GÜNDEM - 15 Nisan 2025 Salı 22:27

Fatih’te Kırım Tatar halkının sesi Mustafa Cemiloğlu ağırlandı

A
A
A
00:00
00:00
HD

İstanbul’da Kültür Ocağı Vakfı (KOCAV) tarafından düzenlenen programa katılan Kırım Tatarları halk lideri, akademisyen, araştırmacı yazar, siyasetçi Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu, Kırım, Ukrayna-Rusya savaşı ve Türk dünyası ile ilgili konuştu. Cemiloğlu, "Zelensky’nin Türkiye ziyaretinde onun nasıl karşılandığı, Recep Tayyip Erdoğan’ın şemsiye tutması Ukraynalılara tesir etti. Kırım’ı zor durumdan kurtaracak kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır’ derler" dedi.

İstanbul’un Fatih ilçesinde Kültür Ocağı Vakfı tarafından düzenlenen programa Kırım Tatarları halk lideri, akademisyen, araştırmacı yazar, siyasetçi Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu ile Kültür Ocağı Vakfı Başkanı Av. Dr. Ali Ürey ve vatandaşlar katıldı. Program başında Kültür Ocağı Vakfı ile ilgili video gösterimi izletildi.

Programda konuşan Kültür Ocağı Vakfı Başkanı Ürey, "Salonda bulunan ve yaşı 50’nin üzerinde olan herkes Mustafa Cemiloğlu’nu tanır. 70’li yılların sonunda biz Sovyetler’den gelen haberleri günü gününe takip ederdik. Kırım Türklerinin lideri olan Mustafa Cemiloğlu açlık grevindeydi. 50, 40, 35, 30 kiloya düşmüştü ve öldü diye haber geldi. Biz Türkiye’de onun gıyabi cenaze namazları kıldık. Onun mücadelesi ile mücadele etmeye Sovyetler’in ömrü yetmedi. Hakkında gıyabi cenaze namazları kıldığımız Mustafa Cemiloğlu aramızda ama çok şükür Sovyetler tarih oldu. Mustafa Cemiloğlu sadece Kırım Tatarlarının, Kırım Türklerinin sesi veya lideri değil; o dünya Türklüğünün tarihe mal olmuş şahsiyetlerinden biridir. O, Doğu Türkistan’ın İsa Yusuf Alptekin’idir. O Azerbaycan’ın Mehmed Emin Resulzade’si, Elçibey’idir. Onu sadece Kırım’ın sınırları içerisine hapsetmek Türklüğe ve Mustafa Cemiloğlu’na haksızlık olur. Biz onu bugün sadece Kırım halkının vicdanı ve sesi olarak değil, Türk dünyasının, Türklüğün önemli bir lideri olarak ağırlıyoruz" dedi.

Fatih’te Kırım Tatar halkının sesi Mustafa Cemiloğlu ağırlandı

"Kırım’ı zor durumdan kurtaracak kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır"

Programda Ukrayna-Rusya savaşı ile ilgili konuşan Cemiloğlu, "3 yıl önce Rus askerlerinin Ukrayna’ya karşı büyük hücumu başladı. Rusya’nın televizyonlarında yayınladığı yayınlara göre onlar Kiev’i 3 günde ele geçireceklerdi. Bir hafta içerisinde Ukrayna’yı tamamen işgal edeceklerdi. Bugün bu savaşın bin 149. günüdür. Rusyaların kaybı 936 bin ölü ve yaralı. 11 bine yakın tankları imha edildi. 700’e yakın uçakları ve helikopterleri, 28 gemi imha edildi. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana bu topraklardaki en kanlı savaş. 1994 yılında Ukrayna, ABD ile anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre biz nükleer silahtan vazgeçtik. O zamanlarda Ukrayna’da 1200 nükleer bombalar varmış. Rusya, Amerika, İngiltere, Fransa ve bütün nükleer silahlı devletler bizim toprak bütünlüğümüzün ve bağımsızlığımızın garantörü olacaktı. Birisi, işgalci oldu ve topraklarımıza girdi. Peki siz diğer ülkeler vazifenizi niye yerine getirmediniz? Sizin sözünüzü tutmamanız neticesinde biz kaç trilyonlar kaybettik? Kim ödeyecek bunu? Buna da cevap yok. Gerçek şu ki; eğer ABD tamamıyla destekten vazgeçerse, biz gerçekten çok zor durumda kalacağız. Şubat ayının sonlarında Ukrayna Cumhurbaşkanı, ABD’ye ziyareti oldu. Trump ile görüştü. O görüşmede skandal oldu. Bunun sebebi de Trump’un yardımcısının aptal davranışlarıydı. Zelensky Kiev’e çok üzgün geldi. Ondan sonra Türkiye ziyaretinde onun nasıl karşılandığı, Recep Tayyip Erdoğan’ın şemsiye tutması, Ukraynalılara tesir etti. ‘Kırım’ı zor durumdan kurtaracak kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır’ derler" ifadelerini kullandı.

Kırım Tatarları halk lideri, akademisyen, araştırmacı yazar, siyasetçi Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu’na program sonunda ebru tablo hediye edildi.

1943 yılında Kırım Tatar halkının Sovyetler Birliği tarafından topyekun sürgün edildiği dönemde, bebek yaşta Özbekistan’a sürülen bir Kırım Tatarı olarak hayata gözlerini açan Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu, genç yaşlarda, Sovyet rejiminin baskılarına karşı pasif direniş yöntemleriyle halkının mücadelesine öncülük etti, defalarca tutuklandı, ağır baskılara maruz kaldı. Tam adı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu olan Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu, Sovyetler’in çöküşünden sonra Ukrayna Parlamentosu’nda milletvekilliği yaptı. Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen ve birçok uluslararası ödüle layık görülen Cemiloğlu, uzun yıllar Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanlığı görevini yürüttü.

Mert Yıldırım

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yenidoğan çetesi davasında sanık avukatları konuştu İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın 4. duruşmasının görülmesine 6’ıncı gününde devam edildi. Duruşmada sanık avukatları savunma yaparken, davanın görülmesine yarın devam edilecek. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticisi ve üyesi 58 sanığın yargılanmasına devam edildi. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 4. duruşmanın 6’ıncı gününde, tutuklu ve tutuksuz bir kısım sanıklarla taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada sanık avukatları savunma yaptı. Sanıkların 112 personelleri ile aralarında geçen ses kayıtları dinlendi Duruşmada, tutuklu sanık Fırat Sarı’nın avukatının talebi üzerine yenidoğan yoğun bakımında görevli sağlık personelleri ile 112 acil servis personelleri arasında geçen telefon görüşmelerine dair ses kayıtları dinlendi. Dinlenen ses kayıtlarında, Beylikdüzü Medilife Hastanesi ile 112 acil servis personelinin Opara bebek ile Doktor Şeyhmus Çelik’in 112 acil servis personelinin Serdarova bebeğin sevki için aralarında geçen konuşmalar da yer aldı. "Burada bebeği kim öldürdü, kim yaşatmaya çalıştı çok açık ve net bellidir" Savunma yapan tutuklu sanık Fırat Sarı’nın avukatı, "Mustafa Kemal Zengin, kabul etmeyeceğimiz şekilde savuma yaparak burada bulunan insanlara hakaretlerde bulundu. Bu dosyadaki tüm sanıkların mal varlığına el konuldu. Vefat eden müvekkilim İlker Gönen’in evlendiği zaman eşinin ailesinin aldığı eve ’suç geliriyle elde edilen mal varlığı’ gerekçesiyle el konuldu. Her bebekle ilgili yalan yanlış iddialar ortaya atıldı. Hastaneler bebekleri öldürdü deniyor. Beylikdüzü Medilife Hastanesi ve Fırat Sarı, sevk olan bebeklere yer arıyor ama 112 yer bulamadığı için sevk sağlanamıyor. Soruşturma savcısı, bebeklerin sevk edilmediği için öldüğünü söylüyor yazdığı iddianamede ama ses kayıtlarında dinledik bebekler sevk edilmek için çırpınmış doktorlar ama sevk işlemi yapılmamış. Burada bebeği kim öldürdü, kim yaşatmaya çalıştı çok açık ve net bellidir" diye konuştu. Savunma yapan tutuklu sanık Renas Kılıç’ın avukatı, "Müvekkilim sürekli mağdur olmaktadır. Hem işinden hem hemşirelik mesleğinden olmuştur. Kaçma şüphesi bulunmamaktadır. SGK’nın zararını gidermiştir. Tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum" dedi. Davanın görülmesine yarın devam edilecek Duruşma, alınan avukat savunmalarının ardından yarın saat 10.00’a ertelendi. Öte yandan, yarın görülecek olan duruşmada, ara kararın açıklanması bekleniyor.
Ankara ATO Başkanı Baran: "En büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği" Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, "İnsanlığın tamamını ilgilendiren iklim değişikliğinin ticareti ilgilendiren boyutu da ayrıca çok önemli. En büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği" dedi. ATO tarafından, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda iş dünyasının yeşil dönüşüm sürecine uyumunu desteklemek amacıyla ‘Karbon Fiyatlandırması ve Emisyon Ticaret Sistemi Paneli’ düzenlendi. Panele, ATO Başkanı Gürsel Baran ve İklim Değişikliği Başkanı Halil Hasar katıldı. Panelde açılış konuşması yapan ATO Başkanı Baran, sanayileşmenin atmosfere salınan sera gazlarının artışına neden olarak dünyayı küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle karşı karşıya bıraktığını anlatarak, 2023 yılının en sıcak yıl olmasının iklim krizinin boyutunu gözler önüne serdiğini söyledi. İklim değişikliğiyle birlikte kuraklık ve sel gibi doğal afetlerin dünyada sık görülmeye başladığını dile getiren Baran, "Çevre ve iklim değişikliği konuları 50 yılı aşkın süredir dünyanın gündeminde yer alıyor" diye konuştu. "En büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği" Baran, karbon fiyatlandırma mekanizmaları sera gazı emisyonlarını azaltırken iklim değişikliğiyle mücadele çevreci yatırımlara teşvik ve kamu harcamaları için gelir kaynağı sağlama amacı taşıdığını söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti: "Dünyada birbirinden farklı çok sayıda karbon fiyatlandırma mekanizması bulunuyor. Bu sistemler karbon vergisi ve emisyon ticari sistemi olarak da ikiye ayrılıyor. İklim krizine neden olan karbondioksit ve diğer sera gazı gazlarının azaltılması hedefi doğrultusunda geliştirilen karbon vergisi ve emisyon ticari sistemi hali hazırda birçok ülkede uygulanıyor ve bu iki piyasa aracı birbirlerini tamamlayıcı nitelik taşıyor. İnsanlığın tamamını ilgilendiren iklim değişikliğinin ticareti ilgilendiren boyutu da ayrıca çok önemli. En büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği. Bir yandan ekonomik gelişimini sürdürmek diğer yandan iklim değişikliğiyle mücadele etmek üzere yeşil mutabakatı devreye alıyor. Bu kapsamda 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının oranı yüzde 55 azaltmayı 2050 yılında ise karbon, karbon nötr olmayı hedefleniyor. Bu amaçla da sınırda karbon düzenlemesini hayata geçirdi." Sınırda karbon düzenlemesinin 1 Ocak 2026’dan itibaren uygulanmaya başlanacağını söyleyen Baran, bu sürecin reel sektörü çok yakından ilgilendirdiğini dile getirdi. Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin yeşil dönüşüm sürecinden en hızlı ve en fazla etkileneceğini öngördüklerine dikkati çeken Baran, "Ülkemiz de bu konuda kapsamlı bir çalışma içinde" diye konuştu. "Yeni düzenlemelerin tasarlanmasında adil, kademeli ve destekleyici bir yaklaşım benimsenmelidir" Sürdürülebilirliği ve yeşil dönüşümü desteklediklerini vurgulayan ATO Başkanı Baran, şunları kaydetti: "Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünyanın ve ekosistemin bırakılmasının sorumluluğunu hepimiz üzerimizde yaşıyoruz. Ancak şunu da açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki hali hazırda küresel sistemdeki belirsizlikler, yüksek finansman maliyetleri, artan üretim giderleri ve daralan iç talep gibi ağır şartlarla baş etmeye çalışan işletmelerimizin yeni mali yüklerle karşı karşıya kalması ciddi riskler barındırıyor. Karbon fiyatlandırma ve emisyon ticaret sistemi gibi mekanizmaların uygulanması kobilerimizin taşıyabileceğimizden daha fazla yük getirirse üretim kapasitesinde daralma, rekabet gücünde azalma ve istihdamda gerileme gibi olumsuz sonuçları olacaktır. Bu nedenle yeni düzenlemelerin tasarlanmasında mutlaka adil, kademeli ve destekleyici bir yaklaşım benimsenmelidir. Karbon fiyatlandırma ve emisyon ticaret sistemleri mekanizmaları doğru tasarlandığında ekonomimize yeni fırsatlar sunabilir." "İklim finansal bir problem" İklim Değişikliği Başkanı Halil Hasar ise karbon fiyatlandırma ve su kaynaklarının korunmasına yönelik çalışmalar yapıldığını anlatarak, "Organik tarımın aktarılması, hayvancılığın korunması gibi birçok alanda aslında çalışmalar yapılıyor fakat hedef yok. Her bir bakanlığın kendince, her bir kurumun kendince çeşitli hedefleri olabilir ancak totalde ülkenin bir hedefinin olması lazım. O hedefe ulaşabilmek için de bir yol haritasının mevcut olması gerekiyor. Bunun da kontrollü olması lazım" değerlendirmesinde bulundu. Hasar, iklimin bir çevre problemi olmadığını söyleyerek, "İklim finansal bir problem. İklim sosyal bir problem. İklim göçlerini göz önünde bulundurduğumuzda sınırları aşan bir güvenlik problemi" şeklinde konuştu.
Ankara İklim Değişikliği Başkanı Hasar: "COP31’e adayız" İklim Değişikliği Başkanı Halil Hasar, Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (COP31) Taraflar Konferansı adaylığını açıkladı. Entegre İklim ve Biyoçeşitlilik Eylemi için Türkiye ve Almanya arasında iş birliği yapıldı. Politika etkileşim projesi kapsamında Ankara’daki bir otelde projenin açılış etkinliği ile "2053 Net sıfır Hedefi: İklim Değişikliği ve Biyoçeşitlilik Konusunda Atılacak Adımlar" konulu panel düzenlendi. Proje, Uluslararası İklim Girişimi (IKI) çerçevesinde, Almanya Federal Ekonomi ve İklim Eylemi Bakanlığı desteği ve Alman Uluslararası İş Birliği Kurumu (GIZ) uygulayıcılığında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığının iklim ve biyoçeşitlilik eylemlerini desteklemeyi amaçlıyor. Panelde konuşan İklim Değişikliği Başkanı Halil Hasar, iklim değişikliğine dikkat edilmesinin altını çizerek, "Maalesef son zamanlarda da dünyanın her bir köşesinde olduğu gibi her tarafta çatlak sesler olabiliyor. Gerçekleri görmeden, bilimsel temellere riayet etmeden, inkarcılık çerçevesinde bir olgu var. İnsanoğlu ile tabiat arasında bir merhamet sözleşmesi var. Ben bunu böyle tanımlıyorum. Maalesef bu merhamet sözleşmesini her zaman insanoğlu bozmuştur. Sonuçta da intikamını tabiat çok ciddi boyutlarda almıştır. Hiçbir şey yapmadan herhangi bir önlem almadan ne yapabiliriz? Sonucunda ne olabilir? Emin olun ki insanoğlu kazandığını bugün düşünebilir ama kaybeden insanoğlu olacak. Bir buçuk derece gibi bir küresel hedef çerçevesinde o çemberde herkes geleceğini düşünen çocuklarını düşünen dünyanın geleceğini düşünen her insan iklim eylemine çok ciddi bir şekilde katılmak zorunda olduğunu farkında" ifadelerini kullandı. "İklim konusunda bölgemizde özellikle lider bir ülke olmanın peşindeyiz" Biyoçeşitlilikle ilgili nehirlerdeki kirlenmenin ortada olduğunu ifade eden Hasar, "Çevre kirliliğini önlemek bir yerde kolay. Bir noktada meydana gelen kirlilik kaynağını kesersiniz ve çevre kirliliğini bir şekilde önlemiş olursunuz. Zamanla kirlenmiş olan toprak, hava, su onu da temizleyebilirsiniz. Ama iklim böyle bir olgu değil. İklim dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir ülkesinde hesapsız kitapsız yapılan kullanım sonucunda çok masum bir ülkede zarar görebilir. Bunu en son Avrupa’da bir ülke yakınımızda olan bir ülke Emisyon tarihsel katkı oranı yüzde 0.3 olan bir ülke şu an kuraklıkla cebelleşiyor. Hiçbir şekilde emisyon atmosferi, emisyon salan bir ülke olmadığı halde. Biz Türkiye olarak küresel global ölçekte bu mücadeleye ortağız ve iklim konusunda bölgemizde özellikle lider bir ülke olmanın peşindeyiz. Bu vesileyle de politikalarımızı geliştirdik. Ulusal katkı beyanımızı güncelledik. 2015 yılındaki yüzde 21’lik oranı arttırdık. Bu yıl itibariyle de yine ulusal katkı beyanımızı beyan çalışmalarımızı büyük bir gayretle yerine getirmeye çalışıyoruz. Baktığımızda yüzde 41 hedefi bir rakamdan ibaret değil. Bunun altlığını doldurmak gerekiyor" açıklamasında bulundu. Hasar, 10 sene sonra emisyon azaltımı yerine uyum süreçlerini konuşmaya başlayacaklarını ifade ederek, "Bugün belki uyumla ilgili olarak çok geri dönüşü olmadığından dolayı yatırımlar pek yapılmıyor ama insanoğlunun geleceği için uyum strateji ve eylem planlarının aktif bir şekilde harekete geçirilmesi gerekiyor. Burada da özellikle uyum konseptinde afet risklerinin azaltılmasından su kaynaklarının verimli kullanılmasına organik tarımın artışına kadar su kaynaklarımızın korunmasına kadar iklim eylemleri tamamen bu doğrultuda" şeklinde konuştu. "Önceliklerimiz arasında manevi değerlerimizle uyumlu iklim eylemleri var" Hasar, konuşmalarına şu şekilde devam etti: "Paris Anlaşması’nda bile baktığınızda orada ülkelerin toplumların besin zinciri ile besin güvenliği öncelikli. Özellikle Türkiye olarak bizim önceliklerimiz arasında manevi değerlerimizle uyumlu iklim eylemleri var. Bunun içerisinde Ata tohumundan tutun organik tarımın arttırılmasına kadar. Bugün organik tarımın yüzdesini söylemek istemiyorum. Bunun beş kat arttırılmasına kadar bir hedef var. Bunlar hepsi iklim kanunumuzda şu an genel kurulda olan iklim kanununda öncelikli olan konular. Hiçbir şekilde kişisel, bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasıyla alakalı bir durum söz konusu değil olamaz da. Burada her bir bireye düşen görevdir. Özellikle iklim konusunun geleceğimizi dünyamızı korumaya yönelik olarak bizim mevcut olan yutak alanlarımızı yeşil alanlarımızı artırmaya yönelik olarak kurgulanmış bir kanun olduğunu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bu yıl biraz önce ifade ettiğim gibi NDC 3.0 yılı. Önemli bir yıl. Özellikle COP’ta, COP öncesinde NDC’imizi sunmak istiyoruz. Birleşmiş Milletler Sekretaryasına ve tamamen bütün sektörlerimizi kapsayan detaylı bir çalışmadan ibaret olacak. Bütün sektörlerde ekonominin de göz önünde tutulduğu, çevrenin de göz önünde tutulduğu, emisyonların azaltılmasının da göz önünde tutulduğu bir kapsayıcı belge bir çerçeve şekillendirmeye çalışıyoruz." "2024 yılında Azerbaycan ev sahipliğinde COP29’da etkin bir katılım sağladık" Türkiye’nin son yıllarda uluslararası politikalarda daha görünür, daha aktif ve daha kararlı bir konuma geldiğini belirten Hasar, "Hem küresel müzakerelere yapıcı katkılar sunuyoruz. Her bir konuda fikirlerimizi bildiriyoruz. Türkiye’nin herhangi bir müzakere grubuna üye olmaması nedeniyle de bütün oturumlarda aktif haldeyiz. Aktif bir pozisyondayız. 2024 yılında Azerbaycan ev sahipliğinde COP29’da etkin bir katılım sağladık. Hem ülke olarak hem de müzakere ekibimiz olarak bildiğiniz gibi bir finans müzakere yılıydı ve burada önemli kararlar, önemli rakamlar diyelim. Önemli rakamlar telaffuz edildi, kararlar alındı" değerlendirmesinde bulundu. "COP31 adaylığımızı Cumhurbaşkanımız da yüksek sesle ilan etti" 2025 yılında gerçekleşecek COP30’un Belen’de, Brezilya’da gerçekleşeceğini ifade eden Hasar, "Bu COP’un farklı bir manası da var. Aslında adil geçiş. Geçen yıl finanstı, finans COP’uydu. Bu yıl ise daha farklı bir COP olacak ve biraz geride kalmış, biraz unutulmuş veya bir tarafa itilmiş olan adil geçiş süreçlerinin olgunlaşacağı bir COP olacağını bekliyoruz. Bununla ilgili de teknik hazırlıklarımızı titizlikle yapıp Türkiye adına orada gerekli olan katkılarımızı vermeye çalışacağız. Özellikle malumunuz COP31 adaylığımızı var. Sayın Cumhurbaşkanımız da yüksek sesle ilan etti. Ve biz şu an Avustralya tarafıyla birlikte COP31’e adayız. Dostane, arkadaşça yürüyen bir müzakere diyaloglarımız var" dedi. "Almanya ile her zaman uyum içinde olduk" Almanya ile sadece iklim konusunda çok yakın çalışan iki ülke olmadıklarını aynı zamanda da tarihsel bağların olduğunu ifade eden Hasar, "Bunun bilincindeyiz. Her zamanda Almanya’yla çok uyumlu kararlar almışız, fikirler almışız, işbirliklerimiz var ve bunları da önemsiyoruz. Yapmış olduğumuz bu küçük projeler olsa dahi özellikle Türkiye ve Alman işbirliği açısından bunu desteklemesi açısından ülke olarak önemsediğimizi ifade etmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
Nevşehir Şehit Astsubay memleketine uğurlandı Nevşehir’de silah arkadaşı tarafından eğitim sırasında yanlışlıkla vurularak şehit olan astsubay, düzenlenen törenin ardından memleketine gönderildi. Edinilen bilgiye göre, Nevşehir İl Jandarma Komutanlığında görev yapan Muhabere Astsubay Kıdemli Çavuş Yasin Mahid Toparlak’ın iddiaya göre kuru tetik eğitimi yaparken silahı yanlışlıkla ateş aldı. Çıkan mermi Toparlak’ın elini sıyırdıktan sonra yanında bulunan silah arkadaşı İstikam Kıdemli Astsubay Başçavuş Hüseyin Uzun’un karın kısmına isabet etti. Meydana gelen olayda 2 astsubay da yaralanırken, haber verilmesi üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Yaralı astsubaylar olay yerindeki ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye kaldırılırken, karnından vurulan İstikam Kıdemli Astsubay Başçavuş Hüseyin Uzun, kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Memleketine uğurlandı Şehit Kıdemli Astsubay Başçavuş Hüseyin Uzun için görev yaptığı Nevşehir İl Jandarma Komutanlığında tören düzenlendi. Törene Nevşehir Valisi Ali Fidan, Belediye Başkanı Rasim Arı, İl Jandarma Komutanı Albay Numan Öksüz, İl Emniyet Müdürü Ali Loğoğlu, kamu kurum müdürleri, STK temsilcileri, şehidin yakınları, silah arkadaşları ve vatandaşlar katıldı. Şehit Uzun’un naaşı törenin ardından toprağa verilmek üzere gözyaşlarıyla memleketi Gaziantep’e uğurlandı.
Manisa Çaybaşı Deresi hem temizlendi hem de yeni fidanlar dikildi Manisa Büyükşehir Belediyesi, şehrin simge noktalarından Çaybaşı Deresi’nde aylık temizlik çalışmasını gerçekleştirdi. Ayrıca dere yatağında hastalıklı olduğu tespit edilen 12 ağacın yerine çevre dokusunu korumak adına 73 yeni fidan dikildi. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in de yakından takip ettiği, tarihi dokuların ve asırlık ağaçların yer aldığı Çaybaşı Deresi’nde aylık temizlik çalışması gerçekleştirildi. Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Dairesi Başkanlığı, Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı ve Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı’na bağlı ekipler, derenin açık kesimindeki çöpleri toplayarak düzenli temizlik ve bakımını yaptı. Ayrıca, dere yatağı 7/24 güvenlik kameraları ile izlenmeye başlandı. Yürütülen çalışmaları Manisa Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Dairesi Başkanı Müge Türkeli Kuğu ve şube müdürleri de inceledi. Mahallede yaşayan Talip Sezer, "Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı bu çalışmadan memnunuz. Derenin temizliği düzenli bir şekilde yapılıyor. Dere bayağı kirlenmişti. Bizler de destekliyoruz. Teşekkür ederiz" dedi. "Aylık temizliklerimiz sürüyor" Kent Estetiği Dairesi Başkanı Müge Türkeli Kuğu, "Çaybaşı Deresi’nde aylık bakım kapsamında temizlik çalışmalarımızı yapıyoruz. Çevre Koruma, Kent Estetiği ve MASKİ Genel Müdürlüğü olarak ayda bir temizlik işlemlerini tamamlayıp çıkıyoruz. Maalesef halen vatandaşlarımızın çöp atma alışkanlığı bitmedi. İnşallah bundan sonra bu konuyla ilgili hassas davranırlar" dedi. Müge Türkeli Kuğu, deredeki bazı ağaçların, hastalık ve hastalığın diğer ağaçlara geçme tehdidi nedeniyle kesilmek zorunda kalındığını belirterek, "Bu kesimin kararı sadece Manisa Büyükşehir Belediyesi değil İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve uzman kişiler tarafından kontrolü yapıldıktan sonra verildi. Hastalıklı ağaçların tespitinin yapılmasından sonra Büyükşehir Belediyesi’nin ne yapması gerektiğine yönelik bir rapor hazırlandı. Bu rapor doğrultusunda ve İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun onayı ile 12 tane ağacı maalesef kesmek zorunda kaldık. Yeşile, ağaca çok önem veren bir belediye olarak diğer ağaçları korumak adına bu çalışmayı yapmak zorunda kaldık. Onların yerine 73 tane çınar fidanı diktik" diye konuştu. Çaybaşı Deresi ve çevresinin gün geçtikçe daha da güzelleştiğini vurgulayan Tunca Mahalle Muhtarı Suna Marangoz, ise şunları söyledi: "Büyükşehir Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek’in talimatı ile her ay rutin olarak deremiz temizleniyor. Bu anlamda mahalle sakinleri ve çevre gönüllülerine eskisi kadar çöp atılmadığı için teşekkür ediyorum. Bunun yanında Kumludere’de 12 adet çınar ağacının kesimi gerçekleşmişti. Ağaçlarımız gerçekten hastaydı. Ve hastalıkları çevrelerindeki ağaçlara da zarar veriyordu. Daha fazla ağacımızı kaybetmemek adına bu kesim yapıldı. Deremize 73 adet çınar, 5 adet ceviz ağacı yeniden dikildi. İnşallah 5 yıl sonra çok daha güzel, daha sağlıklı büyük ağaçlarımıza kavuşacağız. Bu anlamda insanlarımızdan bu ağaçları koruma altına almasını istiyoruz. Tarihimizi, doğamızı, kültürümüzü kaybetmeyelim. Manisa’mız eskisi gibi yeşil bir kent olsun."