SAĞLIK
Kars’ta HAP tatbikatı nefes kesti 20 Eylül 2024 Cuma - 15:58:34 Kars’ta HAP Tatbikatı (Hastane Afet Planı) nefesleri kesti. Kimyasal atıklara maruz kalan yaralıların, hastaneye sevkleri ve yapılan müdahaleler gerçeği aratmadı. Kars’ta, Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik, Nükleer (KBRN) afetlerden etkilenenlere daha hızlı müdahale edilmesi ve koordinasyonun sağlanması için saha tatbikatı gerçekleştirildi. Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan tatbikatta senaryo gereği, 112 Acil Çağrı Merkezine Paşaçayır mevkisi Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan çimento fabrikasında kimyasal varillerin, HCL asit, nitrit asit analizi yapılırken devrilmesi sonucu 6 kişi olay yerinde kimyasala maruz kaldı. Şahısların hastane KBRN ünitesi ve Acil Servise getirileceği bildirildi. Bunun üzerine kısa sürede KBRN ünitesi hazır hale getirildi. Hastaneye sevk edilen yaralıların dekontaminasyonları yapıldıktan sonra triyaj alanlara dağılımı gerçekleştirilip gerekli müdahaleler yapılarak tedavi altına alındı. Düzenlenen tatbikatla ilgili açıklama yapan Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Samet Kırat, "Biz de bir sınır şehri olarak bu gibi durumlara her zaman hazırlıklı olmalıyız. Bu yüzden kamu kurum ve kuruluşlarıyla bir tatbikat gerçekleştirdik. Tatbikatımız başarılı bir şekilde sonuçlandırılmıştır" dedi. Kars’ta düzenlenen HAP Tatbikatı’na AFAD ekipleri de destek verdi. Tatbikat daha sonra sona erdi.
20 Eylül 2024 Cuma - 15:36 Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Çiğdem: "Bebeğinizde dışkı yapamama durumu ’Hirschsprung Hastalığı’ tedavi edilebilir" Memorial Diyarbakır Hastanesi’nde Çocuk Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Kemal Çiğdem, "Halk arasında bağırsak felci olarak da bilinen Hirschsprung hastalığının bazı tipleri karında hiç kesi olmadan sadece anüsten yapılan bir ameliyatla düzeltilebilirken bazılarında aşamalı ameliyatlar gerekebiliyor" dedi. Doğumsal bir hastalık olan Hirschsprung Hastalığı, bebeklerin dünyaya geldiği andan itibaren meydana gelen dışkı yapamama durumu olarak biliniyor. Kalın bağırsağın alt kısımlarında bulunan bazı sinir hücrelerinin gelişememesi ile oluşan bağırsak felci, çoğu anne baba tarafından da bilinmeyen bir sağlık problemi olarak gözlemleniyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Kemal Çiğdem, bu hastalığın önemine dikkat çekti. Günümüzde sıklıkla kabızlık ile de karıştırıldığını belirten Prof. Çiğdem, "Kabızlık sonradan oluşabiliyor fakat bağırsak felci ilk günden var olan bir sağlık sorunu olarak kabul ediliyor. Genel semptomları aynı olmakla birlikte birçok aile bu durumun tedavi edilebilir olduğundan da habersiz olabiliyor. Biz doktorlar için ise en önemli nokta hastalığın erken teşhis edilebilmesi oluyor. Erken teşhis edilen vakalarda cerrahi müdahale ile çocuklar için umut ışığı olabiliyoruz" dedi. Prof. Çiğdem, bebeklerin doğumdan sonra ilk 24 saat ile 48 saat aralığında gaitalarını çıkarabilmelerinin normal dışkılama sürecini ifade ederek, "İlk günlerde belirti göstermeyebilen Hirschsprung Hastalığıyla ilgili teşhis aşamasında bağırsakların görüntülenmesi ve biyopsi süreci ile ilerliyoruz. Erken tanı almak oldukça önemli, erken tanı ve tedavi ile cerrahi müdahale yapıyoruz ve başarı şansı oldukça yüksek olabiliyor. Ameliyatla çalışmayan bağırsak kısmı çıkarılabiliyor, çalışan kısımdan anüse doğru, bağırsakları getirip dikme işlemi yapılabiliyor" şeklinde konuştu. Tekrarlama ihtimali oldukça düşük olan Hirschsprung hastalığında başarı şansı oldukça fazla olabildiğini aktaran Prof. Çiğdem, "Fakat bazı durumlarda bu düşük oranı görebiliyoruz. Bu durumda tekrarlayan kabızlık atakları olabiliyor. Ameliyat ettiğimiz bebeklerin ailelerine önerimiz ameliyat sonrası da aynı hassasiyetle takip ve kontrollerini düzenli olarak gerçekleştirmeleri olacaktır. Bazı durumlarda kabızlık atakları da görülebilir. Bunu fark eden ebeveynler bizlere başvurmalılar. Sağlığına kavuşan bebekler bizim için her zaman mutluluk kaynağı oluyor" diye konuştu.
20 Eylül 2024 Cuma - 15:08 Japon uzmandan Alzheimer hastalarına öneriler Konyaaltı Belediyesi, günümüzde ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen Alzheimer hastalığına dikkati çekmek ve bu konuda farkındalık uyandırmak için ’Alzheimer Farkındalık Buluşması’ gerçekleştirdi. Etkinliğe katılan Japon Öğretim Üyesi İkuko Murakami, Alzheimer’e karşı Japonya’daki çalışmalar hakkında bilgi verdi. Konyaaltı Belediyesi, günümüzde ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen Alzheimer hastalığına dikkati çekmek ve bu konuda farkındalık uyandırmak için ’Alzheimer Farkındalık Buluşması’ gerçekleştirdi. Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Nöroloji Uzmanı Dr. Melih Vural, Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İkuko Murakami ve Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü’nden Araştırma Görevlisi Özlem Özgür, Alzheimer hakkında vatandaşları bilgilendirdi. Halk sağlığı buluşmaları Nazım Hikmet Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğe 50 yaş üstünde çok sayıda vatandaşın yanı sıra Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan da katıldı. Konuşmacıları ve katılımcıları selamlayan Başkan Kotan, “Konyaaltı’mızda halk sağlığını çok önemsiyoruz. Bununla ilgili göreve geldiğimizden bu yana çok sayıda etkinlik yaptık. Biz her yaştaki dostumuzu önemsiyoruz ama özellikle sizin yaşınızdaki büyüklerimizi fazlasıyla önemsiyoruz. Alzheimer zor ve önemli bir hastalık. Bunu biliyoruz. Bu konuda bilinçlenmek ve bu konunun farkındalığını artırmak için sizlerle alanında uzman hocalarımızı bir araya getirdik. Umarım etkinliğimiz sizler için faydalı olur” dedi. “Keşke gençler de katılsaydı“ Etkinlikte Akdeniz Üniversitesi 60+ Tazelenme Üniversitesi Kurucu ve Gönüllü Öğretim Üyesi Nöroloji Uzmanı Melih Vural, vatandaşlara Alzheimerdan korunma yollarını anlattı. Nüfusun gerek ülkemizde gerekse dünyada giderek hızlandığını belirten Dr. Vural, 2050 yılında her 3 kişiden birinin 60 yaşında olacağını ifade etti. Uzun yaşamda önemli olan noktalardan birinin beyin sağlığını korumak olduğunu kaydeden Dr. Vural, “Beyin sağlığımızı korumaya, Alzheimerdan korunmaya erken yaşlardan itibaren başlamamız gerekiyor. Bakıyorum etkinliğimize çok sayıda kişi gelmiş ama keşke gençlerimiz de aramızda olabilseydi. Çünkü Alzheimer erken yaştan itibaren önlem alınması gereken bir hastalık. Yapılan bir araştırmada yeni doğan bebekten alınan kanda tarım ilaçları, hazır gıda paketleri gibi birçok zararlı madde tespit edilmiş. Çocuk zaten bu yükle hayata geliyor. Bu nedenle çocukluktan itibaren yeme alışkanlığı ve yaşam şekliyle insan Alzheimerdan korunmaya çalışmalı” dedi. “Ot ilacı çok tehlikeli” Yiyip içtiklerimizden yaşam şeklimize kadar her şeyin Alzheimere neden olabildiğine vurgu yapan Dr. Vural, nasıl beslenilmesi gerektiği konusunda şu bilgileri verdi: “Sebzeler üretilirken ayrık otlar temizlensin diye ot ilacı diye bir ilaç atılıyor. Sebzelere bir şey yapmıyor, diğer otları temizliyor. Fakat o ilaç sebzelerin üzerinde kalıyor. Dünyada birçok yerde bu ilaç yasaklandı fakat Türkiye’de internetten bugün sipariş verin, yarın kapınızda. Bu Alzheimerdan kansere kadar birçok hastalığa neden oluyor. Bu nedenle sebzelerinizi aldığınızda yarım saat karbonatlı suda bekletin. Sirkede değil, karbonatta. Bakliyatlarda pektin denilen bir madde bulunuyor. Alzheimer hastalarına çok fazla bakliyat önermiyorum. Ama yiyeceklerse de düdüklüde pişirerek yesinler. Mangal tavsiye etmiyorum. Yanan ürünler çok tehlikeli, seviyoruz biliyorum. En iyi yemek kısık ateşte uzun sürede pişen tencere yemeğidir. Magnezyum beyin sağlığı için çok önemli. Egzersiz ve ketojenik diyet çok önemli. Gıdalarınızdan baharatı eksik etmeyin. Özellikle de sumağı.Ev yapımı turşu tüketin. Deniz balıkları, köy tavuğu ve yabanıl hayvan eti tüketin.” Murakami, Japon modelini anlattı Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İkuko Murakami de, Japonya’da demans hastalarına nasıl bir bakım hizmeti verildiği ve Japonya’da bulunan Günlük Bakım Merkezi Kogure Gakuen hakkında bilgiler verdi. Japonların dünyada ömür ortalamasında 1. sırada yer aldığını ifade eden Murakami, Japonya’da 100 yaş üzerinde 90 bin kişi bulunduğunu, her 3 kişiden birinin ise 65 yaşında olduğunu söyledi. Yaşlanmaktan en çok korkulan şeyin Alzheimer olduğunu dile getiren Murakami, “Açıkçası ben de çok korkuyorum. Ama bundan korunmak için de yapılması gereken şeyler var. Onlara dikkat edeceğiz” dedi. Japonya’da demans hastalarına bakım hizmetlerinin çok gelişmiş olduğunu dile getiren Murakami, “Japonya’da hem huzurevleri gibi yatılı merkezler, hem de Alzheimer hastalarının günlük kalacağı bakım merkezleri bulunuyor. Bu merkezlerde hastalara örgü örme, satranç ve su doku oynatma, spor yapma gibi etkinlikler yapılıyor. Günlük Bakım Merkezi Kogure Gakuen’de ise hastalara üniversite eğitimi veriliyor. Çünkü beyni iyi çalıştıran eğitimler Alzheimerda çok önemli” diye konuştu. “Alzheimer hastası yer değiştirmemeli” Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Özlem Özgür de Alzheimer hastalarıyla nasıl yaşanması gerektiği konusunda katılımcıları bilgilendirdi. Özgür, Alzheimer hastalığının uzun ve 7-24 bakım gerektiren bir hastalık olduğunu bu nedenle ailelerin zorlandıklarını dile getirdi. Alzheimer hastalarının evlerinde bakılması gerektiğini, bu hastaların çok fazla yer değiştirmemesi gerektiğine vurgu yapan Özgür, “Başka kişi bakacaksa bile evindeki ortamdan çıkarılmamalı. Çok fazla misafirliğe götürülmemeli. Çünkü gittiği yerde tuvalet banyoyu bulamadıklarında bu hastalar çok fazla kaygı yaşıyor” dedi. Etkinlik sonunda katılımcılar, günlük yaşantının koşuşturması içinde stresle baş etmeyi kolaylaştıran, dikkati yoğunlaştırarak odaklanmayı sağlayan mandala tekniğiyle duvara resim yaptılar.
20 Eylül 2024 Cuma - 14:18 Sinop’ta 112’ye yapılan çağrıların yüzde 71,99’u vakaya dönüşmeyen ihbarlar Sinop’ta 2024 yılında 112 Acil Çağrı Merkezi’ne gelen 195 bin 102 çağrının yüzde 71,99’unun vakaya dönüşmeyen ihbarlardan oluştuğu, asılsız ihbarda bulunan 14 şahıs hakkında idari para cezası uygulandığı açıklandı. Sinop’ta “Acil Çağrı Hizmetleri İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı” gerçekleştirildi. Toplantıda, 112 Acil Çağrı Merkezi’nin vatandaşlara daha iyi hizmet verebilmesi için yapılması gerekenler gündeme getirildi. Kurumun çalışma sistemi, görevleri, iş ve işleyişi, acil çağrı hizmetlerinin daha etkin sunulması için yapılabilecekler ile birlikte acil çağrı hizmetleri veren kurumlar arasında koordinasyon ve iş birliğinin sağlanması ve olası doğal afet durumunda yapılacak müdahaleler ile ilgili fikir ve öneriler masaya yatırıldı. 14 şahıs hakkında idari para cezası Toplantıda konuşan Sinop Valisi Mustafa Özarslan, acil çağrı merkezlerinin, toplumun güvenliği ve sağlığı açısından son derece önemli olduğunu vurguladı. Özarslan, “2024 Yılında 112 Acil Çağrı Merkezi’ne gelen 195 bin 102 çağrının yüzde 71,99’u, vakaya dönüşmeyen ihbarlardan oluşmaktadır. 54 bin 645 çağrıya ise ivedilikle cevap verilerek ilgili kurumların ekipleri sevk edilmiştir. 112 Acil Çağrı Merkezi’ni gereksiz yere meşgul etmek ve asılsız ihbarda bulunmak fiillerinden dolayı 2023 yılında 11 şahıs hakkında, 2024 yılında ise 14 şahıs hakkında idari para cezası uygulanmıştır” dedi. 112 Acil Çağrı Merkezi’nin tanıtımı, bilgilendirilmesi, olay anında vatandaşların nasıl iletişim kuracağı ve asılsız ihbarların önüne geçilmesinde kurumsal iş birliğinin önemine dikkat çeken Vali Özarslan, bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerinin devam edeceğini sözlerine ekledi.
“Prostat kanserinde domates ve brokoli tüketimi önemli”
13 Eylül 2024 Cuma - 10:00 “Prostat kanserinde domates ve brokoli tüketimi önemli” Prostat kanseri teşhisi konan kişiler için sağlıklı ve dengeli bir diyetin önemli olduğunun altını çizen Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Cihan Demirel, “Prostat kanseri hastalarının sebze ve meyve tüketmesi önemlidir. Özellikle domates, brokoli gibi antioksidan açısından zengin gıdalar önerilir. Tam tahıllı ürünler ve baklagiller sindirimi kolaylaştırır. Kırmızı et ve doymuş yağların azaltılması önerilir” dedi. Prostat kanserinin erkeklerde prostat bezinde oluşan kötü huylu hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkan bir kanser türü olduğunu dile getiren İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi’nden Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Cihan Demirel, Prostat Kanseri Farkındalık Günü dolayısıyla uyarılarda bulundu. Prostatın erkek üreme sisteminin bir parçası olup, mesanenin hemen altında bulunduğunu ve idrarın dışarı atılmasını sağlayan üretrayı çevreleyen bir organ olduğunu ifade eden Doç. Dr. Hüseyin Cihan Demirel, prostat kanserinin çoğu zaman yavaş ilerlediğini ve erken evrelerinde belirti vermeyebildiğini söyledi. “Türkiye’de görülme oranı arttı” Türkiye’de prostat kanserinin erkekler arasında en sık görülen kanser türlerinden biri olduğunun altını çizen Doç. Dr. Demirel, “Her yıl binlerce yeni vaka tespit edilmektedir. Son yıllarda prostat kanseri vakalarında artış yaşanmaktadır. Bu artışın sebepleri arasında toplumun yaşlanması, sağlık hizmetlerine erişimin artması ve farkındalığın yükselmesi sayılabilir. Ayrıca PSA testlerinin daha yaygın bir şekilde kullanılması da erken teşhis oranlarını artırmıştır” diye konuştu. “50 yaş ve üzeri risk altında” Prostat kanserinin özellikle 50 yaş üzeri erkeklerde daha sık görüldüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Demirel, “Ancak 65 yaş ve üzeri erkeklerde risk daha da artar. Bu yaş grubundaki erkeklerde prostat kanseri, daha agresif seyredebilir. Genç yaşlarda prostat kanseri görülme olasılığı düşük olmakla birlikte, genetik yatkınlığı olan kişilerde daha erken yaşlarda da görülebilir. Nadiren de olsa genç yaşlarda da prostat kanseri görülebilir. Genellikle ailede prostat kanseri öyküsü olan veya genetik mutasyon taşıyan genç erkekler bu kanser türüne daha erken yaşlarda yakalanabilir” ifadelerini kullandı. “Prostat kanseri belirtileri” Prostat kanseri genellikle erken evrelerinde belirgin belirtiler göstermese de, ilerleyen evrelerde idrar yaparken zorluk veya zayıf idrar akışı, idrar sırasında yanma veya ağrı, idrarda kan görülmesi, sırt, kalça veya pelvik bölgede ağrı, ejakülasyon sırasında ağrı, idrar kaçırma ve kemik ağrıları (kanserin metastaz yapması durumunda) gibi belirtilerin ortaya çıkabileceğini dile getiren Doç. Dr. Hüseyin Cihan Demirel, bu belirtilerin bazılarının prostat kanseri dışındaki durumlarla da ilişkili olabileceğini, bu nedenle bu belirtileri fark eden kişilerin mutlaka bir doktora başvurması gerektiğini belirtti. “Risk faktörlerine dikkat edilmeli” Prostat kanserinin kesin nedenleri tam olarak bilinmese de bazı risk faktörleri olduğunu işaret eden Doç. Dr. Demirel, bunları şöyle sıraladı: “Yaş: Prostat kanseri genellikle 50 yaş ve üzeri erkeklerde daha sık görülür. Aile geçmişi: Ailede prostat kanseri öyküsü olan erkeklerin bu kansere yakalanma riski daha yüksektir. Genetik faktörler: BRCA1 ve BRCA2 genlerinde mutasyonlar prostat kanseri riskini artırabilir. Hormonlar: Yüksek testosteron seviyeleri gizli kalmış prostat kanserinin daha agresif seyretmesine yol açabilir. Yaşam tarzı: Sigara, sağlıksız beslenme ve hareketsiz bir yaşam tarzı prostat kanseri riskini artıran faktörlerdir.” “Tanı 4 farklı yöntemle konulabilir” Prostat kanserinde erken tanının yaşam kurtaran önemli bir faktör olduğunun altını çizen Doç. Dr. Demirel, prostat kanseri genellikle aşağıdaki yöntemlerle teşhis edilebileceğini belirtti: “PSA testi (Prostat Spesifik Antijen): Kan testinde PSA seviyesinin yüksek olması prostat kanseri olasılığını işaret edebilir. Parmakla rektal muayene (PRM): Doktor, parmakla prostatı kontrol ederek anormal büyüme olup olmadığını değerlendirir. Görüntüleme yöntemleri: MRI ve ultrason gibi yöntemler, tümörün boyutunu ve yayılımını tespit etmek için kullanılır. Ayrıca PSMA-PET ve kemik sintigrafisi gibi yöntemlerle de uzak organ ve kemik metastazları araştırılır. Biyopsi: Prostat dokusundan standart yöntemle veya hedefe yönelik örnekler alınarak mikroskop altında incelenir ve kanserli doku olup olmadığı araştırılır. ” “Erken teşhiste hayatta kalma oranı yüksek” Prostat kanserinin genellikle yavaş ilerleyen bir kanser türü olduğunu ve birçok hastanın teşhis konulduktan sonra uzun yıllar yaşamaya devam ettiğine dikkat çeken Doç. Dr. Demirel, “Erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilme ve hastanın tamamen sağlıklı yaşama oranı oldukça yüksektir. Ancak metastaz yapmış ileri evre prostat kanseri, daha yüksek ölüm oranlarına sahip olabilir. Genel olarak prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen ikinci kanser olmasına rağmen, ölüm oranları diğer bazı kanser türlerine göre daha düşüktür” şeklinde konuştu. “En sık kullanılan tedavi şekilleri” Prostat kanserinin tedavisinin kanserin evresine, hastanın genel sağlık durumuna ve yaşına göre değişiklik gösterdiğini ve her hasta için uygun tedavi yönteminin doktor tarafından kişiselleştirildiğini ifade eden Doç. Dr. Demirel, sık kullanılan tedavi yöntemleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Aktif izlem: Erken evredeki ve yavaş ilerleyen kanserlerde tedavi yerine düzenli izleme tercih edilebilir. Fokal Terapi: Sadece prostatın içindeki kanserli dokunun çeşitli yöntemlerle tedavi edildiği bir tedavi yöntemidir. Cerrahi: Prostatın tamamen çıkarıldığı radikal prostatektomi, yaygın bir tedavi yöntemidir. Radyoterapi: Tümör bölgesine radyasyon uygulanarak kanser hücrelerinin öldürülmesi sağlanır. Hormon tedavisi: Kanserin büyümesini tetikleyen hormonlar baskılanır. Kemoterapi: İleri evre kanserlerde, kanserin yayılmasını önlemek amacıyla ilaç tedavisi uygulanır.” “Prostat kanserinde beslenmeye özen gösterilmeli” Prostat kanseri teşhisi konan kişiler için sağlıklı ve dengeli bir diyet önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Demirel, tedavi sürecini destekleyebilecek şu önerilerde bulundu: “Sebze ve meyve tüketimi: Özellikle domates, brokoli gibi antioksidan açısından zengin gıdalar önerilir. Lifli besinler: Tam tahıllı ürünler ve baklagiller sindirimi kolaylaştırır. Yağ tüketimi: Kırmızı et ve doymuş yağların azaltılması önerilir. Omega-3 yağ asitleri açısından zengin besinler tercih edilmelidir. Süt ürünleri: Fazla miktarda süt ürünleri tüketiminin prostat kanseri riskini artırabileceği bazı çalışmalarla gösterilmiştir. Bu nedenle bu ürünler dengeli tüketilmelidir.”
‘Sağlıklı Toplumlar İçin Birlikteyiz’ çalıştayı düzenlendi
13 Eylül 2024 Cuma - 09:55 ‘Sağlıklı Toplumlar İçin Birlikteyiz’ çalıştayı düzenlendi Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı (AKEV) himayelerinde, İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık Politikaları Merkezi’nin desteğiyle "Sağlıklı Toplumlar İçin Birlikteyiz" mottosuyla bir Halk Sağlığı Çalıştayı düzenlendi. Çalıştay, 3-7 Eylül Halk Sağlığı Haftası’na ithafen organize edilerek halk sağlığı alanında önemli konuların ele alındığı geniş kapsamlı bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. AKEV Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın ve AKEV Başkan Yardımcısı Elif Aydın’ın öncülüğünde gerçekleştirilen çalıştayda, İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Mine Ergüven ve Dr. Öğretim Üyesi Arta Armani moderatörlük görevini üstlendi. Etkinliğe, tıp, diş hekimliği, sağlık, eczacılık, gıda ve gastronomi gibi birçok farklı alandan uzman akademisyenler ve Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Gıda Mühendisleri Odası (TMMOB, GIDAMO) ile Fenilketonüri Derneği gibi önemli sivil toplum kuruluşları katıldı. Geniş kapsamlı konular ve masalar Çalıştayda, Tıp-Sağlık, Gıda-Tarım, ve Halk Masaları adı altında üç farklı masa oluşturularak, mevzuat, sağlık eğitimi ve hizmetleri, hastalıkların önlenmesi ve tedavi yöntemleri gibi konular derinlemesine tartışıldı. Masalarda, halk sağlığına yönelik en güncel meseleler çeşitli perspektiflerle değerlendirildi ve çözüm önerileri geliştirildi. Bu çalıştayın diğer benzerlerinden farkı ise halkın doğrudan sürece katılması oldu. Bilgelerden görüşler alındı Çalıştay, halk sağlığı tartışmalarında yenilikçi bir adım atarak, halkın kendisine de söz hakkı verdi. Özellikle Bilgelik Programı’ndan mezun olan, aralarında öğretmen, gazeteci, bankacı gibi çeşitli meslek gruplarından kişilerin bulunduğu "Bilgeler" ünvanına sahip vatandaşlar da çalıştaya katılarak görüş ve önerilerini dile getirdi. Bu katılım, toplumun çeşitli kesimlerinin sağlığa dair algı ve ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılmasına katkı sağladı. Sonuç ve gelecek projeksiyonları Çalıştayın sonunda, mevcut sağlık sisteminin ve toplum sağlığının durumunu analiz eden katılımcılar, geleceğe yönelik projeksiyonlar ve öneriler oluşturdu. Bu öneriler arasında, halk sağlığını iyileştirmeye yönelik projeler ve politika önerileri de yer aldı. Çalıştayın hedefi, halkın refahını artıracak somut projeler üretmek oldu ve bu amaç doğrultusunda önemli adımlar atıldı. AKEV ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nin sağlık vizyonu Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı (AKEV) ve İstanbul Aydın Üniversitesi, halk sağlığı konusunda topluma hizmet etme misyonunu sürdürerek, bu tür çalıştaylarla toplumun her kesimine dokunmayı ve halk sağlığını güçlendirmeyi hedeflemektedir.
Efeler’deki sağlık merkezlerinde incelemelerde bulunuldu
13 Eylül 2024 Cuma - 09:47 Efeler’deki sağlık merkezlerinde incelemelerde bulunuldu Aydın’ın Efeler ilçesinde bulunan Aile Sağlığı Merkezleri ile Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nu ziyaret eden İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, tesislerde incelemelerde bulundu. Sağlık hizmetlerindeki imkanları ve başarıları ile adından sıkça söz ettiren illerden olan Aydın’da, sağlık incelemelerine devam eden Aydın İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, Efeler 16 No’lu Aile Sağlığı Merkezi, Efeler 5 No’lu Aile Sağlığı Merkezi ve Efeler 7 No’lu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nu ziyaret etti. Tesislerde incelemelerde bulunan Müdür Şenkul, yetkililerden bilgi aldı. Konu ile ilgili Aydın İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “İl Sağlık Müdürümüz Dr. Eser Şenkul, saha ziyaretleri kapsamında Efeler 16 No’lu Aile Sağlığı Merkezi ve Efeler 5 No’lu Aile Sağlığı Merkezi’ni ziyaret etti. Sağlık hizmeti almak için gelen hastalarımızla sohbet eden İl Sağlık Müdürümüz geçmiş olsun temennisinde bulundu. Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerini özveriyle yürüten aile hekimlerimiz ve aile sağlığı çalışanlarımız ile sohbet eden İl Sağlık Müdürümüz Dr. Eser Şenkul, aile hekimlerimize ve aile sağlığı çalışanlarımıza çalışmalarında kolaylıklar diledi. İl Sağlık Müdürümüz, hizmet sunum alanları ve yürütülen sağlık hizmetleri hakkında da bilgi alarak, aile hekimlerimiz ve aile sağlığı merkezi çalışanlarımız ile sohbet etti. Daha sonra Müdür Şenkul, Efeler 7 No’lu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nu ziyaret etti. 7 No’lu istasyonda görevli sağlık personelimiz ile bir araya gelerek istişarelerde bulundu. Özverili ve fedakar çalışmalarından dolayı teşekkür ederek, çalışmalarında kolaylıklar diledi” ifadeleri yer aldı.
Dünya İlk Yardım Günü: Hayatta kalma oranı yüzde 70 artıyor
13 Eylül 2024 Cuma - 09:22 Dünya İlk Yardım Günü: Hayatta kalma oranı yüzde 70 artıyor Her yıl Eylül ayının ikinci cumartesi günü kutlanan Dünya İlk Yardım Günü ile ilgili açıklamalarda bulunan İlk Yardım Eğitim Merkezi Müdürü Zehra Yıldız Çevirgen, ilk yardım bilmenin hayati önem taşıdığını belirterek, bu sayede hayatta kalma oranının yüzde 60-70 arasında arttırıldığının altını çizdi. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu tarafından, toplumda ilk yardımın hayat kurtarıcı gücüne dair farkındalık oluşturmak amacıyla 2003 yılından bu yana her yıl Eylül ayının ikinci cumartesi Dünya İlk Yardım Günü olarak kutlanıyor. 188 ülkede kutlanan Dünya İlk Yardım Günü, ilk yardım eğitimlerinin yaygınlaştırılması ve toplumun bu konuda bilinçlenmesi amacıyla çeşitli etkinliklerle desteklenmekte. Ayrıca her yıl farklı bir tema belirlenmekte olup, bu yılın teması ise "Sporlarda İlk Yardım" olarak belirlendi. Altınbaş Üniversitesi İlk Yardım Eğitim Merkezi Müdürü Zehra Yıldız Çevirgen de ilk yardımın hayat kurtarıcı önemine dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulundu. Toplumun her bireyinin ilk yardım eğitimi almasının gerekliliğini vurgulayan Zehra Yıldız Çevirgen, ilk yardımın, profesyonel sağlık yardımı sağlanana kadar, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız müdahaleler olduğunu ifade etti. İlk yardımın temel amacının, kişinin hayati tehlikesini ortadan kaldırmak, yaralının durumunun kötüleşmesini önlemek ve iyileşmesini kolaylaştırmak olduğunu vurgulayan Çevirgen, "Bir kaza ya da acil durumda doğru ilk yardım müdahalesi, hayat kurtarabilir. İlk yardım, hayatın her alanında gereklidir ve herkes bu konuda bilgi sahibi olmalıdır" dedi. “Spor yaralanmalarının yüzde 50’si kişisel hatalardan kaynaklanıyor” 2024 yılı Dünya İlk Yardım Günü’nün temasının "Sporlarda İlk Yardım" olduğunu hatırlatan Çevirgen, spor sırasında meydana gelebilecek yaralanmaların, uygun ilk yardım müdahalesiyle ciddi boyutlara ulaşmadan kontrol altına alınabileceğini belirtti. Çevirgen, "Spor, bedensel ve zihinsel sağlığımız için faydalıdır ancak spor yaparken yeterli ön hazırlık yapılmazsa, sakatlanmalar kaçınılmaz olabilir. Spor yaralanmalarının yüzde 50’sinin kişisel hatalardan kaynaklandığını biliyoruz. Bu nedenle, spor yapan herkesin ilk yardım bilgisine sahip olması büyük önem taşır" diye ekledi. İlk yardım hayatta kalma oranını yüzde 70 artırıyor Çevirgen, sadece spor yaralanmalarında değil, trafik kazaları, doğal afetler, ani kalp rahatsızlıkları ve ev kazaları gibi durumlarda da ilk yardımın hayati olduğunu belirtti. Kalp krizi gibi acil durumlarda yapılan doğru ilk yardım müdahalesi ile hayatta kalma oranının yüzde 60-70 gibi önemli bir oranda artabildiğini ifade eden Çevirgen, "Denizde boğulma, dumandan zehirlenme, kesici alet yaralanmaları, ev kazaları gibi durumlarda da ilk yardım bilinci hayat kurtarır. Maalesef acil servis başvurularının üçte biri ev kazalarından kaynaklanmaktadır. Bu gibi durumlarda ilk yardım uygulamaları kaçınılmazdır" dedi. Toplumsal ilk yardım bilinci şart Doğru yapılan ilk yardımın, hayat kurtarabileceği gibi yaralanmaların ciddiyetini azaltabileceğini ve iyileşme sürecini hızlandırabileceğini de belirten Altınbaş Üniversitesi’nden Zehra Yıldız Çevirgen, "Herkesin ilk yardım eğitimi alması, bu bilinci kazanması hayati önem taşımaktadır. İlk yardımın gücü, hayatta kalma şansını artırır" diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Dünya Sepsis Günü’nde kritik uyarılar: Sepsis farkındalığı hayat kurtarıyor
13 Eylül 2024 Cuma - 08:48 Dünya Sepsis Günü’nde kritik uyarılar: Sepsis farkındalığı hayat kurtarıyor Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Müberra Hraloğlu, sepsis hakkında önemli uyarılarda bulundu. Dr. Hraloğlu, sepsisin sinsi ve hızlı ilerleyen bir hastalık olduğunu belirterek, "Sağlıklı görünen bir insan, kısa bir sürede hayati tehlikeyle karşı karşıya kalabilir" dedi. Her yıl 13 Eylül, tüm dünyada Dünya Sepsis Günü olarak anılıyor. Her yıl milyonlarca insan bu sinsi ve hızlı ilerleyen duruma yakalanmakta ve ne yazık ki birçok insan bu tehlikenin farkında olmadan hayatını kaybetmektedir. Hastalıkla ilgili merak edilenleri ve alınması gereken tedbirleri Biruni Üniversite Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Müberra Hraloğlu açıkladı. “Sepsisin en büyük tehlikesi, hızla kötüleşebilmesidir” Dr. Müberra Hraloğlu yaptığı açıklamada, “Sepsis, bakteri, virüs, mantar veya parazitlerin neden olduğu enfeksiyonların vücutta aşırı ve kontrolsüz bir bağışıklık tepkisine neden olmasıdır. Bu durum, organ yetmezliklerine yol açabilir ve tedavi edilmezse ölüme kadar varabilir. Sepsisin en büyük tehlikesi, hızla kötüleşebilmesidir. Kısa bir sürede sağlıklı görünen bir insan, hayati tehlikeyle karşı karşıya kalabilir” dedi. “Yaşlılar, bebekler, kronik hastalığı olanlar daha savunmasız” Risk altında olan kişilerle ilgili konuşan Dr. Hraloğlu, “Bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler, yaşlılar, bebekler, kronik hastalığı olanlar ve yoğun bakım ünitelerinde tedavi görenler sepsise karşı daha savunmasızdır. Ancak sağlıklı bireyler bile basit bir enfeksiyon sonrası sepsise yakalanabilir” dedi. “Sepsisin belirtileri genellikle diğer enfeksiyonlardan ayırt edilemez” Hastalığın belirtilerinden söz eden Dr. Hraloğlu, “Sepsisin belirtileri genellikle diğer enfeksiyonlardan ayırt edilemez olsa da, birkaç anahtar işaret önemlidir. Yüksek ateş veya düşük vücut ısısı, hızlı nabız ve nefes alışı, bilinç bulanıklığı ve yorgunluk, şiddetli ağrı ve halsizlik bu işaretler arasında yer alır. Bu belirtiler hızla kötüleşebilir, bu yüzden acil müdahale şarttır” şeklinde konuştu. “Tedavi, genellikle yoğun bakımda antibiyotik ve sıvı desteği ile yapılır” Sepsis tedavisi ve önleme yollarından söz eden Dr. Hraloğlu, “Sepsis, zamanında tanı konulup tedavi edilmezse ölümcül olabilir. Tedavi, genellikle yoğun bakımda antibiyotik ve sıvı desteği ile yapılır. Bu nedenle, erken tanı ve müdahale hayat kurtarıcıdır. Ancak en önemlisi, sepsisi önlemektir. Basit hijyen kurallarına dikkat etmek, aşıları güncel tutmak ve enfeksiyon belirtilerini ciddiye almak sepsisi önlemenin başlıca yollarıdır” dedi. “Farkındalığın artması, hastalıkla mücadelede en etkili yollardan biridir” Sepsis farkındalığın öneminden bahseden Dr.Hraloğlu son olarak şunları söyledi: “Dünya Sepsis Günü’nün amacı, insanların bu hastalık hakkında daha bilinçli olmasını sağlamak ve sağlık çalışanlarına bu konudaki eğitimlerin önemini vurgulamaktır. Sepsisle ilgili farkındalığın artması, hastalıkla mücadelede en etkili yollardan biridir. Bu özel günde, sepsisle savaşan hastaları, sağlık çalışanlarını ve kaybettiklerimizi anarken, bilinçlenmek ve bilinçlendirmek için adımlar atmak zorundayız. Çünkü sepsis yalnızca bir enfeksiyon değildir, hayati bir tehdittir.”
Muğla’nın su sorunu ortadan kaldırılıyor
12 Eylül 2024 Perşembe - 15:27 Muğla’nın su sorunu ortadan kaldırılıyor Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın göreve gelmesinin ardından Menteşe merkez mahalleleri, Kötekli, Yeniköy, Datça merkez mahalleleri, Yatağan Turgut, Mesken, Seydikemer Yayla Karaçulha ve Kavaklıdere merkez Mahallelerinde yaşanan sorunlar altı ay gibi çok kısa bir süre içinde tamamen ortadan kalktı. Ayrıca Bodrum’da yapılan çalışmalarla İlçeye verilen su miktarı yaklaşık yüzde 20 oranında arttırıldı. Menteşe’de su sıkıntısı kalmadı Özellikle yaz aylarında sık sık su kesintilerinin yaşandığı Menteşe Merkez mahallelerini kapsayan bir çalışma yapılırken, ilçenin sorunu kalıcı olarak çözüldü. Çalışma kapsamında Akçaova içme suyu deposunun iletim kapasitesini arttıran ekipler, ilçeye günlük 15 bin kişiye yetebilecek miktarda ilave su sağladı. Burada yapılan çalışma ile sadece merkez mahalleleri değil Yeniköy, Kötekli, Yerkesik, Dağdibi, Kafaca ve Akçaova Mahallerine de ilave su sağlama imkânı doğarken son günlerde Kötekli ve Yeniköy’de yaşanan su sorunları da buradan sağlanan ilave su ve bölgede yapılan hat yenileme çalışmaları sayesinde giderildi. Kavaklıdere merkezini besleyen depoların seviyeleri yüzde 100’e ulaştı Kavaklıdere İlçesinin merkez mahalleleri olan Cumhuriyet, Yeni ve Bakırcılar Mahallelerini besleyen içme suyu kaynaklarında çalışma gerçekleştirin MUSKİ ekipleri bu çalışma kapsamında mevcut su kaynaklarında iyileştirme, temizlik ve suyun toplanarak depolara aktarımı için büyük önem taşıyan ilave kaptaj yaptı. Yapılan çalışma ile birlikte toplam 3 bin kişinin yaşadığı mahallelere saniyede 5 litre daha fazla su verilmeye başlandı. Böylelikle içme suyu depoları yüzde 100 doluluk oranına ulaşırken sağlanan bu ilave su ise günlük yaklaşık 2 bin kişiye yetebilecek düzeye ulaştı. Yatağan, Datça ve Seydikemer’de önemli çalışmalar yapıldı Yine içme suyu sorunlarının yaşandığı Datça merkez mahallelerinde meydana gelen hat tıkanıkları ve ilave su temin projeleri hayata geçirildi. Özellikle Yazı Mahallesi Belen mevkiinde yaşanan su sıkıntısı ekipler tarafından depoya aktarılan ilave su çalışması ile ortadan kaldırıldı. Üst kotlara dahi rahatlıkla su çıkarken vatandaşlar yıllar sonra kesintisiz su aldıkları için mutlu olduklarını iletti. Ayrıca Datça merkezinde kireç tıkanıklıkları nedeniyle meydana gelen su kesintileri de yapılan hat yenileme çalışmaları ile aşıldı. Yatağan İlçesinin Mesken Mahallesinde de su kaynaklarında iyileştirme çalışması yapılarak bölgeye ilave su sağlandı. Böylelikle buradaki su ihtiyacı da karşılandı. Ekipler ayrıca Seydikemer Yaylakaraçulha Karahasan mevkiinde sık sık su kesintileri yaşanması üzerine sisteme ilave su sağlayarak bu sorunu da ortadan kaldırdı. Bodrum için büyük kaynak ayrıldı Muğla’da en büyük su sıkıntısı ise Bodrum Yarımadası’nda yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde bölgede yapılan çalışma ile sisteme verilen miktarı yaklaşık olarak yüzde 20 oranında arttırıldı. Büyükşehir Belediye Başkan Ahmet Aras bu sorunların giderilmesi için MUSKİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Bodrum’un içme suyu problemlerini ortadan kaldıracak olan projelerin hayata geçirilmesi amacıyla Büyükşehir bütçesinden MUSKİ’ye ödenek aktardı. Muğla Büyükşehir Belediyesinin kendi öz kaynaklarıyla gerçekleşecek çalışmalarla Yarımada’nın su sorunları çözüme kavuşacak. Tüm bu önemli projelere ek olarak muhtelif mahallelerde de kullanım ömrünü tamamlayan içme suyu hatlarının yenileme çalışması, ilave su kaynakları oluşturularak ihtiyaç duyulan bölgelere aktarılması, kaynaklar ile depolarda yapılan iyileştirme çalışmaları ile vatandaşlara kesintisiz ve sağlıklı su sağlanması için çalışmalar hız kesmeden devam ediyor.
İzmir Ticaret Odası’ndan “sağlık turizmi” atağı
12 Eylül 2024 Perşembe - 15:03 İzmir Ticaret Odası’ndan “sağlık turizmi” atağı İzmir Ticaret Odası, İzmir’in sağlık turizmindeki payını arttırmak için önümüzdeki hafta çok önemli bir organizasyona imza atacak. İzmir’e kesintisiz uçuş alternatifi bulunan Roma ile Milano’dan 13 seyahat acentesinden 20 sektör temsilcisi, sağlık turizmi fırsatlarını yerinde incelemek için 16-20 Eylül tarihleri arasında İzmir’de konuk olacak. İzmir Ticaret Odası ve İzmir İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası, İzmir’in sağlık turizmi potansiyelini tanıtmak ve bu alandaki uluslararası işbirliklerini geliştirmek amacıyla güçlerini birleştirdi. Proje kapsamında, Roma ve Milano’dan İzmir’e gelen 13 seyahat acentesi ve bu acentelerden 20 katılımcı, İzmir’de faaliyet gösteren uluslararası sağlık turizmi yapmaya yetkili, tam teşekküllü hastaneleri ziyaret edecek. Konuklar hastane ziyaretlerinin yanı sıra İzmir’in kültür mirasının tanıtılması amacıyla, 8500 yıllık geçmişe ev sahipliği yapan “Tarihi Liman Kenti” sınırları içerisindeki Eski Şehir Merkezi’ni gezecek. İtalyan misafirler için Egeliler ve İtalyanların ortak gastronomi değerleri olan zeytinyağı ve bağ yollarının tanıtımı hedefleyen turlar düzenlenecek. Organizasyon 18 Eylül Çarşamba günü İzmir Ticaret Odası’nda yapılacak ikili iş görüşmeleri ile tamamlanacak. İzmir önemli bir rol üstlenecek Üzerinde titizlikle çalışılan 3 günlük programın sonunda, yeni işbirlikleri kurulmasını ve İzmir’in İtalyan acentelerin portföylerine girmesini temenni ettiklerini belirten İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “Doğal güzellikleri, tarihi zenginliği ve iklimiyle İzmir, İtalyan misafirlerin ülkemizi tercih etmesinde önemli bir rol üstlenecek. Kentimizde kamu, üniversite, özel ve belediye hastanesi olmak üzere 63 yataklı kurum var. Özel sektörde ise 28 özel hastane, 68 tıp merkezi, 1219 özel muayenehane, binden fazla ağız diş sağlığı polikliniği ile sağlık alanında büyük bir altyapıya sahip” dedi. Farklı ülkeler için de planlanacak 2023 yılında 38 bin sağlık turistinin İzmir’i ziyaret ettiğini belirten Özgener sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sayının artması için biz de Oda olarak elimizden geleni yapıyoruz. İzmir, sağlık turizminin pek çok kategorisi için uygun şartlara sahip. Özellikle termal alanda çok sayıda yabancı misafir ağırlayabiliriz. Önümüzdeki süreçte İtalya’dan İzmir’e sağlık amacıyla seyahat edecek turistin artacağını öngörüyoruz. İzmir Ticaret Odası olarak İtalyan acenteler ile yürüttüğümüz bu modeli farklı ülkelere yönelik olarak da planlayacağız."
Diyarbakır’da gıda denetimleri devam ediyor
12 Eylül 2024 Perşembe - 14:55 Diyarbakır’da gıda denetimleri devam ediyor Diyarbakır’da alışveriş merkezlerinde bulunan satış ve toplu tüketim yerlerine yönelik yapılan denetimler devam ediyor. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Gıda ve Yem Şube Müdürlüğü personeli tarafından kamu sağlığının korunması ve gıda güvenilirliğinin sağlanması adına kent genelinde alışveriş merkezlerinde bulunan satış ve toplu tüketim yerlerine yönelik yapılan denetimler devam ediyor. 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında gıda maddelerinin teknik ve hijyenik şekilde üretim, işleme, muhafaza, depolama, pazarlama ve halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak, üretici ve tüketici menfaatleri ile halk sağlığını korumak üzere; gıda maddelerinin üretiminde kullanılan her türlü ham ve yardımcı maddeler, mamul gıda maddeleri ile yan ürünlerinin özelliklerinin tespit edilmesi, gıda maddelerinin gıda kodeksine uygunluğunun kontrol ve denetlenmesi, böylece tüketiciye güvenilir gıdanın arzı, tüketicinin daha iyi bilgilendirilmesi ve gıda endüstrisinin geliştirilmesi amacıyla gıda kontrol hizmetleri yürütülüyor. Diyarbakır Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden yapılan açıklamada, “Vatandaşların sağlıklı ve güvenilir gıda tüketimini sağlamak için yıl boyu denetimlerimiz sürmektedir. ’’En iyi denetçi tüketicinin kendisidir’’ sloganından yola çıkarak tüketicilerin uygun olmayan gıda işletmelerini Alo 174 Gıda Hattı’na bildirmeleri önem arz etmektedir” ifadelerine yer verildi.
Uzmanı uyardı: Sağlıklı beslenme çantaları çocukların başarısını artıyor
12 Eylül 2024 Perşembe - 14:45 Uzmanı uyardı: Sağlıklı beslenme çantaları çocukların başarısını artıyor Dr. Muammer Yıldız, okulların açılmasıyla birlikte ebeveynlere önemli uyarılarda bulundu. Dr. Yıldız, “Sağlıklı bir beslenme çocukların okul başarısını doğrudan etkiliyor” dedi. Dr. Muammer Yıldız, sağlıklı bir beslenmenin çocukların okul başarısını doğrudan etkilediğini, çocukların konsantrasyonunu ve öğrenme kapasitesini artırmak için doğru besinleri tüketmeleri gerektiğini söyledi. Beslenme çantalarının, onların bu ihtiyaçlarını karşılamada kritik bir rol oynadığını belirten Dr. Yıldız, “Hazır ve işlenmiş gıdalar yerine doğal, mevsimsel ve evde hazırlanmış yiyeceklerin tercih edilmesi gerekiyor. Çocukların günlük enerji ihtiyaçlarını karşılamaları için mevsim meyvelerinin beslenme çantalarından eksik edilmemesi gerekiyor. Kayısı, incir, üzüm, elma, mandalina, portakal, muz gibi meyveler; doğal şeker kaynağı olarak çocukların gün boyunca enerjik kalmalarını sağlar. Ayrıca, fındık, ceviz ve badem gibi çiğ kuruyemişlerin, çocukların zihinsel gelişiminde ve konsantrasyonlarında olumlu etkileri oluyor” dedi. Okul kantinlerinde satılan gıdaların çocukların sağlığını tehdit edebileceği konusunda velileri uyaran Dr. Yıldız, “Kantine maruz bıraktığınız çocuklar, kesinlikle katkı maddeleri ve koruyucu maddelerle zehirlenme riski taşır. Bu durum, sadece fiziksel sağlıklarını değil, aynı zamanda zihinsel sağlıklarını ve okul performanslarını da olumsuz etkiler. Aileler, sağlıklı beslenme konusunda bilinçli hareket etmeleri çağrısında bulunuyorum. Çocuklarımıza sağlıklı bir gelecek sunmak istiyorsak, onların doğru beslenmelerine özen göstermeliyiz. Bu, sadece bugünün değil, yarının da sağlıklı bireylerini yetiştirmek için atılması gereken önemli bir adımdır” ifadelerini kullandı.