ASAYİŞ - 23 Mart 2025 Pazar 02:12

Ekrem İmamoğlu’nun ‘terör’ soruşturmasında Savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı

A
A
A
Ekrem İmamoğlu’nun ‘terör’ soruşturmasında Savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun terör soruşturması kapsamında Savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı. İmamoğlu ifadesinde, ‘’Bu yargı tacizi sürecini önüme koyan herkesi en üst seviyede kınıyor, hakkımı ömrüm boyunca hukuki yollardan arayacağımı beyan ediyorum’’ dedi.


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ve Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik terör ve yolsuzluk iddiasına ilişkin 2 ayrı yürütülen soruşturma sürüyor. Terör soruşturması kapsamında yaklaşık 1 saat Savcılık işlemleri süren İmamoğlu’nun ifadesi ortaya çıktı.


"Bahsi geçen bir kısım yakından tanıdığım insanların namusuna, şerefine ve haysiyetine hakaret içeren seviyesi çok düşük cümlelerle doludur"


Cumhuriyet Savcısı tarafından gizli tanık ‘Meşe’nin beyanları İmamoğlu’na soruldu. Meşe ifadelerinde, Resul Emrah Şahan’ın Beylikdüzü Belediyesi oluşumunun bir parçası olduğunu, BİMTAŞ’ın başında olduğunu, PKK sempatizanı olduğunu, İPA’yı yeni bir rüşvet çarkı oluşturmak için kurduklarını ve Şahan’ın ağırlıklı olarak PKK sempatizanı kişileri işe aldıklarını söyledi. Savcılık, İmamoğlu’na terör örgütleriyle iltisaklı şahısların işe alımlarının doğru olup olmadığını ve bildiklerini sordu. İmamoğlu cevabında, gizli tanık ifadelerini şiddetle reddettiklerini söyleyerek, "Tümü ile yalan, iftira ve uydurmadır. Bahsi geçen bir kısım yakından tanıdığım insanların namusuna, şerefine ve haysiyetine hakaret içeren seviyesi çok düşük cümlelerle doludur" dedi.


"Kent uzlaşısı kavramını hiç kullanmadım"


İmamoğlu’na ‘kent uzlaşısı’ tanımına ve bu fikrin gerçekleştirilmesine ilişkin bilgisi ve katkılarının olup olmadığı soruldu. İmamoğlu, bu kavramı hiç kullanmadığını belirterek, ‘’Bu konuda herhangi bir katkım da bulunmamaktadır. Ayrıca başka bir siyasi partiye benim fikri ve söylemsel bir katkım olması düşünülemez. Dem Parti haricinde başkaca siyasi partilerden de seçime kısa bir zaman kala istifa edip CHP listelerinden belediye meclis üyeliklerine giren bir kısım meclis üyesi adayı da olmuştur.’’ şeklinde yanıt verdi.


Ahmet Özer’in adaylık süreci soruldu: ‘’CHP Genel Merkezi tarafından aday gösterilmiştir’’


Ahmet Özer’in adaylık sürecine de ifadesinde değinen İmamoğlu, ‘’Esenyurt’ta aday olarak belirlenen arkadaşımızın çekilmesine müteakip Esenyurt’un demografik yapısına uygun olduğu düşünülen ve geçmişte benim de danışmanlığımı yapmış Özer, CHP Genel Merkezi tarafından aday gösterilmiştir. Bu süreçlerin tamamı, Büyükşehir Belediye Başkan adayının tavsiyesi, il başkanlığının çalışma ekibine sunulması akabinde il başkalığı bu öneriyi olumlu bulması halinde genel merkeze taşır. Bu karar merkez yürütme kurulu önerisi ile parti meclisinde oylanarak karar verilir.’’ diye yanıtladı.


"Bu yargı tacizi sürecini önüme koyan herkesi en üst seviyede kınıyor, hakkımı ömrüm boyunca hukuki yollardan arayacağımı beyan ediyorum"


İmamoğlu ifadesinin devamında, 19 Mart günü İBB Başkanlık konutu kapısından gözaltına alınma metodunu kınadığını söyleyerek, "İfade etmeliyim ki işlemi yürüten polislerin nezaket dışında hiçbir kötü davranışı olmamıştır. 4 gündür nezarette bulunan bir kişi olarak yürütülen soruşturmaların içinin boş, ahlak sınırlarını aşan uydurma sorularla dolu en güçlü dayanağını gizli tanık ifadelerine bağlamış olması ve gözaltına 3-5 gün kala hatalı tespitler içeren MASAK raporlarıyla doldurulmuş, tarihe karar bir leke olarak geçecek süreç yaşatılmıştır. Milletimizin vicdanı ve adaleti bu haksızlığa karşı gereken cevabı mutlaka sandıkta verecektir. Emniyette ve Savcılıkta vermiş olduğum ifadelerde de görüyorum ki bana ve arkadaşlarıma akla hayale gelmeyecek suçlama ve iftiralarla bir yol tercihi yapılmaktadır. Bu yargı tacizi sürecini önüme koyan herkesi en üst seviyede kınıyor, hakkımı ömrüm boyunca hukuki yollardan arayacağımı beyan ediyorum. Milletimiz büyüktür, bu iftiralar milletimizin bağrındaki duvarlara çarpıp geri dönecektir" ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Eğitim Gücü-SEN Genel Başkan Yardımcısı Resul Partici: "Aynı işi yapan memurlar arasında böylesine büyük bir eşitsizlik kabul edilemez" Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası (Eğitim Gücü-Sen) Genel Başkan Yardımcısı Resul Partici, "Aynı işi yapan memurlar arasında böylesine büyük bir eşitsizlik kabul edilemez. Bu durumun düzeltilmesi ve tüm memurların haklarının korunması için acil olarak kanun değişikliği yapılması gerekmektedir" dedi. Eğitim Gücü-Sen Genel Başkan Yardımcısı Resul Partici, yaptığı yazılı açıklamada, 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun devlet memurları için sorun olduğuna işaret etti. "Mağduriyetlerin çözüm noktası, yapılacak kanuni düzenlemelerdir" Kanunun, devlet memurlarının sosyal güvenlik haklarında ciddi bir eşitsizlik oluşturduğuna vurgu yapan Partici, "2008 öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılmış ve emeklilik hakları büyük ölçüde farklılaşmıştır. Zaten kendi içinde eşitsiz kategorilere ayrılmış memurlar, emeklilik hakkı noktasında da mağduriyet yaşamaktadır. 2008 öncesi göreve başlayan memurlar, emeklilik hakları açısından 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na tabi iken, 2008 sonrası göreve başlayanlar 5510 Sayılı Kanun’a tabi tutulmuştur. Bu durum, emekli aylığı ve ikramiyesi gibi önemli konularda büyük farklılıklara yol açmıştır. Bu mağduriyetlerin çözüm noktası, yapılacak kanuni düzenlemelerdir" ifadelerini kullandı. "Hiç kimse yaptığı aynı işten dolayı farklı ücret alamaz" Prim esas kazançlardaki farklılıklar, makam, görev, temsil tazminatlarının ödenmemesi, ek gösterge sisteminin dezavantajlı olması, aylık bağlama oranının düşük olması, ortalama aylık kazanç uygulamasının dezavantajlı olması gibi konuların memurlar aleyhine sonuçlandığına değinen Partici, "Bu durum, aynı işi yapan, aynı statüye sahip ve aynı yükümlülükleri olan memurlar arasında büyük bir adaletsizlik oluşturmaktadır. Anayasanın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesindeki ayrımcılık yasağına açıkça aykırıdır. Ayrıca, Anayasanın 60’ıncı maddesinde düzenlenen "sosyal güvenlik hakkı" da bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Hiç kimse yaptığı aynı işten dolayı farklı ücret alamaz, almamalıdır" değerlendirmesinde bulundu. "Acil olarak kanun değişikliği yapılması gerekmektedir" Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a seslenen Partici, "Tespit ettiğimiz sorunlara ilişkin çözümler açık ve son derece nettir. Dile getirdiğimiz çözüm önerileri, memurlar arasındaki emeklilik ayrımcılığını ve hak kaybını çözecektir. 5510 Sayılı Kanun’un devlet memurları açısından yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Tüm memurlar arasında emeklilik haklarında eşitlik sağlanmalıdır. 5510 Sayılı Kanun’dan dolayı mağdur olan memurların hakları korunmalıdır. Sonuç olarak, aynı işi yapan memurlar arasında böylesine büyük bir eşitsizlik kabul edilemez. Bu durumun düzeltilmesi ve tüm memurların haklarının korunması için acil olarak kanun değişikliği yapılması gerekmektedir" dedi.