ASAYİŞ - 13 Ocak 2025 Pazartesi 14:42

Arnavutköy’de park halindeki minibüse çarpan sürücü yer değiştirip kaçtı

A
A
A
Arnavutköy’de park halindeki minibüse çarpan sürücü yer değiştirip kaçtı

İstanbul’un Arnavutköy’de seyir halinde olan bir otomobil, sürücüsünün kontrolünden çıkarak park halindeki bir servis minibüsüne çarptı. Minibüste hasar oluşurken, kaza anı güvenlik kamerası tarafından görüntülendi. Olay sonrası sürücünün yan koltuktaki kişiyle yer değiştirdiği görüldü.


Olay, 11 Ocak 2025 Cumartesi günü gece saatlerinde Arnavutköy İslambey Mahallesi’nde gerçekleşti. İddiaya göre cadde üzerinde araç kullanma pratiği yapan kadın şoför, aracın kontrolünü kaybetti. Kontrolden çıkan otomobil önce orta refüje çarpma tehlikesi geçirdi. Daha sonra park halindeki servis minibüsüne çarptı. Çarpmanın etkisiyle servis minibüsünde ve otomobilde hasar oluştu. Kaza anı güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Kaydedilen görüntülerde, kazanın gerçekleştiği daha sonra otomobil içerisinde bulunan şoför ve yan koltukta bulunan kişinin yer değiştirip olay yerinden kaçtığı görüldü. Öte yandan yan koltukta oturan kişinin kucağında çocuğun bulunduğu şans eseri olayda kimsenin yaralanmadığı görüldü. Sabah işyerine geldiklerinde araçlarının hasarlı olduğunu fark eden turizm firması yetkilileri güvenlik kamerası kayıtlarıyla birlikte olayı polise bildirdi. Kaçan şahısların yakalanmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.


“İnsan canı bu kadar ucuz olmamalı, bu bir vicdan meselesi”


Çarpma sonucunda aracı hasar alan Tolga Aklan yaşadığı durum ile ilgili, “biz sabah işimize geldiğimizde aracımızın vurulmuş olduğunu gördük. Kenara kayıtlarını incelediğimizde bir arkadaş sanırım eşine şoförlük öğretiyor, bizim aracımıza vuruyorlar hiç bir şekilde ne bir not ne bir numara bırakmadan kaçıp gidiyorlar. Bir kaç gün bekledik ama kimse gelmedi arayıp sormadı, biz gereken müracaatları yaparak şikayetçi olduk. Vurduktan sonra şoförler yer değişiyor, normalde bir hanımefendi sürerken daha sonra erkek olan kişi direksiyona geçiyor. Yanlarında çocukları da var ona da bir şey olabilirdi can bu kadar ucuz olmamalı diye düşünüyorum. Gereğinin yapılmasını talep ediyoruz. Çocuk yan tarafta bulunan kişi kimse onun kucağında kamera kayıtlarında hepsi görülüyor, kazadan sonra yer değiştirip olay yerinden kaçıyorlar. Hiç umursamıyorlar aracımız okul taşıtı normalde servis çekemiyor su anda. Burada birileri yürüyor olabilirdi, spor yapan birisi olabilirdi, biz oturuyor olabilirdik insan canı bu kadar ucuz olmamalı bu bir vicdan meselesi” şeklinde konuştu.


Polis ekipleri olay yerinde kazaya karıştıktan sonra yer değiştirip olay yerinden uzaklaşan şahısları yakalamaya yönelik çalışma başlattı.



Arnavutköy’de park halindeki minibüse çarpan sürücü yer değiştirip kaçtı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’nin yargılandığı davada 3 yıla kadar hapsi talep edildi Sosyal medyada kullandığı ifadeler nedeniyle ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçundan yargılanan eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’nin davasında mütalaa açıklandı. Savcılık, Mahruki’nin 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Eski Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki’nin sosyal medyada kullandığı ifadeler gerekçesiyle ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçundan yargılanmasına devam edildi. İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuksuz sanık Nasuh Mahruki ve avukatları hazır bulundu. Duruşmada esasa ilişkin mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı, sanık Mahruki’nin söz konusu cümleleriyle resmi olarak tereddüde mahal vermeyecek biçimde halk arasında endişe, korku ve panik oluşturma amacıyla hareket ederek, belirsiz sayıda kişinin görebilmesine imkan verdiğini aktardı. Açıklanan mütalaada, sanık Mahruki’nin ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Duruşma ertelendi Ara kararını açıklayan mahkeme, sanık avukatına mütalaaya karşı savunma yapabilmek için süre verilmesine ve tanık dinletme konusunda geçen duruşma bir karar verilmiş olduğundan yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına hükmederek duruşmayı erteledi.
İstanbul Yenidoğan çetesi davası yarın devam edecek İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesinin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın duruşması yarın saat 10.30’a ertelendi. Çete lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı duruşmada, “Beni yok ettiler. Ben çocuğumun, annemin yüzüne bakamıyorum. Bu medya telkininden kurtulmanız lazım” dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyesi 26’sı tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davanın 2’inci celsesinin görülmesine devam edildi. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada, bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada sanık avukatları, soruşturma savcısı ile duruşma savcısının birlikte fotoğraflarının sosyal medyada paylaşıldığını ifade etti. Sanık avukatları, tarafsız bir yargılama yapılmadığını öne sürerek, reddi heyet talebinde bulundu. Duruşmaya taleplerin değerlendirilmesi için 30 dakika ara verildi. Aranın ardından devam eden duruşmada mahkeme tanıkları dinlemek istedi. Sanık avukatları, reddi heyet talebinin üst mahkeme olan Bakırköy 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmeden duruşmaya acil işler dışında devam edilemeyeceğini dile getirdi. Mahkeme başkanının duruşmaya devam edileceğini söylemesi üzerine sanık avukatları yeniden reddi heyet talebinde bulundu. Mahkeme, duruşmaya 15 dakika ara verdi. Verilen aranın ardından sanıkların tutukluluk haline ilişkin savunmaları alındı. Örgüt lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı savunmasında, “Ben samimiyetle her şeyi burada anlattım. Bu dosya sürecekse Sağlık Bakanlığı avukatları da savunma versin. Bebek ölümlerine baksınlar, karşılaştırma yapsınlar. Ben eminim ki biz tutuklandıktan sonra ölümler artmıştır. Beni yok ettiler. Ben çocuğumun, annemin yüzüne bakamıyorum. Bu medya telkininden kurtulmanız lazım. Bütün hesaplarımı inceleyin. Param yok. Toplum sağlığına biz bir şey yapmadık. Yapılan haberler ile anneler travmatize edildi. Medya yaptı bunu. Tahliyemi de istemiyorum. Medya haberleri hakkında bir şey yapmanızı istiyorum” dedi. Örgüt yöneticisi olduğu ileri sürülen sanık İlker Gönen ise, “Biz burada bulunan sanıklar, hiçbir örgüt içerisinde bulunmadık. Dursun Eryılmaz, iş için Fırat Sarı’yla görüşmüş, diğerleri de birbirleri ile iş için ya da farklı sebeplerle görüşmüş. Ben burada bulunan kimseyle hiçbir şekilde görüşmedim. Bir işletme, hastane, ilaç ya da diğer suç unsuru olan şeyler için burada bulunan kimseyle görüşmedim. Hiçbiri ile sürekli bir iletişimim bulunmuyor. Bu bizim örgüt olmadığımızın en büyük göstergesi. Biz bir kere bile örgüt adına toplanmadık, bir konu konuşmadık, plan yapmadık” dedi. Söz verilen diğer sanıklar ise tahliyelerini talep etti. Duruşma, yarın sanık avukatlarının savunması ile devam edilmek üzere saat 10.30’a ertelendi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken, 10 bebeğin hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu belirtildi. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara, kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki yenidoğan suç örgütünün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği, bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip, raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. düzey olmamasına rağmen 3. düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji, protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, yenidoğan suç örgütünün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapsi talep edildi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.