SAĞLIK
26 Aralık 2024 Perşembe - 18:57 Kütahya’da tüm kamu hastaneleri "Anne Dostu Hastane" statüsüne kavuştu Kütahya, sağlık hizmetlerinde önemli bir başarıya imza attı. Kütahya Şehir Hastanesi ve Emet Dr. Fazıl Doğan Devlet Hastanesi’nin "Anne Dostu Hastane" unvanı almasıyla birlikte, ildeki tüm doğum yapılabilen kamu hastaneleri bu önemli statüye sahip oldu. "Anne Dostu Hastane" unvanı, anne ve bebek sağlığını ön planda tutan, mahremiyeti esas alan ve modern doğum standartlarını benimseyen sağlık tesislerine veriliyor. Bu unvan kapsamında, tek kişilik doğum odalarında, yanında bir yakını ile ev konforunda doğum imkanı sağlanıyor. Doğum sonrası anne ve bebek arasında en kısa sürede ten tene temas başlatılıyor. Emzirme desteği, doğum öncesi ve sonrası bakım, aile eğitimleri ve bebek dostu ortamlar gibi kaliteli hizmetler sunuluyor. Ayrıca, "Anne Dostu Hastane" unvanı, Sağlık Bakanlığı’nın "Normal Doğum Eylem Planı" kapsamında belirlediği önemli kriterlerden biri olarak kabul ediliyor. Kütahya İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ensar Durmuş, yaptığı açıklamada Kütahya’nın bu alanda Türkiye’de örnek bir il olduğunu belirterek şunları söyledi: “Emet Devlet Hastanesi ve Kütahya Şehir Hastanesi’nin Anne Dostu Hastane unvanını almasıyla, Kütahya’daki tüm doğum yapılabilen kamu sağlık tesisleri bu statüye ulaşmıştır. Diğer illerde benzer çalışmalar yapılmakla birlikte Kütahya bu alanda bir ilki gerçekleştirmiştir. Tüm sağlık çalışanlarımız ile gebelik sürecinde gebelerin, bebeklerin ve ailelerin yanında olmak için seferber olmaya devam edeceğiz. Bu başarıda emeği geçen tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkür ederim.”
26 Aralık 2024 Perşembe - 16:46 Bitlis’te 27 bin öğrenci sağlık taramasından geçecek Bitlis İl Sağlık Müdürlüğü ile Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan protokolle il genelindeki 5,6,7 ve 8’inci sınıfta okuyan toplam 26 bin 917 öğrenciye skolyoz taraması yapılacak. Bitlis Valisi Ahmet Karakaya’nın da yer aldığı imza törenine İl Sağlık Müdürü Dr. Gökhan Güzeltaş ve Milli Eğitim Müdürü Bilal Gür katıldı. Törende konuşan Bitlis Valisi Ahmet Karakaya, “Her konuda olduğu gibi sağlık alanında da önleyici hizmetlerin önemli olduğuna vurgu yapıyoruz. Biz istiyoruz ki önlenebilecek olan rahatsızlıklar, önceden tespit edilerek ilerlemeden önlenebilsin. Skolyoz hastalığı, gençlik ve çocukluk dönemlerinde meydana çıkıyor. Sebepleri tıbben çok belirlenmese de bazen genetik bezen de harici sebeplerden dolayı meydana gelebiliyor. Omurgada eğriliğe kadar çıkıyor. Bunun neticesinde de gençlerimizin hayat kalitesini düşüren, ileriki zamanlarda nefes alma zorluğuna kadar gidebiliyor. Bu çerçevede yaklaşık 27 bin öğrencimizi, İl Sağlık Müdürlüğü ile birlikte bir taramadan geçirmeyi hedefledik. İnşallah bu taramadan sonra fazla sayıda çocuğumuz bu rahatsızlığı ortaya çıkmaz. Bizim bu taramayı yapmamız ve önceden tedbir almayı önemsiyoruz. Kurumlara bu çalışmada başarılar diliyorum” dedi. İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Gür ise toplamda 26 bin 917 öğrencinin 2024-2025 eğitim öğretim yılı sonuna kadar taramadan geçirileceğini belirterek, “Bu proje ile her çocuğun bizim için önemli olduğunu belirtmek istiyoruz. Hiçbir çocuğumuzu kendi yazgısına terk edemeyeceğimizi, ilimizin tamamındaki potansiyelimizin çocuklarımızın hizmetinde olduğunun bilinmesini belirtmek isterim. Bizler valimizin himayelerinde sağlık müdürlüğü ile ortaklaşa 26 bin 917 çocuğumuzun skolyoz taramasını yapacağız. Bu uygulamada hedefimiz 5, 6, 7 ve 8’nci sınıflardaki yaş gruplarımızdır. Bu aslında skolyoz hastalığının en sık görüldüğü yaş gruplarıdır. Biz aslında önceden tespit edilerek cerrahi müdahalenin öncesinde tedbir alınması yönünde yaptığımız bir çalışmadır. Destek veren sağlık müdürlüğümüze de burada teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. İl Sağlık Müdürü Dr. Gökhan Güzeltaş da, Bitlis merkez ve 6 ilçede yürütülecek çalışmalar sonucunda Skolyoz hastalığı olan öğrencileri tespit etmek için sahada olacaklarını belirterek, “Aslında skolyoz hastalığı, 10-18 yaş aralığında nedeni bilinmeyen bir hastalıktır. Valimizin talimatlarıyla okul taramalarını başlatacağız. Bu sayede uzun dönem komplikasyonları azaltma hedefimiz var. Skolyoz’un günümüzde geçerli olan bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. O yüzden bu hastalığın en erken şekilde teşhis edilerek en kısa sürede tedavi edilmesi gerekmektedir. Biz de bu amaçla okul taramalarına başlayarak skolyoz hastalığını en erken dönemde yakalayıp, ilgili branş hekimlerine yönlendirmeyi hedeflemekteyiz” şeklinde konuştu. Açıklamaların ardından Bitlis Valisi Ahmet Karakaya, Milli Eğitim Müdürü Bilal Gür ve İl Sağlık Müdürü Gökhan Güzeltaş protokolü imzaladı.
26 Aralık 2024 Perşembe - 16:18 Yeni yıl yemeğinde bunlara dikkat edin Diyetisyen Tuğçe Arabalı, sofraların bir ziyafete dönüştüğü yılbaşında yeme içme sınırlarının zorlandığına dikkat çekerek, sağlıklı beslenme önerileri verdi. Porsiyonları küçük tutmayı tavsiye eden Arabalı, "Hindi yağsızdır ama yanında sebze yerseniz daha sağlıklı olur. Ekstra soslu, yağlı ve tuzlu gıdalardan kaçının” dedi. Acıbadem Bodrum Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuğçe Arabalı, yılbaşı sofrasının tadını çıkarırken sağlığı korumak için neler yapılabileceğini anlattı. Yılbaşında normalden daha fazla dışarıda yemek yenildiğini belirten Diyetisyen Arabalı, “Dışarıda herkesin ne yediğini gördükten sonra sadece bir yemeğe bağlı kalmanın zor olduğunu biliyoruz. Bu yüzden başlamadan önce bir başlangıç mı yoksa bir tatlı mı yiyeceğinize karar verin. Çok tıka basa doymak istemiyorsanız, ana yemek yerine belki de sebze garnitürüyle bir başlangıç düşünün veya daha küçük bir porsiyon isteyin. İster dışarıda ister evde başkaları tatlı yerken kahve veya çay içmek yemeği tamamlamanın iyi bir yoludur veya pudingi başkalarıyla paylaşabilirsiniz” dedi. Geleneksel bir yılbaşı yemeğinin sağlık için en kötü seçim olmadığını belirten Arabalı, “Hindi yağsız bir ettir (çok fazla tereyağına batırmaktan kaçındığınız sürece) ve yemeğinizle birlikte bol miktarda sebze iyidir. Filiz, havuç ve bezelye gibi sebzelerle (yine tereyağına bulanmamış oldukları sürece) doymaya çalışın ve ekstra yağ ve dolayısıyla kalori içeren kızarmış patates ve pastırmaları az tüketin” dedi. “Bir öğün çok yiyorsanız diğer öğünlerde hafif beslenin” Tek seferlik bir kutlama yemeğinin sağlığa zarar vermeyeceğine değinen Diyetisyen Arabalı, bu durumda diğer öğünlerde çorba, salata, sandviç gibi hafif gıdalar ile doymuş yağ, şeker ve tuz oranı düşük gıdalara yer verilmesini tavsiye etti. Arabalı, ister online sipariş verilsin, ister bir restoran olsun dışarıdan yemek yerken sağlıklı seçimler yapmanın en iyi yollarından birinin menüyü önceden kontrol etmek, başkalarının etkisinde kalmamak olduğunu söyledi. “Cips yerine salata isteyin” Restoranlarda talepkar olmayı tavsiye eden Diyet Uzmanı Arabalı, “Yemekleri kendinize göre uyarlamalarını isteyebilirsiniz. Yemeğin yanında gelen cipsi salata veya sebzelerle değiştirmek sağlığınız için daha iyi bir adım olacaktır. Bu sırada ekstra peynir, tereyağı, mayonez, sos veya yağ istemeyebilir ve sosları yan tarafta bir tabağa koyabilirsiniz. Diyetinize uyacak şekilde derin yağda kızartılmış hamur işi bazlı yemeklerden veya kremalı veya peynirli soslu olanlardan kaçınarak bol miktarda sebze eklemek, vitamin, mineral ve lif katacak ve günlük beş porsiyona ulaşmaya yardımcı olacaktır. Tatlı yiyecek kişiler meyve bazlı tatlıları seçebilir" diye konuştu. “Tuzlu yiyecekler sizi alkollü veya şekerli içeceklere iter” Evde yemek yeniyorsa yiyecekleri planlamak gerektiğini anlatan Arabalı, “Yağsız et parçalarını seçin ve görünür yağları çıkarın. Kırmızı ve işlenmiş et yerine balık, tavuk, hindi ve bitki bazlı seçenekleri değerlendirin. Pastırma, dolma ve sosla sarılmış sosisler genellikle tuz açısından zengindir. Çok fazla tuz ise kan basıncınız için kötüdür ve sizi daha susatabilir, planladığınızdan daha fazla alkollü veya şekerli içecek içmenize yol açabilir” dedi. Yemek pişiren kişilere ise buharda pişirilmiş veya haşlanmış sebzeleri tuz ve tereyağı eklemeden sunmalarını öneren Diyetisyen Arabalı, öğünler arasında yenilecek sağlıklı atıştırmalıkların öneminden bahsederek, yağlı ve tuzlu olması sebebiyle kavrulmuş kuruyemiş ve cips gibi gıdaların çok fazla tüketilmemesi gerektiğini anlattı. “İçeceklerin içeriğine ve miktarına dikkat edin” Yılbaşı gecesi içeceklere de dikkat edilmesi gerektiğini belirten Diyetisyen Arabalı, “Meşrubatların kalorisi yüksektir, içkilerde de yine kalori oranı yüksektir. Aynı zamanda asit içeriğinin yüksek olması, mide ve sindirim sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle yeni yılda bu içecekler çok az miktarda içilmeli. Onun yerine şekersiz içecekler veya su içmek daha sağlıklıdır” dedi.
Havalar soğudu, sakatata talep arttı
20 Aralık 2024 Cuma - 12:29 Havalar soğudu, sakatata talep arttı Kış hastalıklarından korunmak isteyen Sivaslılar, sakatat tüketerek bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Sivas’ta havaların soğumasıyla birlikte bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilinen sakatat tüketimine rağbet arttı. A vitamini, B grubu vitaminleri, demir, çinko, fosfor ve potasyum mineralleri yönünden oldukça zengin olan sakatat ürünleri kış aylarının adeta vazgeçilmez gıdası haline geldi. Bağışıklık sitemini güçlendirdiği bilinen sakatat, kuzu kelle, paça, işkembe, ciğer, böbrek, pöç gibi ürünlerle reyonlarda tüketiciyle buluşuyor. Sakatat tüketimi ile alakalı açıklamalarda bulunan Uzman Diyetisyen Gülsüm Hazman, sakatatın düzenli olarak tüketilmesini ifade ederek, gereğinden fazla tüketilirse obeziteye yol açabileceğini söyledi. “Sakatat tüketimini öneriyorum” Uzman Diyetisyen Gülsüm Hazman, soğuk ve kış aylarında düzenli tüketilen sakatatın bağışıklığı güçlendirdiğini belirterek,” Sakatatlar, yüksek ve zengin besin içeriği ile bilinen ve hayvanların iç organlarıyla elde edilen gıdalardır. Sakatatlar demir açısından zengin olup anemi ve demir eksikliği gibi hastalıklara çok iyi gelmektedir. Yüksek B vitamini içeriği ile özellikle unutkanlığa iyi gelmektedir. B12 takviyesi sağlayacağından unutkanlığı olan danışanlarıma düzenli olarak yemelerini tavsiye ediyorum. Sakatatı çocukların tüketmesini de tavsiye ediyorum. Konsantrasyon eksiliğine ve derslere karşı ilgisini artırmak için ayda 2 kez sakatat tüketimini öneriyorum. Özellikle soğuk ve kış aylarında düzenli tüketilen sakatat bağışıklığı güçlendirerek hastalığa yakalanma riskini azaltır. İçeriğinde yüksek A, B vitamini, demir ve B12 açısından zengin olduğu için düzenli tüketilmesini öneririm. Sakatat ile birlikte yüksek C vitamini içeren limonu da kullanırsanız biyoyararlanımı artırırsınız. Gut, tansiyon ve kolesterol gibi hastalıkları bulunan kişilerin sakatattan uzak durmasını tavsiye ediyorum. İçerisinde bulunan yüksek yağ miktarı ile bu hastalıkları bulunan kişilere zarar verir. Bunların dışında kalan kişiler ise ayda 2’den fazla tüketmemeli. Tüketilirken ölçüsü kaçırıldığında obeziteye yol açabilir” dedi. “Kışın talep artıyor” Kasaplık yapan Adem Yıldırım, kış aylarının gelmesiyle sakatata talebin fazla olduğunu ifade ederek, ”Sivas’ta havaların soğumasıyla kış şartları ağır geçiyor. Sakatat faydalı olduğu için de talep daha fazla artıyor. Talebin fazla olmasından kaynaklı yoğunluk oluyor ve yetiştiremiyoruz. Bu yüzden sakatat Sivas’ın önemli bir yiyeceğidir. Paşa, işkembe, böbrek, yürek, ciğer ve mumbar sakatat grubuna girer” diye konuştu.
Uzmanından ’estetik’ uyarısı: "Estetik de bir ameliyattır ve riskleri vardır"
20 Aralık 2024 Cuma - 12:23 Uzmanından ’estetik’ uyarısı: "Estetik de bir ameliyattır ve riskleri vardır" Ünlü estetikçi Prof. Dr. Hayati Akbaş, estetik operasyonları hakkında uyarıda bulunarak, "Her ameliyatta olduğu gibi estetik operasyonlarda da riskler söz konusu olabilir. Estetik operasyon düşünen bir insanın ameliyattan önce hekimiyle ne tür risklerle karşılaşabileceği konusunda bilgi alışverişinde bulunması şarttır" dedi. FBM Tıp Merkezi Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hayati Akbaş, estetik ameliyatlarında bazı riskler oluşabileceğini, estetik operasyon düşünen kişinin ameliyattan önce mutlaka doktoruyla detaylı konuşması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Akbaş, "Estetik ameliyat olmak için bizlere gelen insanların özellikle sorduğu sorulardan bir tanesi şu: ‘Bu ameliyatların riskleri var mı?’ Her ameliyatta olduğu gibi belli ameliyatlarda da riskler söz konusu olabilir. Sonuçta bu da bir ameliyattır. Mutlaka lokal anestezi veya genel anestezi gibi uygulamaların yapılması gerekiyor. Gerek anestezilere bağlı gerek kullanılan ilaçlara bağlı gerekse de ameliyatlara bağlı bazı komplikasyonlar, riskler söz konusu olabilir. Bu yüzden estetik operasyon düşünen bir insanın mutlaka ameliyattan önce hekimiyle ne tür risklerle karşılaşabileceği konusunda bilgi alışverişinde bulunması şarttır” diye konuştu. Prof. Dr. Hayati Akbaş, açıklamasının devamında şunları söyledi: “Ameliyattan önce estetik cerrahlar hastalarına tasvip formlarını gösterirler ve orada hastalar ne ameliyatı oluyorsa o ameliyatla ilgili muhtemel riskler yazılıdır. Hayatta hiçbir eylemin risksiz olması söz konusu değildir. Ameliyat da sonuç olarak bir cerrahi eylemdir. Mutlaka cerrahi bilgi, ekipman, ortam gerektiren yerlerde yapılır. Uzman kişiler tarafından yapılır. Her türlü tedbire rağmen zaman zaman beklenmeyen durumlar olabilir. Bu bir burun estetiği, vücut şekillendirme estetiği olabilir. Bunlarla ilgili ne tür risklerin olacağı konusunda ameliyatı yaptıracak kişi ile ameliyatı yapan arasında mutlaka ameliyat öncesinde detaylı bir görüşme yapılması önemlidir."
Hem aile hekimleri hem de vatandaşlar yeni yönetmelikten memnun
20 Aralık 2024 Cuma - 11:52 Hem aile hekimleri hem de vatandaşlar yeni yönetmelikten memnun Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan yeni aile hekimliği yönetmeliği, sağlık sistemine önemli değişiklikler sağladı. Bu değişiklikler hem aile hekimlerinin çalışma şeklini hem de vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimini etkilerken, Manisa’da hem aile hekimleri hem de vatandaşlar genel olarak yeni yönetmelikten memnuniyetlerini ifade etti. Yeni yönetmelik, aile hekimleri için bazı yeni uygulamalar ve teşvikleri de sağlarken, kronik hastalıkların taraması ve takibi, akılcı ilaç kullanımı gibi konulara daha fazla vurgu yapılıyor. Bu hizmetleri sağlayan aile hekimlerinin maaşlarında da bir artış öngörülüyor. Manisa Alaşehir Piyadeler Aile Sağlığı Merkezi’nde görev yapan Aile Hekimi Bedriye Erdağ, yeni yönetmelik ile birlikte hastalarına daha fazla zaman ayırabildiğini ve sağlık durumlarını daha yakından takip edebildiğini ifade etti. Özellikle yaşlı ve kronik hastaların düzenli olarak kan tahlili yaptırabilmesi, hastalıkların erken teşhis ve tedavisi açısından büyük önem taşıdığını kaydeden Dr. Erdağ ayrıca, Türkiye’de yaygın olan gereksiz ilaç kullanımına dikkat çekerek, yönetmeliğin akılcı ilaç kullanımını teşvik etmesi açısından önemli olduğunu ve hastaların akılcı ilaç kullanımı konusunda bilinçlenmelerine de katkı sağladığını belirtti. Erdağ yeni yönetmelikte getirilen teşviklerin maaşına artış olarak yansıdığını belirterek, "Benim maaşımda bir artış oldu, o açıdan memnunum. Daha önce de yaptığım bir uygulamanın pozitif olarak geri dönüşünü almak beni mutlu etti." dedi. Vatandaşlar memnun Manisa’daki vatandaşlar, yeni yönetmelikle birlikte aile hekimlerinin kendilerine daha fazla zaman ayırdığını ve sağlık durumlarını daha yakından takip ettiğini belirterek yönetmelikten memnun olduklarını söyledi. Serkan Edabalı isimli vatandaş, "Aile hekimimiz artık tansiyonumuzu, kan grubumuzu, her şeyimizi düzenli olarak kontrol ediyor. Annemi de getirdim, onun da kontrollerini sağladılar. Aile sağlığı merkezinden çok memnunuz." şeklinde konuştu. Vatandaşlar, özellikle kanser taramaları gibi önemli sağlık hizmetlerinden de faydalandıklarını ve devletin sağlık hizmetlerine verdiği önemi hissettiklerini belirtiyor. Yeni aile hekimliği yönetmeliği, Türkiye’deki sağlık sisteminin daha etkin ve verimli hale getirilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve akılcı ilaç kullanımının yaygınlaştırılması hedefiyle hazırlanırken, Manisa’da hem aile hekimlerinin hem de vatandaşların düşünceleri yönetmeliğin bu hedeflere ulaşma yolunda önemli adımlar attığını gösterdi. Hem aile hekimleri hem de vatandaşlar, yeni yönetmelikten genel olarak memnun kalırken, yönetmeliğin uygulama sürecinde karşılaşılabilecek zorlukların aşılması ve sistemin sürekli olarak iyileştirilmesi, hem vatandaşların sağlık hizmetlerinden daha iyi faydalanması hem de aile hekimlerinin motivasyonunun artması açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekti.
Kepez’in 60 mahallesinde kanser tarama hizmeti
20 Aralık 2024 Cuma - 11:23 Kepez’in 60 mahallesinde kanser tarama hizmeti Antalya’nın Kepez ilçesinde 60 mahallede 595 kişinin rahim ağzı kanseri, 600 kişinin ise meme kanseri taramasından faydalandığı bildirildi. Kepez Belediyesi Mobil Sağlık Merkezi, ilçedeki mahallelerde ücretsiz kanser taraması hizmeti sunmaya devam ediyor. Duraliler Mahallesi’ndeki çalışmaları yerinde inceleyen Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, vatandaşlara sağlık taraması hizmetinden memnun olup olmadıklarını sorarak, istek ve taleplerini dinledi. Kanser tarama hizmetiyle 60 mahalleye ulaşıldı Kepez’de sürdürülen kanser taramaları hakkında bilgi veren Başkan Kocagöz, “İlçe sakinlerimizin sağlığı bizim için çok önemli. Mobil Sağlık Merkezimiz ile mahallelerimize kanser tarama hizmeti ulaştırıyoruz. Mobil Sağlık Merkezimiz bugüne kadar 60 mahallemize ulaştı. 595 vatandaşımız rahim ağzı, 600 vatandaşımız da meme kanseri tarama hizmetinden faydalandı. Kepez’in 68 mahallesinde kanser tarama hizmetlerini sürdürmeye devam edeceğiz. İlçe sakinlerimizin sağlığı bizim için çok önemli. Lütfen sağlığınızı ihmal etmeyin“ dedi. Meme kanseri 40 ile 69 yaş, rahim ağzı kanseri 30 ile 65 yaş aralığı kadınlarda araştırılıyor. Mobil sağlık merkezinde, meme kanseri taraması için mamografi çekimi, rahim ağzı kanseri taraması için smear ve HPV DNA testi gerçekleştiriliyor. Mamografi sonuçları Ulusal Tarama Mamografi Raporlama Merkezi’ne, rahim ağzı kanseri tarama sonuçları Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Kanser Daire Başkanlığı Ulusal HPV Laboratuvarı’na gönderiliyor. Tarama sonucunda risk grubuna girdiği tespit edilen hastalar aranarak, konuya ilgili bilgilendiriliyor ve Sağlık Bakanlığının imkânlarıyla tedavi altına alınıyor.
Diş sıkmanın zararları hakkında uzmanından uyarılar
20 Aralık 2024 Cuma - 11:06 Diş sıkmanın zararları hakkında uzmanından uyarılar Diş sıkma, stres ve kaygı gibi psikolojik faktörlerden kaynaklanan yaygın bir alışkanlık haline geldi. Ancak, uzmanlar diş sıkmanın yalnızca estetik sorunlara yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda ciddi sağlık problemlerine de sebep olabileceğini belirtiyor. Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Münir Demirel, diş sıkmanın vücutta neden olduğu olumsuz etkiler hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Münir Demirel, diş sıkmanın başta çene ekleminde olmak üzere, dişlerde, kaslarda ve diş etlerinde ciddi tahribatlara yol açabileceğini belirtti. “Diş sıkma, özellikle gece uyku sırasında ortaya çıkan bir alışkanlık olup, bu durum çene ekleminde aşırı baskıya neden olur. Çene kasları sürekli gerilim altında kaldığında, baş ağrıları, çene ağrıları, dişlerde aşınma ve kırılmalar meydana gelebilir” dedi. Diş sıkma alışkanlığının tedavi edilmemesi durumunda, uzun vadede çene ekleminde dejeneratif değişikliklere yol açabileceğini vurgulayan Dr. Demirel, bu tür sorunların sadece dişleri değil, tüm vücut sağlığını etkileyebileceğini ifade etti. Stresin rolü büyük Diş sıkmanın en yaygın nedenlerinden biri, stres ve kaygı gibi duygusal durumlar olduğunu belirten Dr. Demirel, “Günümüzde hızla artan stres, bireylerin bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde dişlerini sıkarak bu duygusal gerilimden kurtulmaya çalışmasına neden oluyor. Ancak bu alışkanlık, zamanla fizyolojik problemlere dönüşüyor” diye ekledi. Diş sıkma tedavi yöntemleri Diş sıkma tedavisinde ilk adım, alışkanlığın altında yatan sebepleri belirlemektir. Stres ve kaygı gibi psikolojik faktörler varsa, psikolojik destek ve stres yönetimi teknikleri, tedavinin önemli bir parçası olabilir. Diş hekimleri, gece boyunca dişlerin sıkılmasını engellemek için özel koruyucu diş plağı (gece plağı) önerir. Bu plaklar, çene eklemine ve dişlere binen baskıyı azaltarak, dişlerin aşınmasını ve kırılmasını önler. Ayrıca, kas gevşetici tedaviler ve fizik tedavi de kas gerilimini hafifletebilir. Uzun süreli diş sıkma alışkanlıklarında, çene eklemi sorunlarının tedavisi için cerrahi müdahale gerekebileceğini belirten Dr. Demirel, erken teşhisin ve tedaviye zamanında başlanmasının önemli olduğunu vurguladı. Erken müdahale önemli Diş sıkma alışkanlığının tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Münir Demirel, bu tür sorunların erken teşhisinin önemine dikkat çekti. "Bir diş hekimine danışarak, gece plağı gibi koruyucu tedbirler alınabilir. Ayrıca, stres yönetimi ve psikolojik destek de diş sıkma sorununun önlenmesinde önemli rol oynar" dedi.
Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Sezgin Barutçu SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde
20 Aralık 2024 Cuma - 11:03 Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Sezgin Barutçu SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Sezgin Barutçu, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı. Doç. Dr. Barutçu 1983 yılında İskenderun’da doğdu. 2001 yılında İstiklal Makzume Anadolu Lisesi’nden, 2008 yılında ise Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 2005 yılında “International Federation of Medical Students” bursu ile 1 ay boyunca İspanya’da “Hospital Clinico Universitario Lozano Blesa de Zaragoza” Hastanesi’nde Kardiyoloji rotasyonu için gözlemci olarak bulundu. Dicle Üniversitesi’nden 2013 yılında İç Hastalıkları uzmanlığını alan Doç. Dr. Barutçu, 2017 yılında Gastroenteroloji yan dal uzmanlığını Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Aynı yıl Türk Gastroenteroloji Derneği tarafından düzenlenen board sınavında başarılı olarak Gastroenteroloji Yeterlik Belgesini almaya hak kazandı. 2019-2023 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı / Gastroenteroloji Bilim Dalı’nda “Doktor Öğretim Üyesi” olarak görev yaptı. 2022 yılında 1 ay süreyle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Endoskopik Ultrasonografi eğitimi aldı. 2022 yılında Türk Gastroenteroloji Derneği bursu ile Güney Kore’de “CHA University Hospital Digestive Disease Center”da İleri Endoskopik İşlemler (EUS, ESD, EMR, POEM) Eğitimi’ni başarıyla tamamladı. 2023 yılında “Doçent” unvanını aldı. Uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış 40 makale, 8 kitap bölüm yazarlığı, 4 tez yöneticiliği ile uluslararası ve ulusal kongrelerde sunulan 120’den fazla sözlü ve poster bildirisi bulunmaktadır. İnflamatuvar Bağırsak Hastalıkları konusunda uluslararası katılımlı 4 faz çalışmasında baş araştırıcı olarak görev yaptı. 17. Doğu-Güneydoğu Anadolu Hepato-Gastroenteroloji Günleri’nde Kongre Başkan Yardımcısı, 41. Ulusal Gastroenteroloji Kongresi’nde Kurs Koordinatör Yardımcısı olarak görev alan Doç. Dr. Barutçu, birçok ulusal kongrede davetli konuşmacı olarak görev aldı. Halen Türk Gastroenteroloji Derneği tarafından desteklenen Pankreas Çalışma Grubu, Endoskopik Ultrasonografi (EUS) Çalışma Grubu ve ERCP Çalışma Grubu’nda aktif olarak görev almaktadır. Türk Gastroenteroloji Derneği, İnflamatuvar Bağırsak Hastalıkları Derneği, Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği ve Avrupa Pankreas Kulübü üyelikleri bulunmaktadır. Doç. Dr. Barutçu’nun ilgi alanları; Yutma güçlüğü, Yemek borusu hastalıkları (Reflü, Akalazya), Endoskopik reflü tedavileri (ARM, ARMA), Mide ve bağırsak hastalıkları (Şişkinlik, gaz, gastrit, ülser, ishal, kabızlık, irritabl bağırsak sendromu), Endoskopi, Kolonoskopi, Karaciğer sirozu, Kronik ve Akut Hepatitler (Hepatit A, B, C, D), İnflamatuvar bağırsak hastalıkları (Ülseratif Kolit, Crohn Hastalığı) ,Çölyak hastalığı, Obezite takip ve tedavisi, Safra kanalı taşları, ERCP (Endoskopik Retrograd Kolanjio Pankreotografi), Pankreas hastalıkları ve komplikasyonları (Akut-kronik pankreatit), Pankreas kistleri tanı ve tedavisi, EUS (Endoskopik ultrasonografi).
Tavşanlı’da kan bağışına katılım çağrısı
20 Aralık 2024 Cuma - 10:52 Tavşanlı’da kan bağışına katılım çağrısı Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde kan bağışları hız kesmeden devam ediyor. Her hafta perşembe günleri Kızılay Konağında kan bağışları kabul edilirken, belirli günlerde ise Cumhuriyet meydanında konuşlanan Kızılay mobil kan bağış tırı sayesinde vatandaşlardan kan bağışı toplanıyor. Kızılay Kütahya Şube Başkanı Dr. Mahmut Ulusoy, kan bağışına sadece sağlık açısından değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da büyük bir öneme sahip olduğunu belirterek, vatandaşları bu hayırlı işe katkı sağlamaya davet etti. Dr. Ulusoy, "Normalde Tavşanlı Balık Pazarının yanında Kızılay Şubede kan bağışlarını alıyoruz. Ayda 2 gün de Cumhuriyet meydanında tırımız kan bağışlarını alıyor. Sabah saat 10.00’dan 17.30’a kadar bağışlar kabul ediliyor. Kan bağışı sadece başkalarına hayat kurtarmakla kalmayıp bağış yapanlar için de faydalı bir işlemdir. Kan bağışı faydalı olduğu gibi özellikle kan değeri yüksek olan kişiler için baş ağrısı halsizlik yorgunluk olabiliyor. İnsanların kan bağışında bulunması hem kendileri için iyi, hem de insan hayatını kurtarmak çok değerli çok büyük sevap” dedi. Son zamanlarda kan bağışlarında bir azalma olduğunu dikkat çeken Dr. Ulusoy, özellikle bazı dedikoduların kan bağışına olan ilgiyi düşürdüğünü söyleyerek açıklamasını şöyle sürdürdü; “Son yıllarda insanlar kan bağışının güvenliği ile ilgili endişeler taşıyor ve bu da kan bağışının azalmasına yol açıyor . Ancak unutmayalım ki bugün bir kan ihtiyacı doğarsa bu ihtiyacın karşılanmasında yine vatandaşlarımızın bağışladığı kanlar kullanılacak.” Kızılay’ın Türkiye genelinde kan ihtiyacının yüzde 95’ini karşılayan bir kuruluş olduğunu belirten Dr. Mahmut Ulusoy, halkın kan bağışına olan duyarlılığının kritik önem taşıdığını ifade etti .
Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine’ neden oluyor
20 Aralık 2024 Cuma - 10:51 Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine’ neden oluyor “Modern dünyada sosyal medya gibi etkenlerin yetersizlik hissini artırdığını söylemek mümkün” diyen Psikolog Melike Urcan, “Sosyal medya platformlarında paylaşılan "kusursuz" hayatlar, bireylerin kendi yaşamlarını sorgulamalarına ve eksik olarak değerlendirmelerine yol açabilir. Doğru yaklaşımlar ve profesyonel destekle bu durumun üstesinden gelinebilir” dedi. Yetersizlik hissi, birçok insanın hayatının bir döneminde yaşayabildiği, bireyin kendini statü, yetenek, zekâ, bilgi, sosyal beceriler gibi alanlarda eksik, yetersiz veya başarısız hissetmesiyle gerçekleşen karakterize bir durumdur. Kişilerde yetersiz, değersiz, önemli konularda yararsız olduğu düşünceleri ya da sosyal ilişkilerde reddedilme kaygısı ve güvensiz hissetme, eleştiriye aşırı hassasiyet ya da kişinin algıladığı yetersizlikle ilgili utanç duygusu gözlenebilir. Çakmak Erdem Hastanesi Uzman Psikolog Melike Urcan, bu inancın hem bireyin kişisel gelişimini hem de yaşam kalitesini etkileyebileceğini belirterek, doğru yaklaşımlar ve profesyonel destekle bu durumun üstesinden gelinebileceğini ifade etti. “Çocukluk döneminde başlar ve yetişkinlikte farklı nedenlerle devam edebilir” Psikolog Melike Urcan, “Yetersizlik inancı çoğunlukla bir his olarak tanımlansa da kişinin kendisine dair bir inancını yansıtır; çocukluk döneminde başlar ve yetişkinlikte farklı nedenlerle devam edebilir. Özellikle çocukluktaki duygusal ihtiyaçların karşılanmaması, sık sık eleştirilmek, başkalarıyla kıyaslanmak veya aile ortamı, okul ya da akran gruplarında yüksek beklentilere maruz kalmak bu durumun temel nedenleri arasında yer alabilir” şeklinde konuştu. “Öz güven kaybı, sosyal ilişkilere yönelik kaygılara neden olur” Psk. Melike Urcan’a göre, bu duygunun etkileri kişiden kişiye değişse de genelde öz güven kaybı, sosyal ilişkilere yönelik kaygılar ve karar verme güçlükleri gibi sonuçlarla karşılaşılabilir. Kişiler yetersizliğin oluşturduğu etkiyle; başarısız olunacağı kaygısıyla sorumluluk üstlenmekten kaçınarak, başkalarına karşı eleştirel davranarak ya da kendilerini yetersiz hissettikleri alanlarla ilgili aşırı performans göstermeye zorlayarak işlevsel olmayan yöntemlerle baş etmeye çalışabilirler. “Kendine karşı şefkatli ol” “Yetersizlik hissiyle başa çıkabilmek için kişinin öncelikle bu duygunun doğal olduğunu kabul etmesi gerekir” diyen Psk. Melike Urcan, “Kendine karşı daha şefkatli olmak ve hataları öğrenme sürecinin bir parçası olarak görmek, bu duygunun etkilerini hafifletmede önemli bir adım olabilir. Bunun yanı sıra, bireyin gerçekçi hedefler belirleyerek kendi gelişimine odaklanması, olumlu bir içsel değişim oluşturabilir” dedi. Psk. Melike Urcan sözlerini şöyle sürdürdü: Yetersizlik hissinin bireyin sosyal hayatını ve iş performansını olumsuz etkilediğinde, bir uzmandan destek almalı. Psikoterapi süreci, bireyin kendi değerini fark etmesine, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmesine ve daha sağlıklı bir öz-değer algısı geliştirmesine yardımcı olabilir. Kendinizle barışmak ve yetersizlik hissini aşmak için, ilk adımı atmak önemlidir. Bu adım bazen bir uzmana başvurmak, bazen de kendinize şans vermekle başlar. Bu inancın temelleri çocukluk yaşantılarımızla atılmış olsa da bugün bunu devam ettiren yetişkin olarak kendi izlediğimiz yollardır. Bu durum aynı zamanda kendimize söylediğimiz ve bizi aşağıya çeken tüm yanlış inançlarımızı değiştirme potansiyelinin de bugün kendi elimizde olduğunun da bir hatırlatıcısıdır. Kendimizle ilgili olumsuz inançların değişmez bir gerçeklik olmadığını fark etmek çözüme yönelik atılabilecek ilk adımdır. Çünkü yanlış inançlar sorgulanabilir böylelikle hatalı ve işlevsiz oldukları fark edilebilir. Bu fark ediş hayatımızda duygusal, davranışsal ve düşünsel boyutta değişimlerin de önemli bir basamağı olacaktır.”
Erken yaşta ekran bağımlılığı ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıklara neden oluyor
20 Aralık 2024 Cuma - 10:24 Erken yaşta ekran bağımlılığı ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıklara neden oluyor Son zamanlarda artan ekran bağımlılığı konusunda Denizli Özel Tekden Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Gökhan Bahtiyar önemli açıklamalarda bulundu. Çocukların ekran bağımlılığı sonucunda çeşitli hastalıkların sebebiyet verdiğini dile getiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahtiyar, “Ekran bağımlılığı oluşan çocuklarda hem dil gelişimin yavaşladığını hem de zihinsel becerilerin bozulduğunu ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıktığını gözlemliyoruz” dedi. Son zamanlarda çocuklarda ve gençlerde ekran bağımlılığın artması ile birlikte çeşitli hastalıklar gözlemleniyor. Günümüzde hızlıca ilerleyen teknoloji ile birlikte çocukların ekran karşısında geçirdikleri sürede ise ciddi artış gözlemleniyor. Bununla birlikte yaş gruplarının telefon ve ekran bağımlılığının kontrol altına tutulmasının önemli olduğunu belirten Denizli Özel Tekden Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Gökhan Bahtiyar, bu süreçte ebeveynlere önemli iş düştüğünü belirtti. Özellikle bağımlılık düzeyine gelmiş çocuklarda ailelerin kontrol altına almaya çalışırken çeşitli davranış sorunlarına sebebiyet olacağını dile getirdi. Aileler çocuklarıyla ilgili doğru iletişim kurmasını vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahtiyar, “Aileler çocuklarıyla birlikte doğru iletişim kurma konusunda ve ekran bağımlılığın önüne geçme anlamında zorluk çekebilirler. Bu konuda sorunlar devam ediyor ise bir psikiyatri uzmana başvurması gerekiyor” dedi. “Erken yaşta ekran bağımlılığı ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkları sebep oluyor” Telefon ve ekran bağımlılığı oluşan çocuklarda hem dil gelişimin yavaşladığını hem de zihindel becerilerin bozulduğunu ve ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıktığını gözlemlediklerini dile getiren Denizli Özel Tekden Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Gökhan Bahtiyar, “Telefon ve ekran kullanımlarında 0-3 yaş özellikle bizler için önemli. Çocukların sosyal ve dil gelişim en yoğun şekilde devam ettiği yaş aralığı. Öncelikle ebeveynlerin bu yaş gruplarında özellikle ekran kullanımını kontrol altına almalarını ve hatta hiç kullandırılmamalıdır. Çünkü bu alanda ekran bağımlılığı oluşan çocuklarda hem dil gelişimin yavaşladığını hem de zihinsel becerilerin bozulduğunu ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Dikkat çektiğimiz yaş aralığı 0-3 yaş olarak belirleyebiliriz. Sonrasında ise okul çağından sonra 12 yaş altı olarak söyleyebiliriz. Ebeveynin kontrolü olmak üzere maksimum yarım saat kullanımı idealdir. Ekran kullanımından kastımız ise, telefon, tablet ve televizyon tarzı teknolojik aletler. 12 yaş ve üzerinde ise genellikle günde 1 saat olarak öneriyoruz” dedi. “Ailelerin özellikle sosyal medya konusunda kontrolü elden bırakmamalı” Ergenlik dönemi öncesindeki süreçte genellikle oyun bağımlılığının görüldüğünü, ergenlik ile beraber değişen dinamikler ile ise sosyal medya üzerinden fiziksel istismara varan adli olaylara varan süreçlerin çok sık görüldüğünü belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahtiyar, “Ergenlik dönemi öncesinde ki süreçte genellikle oyun bağımlılığı görüyoruz. Ergenlik ile birlikte değişen dinamikleri de göz önünde bulundurursak sosyal medya üzerinden tehlikeli birliktelikler, duygusal veya fiziksel istismara varan adli olaylara varan süreçler görebiliyoruz. Bu anlamda gençlerimizi korumak hepimizin görevidir. Ailelerinde özellikle bu anlamda kontrolü elden bırakmamaları öneriyoruz” diye konuştu.