EĞİTİM - 04 Kasım 2024 Pazartesi 18:25

Iğdır Üniversitesinde ‘Yeşil Kimya ve Uygulamaları’ konuşuldu

A
A
A
Iğdır Üniversitesinde ‘Yeşil Kimya ve Uygulamaları’ konuşuldu

Iğdır Üniversitesi ile Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) iş birliğiyle "Yeşil Kimya ve Uygulamaları-TÜBA Konferansı" düzenlendi.


Iğdır Üniversitesi ev sahipliğinde TÜBA Asli Üyesi ve Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Soylak’ın konuşmacı olduğu programa, Rektör Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, rektör yardımcıları, üniversite personeli ve çok sayıda öğrenci katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferans, Rektör Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma’nın açış konuşması ile devam etti. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Asli Üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, “Şu anda 30’a yakın bilimler akademisi ile anlaşmamız var. Özellikle Özbekistan, Çin, Kore, ta Amerika’ya kadar ciddi projeler var” dedi.


TÜBA Asli Üyesi ve Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Soylak, konferansta yeşil kimya ile temel hedefin zararlı maddelerin kullanımını sıfırlamak olduğunu söyleyerek, “Yeşil kimya ya da ’green chemistry’ denildi mi bugün artık çevre dostu ya da sürdürülebilir kimya aklımıza geliyor. Bu noktada çevreyi ne kadar az kirletiyorsanız, çevreye ne kadar az zarar veriyorsanız siz yeşil kimyaya, sürdürülebilir kimyaya, hangi kelimeyi kullanırsanız ikisi de uyuyor, sürdürülebilir kimyaya, çevre dostu kimyaya hizmet ediyorsunuz. Olabildiğince tehlikeli maddeleri, zarar veren maddeleri kimyasal işlemlerde sıfırlamaya çalışmak, olabildiğince azaltmak, hatta işte mümkünse ortadan kaldırmaya çalışmak temel hedeflerimiz arasındadır” dedi.



Iğdır Üniversitesinde ‘Yeşil Kimya ve Uygulamaları’ konuşuldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Uluslararası Boran-6 Keskin Nişancı Yarışması nefes kesti Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanlığı tarafından Jandarma Asayiş Vakfı organizatörlüğünde düzenlenen BORAN 6-Uluslararası Keskin Nişancı Yarışması, bu yıl ilk defa ulusal ve uluslararası düzeyde yapıldı. Nefes kesen yarışmaya, Türkiye ve 17 ülkeden toplamda 40 unsur ile 80 keskin nişancı katıldı. Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanlığı tarafından, bu yıl ilk defa ulusal ve uluslararası boyutta düzenlenen ’BORAN 6-Uluslararası Keskin Nişancı Yarışması’ sürüyor. Jandarma Albay M. Remzi Kızılsu Atış Alanı bölgesinde yapılan ve 11-17 Kasım tarihleri arasında sürecek olan yarışmada; mesleki açıdan kültür oluşturmak, keskin nişancılığın önemini ortaya koymak, keskin nişancıların moral, motivasyon ve özgüvenlerini artırmak, terörle mücadele harekatlarında edinilen tecrübelerin paylaşılması amaçlanıyor. Gösteriler nefes kesti Türkiye ve 17 ülkeden toplamda 40 unsur ile 80 keskin nişancının katıldığı yarışmanın 5. günü, Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı ekiplerinin helikopterden keskin nişancı atışı, atlayışı ve bayrak gösterisi ile başladı. Ardından Jandarma Havacılık Komutanlığı çelik kanatlar uçuş gösterisi düzenledi. Foça Jandarma Komando Okul Komutanlığı ise üzüm salkımı gösterisiyle vatandaşlara gurur dolu anlar yaşattı. Jandarma Komando Atış Okul Komutanlığına bağlı ekipler de uzak mesafeye yerleştirilen testileri tek tek vurdu. Ardından bayrak atış gösterisi yapılmasıyla program tamamlandı. Yerli ve milli 30 savunma sanayi firması da oluşturulan stantlarda silah, mühimmat ve teçhizatların tanıtımını yaptı. Gösterilere; İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, Ege Ordusu ve Garnizon Komutanı Orgeneral İrfan Özsert, Donanma Komutan Yardımcısı Koramiral İbrahim Özdem Koçer, Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Korgeneral Aykut Tanrıverdi, Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanı Tümgeneral Yusuf Ziyaddin Cavlak, Türk Patent Enstitüsü Başkanı Muhammed Zeki Durak, Savunma Sanayi Başkanlığı yetkilileri, çok sayıda general-amiral ile kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri katıldı.
İstanbul Kütletme işlemi felce yol açabilir Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Özkoçak, kütletme adıyla bilinen uygulamalar hakkında önemli uyarılarda bulundu. Kontrolsüz yapılan bu işlemlerin, omurga sağlığı için ciddi riskler barındırdığını vurguladı. Son yıllarda sosyal medyada popüler hale gelen kütletme videoları, eğlenceli ve masum bir işlem gibi görünse de ciddi sağlık riskleri taşıyor. Kontrolsüz yapılan bu işlemler, omurga sağlığını tehlikeye atarak felç gibi geri dönülmez sorunlara yol açabiliyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Özkoçak, bu konuda hayati uyarılarda bulundu ve manuel terapinin doğru ellerde uygulanmasının önemine dikkat çekti. Manuel terapiye mutlaka uzman kontrolü Manuel terapinin tıpta yeri olan bir yöntem olduğunu ancak bu işlemlerden önce mutlaka uzman bir hekimin hastayı muayene etmesi gerektiğini belirten Dr. Özkoçak, “Omurga yapısını değerlendirmek için Röntgen, Tomografi ya da MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmalı. Çünkü omurganın arkasında, tüm sinir sistemimizi kontrol eden çok hassas damar ve sinir paketleri bulunuyor. Kontrolsüz müdahaleler felç gibi ciddi sonuçlar doğurabilir” dedi. Berberde kütletmeye dikkat Kütletme işleminin berberde ya da uygun olmayan şartlarda yapılmasının ciddi sakatlıklara neden olabileceğini ifade eden Dr. Özkoçak, “Omurilik felci, bu işlemin yanlış uygulanması sonucu ortaya çıkabilecek en kötü senaryolardan biri. Bu durum tüm vücutta güçsüzlüğe ve yaşam kalitesinde dramatik düşüşlere yol açabilir” uyarısında bulundu. Sosyal medya yanıltabilir Dr. Özkoçak, sosyal medyada kütletme işlemiyle ilgili yayılan abartılı videoların halkı yanlış yönlendirdiğini söyleyerek, “Bu videolarda duyulan sesler, genellikle ses kayıt cihazlarıyla artırılmış efektlerdir. Gerçek bir tedavide bu tür yüksek sesler çıkmaz. Sesin varlığı tedavinin başarılı olduğu anlamına gelmez” ifadesini kullandı. Manuel terapinin faydaları Manuel terapinin doğru uygulandığında kas ve bağ dokudaki sıkışmaları gevşeterek rahatlama sağladığını ifade eden Dr. Özkoçak, tedavinin yalnızca sertifikalı ve uzman kişiler tarafından uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Dr. Özkoçak, “Omurgamız vücudumuzun pırlantasıdır. Sinirlerimizin geçtiği bu bölgeye yapılacak her müdahale, büyük risk taşır. Lütfen kontrolsüz işlemlerden kaçının ve mutlaka uzman desteği alın” şeklinde konuştu.
İstanbul İstanbul’un semtlerinin isimleri, zengin bir mirasın izlerini taşıyor Tarihin şahdamarı olarak nitelendirilen İstanbul’un semtlerinin isimleri, köklü bir mirasın izlerini taşırken, kendine has anlamı ve bir hikayesi bulunuyor. Semt isimlerinin kökenlerini anlatan Tarihçi Zafer Bilgi,“ İstanbul’un semtlerinin ve sokak isimlerinin ilginç hikayeleri var. Tarih, sokak isimlerinde yaşıyor. Semtlerin isimlerine kulak verip, tarihe yolculuk yapmak gerekiyor. Asıl tarihe sevdalılar, buralardan okumayı çok rahat yapabilirler” dedi. Roma ve Bizans İmparatorlukları ile Osmanlı Cihan Devletine başkentlik yapan İstanbul, tarih boyunca farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir şehir oldu. Dünya çapında eşsiz bir öneme sahip olan İstanbul’un semtlerinin isimlerinin, kendine has anlamı ve bir hikayesi bulunuyor. Taksim adını Osmanlı Cihan Devleti döneminde suyun şehre maksem edildiği bölge olmasından aldı. Nişantaşı’nın adı, buradaki ormanlık alanda okların ulaştığı en uç noktayı işaret etmek için dikilmiş nişan taşlarından geldi. Topkapı, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almak için döktürdüğü büyük top şahinin konulduğu kapı olmasından dolayı tarihe geçti. İstanbul’u fetheden, Fatih Sultan Mehmet’i yad etmek için Fatih semtine adı verildi. İstanbul’un semtlerinin isimlerinin derin kökenlerini Tarihçi Zafer Bilgi anlattı. Öte yandan, isimlerinde tarih gizli olan semtler havadan görüntülendi. “Şehir, semtlerin isimlerinde hala yaşıyor” İstanbul’un semt isimleri hakkında konuşan Tarihçi Zafer Bilgi, “İstanbul’un semtlerinin ve sokak isimlerinin ilginç hikayeleri var. Şehir, semtlerin isimlerinde hala yaşıyor. Şehri adım adım arşınlarken, üniversite öğrencilerimize ben sokak isimlerini gösteririm. Tarih, sokak isimlerinde yaşıyor. ‘Yaşmak Sıyıran Sokak’ dik bir yokuştur. İnsanlara yaşmağını sıyırtıyordur. İsmi oradan gelmiştir. O dik yokuş, bazen merkep bağırtan, deve bağırtan sokağı olarak da geçer. Sokak isimleriyle beraber semt isimlerinde de tarih gizli. Eminönü, deniz eminliğinin önünden geliyor. Deniz eminliğinin önünde, bal, yağ ve un temel ihtiyaçları olduğu için yakınında yemiş iskelesi var. Kuruyemiş orada birikiyor. Oradan Mısır Çarşısı’na gidiyor ve etrafa dağıtılıyor. Kuruyemiş dışında bal, yağ ve un ise kapanlara geliyor yani toptan alışveriş merkezlerinde bulunuyor. Unkapanı, Yağkapanı ve Balkapanı isimleri de oradan geliyor. Alttaki bölgeye ise ‘Tahtakale’ ismi, ‘Taht-ı Kale’den geliyor. Bir kalenin altında olmasından geliyor. Arapça bir kelimedir. Unkapanı’ndan yukarı doğru çıktığımızda bizi karşılayan semtlerden olan ‘Zeyrek’, ince düşünceli, zeki olan Zeyrek Mehmed Efendi’nin medresesini kurmasından geliyor. İleriye doğru ‘Karagümrük’ semti, karanın gümrük noktasıdır. ‘Edirnekapı’ ise Edirne’den gelen kervanların girdiği kapı. O kapıdan içeriye doğru girilip, kara kervanlarının gümrük noktasından Karagümrük ismi geliyor. ‘Topkapı’ ise büyük şahi topunun konulduğu kapıdan geliyor. Bugünkü ‘Topkapı Sarayı’ da yine önüne büyük şahi toplarının konulmasından geliyor. ‘Çatladıkapı’ depremde çatladığı için, ‘Kumkapı’ saraya inşaat kumlarının alınmasından dolayıdır. Böyle ilginç isimler hakikaten yaşıyor. Mesela su kültürü de yaşıyor. Aksaray’daki ‘Horhor’ semti, horul horul akan sudan geliyor. Suyun olduğu maksem de duruyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Horhor Çeşmesi maksem yapılmıştır. Maksem suyun toplandığı alandır. ‘Taksim’ suyun taksim edildiği alandır. Bugün Taksim semt ismi de oradan geliyor” ifadelerini kullandı. “Semtlerin isimlerine kulak verip, tarihe yolculuk yapılabilir” Semt isimlerinden tarihin okunabileceğini ifade eden Bilgi, “Fatih, her dediğimizde yabancı bir insan ‘Fatih nedir’ diye soruyor. Biz de diyoruz ki; bu şehri fetheden Fatih Sultan Mehmed’i her seferinde yad etmek adına bu ismi vermişiz. Her seferinde Fatih Sultan Mehmed’i hatırlıyoruz. Topkapı Sarayı’nın hemen yanında gül bahçesi bulunuyor. Sarayın kendi gül bahçesidir. Gülhane ismini oradan alır. Buralar tarihin şahdamarı diyebileceğimiz, insanların kulak verip tarihi dinleyebileceği yerlerdir. Biz bugün buralardan uzaklaşmışız. Uzaklaştığımız için göremiyoruz. ‘Nişantaşı’, okları nişan alınırken konulan taşlardır. Hala Nişantaşı’nda bunlar duruyor. ‘Okmeydanı’da okların atıldığı meydan. Bugün bunları anlayabilmek mümkün değil. Biraz semtlerin isimlerine kulak verip, tarihe yolculuk yapmak gerekiyor. Asıl tarihe sevdalılar, buralardan okumayı çok rahat yapabilirler” diye konuştu.
İstanbul Uyuşturucudan kurtuldu, dernek kurup eğitim vermeye başladı 17 yıl boyunca uyuşturucu kullandıktan sonra tedavi olan Yücel Kuran, kurduğu dernekle bağımlı insanların kurtulması için mücadele ediyor. "Kumar, alkol, uyuşturucu gibi tüm bağımlılıklar bir beyin hastalığıdır" diyen Yücel Kuran, mutlaka tedavi olunması gerektiğini belirtti. 17 yıl boyunca eroin bağımlısı olan Yücel Kuran, bir süre sokaklarda yaşamak zorunda kaldı. Daha sonra bağımlılıktan kurtulmaya karar veren Kuran, tedavi sonrasında aldığı eğitimlerle çeşitli kitaplar yazdı. Yaptığı araştırmalar ve çalışmalar sonucunda kurduğu dernek ile madde bağımlısı olan insanların bağımlılıktan kurtulmaları için mücadele ediyor. Bugüne kadar yüzlerce kişinin madde bağımlılığından kurtulmasına vesile olan Yücel Kuran, Çatalca ve Silivri’de kurduğu üç şube ile toplam 120 kişi bağımlılıktan kurtulmak için burada eğitimler alarak tedavi oluyor. Kuran, "Sadece uyuşturucunun değil sanal kumar ve alkol gibi bağımlılıkların bir beyin hastalığı olduğunu ve kesinlikle tedavi olunması gerektiğini belirtiyor" dedi. "Kurtulmak için çok uğraştım ancak kendi çabamla olmayacağını anladım" 20 yıl boyunca madde bağımlısı olan Alper Karakaya, "40 yaşındayım 20 yıllık bir bağımlılık geçmişim var. Liseden sonra arkadaş çevresi ile bulaştım. Ailem madde kullanmayı bırakmam için çok çaba verdi. Kurtulmak için çok uğraştım ancak kendi çabamla olmayacağını anladım ve araştırmaya başladık annem Anka Yaşam Derneğini bulmuş. Biz ilaçsız tedavi istiyorduk çünkü ilaçlı tedavilerde bir süre sonra insan o ilaçlara bağımlı olabiliyor. Yücel Kuran Hocamızın hayat hikayesine baktım açıkçası bir ön yargılı davrandım ama onun başardığını gördüm. Burası bana faydalı oldu, kendime güveniyorum artık. Önceden ya yine başlar mıyım, kullanır mıyım diye bir güvensizlik oluyordu ama burada inancım arttı, maneviyatımız artıyor" dedi. "Bir daha kullanmayı düşünmüyorum" Madde bağımlılığından kurtulmak amacıyla derneğe başvuran Halil Benli, "26 yaşındayım 13 yıl boyunca uyuşturucu kullandım eski madde bağımlısıyım. Anka Yaşam Derneğini sosyal medya üzerinden buldum. Bir sene boyunca Yücel Hocayı araştırdım, kitaplarını okudum, videolarını izledim, ben de bırakırım diye buraya geldim. İlaçlı tedavilere kesinlikle karşıyım, ilaçlı tedaviler hastalığımızı daha çok tetikliyor. Buraya geldim burada 13. günüm, dışarıda da 13 gün boyunca kendimi eve kapatmıştım. 26 gündür herhangi bir madde kullanmıyorum. Güçlü ağrılarım hala devam ediyor. İlk üç günde arada kan kustuğum oldu, yemek yiyemiyordum. Şu anda yavaş yavaş düzeliyor. Günlük olarak hocalarımız bizi sabah namazına kaldırıyor, sonrasında saat 08.00 gibi tekrar kalkıp kahvaltı sonrasında bir saat kitap okuma saati oluyor. Yücel Hocanın bir kitabı var, onu okuyoruz, o bize faydalı oluyor. Kitap okuma saati sonrasında nefes egzersizleri yapıyoruz. Daha sonra sigara, alkol, madde bağımlılığı bırakma dersimiz var, daha sonra manevi derslerimiz oluyor. Beş vakit namazlarımızı kılıyoruz. Saat 17.00’den sonra spor aktivitelerimiz var. İlaçlı tedavinin hiçbir faydasını görmedim, ilaçlar daha çok bağımlılığımı artırıyordu ama burada öyle bir şey olmuyor. Hocalarımızın yardımıyla namaza başladık, duaya başladık, bunların sayesinde bırakabiliyoruz. Bir daha kullanmayı düşünmüyorum. Buradan da madde kullananlara söylüyorum, 13 yıl kullandım hiçbir faydasını görmedim, zararını çok gördüm. Aileme çok çektirdim, onların da bırakmasını tavsiye ederim" şeklinde konuştu. "Burada dünyada ve Türkiye’de bir ilk defa olan bir şeyi yaptık" Anka Yaşam Derneği Başkanı Yücel Kuran, "Maalesef 17 yıl boyunca uyuşturucu kullandım. Bundan yaklaşık 10 yıl önce Bakırköy Devlet Hastanesinin bahçesinde sokakta yaşıyordum. 10 yıl önce Allah nasip etti uyuşturucudan kurtulmak için programlara başladım, eğitimler aldım. Uyuşturucu kullandığım bu 17 yıl boyunca madde bağımlılığının bir hastalık olduğunu bile bilmiyordum gittiğim programlarda bağımlılığın bir beyin hastalığı olduğunu öğrendim. Yaptığımız araştırmalar sonucunda Amerika’da yazılan ayık yaşam programını bulduk. Orada şöyle bir durum var eski madde bağımlıları belli eğitimler aldıktan sonra bağımlılık danışmanlığı yapıyorlar. Bire bir danışmanın kendisi de bu süreçlerden geçtiği için bağımlıya direkt teması oluyor ve bunun da yüzde altmışa, yüzde yetmişe varan başarı oranını gördük. Bu çerçevede bilgi ve tecrübelerimizle bundan yaklaşık sekiz ay önce Anka Yaşam Derneğini kurduk. Burada Dünyada ve Türkiye’de bir ilk defa olan bir şeyi yaptık. Bu dernekte tepeden tırnağa herkes eski madde bağımlısı yani burası çok önemli iyileşmiş madde bağımlıları buraya gelen madde bağımlısı arkadaşlarımıza sabah saat 08.30’dan 18.00’e kadar bağımlılıktan kurtulma le ilgili programlar yapıyor. Tabii burada aile faktörü de çok önemli, ailelere de online şeklinde bu eğitimleri veriyoruz. 60 gün burada misafir ettiğimiz bağımlıları sürenin sonunda vatana, millete, ailelerine hayırlı bir birey olarak geri gönderiyoruz. Bağımlılığı sadece uyuşturucu bağımlılığı olarak görmememiz gerekiyor" açıklamasında bulundu. "Böyle durumlarda bilinçli olmak gerekir" Günümüzde teknoloji bağımlılığının, kumar bağımlılığının gençler arasında hızla yayıldığını ve çığ gibi büyüdüğünü ifade eden Kuran, "İnsanlar, aileler bunlara bir kusur, kişilik, karakter sorunu olarak bakıyorlar ama maalesef burada en büyük hatayı yapıyorlar. Bağımlılık bir beyin hastalığıdır. Bu sanal kumar da olsa, uyuşturucu bağımlılığı da olsa, alkol bağımlılığı da olsa muhakkak yardım alınması ve tedavi olunması gerektiren bir durum. Böyle durumlarda bilinçli olmak gerekir. Bizdeki oranlara göre dünyada ve Türkiye’de ilaçla veya diğer yollarla bağımlılıktan kurtulma oranı binde bir oranlarında yani, tedavi gören bin kişiden bir kişi iyileşiyor. Burada 60 gün kaldığı zaman ve rızası olduğu zaman doğru programla doğru yere müdahale ettiğiniz zaman başarı oranlarının yüzde altmışa yüzde yetmişe çıktığını görüyoruz" dedi.
Erzincan İHA’nın haberi ses getirdi: Çalışma azmiyle Türkiye’ye örnek olan Dilber nine çok arzuladığı konteynere kavuştu Erzincan merkeze bağlı Gümüştarla köyünde yaşayan 79 yaşındaki Dilber Çataltepe’nin inanılmaz hayat mücadelesi görenlere maşallah dedirtiyor. Gümüştarla köyünde hayat mücadelesini sürdüren Dilber Çataltepe, hayvancılık sektöründe yürüttüğü faaliyetle görenleri kendine hayran bırakıyor. Çalışma azmiyle Türkiye’ye örnek olan Dilber nine çok arzuladığı konteynere kavuştu.Yıllardır hayvancılık yaparak yaşayan Dilber Çataltepe, 22 adet büyükbaş hayvan besliyor. Hayvanların tüm bakım, temizlik, beslenme, sağım gibi işlemlerini tek başına yapan Dilber Çataltepe köylülerden de takdir görüyor.Hayvanların kendine yaşam enerjisi verdiğini söyleyen Dilber Çataltepe, 3 kızı bir oğlunun tüm ısrarlarına rağmen hayvancılıktan vazgeçemiyor. Hayvanları olmadığı takdirde hayattan tat alamayacağını söyleyen Çataltepe, üretmenin kendisine mutluluk verdiğini söyledi. Ürettiği sütün büyük bölümünü Erzincan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’ne verdiğini bir kısmını ise peynir üretiminde kullandığını söyleyen Dilber Çataltepe, tarımsal üretime katkı sağladığını kaydetti.Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu’nun merkeze bağlı Gümüştarla köyünde ziyaret ettiği Dilber Çataltepe’nin talebi olan konteyner, Vali Aydoğdu’nun talimatlarıyla AFAD İl Müdürlüğü ekiplerince kurulumu yapılarak teslim edildi.Bundan sonra işlerini daha kolay halledebileceğini ifade eden Dilber Çataltepe, mutluluğunu belirterek Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu’ya teşekkür etti.Dilber Çataltepe’ye komşuları da hayırlı olsun ziyaretinde bulunmayı ihmal etmedi.