ASAYİŞ - 30 Mart 2025 Pazar 17:39

Mersin’de yangın nedeniyle 2 sera zarar gördü

A
A
A
Mersin’de yangın nedeniyle 2 sera zarar gördü

Mersin’in Bozyazı ilçesinde çıkan yangında 2 sera zarar gördü.


Yangın, İlçeye bağlı Tekmen Mahallesi Doğancılar Mevkii’nde meydana geldi. Alınan bilgiye göre, bugün 16:00 saatlerinde rüzgârın da etkisiyle elektrik tellerinden kaynaklı iki farklı serada yangın çıktı. Çevredekilerin yangını fark etmesi üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Olay yerine kısa sürede gelerek yangına müdahale eden ekipler, alevlerin diğer seralara sıçramasını engelledi.


Yangın, seralarda maddi hasara neden olurken olayla ilgili inceleme başlatıldı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bekçiyi yaralayan şahıslardan birinin kaçış anı kamerada Bağcılar’da bekçiyi vurun şahıslardan birinin kaçış anları kameraya yansıdı. Olayı gören sokak sakini Sebahattin İnal, "Balkondan baktığımızda bir bekçi yerde yatıyordu. Başka bir bekçi arkadaşını yerde görünce sinir krizi geçirdi. Hepsi silahlıydı. Bellerine silahlarını koyup kaçtılar" dedi. Bağcılar Yüzyıl Mahallesi 2177 sokakta dün saat 23.30 sıralarında bekçiler 2 tim halinde toplam 8 bekçi olarak devriye attıkları esnada, sokak üzerinde bulunan şüpheli şahıslara dur ihtarında bulunup kimliklerini kontrol etmek istemişti. Ardından şüpheli şahıslar kaçmaya başlayıp bekçilere doğru ateş etmişti. Bu sırada Uğur Gölcek isimli bekçi vurularak ağır yaralanmıştı. Polis ekipleri kaçan B.Ç.(19), R.Y.(24), A.Ö.(27) ve K.Ö.(31) isimli şahısları kısa süre sonra yakaladı. Şahıslardan birinin kaçma anı güvenlik kamerası tarafından saniye saniye görüntülendi. Olayı gören sokak sakini Sebahattin İnal "Akşam saat 23.30-00.00 civarı bekçilerle sokak arasında koşturma oldu. Tam buraya geldiğimde 6-7 el silah sesi geldi. Balkondan baktığımızda bir bekçi arkadaş yerde yatıyordu. Başka bir bekçi arkadaşını yerde görünce sinir krizi geçirdi. Ambulans yakın olduğu için hemen müdahale etti. 2 kişi ara sokaktan caddeye doğru koştu. 1 arkadaşı da yukarı doğru koşarken gördük. Hepsi silahlıydı. Bellerine silahlarını koyup kaçtılar" dedi.
Manisa Manisa FK’da, Ankara Keçiörengücü maçı hazırlıkları devam ediyor Manisa Futbol Kulübü, Trendyol 1. Lig’in 32. haftasında sahasında karşılaşacağı Ankara Keçiörengücü maçının hazırlıklarını yaptığı antrenmanla sürdürdü. Cumartesi günü oynanacak maçın biletlerinin satışa sunulduğu öğrenildi. Manisa Futbol Kulübü, Trendyol 1. Lig’in 32. haftasında 5 Nisan Cumartesi günü saat 13.30’da Manisa 19 Mayıs Stadyumu’nda Ankara Keçiörengücü ile karşılaşacak. Teknik Direktör Taner Taşkın yönetiminde gerçekleşen antrenman ısınma hareketleriyle başladı. Antrenman dar alan oyunlarının ardından sona erdi. Siyah-beyazlılar, yarın yapacağı antrenmanla Ankara Keçiörengücü maçının hazırlıklarına devam edecek. Ligde 17. sırada bulunan Manisa FK’da tek hedef ise mücadeleden 3 puanla ayrılmak. Keçiörengücü maçının biletleri satışa çıktı Manisa Futbol Kulübü - Ankara Keçiörengücü müsabakanın biletleri www.passo.com.tr ve Passo mobil uygulaması üzerinden satışa çıktı. Kadın ve 18 yaş altı tüm taraftarlar, diğer iç saha maçlarında olduğu gibi bu maçı da ücretsiz izleyebilecek. Maçları tribünden takip etmek isteyen kadın ve 18 yaş altı taraftarların Passolig kartı sahibi olmasının zorunlu olduğu bildirilirken, kadın ve 18 yaş altı tüm taraftarların ücretsiz biletlerini maç günü Passolig gişelerinden tanımlayabilecekleri hatırlatıldı. Karşılaşmanın bilet fiyatları ise şöyle: Kapalı Alt Tribün: 30 TL Misafir Tribünü: 39 TL.
Kayseri Ekran kullanımında ‘üç 20’ kuralına dikkat Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ataş, ekrana bağlı olarak gözlerde oluşacak hastalıklara karşı tedbir alınabileceğini söyleyerek, "Göz rahatsızlıkları için ekranda üç 20 dediğimiz kurala uymalıyız" dedi. Son zamanlarda ekran kullanımının çok fazla arttığını söyleyen Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ataş, "Ekran kullanımı son zamanlarda gerçekten çok fazla arttı. Özellikle pandemiden sonra uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasıyla birlikte tablet, bilgisayar, cep telefonu kullanımı arttı. Şu anda ortalama bir yetişkin ve çocuklar günün 7,5 saatini tablet ve bilgisayar ile geçiriyor. Bu çok ciddi bir oran gerçekten. Bu da çocukların birçok şeyini etkilemektedir. Sosyal ilişkilerini etkilemekte, akıl sağlığı ile ilgili problemler oluşturmakta, fiziksel sağlıklarını etkilemektedir. Örneğin çocuklar sürekli oturduğu için sürekli enerji almakta, verememekte ve kilo almaktadır. Dikkat eksikliği gibi ciddi sorunlara da yol açmaktadır. Sosyal olarak da izledikleri içerikler de şiddete meyilli ise ciddi problemlere yol açabilmektedir. Göz sağlığı ile ilgili birincisi uzun süre yani 3 saatten fazla günlük ekran kullanımının ciddi anlamda yaklaşık 4 kat miyopiyi arttırdığı biliniyor. Ciddi bir miyopi pandemisi gibi bu sorun bizi bekliyor. Bu da çok önemli bir sorun" dedi. Prof. Dr. Mustafa Ataş, ekrana fazla bakmanın dijital göz yorgunluğuna da sebep olabileceğini söyleyerek, "İkinci sorun da ‘computer vision sendromu’ dediğimiz yani bilgisayara bakma sendromu ya da daha değişik adlandırılırsa ‘dijital göz yorgunluğu’ dediğimiz bir duruma yol açabilmektedir. Bu dijital göz yorgunluğunda ekrana uzun süre bakan kişilerde ciddi baş ağrıları olmaktadır. Gözlerde kızarma, batma olmaktadır. Bulanık görme de olmaktadır. Hayat konforunu çok ciddi anlamda etkilemektedir. Diğer bir konu da göz kuruluğu. Bu durum ciddi oranda göz kuruluğuna da yol açabilmektedir. Çünkü çocuklar göz kırpmayı unutuyorlar. Uzun süre ekrana baktıkları zaman dikkatlerini oraya vererek gözlerini kırpmamaktadırlar. Normalde dakikada 20-25 kere göz kırpmaları gerekirken bu süre sürekli ekrana bakmaktan ve dikkatli bakmalarından dolayı dakikada 5’e kadar düşmektedir. Bu da ciddi göz kuruluklarına yol açabilmektedir. Bu kurulukların getirdiği gözde batma, kızarma, ağrı da ciddi sorunlardır. Eğer göz kuruluğuyla ilgili altta yatan problem varsa, bu problem daha da büyümektedir. Bunun dışında akomodasyon problemleri dediğimiz problemler de gelişebiliyor. Sürekli yakına odaklanmaktan dolayı göz kasları sürekli kasılmış halde durmakta, spazm halinde olmaktadır. Bu da gözlerde kasılmaya ve baş ağrılarına ve ciddi akomodatif spazm dediğimiz problemlere yol açabilmektedir" ifadelerini kullandı. "Ekrana bakarken 20-20-20 kuralına dikkat" Ekrandan gelecek zararlardan korunmak için koruyucu bazı tedbirler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Ataş, "Dediğimiz gibi çok ciddi problemler oluşabiliyor. Bunlarla ilgili çok bilinçli olunması gerekiyor. Yapabileceğimiz koruyucu bazı tedbirlerimiz var. Birincisi ekranla ilgili 20-20-20 kuralı dediğimiz bir kural var. Bu ne demek? Yani 20 inç yani Türkçesiyle çocukların 50 santimetre mesafeden ekrana bakması gerekmektedir. 20 dakikadan fazla ekranla meşgul olmaması gerekiyor. 20 dakikadan sonra da 20 saniye ara verip uzağa dalgın bakıp gözlerini dinlendirmeleri gerekiyor. Toplam olarak da en fazla 40-45 dakika ekrana bakıp sonrasında da ara verip dinlenmelerinde yarar var. Ekran süreleri ile ilgili de bir şeyler söylemekte fayda var; birincisi hem Dünya Sağlık Örgütü hem de göz operatörleri genelde 2 yaştan önce kesinlikle çocukların ekrana bakmalarını önermiyor. Sadece telefonla aile görüşmeleri dışında 2 yaşın altına ekrana bakmalarını önermiyoruz. 3-5 yaş arasında ise en fazla 60 dakika ekranda maksimum süre olarak ekrana bakmalarını öneriyoruz. 5-17 yaş arasındaki çocuklarımızın ise günde en fazla 2 saat ödevleri, okul aktiviteleri dışında ekranda zaman geçirmelerini istiyoruz. Biz bu çocuklarımızın daha çok dışarıda zaman geçirmesini istiyoruz. Hem miyopun gelişmesi hem de gözle ilgili zararların engellenmesi açısından mutlaka dışarıda vakit geçirilmesi, aktivite yapmalarını istiyoruz" dedi. Ataş, şikayetlere göre tedavi alınması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "İkincisi de tabii eğer göz kuruluğuyla ilgili şikayetlerimiz varsa bunu bir muayene edip, buna yönelik tedavi vermek gerekiyor. Suni göz yaşlarıyla desteklemek, altta yatan ek hastalığı varsa bunu tedavi etmek lazım. Bazen altta yatan düşük gözlük numaraları da bu dijital ekran yorgunluğunu arttırabilmektedir. Çok düşük astigmat bile tetiklemektedir. O yüzden bu rahatsızlığı olan kişilere muayeneden sonra eğer ihtiyaçları varsa gözlük verip sorunu tam olarak düzeltmek, gerekirse bunlara mavi ışığı engelleyen camlar vererek ekrandan bir nebze olsun korumak ve gözü rahatlatmak gerekiyor. Ayrıca ekranlarda koruyucu filtreler de önemli. Mavi filtreleri ekranlara koyarak çocuklarımızı koruyabiliriz. Mutlaka bizim de önerdiğimiz düzenli göz muayenelerini yapmak, altta yatan gözle ilgili bir problem varsa bunların tedbirlerini alıp kusurları düzeltmek gerekiyor."
Aydın Başkan Uyan: "Otizme bakış açısını değiştirmek zorundayız" Aydın’ın Nazilli ilçesinde geçtiğimiz ocak ayında kurulan Nazilli Otizm Derneği, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde otizme bakış açısını değiştirmek için çağrıda bulundu. Nazilli Otizm Derneği Başkanı Muzaffer Uyan, "Her geçen gün hızla büyüyen ve her 32 çocuktan birinin otizmli olarak dünyaya geldiği günümüzde Otizme bakış açısını değiştirmek zorundayız" dedi. Yazılı bir basın açıklaması yapan Nazilli Otizm Derneği Başkanı Muzaffer Uyan, açıklamasında otizmli doğanların her geçen gün arttığına dikkat çekerek: "2 Nisan, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "Dünya Otizm Farkındalık Günü" olarak ilan edildi. O tarihten bu yana değişen en önemli olumsuz gelişim, otizm tanısındaki olağanüstü artış oldu. Bu oran bugün her 32 doğan çocuktan 1 çocuğa yükselmiş olup, ciddi ve önemli bir artış söz konusudur. Gerekli önlem ve tedbirler alınmazsa her yıl çığ gibi artacaktır" dedi. "Otizme bakış açısını değiştirmek zorundayız" Nazilli otizm derneği olarak toplumun otizme bakış açısını değiştirmek istediklerini ifade eden Dernek Başkanı Uyan: "Yerel yönetimlerimizle, devletimizin kurumları ve STK’lar ile elbirliğiyle otizm dostu kentler hazırlamak zorundayız. Biz anne-babalar çocuklarımızın diliyiz, sessiz çığlığıyız. Yalnızlık hissinin bizleri ne kadar çaresiz bıraktığını biliyoruz, yaşıyoruz. Nazilli Otizm Derneği (NAZOD) olarak otizmli ailelerimizin yalnız olmadıklarını, sorunlarımızın ortak olduğunu ve çözümünün de hep birlikte olacağını çok iyi biliyoruz. Yalnız değilsiniz. Biz büyük bir aileyiz." "Nazilli Otizm Orkestrası ve Korosu kuruldu" Başkan Uyan, otizmli gençlerin evlerinden çıkıp sosyalleşmesi amacıyla orkestra kurduklarını ifade ederek: "Okul çağı dışında kalan çocuklarımız evlerinde hapis halindeler. Maalesef iş ve uğraşları yok. İlk yaptığımız faaliyet, çocuklarımızın davranış sorunlarının ortadan kalkmasını ve sosyalleşmelerini sağlayacak bir alan oluşturmak oldu. Nazilli Otizm Orkestrası ve Korosu, kısa adıyla NAZOT Nazilli Belediyesi’nin de desteği ile yaşları 12-34 arasında değişen otizm tanısı almış 22 mutlu gençten oluşmaktadır. Eğitim ve sevgi ile aşılamayacak hiçbir engelin olmadığını bugüne kadar gerçekleştirdiği 13 konserle ortaya koyan NAZOT ile ileride önemli projeler ve çalışmalar yaparak Türkiye’de örneklerinin çoğalmasını amaçlıyoruz." "Kimse bir otizmli ile yakınlaşmak istemiyor" Otizmli ailelerin sıkıntılarının büyük olduğunu ifade eden Başkan Uyan: "Apartman komşusu otizmli çocuk istemiyor. Okul yönetimi, öğretmen sınıfında otizmli çocuk istemiyor. İş yeri sahibi otizmli birey istihdam etmiyor. Biz nereye gidelim, nerede yaşayalım! Peki, çözümü nedir bu sorunun; erken tanı, erken kabulleniş, kaliteli ve yeterli sürede eğitim çocuklarımızın toplumsal kabullenişlerini hızla artıracaktır. Bizler çocuklarımız için neler istiyoruz? Okul çağı dışında kalan gençlerimiz için iş, uğraş terapilerinin yapılabildiği, istihdamlarını destekleyecek gündüz bakım merkezler istiyoruz. Özel Eğitim saatlerinin artırılmasını istiyoruz. En temel ihtiyaçlarımızı giderebilmek için çocuklarımızı saatlik bırakabileceğimiz mola evleri istiyoruz. Konuşamaya biliriz ama her şeyi duyuyoruz, anlıyoruz. Ötelenmek, dışlanmak istemiyoruz. Şiddet görmek istemiyoruz. Tüm çocuklar gibi bizim de karşılıksız sevgiye ihtiyacımız var, önyargılara değil! Unutmayalım hepimiz bir engelli adayıyız" ifadelerini kullandı.