SAĞLIK
Marmaris yeni devlet hastanesine kavuştu 23 Eylül 2024 Pazartesi - 14:03:07 Muğla’nın Marmaris ilçesindeki yeni devlet hastanesi poliklinik ve acil servis hizmetleri bugün sabah itibarıyla hizmet vermeye başladı. Mevcut durumdaki önceki hastanede ise iki hafta boyunca acil servis hizmetlerinin devam edeceği bildirildi. Marmaris, Beldibi Mahallesi’nde yapılan 125 yataklı ve 200 yatak kapasitesine sahip devlet hastanesinin ilk mesai gününde, Marmaris Kaymakamı Nurullah Kaya, Marmaris Belediye Başkanı Acar Ünlü, İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Burak Mülayim, İlçe Sağlık Müdürü Dr. İmran İnce, Hastane Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Bulut’a hayırlı olsun ziyareti yaparak hastaneyi gezdi. Sağlık Bakanlığı tarafından 11 Kasım 2019 tarihinde ihalesi yapılan Marmaris 125 Yataklı Devlet Hastanesi’nin kabulü yapılarak Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından onaylanmıştı. 2020 yılında yapımına başlanan Yeni hizmet binası bodrum kat + zemin kat + 5 normal kattan oluşuyor. Hastanenin konferans salonunda bir konuşma yapan Başhekim Doç. Dr. Mustafa Bulut, yeni hastane hakkında bilgi verdi. Bulut, “Yataklı servislerimiz, yoğun bakımlar, laboratuvar ve acil servis hizmetleri mevcut binada bir süre daha hizmet vermeye devam edecek. 26 Eylül 2024 tarihinde bilgisayarlı tomografi cihazının taşınmasına başlanacak, tahminen 5 gün içinde demontaj ve montaj işlemleri tamamlanacaktır. Bu süre zarfında, mevcut binada devam eden tüm birimlerin (yoğun bakım ve tüm yataklı servisler gibi) yeni hizmet binasına taşınması planlanmaktadır” dedi. Marmaris Kaymakamı Nurullah Kaya ise yaptığı konuşmada, “Marmarislilerin ve gelen misafirlerimizin en iyi şekilde sağlık hizmeti alacağı medarı iftihar bir kurumumuzu bugün buraya taşımış olduk. Peyderpey bir hafta, on beş gün daha taşımalarımız devam edecek. Ama bugün itibarıyla ilk hastalarımızı almaya başladık. Bu arada Başhekimimizi ziyarete geldik. 9 bin metrekareden 34 bin metrekareye çıkan bir hizmet alanımız var. Dolayısıyla yakın zamanda personel sayımızı da bu oranda artırmış olacağız ve birçok ilçe hastanesinin verebildiği hizmetleri burada sunmaya başlayacağız. 95 yılında eski hastanemizde başlayan süreç, 2014 yılı sonu itibarıyla Beldibi’ndeki yeni binamızda faaliyete başlamış oldu. Bu 5 yıllık çalışma süresince Sağlık Bakanlığımız, Cumhurbaşkanlığımız, Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyelerimiz ve valiliğimizle çok güzel bir entegrasyon içerisinde bu hizmeti Marmaris’e kazandırdık. Ben emeği geçen, bu çalışmaya sahip çıkan ve destekleyen tüm büyüklerimize, değerli mesai arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. ‘Eski hastane binası yeni hükümet konağı olacak’ Yeni Devlet Hastanesi’nin hizmete açılmasıyla birlikte, ilçede farklı bir noktada hizmet veren Diş Kliniği de hastane bünyesine taşınarak, Beldibi binasında hizmet vermeye başladı. Mevcut hastanede devam eden acil servis ve yataklı tedavi hizmetlerinin, tomografi cihazlarının taşınma sürecinin ardından, buraa hazırlanan proje kapsamında ilçedeki kurumların bir arada olacağı Hükümet Konağı yapılması planlanıyor.
23 Eylül 2024 Pazartesi - 13:31 “Alzheimer’ın en erken belirtisi unutkanlık” Nöroloji Uzmanı Dr. Abdurrahman Akbaş, Alzheimer’ın en erken belirtisinin ‘unutkanlık’ olduğunu söyledi. Liv Hospital Samsun Nöroloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Abdurrahman Akbaş, Alzheimer’ın en erken belirtisinin unutkanlık olduğunu söyledi. Toplumdaki yaş ortalamasının artması sonucunda nüfus artışına paralel olarak nörolojik hastalıkların da giderek yaygınlaştığına dikkat çeken Uzm. Dr. Akbaş, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü nedeniyle bilgilendirmede bulundu. “Alzheimer’ın en erken belirtisi unutkanlık” Alzheimer’ın beyin hücrelerinde azalma, hücreler arası bağlantıların bozulması ve bazı zararlı metabolik atıkların birikmesi ile oluştuğunu aktaran Uzm. Dr. Abdurrahman Akbaş, "En erken belirtiler hafıza ile ilgili olan unutkanlık, kişilik ve davranış değişiklikleri, öğrenme ve plan yapmada zorluk, yön bulmada güçlük, şüphecilik, uyku, yeme ve tuvalet alışkanlıklarında değişim, geç evrede yürüme güçlüğü, yutma güçlüğü ve kilo kaybıdır. Yaş ve genetik yatkınlık en büyük risk faktörleridir. Hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, sigara, alkol, şeker, yetersiz fiziksel aktivite hastalığın oluşumunu 3 kat artırır. Risk faktörlerinin tedavi edilmesi, sebze ve meyve, balık tüketimini arttırma, yağlı yiyeceklerden kaçınmak, yeni şeyler öğrenmeyi artırmak gerekir" dedi. “Psikolojik destek önemli” Hasta yakınlarını bilinçlendirmenin ve erken görüntüleme yöntemlerinin hastalıkla mücadelede önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Akbaş, "Çoğu durumda hastalar kadar yakınları da hastalıkların getirdikleri zorluklarla yıpranır, bu nedenle onlara da psikolojik destek gerekir. Halen ülkemizde Alzheimer hastaları ve yakınlarının yaşam stillerini artıracak donanımlı daha fazla merkeze ihtiyaç vardır" diye konuştu.
23 Eylül 2024 Pazartesi - 12:53 Göz sağlığı okul başarısını etkiliyor Gaziantep Özel Anka Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Erdal Kaydu, göz sağlığının çocukların okul başarısında önemli bir etken olduğuna dikkat çekti. Ebeveynlerin bu konuda dikkatli olması gerektiğini söyleyen Dr. Kaydu, erken teşhis edilen göz sorunlarının, basit müdahale ve önlemlerle çözülebildiğini belirtti. Gaziantep Özel Anka Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Erdal Kaydu, göz sağlının okul çağındaki çocuklarda başarıyı etkileyen önemli bir konu olduğunu belirterek, aileleri çocuklarını düzenli göz muayenesine götürmeleri gerektiği konusunda uyardı. Çocukların göz sağlığının eğitim başarısı üzerindeki etkisinin büyük olduğuna dikkat çeken Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Erdal Kaydu, “Göz sağlığı, çocukların öğrenme sürecinde temel etken. Net göremeyen çocuklar, tahtadaki yazıları seçemeyebilir, kitapları okumakta zorlanabilir ve derslere odaklanmakta güçlük çekebilir. Bu aşamada hem anne babaların hem de öğretmenlerin dikkati çok önemli. Çocuklar genellikle görme problemlerini fark edemez veya bunu ifade edemezler. Ancak sık sık baş ağrısı, gözlerini kısarak bakma, tahtadaki yazıları görememe, kitap okurken zorlanma gibi belirtiler göz problemlerinin işareti olabilir. Bu tür belirtiler gözlemlendiğinde vakit kaybetmeden bir göz hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Erken teşhis edilen göz sorunları, basit müdahale ve önlemlerle çözülebilir ve çocuğun hem sosyal hem de öğrenim hayatı olumsuz etkilenmez” dedi. Göz taramalarının, çocukların gelecekteki başarıları için hayati öneme sahip olduğunu dile getiren Dr. Kaydu, “Göz tembelliği, şaşılık, miyop, hipermetrop ve astigmat çocuklarda en sık görülen sorunlar. Bu sorunların erken tanısı büyük önem taşıyor” diye konuştu.
23 Eylül 2024 Pazartesi - 12:43 Özellikle hastanelerde kullanılan çağrı cihazları olumsuz durumların önüne geçmek için kullanılıyor Lübnan’da Hizbullah üyelerine yönelik düzenlenen saldırının ardından gündem olan çağrı cihazları, Türkiye’de uzun süredir özellikle hastanelerde meydana gelebilecek olumsuz durumların önüne geçilmesi için sağlık personelleri tarafından kullanılıyor. Geçtiğimiz günlerde Lübnan’da Hizbullah üyeleri tarafından kullanılan çağrı cihazlarının patlatılmasının ardından bu tür teknolojik aletlerin güvenilirliği tartışmalara neden oldu. Türkiye’de de birçok alanda kullanılan bu cihazlar, özellikle sağlık sektöründe aktif olarak kullanılıyor. Cep telefonlarının kullanımı sırasında kapsama alanı dışında kalması gibi olumsuz durumları ortadan kaldırmak için kullanılan bu cihazlar, sağlıkta şiddet, acil müdahale, çocuk veya bebek kaçırma ya da yangın gibi özel senaryolarda alarm veriyor. Özel Ankara Ortadoğu Hastanesinde Acil Servis Sorumlu Hemşiresi olan Halil Pak, çağrı cihazlarının hastanelerde neden ve ne için kullanıldığını anlattı. Pak, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, çağrı cihazlarının temel anlamda iletişim aracı olarak kullanıldığını belirterek, “Hastanemizde bazı özel durumlarda ilgili kişilere hızlıca ve onların görevlerini gerektiği şekilde yapması için kullanılan bir uyarı sistemidir. Hastanemizde daha önceden çalışılmış dört tane senaryomuz var. Bu senaryolarımız sağlık çalışanına şiddet, hayati öneme haiz hastaya müdahale, hastane içerisinden bebek veya çocuk kaçırma ve yangın olarak ön plana çıkıyor. Bu gibi bu dört özel senaryo için hastanemizin daha önceden belirlediği bazı senaryolarımız var ve bu senaryolarda görevlendirilen personeller var” diye konuştu. Çağrı cihazlarına hastane dahili telefonları tarafından kullanılan özel numaralarla santral sistemi üzerinden otomatik olarak alarm gönderildiğini ve bu alarmların hangi alana ait olduğuna dair bilgilendirme mesajı atıldığını dile getiren Pak, “Daha önceden görevlendirilmiş ve görevlerini bilen personeller hızlıca o bölgeye intikal ediyorlar ve yanlarında gerekirse gerekli ekipmanlarını da yanlarına alarak bölgeye intikal ediyorlar” ifadelerine yer verdi. Pak, cep telefonlarının kullanımı sırasında kapsama alanı dışında kalması gibi olumsuz durumların aşılması için kullanılan çağrı cihazları sayesinde kodun direkt ilgili personele gönderildiğini ve bu sayede hastane içerisinde yaşanabilecek herhangi bir panik ve kaos ortamının önüne geçildiğini kaydetti. Hastane bünyesine katılan personelin ilk olarak çağrı cihazına dair temel intibak eğitimi aldığını kaydeden Pak, önceden hazırlanmış olan senaryolarla personelin tecrübeli hale geldiğini sözlerine ekledi. Lübnan’da çağrı cihazları üzerinden düzenlenen silahlı saldırının ardından çağrı cihazları kullanımında herhangi bir korku yaşamadıklarına dikkati çeken Pak, “Bizim öyle bir korkumuz olmadı. Biz normal görevimizi yapıyoruz. Bu çağrı cihazını bizim nöbetçi kadrolarımız birbirine teslim eder, alır çünkü çok önemli bizim için bu çağrı cihazı. Bizim en önemli görevlerimizden birisi anıda müdahale etmek adına bizim öyle bir korkumuz olmadı. Biz vazifemize aynen devam ediyoruz. Bizim öyle bir korkumuz yok” şeklinde konuştu.
Kartal’da doktorlar ve hastane personeli, kalp sağlığı için sahaya çıktı
03 Eylül 2024 Salı - 11:33 Kartal’da doktorlar ve hastane personeli, kalp sağlığı için sahaya çıktı Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından, kalp sağlığı konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla futbol turnuvası düzenlendi. Hastanede görevli sağlıkçılar ve diğer hastane personelinin ter döktüğü turnuva, 29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde final maçı ile sona erecek. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından, kalp sağlığına dikkat çekmek ve vatandaşlarda farkındalık oluşturmak amacıyla futbol turnuvası düzenleniyor. ‘Sağlıklı Kalpler’ adıyla düzenlenen turnuvada doktorlar, hemşireler ve diğer hastane personelinden oluşan takımlar sahada ter döküyor. Dün oynanan ilk maçla başlayan turnuva 29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde oynanacak final maçı ile sona erecek. Konu ile ilgili açıklama yapan Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Kaan Kırali, “Geleneksel Koşuyolu Futbol Turnuvasının bu sezonki ismini ‘Sağlıklı Kalpler’ koyduk. Amacımız kalp sağlığına dikkat çekmek. Bu şekilde toplumda farkındalık oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu sene 9 takımımız yarışacak. Hepsi sezona çok hazır. Yaklaşık 1 ay sürecek bu sezon sonunda Kalp Haftası döneminde final maçını yaparak sonlandıracağız. İnşallah toplumda bir farkındalık uyandırırız. Burada amacımız fiziksel aktivitenin sporun kalp sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamak ve farkındalık oluşturmak. Türk toplumu olarak en meraklı olduğumuz spor dalı futbol. Bu nedenle özellikle yaptıkları sporun kalp sağlığı açısından ne kadar faydalı olduğunu hatırlatmak ve insanları teşvik etmeyi amaçlıyoruz” dedi.
Göz sağlığı çocukların okul başarısını etkiliyor
03 Eylül 2024 Salı - 11:28 Göz sağlığı çocukların okul başarısını etkiliyor Yeni eğitim dönemi başlamadan öğrencilerin göz muayenesi olması gerektiğini belirten Medicana Sağlık Grubu Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Mustafa Oğuztöreli, “Öğrenci tahtada yazıları okuyamayınca başka yerlere bakıyor. Bu da okul başarısını etkiliyor hatta dikkat eksikliği ve hiperaktivite var sanılıyor” dedi. Göz sağlının okul çağındaki çocuklarda başarıyı etkileyen önemli bir konu olduğunu belirten Medicana International İzmir Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Mustafa Oğuztöreli, “Çocuk derste oturduğu yerden, tahtadaki yazıları okuyamayınca önüne bakıyor, dersi anlamakta güçlük çekiyor ve bu da dikkatini dağıtıyor. Bu durumda görme bozukluğu atlanır, göz doktoruna başvurulmazsa çocuk dersi anlamadığını, ailesi de dikkat eksikliği var sanılıyor, psikolojik açıdan başka sorunlar araştırılıyor” dedi. Bebeklikten itibaren takip edilmeli Oğuztöreli, göz sağlığının yenidoğan döneminden itibaren sıkı takip edilmesi gereken önemine değinerek, bebeklerin ilk ay, 3’ncü ve 6’ncı ayda göz doktoru tarafından muayene edilmesi gerektiğini, göz yaşı kanal tıkanıklığı, şaşılık gibi problemler varsa müdahale edilebileceğini söyledi. Herhangi bir göz sorunu yoksa 3 yaşından itibaren her çocuğun yılda bir göz kontrolünden geçmesi gerektiğini belirten Oğuztöreli, eğer gözde görme ya da başka bir sorun tespit edilirse 6 ayda bir düzenli kontrollerin şart olduğunu söyledi. Gizli şaşılığa dikkat Çocuklarda şaşılığın, erken yaşta fark edildiğinde tedavisinin kolay olduğuna dikkati çeken hekim, şu bilgileri verdi: “Şaşılık çoğu zaman, hemen fark edilerek tedavi edilen bir durumdur. Ancak bazı durumlarda ‘gizli şaşılık’ da söz konusu olabiliyor. Bunu genelde anneler fark ediyor. Gözlükle düzelmeyen durumlarda ameliyatla düzeltilebilerek ileride görme sağlığı ve sosyal açıdan yaşanabilecek sorunlarından önüne kolaylıkla geçilebiliyor.”
SHM ücretsiz sağlık desteği sağlıyor
03 Eylül 2024 Salı - 11:13 SHM ücretsiz sağlık desteği sağlıyor DÜZCE(İHA) – Düzce’de bulunan Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM), sağlığa yönelik risklerden birey ve toplumu korumak, sağlıklı hayat tarzını teşvik etmek amacıyla ücretsiz sağlık hizmeti sunuyor. Düzce SHM binlerce kişiye sağlık hizmeti veriyor. Merkez Sağlıklı Hayat Merkezi, Bahçeşehir Sağlıklı Hayat Merkezi ve Akçakoca Sağlıklı Hayat Merkezi olmak üzere 3 adet Sağlıklı Hayat Merkezleri sağlığa yönelik risklerden birey ve toplumu korumak, sağlıklı hayat tarzını teşvik etmek amacıyla ücretsiz hizmet veriyor. Sağlıklı Hayat Merkezlerinde; Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) faaliyetleri çerçevesinde 40-69 yaş arası kadınlara iki yılda bir mammografi çekimi, 30-65 yaş arası kadınlara beş yılda bir smear ve HPV DNA testi, 50-70 yaş arasındaki erkek ve kadınlara iki yılda bir gaitada gizli kan testi ücretsiz olarak yapılmakta. Mobil kanser tarama aracı ile köylerde kanser taramalar gerçekleştiriliyor. Kadın ve üreme sağlığı noktasında başvuran bireylere üreme sağlığı konularında danışmanlık hizmeti gerçekleştiriliyor. Evlilik öncesi danışmanlığı ve düzenli olarak gebe bilgilendirme eğitimleri düzenleniyor. Çocuk ve Ergen Sağlığı Danışmanlığı ile ilgili olarak Her bebekten topuk kanı alınarak Fenilketonüri, Konjenital Hipertiroidi, Biotinidaz eksikliği ve Kistik Fibrozis hastalıklarının taramaları, hemoglobinopati tarama programı kapsamında evlilik öncesi taramalar, tüm yenidoğanlara işitme tarama testi, bebek ölümleri takip edilerek inceleme komisyonunda değerlendirilmekte. Evlilik öncesi danışmanlık için başvuran çiftlere eğitim verilirken, sağlık kuruluşlarında aile planlaması malzemeleri eğitimli personeller tarafından ücretsiz uygulanmakta. Sigara Bırakma Polikliniğinde; ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı yönlendirmesi ile veya kendisi doğrudan sigara bırakma polikliniklerine başvurarak ücretsiz danışmanlık alabilmekte. Verem Savaş biriminde tüberküloz hastaları ve temaslıları ile görüşmeler, tetkiklerinin yapılması, tanı koyulması, tedavileri ve takibi bu birimde sağlanmakta. Beslenme danışmanlığında; Sağlıklı Beslenme ile ilgili Sağlıklı Hayat Merkezinde diyetisyenler tarafından ücretsiz beslenme danışmanlığı hizmeti verilmekte ve yıl içerisinde önemli gün ve haftalarda çeşitli etkinliklerle halka yönelik bilgilendirme çalışmaları gerçekleştirmekte. Kronik Hastalıkların yönetimi biriminde; diyetisyen, psikolog, fizyoterapist eşliğinde kronik hastalıklar ile ilgili danışmanlık verilmesi, kronik hastalıkların yönetimine yönelik tavsiye ve motivasyon görüşmeleri yapılması verilen hizmetlerden. Fiziksel Aktivite danışmanlığında; Fizyoterapistler eşliğinde kişiye özel fiziksel aktivite ve egzersiz programları planlanarak uygulanıyor. Aile Hekimlerince yönlendirilen ya da doğrudan başvuran kilo fazlası olan bireylerin fiziksel hareket danışmanlığı, engelli bireylere uygun programlar hazırlanarak uygulanıyor. Koruyucu ve destekleyici iyileştirme, cihaz ve teknolojilerinin kullanımına yönelik hasta ve ailesine gerekli eğitimler veriliyor. Sosyal Çalışmalar ve Toplumsal Destek birimi ise psikolog, sosyal çalışmacı ve çocuk gelişim uzmanları, bireysel psikososyal danışmanlık/aile danışmanlıkları verilmektedir. Davranışsal bağımlılıklar ve psikososyal risk faktörleri (şiddet, istismar, aile içi ruhsal sorunlar, yoksulluk vb.) ile başa çıkmaya yönelik eğitim ve danışmanlık yapılıyor. Obezite olgularında ve yeme bozukluklarında psikolojik danışmanlık hizmetleri gerçekleştiriliyor. Halk Sağlığı Laboratuvarı da içme ve kullanım suyu analizleri yapıyor.
Bu iki otu karıştıran soluğu hastanede alıyor
03 Eylül 2024 Salı - 10:49 Bu iki otu karıştıran soluğu hastanede alıyor Güzelavrat otu, ıspanakla benzer görünümü nedeniyle yanlışlıkla tüketildiğinde ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Eylül ayının gelmesiyle birlikte ıspanak tezgâhlarda yerini aldı. Geleneksel tıpta güzellik ve sağlık amaçlı kullanılan bir bitki olarak bilinen ‘Güzelavrat otu’ ıspanakla karıştırılarak zehirlenmelere sebebiyet veriyor. Geçtiğimiz yıllarda bu iki bitkiyi karıştıran vatandaşlar soluğu hastanelerde almıştı. Bilimsel adı ‘Huperzia serrata’ olsa da halk arasında ‘güzelavrat otu’ olarak bilinen bitki, ıspanak ile benzer yaprak yapısına sahip olduğu için oldukça dikkat gerektiriyor. Vatandaşlar bu iki bitki arasındaki ayrımı yapmada zorluk çekebiliyor. Güzelavrat otunun yanlışlıkla tüketilmesi sonucunda mide bulantısı, kusma, baş dönmesi ve ciddi zehirlenme belirtilerine yol açabiliyor. Esnaf ve uzman görüşlerin ortak paydası ise bu tarz riskli bitkilerin kişisel toplanmasından ziyade bilinen ve güvenilir kaynaklardan temin edilmesi yönünde. “İki otun ayrımı köklerinden belli olur” Sivas’ta sebze halinde 30 yıldır esnaflık yapan Ahmet Şarkışla, “Bugünden itibaren ıspanak sezonu açıldı. Bilinçsiz toplanan ıspanakta farklı otlar olabilir. Güzelavrat otu ıspanağa benziyor ama bunun üstadı neyin ne olduğunu bilir. Bu iki otun ayrımı köklerinden belli olur. Bizim sattıklarımızda kesinlikle yabani ot olmaz ama vatandaş kendi toplarken farkında olmadan yanlış ot toplayabilir” dedi. “Farklı familyalardan birbirine benzeyen bitkiler aynı zannediliyor” Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tolga Karaköy ise yaptığı açıklamada, “Doğada farklı familyalardan oluşan ancak birbirine benzeyen bitkiler aynı şey zannedilerek tüketilebiliyor. Çünkü pancar zannedilerek tüketilen güzelavrat otu veya buna benzer bitkilerde zehirlenme vakaları söz konusu olabiliyor. Bu bitkiler tüketilirken uzmanlarına danışılmalı. Bununla birlikte şahsen de rast geliyorum. Vatandaşlar yol kenarında araçlarından inip bu ve buna benzer bitkileri topluyorlar. Bu o kadar sağlıksız bir durum ki. Oradan birçok araç geçiyor. Egzozdan çıkan gazlar, sürekli sürtünmeye bağlı lastik ve asfalttan sıçrayan kalıntılar yağan yağmur sularıyla birlikte yanlara doğru taşınıyor. Bu bitkiler de son derece sağlıksız bir hale geliyor. Haliyle son derece sağlıksız bir durum ortaya çıkıyor” ifadelerine yer verdi.
Tatil dönüşü sendromu yaşamamak için bunlara dikkat
03 Eylül 2024 Salı - 10:44 Tatil dönüşü sendromu yaşamamak için bunlara dikkat Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Beste Çokaygil, "Uzun bir tatil sonrasında bizi karşılayan yoğun tempo ve bitirilmesi gereken işler ’Tatil Dönüşü Sendromu’ yaşamamıza sebep olabilir. Bu sendrom kişide motivasyon eksikliği, odaklanma problemi, enerji düşüklüğü, iştah kaybı, uyku problemleri, kolay sinirlenme, tahammülsüzlük, zihinsel ve fiziksel yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkartabiliyor" dedi. Psikolog Çokaygil, tatil dönüşü sendromu ile ilgili yapmış olduğu konuşmasında, "Hepimiz koca bir yıl boyunca yaz tatili yapmanın hayalini kurarız. O gün geldiğinde ise güzel bir yaz tatili dönüşü iş yaşamına adapte olabilmek çoğu kişi için güç olabilmektedir. Uzun bir tatil sonrasında bizi karşılayan yoğun tempo ve bitirilmesi gereken işler tatil dönüşü sendromu yaşamamıza sebep olabilir. Bu sendrom kişide motivasyon eksikliği, odaklanma problemi, enerji düşüklüğü, iştah kaybı, uyku problemleri, kolay sinirlenme, tahammülsüzlük, zihinsel ve fiziksel yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkartabiliyor. Çalışma arkadaşlarıyla problem yaşayan, işini sevmeyen ya da özel hayatında problemler yaşayan kişiler için tatil bir kaçış planı olsa da geri döndüklerinde rutin hayata uyum sağlamaları diğer kişilere göre daha güç ve uzun süreli olabiliyor. Bu durumda bu kişilerin daha depresif olmasına yol açabiliyor. Tatil dönüşü sendromu geçici olup kısa bir süre sonra kendiliğinden düzelebilir. Fakat, bu belirtiler uzun süre devam edip kişinin günlük hayatını etkiliyorsa mutlaka bir uzmandan yardım almalarında fayda var" ifadelerini kullandı. "Ev dışında vakit geçirmeye, sosyalleşmeye özen gösterin" Tatil dönüşü sendromu yaşamamak için dikkat edilmesi gerekenlere de değinen Psikolog Çokaygil, konuşmasına şöyle devam etti: "İş gününden 1-2 gün önce tatilinizi bitirin. Günlük rutinlerinize hızlı bir şekilde dönmek yerine kendinize zaman tanıyarak yavaşça uyum sağlamaya çalışın. 1-2 günlük süre uyku düzeninizi ve beslenme alışkanlıklarınızı eski haline döndürmek için harika bir fırsat olacaktır. Tatil bitti şeklinde düşünerek kendinizi eve kapatmayın. Ev dışında vakit geçirmeye, sosyalleşmeye özen gösterin. Sevdiğiniz arkadaşlarınızla buluşun, size keyif veren aktivitelere zaman ayırın. Spor yapmak, gün içerisinde hafif yürüyüşlere çıkmak serotonin seviyenizin yükselerek stres hormonlarınızın düşmesini sağlayacaktır. Açık havada fiziksel aktiviteler yapmaya özen gösterin. Tatilden döndüğünüz ilk hafta sonu için kendinize mini gezintiler planlayarak yakınınızdaki gezilecek yerleri ziyaret edebilirsiniz. Tatil dönüşü evdeki aynı eşyaları ve düzeni görmek moralinizi bozabilir. Eve alacağınız birkaç küçük eşya ya da evdeki eşyaların yerini değiştirmek yeni yaşam alanınızı oluşturarak sizi keyiflendirebilir. Tatil dönüşü sonraki tatiliniz için planlar yapmaya başlayın. Bu plan sizi motive ederek günlük hayata daha kolay adapte olmanızı sağlayacaktır."
Tunceli Sağlık Müdürü Dr. Duran: ’’Aşının gücüne inan, aşılan’’
03 Eylül 2024 Salı - 10:44 Tunceli Sağlık Müdürü Dr. Duran: ’’Aşının gücüne inan, aşılan’’ Tunceli İl Sağlık Müdürü Dr. Muhammed Duran, 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, aşılanmanın önemine vurgu yaptı. Tunceli İl Sağlık Müdürü Dr. Muhammed Duran, 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası nedeniyle bir açıklama yaptı. Açıklamasında aşılamanın önemine değinen Dr. Muhammed Duran, ’’Aşılama her yıl milyonlarca insanın hayatını kurtaran en başarılı, etkili ve düşük maliyetli sağlık müdahalelerinden birisidir. İnsanlık tarihinde büyük salgınlara ve ölümlere yol açan pek çok hastalık günümüzde aşılamanın bir zaferi ve aşının gücü olarak artık görülmemektedir. Örneğin çiçek hastalığı 1977 yılından itibaren aşılama sayesinde tamamen yok edilmiş, hastalık etkeninin yok edilmesi üzerine 1987 yılında çiçek aşısı uygulamalarına ihtiyaç kalmadığından aşılama tüm dünyada durdurulmuştur” dedi. Türkiye’de bu anlamda yapılan çalışmalardan bahseden Dr. Duran, “Ülkemizde, bağışıklama çalışmaları ’Genişletilmiş Bağışıklama Programı’ adı altında sürdürülmekte ve şu anda Ulusal Çocukluk Dönemi Aşılama Takviminde 13 hastalığa (boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, suçiçeği, Hemofilus influenza tip b’ye bağlı hastalıklar ile streptokokus pnömoniya’ya bağlı invaziv pnömokokal hastalıklar) karşı aşı yer almaktadır. Aşılama takvimini tamamlayan bir çocuk, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği ve aşı ile önlenebilen hastalıklarla oluşan karaciğer iltihabı, karaciğer yetmezliği, siroz ve karaciğer kanserinden, yaygın verem hastalığından, menenjitten, zatürreden, orta kulak iltihabından ve tüm bu hastalıklar sonucu oluşabilecek sakatlık ve ölümlerden korunmaktadır. Ülkemizde uygulanmakta olan bebeklik ve çocukluk dönemi aşı takvimi, Bağışıklama Bilimsel Danışma Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda ve dünyadaki bilimsel gelişmeler takip edilerek oluşturulmaktadır’’ diye konuştu. Son yıllarda tüm dünyada erişkin bağışıklamasının en az çocukların aşılanması kadar önemsendiğini belirten Dr. Duran, “Erişkinlerde mortalite ve morbidite ile sonuçlanabilecek birçok hastalık aşı ile önlenebilmektedir. Bu nedenle her genç, yetişkin ve yaşlı kimse bağışıklamadan yararlanmalıdır. Bazı hastalıklar için risk grubunda yer alan erişkinler sağlık kuruluşlarına başvurarak yapılması gereken aşılar konusunda bilgi edinebilir ve aşılanabilir. Ulaştığımız yüksek aşılama oranları ile birlikte aşılama programımızda yer alan tüm aşı ile önlenebilir hastalıklarda önemli düşüşler sağlanmıştır. Örneğin ülkemizde, 2002 yılından bu yana yürütülmekte olan kızamık eliminasyon programı kapsamında gerçekleştirilen yoğun aşılama çalışmaları kızamık vaka sayılarında önemli bir azalma kaydedilmiş olmasına rağmen halen dünyada ve ülkemizde kızamık virüsü dolaşımı devam etmektedir. Virüs dolaşımının devamlılığında rol oynayabilecek olan aşısız veya eksik aşılı tüm çocukların kızamık içeren aşı ile aşılanmaları son derece önemlidir. Ülkemizde uygulanan aşılar, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından onaylanan iyi üretim prosedürleri kurallarına uygun üretilmiş ve uluslararası referans laboratuvarlarında test edilmiş aşılardır. Ayrıca, aşılar teslim alınıp kullanıma sunulmadan önce Ulusal Referans Laboratuvarlarımızda da test edilerek uygunluğu kanıtlanmaktadır. Aşılama çalışmalarının başarısında, üretim aşamasından başlayıp uygulanacak kişiye ulaştırılana kadar aşıları muhafaza etmenin etkisi de şüphesiz büyüktür. Aşılar ülkemizde tüm aşamalarda elektronik takip sistemi ile takip edilmekte, uygun ısı aralığında korunmaktadır. Aşı buzdolapları ve soğuk hava depolarının ısıları da elektronik ortamda anlık olarak takip edilmekte ve soğuk zincir kırılmaları engellenmektedir. Aşılama her çocuk ve birey için hayatîdir, herkesin sağlıklı yaşama hakkı vardır” şeklinde konuştu.
Bel ağrısının önüne geçmek için 10 altın kural
03 Eylül 2024 Salı - 10:43 Bel ağrısının önüne geçmek için 10 altın kural Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, “Bel ağrılarının yalnızca yüzde 5’i bel fıtığı kaynaklıdır. Bazen bel fıtığı; bel ağrısı ile değil, basılan sinir köküne bağlı olarak topuk ağrısı, bacakta uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük gibi şikayetler ile belirgin hale gelebilir” dedi. Memorial Antalya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü bel ağrısına yol açan durumlar hakkında bilgi verdi. Bel zorlanması ve duruş bozuklukları; bel kaslarına, bağlarına ve eklemlerine hasar vererek ağrıya yol açtığını belirten Güçlü, "Bu tür bel ağrıları fiziksel aktivite ile şiddetlenir, istirahat ile hafifler. Ağrının şiddeti öne eğilme, uzun süre ayakta durma, yürüme gibi günlük aktivitelerle artabilir. Bel ağrısı denilince akla öncelikle bel fıtığı gelse de; dünyada baş ağrısından sonra ikinci sıklıkta görülen bu ağrılar başka nedenlerden de kaynaklanabilir" diye konuştu. “Ağrı genellikle dinlenme, fizik tedavi ve ilaçla düzelir” Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, bel ağrısının sırttaki kas veya tendonlarda oluşan bir zorlanmadan kaynaklanabileceğini ifade ederek, şöyle devam etti: “Bel ağrısı toplumda çok yaygın görülen bir durumdur. Sırttaki kas veya tendonlarda oluşan bir zorlanmadan kaynaklanabilir. Diğer nedenler arasında artrit, yapısal sorunlar ve disk yaralanmaları bulunur. Ağrı genellikle dinlenme, fizik tedavi ve ilaçla düzelir. Tüberküloz, brusella gibi hastalıklar, kemik erimesi (osteoporoz), kireçlenme, başka bir yerden metastaz yapan ya da omurganın kendisinden kaynaklanan kanserler de bel ağrısına neden olabilir. Aynı zamanda mide, karaciğer, böbrek gibi organ rahatsızlıklarının bel bölgesine yayılmasından kaynaklanan bel ağrıları da söz konusu olabilirken bazı bel ağrıları ise psikolojik kaynaklıdır”. 5 kişiden 4’ünde görülüyor Beş kişiden dördünde hayatlarının bir noktasında bel ağrısı görülebileceğini açıklayan Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, bel ağrısı için risk faktörlerini şu şekilde aktardı: “30 yaş üstü kişilerde daha fazla bel ağrısı görülür. Omurgadaki diskler yaşla birlikte aşınır. Diskler zayıflayıp aşındıkça ağrı ve sertlik ortaya çıkabilir. Aşırı kilolu/obez olan veya fazla kilo taşıyan kişilerde bel ağrısı görülme imkanı daha yüksektir. Aşırı kilo eklemlere ve disklere baskı yapar. Zayıflamış karın kasları omurgayı destekleyemez ve bu da sırt zorlanmalarına ve burkulmalara yol açabilir. Sigara içen, aşırı alkol tüketen veya hareketsiz bir yaşam tarzı süren kişilerde bel ağrısı riski daha yüksektir. Ağır kaldırma veya eğilme gerektiren işler ve aktiviteler bel yaralanması riskini artırabilir. Yapısal sorunlar, omurga hizalamasını değiştiren skolyoz gibi rahatsızlıklar şiddetli sırt ve bel ağrısına neden olabilir. Ailesinde osteoartrit, belirli kanser türleri ve diğer hastalıklar bulunan kişilerde bel ağrısı riski daha yüksektir. Depresyon ve anksiyetede bel ağrısı görülebilir”. “Bel ağrılarının yalnızca yüzde 5’i bel fıtığı kaynaklıdır “ Bel fıtığında hissedilen ağrının ise yavaş yavaş geliştiğine işaret eden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, bel ağrılarının yalnızca yüzde 5’inin bel fıtığı kaynaklı olduğunu ifade etti. Güçlü, “Bel fıtığında hissedilen ağrı yavaş yavaş gelişir. Yaygın, batıcı, hareketle artan, istirahatla azalan, belde ve etkilenen sinir kökünün anatomik dağılımına uygun olarak bacağa yayılan bir ağrıdır. Ağrı, öne eğilme veya arkaya dönme gibi ters bir hareket sonrası ani olarak başlayabilir. En küçük bir hareketle şiddetlenip, kilitlenme veya bel tutulmasına yol açar. Oturmakla, ayakta durmakla, öksürmekle, ıkınmakla, araba kullanmakla artar. Bel ağrılarının yalnızca yüzde 5’i bel fıtığı kaynaklıdır. Bazen bel fıtığı; bel ağrısı ile değil, basılan sinir köküne bağlı olarak topuk ağrısı, bacakta uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük gibi şikayetler ile belirgin hale gelebilir” dedi. Bel sağlığı için uyarılar Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, bel sağlığını korumak için ise şu uyarılarda bulundu: “Bir ağırlık taşımanız gerekirse, yükü vücudunuza eşit olarak paylaştırdıktan sonra taşıyın. Yerden cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek alın, belden eğilmeyin. Yüksek topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyin. Ayakkabılarınızın topuklarının yüksekliği normal, ökçeleri yumuşak olsun. Herhangi bir bel rahatsızlığı geçirdiyseniz jimnastik, golf, tenis, güreş, boks, judo, halter, futbol, basketbol gibi sporlardan uzak durun. Bunların yerine yürüme ya da yüzme gibi sporları tercih edin. Yüksek bir yere bir eşya koyarken ya da alırken ayağınızın altına yükseltici koyun, uzanmayın. Aşırı kilo almaktan kaçının. Otomobil kullanırken, koltuk belinizi desteklesin. Uzun yola çıkarken, belinizi ince bir yastıkla destekleyin. Omurganın fizyolojik kıvrımlarına uyum gösterebilen, ortopedik yatakları tercih edin. Kalça ve dizler hafifçe bükülü, karna çekilmiş olacak şekilde, yan pozisyonda yatarak uyumakla bele binen yükü en aza indirirsiniz. Bilgisayarda çalışırken başınız dik, beliniz ve kalçanızın arka kısmı destekli olmalıdır. Ekranı tam karşıdan görebilecek pozisyonda bulunmalı, kollarınız rahat, ön kol ve bilekleriniz aynı çizgi üzerinde yere paralel olmalı. Ayaklarınızı altına bir basamak ile desteklenmelidir. Herhangi bir bel rahatsızlığı geçirmiş ve iyileşmişseniz, uzman doktorunuzun önerdiği egzersizleri aksatmadan yapın. Egzersiz sonrasında şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa mutlaka bir uzman doktora danışın”.
Türk doktorlardan Avrupalı meslektaşlarına kene eğitimi
03 Eylül 2024 Salı - 10:21 Türk doktorlardan Avrupalı meslektaşlarına kene eğitimi Fransa’dan gelen iki uzman, Çorum Hitit Üniversitesi’ne gelerek Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ile ilgili eğitim aldı. Daha önce Japonya ve İspanya’dan gelen uzmanlara eğitim veren Türk akademisyenlerin deneyimi, dünyaya örnek oluyor. Son yıllarda sağlık alanında yaptığı çalışmalarla örnek olan Hitit Üniversitesi, virüs taşıyan kenelerin bulaştırdığı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ile ilgili deneyimi, yabancı ülkelerden büyük ilgi görüyor. Üniversiteye gelerek eğitim alan İspanyol, Japon bilim adamlarının ardından, Fransız enfeksiyon hastalıkları uzmanı hekimleri KKKA hastalığındaki deneyimden faydalanmak için Çorum’a geldi. Fransa’da görev yapan Dr. Simon Bessis ve Dr. Cyrille Gourjault Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nurcan Baykam ile iletişime geçerek tecrübelerinden faydalanmak ve bu alanda yapılan çalışmaları yerinde görmek istediklerini belirttiler. Fransız Enfeksiyon Hastalıkları Derneği tarafından görevlendirilen Fransız bilim adamları Türkiye’de geçen yıllarda en fazla sayıda KKKA olgularının takip edildiği illerden olan Çorum’a gözlemci olarak geldi. Prof. Dr. Baykam ve ekibi tarafından Avrupalı bilim adamlarına Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniğinde hastalık takibi ve yönetimi konusunda teorik ve klinik eğitimler verildi. Fransız bilim adamları, eğitimin ardından ülkelerine döndü. "Tecrübelerimizi onlarla paylaştık" 2003 yılından beri Türkiye’de KKKA vakalarının takip edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Nurcan Baykam, titizlikle ve sistematik bir hasta takip sürecinin yıllardır başarıyla uygulandığı kliniklerinde, halen bilinmeyen yönleri olan hastalık tanı ve tedavisine yönelik yoğun bir şekilde ulusal ve uluslararası işbirlikleri içinde bilimsel çalışmalarına da devam ettiklerini bildirdi. KKKA vakalarının klinik takiplerinde edindikleri tecrübelerin paylaşılması noktasında yurt dışındaki doktorlardan eğitim taleplerinin gelmeye devam ettiğini belirten Baykam, “Bu çerçevede 2017 yılından beri önce İspanya’dan 2 enfeksiyon hastalıkları uzmanına birer ay, ardından Japonya’dan bir günlüğüne gelen 11 kişilik bir heyet ve son olarak da Fransa’dan gelen 2 enfeksiyon uzmanına konu ile ilgili eğitim ve tecrübe paylaşımlarını gerçekleştirdik. Bugüne kadar yaptığımız bilimsel çalışmalardan ve hasta takiplerimizden edindiğimiz tecrübelerimizi onlarla paylaştık. Son gelen Fransız hekimler ile 10 günlük teorik ve pratik eğitimle bir KKKA hastasının takibi, buna yönelik alınacak önlemler konusunda bilgi ve tecrübelerimizi paylaştık” dedi. "Burada aldıkları eğitimlerin katkısı ile kendi vakalarının takibini yapmaya başlayacaklar” Avrupa’da KKKA vakalarında önemli bir potansiyelin varlığına dikkat çeken Baykam, “Hastalık 2016 yılından beri az sayıda olsa da İspanya da görülmeye başlandı ve bu yıl da vakaları görüyorlar. Daha önce kliniğimize gelen İspanyol hekimler ihtiyaç duyduklarında bizi arayarak hastaların tedavisi ile ilgili görüşümüzü alıyorlar. Diğer ülkelerde olduğu gibi Fransa için de bir risk söz konusu. Fransız uzmanlar da KKKA vakaları görüldüğünde, burada aldıkları eğitimlerin de katkısı ile kendi vakalarının takibini yapmaya başlayacaklar” diye konuştu. Fransız doktorlar işbirliğinden memnun Pasteur Enstitüsü Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Simon Bessis, organizasyonun ve hastane kalitesinin çok etkileyici olduğunu söyleyerek, “Türk uzmanlarla Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı’nın nasıl yönetileceğini öğrenmek için burada olmaktan mutluyum. Türk doktorlara ve Türk halkına bizi burada ağırladıkları için teşekkür ederiz” şeklinde konuştu. "Burada olmak bizim için çok önemli" Marsilya Eğitim Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Cyrille Goutjault ise Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı ve yönetim şekli hakkında Türkiye’nin deneyimlerini öğrenmenin çok önemli olduğunu belirterek “Fransa’daki hazırlığımız için özellikle Türkiye’deki farklı deneyimleri görmek çok önemli çünkü çok sayıda vaka var. Bu nedenle burada olmak bizim için çok önemli ve her şey için teşekkür ederim" ifadelerini kullandı.
Sağlıklı yaşlanma ürolojik sorunları önlüyor
03 Eylül 2024 Salı - 09:43 Sağlıklı yaşlanma ürolojik sorunları önlüyor Denizli Özel Egekent Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Taha Numan Yıkılmaz, yaşlanmaya bağlı olarak kadın ve erkeklerde bazı sağlık sorunlarının ortaya çıkmaya başladığını belirterek; “Sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları geliştirmek, ürolojik sağlık sorunlarını önlemede büyük rol oynar” dedi. Denizli Özel Egekent Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Taha Numan Yıkılmaz, yaşlanma ve ürolojik sağlıkla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Taha Numan Yıkılmaz, “Yaşlanma, vücudumuzda birçok değişikliğe yol açarken, ürolojik sağlık da bu süreçten etkilenir. İdrar kaçırma, yaşlı bireylerde en yaygın görülen sorunlardan biridir. Hem kadınlar hem de erkekler, yaş ilerledikçe idrar kontrolünde zorluk yaşayabilir. Bu durum, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve sosyal hayattan uzaklaşmaya neden olabilir. İdrar kaçırma genellikle pelvik taban kaslarının zayıflamasından kaynaklanır ve bu durum, uygun tedavi yöntemleri ile yönetilebilir” dedi. “Erkek teşhis tedavi ve yaşam kalitesini etkiliyor” Ürolojik sağlığın erkekler ve kadınlar üzerindeki önemli etkilerinin altını çizen Doç. Dr. Taha Numan Yıkılmaz, “Prostat sağlığı yaşlanma ile önemli bir konudur. Erkeklerde prostat büyümesi (benign prostat hiperplazisi) sık görülen bir durumdur ve idrar akışında zorluk, sık idrara çıkma ve gece idrara çıkma gibi şikayetlere yol açabilir. Prostat kanseri riski de yaşla birlikte artar; bu nedenle düzenli kontroller ve tarama testleri yaşlı erkekler için kritik öneme sahiptir. Erken teşhis, tedavi seçeneklerini artırarak yaşam kalitesini koruma şansı sunar. Kadınlarda ise menopoz sonrası dönem, ürolojik sağlık üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Estrojen seviyelerindeki düşüş, idrar yolu enfeksiyonlarına ve idrar kaçırmaya yatkınlığı artırabilir. Ayrıca, vajinal kuruluk gibi sorunlar, cinsel sağlığı da etkileyebilir. Bu nedenle, menopoz dönemindeki kadınların ürolojik sağlıklarını korumak için doktorlarıyla düzenli olarak iletişimde olmaları önemlidir” ifadelerini kullandı. Sağlıklı yaşlanmaya dikkat Sağlık sorunlarına karşı sağlık yaşlanmanın önemine işaret eden Doç. Dr. Taha Numan Yıkılmaz, şu uyarılarda bulundu: “Son olarak, yaşlanma sürecinde sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları geliştirmek, ürolojik sağlık sorunlarını önlemede büyük rol oynar. Düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve yeterli sıvı alımı, idrar yolu sağlığını destekler. Ayrıca, stresten uzak durmak ve düzenli sağlık kontrolleri yapmak, yaşlanmayla birlikte ortaya çıkabilecek ürolojik sorunların erken teşhis edilmesine yardımcı olur. Bu nedenle, herkesin yaşlanma sürecine hazırlıklı olması ve sağlığını korumak için gerekli adımları atması önemlidir”