapamadığı için vücut ısısı artar. Bu sefer ısının artmasının etkisiyle vücutta damarlar tam tersine dilate olur, tansiyon düşmesi, kalbin farklı bir şekilde strese girmesi ve bunun sonucu özellikle damar hastalarında ciddi iskemik olaylara zemin hazırlanması gibi bir sonuçla karşı karşıya kalırız" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ayvalık Belediyesini ziyaret etti
28 Ağustos 2024 Çarşamba - 19:32 CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ayvalık Belediyesini ziyaret etti CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde halka seslendikten sonra Ayvalık Belediyesi’ni ziyaret etti. Beraberinde Genel Başkan Yardımcıları Ensar Aytekin ve Mahir Başaran’ın yanı sıra CHP İl Başkanı Erden Köybaşı, CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, CHP İlçe Başkanı Hüseyin Şalmanlı, Edremit Körfezi ilçelerinin CHP’li Belediye Başkanları ile Ayvalık Belediyesi’ni ziyaret eden Genel Başkan Özel’i Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin karşıladı. Ayvalıkgücü Belediyespor minik futbolcularının üzerinde “Özgür Özel” yazan 10 numaralı formayı hediye etmesinin ardından, belediye başkanlık makamına çıkan Özel’e Belediye Başkanı Ergin, ‘Hoş geldiniz’ diyerek çalışmaları hakkında mini bir brifing verdi. CHP iktidarında Türkiye’nin şahlanacağını savunan Başkan Ergin, CHP’nin iktidar yarışında Özgür Özel’in yanında yer alacaklarını söyledi. Toplantıda konuşan CHP Genel Başkanı Özel, 31 Mart seçimlerinde, Türkiye nüfusunun yüzde 65’ininden aldıkları oyla CHP’nin sandıktan birinci parti çıktığını hatırlatarak, bunun Türk milleti tarafından kendilerine gösterilen büyük bir teveccüh ve aynı zamanda büyük bir sorumluluk olduğunu kaydetti. Ege Bölgesi’ndeki 9 ilin CHP’li belediye başkanları tarafından yönetilmeye başlandığına işaret eden Özel, "Benim belediye başkanlarımıza her zaman ifade ettiğim; bugün Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin’in cebindeki anahtar, belediyenin kapısının, kasasının ya da Ayvalık’ın altın anahtarı değil, cebindeki anahtar Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarının anahtarıdır. Biz üzerimize düşeni doğru yaparsak, iyi ve şeffaf yönetirsek, milletimizde genel iktidarın anahtarını bize verecektir. Bu seferki; öyle birkaç belediye değil, ekonominin yüzde 80’ini, turizmin yüzde 92’sini, nüfusun yüzde 95’ini CHP’li belediyelere emanet ettiler. Bu, şu demek; ‘Ben size bir yatırım kredisi veriyorum. Bu bir tüketici kredisi değil, alın tüketin diye değil. Bu krediyi doğru kullanın diye. Günü geldiğinde, genel seçim atmosferine girildiğinde bakacağım. Aynı bankalar gibi, verilen krediler iyi kullanılıyorsa, fazlasını vermek için gelirler. Kötü kullanılıyorsa geri çekmek isterler” dedi. “Türkiye tarihi bir dönüm noktasında” CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “AB’nin önceki üyelerine baktığınızda 55 bin dolarlık kişi başı milli gelir var. Oysa; o hedefi terk edip, sonrada Şanghay işbirliğinin peşine takılınca, oradaki milli gelir ortalaması ise 4 bin 500 dolar. Aralarında 10 kat fark var. Türkiye tarihi bir dönüm noktasında. Yapılacak ilk seçim, bir yönüyle referandum olacak. Bu sefer referandum; zengin, müreffeh, Avrupa’nın bir parçası, hukukun üstünlüğünün kalkınma getirdiği bir Türkiye mi, yoksa Şanghay işbirliği örgütünde olduğu gibi güçlü liderlerin, yoksul halkların olduğu bir Türkiye’mi?” dedi. Özel, "Şunu son derece net ifade ediyorum. Gelecek seçimlerden sonra Türkiye’yi 10 yıl Cumhuriyet Halk Partisi yönetirse; maaşlardan değil, ama fiyatlardan birer sıfır atılacak" diye konuştu. Ayvalık ve Edremit körfezi ilçelerinde yaşanılan susuzluk sorununa da değinen Özel, “Bu sorunun CHP‘li Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ile Ayvalık Belediyesi tarafından koordineli olarak çözümleneceğini çok yakında göreceksiniz. Bu konuda geçmişten beri AK Parti’nin ettikleri; Ayvalık’lının da, Körfez halkının da canına tak etmişti. Bıçak kemiğe dayanmıştı. AK Parti bu seçimlerde gereken cevabı aldı. Bundan sonra; devraldığımız enkaza rağmen, belediyenin inanılmaz borçlarına rağmen bir şekilde bu sorunları çözmenin, bu sorunlara kalıcı çözümler üretmenin ilk adımlarını atıyoruz. Bunun da müjdesini buradan vermek istiyoruz. Bugüne kadar hiçbir CHP’li belediye başkanına oy veren kimseyi son dönemde hiç pişman etmedik. Hep, ’Oy verdik. Memnunuz’ diyorlar. Bu memnuniyeti Ayvalık’ta Mesut Başkan ile ilgili gördük. Dün Edremit’te belediye başkanımızla ilgili gördük. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ile ilgili görüyoruz. Bundan da büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu memnuniyetin artarak devam edeceği ve CHP’ye genel iktidarı da getireceği günleri ufukta görüyorum ve sabırsızlıkla bekliyorum” diye konuştu.
Genç hastanın karaciğerlerinde oluşan 10 santimlik kist kapalı ameliyat ile giderildi
28 Ağustos 2024 Çarşamba - 16:49 Genç hastanın karaciğerlerinde oluşan 10 santimlik kist kapalı ameliyat ile giderildi Yaklaşık 1 yıl önce Şırnak’ta akciğerlerinde oluşan kist nedeni ile ameliyat olan genç kadın hastanın karaciğerlerinde de 10 santimlik bir kist oluştuğu tespit edildi. Şırnak Devlet Hastanesinde yapılan başarılı ameliyat ile genç hasta sağlığına kavuşturuldu. Şırnak’ta ilk defa genel cerrahi uzmanları Op. Dr. Serhat Binici ve Op. Dr. İklil Eryılmaz tarafından kapalı yöntem ile gerçekleştirilen ameliyat ile Sedef Aydemir (22) isimli genç kadın hasta sağlığına kavuşturuldu. Yapılan ameliyat sonrası genç hastanın sağlık durumu hakkında açıklamalarda bulunan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Serhat Binici, yapılan ameliyatın Şırnak’ta ilk defa olduğunu ve ameliyatın riskli olduğunu ifade etti. Binici, "Hastamız 22 yaşında kadın hasta. Bir yıl önce akciğer kist hidatiği nedeniyle opere edilmiş, yemeklerden sonra doygunluk, hazımsızlık ve şişkinlik şikayetleri ile tarafımıza başvuran hastanın yapılan tetkiklerinin ardından mideye bası oluşturan dev karaciğer kist hidatik tanısı konuldu. Cerrahi ekip olarak ameliyat kararı aldığımız hasta için, gerekli hazırlıkları tamamlayarak kapalı yöntem ile ameliyat olabileceğine karar verdik. Bu ameliyat, Şırnak’ta daha önce yapılan ameliyatlardan biri değil. Kullandığımız teknik ve kapalı ameliyat olması sebebi ile Şırnak’taki ilklerden bir tanesi diyebiliriz. Büyük bir kist, yaklaşık olarak 10 santimetrelik bir kist. Kendine göre bazı riskleri olan bir hastalık ve ameliyatı da aynı şekilde. Fakat en az hasar ile, en az kesi ile bu ameliyatı çok şükür başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Hastamızı ameliyat sonrasında 3 günlük servis takibinin ardından şifa ile taburcu ettik. Şu an genel durumu iyi. Ameliyat öncesi olan şikayetleri artık yok” dedi. Op. Dr. İklil Eryılmaz ise "Karaciğer kist hidatik tanısı ile laparoskopik yöntemle ameliyatını yaptığımız bir hasta. Toplumda köpek kisti ismiyle bilinen bu hastalık, bir parazit hastalığı ve bu bölgede endemik. O yüzden bu vakanın burada laparoskopik yani kapalı yöntemle ilk kez gerçekleştirilmesi Şırnak adına önemli bir gelişme. Sizlere bu konuda röportaj vermemizin birincil ve tek hedefi; kist hidatik hastalığı tanısı ile cerrahi gerekliliği olan hastaların şehir dışına gitmesine gerek kalmadan Şırnak’ta artık bu ameliyatın mümkün olduğunu duyurmak. 3. basamak hastanelerde yönetimi mümkün olan bu ve benzer büyük vakalar hiç bir zaman bireysel başarılar değildir. Bu vakayı değerli çalışma arkadaşım Op. Dr. Serhat Binici ile ekip olarak yönettik. Şırnak için sağlık alanında hem branşımız bazında hem diğer branşlar bazında bir çok ilk mümkün oldu. Bundan sonra dahası da mümkün olacaktır diye düşünüyorum” diye konuştu. Sağlığına kavuşan Sedef Aydemir, ameliyatının başarılı geçtiğini ve bu tür rahatsızlığı olan vatandaşların farklı illere gitmesine gerek olmadığını ifade ederek, “Geçen sene akciğer kistimin patlaması ile hastaneye başvurdum. Akciğerimden ameliyat oldum geçen sene yine burada Sezer hocamız tarafından ameliyat oldum. Ondan sonra da karaciğerimde de kist olduğunu söylediler. Diyarbakır’a yönlendirdiler beni. Burada işlem yapılmıyor diye. Oradan döndüm, ameliyat olamadım. 1 sene geçti üzerinden, okula gittim. Ardından tekrar buraya geldim. Serhat hoca ile tanıştım. Ameliyatı yapabilirim dedim. Başarılı bir şekilde ameliyat oldum. Şu an daha iyiyim. Burada da bu tür ameliyatlar yapılabiliyor. Diğer şehirlere gidilmesine gerek kalmıyor. Burada araştırıp daha iyi bir şekilde ameliyat olabiliriz” şeklinde konuştu.
Sağlıklı hayat merkezlerinde hayat var
28 Ağustos 2024 Çarşamba - 14:49 Sağlıklı hayat merkezlerinde hayat var Erzurum İl Sağlık Müdürlüğünün vatandaş odaklı çalışmaları devam ediyor. Birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında ilçe sağlık müdürlükleri, toplum sağlığı merkezleri, aile hekimliği birimleri ve Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) hizmet veriyor. SHM’ler sağlığa yönelik risklerden birey ve toplumu korumak, sağlıklı hayat tarzını teşvik etmek, birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirmek ve bu hizmetlere ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla vatandaşlara hizmet sunuyor. Bu merkezlerin açılmasındaki amaç Sağlık Bakanlığının “hastalığa değil, sağlığa yatırım yapmak” misyonunu hayata geçirmek.SHMler bireylerin sağlıklı yaşam tarzını benimsemelerine, fiziksel aynı zamanda ruhsal sağlıklarını geliştirmelerine ve sağlıkta refah düzeylerini artırmalarına yardımcı olmak için hizmet veriyor. Verilen hizmetlerin ücretsiz olmasıyla birlikte bireyler tarafından ulaşılabilirliğin artırılması planlanıyor Erzurum’da 5 SHM bulunuyor. Erzurum’ un Aziziye ilçesinde yaşayan Mehmet Ali Dorman, Aziziye SHM’den aldığı destekle günlük aktivitelerini daha kolay yerine getirmeye başladı. Dorman, yaklaşık 5 yıldır devam eden bel ve boyun ağrılarının azaldığını ve yaşam kalitesinin yükseldiğini belirtti. Hizmetten duyduğu memnuniyeti dile getiren Dorman, “Yaklaşık 5 yıldır uzun mesafede yürüyüş yapamıyordum hatta uzun süre ayakta durmakta dahi güçlük çekiyordum. Oturduğum yerden kalkarken zorlanıyordum. Zaman zaman ağrılarım şiddetleniyordu. Bu süre zarfında hastane başvurularım da oldu. Ağrılarıma yönelik ilaç kullanıyordum ancak ilaçların etkisi geçince ağrılarım tekrar artıyordu. Yaklaşık 6 ay önce SHM’ ye danışan olarak başvurdum. Hala da burada takiplerim devam etmektedir. Burada bel, boyun ve sırt ağrılarına yönelik egzersizler öğrendim. Ağrılarım azaldı, yürüyüş yapmaya başladım. Uyku kalitem arttı, daha rahat merdiven inip çıkıyorum. Resmen 5 yıl öncesine geri döndüm” dedi. Aziziye SHM’de görev yapan Uzm. Fzt. Hasan Basri Yaman ise hasta memnuniyetini önemsediklerini belirterek şunları söyledi: “Yaklaşık 6 aydır danışanımız olarak devam eden Mehmet Ali Bey için haftada 1 gün egzersiz programı düzenledik. Bel, boyun ve sırt ağrılarına yönelik egzersizler gösterdik. Bu süre zarfında danışanımızın ağrılarında ciddi anlamda gerileme olduğunu gördük. Koruyucu sağlık hizmetlerinde fiziksel aktivite ve egzersiz oldukça önemlidir. Bel, boyun, sırt ve diz ağrısı şikâyeti nedeniyle başvuran danışanlarımız için özel egzersiz programı oluşturuyoruz. Aynı zamanda şeker hastalığı, yüksek tansiyon, obezite gibi kronik hastalıkları olan danışanlarımıza egzersiz programları hazırlayarak takiplerini yapıyoruz. Astım, KOAH gibi solunum problemleriyle gelen danışanlarımıza solunum egzersizleri, balgam çıkarma ve öksürme teknikleri öğretiyoruz. Büyüme çağı çocukları başta olmak üzere tüm yaş gruplarına sağlıkla ilgili fiziksel uygunluk kapasitesinin artırılmasına yönelik evde uygulayabilecekleri basit egzersizler öğretiyoruz. Bunun dışında SHM’lerde sağlıklı beslenme danışmanlığı ile obezite tanısı alan kişilere sağlıklı beslenme konularında, bireysel beslenme danışmanlığı hakkında bilgi, eğitim ve danışmanlık hizmetleri verilmektedir. Koruyucu ruh sağlığı, sigara bırakma, çocuk gelişimi, sosyal hizmet, risk grupları danışmanlığı gibi psikososyal destek faaliyetler konusunda danışmanlık hizmeti alabilirler. Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) ile kanser hastalığının erken teşhisi konusunda danışmanlık alabilirler. SHM’lerimize hekimlerinizin yönlendirmesiyle ve bireysel olarak da başvuru yapabilirsiniz. Tüm bu hizmetlerimiz ücretsizdir. Kısaca, sağlıklı yaşamak ve sağlıklı yaşlanmak amacıyla SHM’lerimize sizi de bekliyoruz.”
"Kanser tedavisinde immünoterapilerle mücadele mümkün"
28 Ağustos 2024 Çarşamba - 14:42 "Kanser tedavisinde immünoterapilerle mücadele mümkün" Son yılarda kanserin hedefe yönelik tedavileri arasında öne çıkan yöntemlerden immünoterapiler sayesinde kişinin kendi bağışıklık sistemi kullanılarak kanserle mücadele edildiğini belirten Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Dinçer Aydın, “İmmünoterapi ile vücudun bağışıklık sistemi uyarılarak savunma mekanizmaları harekete geçirilmekte, böylece tümör dokusuna karşı topyekun mücadele örgütlenmektedir” dedi. Kanser hücrelerine saldırmak için vücudun bağışıklık sistemini kullanmak üzere geliştirilen immünoterapi, tedavi başarısını büyük oranda artırıyor. VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Dinçer Aydın, kanser tedavileri hakkında açıklamalarda bulundu.Kanser tedavisinde her geçen gün önem kazanan yenilikçi tedaviler ile oldukça yüz güldürücü tedavi sonuçlarının elde edildiğini söyleyen Prof. Dr. Aydın, “Bu tedaviler hastaların yaşam süresi ve kalitesine katkı sağlayacak seçenekler sunarken, bir kısım hastada ise tamamen şifa ile sonuçlanacak tedavi yanıtları oluşturmaktadır. Kanser tedavisinde kemoterapi ilaç uygulamaları 1950’den beri tedavideki yeri ve geçerliliğini korurken, akıllı ilaçlar ve immünoterapiler gibi hedefe yönelik özellikli uygulamalar, kanser tedavisi başarısını büyük oranda artırıyor" diye konuştu. "İmmünoterapiler ile son yıllarda onkoloji tedavisinde büyük tedavi başarıları elde edilmiştir" Konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Aydın, "İnsan gen haritası ile kanser gen haritasının tanımlanması sayesinde kanser genetiği ve biyolojisi hakkında her geçen gün artan bilgi, kanser tedavi uygulamalarını değiştirmeye devam ediyor. Artık kemoterapi ve radyoterapi gibi yıllardır kanser tedavisinin temelini oluşturmuş tedavilerin yanında sadece tümör dokusuna etki eden akıllı ilaçlar ve kişinin bağışıklık sitemini harekete geçirerek tümörü yok etmeyi hedefleyen immünoterapiler ile son yıllarda onkoloji tedavisinde büyük tedavi başarıları elde edilmiştir" şeklinde konuştu. "Yan etkiler, kemoterapiye göre daha azdır" İmmünoterapiler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Aydın, "Son yılarda kanserin hedefe yönelik tedavileri arasında üst sıralara yükselen immünoterapiler sayesinde kişinin kendi bağışıklık sistemi kullanılarak kanserle mücadele edilmektedir. İmmünoterapi ile vücudun bağışıklık sistemi uyarılarak savunma mekanizmaları harekete geçirilmekte, böylece tümör dokusuna karşı topyekun mücadele örgütlenmektedir. Bu mücadelenin neticesinde kanserli hücreler yok edilmekte, büyümesi ve yayılması durdurabilmektedir. Akıllı ilaçlarda ise vücudun diğer hücreleri etkilemeden kanser hücresi özel olarak hedeflenmektedir. Kanserli hücreyi hedefleyen akıllı ilaçlar sayesinde hem daha etkili tedavi yapılmakta hem de yüksek başarı oranı elde edilmektedir. Bu olumlu etkinin yanında yalnızca tümörü hedefleyen ve sağlıklı hücreler üzerinde olumsuz etki oluşturmayan ya da bunu en az seviyelere indiren akıllı ilaç ve immünoterapiler sayesinde, tedaviye bağlı yan etikler, kemoterapiye kıyasla oldukça düşüktür” ifadelerini kullandı. "Birçok kanser türünün tedavisinde tercih edilir" Birçok kanserde başarılı sonuçlar sağlayan akıllı ilaçların ve immünoterapilerin hastaya ve tümör biyolojisine özel olarak planlanmakta olduğunu dile getiren Prof. Dr. Aydın, "Kişiye özgü tedavi modeli başlığı altında her hasta ayrı değerlendirilmeli ve kişinin tümör hücreleri akıllı ilaç ve immünoterapiye uygunluk açısından test edilmelidir. Kişinin tümör hücreleri bu tedaviler açısından test edildikten sonra bu tedavilerden yarar görebileceği öngörülen hastalara başlanmalıdır. Akıllı ilaç ve immünoterapiler tümörün cinsi, evresi, tümörün genetik incelemesi, hastanın yaşı, genel durumu ve diğer hastalık faktörleri de göz önünde bulundurularak, uygun hastalarda birlikte, kemoterapi ile kombine ya da tek başına kullanılmaktadır. Günümüzde akıllı ilaç ve immünoterapiler, başta akciğer, meme, prostat, cilt, bağırsak, mide, baş-boyun, yumurtalık, rahim, rahim ağzı, lenf bezi kanseri olmak üzere birçok kanser türünün tedavisinde kullanılmaktadır" dedi. “Hem immünoterapi hem de akıllı ilaçlar ile ilgili çok daha olumlu gelişmeler beklenmektedir” Konuşmasını sürdüren Aydın, “Kanser gen haritasının tanımlanması, bunun neticesinde yenilikçi hedefe yönelik tedaviler alanındaki çok sayıdaki bilimsel çalışmalar sayesinde önümüzdeki yıllarda hem immünoterapi hem de akıllı ilaçlar ile ilgili çok daha olumlu gelişmeler beklenmektedir. Bu tedavi alanındaki gelişmeler sayesinde başarı oranın çok yüksek olduğu, bunun yanında tedaviye bağlı yan etkilerin daha az olacağı tedavi seçeneklerinin sayıca çok artacağı öngörülmektedir” ifadelerini kullandı.
Böcek ısırmalarına dikkat
28 Ağustos 2024 Çarşamba - 11:48 Böcek ısırmalarına dikkat Böcek ısırmalarının yaz aylarında arttığını aktaran Özel Ümit Batıkent Hastanesi Acil Uzmanı Dr. Ünal Tetik, bu tür durumlarda yapılması gerekenleri anlattı. Yaz aylarında daha bol ve açık giyinilmesinden, park ve deniz gibi ortamlara daha çok gidildiğinden haşerelere ve böceklere daha çok maruz kalındığını aktaran Dr. Tetik, “İlerleyen saatlerde ısırılan bölgede kızarıklık artıyorsa ve ilerliyorsa bir hekime başvurulmalıdır” dedi. Son yıllarda böcek ısırıklarından kaynaklanan çok ciddi yaralanmaların meydana geldiğine tanık olduğunu ifade eden tetik, “Bunlar ilk başta çok basit bir sinek gibi algılansa da sonrasında ciddi ödemlere hatta tüm bacağı tutan bağ dokusu iltihaplarına yol açabilir.” şeklinde konuştu. Bu nedenle son zamanlarda böcek ısırığı gibi görünen basit tablolarda yoğun bakıma kadar gidebilen durumlarla karşılaşabildiklerini belirten Dr. Ünal Tetik, “Böcekler zaman içinde değişim gösterdiğinden sahip oldukları enzimler ve toksinler farklılaşmaktadır ve insanlar üzerinde farklı etkilere yol açabilmektedir.” dedi. “Dezenfekte edilmeli” Böcek ısırıkları sonrası ısırılan bölgenin iyi bir şekilde temizlenmesi gerektiğini belirten Tetik, “Çünkü derimiz bizi enfeksiyonlara karşı koruyan bir tabakadır, bu tabaka bozulduğu zaman içine pek çok yerden mikrop girerek, bu bölgede ciddi enfeksiyonlara yol açabilmektedir. Bunlardan en önemlilerinden biri de yaz aylarında karşılaştığımız böcek ısırmalarıdır” diye konuştu. Doku bütünlüğü bozulduğunda vücudun enfeksiyona açık hale gelindiğini aktaran Dr. Ünal Tetik, “O bölgenin mutlaka kolonya veya elinizde varsa antiseptik bir solüsyonla temizlenmesi gerekir” dedi. “Yılan ve akrep sokmalarına da dikkat” Yaz aylarında çok sıcaklarla birlikte yılan sokması ve zehirlenmeleri vakaları ile de karşılaştıklarını dile getiren Dr. Tetik, “Eskişehir’de eskiye oranla daha çok miktarda akrep sokmaları ile de karşılaşabilmekteyiz. Yılan ya da akrep sokması durumunda hiç beklemeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerekiyor” ifadelerini kullandı.