ASAYİŞ - 23 Ocak 2025 Perşembe 12:30

Menajer Ayşe Barım soruşturmasında oyuncu Nedim Saban ifade verdi

A
A
A
Menajer Ayşe Barım soruşturmasında oyuncu Nedim Saban ifade verdi

Menajer Ayşe Barım hakkında sosyal medyadaki iddialara yönelik yürütülen soruşturma kapsamında oyuncu Nedim Saban, tanık sıfatıyla savcılığa ifade verdi.

Savcılık ifadesinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Saban, “O konuya ilişkin de sorular soruldu ama bu konuda duyarlı olduğum için, tiyatro konusunda duyarlı olduğum için çok tweet attım, sadece bu olayla ilgili değil ve konu sadece Ayşe Barım değil, bu sektörün sorunu diye düşünüyorum” dedi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Serenay Sarıkaya gibi bazı sanatçıların menajerliğini yapan Ayşe Barım hakkında sosyal medya platformlarındaki paylaşım ve haberlerdeki iddialar ihbar kabul edilerek maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için re’sen soruşturma başlatılmıştı. Soruşturmanın ’çalışma hürriyetinin ihlali’ ve ’şantaj’ gibi iddialara ilişkin olduğu öğrenilirken, Barım hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri de uygulanmıştı.

Oyuncu Deniz Işın, mağdur sıfatıyla ifade vermişti

Geçtiğimiz günlerde tanık sıfatıyla ifade veren Serenay Sarıkaya’nın ardından Deniz Işın da ’mağdur’ sıfatıyla ifade vermek üzere Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na gelmiş, burada yaklaşık 30 dakika ifade veren Işın, daha sonra basın mensuplarının sorularını cevaplandırmadan adliyeden ayrılmıştı.

Oyuncu Nedim Saban, tanık sıfatıyla ifade verdi

Son olarak bugün ise oyuncu Nedim Saban’da yürütülen soruşturmaya ilişkin, ’tanık’ sıfatıyla ifade vermek üzere Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na geldi.

“Konu sadece Ayşe Barım değil, bu sektörün sorunu diye düşünüyorum”

İfadesinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Saban, “Ben daha çok sektörle ilgili konuştum. Tabii sayın savcının dosyadaki gizliliği de ifadem” dedi. Basın mensuplarının Ayşe Barım hakkında attığı tweetlere ilişkin ise Saban, “O konuya ilişkin de sorular soruldu ama bu konuda duyarlı olduğum için, tiyatro konusunda duyarlı olduğum için çok tweet attım, sadece bu olayla ilgili değil ve konu sadece Ayşe Barım değil, bu sektörün sorunu diye düşünüyorum. Öğrenci de yetiştirdiğim için öğrencilerim mutluluğunu ve mutsuz olunca daha da mutsuz oluyorum. O yüzden duyarlı olduğum bir konu. Konu tiyatro olunca daha duyarlı oluyorum. Çok sinema ve dizi sektörünü bilmediğim için bu konuda konuşmadım, daha çok tiyatro da yaşanılan oyuncularımızın daha da mutlu olabilmesi için düşündüğüm şeyleri söylemek için geldim” diye konuştu.

“Piyasada faaliyet gösteren belirli sayıdaki menajerlik şirketleriyle çalışmamaları halinde kendilerine iş imkanı doğmayacağını dile getiriyorlardı”

Öte yandan Nedim Saban’ın savcılıkta verdiği ifade de ortaya çıktı. Savcılıkta 1 saat süren ifadesinde Saban, “Şu an oyunculuk ve yapımcılık mesleği ile uğraşıyorum. 43 yıldır oyunculuk yapmaktayım. Benim herhangi bir menajerlik veya yapım şirketiyle aramda devam eden bir sözleşme bulunmamaktadır, Ayşe Barım’ı tanımıyorum, kendisiyle 10 yıl önce bir proje ile ilgili bir kez telefon görüşmemiz oldu. Onun dışında kendisiyle bir tanışıklığım veya arkadaşlığım bulunmuyor. Barım’ın kendisine ait menajerlik şirketiyle çalışmayan oyuncuların yer aldıkları projelerden zorla çıkardığına bizzat şahit olmadım. Aynı şekilde birlikte aynı mesleği yaptığımız oyuncu veya tiyatrocu arkadaşlarımızdan da bu şekilde mağduriyet yaşadıklarına dair bizzat bir duyum almadım ancak benim eğittiğim tiyatro ve oyunculuk öğrencilerimin eğitim devam ettiği sırada bana bu işin ne kadar eğitimini alırsak alalım, piyasada faaliyet gösteren belirli sayıdaki menajerlik şirketleriyle çalışmamaları halinde kendilerine iş imkanı doğmayacağını dile getiriyorlardı. Zira biz, sektörümüze her yıl yüzlerce yeni genç oyuncu kazandırmamıza rağmen, sektörde şu an var olan birkaç oyuncu dışında diğer oyunculara hiçbir projede yer verilmemesi sebebiyle bu yeni genç oyuncuların yanı sıra, sınırlı sayıdaki diğer oyuncuların dışında kalan meslektaşlarımız hiçbir şekilde iş imkanı bulamamaktadır. Sosyal medya hesabımdaki paylaşımları yapma sebebim, daha önceden de gündeme getirmiş olduğum sorunları dile getirmekti” ifadelerini kullandı.

“Menajerlik şirketlerinin tiyatro sektörüne de el atması nedeniyle bizim oyuncularımızı istihdam etme ve seyirciye ulaşma imkanı azaldı”

İfadelerinin devamında Saban, “Bunların bırakın tek elde toplanmasını, birbirleriyle arkadaşlık ilişkisi içerisinde olmaları bile sektör açısından olumsuz bir durumdur. Ancak mevcut duruma baktığımız zaman, bu üç unsurun birçok menajerlik ve yapım şirketleri tarafından tek elde toplandığını görmekteyiz. Bu da, birkaç menajerlik şirketi dışındaki menajerlere bağlı çalışan diğer meslektaşlarımızın, iş imkanlarını kısıtlamaya yol açmaktadır. Ayşe Barım’ın kendisine ait yapım şirketi üzerinden tiyatro sektörüne de, yapım yapmaya başlaması ve bilinen tüm oyuncuları elinde bulundurması sebebiyle bizim tiyatro salonunda yer bulma imkanımız oldukça kısıtlanmıştır. Söz konusu menajerlik şirketlerinin tiyatro sektörüne de el atması nedeniyle bizim oyuncularımızı istihdam etme ve seyirciye ulaşma imkanı azaldı” diye konuştu.

Gamze Şenyiğit

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Cami imamını okla vuran sanık: “Ben profesyonel okçuyum, ölmesini istesem göğsüne atardım” İstanbul’un Bağcılar ilçesinde cami imamını okla vurarak yaralayan şahsın yargılanmasına başlandı. Sanık, “Ölmesini istesem göğsüne atardım. Ben oku germeden kullandım. Yani yaralamak amaçlı bir şeydi. Ben profesyonel okçuyum” diyerek kendini savundu. Bağcılar’da 24 Temmuz 2024 tarihinde imam Dursun Kuru’yu namaz kıldırmasının ardından okla vurarak yaralayan Muhammed Fatih Gündoğdu’nun yargılanmasına başlandı. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada imam Dursun Kuru ve tutuklu sanık Muhammed Fatih Gündoğdu hazır bulundu. Duruşmaya taraf avukatları da katıldı. “Ben profesyonel okçuyum, ölmesini istesem göğsüne atardım” Duruşmada savunma yapan sanık Muhammed Fatih Gündoğdu, “Her zamanki gibi aynı camiye gittim. Uygun kıyafeti olmayan bir şahıs gördüm. Namaz kılınan bölümdeydi. Ben kendisini uyarmak istedim. Bana Arapça cevap verdi. İmamdan yardım istedim. Ben ‘Hocam bu şekilde namaz kılamaz’ dedim. İmam bana ‘Sen benim işime karışma’ dedi. Tartışma çıktı ve büyüdü. Beni kalabalık bir grup camiden çıkardı. Ben tekrar abdesthaneye gittim. Geri gelirken baktım, kalabalık yine oradaydı. Sonra adresime gittim, namazımı kıldım. Okumu aldım. İmam ile iki kişi üzerime doğru geliyorlardı. Hedef aldım, imam bana alay eder gibi güldü. İmam sağ tarafa geçti, ben de hedef aldım oku attım. Bir tane attım. Ok imamın sağ omzuna isabet etti. Şahıslar tepki gösterir diye ikinci oku fırlatmak üzere çıkarmadım. Olaya müdahale eden şahıslar beni yakaladılar. Camide psikolojik olarak abluka altına alındım. Ölmesini istesem göğsüne atardım. Ben oku germeden kullandım. Yani yaralamak amaçlı bir şeydi. Eğer isteseydim oku daha sert çekip, daha sert saplanmasını sağlayabilirdim. Ben profesyonel okçuyum” dedi. “Sen şimdi görürsün dedi ve oku fırlattı” Müşteki imam Dursun Kuru ise, “Sanık bana olay günü öğle namazını kılmak üzere mihraba giderken bir şahsın uygunsuz kıyafet ile namaz kıldığını, bu şahsı camiden çıkarmam gerektiğini söyledi. Ben de kişiyi namazdan sonra uyarabileceğimi söyledim. Kendinin bir müdahalede bulunmamasını istedim. Bunun üzerine sanık bana tepki göstererek, işimi yapmadığımı ifade etti. Şahsı dışarı çıkarmam gerektiği konusunda yüksek sesle bağırdı. Şahıs caminin dışına çıktı. Ben namazı kıldırdıktan sonra görevli olduğum Kur’an kursuna giderken sanığı bir anda karşımda gördüm, elinde ok ve yay vardı. Başlangıçta elindeki nesnenin oyuncak olduğunu düşündüğüm için fazla önemsemedim. Sanık elindeki yayı germiş vaziyette ‘Sen şimdi görürsün’ dedi ve oku fırlattı. Ok göğsümün sağ kısmına saplandı. Yanımda bulunan iki cemaat koşarak geldi, şahsı yere yatırdı. Kendim kan kaybım dolayısı ile hastaneye gitmeyi düşündüm. Koşar bir şekilde sendeleyerek acile gittim. Oku acilde kendileri çıkarmaya çalıştılar, ‘İtfaiyeye haber verin’ dediler. Okun ucunu kestiler, daha sonra çıkardılar. Yaralanma sebebiyle kolumda hissizlik oluştu ve fonksiyonları tam olarak yerine getiremiyorum. Sanıktan şikayetçiyim” şeklinde konuştu. “Psikolojik olarak biraz rahatsız” Tanık Murat Toy, sanığın öz yeğeni olduğunu belirterek, “Benim evimin bodrumunda kalıyor. Psikolojik olarak biraz rahatsız. Farklı şeyler anlatırdı. Bir şeylerden haber aldığını söylüyordu son 5-6 aydır” ifadelerini kullandı. Tanık beyanının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanığın akıl sağlığının yerinde olup olmadığına ilişkin rapor alınmasına hükmetti. Mahkeme, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanık Muhammed Fatih Gündoğdu’nun 24 Temmuz günü Bağcılar Necattin Camii’ne gittiği aktarılmıştı. Saldırganın camiye gittikten 10 dakika sonra evinin bulunduğu Dr. Sadık Ahmet Caddesi’ne geldiği ve bir süre sonra elinde yay ve okla tekrar camiye gittiği belirtilmişti. Güvenlik kamerası görüntülerine göre sanık Gündoğdu’nun imam Dursun Kuru’yu beklediği de iddianamede ifade edilmişti. İmam Kuru’nun hedefe girmesiyle birlikte Gündoğdu’nun iki kişi arasından oku fırlatarak imamı vurduğu, ikinci oku atmak istediğinde ise çevredekiler tarafından durdurulduğu iddianamede açıklanmıştı. Sanık Muhammed Fatih Gündoğdu’nun ‘kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan 13 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti.
Van Van TSO: "Yılda en az 700 bin İranlının konakladığı Van’da konsolosluk hizmeti verilmesi gerekmektedir" Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO), 25 Ocak Cumartesi günü Van’a gelecek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti öncesi kentin taleplerini içeren bir rapor hazırladı. Van TSO tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanına iletilmesi planlanan raporda 11 madde yer aldı. Van-Şırnak kara yolunun açılmasından çevreyolunun tamamlanmasına, kentin imar ve yapılaşma sorunundan Kuskunkıran Tüneli’nin ikinci tüp geçidinin yapılmasına, finansmana erişimin kolaylaştırılmasından kesintisiz demiryolu hattının yapılmasına kadar Van’ın önemli sorunları raporda detaylandırıldı. İşte Van TSO tarafından hazırlanan rapor: “Şırnak ile ilimiz arasında 370 kilometrelik kara yolunu, 200 kilometreye düşürecek olan Van-Şırnak kara yolu projesi ile birlikte bölge ulaşım sorununu büyük ölçüde aşacaktır. Bu yol; Şırnak’ı; Van’a, Pervari’ye, Siirt’e, Çatak’a, İran’a Irak’a birleştiren en önemli ticaret yolu olacaktır. Bu çerçevede; Van-Şırnak kara yolunun ivedi şekilde tamamlanması önem arz etmektedir. Çalışmanın tamamlanması ile birlikte özellikle dış ticarette kullanılacak yol güzergahı, bölge kentlerine önemli iktisadi katkılar sağlayacaktır. Bitlis-Van kara yolu üzerinde zatı-ı alinizin Başbakanlık döneminde (2004) temeli atılan Kuskunkıran Tüneli’nin ilk tüp geçidi 2012 yılında hizmete açılmıştır. 2 bin 176 metre uzunluğundaki Kuskunkıran Tüneli’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nin ulaşım bağlantısı açısından çok önemli bir kazanımdır. Aynı zamanda yük taşımacılığını kara yolu ağları üzerinden gerçekleştirenler açısından da önemli bir güzergâhtır. Ancak gidiş ve geliş yönünün aynı tüp geçiş üzerinde olması kazalara sebebiyet vermektedir. İkinci tüp geçişin yapılması bu projenin daha kullanılabilir hale gelmesini sağlayacaktır. Sanayisi gelişmemiş ve hizmetler sektöründe varlık yürüten doğu kentlerindeki tüccar ve tacirin finansmana ihtiyacı vardır. Bu anlamda bir pozitif ayrımcılık talep etmekteyiz. Örneğin Van ili; yüzde 63’lük hizmet sektörü faaliyetleri çerçevesinde şekillenmiş, sanayileşme arzusuna rağmen güncel girişimlerinde bu minvalde devam ettiği bir ekonomiye sahiptir. Şehrimiz ve benzer kentlerin son süreçte rekabet edebilme gücü zayıflamış ve sanayi kentlerine oranla daha mutsuz kentler arasında yer aldıkları görülmektedir. KOBİ’lerin krediye ulaşımı hayatidir. Finansmana erişimde finans kuruluşları tarafından talep edilen ipotekler düşük ekspertiz değerlendirmeleriyle karşı karşıya kalınmaktadır. Bununla beraber birçok banka, bölge dışında teminat talep etmektedir. Kalkınma ajanslarının kurumsal kapasitesi ve bölgelerini tanıyan, değerlendiren bir boyuta ulaşmış olmaları nedeniyle ekspertiz değerlendirmelerinde yetkilendirilmesi önem arz etmektedir. Öz sermayesi düşük olan ilimiz ve bölgemizde kredi kullanımının kolaylaştırılması ticaretimizin büyümesine ve gelişmesine imkan sağlayacaktır." "Yılda en az 700 bin İranlının konakladığı Van ilinde konsolosluk hizmeti verilmesi gerekmektedir" Raporda, Kalecik, Şemsibey, Abdurrahman Gazi, Şabaniye, Cevdetpaşa mahallelerinde 10 ayrı 1/5000 ölçekli uygulama imar planları ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının tamamlanması ve uygulamaların hayata geçmesi gerektiği de belirtilerek, "Kentin imar plan yapma yetkisinin Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü’nden alınarak işin asıl muhatabı olan yerel yönetimlere devredilmesi önem arz etmektedir. Ticari kümelenmeler açısından hazine tahsislerinin yapılması, organize yenilenebilir enerji bölgelerinin oluşturulması, sahil yolunun kesintisiz olarak tamamlanması, Van Gölü kıyı planlarının ivedilikle bakanlık eliyle tamamlanması. Bölgenin yöneten ve yönlendiren kenti konumunda bulunan ilimizin gelişmesi ve kalkınmasında önem arz eden çevre yolunun; İmar Kanunu’nun 18. Madde Uygulamasıyla açılması ve burada yapılan uygulamaların iptal edilmesi süreci gecikmesinde en önemli etken olmuştur. Talebimiz; İmar Kanunu’nun 18. Madde Uygulamalarının ivedilikle çözülmesi, kalan yapım işleriyle ilgili varsa ihalelerin yapılarak tamamlanması, bağlantı yollarının tamamlanması ve çevresinin imara açılması yönündedir. Son zamanlarda, İran ile turizm konusunda önemli bir ticari işbirliği yakaladık. Bu noktada kesintisiz demiryolu ağı önemli bir yer tutmaktadır. Mevcut sistem maddi ve zamansal kayba neden olmaktadır. Batı’dan Van’a ürün getirmek isteyen bir firma ürününü vagonlara bindirmektedir. Tatvan’a geldikten sonra önüne 2 seçenek çıkıyor; ya vagonları feribota bindirip karşıya geçecek ya da yükü vagonlardan indirip kara yolu ile karşıya geçecek. Maliyet hesapları dikkate alındığında firmalar çoğu zaman kara yolunu tercih ediyor. Ürünlerin birkaç kez yükleme-boşaltma maruz kalması zaman kaybının yanı sıra, ürüne de zarar vermektedir. Bunun yanı sıra tüm dünya ülkeleri raylı ulaşımı daha fazla kullanırken, ülkemizde bu oran düşük seviyelerde seyretmektedir. Özellikle turizm amaçlı tren yolunu kullanan turist sayısı oldukça fazladır. Bunun en canlı örneğini Doğu Ekspresi aracılığı ile bölgemizde yer alan Kars ilinde görmekteyiz. Kesintisiz Van Gölü Demiryolu Hattı’nın hayata geçirilmesi yukarıda bahsedilen ticari faaliyetlerin yanı sıra ilimiz ve bölgemiz turizmine de etki edecektir. 1 milyon 127 bin 612 nüfusuyla en kalabalık 19’uncu şehri olan ilimiz, ülkenin en doğusunda yer alan ve uzaklık nedeniyle ulaşımda genellikle havayolunun tercih edildiği bir kenttir. Her yıl artan yolcu sayısı şehrimizin potansiyelini ortaya koyarken günlük 7 ile 10 arasında değişen uçak seferi, kentin ihtiyacına karşılık verememektedir. Başta İstanbul ve Ankara uçuşları olmak üzere halkımızın uçak seferleri konusunda yaşadığı soruna ivedilikle çözüm bulunmalı ve Türk Hava Yolları başta olmak üzere diğer özel havayolu şirketleri sefer sayılarını artırmalıdır. Havayolu bağlantı ve hizmetlerinin geliştirilmesi özellikle Ferit Melen Havaalanı’nın yolcu ve yük kapasitesinin artırılması, Van ilinin doğrudan uçuş seferlerinin artırılması, havalimanının teknik altyapı eksikliklerinin giderilmesi ayrıca önem arz etmektedir. 300 kilometre kara sınırı olan, yaklaşık 700’ü aşkın İranlı tüccarın faaliyet yürüttüğü, 300’ü aşkın İranlı öğrencinin eğitim gördüğü, yılda en az 700 bin İranlının konakladığı Van ilinde konsolosluk hizmeti verilmesi gerekmektedir. 80 kilometrelik mesafede ülke değiştiren insanlar herhangi bir belge için 400 kilometreyi aşkın bir uzaklıkta olan Erzurum’a gitmek zorunda kalmaktadır. Turizm ve dış ticaret potansiyelimiz ile komşuluk ilişkilerimiz göz önüne alınarak konsolosluk hizmetinin Van’da verilmesi hususu önemlidir" denildi. "Sınır ticaretinin başlaması bölgeye önemli bir istihdam kapısı olacaktır" Rapor şöyle devam etti: "Sınır kenti olan ilimizde Kapıköy Gümrük Kapısı’nın yanı sıra, Başkale ilçesinde Gelincik Sınır Kapısı ve Çaldıran ilçesinde Çilli Sınır Kapısı bulunmaktadır. Her iki sınır kapısına da ulaşım konusunda herhangi bir sorun bulunmamaktadır. İran ile olan ticaretimizin gelişmesi adına her iki sınır kapısının açılması ve burada Serbest Ticaret Merkezi (STM) kurulması gerekmektedir. Bu gelişmeyle birlikte; sınır ticareti ile bölge halkının ihtiyaçları mahallinde temin ve tedarik edilebilecek ve bölge ekonomisine canlılık gelecektir. Sınır ticareti ile birlikte bölge insanına daha ucuz mal sağlanacaktır. Sınır ticareti ile kaçakçılık asgari düzeye çekilecektir. Sınır ticaretinin başlaması bölgeye önemli bir istihdam kapısı olacaktır. Bu şekilde bölge halkının refah düzeyi yükselecektir. Sınır ticaretinin en önemli ekonomik katkılarından biri de insanlarda girişimcilik ruhunun gelişmesi ve insanların ticari faaliyetlerde bulunarak bölgesine katkıda sağlaması olacaktır. Sınır ticareti bölge ekonomisi ile birlikte ülke ekonomisine de katkıda bulunacaktır. Gündeme getirmiş olduğunuz Kalkınma Yolu Projesi, kentimiz ve bölgemizin ihtiyaç duyduğu ve heyecanla takip ettiği bir çalışmadır. Bu çerçevede, Irak-Kürdistan Bölgesi ile son dönemlerde ticari ve sosyolojik anlamda ilişkilerimiz gelişmekte ve bu durum bölgesel kalkınma açısından bir umut ışığı taşımaktadır. Kentimizden Irak’a en yakın giriş-çıkış kapısı durumunda olan Üzümlü ve Serzêr Sınır Kapıları’nın modernize edilmesi en büyük beklentiler arasında yer almaktadır. Ayrıca Hakkâri Derecik Umurlu Sınır Kapısı’nın uluslararası ticaret açısından öneminin dikkate alınması; başta ihracat olmak üzere tüm ticari faaliyetlere artı değer katacaktır. Ülkemizin genç nüfusu ortalaması son TÜİK verilerine göre 33.5’dir. Van ilinde bu oran 22’dir ve ilk 7 il içerisinde yer almaktayız. Bu durum iktisadi anlamda önem arz ederken, Van ili sahip olduğu potansiyeli ile gelişmiş kentler arasında yer alması gerekirken kişi başı gelirde 54 bin 272 TL ile 81. sırada yer almaktadır. Kocaeli ise 302 bin 772 TL ile birinci sıradadır. OECD az gelişmiş bölge ile çok gelişmiş bölge arasındaki kabul edilebilir farkın yüzde 30 olmasının normal olduğu belirtilmektedir. Ancak bizim Kocaeli ile aramızdaki fark 6 kattır. 2023-2025 ve Eylül ayında açıklanan 2025-2027 Orta Vadeli Program’ın iş ve yatırım ortamı başlığında yer alan perspektifin yerel ve bölgesel olarak ele alınması ve bölgesel yeteneklerin incelenerek yeni bir politik bakışın geliştirilmesi; finansal destek mekanizmalarının titizlikle devreye konulması gerekmektedir. Hayvancılık, turizm, yenilenebilir enerji, tekstil başta olmak üzere üretim alanlarının genişletilmesi, çağrı merkezlerinin istihdam rakamlarının artırılması yönünde motive edilmesi, dış ticarete bağlantılı olarak lojistik merkezin önemi, ayrıca sınır kenti olmamızdan kaynaklı İran-Türkiye Ortak Organize Sanayi Bölgesi kurulması kent ekonomisi ve istihdamına katkı sunacaktır. Son olarak; istisnalar, vergi muafiyetleri, pirim desteği, yatırım yeri tahsisi ve istihdam süreçlerinin desteklenmesi çok kıymetli bir durumdur. Bu bakış açısının daha kullanılabilir bir programla bölgesel bazda yeniden ele alınması gerekmektedir. Bununla birlikte; mutlak suretle devletimizin bölgemize yatırımcı yönlendirmesi elzemdir.”
Mardin Midyat’ta terörün 38 yıl önce katlettiği vatandaşlar törenle anıldı Mardin’in Midyat ilçesinin Başyurt Mahallesi Efeler mezrasında 23 Ocak 1987 yılında terör örgütü PKK’nın baskın düzenleyerek katlettiği 7’si çocuk 10 kişi için anma töreni düzenlendi. Başyurt Mahallesi Efeler mezrasında 23 Ocak 1987 tarihinde terör örgütü PKK’nın katlettiği 7’si çocuk 10 kişi için anma töreni gerçekleştirildi. Tören, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. İlçe Müftüsü Ergün Bulunmaz’ın dua okumasını müteakip günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı. Mardin Valisi ve Büyükşehir Başkan Vekili Tuncay Akkoyun, Midyat ilçesine bağlı Başyurt Efeler mezrasında yaptığı açıklamada, 1987 yılında terör örgütü mensupları tarafından gerçekleştirilen alçakça saldırıda şehit düşen 10 vatandaşımızı rahmetle andı. 23 Ocak, şehitlerimizin yıl dönümü olması münasebetiyle düzenlenen etkinlikte aileler, burada yaşayan vatandaşlar ve kamu kurumlarının temsilcileriyle birlikte şehitlerin kabirleri ziyaret edildi. Akkoyun, “Allah şehitlerimize rahmet eylesin, mekanları cennet, makamları ali olsun. 1987 yılında burada 10 şehit verdik. Bu şehitlerimizden 7’si çocuktu. Bu mahallemizdeki şehit sayısı, 10 şehidimizin ardından toplamda 30’a çıkmıştır. Şehitlerimizin kabirlerini ziyaret ediyoruz ve dualar ediyoruz” dedi. Ayrıca, şehitlerin hatıralarına sahip çıkacaklarını belirten Akkoyun, “Rabbim birliğimizi ve beraberliğimizi daim eylesin. Burada, 7’den 70’e vatandaşlarımız, hemşehrilerimiz, şehit ailelerimiz ve çocuklarımız var. Bizler çocuklarımıza vatan ve bayrak sevgisi ile bilinçli, şuurlu şekilde yetiştireceğiz. Cenabı Allah, şehitlerimize rahmet eylesin. Ahirete irtihal eden gazilerimize rahmet eylesin. Hayatta olan gazilerimize de sağlık ve sıhhat diliyorum. Birliğimizi ve beraberliğimizi güçlendirerek, vatanımız için gayretle çalışacağız. Şehitlerimizin emanetine layık bir yaşam sürmeyi Cenabı Allah bizlere nasip eylesin. Biz de birer evlatları olarak yanlarındayız ve her türlü ihtiyaçlarında onlara destek olacağız. Gazilerimizin de her zaman yanlarında olacağız” diye konuştu. Törene, Vali ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Tuncay Akkoyun, Midyat Kaymakamı Ömer Faruk Özdemir, İl Jandarma Komutanı Tahsin Saruhan, kurum amirleri, askerler ve köylüler katıldı.
Sakarya SEGM Sürdürülebilir Eğitim Gelişim ödülü SUBÜ’nün SUBÜ, +1 Uygulamalı Eğitim Modeli ile Sürdürülebilir Eğitim Gelişim ve Mükemmellik Derneği’nin SEGM Sürdürülebilir Eğitim Gelişim Ödülü’ne layık görüldü. Böylelikle SUBÜ, Türkiye’de SEGM ödülü kazanan ilk üniversite olarak tarihe geçti. Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ), +1 Uygulamalı Eğitim Modeli ile Sürdürülebilir Eğitim Gelişim ve Mükemmellik Derneği (SEGM) tarafından verilen SEGM Sürdürülebilir Eğitim Gelişim Ödülü’nün sahibi oldu. Beykoz Üniversitesi Rektörlük Yerleşkesi’nde düzenlenen programda ödül, SEGM Yönetim Kurulu Başkanı Çağlar Çabuk tarafından SUBÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık’a takdim edildi. Böylelikle SUBÜ, SEGM ödülü kazanan ilk üniversite olarak tarihe geçti. Programda Beykoz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Burak Küntay, SEGM yönetici ve çalışanları, akademisyenler ve ödül alan kurumların katılımcıları yer aldı. Ödülün SUBÜ’nün eğitimde sürdürülebilirlik vizyonunu ve özellikle +1 Uygulamalı Eğitim Modeli’nin başarısını taçlandıran bir gösterge olduğunu belirten SUBÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, “+1 Uygulamalı Eğitim Modeli’nin, sürdürülebilir eğitim alanında yeni bir yaklaşım ortaya koyduğuna ve tüm paydaşları için çok yönlü faydalar sağladığına inanıyoruz. Üniversite olarak, öğrencilerimizi sadece bilgiyle donatan değil, aynı zamanda gerçek yaşam deneyimi kazandıran bir eğitim anlayışını benimsiyoruz. ‘3+1’ ve ‘7+1’ Uygulamalı Eğitim Modellerimiz, iş dünyası ile eğitim arasındaki köprüyü güçlendiren ve mezunlarımızı kariyer hayatına hazırlayan yenilikçi bir yaklaşımın ürünü. Bu modeller sayesinde öğrencilerimiz, öğrenim süreçlerinin bir dönemini doğrudan işyerlerinde, gerçek iş ortamlarında deneyimleyerek geçiriyorlar. +1 Uygulamalı Eğitim Modelimiz; iş dünyasının ihtiyaçlarına yanıt veren, öğrencilerimize hem teorik hem pratik beceriler kazandıran ve sürdürülebilir bir eğitim sistemine katkı sağlayan bir yapı sunuyor. Bugün bu ödülü alıyor olmamız, bu vizyonun ve iş birliği kültürümüzün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösteriyor” diye konuştu. Sürdürülebilir bir gelecek için eğitimde dönüşümün kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunun altını çizen Sarıbıyık, “+1 Uygulamalı Eğitim Modeli ile bu dönüşüme öncülük eden kurumlar arasında yer alıyor olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu ödül, bizlere daha fazla çalışmak ve daha iyiye ulaşmak için motivasyon kaynağı olacak. Daha yapacak çok işimiz var, başarılı işler yapmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle bizleri bu ödüle layık gören SEGM’e ve ödül sürecinde değerlendirici olarak görev alan kıymetli ödül değerlendiricilerine bir kez daha teşekkür ediyor, üniversitemizin sürdürülebilir başarılar yakalayan bir üniversite olması için gayret sarf eden, modelin uygulamasında emeği geçen tüm takım arkadaşlarıma, iş dünyası ve kamu kurumlarına şükranlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu. Kaçınılmaz ve önemli bir süreç Mesleklerinin en güzel yanının tesadüfler olduğunu söyleyen Beykoz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Burak Küntay, “Bir önceki Rektörümüz kalite ve sürdürülebilirlik yönündeki efsane isimlerden ve konuların Türkiye’deki en önemli erbaplarından Prof. Dr. Mehmet Durman’dı. O bizleri SEGM ile tanıştırdı. SEGM ise Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık hocamızla tanışmamıza vesile oldu. 25 yıl önce Stanford Üniversitesi ile ‘Sürdürülebilirlik Yönetimi’ başlıklı bir program açmıştık. Bu program ile Yükseköğretim Kurulu’na başvurduk ve ret yedik. Daha sonra ikna ettik ve program açıldı. Kimse kayıt olmadı. İnsanlar gelip ‘neyi sürdüreceğiz? kalite neden önemli?’ diye sordular. Ancak üçüncü yılda bir öğrenci programa kayıt oldu. Onu da yanımıza alarak dünyanın bu yönde ilerlediğini kendisine ifade ettik. Hem özel sektör hem üniversitelerde sürdürülebilirlik kaçınılmaz ve önemli bir süreç oldu. Önemli olan bütçenin ne kadar sürdürülebilirlik içerisinde devam ettirildiği. Türkiye’de sürdürülebilirliğin öneminin ön plana çıkarılması kolay olmadı. Deniz yıldızları atmaya doyamayan ve yavaş yavaş bir felsefeyi Türkiye’de oturtan SEGM’e de teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. SEGM kimdir? SEGM, bireysel ve kurumsal sürdürülebilirlik ile eğitim ve gelişim süreçlerine odaklanan bir sivil toplum kuruluşudur. 2019 yılında kurulan SEGM, nitelikli eğitim ve yaşam boyu öğrenme anlayışını yaygınlaştırarak topluma kalıcı değer katmayı hedeflemektedir. Dernek ayrıca Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından ‘Sürdürülebilirlik Uzmanı’ meslek standartlarını yazmakla görevlendirilen tek sivil toplum kuruluşudur. Çeşitliliğe saygı, iş birliği ve sürekli gelişim değerlerini benimseyen SEGM, eğitim ve mükemmellik anlayışını toplumsal fayda ile birleştirerek geleceği şekillendirmeyi amaçlamaktadır. SEGM Ödülleri; bireysel ve kurumsal gelişim projelerini destekleyerek, eğitimde mükemmellik ve sürdürülebilirlik standartlarını yükseltmeyi amaçlayan Türkiye’nin en prestijli ödüllerinden biri olarak görülmektedir.