MAGAZİN - 03 Ekim 2024 Perşembe 13:56

Bodrum’da sezon Ekim ayına sarktı

A
A
A
Bodrum’da sezon Ekim ayına sarktı

Türkiye’nin en sanatsal otellerinden biri olan MGallery The Bodrum Hotel Yalıkavak, zengin sanat koleksiyonu ile göz kamaştırmaya devam ediyor. Yüzlerce sanat eseriyle donatılan otel, yoğun yaz sezonunun ardından Ekim ayında da kapılarını açık tutarak misafirlerine unutulmaz bir deneyim sunuyor.



Otelin Yönetim Kurulu Başkanı Murat Delibalta, bu sene Bodrum’un yerli ve yabancı turistler açısından gözde bir destinasyon haline geldiğini dile getirerek, “Sezon bu yıl oldukça yoğun geçti. Ekim ayında da gelen yoğun rezervasyonları dikkate alarak otelimizi açık tutma kararı aldık. Bodrum’da sezonun sadece yazla sınırlı olmadığını, kış aylarının da son derece cazip olduğunu görmekteyiz” ifadelerine yer verdi.



Delibalta, Bodrum turizminin 4 aydan 6 aya yayılabilmesi için turizmcilerin daha fazla çaba göstermesi gerektiğinin altını çizerken, MGallery The Bodrum Hotel Yalıkavak olarak çevreye duyarlı ve sanata değer veren bir işletme olduklarının altını çizdi.



Bodrum’un sadece deniz, kum ve güneşten ibaret olmadığını, aynı zamanda kültürel bir zenginlikle de dolu olduğunu kaydeden Delibalta, “Bodrum, hem Türkiye’nin hem de dünyanın gözde tatil merkezlerinden biridir. MGallery The Bodrum Hotel Yalıkavak, bu benzersiz tatil deneyimini daha da anlamlı kılıyor,” diyerek otelin misafirlerine sunduğu konfor ve estetiğin altını çizdi.



Bohem lüksün yeni adresi


Bodrum’un Yalıkavak denize sıfır konumuyla dikkat çeken MGallery The Bodrum Hotel Yalıkavak, bölgenin en yeni otellerinden biri olarak hizmet veriyor. Ünlü mimar Mustafa Toner’in tasarladığı otel, Ege Denizi’nin eşsiz manzarasıyla misafirlerine hem lüks hem de huzurlu bir tatil deneyimi sunuyor. MGallery The Bodrum, yalnızca konaklama değil, gastronomi alanında da iddialı. Ana restoran “Bohemy Restaurant”, Akdeniz mutfağının en seçkin lezzetlerini sunarken, sahildeki “The Beach House” misafirlere gün boyu lezzetli atıştırmalıklar ve serinletici içecekler eşliğinde keyifli anlar yaşatıyor.



Sanat ve tatil bir arada


Otelde tatil keyfini bir adım öteye taşıyan unsurlardan biri de sanat. Ahmet Güneştekin ve Ergin İnan gibi ünlü sanatçıların eserlerinin yer aldığı MGallery The Bodrum, misafirlerine her köşesinde sanatı deneyimleme fırsatı sunuyor.



Bodrum’da sezon Ekim ayına sarktı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, "Doğu Sorunu: Teşhisler ve Tespitler" raporunun 30. yılı dolayısıyla düzenlenen panelde yaptığı açıklamada, "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur" dedi. DTSO ile Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı (DİTAV) tarafından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde 1995 yılında hazırlanan "Doğu Sorunu: Teşhisler ve Tespitler" raporunun 30. yılı dolayısıyla düzenlenen "30. Yılında Doğu Raporu’ndan Bugüne" başlıklı panelde konuşan Kaya, raporun hazırlandığı dönemin koşullarına dikkati çekti. Kaya, 1990’lı yıllarda Kürt sorununun tamamen bir güvenlik ve terör meselesi olarak ele alındığını hatırlatarak, "Faili meçhullerin yaşandığı, güvenlikçi politikaların hakim olduğu bir dönemde, TOBB’un böyle bir çalışmayı gündemine alması önemli ve cesur bir adımdı" dedi. Raporun, sorunun yalnızca güvenlik başlığı altında ele alınamayacağını ortaya koyduğunu vurgulayan Kaya, "Bu mesele sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti olan bir sorundur. Bu çerçeve oluşturulmadan çözüm mümkün değildir" ifadesini kullandı. Bölgesel kalkınma politikalarına da değinen Kaya, yatırım teşviklerinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin yeterince faydalanamadığını belirtti. Kaya, "Bölgesel kalkınma amacıyla uygulanan teşviklerden bölgenin yararlanma oranı yüzde 5’ler düzeyindeyken, Batı illerinde bu oran yüzde 65’lere ulaşıyor" diye konuştu. Eğitim ve temel tüketim harcamalarında da ciddi farklar bulunduğunu ifade eden Kaya, "Batı ile aramızda eğitim harcamalarında 26 kata, gıda harcamalarında ise 22 kata varan farklar var. Bu tablo, güvenlik merkezli bakış açısının bir sonucudur" değerlendirmesinde bulundu. "Diyalog ve müzakere önemlidir" Türkiye’de son dönemde Kürt sorununun çözümüne yönelik bir diyalog sürecinin konuşulduğunu dile getiren Kaya, bu sürecin önemine vurgu yaptı. Kaya, "İsmi ne olursa olsun, bugün diyalog ve müzakerenin konuşuluyor olması önemlidir. Ancak hala farklı bakış açılarına alan açmakta zorlanıyoruz" dedi.
İstanbul Futbolda şike kumpası soruşturmasında 4 şüphelinin savcılık ifadeleri ortaya çıktı FETÖ’nün ’futbolda şike’ soruşturmasında kumpas kurduğu iddialarına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında Lütfi Arıboğan, Ahmet Gülüm, İlhan Helvacı ve Ebru Köksal’ın savcılık ifadeleri ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, kamuoyunda ’2011 yılında futbolda şike soruşturması’ şeklinde bilinen, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski Başkanı Aziz Yıldırım da olmak üzere spor camiasından birçok kişinin hedef alındığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu bir kısım eski kamu görevlilerince usulsüz şekilde yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında şüpheliler Lütfi Arıboğan, Ahmet Gülüm, İlhan Helvacı ve Ebru Köksal’ın savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı. "Benim bulunduğum dönem içerisinde herhangi bir olağandışı işlem görmedim" Şüpheli Ebru Köksal ifadesinde, 1 Aralık 2011 tarihi itibariyle TFF genel sekreteri olarak göreve başladığını ve daha önce Galatasaray Spor Kulübü’nde bazı görevlerinin olduğunu söyledi. Köksal, "Ben zaten Galatasaray Spor Kulübü’nden geldim ve bunu saklamadım. TFF’deki görevimi profesyonel bir şekilde yürüttüm. Mehmet Baransu’yu tanımıyorum. Benim bulunduğum dönem içerisinde yapılan iş ve işlemlerde herhangi bir olağandışı işlem görmedim. Herşey kurallarına göre gerçekleştirildi. Federasyon içerisinde FETÖ mensubu şahıslar olduğuna dair herhangi bir bilgim olmadı. Görev yaptığım süre boyunca olağandışı herhangi bir işleme şahit olmadım. Lütfi Arıboğan ile iletişimim kısıtlıydı" dedi. "Ortalık adeta yangın yeriydi" Şüpheli İlhan Helvacı ifadesinde şike soruşturmaları sürecinde TFF’de hukuk kurulu başkanı olarak görev yaptığını belirterek, "Benim Mehmet Baransu ya da başka bir gazeteci ile hukuka aykırı herhangi bir mail gönderimim ya da almam söz konusu değildir. 3 Temmuz 2011 günü şike soruşturması başladığı haberini aldıktan sonra neredeyse her gün bu meseleyi konuşuyorduk. Ortalık adeta yangın yeriydi. Birçok fikir ortaya atıldı ancak biz hukuk ekibi olarak masumiyet karinesini baz alarak soruşturma gizlidir, biz ifade alamayız, dolayısıyla da PFDK’ya sevki yapamayız dedik. Ben görevde olduğum sürece FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca herhangi bir şekilde hukuka aykırı işlem tesis edilmesi adı altında yönlendirmeye şahit olmadım. Federasyondaki görevlerim federasyon mevzuatını FİFA mevzuatına uyumlu haline getirilmesi ve federasyonun sözleşmelerini dikkatli ve özenli bir şekilde hazırlanması noktasına yoğunlaşmıştı. Zaten haftada 1 ya da 2 yarım gün giderek sürdürdüğüm bir görevdi. Günlük rutin işlerin ve idari işlerin içerisinde yer almadım" diye konuştu. "Türk futbolunu korumak zorundaydık" Şüpheli Lütfi Arıboğan ifadesinde, mail içeriklerinin Şekip Mosturoğlu’na kim tarafından ve neden gönderildiğini bilmediğini söyleyerek, "3 Temmuz süreci başladıktan sonra Ağustos ayı içerisinde UEFA’dan bir yazı TFF’ye geldi. Bu yazıda Fenerbahçe’nin şampiyonlar liginden çekilmesini, bu kararı bizzat Fenerbahçe’nin almasını, Fenerbahçe almazsa TFF’nin bu kararı almasını, aksi halde milli takımlar ve kulüpler düzeyinde Türk futboluna ağır yaptırımların geleceğini, bir iki paragrafta da daha önce uyguladıkları ülkelerden örnek vererek gösterdiklerini gördük. Bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü’nden yöneticilerini çağırdık. Ali Koç ve Nihat Özdemir geldiler. Kendilerine gösterdik. Bu kararı alacağını söyleyip gittiler. Daha sonra Fenerbahçe böyle bir karar almadı. Daha sonra biz TFF olarak bu kararı aldık. Türk futbolunu korumak zorundaydık" şeklinde konuştu. Arıboğan, "O günlerde emniyet müdürlüğü birkaç günde bir gözaltına alınan ve serbest bırakılan kişileri yayınlıyordu. Emniyetin gönderdiği kurumlardan bir tanesi de TFF’dir. Mehmet Baransu isimli kişi o dönem ’Telegol’ isimli programda yorumcuydu ve TFF Başkanımız Mehmet Ali Aydınlar o programa telefonla katılmıştı. O gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce yayınlanan gözaltı listesinde 90 kişinin gözaltına alındığını ifade etmişlerdi ancak 60 kişinin gözaltına alındığı belirlenmişti. Başkan Aydınlar’ın ricasıyla ben de doğru listeyi Mehmet Baransu’ya atmıştım. Bu liste İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından TFF’ye gönderilmişti. O dönem emniyet şike soruşturmasında yaptığı adli işlemler bizi de ilgilendiriyordu" ifadelerini kullandı. "15 yıldır bu gibi iftiralarla karşılaşıyorum" İfadesinde federasyonun yargılama süreci başlamadan istifa ettiklerini söyleyen Arıboğan, "Mehmet Baransu ile ilgili herhangi bir hukukum bulunmamaktadır. Bu şahsın ya da başka bir şahsın o dönem TFF ve kurulları tarafından şike iddiaları ile ilgili yürütmüş olduğu soruşturmalara herhangi bir tesiri bulunmamıştır. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün o dönem TFF’ye herhangi bir yönlendirmesi olmamıştır. Bu soruşturmalar tamamen o dönem TFF’de görevli ve yetkili hukukçular tarafından usullere uygun gerçekleştirilmiştir. Soruşturmanın gizliliğine herhangi bir şekilde ne ben ne de TFF ihlal etmemiştir. Bana sormuş olduğunuz bilgi ve belgeler gazetelerde de dolaşıyordu. Biz bunları gizlilik kararı kaldırıldıktan sonra öğrendik. Kariyerim boyunca milli sporculuk yaptım. 243 defa milli formayı giymiş milli basketbolcuyum. Sonrasında üst düzey spor yöneticiliği yaptım. Sporculuğum, yöneticiliğim ve iş adamı olduğum her anda kanundan nizamdan hiç ayrılmadım. 15 yıldır bu gibi benzer iftiralarla karşılaşıyorum. Yapım gereği hiçbir örgütün üyesi olmam, kimsenin kontrolü altına girmem mümkün değildir" dedi. "Şike soruşturmaları ile ilgili televizyonumda bir kelime bile geçmemiştir" Şüpheli Ahmet Gülüm ise TFF’de herhangi bir görevinin olmadığını belirterek, "Söz konusu maili hatırladım. Bu mail içeriğinde yer alan Aziz Yıldırım’ın ifade tutanağı Lütfi Arıboğan tarafından bana gönderilmiştir. Ben de buna karşılık ’çok yazık....mide bulandırıcı ve üzücü’ şeklinde mesaj yazmıştım. Söz konusu belgeyi ben istemedim, Lütfi Arıboğan kendisi bana göndermiş, göndermesinin sebebi de neler oluyor göreyim diyedir. Lütfi Arıboğan’ın FETÖ terör örgütü ile irtibatını bilmiyorum. Kendisi sporcudur. Bu işlerle alakalı olmadığını düşünüyorum. Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmedim, şike soruşturmalarına dahil olan kamu görevlilerinden bana herhangi bir evrak gelmedi, bana sormuş olduğunuz belge o dönem her yerde dolaşan bir evraktı, çok daha başka belgeler de vardı. Benim konu ile alakam yoktur. Ülkesi için çalışan spor insanıyım. 15 yıldır ’Sports TV’ kanalının sahibiyim. Bütün Türkiye’ye açık bir kanaldır. Hiçbir zaman şike soruşturmaları ile ilgili televizyonumda bir kelime bile geçmemiştir" ifadelerini kullandı.