EKONOMİ - 26 Kasım 2024 Salı 10:31

13 kadın, 13 girişimcilik hikayesi

A
A
A
13 kadın, 13 girişimcilik hikayesi

İzmir’in Ödemiş ilçesinde çinicilik kursuna gidip girişimcilik hikayelerini yazan 13 kadın, hem üretiyor hem de aile ekonomisine katkı sağlıyor.


Ödemiş ilçesinde sanatla iç içe yaşayan 13 kadın, evde oturmak istemedi, çinicilik kursuna yazılmaya karar verdi. Burada eğitim alan kadınlar çini sanatının inceliklerini öğrendi. Bir müddet sonra da kadınların arkadaşlığı, dostluğu, aldığı çini eğitimiyle girişimcilik hikayesine dönüştü. Tarihi Birgi Mahallesi’nde kendilerine bir iş yeri açan kadınlar, kendi yaptıkları el emeği göz nuru ürünleri satışa sundu. Sergilenen ürünler herkesin beğenisini kazanırken, kadınlar bu iş yerinde bir araya geliyor, hem üretiyor hem de aile ekonomisine katkıda bulunuyor.



"Bu kadar büyük bir şey olabileceğini tahmin etmiyorduk"


Aysen Uşarer, 13 arkadaş olarak hiç kopmadıklarını söyleyerek, “Biz uzun yıllardır tanışıyoruz; yani bu 13 arkadaşın uzun bir geçmişi var. Sonra biz çini kursunda bir araya gelerek birlikte çok zevkli zamanlar geçirdik, keyifli üretimler yaptık. Kapanınca ayrılmak istemedik ve birlikte bu yola devam ettik. Hayallerimiz çok büyüktü. Daha sonra ortak zevklerimizi bir araya getirerek içini dekore ettik. Bisküvi halinde alıyoruz; yani bisküvi dediğimiz ürün ham halde geliyor. Daha sonra da üzerine desenlerimizi aktarıyoruz çini boyalarıyla, özel kendi renklendirmelerimizi yapıyoruz. Ardından da fırınlamayla çiniye dönüşüyor. Bazı arkadaşlarımız, modern çiniden hoşlanıyor ve o çiniyi yaparken hem zevk alıyor hem de kendinden bir sürü şey katıyor. Bunlar daha sonra çiniye yansıdığında, fırından çıktığında, bizim sevincimiz, mutluluğumuz gözlerimize yansıyor” dedi.



"13 kadın bir araya geldik, heyecanla ve mutlulukla bu işi yapıyoruz"


Nesrin Katırcı da, şu ifadelere yer verdi:


“Birgi, 32 turistik köyden biri. Buraya özelikle hafta sonları yoğun ziyaret var. Dolayısıyla burada açmayı bu yüzden tercih ettik. Ben ev hanımıydım ve hiçbir çalışma hayatım olmadı, hiçbir deneyimim olmadı; sadece çini kursuna gittim. Arkadaşlarımızla birlikte çok güzel işler başardık. Sonra da dedik ki ‘niye bunları üretmeyelim, niçin biz de adımızı duyurmayalım.’ Bütün kadınların evde oturmak yerine böyle şeylerle, bu tür mesleklerle uğraşmasını tavsiye ediyorum. 13 kadın bir araya geldik, heyecanla ve mutlulukla bu işi yapıyoruz. İleride de adımızı dünyaya duyurmak, marka olmak istiyoruz.”



13 kadın, 13 girişimcilik hikayesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum ETÜ kapısını 60 yaş üzeri öğrencilere açıyor Erzurum Teknik Üniversitesi, “60+ Tazelenme Üniversitesi” programı ile kapılarını 60 yaş ve üzeri öğrencilere açıyor. Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Rektörü Prof. Dr. Erol Çakmak, 60 ve üzeri bireylerin topluma aktif ve sağlıklı katılımlarını teşvik etmek ve yeni beceriler kazanmalarına yardımcı olmak için proje geliştirdiklerini ifade ederek, “60+ Tazelenme Üniversitesi olarak, 60 yaş ve üzeri bireylerin hayata yeniden tazelik getirmelerini, aktif ve üretken bir yaşam sürdürmelerini hedefliyoruz. Sağlık, sanat, kişisel gelişim ve sosyal etkileşim gibi çok yönlü eğitim içeriklerimizle bireylerin yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyoruz. 60 yaş ve üzeri bireylerin günlük yaşam aktivitelerine katılımlarını artırmak, bağımsızlıklarını korumak ve potansiyellerini en üst düzeye çıkarmak temel prensibimizdir” dedi. “60+ Tazelenme Üniversitesi” için birinci şart 60 yaş ve üzeri olmak / okuma yazma biliyor olmak gerekiyor. 60 yaş ve üzerindeki bireylere yönelik olarak sunulacak eğitim programı, Erzurum Teknik Üniversitesi’nde 4 yıl boyunca haftada 2 gün çeşitli alanlarda eğitim imkanı sunacak. Kayıt ve eğitim başlangıç tarihi kayıtlar; 03-14 şubat 2025 tarihleri arasında olacak. Eğitim başlangıcı; 17 Şubat 2025 Pazartesi olarak planlandı. Ulaşım Erzurum Teknik Üniversitesi, öğrencilerin semtlerine uygun olarak belirlenecek bir noktadan servis tahsis ederek üniversiteye ulaşımı sağlanacak.
Bursa Bağışıklığı güçlü olması, iyi beslenmeden geçiyor Kış mevsiminde havaların soğuması ve gün ışığının azalmasıyla birlikte bağışıklık sisteminin daha da önem kazandığını ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Güngör, "Bu dönemde hastalıklara yakalanmamak için güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak gerekiyor. Sağlıklı ve güçlü bağışıklık sisteminin sürdürülmesi için ise mevsimine uygun beslenmek çok önemlidir" dedi. Atıştırmalık tüketimine yönelim ile yağlı ve şekerli besin tercihlerinin artması sebebiyle vücut ağırlığında istenmeyen yönde değişiklikler olabildiğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Güngör, "Bu sebeple birçok kronik hastalığa sebep olan vücutta fazla yağ birikimi olarak adlandırılan ’obezite’ artmaktadır. Ancak sağlıklı hayatı sürdürülmesi için mevsimine uygun sağlıklı beslenme ile ideal kilonun korunması önemlidir. Kış aylarında azalan hava sıcaklığı sebebiyle vücut ısısının korunması için yeterli sıvı almak gerekir. Günde en az 2-2,5 litre su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında ıhlamur, adaçayı, kuşburnu çayı, açık çay gibi içecekler tercih edilmelidir" dedi. Zengin beslenmenin bağışıklığa faydaları Kış mevsiminde artan soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı A, C, D ve E vitamininden zengin beslenmenin bağışıklık sistemine katkısı oldukça fazla olduğunu ifade eden Güngör, "Mevsimine uygun, günde en az 2 porsiyon meyve ve 3 porsiyon sebze tüketilmesi önerilmektedir. Bu aylarda havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, pırasa, maydanoz gibi sebzelerin, portakal, mandalina, elma gibi meyvelerin tercih edilmesi önerilmektedir. Ayrıca E vitamini kaynakları olan kuru baklagiller ve kuruyemişlerde yeterli ve dengeli biçimde günlük beslenmede bulunmalıdır. Haftada 2-3 kez nohut, kuru fasulye, mercimek, nohut ve barbunya gibi kurubaklagiller, günde 20-30 gram kadar ceviz, badem, fındık gibi kuruyemişler tüketilmelidir" diye konuştu. Kış mevsimi ve D vitamini Kemik ve diş sağlığı açısından önemli olan D vitamininin güneş ışınlarıyla deri tarafından üretilen bir vitamin olduğunu belirten Güngör, şu ifadeleri kullandı: "Ancak kış aylarında mahrum kalınan güneş ışınları, vücudun D vitamini ihtiyacının karşılanamamasına sebep olmaktadır. D vitamini besinlerden aktif olarak karşılanamıyor olsa da balık, D vitamini ile beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega-3), kalsiyum, fosfor, selenyum, iyot mineralleri ve E vitamini içerir. Bu sebeple kış aylarında haftada 2-3 kez balık tüketilmelidir. Kış aylarında yüksek yağlı besin tüketiminden kaçınılmalı, margarin, tereyağ, yağlı etler, yüksek kolesterol içeren sakatat ürünleri sıklıkla tüketilmemeli, sağlıklı yağ asitleri içeren zeytinyağı, yağlı tohumlar, kuruyemişler uygun ve yeterli porsiyonda tüketilmelidir. Bu mevsimde basit karbonhidrat içeren şekerli besinlere ve tatlılara yönelimin arttığı görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün önerisine göre günlük şeker alımı toplam enerji alımının en fazla yüzde 10 kadarını oluşturmalıdır ve mümkünse daha da azaltılmalıdır. Sağlıklı hayat biçiminde basit şekerler yerine kompleks karbonhidratlardan olan tam buğday ekmek, bulgur gibi tahıllar, kurubaklagiller, meyveler ve şekeri azaltılmış sütlü ya da meyveli tatlılar ile sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılarak hazırlanan ev yapımı ürünler tercih edilmelidir." "Çocuklar beslenme konusunda bilinçlendirilmeli" Sağlıklı beslenme açısından sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılarak hazırlanan ev yapımı geleneksel gıdaların üretimi ve tüketiminin kış aylarında arttığının görüldüğüne dikkat çeken Güngör, "Kış ya da yaz ayları için besinin bol bulunduğu aylarda yapılan geleneksel yiyecek hazırlama teknikleri ile hazırlanan geleneksel ev yapımı gıdalar temel işleme ve hazırlama metotlarına dayanan, yapay koruyucu ve katkı maddesi içermeyen, doğal ve raf ömürleri günümüzün işlenmiş ürünlerine oranla uzun olmayan ürünlerdir. Günümüzün önemli sağlık sorunları arasında yer alan obezitenin önüne geçilmesi hedefiyle ev yapımı sağlıklı üretimin özendirilmesi ve özellikle çocukların hazır ve paketli besinler yerine ev yapımı sağlıklı besinlerinin tüketimi konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Doğa şartlarının zorlayıcı etkisini azaltmak adına mevsiminde toprağını ve ürününü kirletmeden, mevsiminde bol ve ekonomik olduğu dönemlerde ulaşılabilen besin ürünlerinin ekseriyeten güneşin ısısından yararlanarak sağlıklı ve yerel yollarla oldukça düşük maliyetle farklı yiyeceklere dönüştüren bir kültürel mirasın sürekliliği ve toplumsal dayanışmanın sürdürülüyor olmasının yerel üretime, sağlıklı yaşama ve sağlıklı beslenmeye katkısı önemli düzeyde önemlidir" dedi.
Gaziantep Mesleğin son ustaları yarım asırdır bakır dövüyor Gaziantep’te yaşayan 60 yaşındaki bakır ustası İsmail Akdağ, 4 metrekarelik dükkanında unutulmaya yüz tutmuş bakırcılık mesleğini yaşatıyor. Akdağ, ilerlemiş yaşına rağmen mesleği ayakta tutmaya çalıştığını son ustalardan biri olduğunu söyledi. Gaziantep’te yaşayan 60 yaşındaki bakır ustası İsmail Akdağ, Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda bulunan 4 metrekarelik atölyesinde unutulmaya yüz tutmuş bakırcılık mesleğini teknolojiye direnerek yaşatmaya devam ediyor. Gaziantep’in en eski ustalarından olan Akdağ, yarım asırdır yaptığı bakır işleme mesleğiyle tarihe iz bırakan eserler yapıyor. Hayal gücüyle ilmek imek şekillendirdiği ve işlediği bakırları, Bakırcılar Çarşısı’na gelen yerli ve yabancı turistlere satıyor. Mesleği ayakta tutmaya çalışan son ustalardan biri olduğunu söyleyen İsmail Akdağ, gençlerin mesleği öğrenmek istemediğini belirtti. “Bizler bu mesleğin son ustasıyız” Mesleğe çocukluk yıllarında başladığını söyleyen bakır ustası İsmail Akdağ, mesleğin unutulmasını istemediklerini söyleyerek, “Bakırcılığa ilkokulu bitirdikten sonra çırak olarak başlamıştım. İyi ki de başlamışım, mesleğimiz oldu. Kimseye muhtaç olmadan ailemi geçindiriyorum. Bu mesleğin devam etmesini istiyoruz. Unutulmaya yüz tutmuş bir meslek haline gelsin istemiyoruz ama eleman yetişmiyor. Bizler bu mesleğin son ustasıyız” dedi. “Günde 100 ila 150 arasında bakıra şekil veriyorum” El emeği olarak günde 100 ila 150 arasında bakıra şekil verdiğini aktaran Akdağ, “Elimizden geldiğinde teknolojiye direnerek işimizi devam ettiriyoruz. Yanımızda eleman yetişmediği için ve verilen paraları beğenmedikleri için fabrikalara gidiyorlar. El emeği olarak günde 100 ila 150 arasında bakıra şekil veriyorum. Bardak, tabak, cezve ve çeşitli aletler yapıyorum” ifadelerini kullandı. “Bakıra dönüş hızlandı” Bakırın kaliteli olduğunu anlayan büyük firmaların bakır ürün satışına tekrar döndüğünü belirterek Akdağ, “Bakır çok faydalı bir ürün. Faydasını görmek için ürünü düzenli olarak kullanmak gerekir. İnsanlarımıza nasıl kullanması gerektiğini izah ederek satarsan bilgilenmiş olur. Bilinçsiz kullanıldığı takdirde bakırda oluşan oksitlenmeler vücuda zarar verebilir. Şuanda tüm büyük firmalar bakıra dönüyor. Bakırın kalitesini ve faydalarını anladılar. Dolayısıyla bakıra dönüş hızlandı” şeklinde konuştu. “Vazgeçilmez olarak evde bulunduruyorum” Bakır eşyaları çok sevdiğini ve evinde bulundurduğunu aktaran Ayşe Demir, “Bakır sunumlukları çok seviyorum. Bakır tepside yenilen tatlı ve yemekler çok lezzetli oluyor. Ben evimde genellikle sunum yaparken kullanıyorum vazgeçilmezim olarak bulunduruyorum. Dolayısıyla beğendiğim için tekrar alacağım. Diğer yandan Gaziantep’in vazgeçilmez sanatları arasında yer alıyor. İşçilik ve emek isteyen bir meslek. Dolayısıyla almasan bile bu tarihi çarşıyı gezmesi de zevkli” diye konuştu.