SAĞLIK
Aktarlardan soğuk algınlığına karşı “kış çayı” tavsiyesi 23 Eylül 2024 Pazartesi - 08:12:01 Erzincan’da sonbahar hastalıklarından korunmak isteyen vatandaşlar soluğu aktarlarda alıyor. Satışların arttığını belirten aktarlar ise soğuk algınlığına karşı kış çayını tavsiye ediyor. Sonbaharın kendini hissettirmesi ve havaların soğumasının ardından Erzincan’da yaşayan vatandaşlar, hastalıklara önlem alabilmek için aktarlara koşuyor. Kış çaylarının, hastalanmadan önce bağışıklık sistemini güçlendirmek için içilmesi gerektiğini vurgulayan aktarlar, bu dönemde en çok ıhlamur, hatmi çayı ve hibiskus gibi nebati ürünleri tavsiye ediyor. Birçok ilaçlı tedavinin yanı sıra aktarları tercih eden vatandaşlar, her zaman tercih ettikleri nebati ürünlerin yerine bu kez aktarların tavsiyesini dinledi. Aktarlar hava değişimi rahatsızlığı olarak görülen hastalıklara karşı kullanılması için birçok bitki ve nebati ürünle harmanlanarak kaynatılan kış çayını tavsiye etti. İçerisinde ıhlamur, hatmi çiçeği, kuşburnu, zencefil, tarçın, karanfil, zerdeçal, papatya ve kızılcık gibi ürünleri barındıran kış çayı vatandaşlar tarafından ilgiyle karşılandı. Aktarlar kış çayını tavsiye ederken, hem çayın yapılışını hem de faydalarını anlattı. Vatandaşlar ise aktarlardan aldıkları tavsiyelerle fayda gördüklerini ve tavsiye ettiklerini belirtti. "İnsanlar kış çayının grip olduktan sonra içildiğini düşünüyor" Özellikle sonbahar mevsimine geçiş aylarında insanların sert hava değişiminden etkilendiğini kaydeden aktar Murat Sönmez, bu dönemlerde vatandaşların genellikle ıhlamur, kış çayı, tarçın ve zencefil gibi ürünler tükettiğini söyledi. Sönmez, "Sonbaharda hastalıkların daha çok artması ile birlikte ülke genelinde aktara ilgi arttı. Son zamanlarda insanların alternatif tıpa talebi arttığı için biz daha çok burada hatmi çayı, hibiskus, ıhlamur ve benzeri ürünleri öneriyoruz. Hem boğazı yumuşatır, hem de boğazdaki enfeksiyon oranını azaltır. İnsanlarda yanlış bilinen bir algı var. Genellikle kış çayının grip olduktan sonra içildiği düşünülür ama tam tersi. Kış çayı vücudun bağışıklığını ve direncini kuvvetlendirmek için tüketilmesi gereken bir içecektir” dedi. Kış çaylarının faydalarından da bahseden Murat Sönmez, “Kış çayının olmazsa olmaz ıhlamurdur. Boğazı yumuşatma etkisi vardır. Çünkü kuru öksürüğe ve boğazdaki tahribata çok iyi geliyor. Onun haricinde enfeksiyonu azaltacak etkisi olduğu için kuru zencefil antioksidan özelliğe sahip tarçın ve karanfil çok etkilidir. Bunun içine tatlandırıcı olsun biraz daha vücudun direncini arttırması için hibiskus bizim önerdiğimiz bitkiler arasındadır. Bu saydığım bitkiler genellikle demirbaş ürünlerdir yani herhangi bir aktarda olmazsa olmaz ürünlerdir. Kış çayına ilave olarak genelde herhangi bir içeceğinize veya tükettiğiniz yiyeceğiniz içerisine sıvı propolis de takviye ederek bağışıklığımızı koruyabiliriz. Sıvı propolis bence Türkiye’de hak ettiği değeri görmüyor. Sıvı propolis vücudun bağışıklığı ve direnci için çok önemli. Özellikle küçük yaştaki çocukların bağışıklığını güçlendirmek için propolis öneriyoruz. İnsanların daha çok kimyasal ilaçlardansa yavaş yavaş aktar ürünlerine, yani alternatif tıpa yönelmesini destekliyoruz" diye konuştu.
22 Eylül 2024 Pazar - 22:29 Uluslararası Organ Nakli Kongresi İstanbul’da başladı Dünya Organ Nakli Derneği’nin düzenlediği 30. Uluslararası Organ Nakli Kongresi ilk kez İstanbul’da yapılıyor. Kongrede konuşan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum.Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz” dedi. Dünya Organ Nakli Derneği TTS’nin 30. Uluslararası Kongresi, İstanbul’da başladı. Bu zamana kadar ABD ve Avrupa’da yapılan, ilk kez ise İstanbul’da gerçekleşen kongreye dünyanın dört bir yanından transplantasyonda öncü binlerce bilim adamı katılıyor. 2018-2020 yıllarında derneğin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın katkıları ile toplantıların bölgesel olmasına, ilk bölgenin de İstanbul olmasına karar verildi. İstanbul Kongre Merkezi’nin ev sahipliğinde 25 Eylül’e kadar devam edecek olan kongreye Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kurduğu Ortadoğu Organ Nakli Derneği (MESOT), Türk Dünyası Transplantasyon Derneği (TDTD) ve Türkiye Organ Nakli Derneği (TOND) de destek veriyor. Bilimde en seçkin dünya ödüllerinden olan Medawar ödülü de kongrenin son gününde ilk kez bir Türk bilim adamı olarak Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdim edilecek. Kongrenin açılışına Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, İstanbul Valisi Davut Gül ve İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Açılışta konuşan Bakan Memişoğlu, “1975’te ilk böbrek naklini gerçekleştiren, 1980’de 22 yaşında idealist bir stajyeri olarak hocamın ilk karaciğer naklinde Hacettepe’de bulunan birisi olarak ve bir gün stajımızda böbrek naklini gerçekleştirdikten sonra idrarın çıktığı zaman ‘İşte çocuklar bu insanın hayatını değiştirdik, hayata kazandırdık’ dediğinde heyecanını gördükten sonra ve 1979’da dünyaya örnek olacak organ ve doku nakli kanununu geçirten ve hazırlayan hocama minnetlerimi huzurunuzda arz ederim. Bize bu organ nakli heyecanını duyurduktan sonra 1999-2000 yılının başlarında yanında bulunduğum Hanres Tizakis hocamıza buraya katıldığı için teşekkür ediyoruz. Dünyanın en büyük, en iyi cerrahlarından bir tanesi” dedi. "Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz" Bakanlık olarak hedeflerinin organ nakli ve kadavratik bağışları arttırmak olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, “Ulusal Organ Transplant Koordinasyon Merkezi ile bin kişinin çalıştığı ve etik kurullar kontrolünde 2021 senesinde 5 binin üzerinde nakil gerçekleştiren ve bu nakillerin 1 yıllık yaşam sürelerinin yüzde 95 civarında olduğu organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz. Bunu başaran herkesle, her merkezle gurur duyuyorum. Onlara teşekkür ediyorum, minnetlerimi huzurunuzda arz ediyorum. Bakanlık olarak hedefimiz özellikle kadavratik bağışları teşvik edip, sayılarını arttırmaktır. Ben buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı. İstanbul Valisi Davut Gül ise, “İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesidir. Sadece kültür şehri, sanat şehri, edebiyat şehri değil. Aynı zamanda eğitim şehri ve bilim şehri. 58 üniversitemizde yaklaşık 1 milyona yakın öğrencimizle İstanbul bilime ciddi anlamda katkı sunuyor. Özellikle sağlık başta olmak üzere her alanda dünyanın dört bir yanından insanlar İstanbul’a şifa bulmaya geliyor. İnanıyorum ki sizin bu kongrenizle birlikte İstanbul’da gördüklerimiz, İstanbul’da yaşadığımız tecrübeler hem şehrimize hem de bilime bir katkı daha sunar. Mehmet Haberal hocamızı tebrik ederken dedi ki, ’Bu başarı Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı.’ Biz de öyle olduğuna inanıyoruz. Mehmet Haberal hocamız Türkiye Cumhuriyeti’nin beşeri sermayesidir. Onun ve ekibinin her başarısı 85 milyon Türk vatandaşını gururlandırıyor” dedi.
22 Eylül 2024 Pazar - 22:25 Uluslararası Organ Nakli Kongresi İstanbul’da başladı Dünya Organ Nakli Derneği’nin 30. Uluslararası Kongresi, Prof. Dr. Mehmet Haberal öncülüğünde ilk kez İstanbul’da yapılıyor. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum.Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz” dedi. Dünya Organ Nakli Derneği TTS’nin 30. Uluslararası Kongresi, İstanbul başladı. Bu yıla kadar ABD ve Avrupa’da yapılan kongre ilk kez İstanbul’da gerçekleşiyor. 2018-2020 yıllarında Derneğin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Haberal bu kuralı değiştirdi. Toplantıların bölgesel olmasına, ilk bölgenin de İstanbul olmasına karar verildi. 22-25 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve İstanbul Kongre Merkezi’nin ev sahipliği yapacağı kongreye, dünyanın dört bir köşesinden, transplantasyonda öncü binlerce bilim insanı katılacak. Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kurduğu Ortadoğu Organ Nakli Derneği (MESOT), Türk Dünyası Transplantasyon Derneği (TDTD) ve Türkiye Organ Nakli Derneği (TOND) de kongreye destek verecek. Bilimde en seçkin dünya ödüllerinden olan Medawar ödülü de kongrenin son gününde; 25 Eylül’de, ilk kez bir Türk bilim insanına; Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdim edilecek. Kongreye Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, İstanbul Valisi Davut Gül, İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Açılışta konuşan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “1975’te ilk böbrek naklini gerçekleştiren 1980’de 22 yaşında idealist bir stajyeri olarak hocamın ilk karaciğer naklinde Hacettepe’de bulunan birisi olarak ve bir gün stajımızda böbrek naklini gerçekleştirdikten sonra idrarın çıktığı zaman ‘İşte çocuklar bu insanın hayatını değiştirdik hayata kazandırdık’ dediğinde heyecanını gördükten sonra ve 1979’da dünyaya örnek olacak organ ve doku naklini kanunu geçirten ve hazırlayan hocam a minnetlerimi huzurunuza arz ederim. Bize bu organ nakli heyecanını duyurduktan sonra 1999-2000 yılının başlarında yanında bulunduğum Hanres Tizakis hocamıza buraya katıldığı için teşekkür ediyoruz. Dünyanın en büyük, en iyi cerrahlarından bir tanesi” dedi. "Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz" Bakanlık olarak hedeflerinin organ nakli ve kadavratik bağışları arttırmak olduğunu söyleyen Memişoğlu, “Ulusal Organ Transplant Koordinasyon Merkezi ile 1000 kişinin çalıştığı ve etik kurullar kontrolünde 2021 senesinde 5000 üzerinde nakil gerçekleştiren ve bu nakillerin 1 yıllık yaşam sürelerinin yüzde 95 civarında olduğu organ naklinin dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz. Bunu başaran herkese, her merkezle gurur duyuyorum. Onlara teşekkür ediyorum, minnetlerimi huzurunuzda arz ediyorum. Bakanlık olarak hedefimiz bu sayıları daha da arttırmak, bunun yanında da özellikle kadavratik bağışları teşvik edip sayılarını arttırmaktır. Ben buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum” İfadelerini kullandı. İstanbul Valisi Davut Gül ise, “İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesidir. Sadece kültür şehri, sanat şehri, edebiyat şehri değil. Aynı zamanda eğitim şehri ve bilim şehri. Elli sekiz üniversitemizde yaklaşık bir milyona yakın öğrencimizle İstanbul bilime, ciddi anlamda katkı sunuyor. Özellikle sağlık başta olmak üzere her alanda dünyanın dört bir yanından insanlar İstanbul’a şifa bulmaya geliyor. İnanıyorum ki sizin bu kongrenizle birlikte İstanbul’da gördüklerimiz, İstanbul’da yaşadığımız tecrübeler hem şehrimize hem de bilime bir katkı daha sunar. Mehmet Haberal, hocamızı tebrik ederken dedi ki, bu başarı Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı. Biz de öyle olduğuna inanıyoruz. Mehmet Haberal hocamız Türkiye Cumhuriyeti’nin beşeri sermayesidir. Onun ve ekibinin her başarısı 85 milyon Türk vatandaşını gururlandırıyor” dedi. (AU-ZA-
Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’nden Halk Sağlığı Haftası açıklaması
04 Eylül 2024 Çarşamba - 09:49 Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’nden Halk Sağlığı Haftası açıklaması Tekirdağ İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Cengiz Kalkan, 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, halk sağlığının ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine vurgu yapıldı. Tekirdağ İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Cengiz Kalkan, halk sağlığının, bireyleri sağlıklı ve üretken tutarak toplumsal gelişmeyi hedeflediğini belirtti. Halk sağlığı hizmetlerinin temel amacının hastalıkları meydana gelmeden önlemek ve hayat standardını yükseltmek olduğunu ifade etti. Bu kapsamda Tekirdağ’da 2 bine yakın personel ile sağlık hizmeti sunulduğunu, 106 aile sağlığı merkezinde 335 aile hekiminin görev yaptığını belirtti. Ayrıca, Tekirdağ’da her gün yaklaşık 30 bin kişinin aile hekimleriyle bir araya geldiğini aktardı. Açıklamada, Tekirdağ’da aile hekimliği uygulamasının yaygınlaştırıldığı, 200 bin kişinin yerinde sağlık hizmeti aldığı, kadın ve çocuk sağlığına özel önem verildiği vurgulandı. Dr. Kalkan, her yıl 13 bin bebeğin dünyaya geldiğini ve bebeklerin ilk aşısı olan anne sütü ile buluşturulduğunu, sağlıklı beslenmenin önemine değindi. Ayrıca, ulusal aşı programı kapsamında yılda yaklaşık 40 milyon doz aşı uygulandığını ve yüzde 97 bağışıklama oranı ile çocuk felci gibi hastalıkların ortadan kalktığını belirtti. Tekirdağ’da 2024 yılı itibarıyla 688 adet şebeke suyu kontrol numunesi alındığı ve yüzme sularının da güvenli olduğu ifade edildi. Sigara bırakma poliklinikleri hakkında da bilgi veren Dr. Kalkan, 2010 yılından bu yana Tekirdağ’da bu polikliniklerde 44 bin 558 kişiye hizmet verildiğini ve 2024 yılı temmuz ayı sonuna kadar 368 adet sigara bırakmaya yardımcı ilacın dağıtıldığını belirtti. Ayrıca, meme, rahim ağzı ve kalın bağırsak kanserleri için erken teşhis taramaları ile kanserden korunmaya yönelik eğitimlerin aralıksız sürdürüldüğü kaydedildi. Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’nün 8 bin sağlık çalışanıyla 7 gün 24 saat hizmet verdiği belirtilerek, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi adına yürütülen çalışmaların devam edeceği vurgulandı.
Sonbahar alerjilerine dikkat
04 Eylül 2024 Çarşamba - 09:40 Sonbahar alerjilerine dikkat Sonbahar ayları ile birlikte alerjik hastalıklarda artış görüldüğünü belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, İlkbahar ve yaz aylarının bitmesine rağmen, özellikle geçmeyen öksürük, geniz akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi şikayetlerin devam ettiği hatta şiddetlendiğinin görülebileceğini söyledi. Sonbaharda alerji sebebi olarak, sonbahar aylarında artış gösteren küfler, ev tozları veya yabani ot polenlerinin artması gösterilebileceğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, sonbahar mevsiminin güzellikleri yanında bazı kişiler için sorun olabilecek sürprizleri de beraberinde getirdiğini ifade etti. İlkbahar ve yaz mevsimlerinden sonra büyük bir umutla beklenilen sonbahar aylarında da alerjik hastalığı olanları ilgilendiren bazı değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Dr. Gülay Kaplan, “Havaların serinlemesiyle beraber rüzgâr ve rutubet bu dönemde yaşanan iklim değişikliğinin önemli özelliklerindendir. Polenler, rüzgârlar ile çok uzak bölgelerden taşınabilir. Yaz sonu ve sonbaharda bazı yabani ot polenleri atmosferde yoğundur. Yağmurlarla toprağa düşen polenler kuru yapraklar altında uzun süre kalabilirler. Yürüyüşler ve rüzgârlar ile bu polenler havaya karışıp solunum yolu ile alındığında bazı hastalıklara sebep olabilir” dedi. Rutubetin küf mantarlarının üremesi için de uygun ortam sağlamakta olduğuna dikkat çeken Kaplan, "Yine doğada toprakta, çürümüş bitki artıkları üzerinde büyüyen mantar sporlarına bahçe işleri ile uğraşırken, bu alanlarda yürüyüş yaparken maruz kalabilirsiniz. Bu mantar sporları yine rüzgâr ile uzak bölgelere taşınabilir. Rutubetin artması sadece doğada değil, aynı zamanda iç ortamlarda, yaşam alanlarımızda da akar (mite) ve küf oluşumu için de uygun şartlar oluşturmaktadır. Evimizde, okullarda ya da işyerlerimizde akar ve küf oluşumuna bağlı olarak yaz aylarından sonra bu alerjenlere bağlı olarak sorunlarımız ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bunların sonucunda duyarlı kişiler alerjik rinit ve astım hastalıklarında alevlenme yaşayabilirler" şeklinde konuştu. Polen ya da küf mantarlarına karşı alerjisi olan hastaların dış ortamda yapacakları aktiviteler konusunda iyi planlama yapması gerektiğini belirten Kaplan, "Özellikle sabah saatlerinde, rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmaması, sportif faaliyetler için kapalı alanları tercih etmeleri alerjenlerden korunma için önemlidir. Yaşanılan ortamlarda polen ya da mantar sporlarının içeri girmesini önlemek için pencerelerin kapalı olması ve eve gelindiğinde giysilerin değiştirilerek duş alınması üzerimize yapışan alerjenlerden temizlenmek amacıyla yapılması iyi olabilir. Özellikle ormanlık alanlarda bitkisel artıklarda mantar sporları bulunduğundan buralardaki aktivitelerden kaçınılması gerekir. İç ortam alerjenlerinden olan akarlar (mite) ve mantar sporları (küf), sonbahar aylarında rutubetin artması ile tekrar sorun olmaya başlayacaktır" diye konuştu. Ev ortamının akarların yaşayamayacağı şekilde düzenlenerek, banyo ve mutfak gibi alanlarda daha sık görülen küf mantarları özenle yok edilmesi gerektiğini belirten Kaplan, "Bu önlemlerin etkili olması için rutubetin azaltılması da son derece önemlidir. Havalandırma sistemlerinin de bu açıdan büyük risk oluşturduğu unutulmamalı ve bu cihazların bakımları düzenli olarak yapılmalıdır. Bahar alerjisine bağlı yakınmalar kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Birçok kişide burun akıntısı, tıkanıklığı, burun içinde kaşıntı, arka arkaya hapşırıklar, geniz akıntısı, gözlerde kaşınma, kızarma, batma, gözaltlarında torbalanma ve morarma, boğazda ağrı, kaşıntı ve ses kısıklığı, kulaklarda doluluk ve kaşıntı olabilir" dedi.
“Çocuklarda büyüme geriliği erken teşhis edilmeli”
04 Eylül 2024 Çarşamba - 09:26 “Çocuklarda büyüme geriliği erken teşhis edilmeli” Çocuklarda büyüme geriliği hakkında uyarılarda bulunan Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Bülent Hacıhamdioğlu, “Çocuklarda boy kısalığı ve/veya beslenme bozukluğu (malnütrisyon) şeklinde kendini gösteren büyüme gerilikleri, sık karşılaşılan durumlardır. Büyüme geriliğinin saptanabilmesi için öncelikle boy ve ağırlık ölçümleri doğru yapılmalı ve dikkatli yorumlanmalıdır. Kesitsel değerlendirmede büyüme sorunu olmasa bile, izlemde yeterli büyümenin devam edip etmediği mutlaka takip edilmelidir” dedi. VM Medical Park Pendik Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Bülent Hacıhamdioğlu, ilkokul ve anaokulu sınıflarının bu hafta, diğer sınıfların ise önümüzdeki hafta ders başı yapması dolayısıyla, erken teşhis edilmediği takdirde çocuklarda eğitim hayatını da olumsuz etkileyebilen önemli bir sorun olan büyüme geriliği hakkında açıklamalarda bulundu. “Sık karşılaşılan bir durum” Çocuklarda büyüme geriliklerinin sık karşılaşılan bir durum olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hacıhamdioğlu, “Çocuklarda boy kısalığı ve/veya malnütrisyon (yetersiz beslenme sonucu ortaya çıkan beslenme bozukluğu) şeklinde kendini gösteren büyüme gerilikleri sık karşılaşılan durumlardır. Büyüme geriliğinin saptanabilmesi için öncelikle boy ve ağırlık ölçümleri doğru yapılmalı ve dikkatli yorumlanmalıdır. Kesitsel değerlendirmede büyüme sorunu olmasa bile izlemde yeterli büyümenin devam edip etmediği mutlaka takip edilmelidir” diye konuştu. Boy kısalığı nedir? Boy kısalığının tanımını yapan Prof. Dr. Hacıhamdioğlu, “Çocuğun boy ölçüm sonucunun yaş ve cinsiyetine göre ortalamanın 2 SD (standart deviasyon) değerinden daha düşük veya persantil eğrilerinde 3. persantilin altında olması boy kısalığı olarak tanımlanır. Ayrıca çocuğun boyu 3. persantilin üzerinde olsa bile beklenen boy persantilinden (anne ve baba boylarına göre hesaplanan hedef boy) belirgin kısa olması da büyüme geriliği olarak kabul edilmelidir. Yine ve yaş, cinsiyet ve ergenlik durumuna göre beklenen uzamayı göstermeyen çocuklar da büyüme geriliği açısından değerlendirilmelidir. Kız çocuk için hedef boy: [Anne boy + Baba boy - 13]/2 7cm; erkek çocuk için hedef boy: [Anne boy + Baba boy + 13]/2 7cm) formülü ile hesaplanır” dedi. “Boy kısalığı birçok farklı nedene bağlı olabilir” Boy kısalığının nedenlerine değinen Prof. Dr. Hacıhamdioğlu, “Boy kısalığı bazen yapısal büyüme gecikmesi ve ailevi boy kısalığı gibi ‘normalin varyantı’ olarak kabul edilebilecek nedenlere bağlı meydana gelebileceği gibi, sistemik hastalık veya hormonal sorunlar gibi patolojik nedenlere de bağlı olabilir” ifadelerini kullandı. “Vücut ağırlığı boya göre değerlendirilmeli” Vücut ağırlığının ise boya göre değerlendirilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Hacıhamdioğlu, “Ağırlık ve boy arasındaki ilişki beden kitle indeksi (BKİ) ile değerlendirilir. BKİ: ağırlık(kg)/boy(m)2 sonucu 95. persantil üzeri şişman, 85-95 persantil arası fazla tartılı, 5-15 persantil arası zayıf, 5. persantil altı ise malnütrisyon olarak kabul edilir. Zayıflık ve malnütrisyon yetersiz beslenme veya altta yatan kronik bir sistemik hastalık neticesi gelişebilir” şeklinde konuştu. “Özellikle süt çocukluğu döneminde yetersiz beslenme boy kısalığına neden olabilir” İlk 2 yaş döneminin hızlı büyüme dönemi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hacıhamdioğlu, “Bu dönemde yetersiz anne sütü alımı veya kötü beslenme, büyüme geriliği ile sonuçlanacaktır. Süt çocukluğu döneminde kötü beslenme daha sonraları uygun beslenme koşulları sağlansa bile boy kaybına neden olabilmektedir” dedi. “Büyüme geriliğine neden olabilecek patolojik nedenler incelenmeli” Büyüme geriliğinin dikkatli değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Hacıhamdioğlu, “Büyüme geriliği saptanan çocuk önce tıbbi öykü, ayrıntılı bir fizik inceleme ile değerlendirilmeli, sonrasında gerekirse büyüme geriliğine neden olabilecek patolojik nedenler açısından incelenmelidir. Gebelik haftasına göre düşük ağırlık ve/veya boyda doğup yakalama büyümesinin gerçekleşmemesinin, genetik veya sendromik nedenlerin de büyüme geriliğine neden olabileceği unutulmamalıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Koltuk altı ve cilt kararmalarınızın nedeni göz ardı ettiğiniz ‘insülin direnci’ olabilir
04 Eylül 2024 Çarşamba - 09:06 Koltuk altı ve cilt kararmalarınızın nedeni göz ardı ettiğiniz ‘insülin direnci’ olabilir Koltuk altı ve ciltteki kararmaların, birçok kişinin estetik kaygılar nedeniyle rahatsızlık duyduğu yaygın bir sorun haline geldiğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Taşkale, “Bu durumla karşılaşan pek çok kişi, çeşitli tedavi yöntemlerine başvurarak çözüm arayışına girse de genellikle bu kararmaların ardındaki temel neden olan insülin direnci göz ardı ediliyor” dedi. Altınbaş Üniversitesi Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Gürkan Taşkale, koltuk altı kararmaları ve ciltteki kararmalar hakkında açıklamalarda bulundu. Estetik kaygılar nedeniyle sıkça rahatsızlık veren koltuk altı ve ciltteki kararmaların nedenlerinden birinin insülin direnci olabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Gürkan Taşkale, “İnsülin direncinin, özellikle boyun, koltuk altı ve kasık gibi bölgelerinde cildin koyulaşmasına neden olabilen ‘akantozis nigrikans’ adı verilen bir duruma yol açabilir” diye konuştu. Dr. Öğr. Üyesi Taşkale, “Bu durumla karşılaşan pek çok kişi, çeşitli tedavi yöntemlerine başvurarak çözüm arayışına girse de genellikle bu kararmaların ardındaki temel neden olan insülin direnci göz ardı ediliyor. Oysaki, insülin direnci, ciltte koyulaşma ve kalınlaşma gibi belirtilerle kendini gösteren ve uzun vadede daha ciddi sağlık sorunlarına işaret edebilecek bir durumdur” dedi. “Diyabet ve obezite ile bağlantılıdır” İnsülin direncinin özellikle boyun, koltuk altı ve kasık gibi bölgelerde cildin koyulaşmasına neden olabilen ‘akantozis nigrikans’ adı verilen bir duruma yol açabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Gürkan Taşkale, bu durumun genellikle insülinin yüksek seviyelerde olmasıyla ilişkilendirildiğini ve diyabet, obezite gibi sağlık sorunlarıyla bağlantılı olduğunu vurguladı. Dr. Öğr. Üyesi Taşkale, bu nedenle cilt kararmalarının altında yatan sebebi netleştirmek için bir doktora başvurulması gerektiğinin altını çizdi. “İnsülin, ciltte kalınlaşmaya ve renkte koyulaşmaya neden olur” Koltuk altı kararmalarının veya vücuttaki diğer esmerleşmelerin farklı sebeplerden kaynaklanabileceğini da belirten Dr. Öğr. Üyesi Taşkale ancak bu durumun insülin direnci ile olan ilişkisinin genellikle akantozis nigrikans şeklinde ortaya çıktığını söyledi. Dr. Öğr. Taşkale, “Akantozis nigrikansın cildin belli bölgelerinde, ensede, koltuk altında, kasıklarda ve diğer kıvrım yerlerinde derinin kalınlaşması, kadifemsi bir yapıya bürünmesi ve koyu renk almasıyla kendini gösterir. İnsülin direncinin akantozis nigrikansa yol açmasının sebebi, insülin direncinin hücrelerde ve deride hücre büyümesi ve proliferasyonu artırıcı etkisidir. İnsülin direnci nedeniyle vücutta artmış olan bazı büyüme faktörleri ciltte kalınlaşmaya ve renkte koyulaşmaya neden olur. Bu değişiklikler ensede, boyun bölgesinde, kasıklarda, diz, dirsek gibi kıvrım yerlerinde ve bazen de parmaklar, eller ve eklem yerlerinde görülebilir” şeklinde konuştu. “Karartıların sebebi karın içi kanserlerin göstergesi de olabilir” İnsülin direnci olan hastalarda akantozis nigrikans dışında lipodistrofi ve bazı mantar enfeksiyonlarına bağlı lezyonların da sıklıkla görülebildiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Taşkale, “Akantozis nigrikansın insülin direnci dışında bazen karın içi organların kanserlerinde veya bazı akciğer kanserlerinde de görülebilir. Bu nedenle akantozis nigrikans klinik önem taşır ve bu belirtilerin görüldüğü hastalarda mutlaka ilgili tetkiklerin yapılması gerekir” dedi. “Tedavi insülin direncini ve sebepleri ortadan kaldırarak mümkün” Akantozis nigrikansın tedavisinin insülin direncini ve hastalığın temel sebeplerini ortadan kaldırmakla mümkün olacağını belirten Dr. Öğr. Üyesi Taşkale, "Akantozis nigrikans insülin direnci durumlarına bağlıysa, obeziteye bağlıysa yaşam tarzı değişiklikleri, diyetin ayarlanması, insülin direncine yönelik ilaç tedavileri ve kilo verme gibi yöntemlerle akantozis nigrikansın gerileyebildiğini biliyoruz" dedi. Dr. Öğr. Üyesi Taşkale, son olarak eğer akantozis nigrikansın maliniteye (kanser) bağlı bir durumdan kaynaklanıyorsa, kanserin tedavisiyle birlikte bu durumun da kaybolabileceğini dikkat çekerek açıklamalarını şu sözlerle sonlandırdı: “Akantozis nigrikansın doğrudan tedavisinde ise genellikle endokrinologlar olarak ilaç verilmez, cilt doktorlarıyla konsültasyon yapılarak peeling, lazer tedavisi veya bazı ilaçlarla estetik tedavileri uygulanabilir. Ayrıca insülin direncine veya obeziteye bağlı akantozis nigrikansın tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri ve insülin direncine yönelik tedaviler en önemli tedavi yöntemleridir.”
Elektronik sigaralar bağımlılık riskini artırarak genç nesillerin sağlığını olumsuz etkiliyor
04 Eylül 2024 Çarşamba - 09:02 Elektronik sigaralar bağımlılık riskini artırarak genç nesillerin sağlığını olumsuz etkiliyor İngiliz doktorların, farklı aromalara sahip elektronik sigaraların yasaklanması konusunda hükümete çağrıda bulunması e-sigaraları tekrara gündeme getirdi. TSSD Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. İngiliz doktorların, farklı aromalara sahip e-sigaraların sağlık üzerindeki potansiyel zararlarına dikkat çekerek hükümete çağrıda bulunması, elektronik sigaraların tekrar gündeme gelmesine ve konunun yeniden tartışmaya açılmasına zemin hazırladı. Türkiye’de, e-sigaraya bağlı olarak, son dönemde görülen EVALI (e-sigaraya bağlı akut akciğer hasarı) hastalığının görülmesi, elektronik sigaraların zararları etkileri konusunda ciddi endişelere yol açtı. Bu bağlamda, Türkiye Savaş Derneği (TSSD) Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, elektronik sigaraların sağlık üzerindeki etkileri ve potansiyel riskleri hakkında açıklamalarda bulundu. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Aydın, “Elektronik sigaralar, özellikle aromalı çeşitleri ile gençleri ve sigara içmeyen bireyleri hedef alarak, tütün ürünlerine yönelik bir geçiş köprüsü işlevi görebilmektedir. Aromalı e-sigaralar, kullanıcıların alışkanlıklarını ve bağımlılıklarını artırarak, uzun vadede, EVALI hastalığı gibi, sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. İngiliz doktorların bu ürünlerin yasaklanması yönündeki çağrısı, global bir sağlık sorunu olan e-sigara kullanımına karşı dikkatli yaklaşılması gerektiğini vurguluyor.” dedi. Elektronik sigaraların yaygınlaşmasının, tütün bağımlılığını artırabileceği ve gençlerin sigara kullanımına teşvik edilebileceği konularında uyarıda bulunan Prof. Dr. Aydın, “Ayrıca, bu ürünlerin sağlık üzerindeki uzun vadeli etkilerinin henüz tam olarak ortaya konulmadı, bu nedenle daha fazla araştırma ve düzenleme gerekmektedir” ifadelerini kullandı. “Aromaların etkisi, gençlerimizi yanıltıyor” Elektronik sigaraların yüksek miktarda aroma içeriğine sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın, “Çeşitli aromalar eklenerek cazip hale getirilmeye çalışılan bu ürünler, maalesef toplumumuzu ve gençlerimizi yanıltıyor. Sadece bu aroma bile solunum rahatsızlıkları ve kalp hastalıkları başta olmak üzere birçok soruna neden olmaktadır. Bu nedenle sigaraya alternatif olarak gösterilen bu ürünlerin sağlık üzerine olan etkileri çok iyi araştırılıp özellikle genç nesil bilinçlendirilmeli” dedi. Prof. Dr. Aydın, sigarayı bırakmak isteyenlerin daha az zararlı olduğunu düşünerek başvurduğu bu tarz yöntemlerin aslında başka bir bağımlılık türüne sebep olduğunu vurguladı ve e- sigaraların sağlık üzerindeki uzun vadeli etkilerinin henüz tam olarak anlaşılmaması nedeniyle bu ürünlere kısıtlama getirilmesi gerektiğinin altını çizdi. “Ülkemizde sigaraya başlama yaşı çok düşük” Prof. Dr. Aydın, Türkiye’de sigaraya başlama yaşının ergenlik dönemlerine kadar düştüğünü belirterek sigara içme oranının özellikle 14-17 yaş aralığında daha yaygın olduğuna dikkat çekti. Aydın, “Ülkemizde sigaraya başlama yaşı, üzülerek ifade ediyorum ki, çok düşmüştür. Bu durum birçok sağlık sorununu beraberinde getirmektedir. Sigara içmenin gençlerin akciğer gelişimi, kardiyovasküler sağlık ve genel fizyolojik gelişimleri üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Bu sebeple gençlerin sigara ve türevlerinden uzak durmaları konusunda çeşitli çalışmalar yapılmalıdır” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Mustafa Aydın son söz olarak, “Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimizi sigara ve türevlerinden korumak hepimizin görevi olmalıdır. Gençler arasında bu tür ürünlerin kullanımı azaltmak ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını teşvik etmek için büyük önem taşıyan toplumsal bilinçlenme ve eğitim çalışmalarına devam etmeliyiz. Ayrıca, aileler, öğretmenler ve sağlık profesyonellerin ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarına da bu konuda büyük görevler düşmekte. Bu grupların, gençler üzerinde olumlu etkiler bırakmaları, bu sorunun çözümünde kritik bir rol oynamaktadır” diyerek sözlerini noktaladı.
’Uzun süreli stresin sonucu tükenmişlik sendromu olabilir’
04 Eylül 2024 Çarşamba - 08:55 ’Uzun süreli stresin sonucu tükenmişlik sendromu olabilir’ Tükenmişlik sendromunun uzun süreli stresin bir sonucu olarak ortaya çıkan fiziksel, zihinsel ve duygusal tükenmişlik hali olduğunu söyleyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Dilek Günaydın, “Bu sendrom, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve profesyonel, sosyal yaşamda çeşitli sorunlara neden olabilir" dedi. Son yıllarda iş yaşamında ve kişisel yaşamda artan stres ve baskı, tükenmişlik sendromunun yaygınlaşmasına yol açtı. Medical Park Ordu Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Dilek Günaydın, tükenmişlik sendromu hakkında açıklamalarda bulundu. Tükenmişlik sendromu belirtilerinin genellikle yavaş yavaş ortaya çıktığını söyleyen Uzm. Dr. Günaydın, “Kişi, yoğun iş temposu ve stres altında başlarda çok fazla emek sarf eder. İş yükü ve sorumluklarının kişisel yaşantısının önüne geçtiği fark etse de uyum içerisinde yaşantısını sürdürür. Ancak zamanla bu şartları değiştiremeyeceği hisseder ve öfke sorunları, tepkisizlik, uyku bozuklukları gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu süreç devam ederse yoğun bir çaresizlik hissi, çevresine ilgisizlik, umutsuzluk ortaya çıkar, kişinin sosyal ve mesleki yaşantısı olumsuz yönde etkilenir” diye konuştu. “Uykusuzluk görülebilir” Tükenmişlik sendromunda baş ağrısı ve uykusuzluk görülebileceğine değinen Uzm. Dr. Günaydın, “Sürekli stres ve aşırı yüklenme nedeniyle bireylerde ortaya çıkan ve günlük yaşamı olumsuz etkileyen, kişiden kişiye değişiklik gösteren belirtiler ile kendini gösterir. Bu belirtiler, genellikle kişinin enerjisinde, duygusal durumunda ve zihinsel işlevlerinde önemli bozulmalara yol açar. Sürekli yorgun ve bitkinlik hissi, iş ve yaşamdan anlam kaybı, duygusal boşluk, iştahda azalma ya da iştah artışı, konsantrasyon güçlüğü, baş ağrısı, uykusuzluk gibi fiziksel semptomlarla kendini göstermektedir” ifadelerine yer verdi. “Stres altında çalışmak tetikliyor” Tükenmişlik sendromunun özellikle yoğun iş yükü ve stres altında çalışan kişilerde görüldüğünün altını çizen Uzm. Dr. Günaydın, “Tükenmişlik sendromunun başlıca nedenleri arasında aşırı iş yükü, uzun çalışma saatleri, düşük iş tatmini ve yetersiz sosyal destek yer alır. Ayrıca, bireylerin kişisel yaşamlarındaki stres faktörleri de tükenmişlik riskini artırabilir” şeklinde konuştu. “Hobi edinmek iyi gelir” Tükenmişlik sendromu ile baş edebilmede stres yönetimi, iş ve yaşam dengesinin sağlanmasının önemli olduğunu söyleyen Günaydın, “Düzenli egzersiz yapmak, hobiler edinmek, sosyal etkinliklere katılmak gibi aktivitelere yer verilmelidir. Günlük yaşam rutininde öncelikleri belirlemek, zaman yönetimine önem verilmelidir. Tükenmişlik sendromunun etkilerini azaltmak için proaktif yaklaşımlar benimsemek ve gerektiğinde profesyonel yardım almak, sağlıklı bir yaşam sürdürmenin anahtarlarından biridir. İş yerlerinde tükenmişliği önlemek için de iş yükünün dengeli bir şekilde dağıtılması ve çalışanların desteklenmesi önemlidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Cimin Üzümü hastalıklara şifa
04 Eylül 2024 Çarşamba - 08:49 Cimin Üzümü hastalıklara şifa Erzincan’ın eski adıyla Cimin yeni adıyla Üzümlü ilçesinde yetişen ‘Cimin Üzümü’ adıyla bilinen siyah üzümün sağlık açısından faydaları saymakla bitmiyor. Kurusunu da yaşını da bol bol tüketilmesini öneren uzmanlar siyah üzümün içerdiği demir sayesinde hastalıklara şifa olduğunu söyledi. Çekirdeğinden, kabuğuna, yaprağına, kurusuna kadar şifa deposu olan siyah üzümün faydalarının saymakla bitmediğini ifade eden uzmanlar, “Migrenden, hazımsızlığa, demir eksikliğinden, kabızlığa kadar iyi gelen siyah üzümün yumurtalıklardaki kist oluşumunu önler. Yapılan araştırmalar sonucunda siyah üzümün kadınlarda adet düzensizliği, kısırlık, düşük yapma gibi birçok soruna neden olan, yumurtalıklarda oluşan kistleri tedavi edici etkisi bulunduğu sonucuna ulaşıldı. Siyah üzüm 3 çeşit olan üzümün diğer bir çeşididir. Genel hatlarıyla sağlık açısından faydaları aynıdır fakat bazı özellikleri siyah üzümü diğerlerinden ayrı kılmaktadır. Ayrıca siyah üzümün tadı diğerlerinden biraz daha farklıdır, ekşi değildir. Özellikle cilt ve saç sağlığına ciddi anlamda katkı sağlar. Siyah üzüm kolesterol seviyesini dengeler, içerdiği mineral ve bileşenler yardımıyla insülin duyarlılığını arttırır. Siyah üzümün düzenli tüketimi konsantrasyon, hafıza ve ayrıca sözleri ve mekanları hatırlama yeteneğini geliştirmeye yardımcı olur. Siyah üzümün içerdiği vitamin ve diğer besinler kalp ve damar sağlığını korur. Düzenli olarak siyah üzüm tüketimi, başta cilt kanseri olmak üzere, kolon, prostat, mide ve bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltır. Siyah üzüm ayrıca sindirim sistemi için faydalı olduğu için kilo vermek isteyenlerin tercih edebilecekleri besin maddelerinin başında gelir. Mantar hastalıklarına karşı etkili olan siyah üzüm, güçlü bir antioksidan olarak, enfeksiyon ve bakterilerin yol açtığı iltihapları giderebilir. Siyah üzüm kabızlık ve hazımsızlığı giderir, midede bulunun asit seviyesinin sağlıklı düzeyde kalmasını sağlar. Siyah üzüm diğer üzüm çeşitlerinde olduğu gibi göz sağlığını korumak için gerekli olan besinler içerir, görme yeteneğini geliştirir. Saç ve cilt sağlığını korur, saçların sağlıklı kalmasını sağlar. Cildi özellikle güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korur.” bilgilerine yer verdi. Öte yandan Erzincan’ın Üzümlü ilçesinde yetiştirilen ve Türkiye genelinde büyük ilgi gören Cimin Üzümünün hasadı sürüyor. Kilogram fiyatı 50 ila 60 lira arasında değişen Cimin Üzümü büyük zorluklarla hasat ediliyor. Erzincan’da 15 kilometre uzaklıktaki Üzümlü ilçesinde bölgeye özgü rengi ve tadı ile Türkiye genelinde nam salan Cimin Üzümünün hasadı devam ediyor. Bugünlerde başlayan hasat mevsimi nedeniyle üzüm bağlarında hareketlilik yaşanıyor. İlçede yaklaşık 10 bin dekar alanda bu yıl 8 bin ton üzüm hasadı yapılması planlanıyor. 2000 yılında "Cimin Üzümü" ismiyle tescillenen ürün, Erzincan ve Üzümlü ekonomisi açısından büyük önem taşıyor. İlçeye bağlı Pişkidağ Köyü ve çevresinde yaklaşık 2 bin 500 metre yükseklikte yetiştirilen üzümler, özellikle Karadeniz Bölgesi olmak üzere Doğu Anadolu Bölgesi ve Türkiye’nin birçok iline ihraç ediliyor. Ekim ayı sonuna kadar devam etmesi planlanan hasat döneminden üreticiler memnun. “Üretim zor şartlarda yapılıyor “ İlçede yüzlerce ailenin geçim kaynağı haline dönüşen Cimin Üzümü üretimi beraberinde birçok zorluğu da getiriyor. Yaklaşık 2 bin 500 metre yüksekliğindeki dağların eteklerinde özel yöntemlerle yapılan bağlarda yetiştirilen üzümlerin, budanmasından, sulanmasına ve hasadına kadar üreticilerin büyük çabasıyla gerçekleşiyor. Yüksek alanlardaki bağlardaki bağ bozumu kimi zaman katır veya eşeklerle yapılıyor. Kasalarla köy merkezlerinde toplanan üzümler buradan kamyonlarla Üzümlü ilçesindeki kooperatiflere taşınıyor. İlçe merkezinde ise kamyonlardan Tırlara yüklenen üzümler Karadeniz başta olmak üzere Türkiye’nin birçok yerine gönderiliyor.
Emet’in kurtuluşunun 102. yılı kutlandı, sağlıklı içme suyunun açılışı yapıldı
03 Eylül 2024 Salı - 18:23 Emet’in kurtuluşunun 102. yılı kutlandı, sağlıklı içme suyunun açılışı yapıldı Kütahya’nın Emet ilçesinde 3 Eylül Gazi Emet’in kurtuluşunun 102. yıldönümü ile sağlıklı içme sağlıklı içme suyu açılışı birlikte kutlandı. MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Kaymakam Furkan Seyman, Emet Belediye Başkanı Mustafa Koca, Hisarcık Belediye Başkanı Mustafa Demirtaş, siyasi parti temsilcileri, STK’lar, oda başkanları ve halkım katılımı ile hükümet konağı önünde düzenlenen törende Müftü Vekili Halit Özaytaş tarafından yapılan duanın ardından gölet suyu vanası açıldı. Açılış öncesi Kütahya Evliya Çelebi mehteran takımı meydanda bir gösteri sundu. “3 Eylül günü Emet’i düşman işgalinden kurtardık, artık arsenikli sudan da kurtarıyoruz” Törende yaptığı konuşmada 12 yıl önce ilçeye sağlıklı içme suyu kazandırmak için dağ tepe gezdiklerini söyleyen Emet Belediye Başkanı Mustafa Koca, "Yüksek rakımlarda su aradık. Şu an göledimizin olduğu yerde 957 metre rakımda ölçümler yapıldı. Gölet yapımı başlarken, ilçede içme suyu, kanalizasyon, yağmur kanalları, yenilenmesi ve su depoları, isale hatları yapımı için proje ihalelerini gerçekleştirdik. Gölet yanına yapılan arıtma tesisimizde 15 gündür test uygulamaları gerçekleştirildi. Bugünde ilçemize göletten ilk suyu akıtıyoruz. Şu an su çektiğimiz derin kuyular için her ay 1 milyon TL, elektrik faturası ödüyoruz. Bu demektir ki bundan böyle 1 milyon TL Emet Belediyesinin kasasında kalacak. En önemlisi de yeni içme suyumuzda arsenik oranı sıfır. 3 Eylül günü Emet’i düşman işgalinden kurtardık, artık arsenikli sudan da kurtarıyoruz. Belediye olarak kurduğumuz ekiplerle 3 vardiya çalışarak 2-3 ay içerisinde yeni hattan tüm Emet halkına sağlıklı içme suyunu vermek için çalışacağız. Geçmişten bu güne bu hizmetlerin yapılmasında emeği geçen, ilçe teşkilatlarımız, il teşkilatlarımız, milletvekillerimiz, bürokratlarımız ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Daha sağlıklı nesiller için hayırlı olsun Gazi Emet” dedi. Açılış sonrası meydanda halka kurtuluş pilavı ikram edilirken, Milletvekili Erbaş ve Başkan Koca halka kurtuluş pilavı dağıttı.
Başkan Büyükkılıç’ın ağabeyi 30 milyon TL’lik Alzheimer Projesi’nin yapımını üstlendi
03 Eylül 2024 Salı - 14:46 Başkan Büyükkılıç’ın ağabeyi 30 milyon TL’lik Alzheimer Projesi’nin yapımını üstlendi Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın Kayseri’yi kazandırmayı planladığı 30 milyon TL maliyetli Türkiye’nin en modern ve donanımlı Alzheimer Merkezi’nin yapımını ağabeyi Ramazan Büyükkılıç üstlendi. Başkan Büyükkılıç ile hayırsever Ramazan Büyükkılıç arasındaki protokol, Türkiye Alzheimer Derneği Kayseri Şube Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin’in de katılımıyla imzalandı. Göreve geldiği ilk günden bu yana ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ felsefesini yerel yönetim hizmetlerinde düstur edinen Başkan Büyükkılıç, insan ve sağlık odaklı, Türkiye’ye örnek olacak bir projeyi daha hayata geçiriyor. Bu kapsamda, Büyükkılıç’ın ‘Yeni 5 Yıl’ projeleri arasında yer alan, en anlamlı yatırımlardan biri olarak değerlendirilen, Alzheimer Merkezi’nin yapımına ilişkin protokol imzalandı. Başkanlık makamında gerçekleşen protokol imza törenine, Başkan Büyükkılıç’ın yanı sıra ağabeyi, hayırsever Ramazan Büyükkılıç ve Türkiye Alzheimer Derneği Kayseri Şube Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin ve dernek üyeleri katıldı. “Ağabeyimin hayırseverliği ile onur, gurur duyduğumu belirtmek isterim” Başkan Büyükkılıç, ağabeyi Ramazan Büyükkılıç’ın hayırseverliğinden dolayı onur ve gurur duyduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: “Değerli büyüğüm, ağabeyim, Ramazan Büyükkılıç’a, hayırseverliği ile on binlerce yetiştirdiği eğitim ordusundaki öğrencileri ile onur duyduğumu, gurur duyduğumu belirtmek isterim. Kayseri’mizde sağlık ocağı ile yapmış olduğu Ramazan Büyükkılıç ilköğretim okulu ile şimdi de bir başka hayırseverlik hizmetine imzasını atıyor inşallah. Toplumumuz için çok önem arz eden Alzheimer Merkezi. Bu açıdan müsaade ederse kendisinin hem ağabeyim olarak, hem büyüğüm olarak, hem de hayırsever özelliği ile öpmek istiyorum. Sonrasında da değerli dernek başkanımızın huzurları ile imzamızı atacağız.” “Eylül’ün 21’i, Cumartesi günü temeli atacağız. 1 senede de bitireceğimize inanıyorum” Başkan Büyükkılıç projede, Eylül ayının 21’i, Cumartesi günü temeli atacaklarını, 1 senede de bitireceklerine inandıklarını söyleyerek, “Bu proje ile ilgili çok değerli valimizin ve Aile Sosyal Politikalar il müdürümüzün de bilgileri ve imzada yerleri var. Onlar da süreç tamamlanınca inşallah imzalarını atacaklar ve böylece bu mecliste bağışı ile ilgili gerekli çalışmayı yapacağız. Eylül’ün 21’i, Cumartesi günü de Allah’ın izniyle temeli atacağız. 1 senede de bitireceğimize inanıyorum. Ben bu süreçte anlayışla yaklaşan tüm evlatlarına kamuoyunun huzurunda özellikle teşekkür ediyor, yeğenlerimi bağrıma basıyorum. Cenab-ı Allah onlardan razı olsun. Onların anlayışı, çok değerli yengemin desteği ve değerli büyüğümün de kararıyla bu besmeleyi çekip, hayırlı işe imzayı atıyoruz. Sosyal içerikli bu projeyi çok önemediğimizi buradan paylaşmak istiyorum bir nörolog doktor başkan olarak ben de. Ayrıca ellerinden öpüyorum, iyi ki varsın değerli büyüğüm, kıymetli ağabeyim diyorum” ifadelerinde bulundu. “Sayın başkanıma ‘böyle bir düşüncem var, siz ne dersiniz’ dedim. O da ‘memnuniyetle’ dedi” Hayırsever Ramazan Büyükkılıç ise Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç’ın da desteği ve gayreti ile bu projeyi hayata geçirmek için girişimde bulunduklarını ifade ederek, “Bu hizmeti yapmak için çok düşündüm. Kendi kendime bu işin yapılması için ‘ne yaparım, nasıl ederim’ diye ben de. Sayın başkanıma ‘böyle bir düşüncem var, siz ne dersiniz’ dedim. O da ‘memnuniyetle, Kayseri’de en büyük bir ihtiyaç. Böyle bir tesise ihtiyaç var’ dedi. Kendisi de sağ olsun çok büyük gayretler gösterdi. Bu işe teşebbüs etti. Biz de onun sayesinde bu işe teşebbüs ederek vatana, millete, Kayserili hemşehrilerimize hayırlı, uğurlu olması için bu işi başarmak için harekete geçtik. İnşallah elimizden gelen katkıyı yaparak bu işi başaracağız” diye konuştu. Başkan Büyükkılıç’ın ağabeyi Ramazan Büyükkılıç, eşinin 11 yıldır Alzheimer rahatsızlığı bulunduğunu belirterek, “Damdan düşen damdan düşenin halinden bilir. Biz de damdan düştük, eşim 11 senedir alzheimer. Onun için bundan sonra bu hallere düşeceklerin Rabbil Alemin yardımcısı olsun. Bu müessese de onlara hizmet versin” ifadelerini kullandı. Erciyes Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Alzheimer Derneği Kayseri Şube Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin de Alzheimer Merkezi’nin Kayseri’de bir ihtiyaç olduğuna ve proje ile büyük bir hizmetin yerine getirilmiş olacağına dikkat çekerek, “Aynı zamanda Türkiye Alzheimer Derneği Kayseri Şube Başkanı olarak çalışıyoruz. Türkiye Alzheimer Derneği’nin 22 tane şubesi var biri de Kayseri de. Kayseri gibi büyük bir şehirde gerçekten eksik olan, yapılması gereken en büyük ihtiyaçlardan biri bu Alzheimer Gündüz Bakım Evi. Bu ihtiyacı yerine getirmek için Memduh Başkanım ve ağabeyi Ramazan Bey bu işe el attılar. İnşallah hayırlara vesile olur. Çok büyük bir hizmeti yerine getirmiş oluyorsunuz. Allah mübarek etsin” şeklinde konuştu. Büyükkılıç da ‘Allah tamamına erdirsin, besmeleyi çekip imzayı atalım’ diyerek protokolü imzaladı. Ramazan Büyükkılıç da en kısa zamanda bitirilmesi temennisinde bulunarak protokole imzasını attı. Türkiye’nin en modern ve donanımlı Alzheimer merkezi olarak hizmete girecek Bin 500 metrekare kapalı alana sahip olacak merkezde Fizik Tedavi birimleri, tedavi odaları, rehabilitasyon merkezi, çok amaçlı salon, yemekhane, hemşire odası, poliklinik odası, idari birimler yer alacağı, ortak kullanım alanlarının yanında erkekler ve kadınlar için ayrı rehabilitasyon bloklarına sahip olacağı, Türkiye’nin en modern ve donanımlı Alzheimer Merkezi olarak hizmete girecek.
Eğitim yılı öncesi öğretmenlere “Epilepsi Farkındalık Semineri”
03 Eylül 2024 Salı - 14:38 Eğitim yılı öncesi öğretmenlere “Epilepsi Farkındalık Semineri” Çocuk Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdal Güngör, öğretmenlerle yeni eğitim öğretim yılı öncesi ’Epilepsi Farkındalık Semineri’nde bir araya geldi. Prof. Dr. Güngör, okullarda öğretmenlere büyük görev düştüğünün altını çizerek, “Öğretmenlerin epilepsiyi bilmesi gerekiyor. Farkındalık çok önemli” dedi. 2024-2025 eğitim ve öğretim yılı öncesi Muratpaşa ilçesinde özel bir okulun kampüsünde öğretmenleri ile bir araya gelen Medical Park Antalya Hastane Kompleksi’nden Çocuk Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdal Güngör, Epilepsi Farkındalık Semineri düzenledi. Öğretmenlere okul çağındaki epilepsi teşhisinde önemli görev düştüğüne değinen Prof. Dr. Güngör, epilepsi, teşhisi ve tedavisi hakkında bilgiler verdi. “Ailelerin en büyük kaygısı çocuklarının okulda nöbet geçirme riski” Epilepsi farkındalığının önemine değinen Prof. Dr. Serdal Güngör, “Epilepsi ile ilgili farkındalık oluşturmak benim için çok önemli. Çocuklarına epilepsi teşhisi konan aileler bize kaygıyla geliyor. Çocuklarını okula gönderemeyeceklerini düşünüyorlar. En büyük kaygıları çocukların okulda nöbet geçirmesi. Bu ebeveynlerin en büyük korkusu gerçekten. Bu sebeple öğretmenlere çok fazla görev düşüyor. Öğretmenlerin epilepsiyi bilmesi gerekiyor. Farkındalık çok önemli. Öğretmenlerimize çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. Seminer bitiminde Prof. Dr. Serdal Güngör’e çiçek takdim edildi. Güngör, katılım sağlayan tüm öğretmenlere teşekkür etti.