POLİTİKA
Başkan Yıldırım’dan 10 Kasım mesajı 10 Kasım 2024 Pazar - 12:42:12 Adıyaman’ın Gölbaşı Belediye Başkanı İskender Yıldırım, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 86’ıncı yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Dünyanın ender yetiştirdiği eşsiz bir komutan ve dahi bir yönetici olan Atatürk’ün Türk milletinin gönlünde ebediyen yaşayacağını vurgulayan Başkan Yıldırım, “Ulu Önder Atatürk’ün ilke ve devrimleri her zaman Türk halkına güç vermeye ve yol göstermeye devam edecek.10 Kasım tarihi, Türk milleti için büyük kurtarıcısının anma günü olduğu kadar, aynı zamanda sahip olduklarımızın değerini bilme ve onun ideallerini gerçekleştirme konusundaki kararlılığına saygı gösterme günüdür” dedi. “Durmaksızın çalışacağız”“ Ulu Önder Atatürk’ün bize açtığı aydınlık medeniyet yolundan asla ayrılmayacağız” diyerek mesajına devam eden Yıldırım, “Bir milletin hayatını nasıl değişebileceğini dünya tarihine yazdıran Atatürk’ün ’bu ulusa ve ülkeye hizmet görevi bitmeyecektir’ sözünü daima ilke edindik. Biz de, bizden sonraki nesiller de, ülkemizi daha da ileriye taşımak için durmaksızın çalışacağız. Onun ’En büyük eserimdir’ dediği Cumhuriyet’imizi bir asrı geride bırakırken bizim ve bizden sonraki nesillerin, önümüzdeki yüzyılda ülkemizi hem ekonomi hem uygarlık noktasında en yüksek yerlere taşıma gayretinden kimsenin en küçük şüphesi olmasın. Bu duygu ve düşüncelerle dünyada emsali olmayan bir başarı öyküsüne imza atan, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük komutan ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ aramızdan ayrılışının 86’ıncı yılında rahmet ve şükranla anıyor, yüksek hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısı
08 Kasım 2024 Cuma - 11:26 Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarından biridir. Karşımızda kültürel sömürgeciliği norm edinen bir küresel hegemonya var. Bizim ne yerelde ne evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerinin bir benzerine daha ihtiyacımız var. Biz, evrenselde ve yerelde karşı karşıya kaldığımız sömürü ilişkilerinden muzdarip olduğumuz kültürel saldırı ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısı yaparken, esas itibarıyla tarihsel, toplumsal ve kültürel varoluşumuzdan beslenen bir çağrı yapıyoruz" dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığınca Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen "21. Yüzyılda Türkiye’nin Kültür Seferberliği" kitabının tanıtımı ve "Kaçış Yok" sergisinin açılışına katıldı. "Kaçış Yok" sergisini gezmelerinin ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun bir konuşma yaptı. Yaşanılan çağa birçok ad takıldığını ifade eden Altun, bunlardan birinin de "hız çağı" olduğunu kaydetti. Hızın yeri geldiğinde bir olgu, yeri gediğinde bir amaç, yeri geldiğinde bir değer halini aldığı bir toplumsal sistemde bir gündelik hayat rejimi içinde yaşanıldığını belirten Altun, "Bu sistem içinde, bu gündelik hayat rejiminde bırakınız kültürü inşa girişimlerini, kültürü muhafaza girişimleri dahi zorlu bir çaba gerektiriyor. Zira kültür her şeyden önce sebatın, sükunetin, istikrarın, uzun erimli insan emeğinin ve meydan okumalarla baş etme becerilerinin sonucunda ortaya çıkan bir birikimin de adı aynı zamanda. Dahası biz bu hız çağında toplum olarak, millet olarak, ülke olarak son derece güçlü kültürel saldırı girişimleriyle karşı karşıyayız. Dünyanın bir örnekleşmesi, küresel kültürel hegemonya inşası gayretleri bu kültürel saldırı girişimlerini daha tahripkar hale getiriyor. Bu küresel bağlam içinde karşı karşıya kaldığımız kültürel kuşatma girişimlerine karşı biz Türkiye olarak bir kültürel seferberlik hamlesi içinde olmamız gerektiğine inanıyoruz. Ve çalışmalarımızı bu yönde gerçekleştiriyoruz" dedi. "Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarındandır" Kültür ve Turizm Bakanlığının yasa dışı yollarla yurt dışına götürülen çok sayıda tarihi eseri ait oldukları topraklara, Anadolu’ya geri getirmek için büyük çaba harcadığını belirten Altun, "2002 yılından itibaren 12 bini aşkın eserin Türkiye’ye iadesi sağlanmıştır. Bu iadelerin 8 bine yakını yani yaklaşık 3’te 2’si son 6 yılda gerçekleşmiştir. Rahmetli hocamız Teoman Duralı ’Kültürsüz toplum, toplumsuz kültür olamaz’ derdi. Ne var ki, bizim gibi toplumlar yıllarca batılılaşma adı altında kültürsüzleştirme tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Aslında bu girişimler toplumun imhası girişimleridir. Cemil Meriç’in dediği gibi emperyaller tuzağa düşürmek istedikleri ülkeleri kültürleriyle fethetmez; aksine onları kültürsüzleştirerek, kültürsüz olduklarına inandırarak yok eder. Buna karşı verilen mücadele, hiç kuşkusuz onurlu bir mücadeledir. Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarından biridir. Elbette bizi mücadeleden, birlik, beraberlik içinde kültürümüzü yaşamaktan, kültürümüzü tanıtmaktan, kültürümüzden süzülen değerleri yaşatmaktan alıkoymak için uğraşanlar da var. Bu uğraş içinde olanlar, esasında kültürel alandaki sömürü ilişkilerini kurumsallaştırmak için çabalıyorlar. Karşımızda kültürel sömürgeciliği norm edinen bir küresel hegemonya var. Bir diğer yandan bu kültürel hegemonya sistemi etnosantrizmin, ırkçılığın, ayrımcılığın, yabancı düşmanlığının dünyanın farklı coğrafyalarında yeniden yeniden üretilmesine katkıda bulunuyor. Evet, evrensel alanda karşı karşıya kaldığımız, dünya kültürlerini tehdit eden bir tehlikeden bahsediyoruz. Görünmesi, farkedilmesi dahi kolay olmayan, gündelik hayata sızmış, renksiz, kokusuz bir tehlikeden söz ediyoruz" diye konuştu. Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısısı Konuşmasında kültürel seferberlik vurgusu yapan Altun, "Peki, evrensel alanda karşı karşıya kaldığımız, bütün toplumları olduğu gibi bizim toplumumuzu da sömürmeye çalışan bu tahripkar kültürel saldırı girişimlerine karşı ne yapmalıyız? Küresel alanda kaynağı bizde yeni bir kültürel hegemonya hamlesine mi ihtiyacımız var? Batı kaynaklı kültürel sömürgecilik hareketlerinin gönüllü temsilciliğini yapan yerel aktörlerin takındığı tepeden inmeci, tek tipleştirici, dışlayıcı yöntemlere mi başvurmalıyız? Elbette hayır, bizim ne yerelde ne evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerinin bir benzerine daha ihtiyacımız var. Biz, evrenselde ve yerelde karşı karşıya kaldığımız, sömürü ilişkilerinden muzdarip olduğumuz kültürel saldırı ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısı yaparken esas itibarıyla tarihsel, toplumsal ve kültürel varoluşumuzdan beslenen bir çağrı yapıyoruz. Kültürel seferberliğin kültürel hegemonyadan farkı tam da burada kendisini gösterir. Kültürel seferberlikte aşağıdan yukarıya, doğal toplumsal ve tarihsel dinamiklerle şekillenmiş, gerçek manasıyla katılımcı ve kültürel çoğulculuğu esas alan bir süreçten bahsediyoruz. Diğer tarafta tepeden inmeci, tek tipleştirici, elitler eliyle topluma dayatılan bir projeden bahsediyoruz. Bu toplum, bu millet, esas itibarıyla modern dönemde Batı dışı toplumlar, bu tepeden inmeci dayatma girişimlerinden, suni kültürel modernleşme projelerinden çok çekti" diye konuştu. "Bizlerin bir kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız var" Programda bir anısını da anlatan Altun, "Bir gün İstiklal Caddesi’nde bir kitapçıya girdim. Hemen girişte müşterilerin en iyi göreceği yerde, terörün övüldüğü, terör propagandası yapılan kitapların sergilendiği bir tezgahla karşılaştım. Türkiye’nin kültür ve yayın dünyasını yansıtmayan ve yayın dünyasındaki çoğulculuktan eser taşımayan o ’tezgah’ bence bir ’kültürel hegemonya’ gösterisiydi. Tezgahın fotoğrafını çektim ve o fotoğrafı sosyal medyada ’Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da bitecek’ mesajıyla paylaştım. O mesajın üzerinden sanırım 8 sene geçti. Şunu açıkça söylemeliyim ki; o gün hangi çizgideysem bugün de aynı çizgideyim. O gün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin renklerini, Türkiye’nin çoğulculuğunu gerçek manada yansıtan bir kültürel zemine, gerçek manada bir çoğulculuğa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. O gün olduğu gibi bugün de bizlerin bir kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, aksine gerçek manada bir kültürel etkileşim zeminine, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız olduğunu savunuyorum. O gün olduğu gibi bugün de kendinden olmayanı ötekileştiren, dışlayan, hakaret eden, mahalle baskısı uygulayan ’sözüm ona kültür entelijansiyasına’ karşı bizlerin kültürel çoğulculuğu, kültürel sahiciliği savunmamız gerektiğini iddia ediyorum. O gün de, bugün de terörü övenlerin, sözüm ona ’devrimci şiddet’ adı altında terör propagandası yapanların, vandalizmi romantize edenlerin yazıp çizdiklerinin ’Türkiye gerçeği’ diye yansıtılmasının, açık ve net bir kültürel faşizm olduğuna dikkat çekiyorum. Ve bunlarla mücadele edeceğiz, etmeliyiz diyorum. Bu mücadeleyi vermeye mecburuz. Ömrünü bilime, kültüre adamış rahmetli Fuat Sezgin hocamız ’Bizler, köksüz değiliz. Derinlere kök salan bir medeniyete beşiklik etmişiz. Fakat uzun yıllar bu medeniyetin görmezden gelindiğini, hakkının yenildiğini ve yaptıklarının elinden alındığını gördüm’ derken bir çağrı yapıyordu. Bir uyanış çağrısıdır, bir seferberlik çağrısıdır. Ve bu seferberliğin de merkez üssü Anadolu’dur, Türkiye’dir. Türkiye 22 yılda bir yandan büyük badireler atlattı, öte yandan devasa atılımlar gerçekleştirdi. Vesayet odaklarıyla, terör örgütleriyle, bunları himaye eden uluslararası güçlerle hesaplaştı. Batıcı hegemonyayı tahtından indirdi. Türkiye kendi ad ve hesabına siyaset ve strateji üretmeye başladı. Bu süreçte Türkiye dönüştü, dönüştükçe de milletimiz kazandı. Türkiye büyüdü, özgürleşti, daha müreffeh hale geldi. Batıcı hegemonya ile birlikte Batıcı modernleşme paradigması da, bu paradigmanın içinden konuşarak topluma kültürel hegemonya dayatan imtiyazlı elitler de meşruiyet zeminini yitirdi" dedi. "Göreve geldiğimizden bu yana yaklaşık 8 bin eseri ülkemize, yani ait olduğu topraklara getirdik" Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ise yaklaşık 8 bin tarihi eserin ait olduğu topraklara geri getirildiğini belirterek, "Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yürüttüğümüz projelerle kültürel mirasımızı yalnızca korumakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda daha görünür hale getirmek için çalışıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanındaki müzeler, arkeolojik kazılar, restorasyon projeleri ve sanat etkinlikleri ile medeniyetimizi maziden atiye ulaştırıyoruz. Bu kadim topraklara ait eserleri dünyanın neresinde olursa olsun gidip alıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde eğer Türkiye’ye ait bir eser sahibiyseniz artık biliyorlar ki Türkiye bunu gelip sizden alacak Bu kararlı takibimiz neticesinde eser sahipleri de artık bize ait olanı iade etmeye başladılar. Göreve geldiğimizden bu yana yaklaşık 8 bin eseri ülkemize, yani ait olduğu topraklara getirdik. 2018’den bu yana 204’ü hiç kütüphane olmayan yerlerde sıfırdan yapılan olmak üzere toplamda 524 kütüphaneyi hizmete açtık. Bu yıl Bakanlığımıza bağlı olarak hizmet veren kütüphane sayısı bin 296’ya ulaştı. Ülkemizin kültür mirasını UNESCO Geçici Miras Listesi’ne kaydettiriyoruz. Ne mutlu ki bizlere 2018 yılı da dahil olmak üzere dört alanımız listeye dahil edildi. Ülkemiz çabalarımızın bir karşılığı olarak UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri’nde 30’a ulaşan kültürel değeriyle en çok unsur kaydettiren ikinci ülke haline geldi" diye konuştu.
Başkan Zeyrek Akhisar’da STK temsilcileri ile buluştu
08 Kasım 2024 Cuma - 00:08 Başkan Zeyrek Akhisar’da STK temsilcileri ile buluştu Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, Akhisar ilçesinde sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi. Her hafta gerçekleştirdiği ilçe ziyaretleriyle vatandaşlarla bir araya gelen ve sorunları yerinde dinleyen Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, bu hafta Akhisar ilçesini ziyaret etti. Akhisar Belediyesi Meclis Salonu’nda, Sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Başkan Zeyrek ve Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu’ya CHP Akhisar İlçe Başkanı Hayriye Hacet de eşlik etti. "Sözlerimizi yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyorum” Sivil toplum örgütleri temsilcileriyle bir araya gelen Başkan Zeyrek, verdiği sözleri tutmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek sözlerine başladı. Başkan Zeyrek, “Gittiğimiz diğer illerde ve ülkelerin şehirlerinde biz hep özenen taraf olduk. Manisa’da bunlar olsa, Manisa bunlardan eksik kalmasın diye keşkeleri yaşardık. Geldiğimiz ilk günden beri özenen değil özenilenlerin şehri olması için çok büyük gayret ve çaba içerisindeyiz. Sosyal belediyecilik anlamında Türkiye’de, Cumhuriyet Halk Partisi belediyeciliği diye bir gerçek var. Bunun en büyük yansıması sosyal belediyeciliktir. Kent Lokantası, yaklaşık 8-10 yıldır ülkenin her yerinde vardı ama Manisa’mda yoktu. Halk Mandra, Halk Ekmek, birçok belediyemizde vardı. Ulaşımda annelere, 65 yaş üstü vatandaşlarımıza, öğrencilerimize her yerde destekler vardı, maalesef Manisa’da bunların hiçbiri yoktu. Bunları var etmek için başladık sürece. Bunlar için pilot bölgeler belirledik. İnternet ve telefonların çekmediği 400 mahallemiz var. Burada Akhisar’ı pilot bölge olarak belirledik. Şu anda 75 mahalleye internet ve altyapı hizmetini sunmuş haldeyiz. Ücretsiz olarak bu hizmeti verirken şunu amaçladık. Orada bulunan vatandaşların sosyal hayatlarını güçlendirerek, kırsaldan kent merkezlerine olan göçü önlemek istiyoruz. Bir diğer amacı ise ücretsiz online dershaneyi başlattık. Okullara gitmekte zorlanan gençlerin ayağına dershane hizmetini götürmek gibi bir hedefimiz ve hayalimiz vardı. 147 mahallemizde içme suyu yoktu. Bu çağda yaşıyoruz, içme suyu hattı döşenmemiş. Proje kapsamında 127 mahallemize içme suyu hattı götürdük” dedi. “Amaç, sorunların çözümü için ortak aklı oluşturmak” Geride bıraktığı süre içinde her haftanın bir gününü bir ilçede geçirdiğini hatırlatan Başkan Zeyrek, “Bunu yapmamdaki amaç, sorunu yerinde görerek, birlikte çözebilmek ve ortak aklı oluşturmaktır. Maalesef Manisa’mda bu zamana kadar ortak akılla yürütülen bir belediye olmadı. Bugün de burada birlikte olmamızın en büyük amacı, Akhisar’ın ve sizlerin sorunlarını dinlemek ve çözümleri noktasında ortak aklı oluşturmak. Biz Manisa’da artık ortak aklı oluşturuyoruz. Geçtiğimiz aylarda nasıl bir yönetim şekli olacağına yönelik bir sunumumuz oldu. Bu sunumda ‘Gelin şehri birlikte yönetelim, şehrin yönetiminde sizler de pay sahibi olun, fikir sahibi olun’ dedim. Bu şehrin yönetiminde de ben sizlerden fikirlerinizi almak istiyorum. Bu fikirler doğrultusunda projeler oluşturmak istiyorum. Bu birliktelik ve bütünlüğümüzde, bize ışık tutacak noktanın bu toplantılar olduğunu biliyorum. Burada Akhisar’ımızda bizden önceki dönemde başlayan bisiklet yolumuz vardı. Öncelikle bu bisiklet yolunu ivedilikle tamamlayıp, oradaki çalışmaları bitirdikten sonra alışveriş merkezinin yanına yapılacak kreş ile birlikte projeyi sonlandırmayı hedefliyoruz. Projeyi de en hızlı şekilde ilerletiyoruz. Önümüzdeki aylarla da Akhisar’ımızın hizmetine sunacağız. Akhisar’ımızın en büyük sorunların biri ring yoluydu. Besim Dutlulu başkanım ile birlikte bir protokol yaptık. Bitümü biz veriyoruz, asfaltı Besim Başkanımızın ekibi yapıyor. Ortak işçilik ile birlikte ring yolunun altyapısını tamamladıktan sonra Akhisar’ımızın hizmetine sunmak istiyoruz” diye konuştu. “3 mahallenin yağmur suyu altyapısını değiştiriyoruz” Başkan Zeyrek, Akhisar’da yağmur sonrası oluşan olumsuzları gidermek için çalışmaların devam ettiğinin bilgisini verdi. 3 mahallede çalışmaların devam ettiğini söyleyen Başkan Zeyrek, “Ben biliyorum ki Akhisar’da, her yağmur sorun oluyordu, bunları bir daha yaşatmamak için söz vermiştim. Şu anda 3 mahallemizde altyapı yağmur suyu projelerimizi tekrar değiştiriyoruz. Yeni baypaslarla birlikte inşallah bu kış, sel baskınlarının en aza indirgendiği bir dönem olacak” dedi. “Akhisar için 2025 projelerini görüştük” Başkan Zeyrek, Akhisar’ın sorunlarının çözümü konusunda toplantılar gerçekleştirdiklerini söyleyerek, “Bu toplantılarda Akhisar’ımıza 2025 yılında neler yapabileceğimiz konusunda birçok noktada mutabık kaldık. Biz, sizlerle burada bir araya gelerek bu projeleri daha da geliştirmek istiyoruz. Eksik kaldığımız yerleri sizinle birlikte tamamlamak istiyoruz. Biz Manisa’da yaşayan 1 buçuk milyonluk çok güzel bir aileyiz. Bu ailenin her ferdinin söz hakkı vardır ve hepimizin bir tane ortak noktası var. O da Manisa’yı yaşanılabilir, örnek bir kent haline getirmek ve hak ettiği değeri kazandırmaktır. Başka hiçbir amacımız ve hedefimiz yoktur. Biz bunları yaparken de kendi cebimizdeki paralarla yapmıyoruz. Hepimizin verdiği vergilerle, devletimizin bize emanet ettiği parayı sadece halkımız için harcıyoruz. Bu parayı harcarken benim yanımda çalışan her insan şunu bilir, attığı her imzada, içtiği bir bardak su da bile dağ köylerinde yalınayak dolaşan çocukların hakkı ve vebali vardır. Biz bu hakka sahip çıkacağız ve bunu her zaman koruyacağız. Halkın parasını her zaman için halk için harcayacağız. Geçtiğimiz 6 aylık süreçte, Cumhurbaşkanlığının kısıtlama tedbirleri var. Bizi bu kadar kısıtlayan tedbirler olmasına rağmen, geçtiğimiz 6 aya bakıyorum, bence iyi bir yol kat ettik. Bu yolu kat ederken, parayı nerden buluyorsunuz diye soruyorlar. Devletimizden gelen para ile maaş ödüyoruz, elektriği, suyu ödüyoruz. Kalan çok az para ile hizmet etmeye çalışıyoruz. Biz parayı şuradan buluyoruz. Biz artık halkın parasını ranta değil halk için harcıyoruz. Bu yüzden sizlerle birlikte olmak benim için çok önemli. Gerçek sorunları konuşalım, çözümü noktasında da birbirimizi takip edelim. Birliğimizi devam ettirelim. Bu birliğimiz Akhisar’a hizmet olarak dönecektir. Sizin fikirleriniz Akhisar’a hizmet olarak dönecektir” diye konuştu. Akhisar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sami Karaoğlan, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in yaptığı ziyaretten dolayı duyduğu memnuniyeti ifade etti. Başkan Karaoğlan, “Başkanımızı tekrar burada görmekten mutluyuz. Büyükşehir Belediye Başkanı’nı çok sık görmeye alışık değiliz. Bunun için teşekkür ederiz” dedi.
Bakan Kacır: "Savunma sanayi Türkiye’de yüksek teknolojiye geçişin lokomotif sektörü oldu"
07 Kasım 2024 Perşembe - 21:24 Bakan Kacır: "Savunma sanayi Türkiye’de yüksek teknolojiye geçişin lokomotif sektörü oldu" Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Savunma sanayi Türkiye’de yüksek teknolojiye geçişin lokomotif sektörü oldu. Dolayısıyla buradaki elde edilen kazanım tüm sektörlerin hızla yaygınlaşması, Türkiye için sanayi politikasında temel yaklaşımların başında geliyor" dedi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlığın bütçesine ilişkin sunum yaptı. Sunum sonrası milletvekilleri, bütçe üzerine görüşlerini bildirerek Bakan Kacır’a eleştiride ve öneride bulundu. Kacır, ardından milletvekillerinden gelen soruları yanıtladı. “İmalat sanayindeki gelişimin diğer ülkelere mukayesesi nedir” şeklindeki soruya ilişkin Kacır, “AK Parti iktidarları döneminde imalat sanayimizin katma değerinin dünyadaki imalat sanayi katma değeri içindeki payı yüzde 0,7’den 1,33’e yükseldi. Yani imalat sanayinin katma değerinin dünyadaki payını iki misline çıkarmışız. Bir Türkiye’nin üzerine adeta bir Türkiye ilave ettik. 2020 yılından bu yana toplam istihdam 26 milyondan 32 milyona yükselirken, sanayi istihdamı 5 milyon 480 binden 6 milyon 730 bine yükseldi. Yani 1,3 milyon sanayimizde ilave istihdam oluşturduk. Pandemi öncesinde işsizlik oranlarımız 2019 yılı itibariyle yüzde 13,7 iken bugün yüzde 8,5 işsizlikten söz ediyoruz” diye konuştu. “İmalat sektöründe yeni kurulan ve kapanan şirket sayıları nedir” sorusu üzerine Kacır, “2024 yılında 2 bin 2023 yılında da 3 bin 300 sanayi sicil sahibi işletme sayısında artış olduğunu görüyoruz. 2024 yılında imalat sektöründe kurulan şirket sayısı, 12 bin 600 iken kapanan şirket sayısı 4 bin olarak gerçekleşmiş. Yani kapanandan 8 bin 600 daha fazla imalat sektöründe şirket kuruluşu gerçekleşmiş” ifadelerini kullandı. “2021 yılında KOBİ’lerin toplam kredilerden aldığı pay yüzde 21, 9 iken 2023 yılında yüzde 27,5’e yükselmiş” KOBİ’lerin Türkiye’deki finansman imkanlarından aldıkları pay ve KOBİ kredilerinde takibe düşen kredi oranlarıyla ilgili soru üzerine Kacır, “2021 yılında KOBİ’lerin toplam kredilerden aldığı pay yüzde 21, 9 iken 2023 yılında yüzde 27,5’e yükselmiş. Yine ticari kredilerden aldığı pay 24,7’den 2023’te 35,7’ye çıkmış. Takipteki kredi oranı ise bu yıl yüzde 1,81 düzeyinde. Yani yüz liralık kredinin 1,81 lirası takibe düşmüş. 2023 sonu itibariyle de bu oran 1,78’di Dolayısıyla geçen yılla bu yıl arasında takipteki krediler açısından önemli bir kötüye giriş olmadığını açıklıkla ifade edebiliriz. Geçmişte diğer sektörleri de desteklemesi konusunda kararlar almıştık. 2024 yılının Ocak -Ekim arası dönemde sanayi sektöründe 17 bin 165, hizmet sektöründe 9 bin 213, ticaret sektöründe 12 bin 312 inşaat sektöründe 2 bin 79, KOSGEB desteklerinden yararlanmış” şeklinde konuştu. “Savunma sanayi Türkiye’de yüksek teknolojiye geçişin lokomotif sektörü oldu” “Savunma sanayinde elde edilen kazanımların diğer alanlara transferiyle ilgili neler yapıyorsunuz” şeklindeki soru üzerine Kacır, "Savunma sanayi Türkiye’de yüksek teknolojiye geçişin lokomotif sektörü oldu. Dolayısıyla buradaki elde edilen kazanım tüm sektörlerin hızla yaygınlaşması, Türkiye için sanayi politikasında temel yaklaşımların başında geliyor. Biz de bir yandan sanayi işbirliği projelerinde, tramvay araçlarından, rüzgar tribünlerine kadar pek çok kamu yatırımında yerli sanayinin gelişmesi yaklaşımını uygulamaya alırken bir yandan da özel sektörün savunma sanayindeki birikimi sivil sahalara transfer etmesine dönük yatırımlarını teşvik ediyoruz. Bugün TOBB Ankara’da bir araştırma merkezi kurmuş durumda. Bu merkez akıllı araç teknolojileri alanında çalışan bir merkez” dedi. “Hiçbir destek programımızda herhangi bir şirketin kayrılması söz konusu olamaz” Bakanlık olarak verilen teşviklerle ilgili soru üzerine Kacır, “Bu teşviklerde siyasi kayırma ithamı elbette tümüyle reddettiğimiz bir şeydir. Asla bizim hiçbir destek programımızda herhangi bir şirketin kayrılması söz konusu olamaz. Ayrıca bizim desteklediğimiz ve teşvik ettiğimiz hiçbir şirketin, siyasi görüşüyle ilgilenmeyiz. Siyasi görüşünü bilmeyiz. Bunların arasında parlamentoda grubu bulunan partilere üye insanlar olabilir. Bunlarla da siyasette hiçbir şey olmayan insanlar olabilir. Onların bu ülkeye kattıkları değer bizim için baş tacıdır. Gerçekleştirdikleri yatırım, üretim, sağladıkları istihdam, ihracat bizim için baş tacıdır. Ve bu yaklaşımımızdan da taviz vermeyeceğiz. Biz hiç kimseyi herhangi bir partinin mensubu olduğu için desteklemiyoruz. Hiç kimseyi bir partinin mensubu olduğu için de desteklemekten asla imtina etmeyiz” cevabını verdi.