KÜLTÜR SANAT - 26 Mayıs 2023 Cuma 11:47

İBB’nin korumaya aldığı İsmet İnönü heykelinin tarihi caminin üzerine inşa edildiği ortaya çıktı

A
A
A
İBB’nin korumaya aldığı İsmet İnönü heykelinin tarihi caminin üzerine inşa edildiği ortaya çıktı

Maçka Parkı’nda bulunan İnönü heykelinin, Sultan Abdülaziz’in adını yaşatmak için yaptırmaya başladığı caminin üzerine inşa edildiği ortaya çıktı.

Maçka Parkı’nda bulunan İnönü heykelinin, Sultan Abdülaziz’in adını yaşatmak için yaptırmaya başladığı caminin üzerine inşa edildiği ortaya çıktı.


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin koruma altına aldığı heykelin platformunun açılışı, 1 Nisan 2022 tarihinde Ekrem İmamoğlu tarafından yapılmıştı. Tarih Yazarı ve Emekli Kurmay Albay Ziya Burcuoğlu, Abdülaziz Han şehit edilince temeli atılmış halde olan cami inşaatının 1940’lı yıllara kadar öyle kaldığı belirterek, "İnönü zamanında oraya bir heykel yapımı planlanıyor. İnönü Cumhurbaşkanı olduktan sonra o bölgeyi kendi üzerine geçiriyor. 12 Eylül 1980 ihtilalinde depoda olduğu akıllara gelen heykel, tamir edilerek 1982 yılında İnönü’nün Maçka’daki köşkünün önüne dikildi" dedi. Sultan Abdülaziz’in mirası Aziziye Camii’nin yerinde bulunan heykel, havadan görüntülendi.


Beşiktaş, Maçka’daki İsmet İnönü Parkı’nda yer alan İnönü heykeli, Sultan Abdülaziz tarafından temeli atılan Aziziye Camii’nin arazisinin tam üstüne koyuldu. Sultan Abdülaziz’in vefatı nedeniyle inşaatı duran caminin temeli, 1940’ta İsmet İnönü’nün emriyle yıkıldı. Vakıf malı olan araziyi, tek partili dönemde kendi zimmetine geçiren İsmet İnönü, Sultan Abdülaziz’in mirası olan cami temelini yıkarak üzerine park ve ev yaptırdı. 1982 yılında açılışı yapılan ve cami arazisinin üzerine dikilen heykel, geçen yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından koruma altına alınırken etrafına seyir platformu yapılmasına karar verildi. Platformun açılışı 1 Nisan 2022 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından yapılmıştı. Sultan Abdülaziz’in mirası olan caminin yerinde bulunan heykel havadan görüntülendi.



"Sultan Abdülaziz Han şehit edilince cami inşaatı durdu"


Sultan Abdülaziz’in mirası Aziziye Camii hakkında bilgi veren Tarih Yazarı ve Emekli Kurmay Albay Ziya Burcuoğlu, "Beşiktaş’ta Akaretler diye bir semt var. Bu semtin ismi nereden geliyor? Oradan başlayalım. 1875 yılında Sultan Abdülaziz Han bir vakıf kurarak cami inşaatına karar veriyor. Cami inşaatının yapımı için daha sonra da caminin devamını sağlamak için bir vakıf kurarak ona ’akar’ sağlayacak binalar yapıyor. Sıra evler olarak, toplu konut tipinde binaları yaptırıyor. Osmanlı Sultanları her yaptıkları böyle hayır eserlerinde, cami, medrese, aşevi gibi onun akarını da düşünmüştür. Herkes bilir, İstanbul’da ’Yeni Camii’ var bu caminin akarı, Mısır Çarşısı’dır. İşte bu maksatla Sultan Abdülaziz Han’da cami yaptırmak için vakıf olarak bu binaları yaptırıyor ve ’Akaretler’ ismi oradan geliyor. Beşiktaş’ta Akaretler’e çıkıp devam ettiğinizde Maçka’ya gidiyor, Maçka Parkı diyoruz şimdi. Caminin esas yeri orasıdır. Bu bölgeye planlanıyor cami ancak Sultan Abdülaziz Han şehit edilince cami inşaatı durdu. Temelleri atılıyor, inşaat biraz ilerlemiş oluyor ancak şehit edilmesinden sonra kalıyor. Caminin inşaatı 1940’lı yıllara kadar öyle kalıyor, temelleri atılmış bir miktar ilave edilmiş halde. Tek parti döneminde, İnönü zamanında oraya bir heykel yapımı planlanıyor. İnönü Cumhurbaşkanı olduktan sonra o bölgeyi kendi üzerine geçiriyor" ifadelerini kullandı.



"Bizans hayranı mimar: Henri Prost"


Cumhuriyet dönemi şehir planlamacısı Henri Prost’un düzenlemelerini anlatan Burcuoğlu, "İstanbul’un mimarıyla özel olarak getirilen Henri Prost isminde bir mimar var. Bu mimar İstanbul Nazım Planı’nı yapıyor. Ancak bu mimarın özelliği var. Bu daha önce İstanbul’a gelmiş, Bizans ile ilgili çalışmalar yapmış. Bizans’a hayranlık duyan birisi ve dolayısıyla hazırlamış olduğu İstanbul Nazım Planı’nda hep Bizans eserlerini ortaya çıkarmaya çalışmış ve Osmanlı eserlerini ikinci plana atmış. Mesela Dolmabahçe Camii’sini, camilikten çıkartıp, ’deniz müzesi’ olarak planlamış ve uygulamıştır tek parti döneminde. Bir husus daha var bu Prost, Sultanahmet Camii’sini de resim ve heykel müzesi olarak planlıyor ancak halktan gelecek tepkiden korktukları için vazgeçiyorlar. Fransız mimar Prost’un ilk yaptığı işlerden bir tanesi Taksim’deki Topçular Kışlası’nı ve Taksim Camii’sini yıktırmak olup onun yerine gezi parkı yaptırmıştır. Bugün Orhaniye Kışlası var Yıldız Sarayı’nın hemen yanında o kışlanın içerisinde çok güzel bir cami vardır. Bugün duruyor hala aynı onun gibi. Prost’un ilk işi Topçular Kışlası’nı ve Taksim Camii’ni kaldırıp Gezi Parkı olarak düzenlemekti" şeklinde konuştu.



"Halk o dönemde heykelin dikilmesine mani oluyor"


Heykelin cami arazisine konumlandırılmasını aktaran Ziya Burcuoğlu, "İnönü Cumhurbaşkanı olduktan sonra 1940’lı yıllarda o zaman göre adetti diyelim her tarafta sadece resmi yerlerde değil diğer kamu alanlarında da resimlerini, heykellerini yaptırmak için teşebbüse geçiyor. Ben hatırlıyorum çocukluğumda 1950 yılından önce paraların üzerinde İnönü’nün resmi vardı. İlkokula başladığım zaman dershanede resim olarak İnönü’nün resmi vardı. Atatürk falan yoktu, hiç bahsedilmezdi. Bundan ilham alarak Aziziye Camii’sinin yapılacağı bu Taşlık bölgesine bir heykel planlanıyor. Burayı İnönü özel mülkiyetine de geçiriyor ve Almanya’dan bir mimar getirilerek, büyük paralar sarf ederek burada at üzerinde İnönü’nün heykeli yapılıyor. O tarihler de İstanbul’da sadece 3 yerde heykel var. Bir Taksim’de, ikincisi Sarayburnu’nda, üçüncüsü de Harbiye’de. Bu heykel Almanya’dan getirilen heykeltraş, Fındıklı’daki Güzel Sanatlar Akademisi’nin bulunduğu atölyede yapılıyor. Hatta yapımı devam ederken atın ve heykelin yüksekliği nedeniyle, 3 buçuk ton ağırlığında, 1 milyon lira o zamanın parasıyla böyle bir masrafla yapılıyor. Atölyenin çatısı kaldırılıyor ki heykelin inşaatı devam etsin diye ancak bu heykel 4 yıl sürdü. 1940 - 44 yılları arasında. O dönem de 2. Dünya Savaşı, en şiddetli zaman, Türkiye yoksulluk içerisinde, halk süpürge tohumlarını yiyor. Ekmek vesikayla alınıyor. Dolayısıyla halkın büyük kısmı infial ediyor, karşı çıkıyor. İstanbul’da Türk Talebe Birliği nümayişler tertip ediyor ve neticede inşaatı 4 yıl süren heykelin dikilmesine mani oluyorlar. Sonra bu heykel İstanbul Belediyesi’nin tramvay deposuna kaldırılıyor. Burada uzun yıllar kalan heykel sonra 1950 yılında iktidar değişince Demokrat Parti iktidara gelince o heykelin dikimi unutuluyor. Seneler geçiyor, 12 Eylül 1980 ihtilalinde birilerinin akıllarına geliyor. Biraz hasar görmüş, kafası kesilmiş tekrar masrafla bu heykel tamir ediliyor. 1982 yılında askeri hükümet heykeli İnönü’nün Maçka’daki köşkünün önüne dikiyor. O gün bugündür o heykel orada kalıyor" dedi.



"Heykel koruma altına alındı"


Sultan Abdülaziz’in yarım kalan camisi üzerine dikilen heykel için alınan karar hakkında Ziya Burcuoğlu, "Son günlerde bu gündeme geldi tekrar özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İmamoğlu bunun üzerinde durarak değişik siyasi düşünceler ile buranın korumaya alınmasıyla ilgili İstanbul Büyükşehir meclisinden bir karar çıkarıyor" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çorum Hitit Üniversitesi öğrenci kulüplerinin 2 projesine destek Hitit Üniversitesi öğrenci kulüplerinin 2 projesi, Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı çerçevesinde desteklenecek. Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) öğrenci projeleri başvuru sonuçları açıklandı. Programın ilk dönem başvuru sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte Hitit Üniversitesi Otomotiv Teknoloji ve Tasarım Kulübü ile Sosyal Girişimcilik ve Farkındalık Kulübü tarafından hazırlanan 2 ayrı proje destek almaya hak kazandı. Hitit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü öğrencisi Amine Avcu’nun koordinatörlüğünde hazırlanan "Engelleri Aşan Birliktelik Çalıştayı: Erişilebilirlik ve Empati İçin Kapsayıcı Bir Adım" adlı proje, ÜNİDES desteğiyle gerçekleştirilecek. Sosyal Girişimcilik ve Farkındalık Kulübü tarafından hazırlanan proje, toplumda engelli bireylerin erişim engellerine dikkat çekmeyi, empati kültürünü teşvik etmeyi ve erişilebilirlik konusunda toplumsal farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Nevzat Gencer danışmanlığında ve Sungurlu Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Abdulkadir Karabulut’un desteğiyle hayata geçirilecek proje, özellikle gençlerin sosyal sorumluluk ve empati duygularını geliştirmeyi amaçlıyor. Otomotiv Teknoloji ve Tasarım Kulübü tarafından hazırlanan “Otomotiv Teknolojileri ve Gelişim Akademisi” başlıklı proje çerçevesinde gençlerin otomotiv teknolojileri alanındaki bilgi ve becerilerini geliştirmeye yönelik atölye çalışmaları, seminerler ve eğitimler düzenlenecek. Katılımcılar, güvenli sürüş tekniklerinden global otomotiv trendlerine kadar geniş bir yelpazede eğitim alarak kendilerini geliştirme fırsatı bulacak. Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Furkan Akbulut danışmanlığında yürütülecek proje bilim ve teknoloji, spor ve sağlıklı yaşam, mesleki gelişim, kişisel ve sosyal gelişim gibi farklı başlıklarda çok yönlü bir gelişim sağlamayı amaçlıyor.
Hatay Mari’nin bal kabakları depremzede kadınlara umut oldu Hatay’ın tescilli lezzeti beyaz bal kabağıyla 31 yıldır tatlı yaparak para kazanan Mari Saatçi, 21 metre prefabrik iş yerinde yeniden lezzeti damakta tat bırakan tatlılarını yapmaya başladı. Depremde evi ve iş yeri yıkılan Saatçi, beraber çalıştığı afetzede 2 kadına da yeniden umut oldu. Gastronomi şehri Hatay’ın tescilli lezzeti olan beyaz bal kabağı, kendine özel pişirimi ve tarifiyle lezzetiyle damak çatlatıyor. Antakya ilçesinde yaşayan ve 31 yıldır bal kabağı tatlısı yaparak para kazanan 66 yaşındaki Mari Saatçi’nin iş yeri ve evi depremde yıkıldı. Bölge halkı tarafından ‘Mari teyze’ olarak bilinen Saatçi, asrın felaketinin ardından pes etmeyerek ilerleyen yaşına rağmen yaptığı bal kabağı tatlısını müşterileriyle yeniden buluşturdu. Hatay Valiliği tarafından Defne ilçesi Atatürk Alışveriş Merkezi prefabrik çarşısındaki 21 metrekare iş yerinde yeniden hayata tutunan Saatçi, 2 afetzede kadına da yeniden iş vermeye başladı. Azmi ve başarısıyla takdir toplayan namı değer Mari teyze, kendisiyle beraber 2 kadına da umut oldu. “2 ay kadar sonra evimize ve iş yerimize gittiğimizde hırsızlar her şeyimizi çalmıştı” Depremin ardından evinin ve iş yerinin hırsızlar tarafından talan edildiğini belirten Mari Saatçi, “1958 doğumluyum, 31 yıldır bu işi yapıyorum. Eski Antakya’da iş yerim vardı ve basit usulle bu işi yıllarca yaptım. Yanımda 4 - 5 kadına iş vermiştim. Yani herkes benle birlikte bir şeyler yapıp para kazanıyordu. Deprem oldu ve iş yerime uzun süre gidemedim. 2 ay kadar sonra evimize ve iş yerimize gittiğimizde hırsızlar her şeyimizi çalmıştı. Emekli maaşım var ve uzun süre 3 kişi geçindik bu parayla” dedi. “31 yıldır bal kabağı tatlısı pişirerek, para kazanıyorum” Depremin ardından kendisine tahsis edilen prefabrik iş yerinde yeniden meşhur tatlılarını yapmaya başladığını ve 21 metrekarelik iş yerinin 3 kişiye ekmek kapısı olacağını belirten Saatçi, “Daha sonra duyduk ki devletimiz prefabrik çarşı iş yerleri veriyor ve bende iş yerimi aldım. Oğlum çalışmamı istemedi, bende devletten aldığım yardımla ve maaşla yaşayamayacağımı söyledim. Yeni iş yerimde işimize tekrar başladık. 2 kadın aldım yanıma, bu dükkanımızda 3 kişi ekmek yiyeceğiz. Dükkan yaklaşık 21 kare ve bize yetmiyor. 31 yıldır bal kabağı tatlısı pişirerek, para kazanıyorum. Kabak tatlısının şu anki fiyatı 220 TL. Her yiyen bir daha alıyor, Rabbim razı olsun. Çok beğeniyorlar, kim Mari ablanın tatlısını duysa beğeniyor” ifadelerini kullandı. “Mari abla bize umut oldu, ben bu yaşımda çalıştığımı hissediyorum ve hoşuma gidiyor” Mari’nin kendisine umut olduğunu ve 60 yaşında çalıştığını hissettiğini dile getiren Selma Ezer, “Mari ablayı çoktandır tanıyorum. Depremden sonra maddi olarak sıkışmıştık, yeni bir iş yeri açtı ve bana imkan sağladı. Yardımcı olabiliyorum. Normalde yüzde 90 görme engelliyim, sağlığımı bilerek beni kabul etti. 3 kişi çalışıyoruz, şimdilik güzel gidiyoruz. İnşallah müşterimiz gelir. Mari abla bize umut oldu, ben bu yaşımda çalıştığımı hissediyorum ve hoşuma gidiyor” dedi.
Ankara Evine dönen akademisyene köpekler saldırdı Ankara’da yürüyüşten evine dönen bir akademisyene köpekler saldırdı. Saldırıda bacakları ve yüzü parçalanan kadın, komşuları tarafından kurtarılarak hastaneye kaldırıldı.Olay, Ankara’nın Çankaya ilçesinde bulunan Çiğdem Mahallesi’nde akşam 17.00 sıralarında meydana geldi. İddialara göre, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde görev yapan Prof. Dr. Meliha Yılmaz, evine dönerken köpeklerin saldırısına uğradı. Köpeklerin yere yıkarak ısırdığı kadını komşuları kurtardı. Olayı görenlerin ihbarı üzerine olay yerine sağlık ekibi geldi. Meliha Yılmaz, yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Yılmaz, kaldırıldığı hastanede tedavi edilerek gece saatlerinde taburcu edildi. Olayın ardından köpekleri toplamak üzere olay yerine gelen belediye görevlilerine hayvanseverler tepki gösterdi.“Köpeklerden 9 tanesi üstüne saldırıp yere yıkmış komşumuzu”Yaşanan olayın ilk olmadığını ve mahallede yıllardır bir köpek sorunu yaşandığını vurgulayan Çiğdemim Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Fethi Aksoy, “Dün akşam saat 17.00 civarında bir komşumuzun telefonuyla olaydan haberim oldu. Bir köpek saldırısı olduğunu söyledi. Hemen muhtarımızı da alıp birlikte olay yerine gittik. Bir komşumuz kanlar içerisinde yerde yatıyordu. Diğer komşularımız müdahale etmişler ve kanayan yere tampon yaparak kanamayı durdurmuşlardı. Ambulansı bekledik. Ambulans biraz gecikti ama neyse ki zamanında yetişti. Acile kaldırıldı komşumuz. Gece 01.00’e kadar acildeydi. Daha sonra taburcu edilip evine çıktı. Şu anda genel durumu iyi. Bacağının birinde bayağı derin yarıklar var. Oradan çok kanama olmuştu. Diğer bacakta ve yüzde bayağı bir çizik ve yaralanma var. Oralara plastik cerrahi işlem yapmış. O bölgedeki köpeklerden 9 tanesi üstüne saldırıp yere yıkmış komşumuzu. Sonra da sürüklüyorlar. O esnada araya giren komşularımız uzaklaştırıyor köpekleri ve ambulansı çağırıyorlar” diye konuştu.“Biri elinden tutmuştu biri bacağından yüzünü bile ısırdılar”Saldırıya uğrayan akademisyene olay yerinde müdahale eden komşularından Özlem Onay ise, çığlık sesi duyduklarını anda dışarı çıktıklarını belirterek, “Bir anda ses duydum. Çığlık sesi duyduk balkona koştuk. Eşim de hemen aşağı koştu. Daha önce hep bu tarz saldırılar olduğu için bu tarz çığlıkların ne olduğunu biliyoruz. Bir komşumuz Meliha Hanım’ı ormana doğru sürükleyen 3 köpek vardı. Belgesel izler gibi gördük izledik bağırmaya başladık. Biz bağrınca durdular Meliha Hanım’da sürünerek buraya doğru gelmeye başladı. Biri elinden tutmuştu biri bacağından yüzünü bile ısırdılar. Çok korkunç bir görüntüydü daha kendimize gelemedik” ifadelerini kullandı.“Köpek teröründen adım atamıyoruz”Mahallede yaşamaktan mutlu olmalarına rağmen başıboş köpeklerden rahatsız olduklarını açıklayan mahalle sakini Gülseren ise, “Dün saat 17.00 sularıydı balkonda duruyorduk. Korkunç bir çığlık Meliha Hocamı duyduk. Kanlar içindeydi yüzü bacağı korkunç bir haldeydi. Telefonu kaptığım gibi 112’yi tuşladım konuşamadım. Bu arada ambulansta çok geç geldi. Ambulansa yol vermeyenleri kınıyorum. 45 dakika ambulans bekledik kanamalı hastayla. Hasta kokmuştu çok kötüydü. Bu mahallede yaşamaktan hepimiz çok mutluyuz ama köpek sesinden ve köpek teröründen adım atamıyoruz” açıklamasında bulundu.