SAĞLIK
23 Eylül 2024 Pazartesi - 17:08 En sık belirtisi unutkanlık DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Burcu Polat, “Türkiye artık genç bir ülke değil. Alzheimer hastalığının 65 yaş üzerinde görülme oranı yüzde 5’lerde iken, 90’lı yaşlarda bu yüzde 40’lara çıkmaktadır. Alzheimer hastalığının bir bunama (demans) sendromu olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Burcu Polat, “Beyinde sinsi bir şekilde başlar ve başta bellek fonksiyonları olmak üzere birçok kognitif (bilişsel) fonksiyonda ilerleyici kayıplara yol açar. Alzheimer hastalığı, en sık görülen bunama tipidir ve tüm demansların yaklaşık yüzde 60-70’ini oluşturur. Beyinde bazı maddelerin birikmesi sonucunda, sinir hücreleri arası bağlantıların giderek tahrip olması ile karakterizedir. Zamanla sinir hücreleri fonksiyonunu tamamen kaybeder ve beyinde küçülme meydana gelir. Bu sürecin, belirtileri ortaya çıkmadan 15-20 yıl kadar önce başladığı bilinmektedir” dedi. Unutkanlığın Alzheimer hastalığının en sık bilinen belirtisi olduğunu ifade eden Polat, konuşma bozukluğu, davranış ve muhakeme sorunları gibi başka belirtilerin de gözlendiğini söyledi. Her unutkanlığın bunama olarak adlandırılmaması gerektiğini vurgulayan Polat, unutkanlıklara bunama denilebilmesi için hastaların günlük yaşam faaliyetlerini etkileyecek veya bozacak düzeyde şiddetli olmalı gerektiğini dile getirdi. Erken teşhisin önemi Erken teşhisin de önemine değinen Burcu Polat, “Günümüzde bazı maddelerin kanda izini sürerek Alzheimer hastalığı hakkında bazı öngörüler kazanmış bulunmaktayız. Ancak bu henüz çok yeni bir gelişme ve ilerleyen çalışmalarla desteklenmesi gerekli. Amaçlanan şey parmak ucundan alınan kan ile doğru tahmin ve takipleri yapabilmek. Bu açıdan umut verici bir döneme girdik diyebiliriz. Erken teşhis ile hasta ve yakınlarına doğru tıbbi yaklaşımın sağlanması ve ayrıca ortaya çıkabilecek yasal süreçleri yönetmek açısından yardım edilmesi mümkün olabilir. Şu an için Alzheimer hastalığının çok erken dönemlerinde yakalanan vakalarda ilerleme yavaşlatılabiliyor. Ancak hastalığın tamamen yok edilmesi mümkün gözükmemektedir” şeklinde konuştu. Genetik yatkınlık Genetik yatkınlığın önemli olduğunu ancak tek başına nadiren bir sebep olabileceğini dile getiren Polat, “Yaşlanmanın kendisi (özellikle 65 yaş üstü grup) bunama için başlıca önemli bir risk faktörüdür. Ülkemizdeki verilere göre yaşlı nüfus oranı 2023 itibariyle yüzde 10.2’dir. Yani Türkiye artık genç bir ülke değil. Alzheimer hastalığının 65 yaş üzerinde görülme oranı yüzde 5’lerde iken, 90’lı yaşlarda bu yüzde 40’lara çıkmaktadır. Diğer risk faktörleri ise; düşük eğitim seviyesi, hipertansiyon, diyabet, işitme bozuklukları, obezite, sigara, depresyon, fiziksel inaktivite, zayıf sosyal ilişkiler, hava kirliliği, aşırı alkol tüketimi ve kafa travmasıdır. Ülkemizde sosyoekonomik hayatın ve sağlık politikalarının bu verilere göre şekillenmesi gereklidir” dedi.
23 Eylül 2024 Pazartesi - 16:17 Sağlık taramalarına aman dikkat Türkiye’de Ulusal Engelli Veri Sistemi’nde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısının 2 buçuk milyon olduğunu belirten ve bunların yaklaşık 180 bininin ise işitme engeline sahip olduğunu vurgulayan Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Her yıl yaklaşık 1 milyon 100 bine yakın bebek doğmakta ve her bin bebekten 2 veya 3’ü ileri derece işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Engellilikten korumak amacıyla yapılan çalışmaların en önemlisi sağlık taramalarıdır" dedi. Kocaeli Şehir Hastanesi’nde görevli Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Uluslararası İşitme Engelliler Haftası" kapsamında bilgilendirmelerde bulundu. Konuya ilişkin açıklama yapan Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Dünya İşitme Engelliler Federasyonu (WFD) ve ulusal dernekleri ile bağlı kuruluşları tarafından eylül ayının son haftası Uluslararası İşitme Engelliler Haftası olarak ilan edilmiştir. Bu etkinlik işitme engellilerin haklarına sahip çıkmak ve yaşadıkları zorluklara farkındalık meydana getirmek, kullandıkları ulusal işaret dillerinin statüsünü geliştirmek, onların eğitime ve bilgi teknolojilerine erişimlerini iyileştirmek amacıyla düzenlenmektedir" diye konuştu. Türkiye’de Ulusal Engelli Veri Sistemi’nde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısının 2 buçuk milyon olduğunu belirten ve bunların yaklaşık 180 bininin ise işitme engeline sahip olduğunu vurgulayan Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Her yıl yaklaşık 1 milyon 100 bine yakın bebek doğmakta ve her bin bebekten 2 veya 3’ü ileri derece işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Bunların yaklaşık bin 800 kadarı ise koklear implant diğer bir adıyla biyonik kulak ya da beyin sapı implantından fayda görecek işitme kaybı hastalarıdır. Dünya Sağlık Örgütü ise işitme kaybına yol açan faktörlerin yüzde 50’sinin önlenebilir olduğunu bildirmektedir. Engellilikten korumak amacıyla yapılan çalışmaların en önemlisi sağlık taramalarıdır. Bu nedenle tüm çocuklarımızın ülkemizde de 2008 yılından beri uygulanmakta olan yenidoğan döneminde ve okul çağında işitme taramalarından geçmesi son derece önemlidir. Çünkü Yenidoğan İşitme Tarama Programı ile doğan her bebeğin ilk 1 ay da tarama testlerini tamamlanmakta, ilk 3 ayda işitme kayıplı bebeklerin tanılarını konulabilmektedir. 6 ayda ise işitme kaybı tanısı almış cihaz ihtiyacı olan bebeklerimizin cihazlanmalarını ve rehabilitasyonlarını sağlayarak topluma sağlıklı bireyler kazandırabiliriz. Bu nedenle sağlık taramalarımızı ihmal etmeyelim" şeklinde konuştu.
Kışlık konserve hazırlayanlar dikkat: "Yanlış yapılması ölümle sonuçlanabilir"
31 Ağustos 2024 Cumartesi - 10:25 Kışlık konserve hazırlayanlar dikkat: "Yanlış yapılması ölümle sonuçlanabilir" Kışlık konserve yiyecekleri hazırlıkları yapanlar için uyarılarda bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, uygun sürede ve sıcaklıkta pişirilmeden kapatılan konservelerin önemli rahatsızlıklara yol açabileceğini söyledi. Ağustos ayının bitmesiyle birlikte vatandaşlar kışlık konserveler hazırlamaya başladı. Taze sebze ve meyveleri kış boyunca tüketmek için konserve ve turşular yapmaya başlayan vatandaşlara uyarılarda bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, gıdaların, uygun sürede ve sıcaklıkta pişirilmeden konservelenmesinin ölümle sonuçlanabileceğini belirtti. Dr. Sarıkaya, besinlerin türlerine göre, belirli sürede uygun ısıl işleme tabii tutulması gerektiğini söyledi. Paslı ya da paslanabilecek malzemelerden yapılmış kapaklarda mikrop üreme özelliğinin yüksek olduğunu kaydeden Dr. Sarıkaya, cam kavanozların 15-20 dakika kaynatılarak sterilize edilmesi gerektiğini ve kapakların her konserve yapımında yenilenmesi gerektiğini söyledi. “Ölümle sonuçlanabilecek rahatsızlıklara yol açabilir” Zehirlenmelerin önlenmesi için yapılması gereken hususlarla ilgili konuşan Dr. Sarıkaya, “Daha çok konserve besinlerle bulaşan ve ‘clostridium botulinum’ adlı bakterinin toksini ile oluşan, şiddetli gıda zehirlenmelerinin genellikle uygun sürede ve sıcaklıkta pişirilmeden kapatılan, evde hazırlanmış konservelerden kaynaklandığı bilinmektedir. Bu zehirlenme dünyada bilinen en güçlü zehirlenmelerden biridir ve ölümle sonuçlanabilecek rahatsızlıklara yol açabilir. Ev şartlarında yapılan konservelerde riskin yok edilebilmesi için besinler türlerine göre, belirli sürede uygun ısıl işleme tabii tutulmalıdır. Botulizm toksini 80 derecede 10-30 dakika, 100 derecede ise 10 dakika kaynatılarak tahrip edilebilmesine rağmen, uygun olmayan şartlarda saklanan besinlerde yeniden üreyebilir. Ev yapımı konserve yaparken yiyeceklerin iyice yıkanması, dengeli tuz oranı ve hijyenik şartların sağlanması, sağlığımızı korumamız açısından önem arz etmektedir” dedi. “Cam kavanozlar 15-20 dakika kaynatılarak sterilize edilmelidir” Cam kavanozların sterilize edilerek kullanılması gerektiğini kaydeden Sarıkaya, “Paslı ya da paslanabilecek malzemelerden yapılmış kapaklarda mikrop üreme özelliği yüksektir. Bu nedenle konserve yapımında ısıya dayanıklı cam kaplar ve paslanmaz kapaklar kullanılmalıdır. Kullanılmadan önce mutlaka cam kavanozlar 15-20 dakika kaynatılarak sterilize edilmelidir. Kapaklar her konserve yapımında yenilenmelidir. Konservenin kapağına dikkat edilmesi gerekir. Kabarma, bombeleşme varsa bu clostridium botulinum adlı bakterinin ürediğini gösterir ve asla tüketilmemelidir. Kapak eğer sızdırmışsa, küflenme varsa kesinlikle bu konservenin de tadına bile bakılmamalıdır” diye konuştu. “Sağlıklı beslenelim derken sağlığımızdan olmamaya hijyen kurallarına uymaya azami özen gösterelim” Zehirlenme belirtilerinin yaşanması üzerine sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini söyleyen Sarıkaya, “Konserve ürünlerin tüketiminden 12 saat sonra zehirlenme belirtileri görülmeye başlanır. Bulantı, kusma, çift görme, ishal, kabızlık, tansiyon düşüklüğü, vücutta şişme ve solunum problemi gibi belirtiler konserve zehirlenmelerinin başlıca semptomları içinde kendini gösterir. Bu belirtilerin ortaya çıkması sonrasında en yakın sağlık kuruluşuna başvurmamız gerekiyor, bulantı ve kusma nedeni ile vücudun kaybettiği sıvı kaybının yerine konmasına hassasiyet göstermemiz önemli. Sağlıklı beslenelim derken sağlığımızdan olmamaya hijyen kurallarına uymaya azami özen gösterelim. Sağlıklı günler dilerim” şeklinde konuştu.
Sabahları yorgun uyanıyorsanız sebebi fibromiyalji olabilir
31 Ağustos 2024 Cumartesi - 10:19 Sabahları yorgun uyanıyorsanız sebebi fibromiyalji olabilir Fibromiyaljinin, vücutta yaygın kas ağrıları, gezici ağrılar, uyku bozuklukları, depresyon ve sürekli yorgunluk gibi belirtilerle kendini gösteren kronik bir rahatsızlık olduğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Figen Lokumcu, “Bu hastalıkta sabahları yorgun uyanma, en belirgin semptomlardan biridir” dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi’nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Figen Lokumcu, fibromiyalji hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Fibromiyaljinin tanımını yapan Uzm. Dr. Lokumcu, “Fibromiyalji, vücutta yaygın kas ağrıları, gezici ağrılar, uyku bozuklukları, depresyon ve sürekli yorgunluk gibi belirtilerle kendini gösteren kronik bir rahatsızlıktır” dedi. Uzm. Dr. Lokumcu, “Bu hastalıkta sabahları yorgun uyanma, en belirgin semptomlardan biridir ve birçok hasta, ‘Üzerimden kamyon geçmiş gibi hissediyorum’ şeklinde durumu ifade etmektedir” diye konuştu. “30-50 yaş arası kadınlarda daha sık görülür” Fibromiyaljinin her yaştan bireyi etkileyebilse de genellikle 30-50 yaş arası kadınlarda daha sık görüldüğünü söyleyen Uzm. Dr. Lokumcu, “Bu hastalık, sadece fiziksel olarak değil, duygusal ve zihinsel olarak da hastaları etkileyerek yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Ancak, her hastalıkta olduğu gibi fibromiyaljide de erken tanı ve tedavi büyük önem taşır. Erken teşhis, hastanın hayat kalitesini artırabilir ve semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir” şeklinde konuştu. “Fizik tedavi uygulanabilir” Fibromiyalji tedavisinde birçok farklı yaklaşımın bulunduğunu belirten Uzm. Dr. Lokumcu, “Hastaların yaşam kalitesini artırmak için fizik tedavi, psikolojik destek, diyet düzenlemeleri ve ilaç tedavisi en yaygın yöntemlerdir. Bunların yanı sıra, günümüzde tamamlayıcı ve destekleyici tedavi yöntemleri de etkili sonuçlar vermektedir. Nöral terapi, ozon tedavisi ve glutatyon tedavisi gibi yaklaşımlar, hastaların yaşam kalitesini artırarak semptomların hafiflemesine katkıda bulunabilir” dedi. “Erken tanının önemi” Erken tanının öneminden bahseden Uzm. Dr. Lokumcu, “Eğer siz de sabahları yorgun uyanıyor, vücut genelinde ağrılar hissediyor ve yaşam kalitenizin düştüğünü düşünüyorsanız, uzman hekime danışmalısınız. Erken tanı ve uygun tedavi ile fibromiyaljinin olumsuz etkilerini en aza indirmeniz mümkündür” ifadelerini kullandı.
Niğde’de şehit ailelerine özel sağlık hizmeti
31 Ağustos 2024 Cumartesi - 10:12 Niğde’de şehit ailelerine özel sağlık hizmeti Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi şehit ailelerine özel hizmet başlattı. Hayata geçirilecek proje ile sağlık ekipleri, belirli periyotlarda şehit ailelerini evlerinde ziyaret ederek sağlık kontrollerini gerçekleştirecek. Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi; ’Şehitlerimizin emanetlerine saygı, hürmet ve sağlıkla’ projesi ile şehitlerin emaneti olan ailelerine özel sağlık hizmeti başlattı. Proje çerçevesinde, Niğde Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesindeki sağlık ekibi belli periyotlarda şehit ailelerini ziyaret edecek, sağlık kontrollerini gerçekleştirecek, gerekli durumlarda uzman hekimlere yönlendirme yapacak. Niğde Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gazi ve Şehit Yakını Birimi’nin koordinesinde yürütülen projeyle, şehit ailelerinin sağlık durumlarının yakından takip edilmesi ve ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerini en hızlı ve etkin şekilde sunmak hedefleniyor. Hastane tarafından yapılan açıklamada; "Şehitlerimizin aziz hatıralarına sahip çıkmak ve onların emanetlerine en iyi şekilde sağlık hizmeti sunmak istiyoruz. Vatan uğruna canlarını feda eden, milletimizin güvenliği ve huzuru için şehit düşen kahramanlarımızın geride bıraktıkları en değerli emanetleri aileleridir. Sağlık çalışanları olarak onların bu fedakarlıklarını asla unutmayacak ve her daim minnetle anacağız. Şehitlerimizin aziz hatıralarına sahip çıkmak ve ailelerine destek olmak, sağlık ordumuz için kutsal bir görevdir" ifadelerine yer verildi.
Yaz aylarında adet döngüsünü düzenlemek için bunları yapın
31 Ağustos 2024 Cumartesi - 09:39 Yaz aylarında adet döngüsünü düzenlemek için bunları yapın Yaz aylarında sıcak hava, tatil planları ve değişen yaşam alışkanlıkları, kadınların adet döngülerini etkileyebiliyor. Çakmak Erdem Hastahanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Matanat Chankaya, sıcak havalarda ve mevsim geçişlerinde adet döngüsünü düzenlemenin yollarını açıklayarak, kadınların bu dönemde daha rahat bir süreç geçirmelerine yardımcı olacak bilgiler verdi. İlk olarak, sıcak hava ve artan nem, vücut ısısını etkileyebilir ve bu durum hormon dengesizliklerine yol açabilir. Yeterli su tüketimi, vücudun sıvı dengesini koruyarak, adet döngüsünün düzenlenmesine yardımcı olabilir. Yaz aylarında bol su içmenin vücudun sıcaklığa adaptasyonunu destekleyeceğini ve hormonal dengeyi koruyacağını belirten Op. Dr. Matanat Chankaya, şöyle konuştu: “Ayrıca, dengeli bir diyetle birlikte vitamin ve mineral alımına özen göstermek de hormon dengesini sağlamada önemli bir rol oynar. Yaz mevsiminde artan fiziksel aktivite, hem genel sağlık hem de adet döngüsü üzerinde olumlu etkiler yapabilir. Düzenli egzersiz yapmak, hormon seviyelerini düzenler ve stresle başa çıkmanıza yardımcı olur. Yaz aylarında aktif kalmak, hormonal dengeyi destekler ve adet döngüsünün düzenlenmesine katkıda bulunur. Egzersiz, aynı zamanda stres seviyelerini azaltarak genel iyilik halinizi artırır.” “Uyku düzeni hormonal dengeyi destekler” Yeterli uykunun hormonal dengeyi korumak için kritik öneme sahip olduğunu ifade eden Op. Dr. Matanat Chankaya, “Uykusuzluk veya düzensiz uyku, adet döngüsünde değişkenlik ve düzensizliklere yol açabilir. Yaz aylarında uyku düzeninize dikkat etmek, vücudunuzun doğal ritmini korumanıza yardımcı olur ve hormonal dengeyi destekler” dedi. Tatiller ve sosyal etkinlikler sırasında sıkça karşılaşılan alkol tüketiminin de hormon seviyelerini etkileyip adet döngüsünde düzensizliklere neden olduğunu belirten Op. Dr. Matanat Chankaya, alkol tüketiminin sınırlandırılmasının adet döngüsünün düzenlenmesinde ve genel sağlığın korunmasında önemli olduğunu vurguladı. “Stres yönetimi önemli” Op. Dr.Matanat Chankaya, “Sıcak havalarda ve mevsim geçişlerine bağlı olarak stres seviyeleri artabilir. Stres, adet döngüsünü etkileyen önemli bir faktördür. Stres yönetimi teknikleri, meditasyon ve rahatlama egzersizleri, hormonal dengenin korunmasına yardımcı olabilir. Stresle başa çıkmak için çeşitli rahatlama tekniklerini kullanmak, adet döngüsünün düzenlenmesine ve genel sağlığınızın iyileşmesine yardımcı olabilir” önerilerinde bulundu. Op. Dr. Matanat Chankaya, “Yaz aylarında adet döngünüzü düzenlemek için su tüketiminize dikkat edin, düzenli egzersiz yapın, uyku düzeninizi koruyun, alkol tüketiminizi sınırlayın ve stres yönetimi tekniklerini uygulayın. Bu basit ama etkili stratejiler, yaz mevsiminde adet döngünüzü sağlıklı bir şekilde düzenlemenize yardımcı olabilir” diyerek kadınlara önemli tavsiyeler verdi.
Develi ilçesinde sunulan sağlık hizmetleri yerinde değerlendirildi
30 Ağustos 2024 Cuma - 14:41 Develi ilçesinde sunulan sağlık hizmetleri yerinde değerlendirildi İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Erşan; beraberindeki İl Sağlık Müdürlüğü yöneticileri ve ilgili birim sorumlularıyla Develi’de sunulan sağlık hizmetlerini yerinde değerlendirdi. Müdürlük ekipleri saha ziyaretleri yaparak değerlendirme raporunu hazırlarken, İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Erşan da İlçe Sağlık Müdürlüğü, 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonları ve Develi Dr. Ekrem Karakaya Devlet Hastanesi’ne çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Ziyaretleri sırasında hizmet alanlarını dolaşarak görevi başındaki sağlık personelini istek ve önerilerini dinleyen Erşan, tedavi gören hastaları da ziyaret ederek geçmiş olsun temennilerini iletti. Gün boyu süren saha ziyaretlerinin ardından hazırlanan değerlendirme raporu, İl Sağlık Müdürü Erşan başkanlığında düzenlenen toplantıda sunum eşliğinde incelenerek ilçenin ihtiyaçları hakkında istişarelerde bulunuldu. Toplantının sonunda ilçede sunulan sağlık hizmetleri hakkında genel bir değerlendirme yapan İl Sağlık Müdürü Erşan; "Müdürlük olarak ilimizde sunulan sağlık hizmetleri ile ilgili her türlü işleyişi yakından takip ediyoruz. Bu bağlamda değerlendirmeler için bugün de Develi ilçemizdeydik. İlçemizdeki tüm sağlık hizmetlerini yerinde değerlendirerek daha kaliteli ve etkin sunmak adına neler yapabileceğimizi istişare ettik. Develi Başhekimimiz Op. Dr. Fatih Demir başta olmak üzere hastane yönetimine ve değerli sağlık çalışanlarımıza gayretli çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum" dedi.
Kalp kapakçığı değiştirildi 2 günde taburcu edildi
30 Ağustos 2024 Cuma - 14:40 Kalp kapakçığı değiştirildi 2 günde taburcu edildi ‘Tricvalve’ işlemiyle kasıktan girilerek, kalp kapakçığı değiştirilen 78 yaşındaki kalp hastası kadın, 2 günde sağlığına yeniden kavuştu. Başkent’te kalp kapağı rahatsızlığı bulunan ve ileri yaşı nedeniyle ameliyatı riskli olan 78 yaşındaki kadın hasta, ’Tricvalve’ işlemiyle kısa sürede sağlığına kavuştu. Kasık bölgesinden vücuduna sokulan iğne yardımıyla kalp kapağı değiştirilen hastayı, Kardiyoloji ve Yapısal Kalp Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Erdoğan İlkay tedavi etti. Türkiye’de ilklerden Türkiye’de ilk 5 vaka arasına giren yöntemi uygulayan İlkay, karnın alt bölgesinden gelen toplardamarla, üst bölgesinden kanı toplayan ’Vena Cava Superior’ denilen, göğüs ve karındaki en büyük toplardamara yeni kapak yerleştirilmesi işlemini gerçekleştirdi. Kalpteki kanın doğru yönde akmasını sağlayan dört kapaktan biri olan Mitral kalp kapağı daha önce değiştirilen kadın hasta, aynı şikayetlerin Triküspid kapakta da görülmesiyle tedaviye alındı. Girişimsel Kardiyoloji ve Yapısal Kalp Hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Prof. Dr. Erdoğan İlkay ve Doç. Dr. Ersin Sarıçam, hastanın tedavisini üstlendi. Doktorlar, Türkiye’de yeni uygulanmaya başlayan ’Tricvalve’ işlemine başvurdu. Bu yöntemle, hastanın kasık bölgesinden vücuduna iğne sokularak, karından geçip, kalbe ulaşan toplardamarda yer alan kalp kapağı değiştirildi. Başarılı geçen müdahale sonrası, hasta 2 gün içerisinde sağlığına kavuşarak hastaneden taburcu edildi. Riskli ameliyat göze alınmadı İlkay, hastanın kalbinin sağ tarafındaki kapakta ileri derecede kaçak olduğunu belirterek, "Buna Triküspid kapak kaçağı diyoruz. Diğer kapak kaçaklarında veya kapak darlıklarında kasıktan girerek Mitral kapak değişimlerini yıllardır yapıyoruz. Fakat sağ kalpte olan bu Triküspid kapak kaçaklarında cerrahi işlem dışında ne yazık ki ciddi bir alternatifimiz yoktu. Çünkü TriClip (ameliyatsız kalp kapak tamiri) dediğimiz işlem de Triküspid kapakta, Mitral kapaktaki gibi iyi sonuçlar vermiyor. Cerrahi alternatifi olmayan hastalar da sürekli şişkinlik, ödem, asit dediğimiz karında sıvı birikimi, bacaklarda ileri derecede ödemle yaşamlarını sürdürmek zorunda kalıyorlardı. Fakat bu tedavi, yaklaşık 2 yıldır uygulanan ve sonuçlarının klinik düzelme sağladığı gösterilmiş bir tedavi. Ülkemizde de 5’inci veya 6’ncı vaka olarak hastamıza yapıldı. Karnın alt bölgesinden gelen toplardamarla, üst bölgesinden kanı toplayan ’Vena Cava Superior’ denilen göğüs ve karındaki en büyük toplardamara, yeni kapak yerleştirilmesi işlemini gerçekleştirdik. Bu da göğüsten açmadan, kasık yoluyla yapılması yöntemine dayanıyor. Bu şekilde kalbin sağ tarafından geriye doğru olan kaçak, üst tarafa veya vücudun alt tarafına, geriye doğru kaçması engelleniyor" diye konuştu.