POLİTİKA
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Ülkemiz ve bölgemiz üzerinde hesabı olanlar, bu terör yapılanmalarını birer araç olarak kullanıyor" 30 Aralık 2025 Salı - 14:55:27 Yalova’da DEAŞ terör örgütüne düzenlenen operasyonda şehit düşen 3 polise Allah’tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Bu örgütlerin, bütün bu yaşadığımız süreçlerle bağlantılı olmadığını düşünebilir miyiz? Kendilerinden ortaya çıkmış yapılar olduğunu düşünebilir miyiz? Ülkemiz ve bölgemiz üzerinde hesabı olanlar, bu terör yapılanmalarını birer araç olarak kullanıyor" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, AK Parti Bingöl Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’na katıldı. Burada partililere seslenen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Terörsüz Türkiye’ye değindi. Türkiye Yüzyılı’nın huzurun ve kardeşliğin yüzyılı olacağını vurgulayan Yılmaz, "Terörsüz Türkiye’nin ana çerçevesi Türkiye yüzyılı vizyonudur. Cumhurbaşkanımız yaptığı konuşmalarda ilk cephemizi kuvvetlendirmemiz lazım dedi. Bunun üzerine düşünmemiz gerek. Bölgemizde farklı planlar ve tasarımlar yapan emperyalist ve uluslararası güç odaları, bu bölgeyi parçalamaya çalışan odanlar var. Bunlara karşı en büyük dayanağımız milletimizin birlik ve beraberliğidir. Bizim millet anlayışımız ırka dayalı bir anlayış değildir. Allah korusun biz ırkçı değiliz. Bizim millet anlayışımız kapsayıcı, kucaklayıcı bir millet anlayışıdır. Bu anlayış içinde milli birliğimizi, beraberliğimizi pekiştireceğiz ki başkalarının tuzaklarına düşmeyelim. Emperyalist oyunlara, bizi bölmeye, parçalamaya çalışanlara prim vermeyelim. Bunu da başaracağız" diye konuştu. "Bahçeli, önce ülkem ve milletim diyen bir anlayış ile hareket etti" Bahçeli’nin tarihi bir çıkışı olduğunu aktaran Yılmaz "Ezberleri bozan, gerçekten siyasetçi olarak düşündüğünüzde çok cesur adımlar attı. Kolay değil. Birçok siyasetçi yarını veya 3 gün sonrasını düşünür. Bahçeli, önce ülkem ve milletim diyen bir anlayış ile hareket etti. Böyle hareket edenlere bu millet her zaman destek olmuştur. Milletin menfaati için gerekirse siyasi bedel öderim diyenlere millet her zaman destek olmuştur ve bundan sonrada olacaktır. Allah razı olsun, Bahçeli’nin yaptığı açılımlar, ezber bozan çıkışlar. Tüm bunlarla birlikte yeni bir süreç içerisindeyiz. İnşallah bunu başaracağız. Silahların gölgesinin olmadığı, siyasetinin alanının genişlediği, demokratik siyaset içerisinde ülkemizin ilerlemeye devam ettiği bir ortamı hep birlikte oluşturacağız. Bu kolay değil. Gel-gitler olabilir mi olabilir. Bu tür süreçleri sabote etmek isteyenler, dezenformasyonlar yayarak milletin kafasını karıştırmak isteyenler olabilir mi elbette olabilir" dedi. "Hesabı olanlar bu terör yapılanmalarını birer araç olarak kullanıyor" Yalova’da şehit düşen 3 polise Allah’tan rahmet dileyen Yılmaz, "Mekanları cennet olsun. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Bu örgütlerin, bütün bu yaşadığımız süreçlerle bağlantılı olmadığını düşünebilir miyiz? Kendilerinden ortaya çıkmış yapılar olduğunu düşünebilir miyiz? Ülkemiz ve bölgemiz üzerinde hesabı olanlar, bu terör yapılanmalarını birer araç olarak kullanıyor. Bir enstrüman olarak kullanıyor. Maalesef böyle bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. İnşallah Terörsüz Türkiye, çok daha güçlü bir Türkiye demektir. Çok daha güçlü bir şekilde geleceğe yürüyen bir Türkiye demektir. İnşallah onu da hep birlikte inşa edeceğiz" ifadelerini kullandı.
30 Aralık 2025 Salı - 13:15 Uşak’ta ‘ciddiyetsizlik’ kavgası CHP’yi birbirine düşürdü Uşak’ta CHP İl Başkanının, toplantıya engel olunduğu iddiasıyla Eşme teşkilatı aleyhine yaptığı suçlama ilçe yönetimi ve belediye başkanından tepki gördü. İl Başkanını sert bir dille eleştiren Belediye Başkanı, "Ben size O’nu yedirtmem. Bırakın bu numaraları. Bu numaralar artık demode oldu" dedi. Cumhuriyet Halk Partisi Uşak İl Başkanı ve Uşak Belediyesi Personel Ltd. Şti Genel Müdürü Celalettin Çoban, Aralık ayı il danışma toplantısını gerçekleştirmek için daha önceden haber vermelerine rağmen CHP Eşme İlçe Örgütü tarafından toplantı saatinde karşılanmadıklarını ve ilçe binasının kapalı tutulduğunu iddia etti. Toplantıyı yapamadıklarını öne süren Çoban, Eşme teşkilatını CHP Genel Merkezine şikayet etti. Parti binası önünden video kaydı yapan Çoban, "Cumartesi günü il sekreterimiz, Eşme İlçe Örgütüne WhatsApp üzerinden ve telefonla arayarak toplantı için tarih belirtti. Pazartesi günü toplantı yapacağımızı dilettik, İlçe Başkanımız Cumhur Uslu o gün İzmir’de olacağı için Salı günü toplantının yapılacağı bize iletilmiştir. Aylık toplantımız için bu ay Eşme örgütümüzle beraber olmak istedi. Yönetim kurulu üyelerimle birlikte Eşme’ye geldiğimizde ilçe binamızın kapalı olduğu ve bizlerin hiçbir şekilde karşılanmadığıyla karşı karşıya geldik. Şu anda partimiz kapalıdır ve hiçbir şekilde burada bizi hiç kimse karşılamamıştır. Durumu bilgilendirme amaçlı sizlerle paylaşıyorum" ifadelerini kullandı. Tepkiler ardı ardına geldi CHP İlçe Başkanı Celalettin Çoban’ın iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunan CHP Eşme İlçe Başkanı Cumhur Uslu ve CHP’li Eşme Belediye Başkanı Yılmaz Tozan ‘ciddiyetsizlik’ olarak nitelendirdikleri suçlamaları sert bir dille eleştirdi. Resmi hiçbir talep almadıklarını ifade eden CHP Eşme İlçe Başkanı Cumhur Uslu, "Bize İl Başkanı Celalettin Çoban tarafından bir toplantı talebinde bulunulmadı. Gayri resmi şekilde, tamamen bir il başkanı ile bir ilçe başkanının olması gerektiği samimiyetle bir yaklaşım söz konusu olmadığı gibi CHP Uşak İl Sekreteri Polat Arslan tarafından gönderilen bir mesajla belirtilen tarihte yapılması planlanan toplantı için bilgilendirme yapıldı. O tarihte sağlık sorunlarım nedeniyle İzmir’de olacağımı belirttim ve bir başka tarihe ertelenmesini istedim. Ancak karşımdaki kendisini il sekreteri olarak tanıtan kişinin bu ısrarı sürdü. İl Başkanının kendisi yerine bizi il sekreterine aratıp bir toplantı organizasyonunu dikte etmesini anlayabilmiş değiliz. Tüm bunlar dışında il yönetiminde bulunan arkadaşlarımız dahil İl Başkanımız, Eşme’ye geldikten sonra burada bizi arayarak ‘Biz geldik buradayız’ diyen de olmadı. Gayri ciddi şekilde tamamen samimiyetten uzak bu tür bir açıklamayı da kendilerine yakıştıramadım. Mazeret belirtmemize rağmen bu tür bir yaklaşımla karşılaşmak, başta Uşak olmak üzere tüm ilçe belde köylerdeki örgütlerimizi üzmüş bizi de bir o kadar düşündürmüştür" diye konuştu. "Videoyu kim sızdırdıysa Allah onun belasını versin" Tepkisini "Niye Uşak’ımızın içine bu nifaklarını sokuyorsun?" diyerek dile getiren Eşme Belediye Başkanı Yılmaz Tozan ise "Eşme siyasette yok sayılamaz. Eşme, siyasi iradesi çok güçlü bir ilçedir. Eşme’de siyaset yapmak zor. Biz bu güçlüklerle mücadele ederken, parti içinde seçim sonrası oluşan kırgınlıklar bizi üzüyor. İl başkanının buraya gelip de video çekmesi ve bunun basına sızdırması hiç doğru değil. O sızdırmalıysa, ekibinden birisi yaptı. Kim o videoyu çekti, il yönetiminden kim servis ettiyse, Allah onun belasını versin. Bizleri açıklama yapmak zorunda bırakıyorsunuz. Yani bir şey de yok açıklayacak. Bu videoda oynayacaksınız, madem çektiniz, kendi cebinizde kalsın kardeşim. Altyapısını yapıp çalışıyorsunuz, bunu anlıyorsunuz. Eşme İlçe Başkanını görevden almaya çalışıyorsunuz. Benim Eşme İlçe Başkanım, en yüksek oyla Uşak’ta seçim kazanmış bir ilçe başkanı. Ben size O’nu yedirtmem. Ben o ekiple burada var oldum. O ekiple de gidersem giderim. Oldukça net. ‘Ben onu görevden alacağım. Beni karşılamadılar’ bilmem ne. Bırakın bu numaraları. Bu numaralar artık demode oldu" şeklinde konuştu.
30 Aralık 2025 Salı - 12:34 DEM Parti Abdullah Öcalan’ın mesajını paylaştı: "10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması, süreci rahatlatacak ve hızlandıracaktır" DEM Parti Abdullah Öcalan’ın mesajını paylaştı. DEM Parti Abdullah Öcalan’ın ‘Yeni yıl savaşın değil barışın yılı olsun’ mesajını paylaştı. Öcalan şunları kaydetti: "Yeni bir yıla girerken, geçtiğimiz yüzyıl boyunca emperyalist saldırılar ile iç içe gelişen milliyetçiliğin Ortadoğu’yu nasıl derin çatışmalar, yıkımlar ve toplumsal yarılmalarla karşı karşıya bıraktığını tekrar hatırlamak zorundayız. Bugün bölgede yaşanan mezhepçilik ve etnik milliyetçiliklerin tümü, köklerini bu yakın ve acı dolu tarihten almaktadır. Ne yazık ki hegemonik sistemin "böl, yönet ve tahrik et" stratejisi farklı biçimler altında sürdürülmektedir. Tam da bu nedenle zorluklara rağmen geliştirdiğimiz Barış ve Demokratik Toplum perspektifi yalnızca bir tercih değil, tarihsel bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. Eğer doğru ve anlaşılır değerlendirilirse bu perspektif yeni çatışmaların önüne geçebilecek, halkların birlikte, eşit ve özgür yaşamını mümkün kılabilecek bir panzehirdir. Önümüzdeki dönemde temel sorumluluğumuz, kısa sürede ortaya çıkabilecek yeni bir çatışmayı engellemek ve telafisi mümkün olmayan sonuçların önüne geçmektir. Ortadoğu’da derinleşen krizler ve politik çatışmalar, binlerce yıldır süregelen despotik, iktidar odaklı devletçi uygarlık anlayışının tıkanmasının ve sürdürülemezliğinin kaçınılmaz sonucudur. Bu krizlerin merkezinde yer alan Kürt meselesinin çözümü ise, ancak toplumsal barış ve demokratik uzlaşı ile mümkündür. Sorunun çatışma, savaş, askeri ve güvenlikçi yöntemlerle değil; halkların iradesini esas alan demokratik bir zemin üzerinden ele alınması hayati önemdedir. Unutmamak gerekir ki kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmesi mümkün değildir. Erkek egemen zihniyet çözülmeden savaş kültürü sona ermez, barış kalıcı hale gelemez. Bu nedenle kadın özgürlüğünü, demokratik toplumun kurucu ve vazgeçilmez ilkesi olarak ele alıyorum. Suriye’de ortaya çıkan kaotik tablo da demokratikleşme ihtiyacının açık bir yansımasıdır. Yıllarca süren tekçi, baskıcı ve kimlikleri inkâr eden yönetim anlayışı; Kürtlerin, Arapların, Alevilerin ve tüm halkların özgürlük ve eşitlik talebini daha da güçlendirmiştir. SDG ile Şam yönetimi arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakat çerçevesinde dile getirilen temel talep, halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal modeldir. Bu yaklaşım, merkezi yapıyla müzakere edilebilir demokratik bir entegrasyon zeminini de içinde barındırmaktadır. 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması, süreci rahatlatacak ve hızlandıracaktır. Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı, yapıcı ve diyaloga açık bir rol üstlenmesi hayati önemdedir. Bu hem bölgesel barış açısından hem de kendi iç barışını güçlendirmesi bakımından da kritik bir öneme sahiptir. Ortadoğu’nun modern tarihi, büyük ölçüde ‘negatif devrimler’ tarihidir. Savaş, zorbalık, inkâr ve yıkım Buna karşılık önerdiğimiz ise ‘pozitif devrimdir’. Yani toplumun demokratik, barışçıl ve ahlaki-politik yöntemlerle yeniden inşa edilmesidir. Israrla savunduğumuz barış bir sonuç değil, yeni bir başlangıç olmak durumundadır. Ve barış içerisinde yürütülecek hak, hukuk ve demokratikleşme mücadelesi nefret, karşıtlık ve öfkeyi ortadan kaldıracak ve herkes için yeni bir yaşamın kapısını aralayacaktır. Bu bilinçle, yeni yılı savaşların, yıkımın ve ayrışmanın değil; demokratik uzlaşının, barışın ve halkların ortak geleceğini birlikte inşa etme iradesinin yılı haline getirmeyi diliyorum. Yeni yılın Türkiye, Ortadoğu ve Dünya’da barışa, özgürlüğe ve demokratik bir geleceğe kapı aralamasını temenni ediyor; başta mücadele eden halklar olmak üzere, tüm dostların yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın tüm halklarımıza barış ve onurlu bir yaşam getirmesini diliyor, sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Bu dönem, kadın özgürlüğüyle güçlenen, halkların barış içinde demokratik değerlerle bütünleştiği bir dönem olacak."
Baki Ersoy: "Tarım, bu ülkenin hem mazisidir hem de istikbali"
24 Kasım 2025 Pazartesi - 19:46 Baki Ersoy: "Tarım, bu ülkenin hem mazisidir hem de istikbali" Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, Tarım ve Orman Bakanlığı bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, "Tarım, bu ülkenin hem mazisidir hem de istikbali" dedi. MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, Tarım ve Orman Bakanlığının bütçe görüşmelerinde konuştu. Tarımın Türkiye’nin hem mazisi hem de istikbali olduğunu söyleyen Ersoy, "Anadolu toprağı, yüzyıllardır hem milleti doyuran hem devleti ayakta tutan büyük bir bereket coğrafyasıdır. Saha bize açıkça göstermektedir ki üretici güçlendikçe ülkemiz de güç kazanmaktadır. Bu durum, bitkisel üretimden hayvancılığa, sütçülükten küçük aile işletmelerine kadar tarımın ve hayvancılığın bütün alanları için geçerlidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanaatimiz, küçük aile işletmelerinin güçlendirilmesi, üretici örgütlerinin etkinleştirilmesi ve ölçek ekonomilerini yakalayan modern yapılara dönüştürülmesidir. Üretim planlaması, izlenebilirlik ve pazarlık gücü güçlenmedikçe saha uygulamalarının istenen etkiyi göstermesi zaman zaman zorlaşmaktadır. Seçim bölgem olan Kayseri ilimizde tarım alanında son dönemde ortaya çıkan olumlu tablo bizim için umut vericidir. Ekili tarım arazilerinin yüzde 22 artması, üretici sayısının 32 bine ulaşması hem politikaların sahadaki karşılığını hem de çiftçimizin üretime olan bağlılığını göstermektedir. Kadın kooperatiflerimizin elde ettiği başarıyı da ayrıca zikretmek isterim. Valimiz Gökmen Çiçek’in öncülüğünde yürütülen çalışmalar neticesinde Kayseri’deki 48 kadın kooperatifi yalnızca bir yılda 142 milyon liralık ciroya ulaşmıştır. Bu tablo, kadın üreticilerimizin tarım-gıda ekosistemine nasıl güçlü bir katkı sunduğunu göstermektedir. Kendilerine ve sayın Valimize üretime sağladıkları vizyon ve katkı için şükranlarımı sunuyorum. Yine, Kayseri’de yürütülen jeotermal kaynaklı sera OSB projesi, tarımda modernleşmenin ve katma değerli üretimin önemli adımlarından biridir. Altyapı çalışmaları ilerlemektedir ve yakın vadede bölgemize istihdam ve üretim artışı sağlayacağı açıktır" dedi. MHP olarak sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılmasının stratejik bir gereklilik olduğunu düşündüklerini ifade eden Ersoy, "Sahada gördüğümüz en temel beklentilerden biri planlamanın daha güçlü işletilmesidir. Üretici ne ekeceğini ne kadar üreteceğini ve ürettiğini kime satacağını bilmek istiyor. Belirsizlik azaldıkça hem verim artacak hem de fiyat istikrarı güçlenecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılmasını stratejik bir gereklilik olarak görüyoruz. Bu bağlamda şeker sektörü üzerinde de durmak isterim. Şeker pancarı, Anadolu çiftçisini ayakta tutan, gıda sanayimizin temel hammaddesi olan stratejik bir üründür. Kayseri ve çevre iller bu üretim yapısının merkezinde yer almakta; Kayseri Şeker ise hem istihdama hem de bölgesel kalkınmaya büyük katkı sunmaktadır. Pancar, çiftçiye doğrudan gelir sağlayan, diğer ürünlerin ekimini mümkün kılan ve üretim döngüsünü besleyen ana üründür. Dolayısıyla sektörde yaşanabilecek her aksama sadece pancarı değil, tarımın bütününü etkileyebilmektedir. Son yıllarda şeker sektöründe fiyat istikrarsızlıkları ve kayıt dışı tatlandırıcı kullanımı ciddi riskler oluşturmaktadır. 2025-2026 pazarlama yılı için açıklanan 3 bin 100 TL pancar alım fiyatına rağmen şekerin maliyetinin yaklaşık yüzde 28 altında satılması, fabrikaları maliyetin altında satış yapmak zorunda bırakmaktadır. Enerji, işçilik, nakliye ve finansman giderlerinin sürekli arttığı bir ortamda, şeker fabrikaları pancarı ton başına maliyetinin üzerinde fiyatla alırken, şekeri düşük fiyata satmak zorunda kalmakta; bu da sektörde önemli bir nakit akışı dengesizliği oluşturmaktadır" şeklinde konuştu. Ersoy, "Özellikle son iki yılda yüksek yoğunluklu tatlandırıcı (YYT) ve kayıt dışı nişasta bazlı şekerler (NBŞ) kullanımının olağanüstü artış göstermesi, planlı üretim modelini zayıflatmakta; PANŞEK verilerine göre tahsis edilen kota ile fiilî tüketim arasında 600 bin tonu aşan bir fark oluşmaktadır. Sınırlarımızdan kaçak şeker girişi, transit ticaretten iç piyasaya yönelen ürünler ve kontrolsüz YYT ithalatı hem pancar üretimini hem de tüketici sağlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle, YYT ve NBŞ kullanımının sıkı denetimi, Türk Gıda Kodeksi’nde kullanılan şeker türünün etiketlerde açıkça belirtilmesi, YYT ithalatının kontrol altına alınması ve izinsiz kullanımına yaptırım uygulanması, melas ve kuru küspe ithalatının yerli üretim lehine sınırlandırılması, dahilde işleme rejimi kapsamındaki şeker ithalatının iç piyasaya yönelmesini önleyecek tedbirlerin alınması, şeker satış fiyatının maliyetin altında kalmasını engelleyecek düzenlemeler yapılması, kota yönetimi ve sektör denetiminin etkinleştirilmesi konuları oldukça önem arz etmektedir" diye konuştu. Kayseri Şeker’in yürüttüğü kooperatif modelinin sektör için güçlü bir örnek olduğunu dile getiren Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: "2017 yılında Şeker Kurumu’nun kapatılmasıyla oluşan kurumsal boşluk, saha denetimlerini zayıflatmış; kayıt dışılığın artmasına yol açmıştır. Bu yapının ya yeniden kurulması ya da Şeker Dairesi’nin güçlendirilmesi oldukça önemlidir. Kayseri Şeker’in yıllardır başarıyla yürüttüğü kooperatif modeli ise sektör için güçlü bir örnektir. Çiftçisini faiz yükü olmadan avans sistemiyle destekleyen, sahaya hâkim bir yapı oluşturmuştur. Ancak sektör genelindeki ekonomik de dalgalanmalar, bu güçlü modelin sürdürülebilirliği açısından da risk oluşturmaya başlamıştır. Tüm bu değerlendirmeler ışığında şeker sektörünün hem ulusal gıda arz güvenliği hem de kırsal kalkınma açısından taşıdığı stratejik önemin dikkate alınması; fiyat istikrarı, kayıt dışılıkla mücadele ve güçlü bir kurumsal çerçevenin hızla tesis edilmesi sektörün öncelikli beklentileri arasındadır. Tüm bunların yanında sahadan gelen diğer beklentileri ifade etmek isterim. Hepimizin malumu olduğu üzere geçtiğimiz aylarda birçok bölgemizde afet düzeyinde bir kuraklık ve don hadisesi ile karşı karşıya kaldık. Bu nedenlerle ürün kaybının yüksek olması, çiftçilerimizi Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarını ödeyemez hâle getirmiştir. Çiftçilerimiz, ödeyemedikleri kredilerden dolayı faiz yüküyle karşı karşıya kalmakta, bu sebeple yeni krediye de erişememektedirler. Kuraklık desteklerinin ve mazot-gübre ödemelerinin öne çekilerek ivedilikle yatırılması çiftçimizi ciddi anlamda rahatlatacaktır. Bu destekler hem üretim planlamasını hem de çiftçinin finansal sürdürülebilirliğini doğrudan etkilemektedir."
CHP Mersin Milletvekili Çakır’dan Halk TV’ye tepki: "Yarın dava açıyorum, suç duyurusunda bulunuyorum"
24 Kasım 2025 Pazartesi - 17:28 CHP Mersin Milletvekili Çakır’dan Halk TV’ye tepki: "Yarın dava açıyorum, suç duyurusunda bulunuyorum" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır, Halk TV’de kendisi hakkında sarf edilen iddialara ilişkin "Yarın dava açıyorum. Gerekli suç duyurusunda bulunuyorum" dedi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2026 bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda parti grubuna ve Halk TV’ye tepki gösteren CHP Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Halk TV’de yer alan kendisine yönelik iddiaların asılsız olduğunu dile getiren Çakır, "Tarafıma bu tarz iftiralara atan Halk TV isimli yalan yuvasının sahibi olduğu iddia edilen Cafer Mahiroğlu isimli şahsın neden yurt dışında olduğunu merak ediyorum. Hakkında yakalama kararı bulunan ve ihaleye fesat karıştırma gibi çeşitli suçlardan aranan bu şahsın tarafıma yönelik yaptığı veya yaptırdığı itibar suikastı, tam anlamıyla kara çalmadır, iftiradır, alçaklıktır. Bana bu iftirayı atan kanalın sahibi, öncelikle Türkiye’ye gelip adalete hesap vermelidir. Hakkında onca iddia bulunan bir şahsın kurduğu iftira yuvasının bizleri karalaması oldukça düşündürücüdür. Bakın ben buradayım. Alnım açık, başım dik" ifadelerini kullandı. Halk TV muhabirinin yayında kendisine "sabıkalı" dediğini ifade eden Çakır, "YSK’dan onay almış, adaylığa hak kazanmış, beşinci sıradan parlamentoya gelmiş, Cumhuriyet Halk Partisi’nin alamadığı oyları Yörük köylerinde almış bir kardeşiniz olarak ben bu iftirayı hak etmiyorum. Milletin telefonuna çıkan, milletin hastane kapılarında koşan, her yerde koşan, bütün ilçelere giden, 505 köyün tamamını 28 kere gezen, gece demez, gündüz demez, partili partisiz, herkesin emrinde olan Hasan Ufuk Çakır’a bu yapılan alçaklıktır, terbiyesizliktir. Yarın dava açıyorum. Gerekli suç duyurusunda bulunuyorum" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Şu anda resmi kurumlarda çalışan öğretmen sayımız 1 milyon 34 bini aştı"
24 Kasım 2025 Pazartesi - 17:04 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Şu anda resmi kurumlarda çalışan öğretmen sayımız 1 milyon 34 bini aştı" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Büyürken çocuklarımıza ve gençlerimize bizim yaşadığımız dünyayı empoze ederek bir yere varamayız. Onları geçmişe çekmek bizim zamanımıza sürüklemeye çalışmak yerine geleceğe hazırlamak mecburiyetindeyiz" dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kütüphanesinde düzenlenen 24 Kasım Öğretmen Günü ve Öğretmen Atama Programına katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenlerin herkesin hayatına yön verdiğini ve herkesin hayatında iz bıraktığını söyledi. Öğretmenler Günü dolayısıyla tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutlayan ve şehit öğretmen Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı da yad eden Erdoğan, "Sizlerin şahsında 81 ilimizdeki tüm öğretmenlere ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Ben de emeği ve göz nuru bulunan öğretmenlerime şükranlarımı sunuyor, hayatta olan hocalarımın her birinin tek tek ellerinden öpüyorum. Vazife başında şehit olan öğretmenlerimizle birlikte afetlerde, kazalarda kaybettiğimiz öğretmenlerimize rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Bilhassa kendilerini her öğretmenler gününde milletçe hüzünle, hasretle ve minnetle andığımız şehit öğretmenlerimiz Şenay Aybüke Yalçın’a ve Necmettin Yılmaz’a Cenabı Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Öğrencilerini yetiştirdikten sonra artık emekli olmuş öğretmenlerimize de sağlıklı hayırlı ömürler diliyor. Onlara da ayrıca şükranlarımızı iletiyorum. Bugün biliyorsunuz sadece ülkemizde değil dünyanın birçok yerinde Türk öğretmenler görev yapıyor, öğrenci yetiştiriyor. Gerek bakanlığımız bünyesinde gerek Türkiye Maarif Vakfı’na bağlı eğitim kurumlarımızda görev yapan eğitimci kardeşlerimi de teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı."Kura ile görev yerleri belli olacak genç öğretmenlerimiz, evlatlarımızı geleceğin dünyasına en güzel şekilde hazırlayacaklardır"Atanacak olan öğretmenlere meslek hayatlarında başarılı olmalarını dileyen Erdoğan, "Birazdan 15 bin öğretmen adayımızın atama heyecanını paylaşacağız. Kura ile görev yerleri belli olacak genç öğretmenlerimiz birikimleriyle, geniş vizyonlarıyla, güçlü karakterleri ve sağlam duruşlarıyla evlatlarımızı geleceğin dünyasına en güzel şekilde hazırlayacaklardır. İnşallah bir ömür boyu aşkla, şevkle, tutkuyla, samimiyetle mesleklerini icra edeceklerine inandığım genç öğretmenlerimizi tebrik ediyorum. Görevlerinin kendilerine, öğrencilerine ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı."Öğretmen kendisine emanet edilen cevher olan öğrencisini büyük bir sabırla şefkatle merhametle işleyen mücevher ustasıdır"Öğretmenlik mesleğinin sabır isteyen ve saygın bir meslek olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "İlk atamadan emekliliğe kadar öğretmenlik her aşamasında tahammül isteyen, sabır isteyen, özveri isteyen, bunlarla birlikte adanmışlık isteyen saygın bir meslektir. Birazdan kurasını çekeceğimiz genç öğretmenlerimiz yeni bir kariyere başlamanın yanında emekliliğe kadar sürecek zorlu olduğu kadar ulvi bir mesleğe de adım atıyorlar. Öğretmenlik mesleğini diğer kamu görevlerinden ayıran en önemli vasfı malzemesinin de meyvesinin de insan olmasıdır. Öğretmen kendisine emanet edilen cevher olan öğrencisini büyük bir sabırla şefkatle merhametle işleyen mücevher ustasıdır. Öğretmen öğrencisine sadece bilgi aktarmaz aynı zamanda onun fikrini değiştirir. Ufkunu genişletir. Hayata ve kendisine yönelik bakış açısını tıpkı bir kuyumcu titizliğiyle ilmek ilmek dokur, işler tekemmül ve inkişaf ettirir. Bu gerçeği merhum Nurettin Topçu, Büyük İskender ve hocası Aristo örneğinden hareketle bakınız nasıl açıklıyor; ‘Babam beni gökten yere indirdi. Hocam beni yerden göğe çıkardı.’ Öğretmenin insanın kişilik ve kimlik inşasına etkisi tam olarak budur. Hayatta öyle meslekler vardır ki insan maaşını alır, ücretini alır, karşılığında bir işi görevi yerine getirir ve böylece sorumluluktan kurtulur. Fakat öğretmenlik böyle bir meslek değildir. Öğretmen öğrencisine kimi zaman annelik yapar, kimi zaman babalık, kimi zaman da arkadaşlık eder. Öğretmen bu yönüyle öğrencisinin geniş ailesinin bir üyesidir. Okul nasıl ki millet kültürünün millet ruhunun bayrağı ise öğretmen de bu ruhun bayraktarıdır. Buradaki ve ülkemizin dört bir yanındaki tüm öğretmenlerimizin görevlerini bu yüksek şuurla bu yüksek mesuliyet bilinciyle yerine getirdiklerine ve getireceklerine yürekten inanıyorum. Şunu bilmenizi isterim. Öğretmenlerimiz ilim, irfan, hikmet ve ahlak meşalesini ellerinde gururla taşıdıkça Allah’ın izniyle Türkiye’nin yolu da ufku da sonuna kadar açıktır. Siz bu ruha sahip çıkarsanız önümüz inşallah aydınlık olacaktır" diye konuştu."Büyürken çocuklarımıza ve gençlerimize bizim yaşadığımız dünyayı empoze ederek bir yere varamayız"Artık teknolojinin her alanda insan hayatına girdiğini belirten ve bu konuda dikkatli olunması gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Teknolojinin hayatımızı çepeçevre kuşattığı ülkelere, toplumlara ve bireylere istikamet çizdiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji ve dijitalleşmenin hayatımıza getirdiği kolaylıkları kimse inkar edemez. Daha önce saatler günler süren pek çok işi bugün elimizdeki telefona yüklediğimiz bir uygulama sayesinde saniyeler içinde yapabiliyoruz. Dünyanın en ucuza köşesindeki hadiseleri an ve an takip edebiliyor. Fiziken bir araya gelmemizin mümkün olmadığı farklı kültürden insanlarla diyalog kurabiliyor. Hatta dostluk, arkadaşlık, iş ortaklığı geliştirebiliyoruz. Son dönemde yapay zeka devrimiyle birlikte teknolojideki değişim artık baş döndürücü boyutlara ulaştı. Sonunu kimsenin öngöremediği bir belirsizliğe doğru insanlık olarak hızla yol alıyoruz. Buna karşı direnmek, bunun dışında kalmak sizin de bildiğiniz gibi mümkün değil. Peki ne yapabiliriz? Akıntıya karşı kürek çekemeyeceğimize göre bunu doğru yönetebiliriz. Ülkemiz ve milletimizin menfaatleri istikametinde doğru yönlendirebiliriz. Teknolojinin sağladığı imkanlardan azami derecede istifade ederken aynı zamanda zararlı yönlerini minimalize etmek bizim elimizdedir. Bunun yolu ise çocuklarımıza dijital okuryazarlık ve farkındalık eğitimi vermekten geçiyor. Sadece yasaklayarak bir netice alınamayacağını hepimiz biliyoruz. Kabul edelim ki çocuklarımızın oyun alanı artık sadece parklar, bahçeler, sokaklar değil. Çocuklarımızın kurduğu iletişim sadece yüz yüze iletişimle de sınırlı değil. Bugün evlatlarımız dijital teknolojinin büyülü atmosferinde daha fazla vakit geçirecek sayısız imkana kolayca ulaşabiliyor. Bizlere çok sentetik ve yapay gelse de arkadaşlarıyla orada sosyalleşiyor, orada eğleniyor, orada kendine ayrı bir çevre ediniyor. Tabiri caizse sanal evrende ayrı bir gezegen kuruyor. Çocuklarımızla sağlıklı bir iletişim kurmak ve onlara nitelikli bir eğitim sunabilmek için bu gerçeklerle barışmamız gerektiği kanaatindeyim. Şunun da altını önemli çizmek durumundayım. Nesiller arasındaki kavrayış. Arada öyle bir fark var ki büyürken çocuklarımıza ve gençlerimize bizim yaşadığımız dünyayı empoze ederek bir yere varamayız. Onları geçmişe çekmek bizim zamanımıza sürüklemeye çalışmak yerine geleceğe hazırlamak mecburiyetindeyiz" ifadelerini kullandı.Çocuklarla doğru iletişim kurulması gerektiğini verdiği örneklerle açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti;"Özellikle de sanal dünyanın dehlizlerinde evlatlarımızın ve gençlerimizin kaybolmalarına engel olamayız. Bu konuda ebeveynlerle birlikte siz öğretmenlerimize de önemli görevler düşüyor. Şu noktanın da üzerinde hassasiyetle durmamız gerekiyor. Bir öğretmenin evladı olarak gördüğü öğrencisini sevgiyle saran emeği ne kadar mühimse ne kadar değerliyse ailelerimizin öğretmene desteği de aynı derecede kıymetlidir. Vazgeçilmezdir. Ailelerimizin çocuklarının eğitimleriyle yakından ilgilenmesi öğrenme süreçlerinde özellikle de sanal dünyadan gelebilecek tehdit ve tehlikelerle mücadele de çok çok önemlidir. Hep beraber el ele verecek dikkatli, sabırlı, şefkatli ve kararlı bir şekilde sanal alemden yayılan tehlikelere karşı mücadele edeceğiz. Türkiye Yüzyılı Marif Modeliyle eğitimde yaşanan paradigma değişiminin bizlere bu çabalarımızda da önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.""MEB’e 2026’da 1 trilyon 944 milyar lira kaynak ayırdık"Toplumda ve herkesin hayatında özel bir konuma sahip olan öğretmenlere haklarını teslim etmenin asli vazife olduğunu belirten Erdoğan, "Son 23 yılda hep böyle bir çabanın içinde olduk. Ülkemizin büyümesine, Türkiye ekonomisinin imkanlarının genişlemesine paralel olarak bunu en önce öğretmenlerimize, en önce eğitime yansıttık. Eğitimin niteliğini artırmak, eğitimi yaygınlaştırmak eğitimin önündeki engelleri ve yasakları kaldırmak, öğrencilerimiz arasında fırsat eşitliğini sağlamak için ilk günden beri çalışıyoruz. 2002’de MEB merkezi yönetim bütçesi içinde 4’üncü sıradaydı. 2003’ten itibaren eğitime birinci sırayı tahsis ettik. 2026 bütçesinde de bu önceliği koruduk. MEB’e 2026’da 1 trilyon 944 milyar lira kaynak ayırdık. Gerekli desteği en üst seviyede ilme, eğitim-öğretime ayırmak durumundayız. Bu dönemde derslik sayımız 343 bindi, bugün 616 bine yükseldi. Özel okullar dahil edildiğinde bu rakam 754 bine yaklaşıyor. Bizden evvel yapılan derslik sayısının 2 katını biz sadece 23 senede ülkemize kazandırmanın kıvancını yaşadık. Okullarımızda görev yapan öğretmen sayısında da ciddi artışlar oldu. 2002’den bu yana 821 bin 360 öğretmenin atamasını yaptık. Şu an resmi eğitim kurumlarında çalışan öğretmen sayımız 1 milyon 34 bini aşmıştır. Aktif görevdeki her 10 öğretmenden 8’i bizim dönemimizde atandı. Öğretmen olmazsa öğrenciyi kim yetiştirecek? Buna gereken önemi vermemiz gerekiyordu. İşte bunu biz verdik. Bu büyük dönüşüm sınıfların içinde de somut şekilde hissediliyor" diye konuştu."Okullaşma oranlarında da örnek bir tabloya sahipsiz"Öğrencilik yıllarında sınıflarda 80 öğrenci olduğunu ve bugünlerde 15-25’ye düştüğünü vurgulayan Erdoğan, "Dünyada bu kadar kısa sürede böyle oranları yakalayan çok az ülke vardır. Türkiye hamdolsun bunu bizim dönemimizde başarmıştır. Okullaşma oranlarında da örnek bir tabloya sahipsiz. 5 yaşta okul öncesi net okullaşma oranımız yüzde 11,7’den yüzde 82,53’e çıktı. İlköğretimde yüzde 91’den yüzde 96’ya, ortaöğretimde yüzde 50,57’den yüzde 82,85’e geldik. 6-14 yaş grubunda yüzde 99’luk okullaşma oranı ile OECD ortalaması olan yüzde 98’in üzerine çıktık. 15-19 yaş grubunda okullaşma oranımızı 2023 itibariyle yüzde 79’a taşıyarak OECD ortalaması olan yüzde 84’e yaklaştırmış bulunuyoruz. Fatih Projesi kapsamında 2025 sonu itibariyle etkileşimli tahta kurulmuş, derslik sayımız 668 bine ulaşacaktır. Öğretmenlerimizin özlük ve mali haklarında da önemli iyileştirmelere gittik" açıklamasında bulundu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zamanda Türkiye’nin son 23 yılda eğitim başta olmak üzere birçok alanda önemli ilerlemeler kaydettiğini vurguladı. Ekonomik büyümeden tüm vatandaşların en üst düzeyde faydalanmasını hedeflediklerini ifade eden Erdoğan, eğitimde ciddi mesafe alınmasına karşın tüm sorunların çözüldüğü iddiasında olmadıklarını da belirtti. Erdoğan, geçmişten kalan köklü problemlere, darbe dönemlerinin açtığı yaralara ve çağın getirdiği güncel sınamalar ile değişen ve gelişen Türkiye’nin ihtiyaçları olduğunu dile getirerek, bunlar arasında denge kurarak hedeflere doğru ilerleneceğini ve öğretmenlerle birlikte başarılacağını kaydetti.Aynı zamanda Erdoğan, birkaç puan oy uğruna her alanda olduğu gibi eğitimde de popülizmin sınırlarını zorlayan siyasi rakiplere rağmen başaracaklarını ifade etti. Öğretmenlere emekleri ve fedakarlıkları için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü bir kez daha kutladı. Programı düzenleyen Milli Eğitim Bakanı ve ekibine teşekkürlerini ileten Erdoğan, göreve başlayacak genç öğretmenlere de başarılar diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Öğretmenlerimiz irfan ve ahlak meşalesini ellerinde taşıdıkça Türkiye’nin yolu da ufku da açıktır"
24 Kasım 2025 Pazartesi - 16:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Öğretmenlerimiz irfan ve ahlak meşalesini ellerinde taşıdıkça Türkiye’nin yolu da ufku da açıktır" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Büyürken çocuklarımıza ve gençlerimize bizim yaşadığımız dünyayı empoze ederek bir yere varamayız. Onları geçmişe çekmek bizim zamanımıza sürüklemeye çalışmak yerine geleceğe hazırlamak mecburiyetindeyiz" dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kütüphanesinde düzenlenen 24 Kasım Öğretmen Günü ve Öğretmen Atama Programına katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenlerin herkesin hayatına yön verdiğini ve herkesin hayatında iz bıraktığını söyledi. Öğretmenler Günü dolayısıyla tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutlayan ve şehit öğretmen Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı da yad eden Erdoğan, "Sizlerin şahsında 81 ilimizdeki tüm öğretmenlere ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Ben de emeği ve göz nuru bulunan öğretmenlerime şükranlarımı sunuyor, hayatta olan hocalarımın her birinin tek tek ellerinden öpüyorum. Vazife başında şehit olan öğretmenlerimizle birlikte afetlerde, kazalarda kaybettiğimiz öğretmenlerimize rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Bilhassa kendilerini her öğretmenler gününde milletçe hüzünle, hasretle ve minnetle andığımız şehit öğretmenlerimiz Şenay Aybüke Yalçın’a ve Necmettin Yılmaz’a Cenabı Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Öğrencilerini yetiştirdikten sonra artık emekli olmuş öğretmenlerimize de sağlıklı hayırlı ömürler diliyor. Onlara da ayrıca şükranlarımızı iletiyorum. Bugün biliyorsunuz sadece ülkemizde değil dünyanın birçok yerinde Türk öğretmenler görev yapıyor, öğrenci yetiştiriyor. Gerek bakanlığımız bünyesinde gerek Türkiye Maarif Vakfı’na bağlı eğitim kurumlarımızda görev yapan eğitimci kardeşlerimi de teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı."Kura ile görev yerleri belli olacak genç öğretmenlerimiz, evlatlarımızı geleceğin dünyasına en güzel şekilde hazırlayacaklardır"Atanacak olan öğretmenlere meslek hayatlarında başarılı olmalarını dileyen Erdoğan, "Birazdan 15 bin öğretmen adayımızın atama heyecanını paylaşacağız. Kura ile görev yerleri belli olacak genç öğretmenlerimiz birikimleriyle, geniş vizyonlarıyla, güçlü karakterleri ve sağlam duruşlarıyla evlatlarımızı geleceğin dünyasına en güzel şekilde hazırlayacaklardır. İnşallah bir ömür boyu aşkla, şevkle, tutkuyla, samimiyetle mesleklerini icra edeceklerine inandığım genç öğretmenlerimizi tebrik ediyorum. Görevlerinin kendilerine, öğrencilerine ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı."Öğretmen kendisine emanet edilen cevher olan öğrencisini büyük bir sabırla şefkatle merhametle işleyen mücevher ustasıdır"Öğretmenlik mesleğinin sabır isteyen ve saygın bir meslek olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "İlk atamadan emekliliğe kadar öğretmenlik her aşamasında tahammül isteyen, sabır isteyen, özveri isteyen, bunlarla birlikte adanmışlık isteyen saygın bir meslektir. Birazdan kurasını çekeceğimiz genç öğretmenlerimiz yeni bir kariyere başlamanın yanında emekliliğe kadar sürecek zorlu olduğu kadar ulvi bir mesleğe de adım atıyorlar. Öğretmenlik mesleğini diğer kamu görevlerinden ayıran en önemli vasfı malzemesinin de meyvesinin de insan olmasıdır. Öğretmen kendisine emanet edilen cevher olan öğrencisini büyük bir sabırla şefkatle merhametle işleyen mücevher ustasıdır. Öğretmen öğrencisine sadece bilgi aktarmaz aynı zamanda onun fikrini değiştirir. Ufkunu genişletir. Hayata ve kendisine yönelik bakış açısını tıpkı bir kuyumcu titizliğiyle ilmek ilmek dokur, işler tekemmül ve inkişaf ettirir. Bu gerçeği merhum Nurettin Topçu, Büyük İskender ve hocası Aristo örneğinden hareketle bakınız nasıl açıklıyor; ‘Babam beni gökten yere indirdi. Hocam beni yerden göğe çıkardı.’ Öğretmenin insanın kişilik ve kimlik inşasına etkisi tam olarak budur. Hayatta öyle meslekler vardır ki insan maaşını alır, ücretini alır, karşılığında bir işi görevi yerine getirir ve böylece sorumluluktan kurtulur. Fakat öğretmenlik böyle bir meslek değildir. Öğretmen öğrencisine kimi zaman annelik yapar, kimi zaman babalık, kimi zaman da arkadaşlık eder. Öğretmen bu yönüyle öğrencisinin geniş ailesinin bir üyesidir. Okul nasıl ki millet kültürünün millet ruhunun bayrağı ise öğretmen de bu ruhun bayraktarıdır. Buradaki ve ülkemizin dört bir yanındaki tüm öğretmenlerimizin görevlerini bu yüksek şuurla bu yüksek mesuliyet bilinciyle yerine getirdiklerine ve getireceklerine yürekten inanıyorum. Şunu bilmenizi isterim. Öğretmenlerimiz ilim, irfan, hikmet ve ahlak meşalesini ellerinde gururla taşıdıkça Allah’ın izniyle Türkiye’nin yolu da ufku da sonuna kadar açıktır. Siz bu ruha sahip çıkarsanız önümüz inşallah aydınlık olacaktır" diye konuştu."Büyürken çocuklarımıza ve gençlerimize bizim yaşadığımız dünyayı empoze ederek bir yere varamayız"Artık teknolojinin her alanda insan hayatına girdiğini belirten ve bu konuda dikkatli olunması gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Teknolojinin hayatımızı çepeçevre kuşattığı ülkelere, toplumlara ve bireylere istikamet çizdiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji ve dijitalleşmenin hayatımıza getirdiği kolaylıkları kimse inkar edemez. Daha önce saatler günler süren pek çok işi bugün elimizdeki telefona yüklediğimiz bir uygulama sayesinde saniyeler içinde yapabiliyoruz. Dünyanın en ucuza köşesindeki hadiseleri an ve an takip edebiliyor. Fiziken bir araya gelmemizin mümkün olmadığı farklı kültürden insanlarla diyalog kurabiliyor. Hatta dostluk, arkadaşlık, iş ortaklığı geliştirebiliyoruz. Son dönemde yapay zeka devrimiyle birlikte teknolojideki değişim artık baş döndürücü boyutlara ulaştı. Sonunu kimsenin öngöremediği bir belirsizliğe doğru insanlık olarak hızla yol alıyoruz. Buna karşı direnmek, bunun dışında kalmak sizin de bildiğiniz gibi mümkün değil. Peki ne yapabiliriz? Akıntıya karşı kürek çekemeyeceğimize göre bunu doğru yönetebiliriz. Ülkemiz ve milletimizin menfaatleri istikametinde doğru yönlendirebiliriz. Teknolojinin sağladığı imkanlardan azami derecede istifade ederken aynı zamanda zararlı yönlerini minimalize etmek bizim elimizdedir. Bunun yolu ise çocuklarımıza dijital okuryazarlık ve farkındalık eğitimi vermekten geçiyor. Sadece yasaklayarak bir netice alınamayacağını hepimiz biliyoruz. Kabul edelim ki çocuklarımızın oyun alanı artık sadece parklar, bahçeler, sokaklar değil. Çocuklarımızın kurduğu iletişim sadece yüz yüze iletişimle de sınırlı değil. Bugün evlatlarımız dijital teknolojinin büyülü atmosferinde daha fazla vakit geçirecek sayısız imkana kolayca ulaşabiliyor. Bizlere çok sentetik ve yapay gelse de arkadaşlarıyla orada sosyalleşiyor, orada eğleniyor, orada kendine ayrı bir çevre ediniyor. Tabiri caizse sanal evrende ayrı bir gezegen kuruyor. Çocuklarımızla sağlıklı bir iletişim kurmak ve onlara nitelikli bir eğitim sunabilmek için bu gerçeklerle barışmamız gerektiği kanaatindeyim. Şunun da altını önemli çizmek durumundayım. Nesiller arasındaki kavrayış. Arada öyle bir fark var ki büyürken çocuklarımıza ve gençlerimize bizim yaşadığımız dünyayı empoze ederek bir yere varamayız. Onları geçmişe çekmek bizim zamanımıza sürüklemeye çalışmak yerine geleceğe hazırlamak mecburiyetindeyiz" ifadelerini kullandı.Çocuklarla doğru iletişim kurulması gerektiğini verdiği örneklerle açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti;"Özellikle de sanal dünyanın dehlizlerinde evlatlarımızın ve gençlerimizin kaybolmalarına engel olamayız. Bu konuda ebeveynlerle birlikte siz öğretmenlerimize de önemli görevler düşüyor. Şu noktanın da üzerinde hassasiyetle durmamız gerekiyor. Bir öğretmenin evladı olarak gördüğü öğrencisini sevgiyle saran emeği ne kadar mühimse ne kadar değerliyse ailelerimizin öğretmene desteği de aynı derecede kıymetlidir. Vazgeçilmezdir. Ailelerimizin çocuklarının eğitimleriyle yakından ilgilenmesi öğrenme süreçlerinde özellikle de sanal dünyadan gelebilecek tehdit ve tehlikelerle mücadele de çok çok önemlidir. Hep beraber el ele verecek dikkatli, sabırlı, şefkatli ve kararlı bir şekilde sanal alemden yayılan tehlikelere karşı mücadele edeceğiz. Türkiye Yüzyılı Marif Modeliyle eğitimde yaşanan paradigma değişiminin bizlere bu çabalarımızda da önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.""MEB’e 2026’da 1 trilyon 944 milyar lira kaynak ayırdık"Toplumda ve herkesin hayatında özel bir konuma sahip olan öğretmenlere haklarını teslim etmenin asli vazife olduğunu belirten Erdoğan, "Son 23 yılda hep böyle bir çabanın içinde olduk. Ülkemizin büyümesine, Türkiye ekonomisinin imkanlarının genişlemesine paralel olarak bunu en önce öğretmenlerimize, en önce eğitime yansıttık. Eğitimin niteliğini artırmak, eğitimi yaygınlaştırmak eğitimin önündeki engelleri ve yasakları kaldırmak, öğrencilerimiz arasında fırsat eşitliğini sağlamak için ilk günden beri çalışıyoruz. 2002’de MEB merkezi yönetim bütçesi içinde 4’üncü sıradaydı. 2003’ten itibaren eğitime birinci sırayı tahsis ettik. 2026 bütçesinde de bu önceliği koruduk. MEB’e 2026’da 1 trilyon 944 milyar lira kaynak ayırdık. Gerekli desteği en üst seviyede ilme, eğitim-öğretime ayırmak durumundayız. Bu dönemde derslik sayımız 343 bindi, bugün 616 bine yükseldi. Özel okullar dahil edildiğinde bu rakam 754 bine yaklaşıyor. Bizden evvel yapılan derslik sayısının 2 katını biz sadece 23 senede ülkemize kazandırmanın kıvancını yaşadık. Okullarımızda görev yapan öğretmen sayısında da ciddi artışlar oldu. 2002’den bu yana 821 bin 360 öğretmenin atamasını yaptık. Şu an resmi eğitim kurumlarında çalışan öğretmen sayımız 1 milyon 34 bini aşmıştır. Aktif görevdeki her 10 öğretmenden 8’i bizim dönemimizde atandı. Öğretmen olmazsa öğrenciyi kim yetiştirecek? Buna gereken önemi vermemiz gerekiyordu. İşte bunu biz verdik. Bu büyük dönüşüm sınıfların içinde de somut şekilde hissediliyor" diye konuştu."Okullaşma oranlarında da örnek bir tabloya sahipsiz"Öğrencilik yıllarında sınıflarda 80 öğrenci olduğunu ve bugünlerde 15-25’ye düştüğünü vurgulayan Erdoğan, "Dünyada bu kadar kısa sürede böyle oranları yakalayan çok az ülke vardır. Türkiye hamdolsun bunu bizim dönemimizde başarmıştır. Okullaşma oranlarında da örnek bir tabloya sahipsiz. 5 yaşta okul öncesi net okullaşma oranımız yüzde 11,7’den yüzde 82,53’e çıktı. İlköğretimde yüzde 91’den yüzde 96’ya, ortaöğretimde yüzde 50,57’den yüzde 82,85’e geldik. 6-14 yaş grubunda yüzde 99’luk okullaşma oranı ile OECD ortalaması olan yüzde 98’in üzerine çıktık. 15-19 yaş grubunda okullaşma oranımızı 2023 itibariyle yüzde 79’a taşıyarak OECD ortalaması olan yüzde 84’e yaklaştırmış bulunuyoruz. Fatih Projesi kapsamında 2025 sonu itibariyle etkileşimli tahta kurulmuş, derslik sayımız 668 bine ulaşacaktır. Öğretmenlerimizin özlük ve mali haklarında da önemli iyileştirmelere gittik" açıklamasında bulundu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zamanda Türkiye’nin son 23 yılda eğitim başta olmak üzere birçok alanda önemli ilerlemeler kaydettiğini vurguladı. Ekonomik büyümeden tüm vatandaşların en üst düzeyde faydalanmasını hedeflediklerini ifade eden Erdoğan, eğitimde ciddi mesafe alınmasına karşın tüm sorunların çözüldüğü iddiasında olmadıklarını da belirtti. Erdoğan, geçmişten kalan köklü problemlere, darbe dönemlerinin açtığı yaralara ve çağın getirdiği güncel sınamalar ile değişen ve gelişen Türkiye’nin ihtiyaçları olduğunu dile getirerek, bunlar arasında denge kurarak hedeflere doğru ilerleneceğini ve öğretmenlerle birlikte başarılacağını kaydetti.Aynı zamanda Erdoğan, birkaç puan oy uğruna her alanda olduğu gibi eğitimde de popülizmin sınırlarını zorlayan siyasi rakiplere rağmen başaracaklarını ifade etti. Öğretmenlere emekleri ve fedakarlıkları için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü bir kez daha kutladı. Programı düzenleyen Milli Eğitim Bakanı ve ekibine teşekkürlerini ileten Erdoğan, göreve başlayacak genç öğretmenlere de başarılar diledi.