DÜNYA - 03 Aralık 2025 Çarşamba 21:43 | Son Güncelleme : 03 Aralık 2025 Çarşamba 21:47

Dışişleri Bakanı Fidan: "Bir-iki ülke hariç, AB üyesi ülkelerin hepsi ile ilişkilerimiz fevkalade"

A
A
A

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya ve Ukrayna arasında müzakereler için Türkiye'den daha uygun bir yer bulunmadığını belirterek, "Türkiye olarak doğrudan görüşmelere ev sahipliği yapma istediğimizi tekrar hatırlattık. Biz bunu İstanbul'da geçen yaz üç defa yaptığımız toplantıyla, ev sahipliğiyle ve toplantı yönetimiyle de ispat ettik" dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Belçika’nın başkenti Brüksel'deki NATO Karargahı’nda gerçekleştirilen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından basına açıklamalarda bulundu. Brüksel’de AB yetkilileri ile gerçekleştirdiği görüşmeler ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Türkiye’nin üyelik sürecini engelleme teşebbüslerine ilişkin bir soru alan Fidan, "Bildiğiniz gibi dün ve bugün hem AB yetkilileriyle hem NATO kapsamında diğer dışişleri bakanı arkadaşlarla sürekli bir araya geldik. Gün içinde de yoğun NATO toplantıları vardı. NATO Dışişleri Bakanları Konseyi'nin toplantısı. Özellikle birkaç tane gündemle bir araya geldi. Ama sorunuza dönecek olursak, tabii Avrupalı meslektaşlarımızla bugün bir araya geldiğimizde, NATO çerçevesinde ağırlıklı olarak konu Ukrayna'daki muhtemel barış anlaşması ve şu anda buna ilişkin gelişmeler nelerdir, nasıl gidiyor, onu değerlendirdik. Biliyorsunuz Türkiye, Ukrayna barış görüşmelerinde kilit aktör olduğu için sürekli bizim görüşümüz de bu konularda soruluyor. Avrupa Birliği ile ilgili ilişkilere gelince dün Kaja Kallas ile ve Genişleme Komiseri Marta Kos ile çok uzun görüşmelerimiz oldu. Bütün konuları açıklığıyla masaya yatırdık. Genelde bizim görüşmelerimiz öyle oluyor. Genişleme Komiseri Marta Kos'un elinde sadece genişleme dosyası değil, aynı zamanda bağlantısallıkla ilgili dosyalar var. Özellikle Avrupa Birliği - Türkiye ilişkilerinin, ülkelerin daha başka coğrafyalara bağlantısallığı konusunda neler yapılabilir, o konuda somut projeler var. Özellikle Kafkasya, Orta Asya, buralara nasıl gidebiliriz şeklinde" dedi.

"AB üyeliği için bazı blokajların kalkması lazım"

Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine ilişkin açıklamalarında Fidan, "Açıkçası bazı devam eden çalışmalar var ama burada belli fasılların açılması gerekiyor. Burada belli blokajların kalkması lazım. 2019'da alınmış belli kararlar var, onların kaldırılması lazım. Şu anda ona yönelik çalışmalar var. Ama zaman zaman da ifade ettiğimiz gibi esas itibariyle Avrupa Birliği'nin ve bizim somut olarak üzerinde çalıştığımız Gümrük Birliği, Vize Serbestisi, Avrupa Yatırım Bankası'nın Türkiye'de faaliyetlerinin tamamıyla başlaması gibi birkaç tane daha temel konu. Onlarla ilgili çalışıyoruz" dedi.

Fidan, "Üyelik ve genişleme ile ilgili konular devam ederken asıl Türkiye'nin alan ilerlettiği iki konu daha var. Birincisi Avrupa Birliği ile eşit bir aktör olarak başka alanlarda, başka coğrafyalarda, diyebiliriz ki Rusya-Ukrayna meselesinde nerede duruyoruz, Gazze meselesinde ne yapıyoruz, Suriye meselesinde ne yapıyoruz, buralar Türkiye için fevkalade önemli alanlar. Bunlar Avrupa Birliği'nin de müdahil olduğu alanlar ve Türkiye ve Avrupa Birliği'nin burada nitelikli işbirliği yapabiliyor olması hem bizim dış politikamız arasından hem de onlar açısından fevkalade önemli. Bunu ilerletmiş olmamız çok önemli ve kıymetli diye düşünüyorum. Diğer taraftan aynı şekilde Afrika'da, Kuzey Afrika başta olmak üzere, Sahra altı olmak üzere oradaki sorunlar, programlar, imkan alanları, iş alanları, yani Türkiye'nin buradaki yıllardır ortaya koyduğu kendi çabalarının artık Avrupa Birliği ve diğer küresel aktörlerle işbirliğinde önemli bir zemin oluşturması bizim için büyük bir kazanım açıkçası. Bu noktada Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi kazan kazan yöntemiyle Avrupa Birliği ile yürüyen konularımız var" dedi.

"Bir-iki ülke hariç, AB üyesi ülkelerin hepsi ile ilişkilerimiz fevkalade"

Türkiye’nin AB üyesi ülkelerin her biriyle ikili ilişkilerinin çok iyi gittiğini vurgulayan Fidan, "Bugün NATO Bakanlar Konseyi'nde bakınca Avrupa Birliği ülkesi bir-iki ülke hariç, hepsi ile gerçekten ilişkilerimiz fevkalade. Herkes kendi ticaretini, ekonomisini, istikrarını, güvenliğini daha da ileri taşıma peşinde ve Türkiye bu türden konularda, zeminlerde bütün ortaklarına muazzam fırsatlar sunuyor. Biz her zaman için güvenilir, adil, iyi bir ortağız. Ticarette olsun, politikada olsun, savunmada olsun güvenilir bir ülke olma geleneği olan bir devletiz. Özel sektörümüz güçlü, nüfusumuz gerçekten çok dinamik. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman Türkiye aslında büyük potansiyeller sunuyor" şeklinde konuştu.

"Kiminle konuşsam, GKRY’den şikayet ediyor"

Türkiye’nin AB’ye üyelik yolculuğunun nihayete ermesi için bazı engellemelerin kalkması gerektiğini vurgulayan Fidan, "Burada isim vermek istemiyorum, ortaklarımızın güvenini kaybetmemek için. Kiminle konuşursam konuşayım GKRY'den şikayet ediyorlar. Yani şöyle bir sıkıntı var; Avrupa Birliği ve Türkiye 400 milyondan fazla insanın geleceğini ilgilendiren sinerji alanının bir grup insan tarafından rehin alınması meselesi. Bu tabii hiç kimsenin stratejik düşünce açısından kabul edebileceği bir şey değil. Bunu da yakından görüyorlar. Ama bunlar sonuçta nazik devlet insanları, yani gördükleri konuları zamanı ve zemini geldiği zaman uygun dille ifade ediyorlar. Ama bir defa kurumun işleyiş kuralları var. Birçok konu oy birliği ile alınıyor. Ama bu suistimal ne zamana kadar bu şekilde devam eder ona bakmak lazım. Burada mühim olan Türkiye'nin dış politikada kimsenin eline koz vermeden, topu da kendi tarafında tutmadan yoluna devam etmesi" ifadelerini kullandı.

"Umudum devam ediyor"

Ukrayna’da barışın tesisine yönelik müzakerelerin olumlu sonuçlanmasına yönelik umutlu olup olmadığı sorulan Fidan, "Var, benim umudum devam ediyor. Az önce başka bir konuşmamda da ifade ettim. Burada önemli olan müzakere tekniği açısından, müzakerenin devam etmesi ve tarafların masadan ayrılmaması. Benim yıllardır Cumhurbaşkanımız adına özel temsilcilik yaparken veya diğer meselelerde arabuluculuk yaparken gördüğüm en önemli husus, masadan ayrılmamak. Yani, şartlar ne kadar kötü olursa olsun, pozisyonlar ne kadar farklı olursa olsun uzlaşma niyetiyle masa etrafındaysanız bir yerde buluşursunuz. Burada başlangıç pozisyonları gerçekten birbirinden çok farklı. Onu teslim etmek gerekiyor. Ama orta noktada buluşturulabilir" dedi.

"Witkoff’un önemli rol oynayacağını düşünüyorum"

Ukrayna-Rusya meselesinde ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un önemli rol oynayacağını düşündüğünü belirten Fidan, "Kendisinin bu noktada yeterince donanımı olduğunu, kabiliyetlerin olduğunu da açıkçası düşünüyorum" dedi.

Ukrayna-Rusya meselesinde iç içe geçmiş birkaç husus daha bulunduğunu ifade eden Fidan, "Bu olay, Ukrayna'nın topraklarıyla alakalı, Rusya'nın stratejik hedefleriyle ve güvenliğiyle alakalı bir konu. Bir bakıma da Avrupa'nın kendi güvenliğiyle alakalı bir konu. Bu kadar iç içe geçmişlik var. Her taraf kendiyle ilgili farklı parametrelerden farklı şeyler istiyor" dedi.

"Bu, Avrupa’nın savaş sonrası yeni sistemini ortaya çıkaracak bir barış olacak"

Barış ihtimalinin ortaya çıkmasıyla birlikte tarafların daha sık bir şekilde gündeme getirdiği ve artık resmileşen yeni bir parametrenin de varlığına dikkat çeken Fidan, "Taraflar şunu söylüyorlar; Avrupa'da bir barış yapıldığı zaman bu, Avrupa'nın savaş sonrası yeni sistemini ortaya çıkaracak bir barış olacak. Dolayısıyla bu sadece barışı getiren bir şey olmayacak, yeni sistemi de getiren, yeni yapıyı da getiren bir anlaşma olacak. Dolayısıyla şimdi herkes var olan potansiyel anlaşmaya gereğinden çok daha fazla ehemmiyet verme gayreti içerisinde. Çünkü bu sadece bugünü değil, sadece savaşı durdurmayı değil, daha sonrasını da ilgilendiriyor. Bu bizim geleceğimiz. Şimdi geçmişteki tarih olaylara bakıyorlar, benle buluştukları zaman onları söylüyorlar. Anlaşma olursa Avrupa'nın güvenliğine ne olacak, hangi aktör ne alacak, ne kaybedecek, ne türden risklere maruz kalacak, ne türden kazançlara sahip olacak, herkes şu anda ayrı ayrı bunun hesabını yapma peşinde. Tabii bu kadar fazla ayrı hesabın yapıldığı bir yerde düşünce kargaşası da olur. Bunun net bir zihinle spesifik hedeflere dönüştürülmesi ve bu hedeflere de tarafların yoğunlaştırılması şu anda giderek artan, aslında bir gayret alanı bizim için. Biz bunları görüyoruz ve taraflarla da konuştuğumuz zaman hepsi fikirlerimizi soruyorlar. Nelere ve nasıl yoğunlaşmamız gerektiğini onlara söylüyoruz. Kısacası benim umudum var, birazdan da bununla ilgili çok önemli bir toplantıya geçeceğim" dedi.

"Türkiye olarak doğrudan görüşmelere ev sahipliği yapma istediğimizi tekrar hatırlattık"

Taraflar arasında gelinen son noktaya ilişkin brifing alacakları bir toplantıya katılmak üzere olduğunu açıklayan Dışişleri Bakanı Fidan, "İnşallah burada çalışmalarımıza devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımızın da Avrupalı liderlerle, Sayın Putin'le görüşmeleri devam ediyor. Biz Türkiye olarak doğrudan görüşmelere ev sahipliği yapmak istediğimizi tekrar hatırlattık. Bu konuda Rusya'nın olumlu bir tutumu var. Ben yakında Ukrayna'nın da bu konuda olumlu bir pozisyon ortaya koyacağını düşünüyorum. Yani genel çerçevede bir anlaşma olursa mevcut kağıt üzerinde bir çerçeve kabulü, bunun detaylarını netleştirmek için tarafların illa ki bir araya gelip yüz yüze konuşmaları gerekiyor. Bunun için Türkiye'den daha uygun da bir yer yok. Biz bunu İstanbul'da geçen yaz üç defa yaptığımız toplantıyla, ev sahipliğiyle ve toplantı yönetimiyle de ispat ettik. Her birinde taraflar gerçekten mutlu ayrıldılar ve bir takım somut sonuçlara uydurdular. Tabii ki sorunların tamamını çözemediler ama bugünkü devam eden görüşmelere de muazzam bir zemin hazırladı bu. Onu da ayrıca ifade etmek isterim" dedi.

"Savaşın coğrafyası giderek yaygınlaşıyor"

Karadeniz’de ticari gemilerin saldırıya uğraması ve bu hususta Romanya ve Bulgaristan dışişleri bakanları ile gerçekleştirilen toplantıya ilişkin bir soru alan Fidan, "Biliyorsunuz, Bulgaristan, Romanya ve Türkiye Karadeniz'de NATO üyesi üç ülke. Biz özellikle savaştaki mayınların yüzerek bizim sınırlı kıyılarımıza gelmesi ve ticaretimize, güvenliğimize mani olmasını ortadan kaldıracak bir çalışma grubu kurduk. Askerlerimiz, deniz kuvvetlerimiz bu konuyla ilgili çalışmaya başladılar. Tabii biz burada şunu gördük; Aslında üç önemli NATO ülkesi, Karadeniz'e kıyıdaş olarak bir araya geldiği zaman bir takım şeyler yapıyor. Bunu daha ileri taşımamız gerekiyor" dedi.
Karadeniz’deki son saldırıların Türkiye’nin en başından yaptığı uyarıların ne kadar haklı olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Fidan, "Çünkü savaşın coğrafyası giderek yaygınlaşıyor. Kullanılan yöntemler yaygınlaşıyor, coğrafya yaygınlaşıyor. Bu çok korkutucu bir şey. Şimdi bizim münhasır ekonomik sahamızda devam etmekte olan, seyretmekte olan iki gemiye yapılan bu saldırı, aslında Karadeniz'deki seyri sefer emniyetini tehlikeye attığı için Karadeniz'i ticarete kapalı bir alan haline getiriyor, insan ulaşımına kapalı bir alan haline getiriyor. Bizim Türkiye olarak Ege Denizi sahilimiz var, Akdeniz'imiz var. Yani uluslararası sıcak sular açılabiliriz ama bazı ülkelerin, Romanya ve Bulgaristan'ın örneğindeki gibi, onların tek denize açılımı Karadeniz üzerinden. Yani bu mesele onlar için daha büyük bir sorun" şeklinde konuştu.

"Türkiye, büyük bir sorumluluk aldı"

Türkiye’nin Karadeniz’e en uzun sahili olan ülke olarak büyük bir sorumluluk aldığını kaydeden Fidan, "Bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz. Şu anda Karadeniz'deki iş birliğini daha ileri nasıl taşırız, özellikle seyrüsefer güvenliği konusu, bağlantısallık meselesi önemli. Boru hatları var, enerji hatları var, fiber hatlar var. Bunlar da Karadeniz'de şu anda önemli konular. Daha sonra enerji için yapılan keşif çalışmaları; bunlar önemli alanlar, balıkçılık da var ve bütün bunların açıkçası ulaştırma dışında, taşımacılık dışındaki önemli alanların da yer aldığı adı üstünde münhasır ekonomik bölge. Herkesin istifade ettiği bir bölge" dedi.

Fidan, "Ama savaş şartlarından etkilendiğiniz zaman bu ekonomik fırsattan istifade edemiyorsunuz. Tersine riske giriyor. Şimdi bunu nasıl sonuçlandırabiliriz? Ne türden tedbirler geliştirebiliriz? Geliştirdiğimiz fikri tedbirleri pratikte hangi kurumlarımızda nasıl ve nasıl bir koordinasyon mekanizmasında bir araya getiririz? Onları konuştuk, çeşitli kararlar aldık ve bu konuda yoğun bir şekilde çalışmaya da devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

İbrahim Aydoğan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul PFDK’dan 23 hakeme daha bahis cezası! Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), bahis oynadıkları gerekçesiyle sevki yapılan 24 hakemin 23’üne 8 ila 12 ay arasında hak mahrumiyeti cezası verildiğini açıkladı. 1 hakemin ise inceleme ve idari tedbirinin sürmesi kararlaştırıldı. TFF Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, bahis cezalarını açıklamaya devam ediyor. PFDK’ya sevk edilen 152 hakem haricinde ilave soruşturma kapsamındaki 22 hakem ve daha önce haklarında incelemenin devamına karar verilen 2 hakem hakkındaki alınmış olunan kararlar duyuruldu. TFF’nin sitesinden PFDK cezalarına ilişkin yapılan açıklamada, sevk edilen 24 hakemden 23’üne 8 ila 12 ay arasında hak mahrumiyeti cezası verildiği açıklandı. Ayrıca 1 hakemin ise inceleme ve idari tedbirinin sürmesi kararlaştırıldı. PFDK’nın açıklamasına göre ceza alan hakemler şöyle: "Klasman Yardımcı Hakemi Ahmet Karaatay’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Barış Sun’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Bedirhan Yiğitbaş’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 12 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Berkay Salman’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Cihan Ölmez’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 12 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Üst Klasman Yardımcı Hakemi Deniz Caner Özaral ’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Faik Sancaktutan hakkında, bahis eylemi nedeniyle incelemenin ve idari tedbirin devamına, Klasman Yardımcı Hakemi Fatih Gemici’nin, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Üst Klasman Hakemi Fevzi Erdem Akbaş’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Furkan Arıoğul’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Üst Klasman Hakemi Furkan Aksuoğlu’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,(oyçokluğu) Klasman Hakemi Hakan Ergin’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Halil İbrahim Balsatan’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Kemal Dizdar’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 10 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Mehmet Özgür İşbilen ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Üst Klasman Yardımcı Hakemi Mustafa Güçer ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Osman Oğurlu’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 10 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Ömer Faruk Sağır ’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Tolga Akbaba’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Tolga Tuna’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Yasin Mert Karahan’ ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 10 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Yardımcı Hakemi Yiğit Çam’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Üst Klasman Hakemi Melih Kurt’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, Klasman Hakemi Mertcan Tubay’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 8 ay hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir."
Denizli Merkezefendi’de buz pateni pisti açıldı Merkezefendi Belediyesi, çocukların ve ailelerin keyifli vakit geçirmesi için Merkezefendi Kültür Merkezi’nin yanında Buz Pateni Pisti’ni vatandaşların hizmetine sundu. Renkli etkinlik alanlarıyla dikkat çeken pist, Mart ayına kadar açık kalacak. Sosyal ve kültürel etkinliklerle ilçe genelinde çalışmalarını sürdüren Merkezefendi Belediyesi, çocuklar ve gençler için eğlence dolu bir alan oluşturdu. Merkezefendi Kültür Merkezi’nin yan tarafına kurulan geniş Buz Pateni Pisti, kısa sürede çocukların ve gençlerin buluşma noktası haline geldi. Çocuklar buz pateni yapmanın keyfini yaşarken, aileler için de alan çevresinde sokak lezzetleri, lunapark ve alışveriş stantları kuruldu. Yiyecek-içecek kioskları ve çeşitli stantlarla zenginleştirilen alanda her yaştan ziyaretçi keyifli vakit geçirebilecek. Buz Pisti’nde vatandaşlar Mart ayına kadar her gün 12.00 - 22.00 saatleri arasında giriş yapabilecek. "Kış boyunca eğlence Merkezefendi’de yaşanacak" Çocukların mutluluğunun kendileri için çok kıymetli olduğunu ifade eden Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan, "Çocuklarımızın güzel hatıralar biriktirmesini istedik. Bu düşünceyle Merkezefendi Kültür Merkezi’mizin yan tarafına büyük bir Buz Pateni Pisti kurduk. Çocuklarımız eğlenirken, ailelerimizin de keyifle vakit geçirebilmesi için sokak lezzetleri, lunapark ve alışveriş stantlarıyla alanı daha da renklendirdik. Pistimiz 12.00 - 22.00 saatleri arasında her gün Mart ayına kadar açık olacak. Tüm hemşehrilerimizi bu keyifli atmosfere davet ediyorum" dedi.
İstanbul "Tuğyan ve Sultan, ekran önü ve ekran arkasında çok farklıydılar" ‘Neler Oluyor Hayatta’ programının Genel Koordinatörü ve haberci Reyhan Şan Tunaboylu, Tuğyan Ülkem Gülter ve o gecenin tek tanığı olan itirafçı arkadaşı Sultan Nur Ulu ile yaptığı röportajın hem perde arkasını hem de önemli izlenimlerini anlattı. Ünlü sanatçı Güllü’nün şüpheli ölümüne dair birçok röportaj, Kanal D’de yayınlanan Hakan Ural ve Ferda Yıldırım’ın sunduğu "Neler Oluyor Hayatta" programında izlenmişti. Annesini, "kasten öldürme" suçlamasıyla tutuklanan Tuğyan Ülkem Gülter ve o gecenin tek tanığı olan itirafçı arkadaşı Sultan Nur Ulu, "Neler Oluyor Hayatta"ya konuşmuştu. Röportajları yapan ve Güllü’nün düştüğü o eve giren "Neler Oluyor Hayatta" programının Genel Koordinatörü Reyhan Şan Tunaboylu, hem röportajların perde arkasını hem de önemli izlenimlerini anlattı. Tuğberk de şüpheli mi? Röportajların perde arkasında yaşananlara dair Tunaboylu’nun anlattıkları şöyle: ’’İlk andan itibaren olayın üzerinde ciddi bir titizlikle durduk. Bu konunun ana karakterleri Tuğyan, Tuğberk ve Sultan’dı. Ben de konuya onlarla görüşerek girmeye başladım. Başta yapımcımız Hülya Sepken olmak üzere ekiple yaptığımız görüşmeler sonucu Yalova’ya gitmeye karar verdik. Yayıncılık kalitemizi ve tarafsız yayın yaptığımızı gördükleri için onlar da sadece ve sadece bizimle konuşmayı tercih ettiler. Tuğberk olayın çok üzerindeydi. Şu an Tuğyan gözükse bile belli bir süre olayı hep Tuğberk ile yürüttük. İlk görüşmeleri onunla yaptık. Röportaj günü, yeri, saati, eve davet etmeler, "Burayı çekelim, şurayı çekmeyelim" gibi tüm talepler ve iletişimi Tuğberk ile yaptık. Ben onun şüpheli olduğuna inanıyorum. Tuğberk bize bağlandığında, "Ne olur acımızı yaşamamıza müsaade edin" dedi ve tüm ekip olarak onun acısını hissetmeye çalıştık. Saygı duyduk ve başka hiçbir canlı yayına da katılmadı. Annesinin doğum gününde yayınımıza bağlanan birine soracağınız her soru kifayetsiz kalıyordu. Şunu net söyleyebilirim; ekran önünde gördüğünüz o duygusal, anneye bağlı, konuşmakta bile güçlük çeken Tuğberk, birebir görüşme anlarında hiç öyle bir profil değil. "Ekran önü ve ekran arkasında çok farklıydılar" Ciddi baskın, o acısını hiç hissettirmeyen, bütün olayı koordine eden, hatta evden çıkarken "Reyhan abla, sana polislerin olay inceleme görüntülerini atacağız. İzleyin, bakın yerlerin kaygan olduğuna onlar da inanıyor" diyerek bunun aslında bir kaza olduğu yönünde görsel videolarla bizi ikna etmeye çalışıyordu. Geldiğimiz noktada olay çok net; ekran önüne geldikleri zaman Tuğyan ve Tuğberk, ağlamaktan konuşamayan iki acılı evlat; kameralar kapanıyor, arkamızı dönüyoruz, ciddi anlamda etrafa hükmeden, olayın yönünü çeviren, ağzı bozuk, çok sertleşebilen yapılara sahip iki kardeş bunlar. Tuğberk belli bir yere kadar olayı yönetti. Belli bir noktadan sonra artık ifşalar, mesajlar, ses kayıtları. Olay onun kontrolünden çıktıktan sonra kendini yok etti. Çünkü oradan çıkış olmadığını fark etti. Mesela oğluyla ilgili KADES’e Güllü’nün yaptığı şikâyeti de ilk biz verdik ve bunu da inkâr edemediler. Ben de bunu Tuğyan röportajımda sordum. Tuğberk her şeyi yönetiyordu; avukatlarla yaptığımız görüşmelerde bile. Sultan bu hikâyenin en silik karakteriydi aslında. Ben avukattan, Tuğberk’ten ve Tuğyan’dan defalarca Sultan’ın telefonunu istedim ama buna asla müsaade etmediler. Ben Sultan’ın ifadesinde Sultan’ın telefonunu gördüm, hemen aradım. Çok ürkek konuştu; hatta konuşmak istemediğini söyledi. Ben de ısrarcı oldum. Konuşmayı düşünmeyince ben bir hafta boyunca aramaya başladım. Bir gece beni aradı. "Konuşmaya karar verdim ama bana Tuğyan ve Tuğberk’in izin vermesi lazım. Siz eğer onlardan izin alırsanız, ben bir kez konuşacağım ve size konuşacağım" dedi. Tuğberk ile iletişime geçtim, izin verdi. Hatta orada Tuğberk ile bir tartışmamız oldu. "18 yaşın üzerinde, üniversite eğitimi alan bir kız Sultan, senin ailenin içinde biri değil. Senin onunla röportaj yapmam konusunda nasıl bir müdahalen olabilir? O kendi hür iradesiyle röportaj yapmak istiyor. Sen neden bunu engelliyorsun?" dedim. "Ben engellemiyorum ama şu an hiç kimsenin psikolojisi yerinde değil" dedi. Gece yarısı Sultan’a mesaj attım ve konuşması gerektiğini söyledim. Beni aradı ve ne soracağımı sordu, soruları istedi. Birkaç soru attım ona ve "tamam" dedi. Röportajı nerede yapacağımızı sorduğumda "Yalova’da Güllü annenin evinde" dedi. Sürekli fikir değiştiren karakterler bunlar. O gün Tuğyan, Sultan ve Sultan’ın babası evdeydi. Bir de tanımadığımız birkaç kişi daha Eve girdiğinizde o tedirginliği hissediyorsunuz. O an röportaja başlayacakken Tuğberk beni aradı. Ben o an Tuğberk’in bizi kameralardan izlediğini bilmiyorum. "Eve gelmişsin, soruları da göndermişsin ama bak sadece beş soru" dedi. Tuğberk’in telefonundan sonra ben herhalde kız kardeşi haber verdi diye düşündüm. Röportajı Güllü’nün odasında yapmak istedim, izin vermediler ve bir siyah koltuk gösterdiler. Tuğyan aşırı gergindi ve sürekli bir telefon trafiğindeydi. Sultan bakışlarını Tuğyan’dan alamadığı için rahat değildi. Röportaj yapacağın yere kadar onlar karar veriyor ve bir türlü başlayamıyorsun. Benim o gün gördüğüm; o güne kadar acılı, konuşmakta bile güçlük çeken anne acısıyla yanıp tutuşan Tuğyan profilinin olmadığıydı. Çok agresif, sürekli küfreden biri olduğunu gördüm. Sürekli telefonda Kervan ile kavga, gürültü Ortamda terör estiren bir Tuğyan vardı ve o baskı yüzünden Sultan konuşamaz hâlde. Ve beni Tuğberk tekrar aradı. "Reyhan Abla hemen başlayın" dedi. "Beş sorunun dışına çıkmayın" diye de uyardı. O gerilim beni rahatsız etti. Sultan hipnozda gibi, Tuğyan’dan gözlerini alamıyordu. Birinci soru ürkek cevap, ikinci soru ürkek cevap Tuğyan yine birileriyle telefonda kavga ediyor, yine küfürlü konuşuyor. Sultan’ın konuşmak istediğini gözlerinden görüyordum. Biz 20 dakika rahat konuşabilirdik. Bizim istihbarat şefimiz İsmail Navruz, Tuğyan’ı kısa süreliğine mutfağa götürdüğünde ben hemen Sultan’a "o gece aslında ne yaşandı?" sorusunu sorar sormaz telefonum çaldı. Arayan Tuğberk’ti Bana "bu soruya girme" dedi. Şaşırdım, etrafıma baktım; Tuğberk yoktu. O an kameralarla bizi izlediğini fark ettim. "Hemen röportajı kesin" dedi. "Soruların dışına çıktınız" dedi. Baskı yaptı.’’