KÜLTÜR SANAT
Prof. Dr. Yavuz, 1939 Erzincan Depremi ve sonrasını kaleme aldı 27 Aralık 2024 Cuma - 09:03:08 Sosyal ve Beşeri Bilimler, Tarih ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi hakkında araştırma ve yayınları bulunan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Erdem Yavuz, çıkardığı kitapta 1939 Erzincan depremi ve sonrasını kaleme aldı. Kitabında 1939 depremi, Erzincan ve bölgeye etkisini anlatan Prof.Dr. Erdem Yavuz, şu bilgilere yer verdi: “Büyük deprem kuşağı içerisinde bulunan Erzincan Ovası en şiddetli depremlere maruz kalmıştır. Erzincan’ın bu kuşak üzerinde bulunan diğer yerlere nazaran özel bir durumu vardır. Bu özel durum ülkemizi doğudan batıya keteden Kuzey Anadolu Fayına bağlı en genç ve geniş ölçülü tektonik hareketlerdir. Erzincan Ovası’ndaki çökmeler bitmemiştir ve devam edecektir. Sık sık meydana gelen depremler bunun en bariz delilidir. Erzincan’da meydan gelen bu depremler yüzünden şehir ve çevresi zaman zaman yıkıntı haline gelmiş, tarihi eserlerin çoğu yok olmuş, bir kısmı ise harabe halini almıştır. X. yüzyıldan itibaren birçoğu şiddetli olmak üzere 36 kadar depremin meydana geldiği tespit edilmiştir. Farklı kaynaklarda tarihi süreç içerisinde Erzincan veya yakın çevresinde çok sayıda can ve mal kaybına neden olan depremlerin meydana geldiğine işaret edilmektedir. 967, 1045, 1168, 1287, 1422, 1576, 1666 depremleri can kaybının olduğu yazılı kayıtlara geçen en önemli doğal afetlerdendir. Tarihi belgeler ışığında Erzincan’ın son bin yılda 11 kez tümüyle yıkıldığı belirtilmektedir. 1135 yılında Erzincan’da yaşanan büyük deprem, başta Erzurum olmak üzere çevredeki illerde de etkili olmuştur. 1236’da Erzincan iki ayrı büyük deprem daha yaşamıştır. 1268’de Erzincan ve civarındaki bölgede meydana gelen depremde 15.000, 1457’de 32.0007 ve 1482’de de 15.000 kişi hayatını kaybetmiştir. 1584’de Erzincan ve Erzurum’da yaşanan büyük depremde Erzincan’ın tamamen yıkıldığı 15.000 insan kaybının yaşandığı belirtilmektedir. Erzincan’daki en büyük depremlerden biri olan kayıtlara geçen ve çeşitli eserlerde ayrıntılı olarak incelenen 19 Temmuz 1784 depreminde yaklaşık 10.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Deprem sonrası halkın önemli bir kısmının Erzurum’a göç ettiğine işaret edilmektedir. İncelemelerde bulunmak üzere şehre gelen Erzurum Valisi Süleyman Paşa ve beraberindekiler artçı depremde hayatlarını kaybetmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise ilk şiddetli deprem, 10 Aralık 1930 Çarşamba günü öğle vakti meydana gelmiştir. Deprem civar illerde de hissedilmişse de tahribatını Erzincan’da yapmıştır. 1930 depreminde İzzet Paşa Camiinin kubbesi çökmüş, pek çok resmi ve sivil bina hasar görmüştür. Bu depremle tüm binalar direncini yitirmiştir. 1930’lu yılların sonuna kadar gerek ülke içinde gerekse ülke dışında siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal alanlarda pek çok önemli hadise cereyan etmiştir. İçeride ve dışarıda cereyan eden ve ülke ekonomisini derinden sarsan tüm bu gelişmeler esnasında 1939’da, II. Dünya Savaşı patlak verdi. Türkiye her ne kadar fiili olarak savaşa girmemiş olsa da, ülke ekonomisi artan askeri harcamaların yüküyle ezilmeye ve gerilemeye devam etti. II. Dünya Savaşı’nın olumsuz etkisi Türkiye’de de her alanda özelliklede ekonomide kendini gösterdi. Savaşın başlamasından yaklaşık üç ay sonra insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kabul edilen 1939 depremi meydana geldi. 1939 depremi; Amasya, Yozgat, Çorum, Tokat, Sivas, Erzurum, Elazığ, Tunceli, Gümüşhane, Giresun, Ordu, Samsun, Trabzon gibi çok geniş bir alanda yıkıcı etkisini gösterdi. Depremden en çok etkilenen yer ise şüphesiz Erzincan’dı. Tarih boyunca doğal afetler, savaşlar, muhacirlik, salgın hastalıklar ve yokluklar gören ve ekonomik anlamda pek çok sıkıntıya maruz kalan Erzincan halkı, II. Dünya Savaşı’nın neden olduğu zor şartlarla mücadele etmek zorunda kaldı. Üstelik savaşın hemen akabinde insanlık tarihinin en büyük doğal afetleri arasında kabul edilen deprem felaketi yaşandı. Depremin yıkıcı etkisi Erzincan’ın siyasi, sosyal ve kültürel alanlarında olduğu gibi ekonomik alanda da hissedilir derecede kendini gösterdi. Yıllarca süren savaşlara ve depremlere karşı fedakârlık gösteren Erzincanlılar, 1940’lı yılların başında yeniden fedakârlık yapmak zorunda kaldı. Savaş döneminin zor şartlarında Erzincan’da yaşanan sıkıntılı süreç, 1939 depremi ile katbekat arttı. 1939 Erzincan Depremi Kandilli Rasathanesi’ne göre deprem, 27 Aralık 1939 Çarşamba günü gece yarısı saat 1’i 57 dakika 30 saniye geçe başlamış ve 2-3 dakika sürmüştür. Rasathane Müdürü Prof. Fatin Gökmen, depremin şiddetinden rasathanedeki birçok cihazın bozulduğunu ifade etmiştir. Depremin konumu 39 80 kuzey enlemi ve 39 51 doğu boylamı, odak derinliği 20 km ve şiddeti ise 7,9’dur. Hasara uğramış bölgelerin uzunluğu 400 km. (Erzincan’ın doğusundan Amasya’ya kadar), genişliği ise (güneyde Sivas’tan Kuzeyde Karadeniz’e kadar) 200 km’dir. Bununla birlikte birinci derecede yıkım ve hasar Erzincan Ovası’ndan Kelkit Vadisi’ne kadar olan bölgededir. Depremin meteorolojik şartlarla da paralellik gösterdiği, mevsim için normal olmayan ve uzun süren bir yüksek basınç safhasından sonra şiddetli alçak basınç dalgalarının geldiği ve depremin alçak basıncın yoğun olduğu bir dönemde yaşandığına işaret edilmektedir. Türkiye’nin en büyük deprem felaketlerinden biri olan 1939 Erzincan Depremi’ni, dünya rasathanelerinin birçoğunun tespit ettiği ve depremin şiddetinin etkisinden bazı yerlerde sismograf iğnelerinin kırıldığı gazetelerde yer almaktadır. Deprem, ulusal basında büyük yankı bulmuş ve felaketin acı yüzü tüm yurtta derin üzüntüye sebep olmuştur. Erzincan Valisi Osman Nuri Tekeli ve Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı General Muharrem Mazlum İskora, depremden ancak saatler sonra Kemah Dumanlı İstasyonu’na ulaşarak durumu Ankara’ya bildirmişlerdir. Depremin haberi alınır alınmaz TBMM, 27 Aralık günü olağanüstü olarak toplanmıştır. Dönemin İçişleri Bakanı ve Sosyal Yardım Bakanı ilk yardım malzemelerinin olduğu trenle aynı gün deprem bölgesine hareket etmişlerdir. 14 vilayeti etkisi alan depremin en çok etkilendiği yer ise Erzincan’dır. Kuzey Anadolu Fayı’nın doğu-batı doğrultusunda kat ettiği Erzincan’da, depremin en büyük yıkıcı etkileri ova üzerinde görülmektedir. Öncelikle alüvyal dolgu depremin yıkıcı etkilerini artırmaktadır. Bunun yanında tarihi devirlerden beri yaşamaya elverişli Erzincan Ovası kalabalık nüfus kitlelerini barındırdığından depremlerdeki kayıplarda doğru orantılı olmaktadır. 1939 Depremi’nde, Erzincan’da meydana gelen yıkımlar şehir merkezi ile sınırlı değildir. Ova üzerindeki köyler başta olmak üzere çevre ilçelerde de can ve mal kayıpları yaşanmıştır. Neredeyse ilkel denilebilecek binaların tamamı yıkılmış ve Erzincan’da hayat durmuştur. Öte yandan depremin yıkıcı etkisi yanında, depremle birlikte çıkan yangınlar da fevkalade tesirli olmuştur. Depremin ardından yaklaşık iki hafta sonra Ekşisu mevkiinde büyük çöküntüler meydana gelmiş ve kırıklardan sular fışkırmıştır. Enkaz altından sağ kurtulmayı başaran felaketzedeler, çetin kış şartları ve deprem neticesinde çıkan yangınlarla da mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Depremle birlikte Erzincan’ın dış dünya ile olan tüm haberleşme ve ulaşım imkânları kesintiye uğramıştır. Deprem bölgesinde birçok yerde demiryolu hatları bozulmuş, karayollarında ise kar ve tipi nedeniyle ulaşım sağlanamamıştır. Dolayısıyla depreme ilk müdahale edenler, askerler ve ha-pishanenin duvarlarının yıkılması sonucu açıkta kalan mahkûmlar olmuştur. Mahkûmların, askerlerin emrinde kurtarma çalışmalarına katıldıkları ve depremden 6 gün sonra 500’ün üzerinde vatandaşı sağ olarak kurtarmışlardır. 5 Nisan 1940 tarihli ve 1/358 numaralı “Zelzele Felaketine Uğrayanların Kurtarılması Hususunda Fevkalade Hizmetleri Görülen Bazı Mahkûmların Affı Hakkında Kanun Layihası” ile arama ve kurtarma çalışmalarına katılan 241 mahkûmun 187’sinin cezası tamamen, 54’ünün cezası ise kısmen affedilmiştir. Bir yıl sonra 31 mahkûmun cezası daha affedilmiş, para cezası olanların cezaları ve bunların her türlü mahkeme masrafı ve borçları silinmiştir. Deprem sonrası dönemin kısıtlı imkânlarına rağmen, devlet tarafından azami bir gayret gösterildiği, Erzincan’a ilk etapta Kızılay aracılığıyla yardım gönderildiği ve imdat trenlerinin yola çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Ancak haberleşme ve ulaşımın kesintiye uğraması, depremin çok geniş bir alanda yıkıcı etkisini göstermesi ve Erzincan dışında çok sayıdaki vilayette de arama ve kurtarma çalışmalarının yapılması gibi nedenlerden dolayı Erzincan’daki ilk yardım çalışmaları olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu olumsuzluklar Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından alınan tedbirlerle en aza indirilmeye çalışılmıştır. Depremden sağ olarak kurtulanlar ise çok meşakkatli günler geçirmişlerdir. Yiyecek ve giyecekleri enkaz altında kalan depremzedeler, günlerce süren artçı depremlerle birlikte dondurucu soğuk ve karla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Depremden sonra yaklaşık bir ay açıkta kalan Erzincan halkı, bir ay sonra gönderilen çadırlarda ve kendi imkânlarıyla yaptıkları barakalarda hayatlarını idame ettirmeye çalışmışlardır. Kurulan çadırlar, sahra hastaneleri ve aş evleri ile halkın yaraları sarılmaya çalışılmıştır. Kısıtlı imkânlarla, Kızılay aracılığıyla un, ekmek, şeker, çay, yağ, kavurma, gaz yağı, kuru sebze, konserve, tuz, sabun, giyim eşyası, battaniye, kilim, çadır gibi temel ihtiyaç maddeleri dağıtılmıştır. Depremin ilk şokunun atlatılmasından, yaralılara müdahale edilmesinden sonra enkaz kaldırma ve enkaz altında kalan ölülerin naaşlarının çıkarılmasına başlanmıştır. Ulaştırma Bakanlığı tarafından, enkaz kaldırma ve ölülerin naaşlarının kaldırılması, şehirdeki asayiş ve genel sağlığın korunması için ikinci bir karara kadar Erzincan’a girişlerin ve demiryolu ile yolcu naklinin yasaklanmasına dair yapılan teklif, Bakanlar Kurulunca 03.01.1940 tarihli ve 12616 sayılı kararname ile kabul edilmiştir. Enkaz kaldırma çalışmalarının ilkbahara kadar sürdüğü, şehrin güvenliğinin Ankara’dan gelen polisler tarafından sağlandığı anlaşılmıştır. Bunun yanında deprem sonrası halkın bir kısmının, soğuk hava şartlarından etkilenmemeleri düşüncesiyle, Hatay, Mersin, Tarsus, Seyhan, Malatya, Gaziantep, Kayseri, Sivas, Şanlıurfa ve Kahramanmaraş’a nakledilmiştir. Depremzedelerin bir kısmının da, belirlenmiş yerlerin dışındaki şehirlerdeki akrabalarının yanına yerleştikleri tespit edilmiştir. 1 Temmuz 1940 tarihinden itibaren kendi rızasıyla Erzincan’a geri dönmek isteyenlerin yol masraflarının karşılanarak Erzincan’a gönderilmişler, dönmek istemeyenlere ise herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Savaşlar yüzünden yakılıp yıkılan Erzincan’ın imarı konusunda acele edilmesi ve yapılarda depreme dayanıklılığın göz ardı edilmesi ve 1930’da meydana gelen depremle birlikte Erzincan’daki tüm binaların direncini yitirmesi gibi sebepler, 1939 depreminin aşırı yıkım yapmasına neden olmuştur. Deprem sırasında binaların pek çoğu kısmen ya da tamamen yıkılmış, pek çoğu da hasar görmüştür. Enkaz yığını haline gelen Erzincan’da birçok kişi hayatını kaybetmiş ya da yaralanmıştır. Erzincan’da depremden en çok etkilenen yer, şehir merkezi olmuştur. Şehir merkezinin az nüfus barındırması, can ve mal kaybının daha da artmasının önüne geçmiştir. Depremin etkilerini ortaya koyan farklı kaynaklarda farklı verilere ulaşılsa da verilerin hemen hemen aynı olduğu görülmektedir. Depremde Erzincan’da 15 bin civarında insan hayatını kaybederken, 4 bin civarında yaralanan olmuştur. 30 bin civarında bina tamamen yıkılmış, 8 bin civarındaki bina da oturulmayacak derecede hasar görmüştür. 50 bin civarında büyük ve küçükbaş hayvan ile binek hayvanı telef olmuştur. Felaketzedelere yardım amacıyla TBMM Başkanı’nın başkanlığında 29 Aralık 1939 tarihinde kurulan Milli Yardım Komitesi aracılığıyla tüm yurt genelinde yardım seferberliği başlatıldığı anlaşılmaktadır. Bağış kampanyasını ilk olarak TBMM Başkan ve üyelerinin, Başbakan ve bakanların başlattığı ve daha sonra da tüm genel müfettişlere ve valilere gönderilen tebligatla bağış kampanyasının ülke genelinde yayıldığı sonucuna varılmıştır. Felaketzedeler için yapılan yardımlar sadece yurt içiyle sınırla kalmamış, yurt dışından da birçok yardımlar yapılmıştır. Pek çok ülkenin katıldığı yurt dışından yapılan bağışlarda en dikkat çekici ülkeler İngiltere ve Fransa olmuştur. Yardımların uluslararası acil insani yardımlar kapsamında olmakla birlikte, II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi bir müttefik olarak kendi yanına çekme endişesiyle yapılmış olma ihtimali de oldukça kuvvetlidir. Bunun yanında yurt dışı kaynaklı yapılan yardımlarda öne çıkan başka bir hususta Son Halife Abdülmecid Efendi’nin felaketzedeler için Hindistan’da bir yardım kampanyası başlatmış olmasıdır. Nakdî ve aynî olmak üzere, yurt içinden yapılan yardım miktarı 8.350.124,62 TL, yurt dışından yapılan yardım miktarı da 2.556.602,76 TL olmak üzere Erzincan’a toplam 10.906.727,38 TL yardım yapıldığı görülmektedir. Toplanan bu yardımların yalnızca 1.282.493,29 TL’si Erzincan’a harcanmış, geri kalan 7.101.240,65 TL’lik kısmı depremden etkilenen diğer şehirlere aktarılmıştır. Ayrıca toplanan paraların bir kısmının da Ankara’daki Saraçoğlu Mahallesi ve Ankara Cebeci Hastanesi’nin ihtiyaçları için kullanılmıştır. Depremin, Erzincan dışında Erzurum, Sivas, Gümüşhane, Tunceli, Amasya, Tokat, Yozgat, Niğde, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun gibi Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerindeki pek çok şehirde yıkıcı etkisini gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Can ve mal kaybının yaşandığı ve yaralıların olduğu bu şehirlere de devletin kısıtlı imkânlarla da olsa yardım elini uzattığı görülmektedir. Bu şehirlerin genelinde 17 bin civarında insanın hayatını kaybettiği, 5 bin civarında yaralının olduğu, 33 bin civarında binanın tamamen yıkıldığı ve 27 bin binanın ise kullanılamaz hale geldiği tespit edilmiştir. Depremden sonra Erzincan’ın “Yasak Şehir”, “Muvakkat Şehir” ve “Yenişehir” olarak adlandırılan üç sahaya bölünmüştür. Deprem sonrası muvakkat şehir ve Yenişehir alanında bayındırlık ve imar faaliyetleri ile tespit edilen ev tipleri, elektrik, su ve kanalizasyon gibi alt yapı çalışmaları aynı anda devam etmiştir. Netice olarak depremin yıkıcı etkisinin Erzincan’ın siyasi, sosyal, ekonomik, sağlık, eğitim ve kültürel gibi pek çok alanında hissedildiği sonucuna varılmıştır. Deprem, Erzincan’ın siyasi hayatını derinden etkilemiş, deprem ve siyaset olgusu uzun süre iç içe varlığını devam ettirmiştir. Depremin bir başka etkisi de eğitim ve kültür hayatında olmuştur. Deprem neticesinde, Erzincan genelinde 95 adet okul binası yıkılmış, ağır hasarlı okul binalarında ise uzun bir süre eğitim verilememiştir. Deprem neticesinde, pek çok öğretmen ve öğrenci hayatını kaybetmiş, sağ kurtulan öğretmenlerin bir kısmı başka illere tayin edilmiş, bir kısım öğrenciler ise zorunlu olarak aileleriyle birlikte başka illere göç etmek ya da eğitimlerine ara vermek zorunda kalmışlardır. Erzincan Askeri Lisesi, Jandarma Okulu, Ziraat Okulu, Askeri Ortaokul gibi birçok eğitim kurumu başka şehirlere nakledilmiştir. Deprem, Erzincan ekonomisini de derinden etkilemiş, şehrin ekonomik dinamiklerini canlandıracak olan iplik fabrikası, şeker fabrikası, hidroelektrik santrali gibi pek çok önemli proje depremden ötürü ertelenmek zorunda kalmıştır. II. Dünya Savaşı’nın olağanüstü şartlarında şehirde yaşanan sıkıntılı sürecin, 1939 depremi ile birlikte daha da artmıştır. Erzincanlılar, savaş ekonomisi ve depremin neden olduğu tüm olumsuzluklara aynı anda fedakârlık yapmak zorunda kalmıştır. Bu gelişmeler eşliğinde uzun bir dönem Erzincan’da yapılanma ve toparlanma mümkün olamamıştır. Deprem sonrası vaat edilen birçok proje ya hayata geçirilememiş ya da yarım kalmıştır. En önemli aksaklıklar ise muvaffak şehir alanı ile yeni şehir alanının imarında yaşanmıştır. Yanlış tercihler ve uygulamalar ile muvaffak şehir, zaman içerisinde geçici vasfını kaybetmiş ve yeni şehir ile iç içe girmiştir. İlerleyen dönemlerde, muvakkat şehirde yaşayan halka tapuları verilmiş ve gecekondu yapılanmanın önü açılmıştır. Bu durum halkın yeni şehir bölgesine yerleşmesini uzun bir süre geciktirmiştir. Bu nedenlerden ötürü yeni Erzincan şehrinde uzun bir süre yapılanma gerçekleşmemiştir.”
26 Aralık 2024 Perşembe - 22:55 Edirne’de huzurevi sakinlerine sıra gecesi: Renkli görüntüler ortaya çıktı Edirne’de huzurevi sakinleri için sıra gecesi programı düzenlendi. Edirne Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı huzurevinde eğlence programı organize edildi. Programda, huzurevinde hizmet alan yaşlı vatandaşların eğlenceli vakit geçirebilmesi için aktiviteler yapıldı. Renkli görüntülerin ortaya çıktığı programda yaşlılar gönüllerince eğlendi. Geceye katılan Edirne Valisi Yunus Sezer ve Eşi Canan Sezer de huzurevi sakinleri ile sohbet ederek bir ihtiyaçları olup olmadığını sordular. "Acısıyla tatlısıyla bir yıl geçti " Edirne Valisi Yunus Sezer programda yaptığı konuşmada, 2024 yılının acısıyla tatlısıyla geçtğini ve 2025 yılına hem ülke olarak hem millet olarak daha güçlü bir şekilde girilmesini temenni etti. Huzurevi sakinlerine daha sağlıklı ve huzurlu bir yıl dileyen Vali Sezer, “Allah sizlerin duasından bu milleti mahrum bırakmasın. Ülkemiz sizin dualarınızla, güzel ve iyi niyetleri ile beraber daha güzel günleri görecektir. Bize bıraktığınız, bizlerinde gelecek nesilleri bırakacağı Türkiye, bugünkü Türkiye’den daha güzel bir ülke olacaktır. Bu ülke için hepinizin çok büyük emekleri var. Bu emeklerinizi milletimiz unutmaz. Bir validen öte evladınız olarak her birinizin 24 emrinde olduğumuzu bilmenizi isteriz” ifadelerine yer verdi. "Büyüklerimizle beraber eğlenelim istedik" Edirne Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Tohumcu, "Kış aylarında sıra gecesi yapıp büyüklerimizle beraber eğlenelim ve onlarla beraber türküler söyleyelim istedik. Daha önce de yapmıştık ve çok sevmişlerdi. Bizde bunun üzerine çok sevindik ve sayın valimize ilettik. Kendileri de bizi kıramayarak geldiler" dedi. Renkli görüntülerin yaşandığı sıra gecesinde Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Tohumcu türkü söyleyerek geceye renk kattı. Yaşlılar da Tohumcu’ya alkışlarıyla eşlik etti. Yaşlılar, kurum müdürleri ve huzurevi personeli beraber türküler söyleyip oyun havaları eşliğinde keyifli bir akşam geçirdiler.
Denizli Büyükşehir Belediyesinden Yaşar Kemal sergisi
21 Aralık 2024 Cumartesi - 18:05 Denizli Büyükşehir Belediyesinden Yaşar Kemal sergisi Denizli Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde Dr. Figen Gürsoy’un ‘İnsan Dünyadır Minyatürlerle Yaşar Kemal’in Bütün Kitapları’ adlı minyatür sergisinin açılışı gerçekleştirildi. Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, “Her zaman olduğu gibi sanatla barışan, sanatın her rengini bir araya getirebilen bir şehir hayalimiz de var” dedi. Türk Edebiyatının çınarı Yaşar Kemal’in 57 eserini beş sene içerisinde minyatür sanatına yansıtan Dr. Figen Gürsoy’un ‘İnsan Dünyadır Minyatürlerle Yaşar Kemal’in Bütün Kitapları’ adlı İnsan Dünyadır temalı Minyatür Sergisi, Denizli Büyükşehir Belediyesi Turan Bahadır Sergi Salonu’nda açıldı. Serginin açılışına, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Başkanvekili Ali Marım, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüdaverdi Otaklı, Yaşar Kemal Vakfı Temsilcisi Prof. Dr. Kenan Mortan, Merkezefendi Belediye Başkan Yardımcısı Osman Bartal, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Mehmet Selçuk, sanatseverler ve çok sayıda öğrenci katıldı. “Sanatın her rengini buluşturan Denizli hayalimiz var” Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, sanat şehri Denizli’ye yakışan bu sergide emeği geçen başta Dr. Figen Gürsoy ve açılışa katılan herkese teşekkür etti. Başkan Çavuşoğlu, “Biz istiyoruz ki bu şehirde herkesin yüzü gülsün, mutlu olsun. Sanatla uğraşmak isteyen de bir parça bulsun, tarımla uğraşmak isteyen de, sokakta gezmek isteyen de, genci de yaşlısı da, kadını da erkeği de, her siyasi görüşteki arkadaşımız da, Kürt’ü de Türk’ü de Çerkez’i de Laz’ı da herkesin kendini bulduğu bir şehir yaşatalım istiyoruz. Her zaman olduğu gibi sanatla barışan, sanatın her rengini bir araya getirebilen bir şehir hayalimiz de var. Daha keyifli güzel günlerde sanatın daha çok anlaşılabildiği ve sanatla uğraşanların yargılanmadığı güzel bir Türkiye’de buluşalım” diye konuştu. “Yaşar Kemal sevgisi buluşturdu” Yaşar Kemal’in eserlerini minyatür sanatıyla buluşturan Dr. Figen Gürsoy ise, “Bizi burada Yaşar Kemal sevgisi ve İnsan Dünyadır sergisi buluşturdu. Bu serginin ilki İzmir’de, ikincisi Eskişehir’de, üçüncüsü Bandırma’da açıldı. Denizli dördüncü adresimiz. Yaşar Kemal ardında 57 kitaptan oluşan muazzam bir hazine bıraktı. Ve o hazine yaşamın içinde iyi, doğru, güzel her ne varsa hepsine dair sevgiyi, barışı, umudu aşılayan cümlelerle doluydu. Ben Yaşar Kemal’in tertemiz düşünce dünyasının bizlerin temiz dünyalarıyla birleşerek gelecek kuşaklara güç, güven ve güzellik olarak aktarılması için bir yükümlülüğümüz var diye düşünüyorum. Ben tam da bu yükümlülükle dört yılımı, toplam sergilerle birlikte beş yılımı ortaya koyarak bu seriyi tamamladım. Bize bu imkanı sunan Yaşar Kemal’in kıymetli eşi Ayşe Semiha Baban’a, Başkan Bülent Nuri Çavuşoğlu ve emek verenlere teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Yaşar Kemal Vakfı Temsilcisi Prof. Dr. Kenan Mortan da, Yaşar Kemal adının yaşamasının kuşaklarca oluşması ile mümkün olabileceğini belirterek, bu özel sergiye emek veren Dr. Figen Gürsoy ile ev sahipliğini yapan Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. Konuşmaların ardından Başkan Çavuşoğlu ve beraberindekiler, Yaşar Kemal’in 57 eserinin minyatür sanatıyla yorumlandığı, Dr. Figen Gürsoy’un eserlerinden oluşan sergiyi tek tek inceledi. Sergi 31 Aralık’a dek Turan Bahadır Sergi Salonu’nda ziyaret edilebilecek.
Bandırma’da Yılbaşı Alışveriş Günleri 10. yılında kapılarını açtı
21 Aralık 2024 Cumartesi - 17:04 Bandırma’da Yılbaşı Alışveriş Günleri 10. yılında kapılarını açtı Bandırma Kadın Kent Konseyi Meclisi, 2014 yılında başlattığı Geleneksel Yılbaşı Alışveriş Günleri etkinliğinin 10. yılını coşkulu bir şekilde kutluyor. Etkinlik, bugün itibariyle Bandırma halkına kapılarını açarak, yerel emekçi kadınların ürettikleri el emeği ürünlerini sergileyip satışa sunmalarına olanak sağladı. 21 Aralık’ta başlayan etkinlik, 31 Aralık tarihine kadar devam edecek. Kadınların Emekleri Sergileniyor Her yıl düzenlenen bu etkinlik, kadınların ekonomik ve sosyal yaşamda daha etkin bir rol alabilmesi adına önemli bir platform sunuyor. Katılımcı kadınlar, ürettikleri el işleri, takılar, tekstil ürünleri ve hediyelik eşyalarla ziyaretçilere ürünlerini tanıtma fırsatı buluyor. Etkinlik, hem yerel ekonomiye katkı sağlıyor hem de kadınların üretim gücünü görünür kılıyor. Yoğun Katılım ve Destek Bugün gerçekleşen açılışa, Bandırma Belediye Başkanı Dursun Mirza, Bandırma Belediye Başkan Yardımcıları, Bandırma AK Parti İlçe Başkanı Göksel Karlahan, AK Parti Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Mehmet Doğan, AK Parti Teşkilat Başkanı Bayram Özdemir, Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Meclis Üyesi Canset Sevim ve farklı siyasi partilerden katılımcılar yer aldı. Belediye Başkanları ve siyasi temsilciler, etkinlikte kadın emeğinin değerini vurgulayarak, destek mesajları verdiler. Bandırma Belediye Başkanı Dursun Mirza, etkinlikte yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “Değerli dostlar, sevgili Bandırmalılar, emeğini harcayıp alın terini döken sevgili kadınlar, bugün Bandırma Belediyesi ve Kadın Kent Konseyi ile birlikte kadın el emeği Yılbaşı Alışveriş Günleri’ni hep birlikte açıyoruz. Bandırma’mıza ve kadınlarımıza hayırlı, uğurlu olsun.” Başkan Mirza, kadınların üretim gücünü ve bu tür etkinliklerin Bandırma’nın kültürel ve ekonomik hayatına sağladığı katkıları da dile getirdi. Kadınların Gücüyle Gelecek Daha Parlak Geleneksel Yılbaşı Alışveriş Günleri, 10. yılı itibarıyla daha da büyüyüp güçlenerek, daha fazla kadına ulaşmayı başardı. Etkinlik, sadece yılbaşı alışverişine katkı sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanabilmeleri için önemli bir adım atılmasına olanak tanıyor. Etkinlik 31 Aralık’a Kadar Devam Edecek Bandırma Kadın Kent Konseyi’nin Geleneksel Yılbaşı Alışveriş Günleri, 21 Aralık’tan itibaren başlamış olup, 31 Aralık’a kadar Bandırma’da devam ediyor.
Gaziantep’te ’Çingene Kızı’ yeniden hayat buldu: 2 dünya rekoru birden kırıldı
21 Aralık 2024 Cumartesi - 17:03 Gaziantep’te ’Çingene Kızı’ yeniden hayat buldu: 2 dünya rekoru birden kırıldı Gaziantep’in kurtuluş günü etkinlikleri kapsamında Primemall Gaziantep Alışveriş Merkezi’nde düzenlenen “40 Tattaki Tarih” projesi ile 2 dünya rekoru birden kırıldı. Gaziantep’in kurtuluş günü etkinlikleri kapsamında Primemall Gaziantep Alışveriş Merkezi’nde düzenlenen “40 Tattaki Tarih” projesi ile 2 dünya rekoru birden kırıldı Çingene Kızı mozaiği, 40 çeşit yöresel lezzetle yeniden hayat bulurken, proje hem "Baharat, bakliyat ve tahılla oluşturulan en büyük mozaik" hem de "En çok çeşitli baharat, bakliyat ve tahıl kullanılarak oluşturulan mozaik" kategorilerinde Dünya Çocuk Rekorları kapsamında tescillendi. 40 çeşit yöresel lezzetle sanat buluştu Gaziantep’in ünlü mutfak kültürünü ve tarihini birleştiren bu benzersiz mozaik projesi, Mozaik Sanatçısı Mehmet Yılmaz’ın koordinatörlüğünde, 102 çocuk ile AVM ziyaretçilerinin katılımıyla hayata geçirildi. Gaziantep’e özel 40 çeşit yöresel malzeme ile 40 metrekare büyüklüğünde dev bir sanat eserine dönüştü. 1 yıllık hazırlık süreci ile gelen büyük başarı Yaklaşık 1 yıl süren hazırlık çalışmaları sonrası hayata geçirilen proje, Gaziantep’in tarihi dokusunu ve zengin mutfak kültürünü sanatla buluşturmayı başardı. Etkinliğe Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Feray Yılmaz, Gazi Kültür A.Ş. Başkan Vekili Mehmet Berk, Dünya Çocuk Rekorları temsilcisi Aydın Türkgücü ve çok sayıda ziyaretçi katıldı. Dünya çocuk rekorlarına çifte tescil Proje, "Baharat, bakliyat ve tahılla oluşturulan en büyük mozaik" ve "En çok çeşitli baharat, bakliyat ve tahıl kullanılarak oluşturulan mozaik" kategorilerinde Dünya Çocuk Rekorlarına girerek çifte başarı kazandı. “Gaziantep’in gururunu tüm dünyaya gösteriyoruz” Etkinlikte konuşan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Feray Yılmaz, “Gaziantep mutfağı UNESCO tescilli bir değer. Bu projeyle tarihimiz ve mutfağımız bir araya gelerek gelecek nesillere ilham oldu. Dünya rekorları ile Gaziantep’in gururunu tüm dünyaya gösteriyoruz” dedi. Primemall Gaziantep’ten bir ilk Primemall Gaziantep Alışveriş Merkezi, bu eşsiz projeyle kültür ve sanatı destekleyen bir platform olduğunu bir kez daha kanıtladı. Yöresel lezzetlerin sanata dönüştüğü proje, ziyaretçilerden büyük ilgi gördü. “40 Tattaki Tarih” sanatseverleri bekliyor “40 Tattaki Tarih” projesi kapsamında oluşturulan Çingene Kız mozaiği, Primemall Gaziantep Alışveriş Merkezi’nde sergilenmeye devam ediyor. Tarih ve sanatın mutfak kültürüyle harmanlandığı bu eşsiz eseri görmek için herkes 31 Ocak’a kadar davetlidir.
Atatürk’ün Edirne’ye gelişinin 94’üncü yılı törenle kutlandı
21 Aralık 2024 Cumartesi - 14:19 Atatürk’ün Edirne’ye gelişinin 94’üncü yılı törenle kutlandı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhurbaşkanı olarak 21 Aralık 1930 Edirne’ye gelişinin 94’üncü yıl dönümü yağışlı havaya rağmen coşkuyla kutlandı. Atatürk’ün Edirne’ye gelişinin 94’üncü yılı için düzenlenen tören çerçevesinde bando eşliğinde Atatürk heykeli önünde bir araya gelen protokol üyeleri ve öğrenciler, yağmur altında kutlama yaptı. Yağışlı hava dolayısıyla kortej yürüyüşü iptal edildi ve program Atatürk anıtına çelenk sunumu ile başladı. Ardından bando eşliğinde saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Daha sonra Atatürk’ün Edirne ziyareti sırasında konakladığı "Atatürk Odası" ziyaret edildi. Buradaki ziyaretin ardından Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü Mimar Kemaleddin Çok Amaçlı Kültür ve Tiyatro Salonu’ndaki programa geçildi. Atatürk’ün Edirne’ye gelişini simgeleyen Türk bayrağı, öğrenciler tarafından Edirne Valisi Yunus Sezer’e teslim edildi. Edirne Lisesi Müdürü Recep Şentürk, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal Atatürk’ün, savaşlar, kongreler, Milli Mücadele ve Cumhuriyet için biri bitmeden diğer adımı planlayarak geçen bir hayat olduğunu söyleyen Şentürk, "1930’un Kasım ayında başlayan, 52 ili kapsayan bir yurt gezisi ve 21 Aralık’ta serhat şehrimiz Edirne’ye gelişi. Basit bir geliş değil, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin emeklemeden yürümeye geçtiği adımların Edirne’ye gelişidir. Gittiği yerde tahtanın başına geçerek öğretmen, traktöre binerek modern tarımın öncüsü bir çiftçi, milletin efendisi köylüyü dinleyen bir belediye başkanı. Savaştan çıkmış bir ulusa, demokratik, akılcı, çağdaş ulusları yakalamayı hedef gösteren bir geliştir bu. Tren garına atılan ilk adım, anlatılması kolay bir geliş değildir. Cumhuriyetin düşüncelerinin, hedeflerinin, yüzyıllar geçse de unutulmayacak Edirne’ye gelişidir bu" ifadelerine yer verdi. Düzenlenen program, Edirne Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin hazırladığı ’Atatürk’ün Edirne’ye Gelişi’ adlı söz ve müzik korosunun sahne almasının ardından sona erdi. Toplu fotoğraf çekimi sırasında Edirne Lisesi öğrencilerini tebrik eden Vali Sezer’e, bir öğrencinin tuvale çizdiği Atatürk portresi de hediye edildi.
Kepez’de yılbaşı coşkusu DokumaPark’ta başladı
21 Aralık 2024 Cumartesi - 12:45 Kepez’de yılbaşı coşkusu DokumaPark’ta başladı Kepez Belediyesi’nin düzenlediği Yılbaşı Festivali, DokumaPark’ta büyük bir coşkuyla başladı. Festivalin ilk gününde, Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz etkinlik alanını ziyaret ederek vatandaşlarla ve esnafla buluştu. Antalya’da yılbaşı coşkusu, Kepez Belediyesi’nin düzenlediği Yılbaşı Festivali ile DokumaPark’ta tüm hızıyla yaşanıyor. 9 gün sürecek olan festivalin ilk günü, birbirinden eğlenceli etkinlikler ve renkli görüntülere sahne oldu. Festivalin ilk gününde, yapay kar yağışı özellikle çocukların büyük ilgisini çekerken, renkli görüntüler oluşturdu. Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, festival alanındaki yılbaşı pazarını gezerek alışveriş yapanlarla sohbet etti, esnafa bol kazançlar diledi, festivalle ilgili vatandaşların taleplerini dinledi ve yapay kar altında vatandaşlarla sohbet ederek fotoğraf çektirdi. Yılbaşı Festivali’nde ziyaretçiler, konserler, bando gösterileri, maskotlar ve atölye çalışmaları gibi birçok etkinlikle yılbaşı ruhunu doyasıya yaşıyor. Festival alanında yer alan yiyecek ve içecek stantları ile hediyelik eşya pazarına da yoğun ilgi gösteriliyor. 29 Aralık’a kadar açık Kepez Yılbaşı Festivali, 29 Aralık’a kadar her gün 12.00-22.00 saatleri arasında ziyaretçilerini ağırlayacak. Başkan Kocagöz, festivalin tüm Antalyalılara keyifli anlar yaşatmasını dileyerek, herkesi bu yılbaşı coşkusuna ortak olmaya davet etti.
Kebap şehri Gaziantep’te ’Karadeniz Günleri ve Hamsi Festivali’ne yoğun ilgi
21 Aralık 2024 Cumartesi - 11:52 Kebap şehri Gaziantep’te ’Karadeniz Günleri ve Hamsi Festivali’ne yoğun ilgi Gastronominin başkenti, kebap şehri Gaziantep’te Karadenizliler Derneği tarafından düzenlenen "2. Karadeniz Tanıtım Günleri ve Hamsi Festivali" yoğun ilgi görüyor. Dünyanın en iyi gastronomi şehirleri arasında 9’uncu sırada yer alan, baklavanın, Antep fıstığının ve onlarca kebap çeşidi ile yöresel 500 çeşit yemeğin başkenti Gaziantep’te 2. Karadeniz Tanıtım Günleri ve Hamsi Festivali düzenleniyor. Festivalde hamsisinden fındığına, balından tereyağına, mısır unundan mısır ekmeğine birçok yöresel lezzetler Gazianteplilerle buluşturuluyor. Kebap şehrinde Karadeniz esintileri Gastronomi alanında UNESCO tarafından tescillenen lezzetleriyle öne çıkan, başta kebap çeşitleriyle, beyranı, yuvalaması, baklavası ve katmerlerinin yanı sıra 99 adet tescilli yemeğiyle kendisinden söz ettiren Gaziantep’te, Karadeniz rüzgarı esiyor. Karadeniz’in incisi hamsinin yanı sıra muhlama, mısır unu, Laz böreği, Karadeniz’e özgü yemeklerin ve yöresel kıyafetlerin sunulduğu festivale Gaziantepliler yoğun ilgi gösteriyor. Karadeniz kültürünün coşkuyla yaşandığı festivalde, bölgeye özgü lezzetler ve renkli etkinlikler de ön plana çıkıyor. 22 Aralık Pazar günü akşam saatlerine kadar devam edecek olan festivali gezen Gaziantepliler, Rize, Trabzon ve Giresun gibi Karadeniz bölgesinin diğer illerinin birbirinden lezzetli ürünlerini tatma fırsatı buluyor. "Karadeniz’in lezzetlerini kebap şehri Gaziantep’e getirdik" Gaziantep Festival Park’ta düzenlenen ve Karadeniz kültürünün tanıtıldığı festival ile ilgili bilgi veren festival koordinatörü Kutluhan Aksoy, Karadenizli hemşehrilerini ve tüm Gazianteplileri festivale beklediğini söyledi. Festivale yoğun ilginin olduğunu söyleyen Aksoy, “Karadeniz’i Gaziantep’e getirdik. Gaziantepliler için Karadeniz Tanıtım Günleri ve Hamsi Festivali etkinliği gerçekleştiriyoruz. Festivali Gaziantep Karadenizliler Derneği düzenliyor. Biz de festival için Trabzon’dan geldik. Karadeniz Bölgesi’nin fındığını, tereyağını, kuymağını, keşanını, Sürmene bıçağını, mısır ununu ve bölgemize ait tüm ürünleri Gazianteplilerle paylaşmak için Gaziantep’teyiz. Festivalimiz çok güzel geçiyor. Festivalimiz çok faydalı oldu. Gaziantepliler festivale yoğun ilgi gösterdi. Festivali geziyorlar yoğun ilgi gösteriyorlar alışveriş yapıyorlar festivalden çok memnunlar. Sürekli gelenler var” dedi. "Gaziantepliler festivale çok yoğun ilgi gösterdiler" Trabzon’dan gelerek tereyağ ve peynir tezgahı kuran Olgun Bahar, “Trabzon’dan geldim. Gaziantep’te Karadenizliler Günü’ne geldik. Gazianteplilere çok teşekkür ediyoruz. Gaziantepliler festivale çok yoğun ilgi gösterdiler ve bizi çok iyi karşıladılar. Bundan dolayı Gazianteplilere çok teşekkür ediyoruz. Bizi yoğun bir ilgiyle karşılıyorlar. Gazianteplileri seviyoruz, sağ olsunlar bizi yalnız bırakmıyorlar” diye konuştu. Festivali gezen ve alışveriş yapan vatandaşlar ise festivalden memnun kaldıklarını ve ürünleri çok beğendiklerini dile getirdiler.
Kahramanmaraş’ın ceviz oyma sandıkları geçmişten günümüze ilgi görüyor
21 Aralık 2024 Cumartesi - 11:49 Kahramanmaraş’ın ceviz oyma sandıkları geçmişten günümüze ilgi görüyor Osmanlı döneminde saraylara verilen gelinlerin çeyizlerinde götürdükleri, ünü dünyaya yayılan Kahramanmaraş’ın ceviz oyma sandıkları geçmişten günümüze ilgi görüyor. Coğrafi tescilli ürün kentin tarihi çarşılarında beğeniye sunuluyor. Kahramanmaraş, geçmişten günümüze uzanan zengin el sanatlarıyla ünlü bir şehir olarak, özellikle ceviz oyma sandıklarıyla adını duyuruyor. Osmanlı döneminde saraylara verilen gelinlerin çeyizlerinde yer alan ve zamanla ünü dünya çapına yayılan bu sandıklar, hem estetik hem de kültürel değerleriyle dikkat çekiyor. Geçmişin izlerini taşıyan bu geleneksel el sanatı, günümüzde de büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Kahramanmaraş’ın ceviz oyma sandıkları, coğrafi tescilli işaretli ürünler arasında yer alıyor. Bu, sandıkların yalnızca estetik ve fonksiyonel açıdan değil, aynı zamanda özgünlükleri ve kalite standartları açısından da özel bir yere sahip olduğunu gösteriyor. Ceviz ağacından yapılan sandıklar, ince işçilikleri ve zarif desenleriyle her geçen yıl daha fazla ilgi görmeye devam ediyor. Kahramanmaraş’ın tarihi kapalı çarşısı, bu geleneksel el sanatlarının yaşatıldığı en önemli merkezlerden biri. Yüzyıllardır ticaretin ve el sanatlarının merkezi olan çarşıda, ceviz oyma sandıkları ustaların elinden çıkmaya devam ediyor. Esnaf Ökkeş Maraşlıoğlu, “Kahramanmaraş’ın sandıkları çok çeşitlidir. Küçük aksesuar olarak hediyelik eşyalar da mevcut. Sandıklar çam ve ceviz olarak üretiliyor ve kalitesine göre 15 günde bir sandık yapılabiliyor. Fiyatları 8 bin lira ile 25 bin lira arasında değişiyor. Aynı zamanda küçük hediyelik şifreli sandıklar da yapılıp satılıyor” dedi. Muhammet Kasım Tatlıgül de sandıkları çok beğendiğini ve incelediğini belirterek, “Ahşap gerçekten bu görüntüsü ile insana huzur veriyor. Biz Malatya’dan geldik ve bu ürünler dikkatimizi çekti. Hepsi el emeği ürünler. Ustalarımızın ellerine sağlık” diye konuştu.