POLİTİKA - 13 Eylül 2024 Cuma 15:30 | Son Güncelleme : 13 Eylül 2024 Cuma 16:24

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni'ne katıldı. Törene ayrıca, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İstanbul Valisi Davut Gül ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı.

“12 milyarlık yatırımla Türkiye'nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz"

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Marmara Üniversitemizin kıymetleri mensupları, sevgili öğrenciler sizleri selamlıyorum. Bugün ayrı bir heyecan içindeyim. Yapım sürecini takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi'ni açmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Marmara Üniversitesi'nden 1981 yılında mezun oldum. Siyasi hayatım boyunca aldığım fahri doktora ünvanlarımdan en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım. Marmara Üniversitesi'nde mezun olmaktan gurur duyuyorum. Burası askeri kışlaydı, parmakla gösterilecek eğitim yeri olması için çalıştık. Marmara Denizi'ne hakim külliye projesinin ilk etabını 2021 yılında tamamladık. Külliyenin iki etabından mühendislik ve eğitim fakültesi, siyasi bilgiler fakültesi, hangarlar, öğrenci merkezleri de yer alıyor. 12 milyarlık yatırımla Türkiye'nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz. Şehrimize ve üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Külliyemizin inşasında emeği olanlara teşekkür ediyorum. 141 yıllık köklü tarihinde Marmara Üniversitemizin yanında olmaya devam edeceğiz. Dünya'nın 198 farklı ülkesinde 340 bin öğrenci var. Yüzde 95'i kendi imkanları ile okuyor. Misafir öğrencilerin katkısı 3 milyar dolar civarında. Ülkemiz açısından övünülecek bir durumdur" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

"Irkçılık adı altında Türk-İslam düşmanlığı yapılmaktadır"

Erdoğan, "Hükümet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor. 14-28 Mayıs seçimlerine karşımızdaki aday üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendi. Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasından bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin binbir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin masum olmadığı açıktır. Türkiye'de ırkçılık adı altında topyekün Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler, apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah'ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz. Bakınız biz ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanları derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırmadık. Biz asırlar boyunca üç kıta, yedi iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz. Böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

"Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar"

Erdoğan, "Ülkemizin marka eğitim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitemizin uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inanıyorum. Kıymetli misafirler, Marmara Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarımız ülkemizin gerçekten sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldi. Türkiye'nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hakimdi. Her 7-8 ayda bir hükümetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik. Birtakım kirli eller bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının baharındayken birbirine düşman ettiler. Sağ dediler, sol dediler. Alevi, Sünni, Kürt, Türk dediler. Delikanlılarımızın heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattılar. Milletimizin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisi hayatını kaybetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Gençlerimiz, üniversitelerimizi esir alan kör şiddetin kurbanı oldu. Bugün hatırladıkça yüreklerimizi yakan nice dramatik olay yaşadık. Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için buu milletin evlatlarını kullandılar. Toplum kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerimizi kullandılar. Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik" dedi.

"Gezi Olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır"

Erdoğan, "Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde yasalara mahkum edilerek ödedik. Güvenlikte terör örgütlerine istismar imkanı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta, uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Milli birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük. 2002'de Aziz Milletimizin teveccühüyle göreve geldiğimizde Türkiye'nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduk. Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Cumhuriyet mitinglerinden Gezi Olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her şeyin karşısında durduk. Ne esnafın malını mülkünü yağmalayan vandalların, ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin, ne namuslarına emanet edilen silahları o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ'cü hainlerin, ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin milli iradeyi gaspetmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik. Her zaman soğukkanlı olduk. Sağduyulu davrandık. Siyasette nezaket bir an olsun elden bırakmadık. Ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de, sevgimiz de hep milletimiz içindi. Bakınız yeri gelmişken şu hususu tekrar ifade etmek isterim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi Olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dahil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor. Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkemize karşı büyük bir komplo kurulmuştur. Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın, ama biz bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve milli iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir" dedi.

"Hangi partiye oy verirse versin;vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz"

Erdoğan, "Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor. Sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye'ye milyarlarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet 11 sene sonra da olsa, çok geç de olsa bu hadise ile ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi Olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve milli iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine bu hadisede asıl öz eleştiri vermesi gerekenler haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerilime, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir.

Çıkıp özür dilemesi gerekenler faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği, IMF'e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır. Bakınız biz siyasetçiyiz, biz milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız. Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesini, namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin. Vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık. İnşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz" dedi.

"Şanlıurfa'da Oxford vardı da gitmedik mi"

Erdoğan, "Türkiye yüzyılını, bilimin, teknolojinin, refahın yüzyılı haline getirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attık. 2002'de burası çok ama çok önemli. 2002'de 76 üniversitemiz varken bugün bu sayı 208'e yükseldi. Hani tatlıses'in bir sözü var ya yani Şanlıurfa'da Oxford vardı da gitmedik mi? Şu anda 81 vilayetin 81'inde hamdolsun üniversitelerimiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik. "Üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız" dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkanını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık.

Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma, geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bu duygularla Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi'nin ülkemize, milletimize, üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Üniversitemizin yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine Rabb'imden üstün başarılar diliyorum" dedi.

Aykut Zor - Abdul Samet Kaya

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ataşehir Belediyesi’nden sokak hayvanları için dikkat çeken mektup Ataşehir Belediyesi, ilçedeki sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi amacıyla önemli bir çağrıya daha imza atıyor. Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel imzasıyla ilçede bulunan kurumsal firmalara, fabrikalara ve okullara mektup gönderilerek, geçici hayvan bakım merkezlerinde bulunan sokak hayvanlarının sahiplenilmesi teşvik ediliyor. Sokak hayvanlarının sağlığı ve refahı için önemli bir adım attıklarını vurgulayan Başkan Adıgüzel, duyarlı yurttaşları sokak hayvanlarını sahiplenmeye davet etti. Ataşehir Belediyesi, sokak hayvanlarının daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürebilmeleri için önemli bir kampanya başlattı. Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel kampanya kapsamında geçici hayvan bakım merkezlerinde bulunan sokak hayvanlarının sahiplenilmesi için ilçede faaliyet gösteren şirketlere, fabrikalara ve okullara birer mektup gönderdi. Sokak hayvanlarının sahiplenilmesi için destek istenen mektuplarda, onlara güvenli yaşam alanları sunulması gerektiği vurgulanıyor. Modern rehabilitasyon merkezi çalışmaları sürüyor Sokak hayvanlarının yaşadığı sorunlara çözüm üretmek için çeşitli adımlar atan Ataşehir Belediyesi, büyük bir projenin çok yakında hayata geçirileceğini duyurmuştu. Bu proje kapsamında; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları ve Ataşehir Belediyesi ile Maltepe Belediyesi’nin iş birliğiyle, Kayışdağı Ormanı’nda 76 bin metrekarelik alanda modern bir rehabilitasyon merkezi inşa edileceği müjdesi paylaşılmıştı. Sahiplendirilme konusunda destek bekleniyor Bu projeye ek olarak, sokak hayvanlarının sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürmesi için farklı metotlara da ihtiyaç duyulduğunu gözlemleyen Ataşehir Belediyesi yetkilileri, toplum bilincinin arttırılması için de çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu çalışmalarda; bakıma ve sevgiye muhtaç sokak hayvanlarının geçici bakım merkezlerinden alınarak, sıcak bir yuvaya ve sevgi dolu güvenli bir ortama kavuşmaları için onların sahiplendirilmesi teşvik ediliyor. “Can dostlarımızı, sahiplenmeye davet ediyorum” Kampanya hakkında açıklamada bulunan Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel, şunları ifade etti: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ve Ataşehir ile Maltepe belediyelerinin iş birliğiyle Kayışdağı Ormanı’nda inşa ettiğimiz modern rehabilitasyon merkezi, sokak hayvanlarına iyi bir yaşam sunacak. Ancak, bakıma ve sevgiye ihtiyaç duyan sokak hayvanlarının sıcak bir yuvaya kavuşmaları için toplumsal destek ve sahiplenme bilinci de büyük bir rol oynuyor. Bu nedenle, İlçemizdeki şirketlerin, fabrikaların ve okulların bakımevlerimizdeki can dostlarımızı sahiplenerek onlara güvenli yaşam alanları sunabileceğine yürekten inanıyoruz. Birlikte, daha yaşanabilir bir şehir ve mutlu hayvanlar için çalışmaya devam edeceğiz.” Proje kapsamında Başkan Adıgüzel imzasıyla gönderilen mektupta şu ifadelere yer veriliyor: “Hızla büyüyen ve modernleşen ilçemiz, sokak hayvanlarının refahını sağlama konusunda da büyük bir sorumluluk taşıyor. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonrasında, sokak hayvanlarının bir yuvaya olan ihtiyaçları her geçen gün artıyor. İlçemizdeki sokak hayvanlarının tam sayısını bilmesek de, bu dostlarımızın bizimle birlikte sağlıklı, huzurlu ve güven içinde yaşaması için hepimize büyük görevler düşüyor. Ataşehir Belediyesi olarak, can dostlarımızın yaşam şartlarını iyileştirmek amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları ve Maltepe Belediyesi ile iş birliği içinde modern bir rehabilitasyon merkezi inşa ediyoruz. Kayışdağı Ormanı’nda 76 bin metrekarelik bir alanda kurulacak bu merkez, modern tıbbi üniteler, barınma, egzersiz ve sosyalleşme alanları gibi pek çok yaşam alanını içeriyor. Ancak bu adımların tek başına yeterli olmayacağını düşünüyoruz. İlçemizdeki şirketlerin, fabrikaların ve okulların bakımevlerimizdeki can dostlarımızı sahiplenerek onlara güvenli yaşam alanları sunabileceğine yürekten inanıyoruz. Sizler de iş yerlerinizde küçük yaşam alanları oluşturarak bu projeye katkıda bulunabilir ve dostlarımızın mutlu ve güvenli bir hayata kavuşmasına yardımcı olabilirsiniz. Bu sayede hem kurumunuzun sosyal sorumluluk bilincini pekiştirebilir hem de topluma örnek bir adım atabilirsiniz.”
Bursa Bursa’da sokakta karşılaştığı husumetlisini bıçaklayarak ağır yaraladı, o anlar kamerada Bursa’da aralarında daha önceden husumet bulunan iki taraf oturdukları aynı sokak üzerinde denk geldi. Taraflardan biri diğerini bıçaklayarak ağır yaralarken kısa sürede yakalandı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay sonrası bıçaklayan şüphelinin 2 ay önce yine aynı sokak üzerine başka bir kavgaya karıştığı görüntüleri ortaya çıktı. Olay, geçtiğimiz Salı günü saat 21.00 sıralarında Kestel ilçesi Kale Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, aralarında daha önceden husumet bulunan S.K. (45) ile İ.K. yaşadıkları sokak üzerinde yeniden karşılaştı. Aralarında tartışma kısa sürede büyürken taraflar birbirlerine saldırmaya başladı. İ.K., yanında bulundurduğu bıçak ile S.K.’yı vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklayarak ağır yaralayarak sırra kadem bastı. Olay yerinde bulunan kimliği belirsiz bir kişi ise ağır yaralı şekilde yerde yatan S.K.’ya yumruk atarak darp etti. İhbar üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri ağır yaralanan S.K.’ye yaptığı ilk müdahalesinin ardından Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırdı. Şüpheli kısa sürede yakalandı Olay sonrası harekete geçen Kestel İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler şüpheli İ.K.’yi kısa sürede yakalayarak gözaltına aldı. Emniyetteki işlemleri tamamlnan İ.K. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hayati tehlikesi sürüyor Vücudunun çeşitli yerlerine aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralanan S.K.’nın hayati tehlikesinin sürdüğü ve yoğun bakımda olduğu öğrenildi. Şüpheli İ.K.’nin daha önce olayın yaşandığı aynı sokakta karıştığı kavganın görüntüsü ortaya çıktı Husumetlisini bıçaklayarak yaralayan İ.K.’nin geçtiğimiz Temmuz ayında komşusuyla kavga ettiği görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde İ.K.’nin yine aynı sokak üzerinde komşularıyla kavgasının adeta meydan muharebesine döndüğü görüldü.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden 14 bilim insanı “Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları” listesinde Stanford Üniversitesi ve Hollanda merkezli olan ve her yıl hazırlanan, dünyanın en etkili bilim insanları açıklanırken, Anadolu Üniversitesi’nden 14 bilim insanı listeye girdi. Stanford Üniversitesi ve Hollanda merkezli bilimsel yayın şirketi Elsevier iş birliğiyle her yıl hazırlanan, dünyanın en etkili bilim insanlarının açıklandığı liste, “Yıllık Etki” ve “Kariyer Boyu Etki” olarak iki ayrı kategoride yayınlandı. Sıralama, akademisyenlerin nitelikli yayın sayıları ve bu yayınlara yapılan atıf sayısı, patent sayısı, h-indeks, hm-indeks gibi nesnel ölçütlerden hareketle yapıldı. Listenin 2023 sıralamasında Türkiye’den bin 518 akademisyen listeye girmeye hak kazandı. Bu kapsamda Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi olan 13 bilim insanı; Prof. Dr. Cem Işık, Doç. Dr. Aras Bozkurt, Prof. Dr. Ayşe Eren Pütün, Prof. Dr. Ersan Pütün, Prof. Dr. Yavuz Akbulut, Prof. Dr. Şükrü Beydemir, Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Doç. Dr. Rüstem Keçili, Prof. Dr. Ahmet Özdemir, Prof. Dr. Betül Demirci, Prof. Dr. Mehlika Dilek Altıntop, Prof. Dr. Fatih Demirci, Doç. Dr. Belgin Sever Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları "2023 Etki Sıralaması"nda yer alma başarısı gösterdi. Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Işık Türkiye sıralamasında 46. dünya sıralamasında ise ilk 10 bin içeresinde yer aldı. Doç. Dr. Aras Bozkurt Türkiye sıralamasında 182., Prof. Dr. Ayşe Eren Pütün 184., Prof. Dr. Ersan Pütün ise 401. sırada yer alarak ilk 500 bilim insanı içerisinde yer alma başarası gösterdi. Anadolu Üniversitesi’nden 14 bilim insanı, "Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları Kariyer Boyu Etki Sıralaması"na girme başarısı gösterdi. Türkiye’den bin 172 akademisyenin yer aldığı bu prestijli listeye, Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyeleri; Prof. Dr. Ayşe Eren Pütün, Prof. Dr. Ersan Pütün, Prof. Dr. Cem Işık, Prof. Dr. Ali Savaş Koparal, Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Prof. Dr. Yavuz Akbulut, Prof. Dr. Yusuf Öztürk, Prof. Dr. Betül Demirci, Prof. Dr. Temel Özek, Prof. Dr. Neşe Kırımer, Prof. Dr. Ahmet Özdemir, Prof. Dr. Mine Kürkçüoğlu, Prof. Dr. Gülhan Turan-Zitoun ve Prof. Dr. Şükrü Beydemir de adını yazdırdı.
Sivas Vatan uğruna gözlerinden oldu, spor ile hayata tutundu 1990’lı yıllarda hain terör örgütüne karşı mücadele ederken görme yetilerini kaybeden gaziler, golbol sporu ile hayata tutundu. Yaklaşık 21 yıldır aktif olarak bu sporla ilgilenen gaziler, gösterdikleri dayanışma ile Türkiye’ye örnek oldu. Jandarma Astsubay olarak görev yaparken Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde terörle mücadele operasyonlarına katılan ve bir saldırı sonucu gözlerini kaybederek gazi ünvanı alan Erkan İna, rehabilitasyon merkezinde eşinin yardımı ile golbol sporuyla tanıştı. Eşinin rehabilitasyon sürecini hızlandırmak isteyen gazi Erkan İna’nın eşi Yasemin İna, golbol takımı kurdu. Terörle mücadele sırasında gazi olan Ümit Sayırlar, Bayram Diker ve Bayram Ünal’dan oluşan golbol takımı 2. Lig’de mücadele etmeye başladı. 21 yıldır golbol sporu ile uğraşan gaziler, el ele vererek hayata tutundu. Erkan İna: "Bundan sonraki nesillere güzel bir ülke bırakmak için şehit ve gazi olduk" Takımın kuruluş aşamasında yer alan ve kaptanlık görevini üstlenen Erkan İna, "1994 yılında Siirt Pervari’de Jandarma Astsubay olarak görev yapıyorken mayına basmam sonucu yaralandım. Daha sonrasında emekli oldum. 2001 yılında bu yana bu sporla ilgileniyorum. Ankara’da rehabilitasyon merkezinde kursa katıldık. Orada çeşitli kurslara katılıyorduk bu arada bu sporla da ilgilenmeye başladık. O yıllarda Türkiye’ye yeni gelen bu sporda biz de bir takım kurarak katkıda bulunduk. İlk zamanlar Türkiye’de 7 tane olan kulüp şu anda 80, 85 civarına geldi. Biz bunu kurarken tüm gazilerimizi bir araya getirmek amacıyla kurduk. 20 yaşında yaralanmış askerlerimiz hareketsiz evde oturuyorlardı. Bu spor sayesinde bir hareket başladı. Yeni yaralanan arkadaşları aramıza alıyoruz. Onların evden çıkıp kendilerine güvenmelerini sağlıyoruz. Gönül ister ki ülkemizde ne gazi ne şehit olsun ama konumu itibarıyla şehidimiz ve gazimiz eksik olmuyor. Bundan sonra da olmayacak gibi görünüyor. Gaziler ve şehitlerimiz bizim çocuklarımıza güzel bir vatan bırakmamız için bir garanti. Biz de onlardan bu ülkeyi devraldık. Biz de bundan sonraki nesillere güzel bir ülke bırakmak için şehit ve gazi olduk. Bütün Türkiye’deki gazilerimize şifa, şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum" dedi. 1999 yılında Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde çıkan sıcak temasta roket patlaması sonucu gözlerini kaybeden gazi Ümit Sayırlar, "Bu spor sayesinde arkadaşlarımızla buluşup dert paylaşıyoruz. Birbirimize yardımcı oluyoruz" şeklinde konuştu. Bayram Diker: "Gazi olduktan sonra sporu hiç bırakmadım" Takımda forma giyen Bayram Diker ise, "5 Temmuz 1999 yılında Mardin Nusaybin’de mayın patlaması sonucu gözlerimi kaybettim. Spor süper bir şey. İnsanı çok motive ve deşarj ediyor. Gazi olduktan sonra hiç bırakmadım. İlk olarak yüzme ile başladım ve Türkiye birinciliği kazandım. Sonra golbol sporunu öğrendim ve katıldım. 20 seneyi aşkın bir süredir devam ediyoruz. Çok mutluyuz, güzeliz, iyiyiz. Şu an buradaki takımlar arasında en yaşlıları bizleriz. Çok yaşlı olduğumuz halde onlara kafa tutabiliyor, yenebiliyoruz" ifadelerini kullandı. Bayram Ünal: "Benden başka görme engelli yok diye düşünüyordum" Bayram Ünal de 1994 yılında Kars Kağızman’da askerlik görevini yaparken pusuya düştüğünü ifade ederek, "Zaralı asker arkadaşım Üzeyir Gençdoğmuş aynı olayda şehit oldu, ben de gazi oldum. Müsabakalar eğlenceli geçiyor. Biraz yorucu ama eğlenceli. Arkadaşlarla birlikte vakit geçirerek motive oluyoruz. Bağımsızlığımız bu şekilde ortaya çıkıyor. 2003 yılında rehabilitasyon merkezinde başladım. oraya gelene kadar köyden çıkmamıştım. Ben oraya gidene kadar benden başka görme engelli yok diye düşünüyordum. Orada arkadaşlarla tanıştık" şeklinde konuştu. Yasemin İna: "Bütün gazilerimiz bu onuru hayatları boyunca taşısınlar" Gazi Erkan İna’nın eşi ve aynı zamanda TSK Rehabilitasyon Merkezi Engelliler Spor Kulübü Galbal Antrenörü Yasemin İna ise, "2002 yılında rehabilitasyon merkezinde eşime refakat ederken bu sporla tanıştım. Türkiye’ye gelen ilk eğitmenlerden antrenörlük ve hakemlik kursu alarak arkadaşlarımla 21 yıldır bu yolculuğu sürdürüyorum. 21 yıldır silahlı kuvvetlerde gönüllü olarak çalışıyorum. Eşimin yaralandıktan sonraki sürecini beraber yaşadık. Sporla tanışana kadar dört duvar arasındaydı. Sporla tanıştıktan sonra hem eşimin hem de benim hayata daha adapte olduğumuzu gördük. Bizden sonraki arkadaşlarımıza örnek olabileceğimizi düşünerek devam etme kararı aldık. Oyuna başladığımızda Türkiye’nin milli takımı yoktu. Eşim ve Ümit, milli takıma gitti. Bugün Gaziler Günü, çok özel bir gün. Bu camiada gazi olmuş birçok arkadaşımın Gaziler Günü’nü kutluyorum demek istemiyorum. Hepsi hayatları boyunca bu onuru taşısınlar. Biz de eşim ve çocuklarımla taşımaya devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Rize Rize’de Sakal-ı Şerif kayıplara karıştı Rize’nin Akpınar köyünde 70 yıldır mübarek gün ve gecelerde köy camisinde sergilenen Sakal-ı Şerif çalındı. Olay Rize merkeze bağlı Akpınar Köyü’nde meydana geldi. Akpınar Köyü Camii cemaati 14 Eylül 2024 Cumartesi gecesi camilerinde Mevlid Kandili’ni idrak etmek istedi. Caminin Yatılı Kur’an Kursu’nda bulunan Cami Vakfı’nın odasındaki dolapta saklanan Sakal-ı Şerif’i Mevlid Kandili için camiye getirmek isteyen yöneticiler dolabı açtığında şoke oldu. Sakal-ı Şerif’in yerinde olmadığını gören yöneticiler çalındığını anlayınca hemen jandarmaya haber verildi. Camide inceleme yapan jandarma tarafından yaşanan hırsızlık olayı ile ilgili inceleme başlatıldı. “Mevlid Gecesi gidip kutuyu açıp bakıldığında orada olmadığı anlaşıldı” Köy sakinlerinden Muhammet Ergin, yaptığı açıklamada Sakal-ı Şerifi camiye getirmek için kutuyu açtıklarında orada olmadığını gördüklerini ifade ederek “Köyümüzden Sakal-ı Şerif alındı, götürüldü buradan. Ne zaman alındığı belli değil. Kandil gecesi mi alındı belli değil. Kandil gecesi mağdur olduk. Bunun bulunmasını, geri getirilmesini istiyoruz. Yakın zamanda inşallah bulunur. Mevlid gecesi gidip kutuyu açıp bakıldığında orada olmadığı anlaşıldı. Kamera kayıtlarında da bulamadılar. Çok büyük sıkıntı. Bulunması, buraya getirilmesi gerekiyor” ifadesi kullanıldı. “Rezil olduk” Mevlid Kandili’nde Sakal-ı Şerifi görmek istediklerini ama yerinde bulamadıklarını bu nedenle çok üzgün olduklarını dile getiren bir başka köy sakini Ali Yılmaz ise “Sakal-ı Şerif çalındı. Ne zaman çalındığı belli değil. Biz Mevlid’i Şerif Kandili’nde öğrendik. Bu köyümüzün en güzel emanetiydi. Akpınar Köyü olarak rezil olduk diyebilirim. Manevi değeri vardı. Köyün bereketiydi. Biran önce bulunmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Sakal-ı Şerif’in bir an evvel bulunmasını isteyen köylüler suçlu veya suçlularında cezalandırılmasını talep ediyor.