POLİTİKA - 20 Ekim 2017 Cuma 21:21

Bakan Canikli: 'İsrail’den aldığımız İHA’ların ürettiği istihbaratlarla dağı taşı bombalamışız'

A
A
A
Bakan Canikli: 'İsrail’den aldığımız İHA’ların ürettiği istihbaratlarla dağı taşı bombalamışız'

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, “İsrail’den aldığımız İHA’ların ürettiği bilgilere dayanarak yapılan bu bombalamaların önemli bir bölümünün isabetsiz olduğunu sonradan anladık. Sonradan anladık ki dağı taşı bombalamışız aslında” dedi.

AK Parti Giresun İl Başkanlığının Ekim ayı Genişletilmiş İl Danışma Toplantısı'na katılan Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, toplantıda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Geçmiş dönemde İsrail’den aldıkları İHA’ları terörle mücadelede etkin bir şekilde kullanamadıklarını belirten Canikli, "2003-2004 yıllarda terörle mücadelede gerçekten çok etkili bir şekilde kullanma imkanı olan insansız hava araçlarını (İHA) İsrail’den satın aldık. Çok büyük paralar ödedik satın aldık ama hiçbir zaman etkin bir şekilde kullanamadık. O İHA’ların ürettiği istihbarat üzerine ona dayanarak uçaklarımız harekat yaptılar Kuzey Irak’ta terör örgütüne yönelik, daha sonra bu bilgiler esas alınarak İsrail’den aldığımız İHA’ların ürettiği bilgilere dayanarak yapılan bu bombalamaların önemli bir bölümünün isabetsiz olduğunu sonradan anladık. Sonradan anladık ki dağı taşı bombalamışız aslında. Bugün dünyanın en teknolojik insansız hava aracını ürettik yüzde yüze yakın oranda yerli olmak üzere ve silahta taktık. Şu anda terörle mücadelede etkin bir şekilde kullanıyoruz” ifadelerini kullandı.

“SİHA’lara yoğun talep var”

“Yurt dışı ziyaretlerimizde hemen hemen bütün ülkeler bizden silahlı İHA’yı satın almak istiyor” diyen Canikli, “Dünyanın en iyisi diyebiliriz ve bu gerçekten gurur verici bir tablo. Ben bizzat kendim yaşıyorum. Gittiğim her ülkede her şeyi konuşuyoruz ama özellikle silahlı İHA başta olmak üzere diğer komuta kontrol merkezleri, teknolojinin yoğun bir şekilde kullandığı savunma ürünlerini Türkiye’den talep ediyorlar ve satın almak istiyorlar” diye konuştu.

“Yılda 3.5 milyar dolar yardım yapıyoruz”

Zaruri ihtiyaçlarını yurt dışından alamayan Türkiye’den yılda 3,5 milyar dolar yardım yapan bir Türkiye’ye geldiklerini kaydeden Canikli, “Sadece hatırlatmak için söylüyorum en basit zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli parayı bulamayan, yurt dışından satın alınacak çok zaruri ihtiyaçlar için petrol gibi, ilaç gibi yurt dışından bunları getirtecek finansal imkanı olmayan bir Türkiye’den her yıl sivil toplum örgütleri ile birlikte ihtiyacı olan milletlere karşılıksız 3,5 milyar dolar yardım yapan bir ülke konumuna gelmiştir. Ekonomide ortaya konulan bu inanılmaz gelişme elbette Türk insanının hayat standardını yükseltmiştir, çok büyük bir katma değer meydana gelmiştir ama onun da ötesinde ve belki de daha önemlisi bu toprakların savunulması için ihtiyaç duyacağı savunma sistemlerini kendi imkanlarıyla, milli imkanlarla geliştirme imkanı yakalamıştır” ifadelerini kullandı.

“O silahlar bir gün Türkiye’ye dönecek”

ABD’nin YPG’ye silah desteği sağladığını ve gönderdiği tırları fotoğrafladıklarını vurgulayan Bakan Canikli, sözlerine şöyle devam etti: “Aynı hedef için birlikte faaliyette bulunduğumuz Amerika bu terör örgütüne şu ana kadar 3 bin 500 tırdan fazla silah araç ve mühimmat desteği verdi. Bunların önemli bir bölümü son derece sofistike ve teknoloji yoğunluğu içeren silahlardı. Bize parayla satmadıkları silah sistemlerini bedava para alamadan terör örgütlerine veriyor. Şunda hiçbir tereddüt yok PYD/YPG kesinlikle bölücü terör örgütünün kendisidir, bölücü terör örgütünün Suriye yansımasıdır. Aynı merkezden yönetiliyorlar, aynı sözde lider kadrosu tarafından yönetiliyorlar, her şeyleri aynı. Rakka’da DEAŞ’ın temizlenmesinden sonra Rakka’nın meydanlarına terör örgütünün başının posterlerini astılar. Hal bu ki görünürde terör örgütüyle bağlantısı olmayan bir yapı tarafından yapıldı bu operasyon ama biz dedik ki her zaman SDG bir maskedir, maskeyi kaldırdığınızda altından bölücü terör örgütü çıkar. Biz biliyoruz ki saydık, tespit ettik, fotoğrafladık, 3 bin 500’den fazla tırla silah YPG terör örgütüne gönderildi. Bu silahlar terör örgütüne gitmiştir ve er veya geç bu silahlar Türkiye’ye karşı kullanılacaktır. Bu silahların Türkiye’ye karşı kullanılması halinde elbette bunun birinci derece sorumlusu ABD olacaktır.”

Programın ardından Bakan Canikli ve beraberindekiler merhum AK Parti İl Başkanı Hasan Ali Tütüncü'nün kabrini ziyaret ederek, Hacı Miktad Camiin'de düzenlene mevlide katıldı. 

Resul Yanbul

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.