SAĞLIK - 15 Kasım 2024 Cuma 09:51

Tedavisi 100 yılı aşkındır devam ediyor

A
A
A
Tedavisi 100 yılı aşkındır devam ediyor

DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Güçlü, Türkiye’de 12 yılda diyabet sıklığının yüzde 90 arttığını belirterek hareketsiz bir yaşamdan uzak durulması gerektiğini söyledi.


Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Erişkin Endokrinoloji Bilim Dalları tarafından Diyabet Haftası nedeniyle farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen Bulaşıcı Olmayan Pandemi: Diyabet adlı etkinlik gerçekleştirildi. Konferansta sunum yapan Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Güçlü, diyabet tedavisinin yüz yılı aşkın bir süredir devam ettiğini ve çok yol kat edildiğini ifade etti. Sadece tedavi edici ilaçların bulunmasının hastalığı bitirmediğini, hastalığı bitirmek için sürekli eğitimlerle bilgilendirmenin yapılmasının altını çizen Güçlü, hareketsiz bir yaşamdan uzak durulması gerektiğini vurguladı.


Diyabetin tek bir hastalık olmadığını, birbirinden farklı özellikleri olan çok sayıda diyabetin olduğunu hatırlatan Metin Güçlü, “Diyabet sıklığı tüm dünyada sürekli artmaktadır. Her yaşta, her iki cinste ve her tipte diyabet sıklığı artmaktadır. 1998’de yapılan TURDEP-1’e göre, TURDEP-2 çalışmasında Türkiye’de 12 yılda diyabet sıklığı yüzde 90 artmıştır. Yetişkin diyabet hastası (20 ila 79 yaş) 2013 yılında 7 milyon kişi olarak belirlenmiştir. Bu sayı; verilere göre 2035 yılına gelindiğinde 12 milyon kişiye ulaşacağı ön görülüyor. Bu artış hızı tüm dünyada olduğu gibi açlıkla mücadele eden Afrika kıtasında bile görülmektedir” dedi.


Küreselleşme, kentleşme ve nüfusun yaşlanmasını diyabet oranını artıran başlıklar olarak sıralayan Prof. Dr. Güçlü, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, sigara-alkol, stres ve genetik faktörlerin de diyabet riskini artıran nedenler olduğunu dile getirdi.



Türkiye’de ölüm sebepleri arasında 4.


Diyabetin önlenmesi ve tedavisinde en önemli adımın yaşam tarzı değişikliği olduğunun altını çizen Metin Güçlü, diyabet nedeniyle artan ölüm oranlarına dikkat çekti. Diyabete ilişkin dünyada her yıl 3.2 milyon ölüm olduğunu söyleyen Güçlü, ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre en sık ölüm sebepleri arasında diyabetin 4. sıraya yükseldiğini de ifade etti.


Konferansta sunum gerçekleştiren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu ise, çocukluk çağı diyabeti ve tedavi yöntemlerini anlattı. Hastalarla bire bir ilişkinin önemine değinen Prof. Dr. Arslanoğlu, diyabet merkezlerinde çalışan personelin niteliğine ve eğitimine dikkat çekti.


Katılımcıların merak ettiği sorularının da yanıtlandığı konferans, hatıra fotoğraf çekimi ile sona erdi.



Tedavisi 100 yılı aşkındır devam ediyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ÖSYM’nin 50’nci yılında, bin 500 fidan toprakla buluştu ÖSYM Başkanlığı, 50’nci kuruluş yılı dolayısıyla Atatürk Orman Çiftliği’nde 50’nci Yıl Hatıra Ormanı için ağaç dikim etkinliği düzenledi. Bu çerçevede bin 500 fidan dikileceğini belirten ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, doğaya katkı sağlamanın ve gelecek nesillere yeşil bir dünya bırakmanın önemini de vurguladı. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı’nın kuruluşunun 50’nci yılı nedeniyle, ÖSYM Başkanlığı 50. Yıl Hatıra Ormanı oluşturmak için ağaç dikim etkinliği düzenledi. Atatürk Orman Çiftliği’nde düzenlenen etkinlikte konuşan ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, “Bugün burada ÖSYM’nin ellinci yılını kutluyoruz. 50’nci etkinlikleri kapsamında ÖSYM 50. Yıl Hatıra Ormanına Ağaç dikimine bin 500 ağacın dikimi için burada bulunuyoruz. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde başlatılan ‘Geleceğe Nefes, Dünyaya Nefes’ kapsamında bizler inşallah yeşil bir dünya çalışması için ÖSYM olarak böyle bir sorumluluk almaktan mutluluk, onur ve gurur duyuyoruz" dedi. "‘Kıyametin yarın kopacağını bilseniz dahi elinizde bir fidan olsa o fidanı dikin’" Dikilen her ağacın bir nefes olarak dünyaya yayıldığını kaydeden Ersoy, "İnşallah buradaki nefes tüm dünyaya yayılır ve özellikle Gazze’de nefes bulur ve Gazze’deki zulmün ortadan kalkmasına sebep olur. Biliyorsunuz iklim krizinin yaygınlaştığı bu günlerde bizler de bir fidan dikerek bir nebze de olsun bu krizin geriye gitmesi için çalışma yapıyoruz, sorumluluk alıyoruz. Hazreti Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi vesellem) belirttiği gibi ‘kıyametin yarın kopacağını bilseniz dahi elinizde bir fidan olsa o fidanı dikin’ diyen medeniyetin temsilcileriyiz bizler. Dolayısıyla bizler için biliyorsunuz toprak kutsaldır, anadır, yardır, su azizdir. Atalarımızdan gelen bu öğreti doğrultusunda bizler de inşallah onların bize vermiş olduğu bir öğretiyi bizden sonraki nesillere taşımanın derdindeyiz. Bizden sonraki gençlere daha yaşanılabilir bir dünya yeşil bir dünya bırakmanın derdindeyiz” diye konuştu.
Eskişehir Bakan Tunç: "Yassıada yargısını özlüyorlar" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeler hakkında başlatılan soruşturma hakkında “Burada denetimden çekinmeye gerek yok. Bir eksiğiniz, kusurunuz var ise telaşlanırsınız. Bir eksiğiniz yoksa, müfettişin özellikle araştırmak istediği konularla ilgili cevaplarınızı verirseniz zaten bir telaşınıza gerek yok” dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bir dizi programa katılım sağlamak üzere Eskişehir’e geldi. İlk olarak Eskişehir Valiliğine ziyarette bulunan Bakan Tunç, Vali Hüseyin Aksoy ile makamında görüştü. Ardından açıklamalarda bulunan Bakan Tunç, gündeme dair önemli konulara değindi. “Bir kusurunuz yoksa telaşlanmaya gerek yok” Bakan Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine yönelik başlatılan soruşturma ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adalet sistemin yönelik söylemlerine cevap verdi. Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine yönelik incelemelerin başlatıldığını hatırlatarak, konuşmasına şöyle devam etti: “Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyelerinde bir takım organizasyonlarıyla ilgili bir inceleme başlatıldı. İçişleri Bakanlığı tarafından müfettişler gönderildi. Onlar incelemelerini yapıyorlar. Belediyelerin, kamu iradelerin denetimi söz konusu burada. Hem Sayıştay denetimine tabidirler, hem de İçişleri Bakanlığının denetimine tabidirler. Burada denetimden çekinmeye gerek yok. Bir eksiğiniz, kusurunuz var ise telaşlanırsınız. Bir eksiğiniz yoksa, müfettişin özellikle araştırmak istediği konularla ilgili cevaplarınızı verirseniz zaten bir telaşınıza gerek yok. Burada bir suçluluk telaşında bulunmamak gerekir. Özellikle yargı ile cümle kurarken, haddi aşmamak gerekir. Yargı tacizi ne demek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Anayasamızın 138’inci maddesi ‘Yargı tarafsız ve bağımsızdır. Yargı hiç kimseden talimat almaz ve hiçbir talimatı da dikkate almaz’ dolayısıyla bağımsız ve tarafsız yargının başlatmış olduğu soruşturmaları yargı tacizi şeklinde değerlendirmek şuursuz bir harekettir. Özellikle belli sorumluluk makamında olan kişilerin komu yöneticilerin, belediye başkanlarının yargı ile ilgili cümleleri sarf ederken, dikkatli olmaları lazım. 25 bin hakim ve savcımız var. Yargının yapmış olduğu işlemler noktasında siz eğer yargı tacizi burada haksızca üzerimize geliyorlar şeklindeki cümleler, sarf ederseniz, demek ki gizlediğiniz bir şey mi var? der kamuoyu. Burada hukukun üstünlüğü endeksiyle değerlendirme yapmak Türkiye ile ilgili böyle bir değerlendirme yapmak bir belediye başkanının haddi de değil, hakkı da değil.” “Yassıada yargısını özlüyorlar” İmamoğlu’nun "Yargı sistemi hiç bu kadar dibe düşmemişti" söylemlerine cevap veren Bakan Tunç, şunları söyledi: “Masa başında hazırlanmış bir değeri olmayan, sırf Türkiye’yi karalamaya yönelik bu tür endeksleri öne alarak, adeta onların Türkiye’de sözcülüğünü yaparak Türk yargısını bağımsız olmamakla, Türkiye’de hukuka güven olmamakla suçlamak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine büyük bir haksızlıktır. İhtilal dönemlerinde bile böyle bir yargı yoktu. Yargı o zaman ki kadar ki dibe düşmemişti gibi söylemlerde bulunmak haddi tamamen aşmaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 27 Mayıs yargısı 28 Şubat yargısı 12 Eylül yargısı ile kıyaslıyor ve o kadar dibe düşmemişti diyor. Bu Yassıada yargısını özlemektir. Yargı kimsenin arka bahçesi değildir.”