SAĞLIK - 22 Aralık 2025 Pazartesi 09:58

Üzüntü kalbinizi hasta edebilir

A
A
A
Üzüntü kalbinizi hasta edebilir

Bilimsel çalışmalara göre, yoğun emosyonel stresin kalp kasını geçici olarak felç edebildiğini, ritim bozukluklarını tetikleyebildiğini ve kimi zaman gerçek bir kalp kriziyle neredeyse aynı belirtilere yol açabildiğini söyleyen Medicana Sağlık Grubu Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. İstemihan Tengiz, "Modern kardiyoloji, artık ruhsal durumun kalp sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve duygusal yüklenmenin biyolojik sonuçlarının göz ardı edilemeyeceğini net şekilde ortaya koymaktadır" dedi.


Ani yoğun stres, üzüntü, ayrılık acısı, maddi manevi kayıplar ya da büyük hayal kırıklıkları insan kalbinin duygularla ilişkisi uzun yıllardır metaforlarla anlatılsa da modern tıp, duygusal travmaların kalbi biyolojik olarak da etkilediğini artık çok daha net ortaya koyabiliyor.


Günlük hayatta "Kalbim sıkışıyor" diye tarif edilen his, kimi zaman sadece bir duygu değil, tıpta karşılığı olan ciddi bir tabloya işaret edebiliyor. Kırık kalp sendromunun gerçek bir kalp krizini bire bir taklit edebildiği konusunda uyarılarda bulunan Medicana International İzmir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İstemihan Tengiz, "Yoğun stres altında veya ani üzüntüler yaşandığında sıkça kullanılan ‘kalbim sıkışıyor’ ifadesi, aslında tıpta ‘Takotsubo Kardiyomiyopatisi’ ya da daha bilinen adıyla ‘Kırık Kalp Sendromu’ olarak tanımlanan tabloyu düşündürür. Bu sendrom, Japonya’da ahtapot avında kullanılan dar boyunlu, geniş tabanlı kaba benzeyen kalp şekli nedeniyle bu adı alır. Genellikle sevilen birinin kaybı, ayrılık, büyük bir tartışma, iş kaybı, ekonomik kriz veya trafik kazası gibi yoğun emosyonel ya da fiziksel streslerin hemen ardından ortaya çıkar. Bu tür durumlarda vücutta aşırı miktarlarda adrenalin ve katekolamin ortaya çıkar ve kalp kasında geçici süreyle kasılma kusuru oluşmasına neden olur. Göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı ve baş dönmesi gibi kalp krizinde de görülen şikâyetler görülebilir. Belirtilerin kalp krizini birebir taklit etmesi ise sıkça acil başvurusuna yol açar. Çünkü EKG bulguları ve kimi zaman kan değerleri bile kalp kriziyle karışabilir; ancak anjiyografi yapıldığında koroner damarların tıkalı olmadığı anlaşılır. Bu noktada doğru tanının konması ve uygun tedavinin planlanması için kardiyoloji uzmanlarının değerlendirmesi büyük önem taşır" diye konuştu.



Duygular ve hormonlarla şekillenen denge


Takotsubo’nun çoğu zaman geçici bir tablo olması ve birkaç hafta içinde kalp fonksiyonları normale dönmesinin hafife alınacak bir durum olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İstemihan Tengiz, "Özellikle ileri yaş kadınlarda daha sık görülmesi, ritim bozuklukları ve kalp yetersizliği gibi komplikasyonlara yol açabilmesi nedeniyle dikkatle izlenmesi gerekir. Modern kardiyoloji, artık ruhsal durumun kalp sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve duygusal yüklenmenin biyolojik sonuçlarının göz ardı edilemeyeceğini net şekilde ortaya koymaktadır. Stres hormonlarının kalp üzerindeki etkileri yalnızca Takotsubo’yla sınırlı değildir. Yoğun stres dönemlerinde aritmiler, tansiyon yükselmeleri, belirgin çarpıntılar ve mevcut kalp hastalıklarının alevlenmesi sık karşılaşılan durumlardır. Bu nedenle stres yönetimi, düzenli fiziksel aktivite, kaliteli uyku, sosyal destek sistemleri ve psikolojik dayanıklılığı artıran yaşam alışkanlıkları, uzun vadede kalbi koruyan önemli faktörler hâline gelir. Günümüzde şehir yaşamının getirdiği yoğun tempo, ekonomik kaygılar ve duygusal yüklerin görünürlüğünün artması, kırık kalp sendromunun daha fazla konuşulmasına neden olurken, bize kalbin sadece biyolojik bir pompa olmadığını; duygular ve hormonlarla şekillenen kırılgan bir denge içinde çalıştığını hatırlatır" ifadelerini kullandı.



Kalbi koruyucu alışkanlıklar edinin


Takotsubo’nun belirtileri ve bulguları gerçek bir kalp kriziyle neredeyse bire bir aynı olduğunun altını çizen Prof. Dr. İstemihan Tengiz, göğüste baskı, sıkışma, yanma hissi, nefes darlığı, çarpıntı, kola, boyna ya da çeneye yayılan ağrı, terleme, bulantı ve baş dönmesi gibi belirtilerde acilen hastaneye başvurulmasında fayda olduğunu söyledi. Prof. Dr. İstemihan Tengiz, "Tanı sürecinde EKG, kalp kası enzimleri ve kalp ultrasonu gibi yöntemler kullanılır; gerekli görüldüğünde anjiyografi yapılır. Hastaların çoğu erken dönemde ritim bozukluğu, akut kalp yetmezliği veya kapak hastalığı gelişebileceği için yoğun bakım ya da kardiyoloji servisinde kısa süre izlenir. Tedavi kişiye göre planlanmakla birlikte genellikle kalp hızını azaltan ilaçlar, kalp kası fonksiyonunu destekleyen tedaviler ve gerekirse kan sulandırıcılar tercih edilir. Tıkalı damar olmadığı için balon veya stent uygulanması gerekmez" diye konuştu. İyileşme süreciyle ilgili de bilgi veren Prof. Dr. İstemihan Tengiz, sözlerini şöyle tamamladı: "İyileşme döneminde ağır fiziksel aktivitelerden uzak durmak, kafein ve nikotin gibi uyarıcıları azaltmak, düzenli kontrol yaptırmak ve stres kaynaklarının yönetilmesine özen göstermek önem taşır. Kalbi koruyucu yaşam tarzı alışkanlıkları arasında ise düzenli egzersiz, nefes çalışmaları, meditasyon, bilişsel davranışçı terapi yöntemleri, uyku hijyeninin düzenlenmesi ve güçlü sosyal bağlar kurmak öne çıkar. Araştırmalar, yalnızlığın kalp hastalığı riskini belirgin şekilde artırabildiğini, düzenli egzersiz ve gevşeme tekniklerinin ise stres hormonlarını düşürerek kalp fonksiyonlarını dengelediğini ortaya koymaktadır."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Uluslararası dil sınavları Erzurum’da başarıyla uygulanıyor Atatürk Üniversitesi; Uluslararası Dil Sınavları Koordinatörlüğü (ATAİLE) aracılığıyla Erzurum’u, Doğu Anadolu Bölgesnin uluslararası dil sınavları merkezi hâline getirerek bölgeye yönelik stratejik bir hizmeti başarıyla sürdürüyor. Dünya genelinde geçerliliği bulunan prestijli dil sınavlarının üniversite bünyesinde düzenli ve tam kapasiteyle uygulanması, akademik ve profesyonel hedefleri olan adaylar için önemli bir fırsat sunuyor. Uzun yıllar boyunca YÖK ve ÖSYM denkliği bulunan uluslararası dil sınavlarına katılmak isteyen adaylar, sınavlara girebilmek için büyükşehirlere seyahat etmek zorunda kalıyor; bu durum hem maddi hem de psikolojik açıdan ciddi bir yük oluşturuyordu. Atatürk Üniversitesi tarafından hayata geçirilen bu uygulama sayesinde adaylar, sınav stresine eklenen yolculuk, konaklama ve zaman kaybı gibi zorluklardan tamamen kurtularak kendi şehirlerinde, güvenli ve konforlu bir ortamda sınava girme imkânına kavuşuyor. Fırsat eşitliğini güçlendiren stratejik hamle Atatürk Üniversitesinin bu hizmeti, yalnızca sınav uygulaması olmanın ötesinde, bölgesel kalkınma ve eğitimde fırsat eşitliği vizyonunun güçlü bir yansıması olarak öne çıkıyor. Erzurum’un eğitim üssü kimliğini daha da pekiştiren bu adım, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki akademisyenler, öğrenciler ve profesyoneller için erişilebilirliği artırarak uluslararasılaşma hedeflerine doğrudan katkı sağlıyor. YÖK ve ÖSYM denkliği ile resmi güvence Atatürk Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilen tüm uluslararası dil sınavlarının Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından tanınan resmi eşdeğerliğe sahip olması, bu hizmetin en kritik yönünü oluşturuyor. Bu sayede adaylar; yüksek lisans ve doktora başvurularında, doçentlik süreçlerinde ve dil puanı şartı aranan kamu personeli alımlarında elde ettikleri sonuçları güvenle kullanabiliyor. Rektör Hacımüftüoğlu: "Bölgenin akademik gücüne yatırım yapıyoruz" Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, üniversitenin yalnızca eğitim veren değil, bölgenin geleceğini şekillendiren bir vizyonla hareket ettiğini vurgulayarak şunları söyledi: "Atatürk Üniversitesi olarak temel önceliklerimizden biri, bulunduğumuz coğrafyanın akademik ve entelektüel potansiyelini en üst düzeye çıkarmaktır. Uluslararası geçerliliğe sahip dil sınavlarını Erzurum’da uygulamaya başlamamız, bu anlayışın somut bir göstergesidir. Akademisyenlerimizin, öğrencilerimizin ve tüm adaylarımızın büyükşehirlere gitmek zorunda kalmadan, kendi şehirlerinde bu sınavlara girebilmeleri; hem fırsat eşitliği hem de bölgesel kalkınma açısından son derece kıymetlidir. YÖK ve ÖSYM denkliği bulunan bu sınavlarla, bölgemizin akademik rekabet gücünü artırmaya ve uluslararasılaşma hedeflerimize kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz." Tüm süreç, alanında uzman personel tarafından yürütülüyor Uluslararası Dil Sınavları Koordinatörü Öğr. Gör. Cengizhan Akdağ, ATAİLE bünyesinde yürütülen sınav uygulamalarında aday memnuniyetini ve sınav kalitesini merkeze alan bir anlayış benimsediklerini belirtti. Akdağ, sınav merkezlerinin modern teknolojik altyapıya sahip, sessiz ve konforlu alanlar olarak tasarlandığını vurgulayarak, "Sınav süreçlerimizi alanında uzman personelimiz eşliğinde, uluslararası standartlara uygun şekilde yürütüyoruz. Adaylarımızın kendilerini rahat hissedebilecekleri bir ortam oluşturmak, sınav stresini en aza indirerek gerçek performanslarını ortaya koymalarına doğrudan katkı sağlıyor," ifadelerini kullandı. Yüksek standartlarda sınav ortamı Erzurum’da düzenli olarak uygulanan uluslararası dil sınavlarına da değinen Akdağ, Atatürk Üniversitesi Uluslararası Dil Sınavları Koordinatörlüğü bünyesinde TOEFL iBT, IELTS, LanguageCert, PTE Academic, Oxford Test of English ve Cambridge Linguaskill gibi dünya genelinde geçerliliği bulunan sınavların başarıyla gerçekleştirildiğini belirtti. Bu sınavların YÖK ve ÖSYM tarafından tanınan resmi eşdeğerliğe sahip olmasının adaylar için büyük bir güvence sunduğunu dile getirdi. Bölge halkına çağrıda bulunan Akdağ, "Erzurum ve çevre illerde yaşayan tüm adayları, uluslararası geçerliliğe sahip dil yeterlilik puanlarını kendi şehirlerinde, yüksek standartlarda bir sınav ortamında elde etmeye davet ediyoruz. Atatürk Üniversitesi olarak akademik ve profesyonel gelişimin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz" şeklinde konuştu.
Siirt 6 yaşında başladığı bakırcılığı neredeyse yarım asırdır sürdürüyor Siirt’te 6 yaşlarında babasının yanında bakırcılık mesleği öğrenen 50 yaşındaki Fatih Bakırcı, yaklaşık 44 yıldır bakır dövüyor. Fatih Bakırcı, çekirdekten yetişerek baba mesleğini devam ettiriyor. Yaklaşık 5 yıl önce babasını kaybeden Bakırcı, babasının da işi dedesinden öğrendiğini söyledi. Yaklaşık 100 yıldır bu işin aile içinde yapıldığını kaydeden Bakırcı, "Hatta daha fazla. 6-7 yaşından beri babamın yanına dükkana gidip geliyordum, bu zamana kadar. Şu anda bakırın bir sürü farklı modeli var. Çünkü çok yayıldı, kullanılıyor. Birde sağlıklı bir ürün. İçinde pişen yemek çok lezzetli olduğu için yoğun bir talep var bakıra’’ dedi. İşinin baba mesleği olduğunu ve bu zanaatı ayakta tutmaya çalıştığını kaydeden Bakırcı, "4 tane çocuğum var. Buradaki kazancımla aşımı sağlamaya çakıyorum. Bu iş zaten terkedilmeye yüz tutmuş, zanaatlar kategorisinde fakat baba, dede mesleği olduğu için bunu ayakta tutmaya çalışıyoruz. Burada kalabalığı olmadığı için bakır üzerine rağbet oluşturamıyoruz" diye konuştu. Yaklaşık 30 sene önce her evde sadece bakır kullanıldığını aktaran Bakırcı, "Şu an çelik veya farklı çeşitler kullanılıyor. Ticaret Meslek Lisesi mezunuyum. Burada yıllardır zanaatla iç içeyiz. Bu zanaat üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığından bana verilmiş bir belge var. Devlet zanaatkarıyım kendi alanım üzerinde. Büyükşehirlerde Türkiye genelinde bakıra çok fazla rağbet var. Fakat bir iki handikapı var. Bakırda kalay problemi var. Gelen müşteriler bayanlar, ‘Rengi kararıyor, kalaycı nerede bulurum?’ diyor. O olmazsa bakırın önünü kimse tutamaz. Bayanların ona kesinlikle takılmaması lazım. Bakır ürünleri makinaya atamayacaklar, tellemeyecekler. Süngerle yıkacaklar bu şekilde yıkayacaklar. Bakırın en büyük özelliği iletken olması ve aynı ölçüde stresi çekiyor olmasıdır. Avrupa’da son birkaç yıldır bayanlar ev falan döşedikleri zaman bir çıtadan bakır çekiyorlar hastalığı stresi çeksin diye. Ağabeyimle yaklaşık 50 seneden beri bu işin içindeyiz" şeklinde konuştu.
İstanbul Petrol Ofisi Grubu’nun İstanbul Havalimanı güzergâhındaki istasyonu hizmete açıldı Petrol Ofisi Grubu, istasyon ağına stratejik bir hizmet noktası daha ekledi. Yıllık 90 milyon yolcu kapasitesiyle dünyanın en yoğun havalimanlarından biri olan İstanbul Havalimanı güzergâhında bulunan Gündoğdu akaryakıt tesisi hizmete açıldı. Petrol Ofisi Grubu, İstanbul’un trafiği en yoğun bölgelerinden biri olan İstanbul Havalimanı güzergâhında, Gündoğdu akaryakıt tesisini hizmete açtı. Boğaziçi Grup bünyesinde faaliyet gösterecek istasyonun açılış töreni; Eyüpsultan Kaymakamı Dr. Arslan Yurt, Petrol Ofisi Grubu Perakende Direktörü Ömür Gebeş ve Boğaziçi Grup Genel Müdürü Ozan Özdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti. Törende konuşan Eyüpsultan Kaymakamı Dr. Arslan Yurt, "İstanbul Havalimanı çevresinde yapılan yatırımlar hem bölge halkı hem de kamu adına büyük önem taşıyor. Bu tür projeler sadece fiziki bir yapıdan ibaret olmaktan öte bölgenin gelişimine, istihdama ve hizmet kalitesine de doğrudan katkı sunan çalışmalar. ‘İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır’ düsturuyla hizmete alınan bu tesisin de sadece modern dış görünümü ile değil aynı zamanda kaliteli hizmet anlayışı ile fark oluşturacağına inanıyorum. Projenin gerçekleştirilmesinde, başta Petrol Ofisi Grubu ile Boğaziçi Grubu olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" dedi. Yeni tesisi değerlendiren Petrol Ofisi Grubu Perakende Direktörü Ömür Gebeş, "Küresel havacılık endüstrisinin önemli referans noktalarından biri olan İGA İstanbul Havalimanı’nın oluşturduğu yolcu ve araç trafiği, bu güzergâhı İstanbul’un en yoğun ana arterlerinden biri haline getirdi. Bu yoğunluğun getirdiği artan akaryakıt ve alışveriş talebini karşılamak amacıyla yaptığımız bu stratejik yatırımdan mutluluk duyuyoruz. Yılda yaklaşık 11 milyon aracın geçiş yaptığı bir bölgede yer alan istasyonumuzda biz de yılda yarım milyondan fazla araca hizmet vermeyi planlıyoruz. Bu vesileyle açılışımıza teşrif eden Kaymakamımıza ve güçlü bir iş birliğinin başlangıcı olarak gördüğümüz bu projedeki katkıları için Boğaziçi Grup’a teşekkürlerimizi sunuyorum" şeklinde konuştu. Boğaziçi Grup Genel Müdürü Ozan Özdoğan ise konuşmasında şunları söyledi: "Burası sadece bir akaryakıt istasyonu değil; Boğaziçi Grubu’nun enerjisini, vizyonunu ve geleceğe olan inancını yepyeni bir seviyeye de taşıdığımız bir nokta. Sektörün köklü ve güvenilir markası Petrol Ofisi’nin güncel ve modern konseptiyle hizmete aldığımız bu istasyon, müşterilerimizin kaliteli hizmet ve güler yüzü bir arada bulacağı yeni bir buluşma noktası olacak. Boğaziçi Grup olarak bölgeye değer katan yatırımlar yapmayı ve hizmet standartlarını sürekli yukarı taşımayı ilke edindik. Bu ilke doğrultusunda istasyonumuz; güvenli ve hızlı hizmet için yenilenmiş altyapısı, zengin market ve dinlenme alanları, geniş ürün yelpazesi, kalite ve güvenlik standartlarına bağlı operasyon yapısıyla bölge halkına, kullanıcılara en yüksek hizmet kalitesini sunmak üzere tasarlandı. Petrol Ofisi Grubu’na, iş ortaklarımıza ve açılışımıza teşrif ederek bizleri onurlandıran Sayın Kaymakamımıza teşekkür ediyorum." Yapılan açıklamaya göre, 5 akaryakıt ve 1 LPG ünitesi bulunan Gündoğdu akaryakıt istasyonunda; sürücülere hızlı ve güvenilir yakıt ikmali sağlanıyor. Ayrıca istasyonda, Petrol Ofisi Grubu’nun ürettiği madeni yağların satışlarıyla araçların ihtiyaçlarına eksiksiz yanıt veriliyor. Geniş ürün skalası, ferah iç mekân tasarımı ve kaliteli ikram seçenekleriyle donatılan Market Plus misafirlere konforlu bir alışveriş deneyimi yaşatırken tesisin sahip olduğu kış bahçesi de sürücüler için keyifli bir dinlenme ve yenilenme merkezi olarak öne çıkıyor.