ASAYİŞ - 03 Nisan 2025 Perşembe 10:29

Hindistan’a giden İngiliz uçağı rahatsızlanan yolcu için Diyarbakır’a zorunlu iniş yaptı

A
A
A
Hindistan’a giden İngiliz uçağı rahatsızlanan yolcu için Diyarbakır’a zorunlu iniş yaptı

Hindistan’a giden İngiliz havayolu şirketi Virgin Atlantic’e ait uçak, rahatsızlanan yolcu için Diyarbakır’a zorunlu iniş yaptı.


İngiliz havayolu şirketi Virgin Atlantic’e ait VS358 sefer sayılı Londra Heathrow - Mumbai seferini yapan G-VTEA tescilli Airbus A350-1000 tipi uçak, rahatsızlanan yolcu için dün gece saatlerinde Diyarbakır Havalimanı’na acil iniş yaptı.


Uçak, sert iniş sonrası arızalanarak Diyarbakır Havalimanı’nda kaldı. Yolcular ise geceyi burada geçirdi. Uçağın, arızanın giderilmesinin ardından kalkış yapacağı öğrenildi.



Hindistan’a giden İngiliz uçağı rahatsızlanan yolcu için Diyarbakır’a zorunlu iniş yaptı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Karadeniz’de batan Kafkametler’in sahibi 3 sanık hakim karşısında Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde fırtına nedeniyle batan Kafkametler’in donatını (sahibi) 1’i tutuklu 3 kişi ilk duruşmada hakim karşısına çıktı. Karadeniz Ereğli ilçesinde 19 Kasım 2023’te Karadeniz’de batan Kafkametler Gemisi’nin mürettebatlarından 5’inin cansız bedenine ulaşılırken, Kaptan Cemal Turan, 3’üncü Kaptan Berke Çamurtaş, Başmühendis Veli Özel, 2’nci Makinist Göksel Özel, Usta Gemici Satılmış Uslu, Gemici Mustafa Nacar ve Yağcı Ömer Hebip’in cansız bedenlerine ulaşılamadı. Karadeniz Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanarak Karadeniz Ereğli Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede sanıklar Saffet, Gökhan ve Kayacan Ö. hakkında ayrı ayrı "taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. Karadeniz Ereğli Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada geminin donatanları olan Kafkametler Şirketi’nin yönetim kurulu üyeleri Saffet Ö., Samet Ö., Kayacan Ö. SEGBİS ile sanık sıfatıyla hakim karşısına çıktı. Beş denizcinin cansız bedenine ulaşılan, 7 denizcinin ise hala kayıp olduğu faciada bilirkişi raporunda şirketin "tali kusurlu" olduğu belirtilmişti. "Gemi İstanbul’a gelseydi bu elim kaza vuku bulmayacaktı" Tutuklu sanık Saffet Ö., suçlamaları kabul etmedi. Kaptan Cemal Turan’ın basiretsiz bir karar aldığını öne süren Saffet Ö., "(Olayın yaşanması) Kaptanın basiretsiz bir kararı. Biz müdahil olamıyoruz. Geminin bakım ve onarımıyla ilgileniyorum. Ben olmadığım zaman atanmış kişi Aytekin D. ilgileniyor. Eksik olan bir şey olsa gemi yola çıkmaz, gemi devamlı denetleme görüyor. Aytekin D, gemi kaptanına İstanbul’a devam etmesi noktasında tavsiye etmiş. Kaptanın kararı yanlış bir tutum olmuş. Ereğli’ye gideceğine İstanbul’a gelseydi, bu elim kaza vuku bulmayacaktı. Gemi kaptanı Cemal Turan, Aytekin D.’nin tavsiyesine uymamış, uymak zorunda da değil. Gerisi kaptanının kararına kalmış. Ben suçlamaları kabul etmiyorum, beraatımı istiyorum" şeklinde konuştu. Şirketin yönetim kurulu üyesi Kayacan Ö. ise Kafkametler gemisinin 2022 yılında ağır bakımlarının yapıldığını ifade ederek "Türk Bayraklı tek bir gemimiz vardı. Söz konusu olayda batan gemidir. Herhangi bir eksik yoktu, bakımlarını yaptık, belgelerini aldık. Eksik olsa zaten yük taşınmasına izin verilmez. Her limanda gerekli görüldüğünde denetleme yapılıyor. Bazılarında ise rapor tutuluyor" ifadelerine yer verdi. Olayın yaşandığı gün ilgili kurumlara bilgi verdikten sonra Karadeniz Ereğli ilçesine yola çıktıklarını anlatan Kayacan Ö., "Yola çıktıktan sonra 3-4 saatte Ereğli’ye geldik. O saatte olay teyit edildi. Devlet kendi ekibini kurarak arama kurtarmalar yaptı. Biz de bilgi olarak yardımcı olmaya çalıştık. Bu olaydan dolayı üzgünüz. İçlerinde 10-15 yıllık tanıdıklarımız var. Beraber ekmeği bölüştüğümüz insanlar vardı. Böyle bir şeyin olmasını istemedik" dedi. Tutuksuz sanık G.Ö. de geminin askeri mendireğe çarptığını öğrendikten sonra hep birlikte şirkette toplandıklarını, yaşanan olaydan dolayı da üzgün olduklarını belirtti. Rusya’dan yola çıkan geminin rotasının İstanbul Boğazı’nı geçerek İzmir’e inerek yükünü boşaltacağını, rotasının bu yönde olduğuna dikkat çeken sanık avukatı, geminin kaptanının Karasu önlerine geldiğinde önlerinde 6 saatlik yol varken şirketin Boğaz’a gitme tavsiyesine uymadığı yönündeki iddiaları yineledi. Sanık avukatı, 2004 yılında bir kaza yaşandığına atıfta bulunarak bu sebeple boğaz geçişi kapalı bile olsa kıyı emniyetinin küçük gemileri boğaz içine aldığının altını çizdi. Sanık avukatı ayrıca olağanüstü hava şartlarında olayın meydana geldiğini sözlerine ekledi. "Gemide sürekli bakım yapılmadığını düşünüyorum" Kazadan bir gün önce gemi çalışanı olan babası Tamer Özer ile görüştüklerini anlatan Atınç Özer, "Kastamonu açıklarındaymışlar. İstanbul Boğazı kapalı olursa Karasu veya Ereğli’ye gideceklerini bana söyledi. Son seferiydi, İzmir’de yükü indirdikten sonra işi bırakacaktı. Gemi Zonguldak’ta bir kere arıza vermiş. Gemide sürekli bakım yapılmadığını düşünüyorum. Geminin girmesine izin vermeyen Karasu ve Ereğli Limanı yetkilileri ile Ereğli pilot sorumlularından şikayetçiyim" şeklinde konuştu. Eşinin 15 yıldır gemide çalıştığını söyleyen Nuran Özer ise geminin ısıtma sisteminde bile arıza olduğunu hatırlatarak, Karasu’ya gittiklerini havanın kötü olduğunu söyledi. Son seferiydi. Geminin kalorifer tesisatı çalışmıyordu. Evden giderken ısıtıcı alıp gitmişti" dedi. Duruşmada ayrıca daha önce ortaya atılan geminin yakınında mayın patladığı iddiaları da tartışıldı. Tamer Özer’in oğlu Alper Özer, geminin hasar gördüğünü, derme çatma bakımlar yapıldığını, tesisatın yapılamadığını ve babasının evinden ısıtıcı götürdüğünü sözlerine ekledi. "Babamın fütursuzca karar aldığını söyleyenlerden şikayetçiyim" Babası hakkındaki iddialara tepki gösteren gemi kaptanı Cemal Turan’ın kızı Özlem Çakar, babasının 40 yıllık denizci tecrübesi olduğunu söyleyerek, "Babamın suçu yoktur. Babamın fütursuzca karar aldığını söyleyenlerden şikayetçiyim. Rusya’ya gitmeden önce bir hafta Tuzla Tersanesi’nde arıza için parça bekledi" ifadelerini kullandı. Cemal Turan’ın diğer kızı Meltem Akkuş da "Karasu Limanı’nda da alay edercesine gemiyi alamayacaklarını söyleyip, ’Ereğli’de şansınızı deneyin’ denmiş. Ereğli’de de 2 gemi çarpışması olduğu için limana alınmamışlar. Kaza yapan gemiye kimse yardıma gitmemiş. Şirket sahipleri bizimle iletişime geçmedi. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" dedi. Gemi kaptanı Cemal Turan’ın Fransa’da yaşanan bir fırtınada gemisini güvenli alana taşıdığı gerekçesiyle ödül aldığını ve gazetelerde haber konusu olduğunu anlatan oğlu Bora Turan ise "Irgattaki arıza nedeniyle çapa toplanmadı. Toplanmış olsaydı gemiyi limana sokardı. Olay sonrası biz geminin battığını biz İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan öğrendik" ifadelerini kullandı. "Gelinime ’Mustafa’yı niye arıyorsun? Arama öldü’ dedi" Gemici Mustafa Nacar’ın babası Mehmet Nacar; bir gün önce oğluyla konuştuğunu hatırlatarak, kendisine dalgaların geminin üzerinden aştığını söylediğini anlattı. Baba Nacar, "İzmir’e gideceklerini, İstanbul’da tersanede bakım yapılacağını söyledi. Oğlum ilk kez bu gemiye katıldı. Ereğli’den ilk kez gemiye bindiler ve burada gemi battı. A.D. bizimle irtibat kurmadı, 3 aylık gelinime, ’Mustafa’yı niye arıyorsun? Arama öldü.’ şeklinde sözler söyledi. Bizim de bu şekilde haberimiz oldu" diye ifade etti. "Geminin battığını haberlerde gördük" Geminin 3. Kaptanı Berke Çamurtaş’ın babası Güngör Çamurtaş, haberlerde olayı görünce ilçeye hareket ettiklerini söyledi. Çamurtaş ayrıca şirket yetkililerinin başsağlığında bile bulunmadığını sözlerine ekledi. "54 yıllık yaşamımda böyle bir fırtına görmedim" Kafkametler Şirketi’nde 4 yıldır karada yetkilendirilmiş kişi olarak görev yapan Aytekin D., mahkemede tanık olarak dinlendi. Hava durumunun kötü olduğunu öğrenince geminin kaptanı Cemal Turan’a ulaştığını anlatan Aytekin D., şöyle dedi: "Havanın kötü olduğunu, İstanbul’a gelmesini tavsiye ettim. İstanbul’a gelirseniz acente olarak devreye gireceğimi, yardımcı olacağımı söyledim. Karasu’ya kadar gelmişken ’Ne gerekiyorsa yaparız.’ dedim. Bunun üzerine emniyetli görmediğini söyleyerek, Ereğli’ye döneceğini söyledi. Yaşı benden büyük olduğu için ’tamam ağabey.’ dedim. ’Orada da aynı durumla karşılaşma, gerekirse sorabilirsiniz.’ dedim. Son konuşmamız bu şekildeydi. Gemi 18 Kasım’da dış limana demirlemiş mesajı geldi. 19 Kasım sabahı aradım demir taraması yaptığını söyledi. Daha sonra da irtibat sağlayamadık. Ereğli’ye geldik. 54 yıllık yaşamımda böyle bir fırtına görmedim. Bozhane limanı çok kötüydü, görüş mesafesi sıfırdı. Gemide daha önceden bir arıza yoktu. Arıza olsa gemiye zaten kalkış izni verilmez." "(Mayın patlaması) Gemide hasar olsa zaten oradan göndermezlerdi" Ukrayna’da geminin yakınında mayın patladığında hasar oluşup oluşmadığı yönündeki sorusuna yanıt veren Aytekin D., "Gemi kaptanı beni aradı kıç tarafında bir patlama olduğunu söyledi. Geminin durumunu bildirdik. Hemen Ukrayna sahil güvenlik ekipleri geldi. Denetim yaptılar, kontrol ettiler. Kaptan bir hasar yok dedi. Gemide hasar olsa zaten oradan göndermezlerdi. Geminin ağır bakımları yapıldı. Gemide ufak tefek arızalar olabilir, bu arızalar mühendis tarafından giderilir. Büyük arıza olsa zaten yola çıkılmaz. Herhangi bir arıza olursa ufak tefek onlar kendileri yapıp kayıt tutarlar" şeklinde konuştu. "Her şeyi çalışır vaziyette kendisine teslim ettim" Cemal Turan’dan önce geminin kaptanlığını yapan İbrahim G. de mahkemede tanık olarak dinlendi. İbrahim G., "Yakınımızda 30-40 metrede mayın patladı. Sahil güvenlik geldi denetim yaptı. Her tarafının kontrolleri yapıldı. Öyle bir arıza olmuş olsa zaten izin vermezler. Benden sonra geminin kaptanı olan Cemal Turan’a gemiyi teslim ettiğimde her şey çalışıyordu, çalışır vaziyette kendisine teslim ettim" dedi. Sanık Saffet Ö.’nin sabit ikametgah ile tahliyesini isteyen sanık avukatı bilirkişi raporunun ise ön rapor şeklinde olduğunu öne sürerek itirazda bulundu. Tutuklu sanık Saffet Ö.’nün tutukluluk halinin devamını talep eden Cumhuriyet Savcısı da mütalaasında dosyadaki eksikliklerin de giderilmesini talep etti. Tutuklu sanığa oy çokluğuyla tahliye kararı Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Saffet Ö. hakkında oy çokluğuyla adli kontrol hükümleri uygulayarak yurt dışına çıkış yasağıyla tahliyesine karar verdi. Sanıkların görev ve sorumluluklarının tespit edilmesi, dosya kapsamında bulunan bütün bilgi ve belgelerin incelenerek kusurlu olup olmadıkları; kusurlu olmalarının tespiti durumunda da asli ya da tali kusurlu olup olmadıkları yönünde rapor düzenlenmesini istedi. Duruşma, 7 Temmuz 2025 tarihine ertelendi. Mahkeme sonrası gazetecilere açıklamalarda bulunan mağdur avukatı Hasan Ali Tan, üç sanık hakkında tutukluk talep ederken tutuklu sanığın da tahliye edilmesine tepki gösterdi. Tan, "Batan gemide adalet arayışına devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
Hakkari Yüksekovalı grup Tebriz’in tarihi alanlarını gezdi Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde bir araya gelen 18 kişilik grup, İran’ın Tebriz şehrinin tarihi alanlarını gezdi. Mehdi Gözey ve Vahit Vahid Arjomand rehberliğindeki 18 kişilik Yüksekovalı grup, İran’ın Urmiye ve Mahabad şehirlerinin ardından Tebriz’deki tarihi alanlarını ziyaret ederek, bölge rehberinden bilgi aldı. Tebriz kentinde bulunan Şah Gölü, Şairler Anıtı, Kaçar Müzesi, Gök Mescidi, Azerbaycan Müzesi, Eynalı Dağı ve Gölü, Tebriz Kapalı Çarşısı ve Saat Meydanı’nı ziyaret eden grup, tur programını tamamladıktan sonra Yüksekova’ya döndü. Yüksekovalıları gezdiren rehber Vahit Arjomand, "18 kişilik grubumuzla birlikte Tebriz’de yaptığımız turda Şah Gölü, Şairler Anıtı, Kaçar Müzesi, Gök Mescidi, Azerbaycan Müzesi, Eynalı Dağı ve Gölü, Tebriz Kapalı Çarşısı ve Saat Meydanı’nı ziyaret ederek keyifli bir tur yaşadık. Tüm ziyaret ettiğimiz mekanlar tarihi öneme sahiptir. Çok güzel ve keyifli bir turdu. Bundan sonra da aynı şekilde çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi. Şairler Anıtı’nda görev yapan Sadr Mohamadi ise, "Burada önemli şairlerin anıları var. Yaklaşık 400 şair bu anıtta yer alıyor. Tebriz’i ziyaret etmek isteyen herkesi buraya bekleriz. Burada tarihimizi en güzel şekilde yansıtıyoruz. Dışarıodan gelen tüm misafirlerimizin rahat bir ziyaret geçirmelerini diliyoruz" dedi.
Ankara AK Parti Sözcüsü Çelik: "(DEM Parti ile görüşme) Bu görüşmenin Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle bu hafta içinde olması değerlendirilebilir" AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile DEM Parti heyetinin görüşmesine ilişkin, "Bu görüşmenin Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle bu hafta içinde olması değerlendirilebilir" dedi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MYK’nın açılış konuşmasında MYK üyelerine talimatlarını ilettiğini bildirdi. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ramazan’da yapılan çalışmaları değerlendirerek, önümüzdeki dönemde de hem bütün genel merkezin hem bütün teşkilatların vatandaşlarla daha çok buluşması yönündeki planlamanın aynı şekilde devam etmesi gerektiğini belirttiğini söylediğini, terörsüz Türkiye gündemiyle ilgili hassasiyetlerini ortaya koyduğunu vurguladı. Gazze’deki durumu yakından takip ettiklerini ifade eden Çelik, "Gündem ne olursa olsun herhangi bir şekilde Gazze’nin asli takip ettiğimiz vicdani, insani meselemiz olmaktan hiçbir şekilde çıkmayacağını ifade etmek istiyorum. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız diplomasi trafiğini güçlü bir şekilde devam ettiriyor ve dünyada şimdiye kadar çizgisini hiç değiştirmeden aynı dozda, aynı netlikte bunu sürdüren ülke Türkiye. Ve bu konudaki ısrarımızı, bu konudaki tezlerimizi hem insani açıdan hem siyasi açıdan tezlerimizi aynı şekilde bütün muhataplarımıza iletmeye devam ediyoruz. Tabii oradaki son katliamlarla birlikte bu soykırım siyasetinin parçası olan katliamlarla birlikte maalesef insani durum daha vahim bir boyuta gelmiştir. Her seferinde daha ağırı ne olabilir diye bütün uluslararası toplum düşünürken daha ağırı söz konusu olmaktadır. Şimdi hem gıda yardımının kesilmesinden hem oradaki insanların ölüme terk edilmesinden hem de ağır bir şekilde katliam makineleri tarafından hedef alınmalarına kadar böylesine bir facia devam etmektedir" diye konuştu. Çelik, uluslararası toplumun soykırım karşısında bu derece çaresiz kalmasının geçmişte Nazilerin yaptıkları karşısında üretilen literatüre rağmen bugün Netahyahu hükümetinin Nazileri aşacak, Nazileri geride bırakacak şekilde bir cinayet şebekesi olarak bu cinayetleri sürdürmesinin uluslararası toplumun önünde büyük bir utanç olarak durduğunu belirtti. "Terörsüz Türkiye hedefinin herhangi bir yol kazasına uğramadan, herhangi bir provokasyona uğramadan hedefine ulaşabilmesi için önemli değerlendirmeler ve uyarılar yaptı" MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin istirahati sonrasında tekrar göreve başladığını hatırlatan Çelik, "Kendilerine tekrar buradan, AK Parti Genel Merkezi’nden sağlık, sıhhat ve afiyet dileklerimizi arz ediyoruz. Ve kendilerine tekrar sağlıklı bir şekilde göreve başlamalarından, mesailerine başlamalarından dolayı memnuniyetimizi ifade ediyoruz. Tabii Sayın Bahçeli’nin istirahati sürecinde iyileşme sürecinde de o sürecin yoğunluğu içerisinde bile terörsüz Türkiye konusundaki hassasiyetini istirahat ettiği iyileşme sürecinde hasta yatağından bile o derece güçlü bir şekilde, o derece sahiplenerek ve bütün hassasiyetleri en ince ayrıntısına kadar takip ederek bu sürece dönük olarak hem hassasiyeti hem de bu sürecin gündemde tutulmasına, bu sürecin başarıya ulaşmasına dair değerlendirmelerini paylaşması gerçekten çok kıymetliydi. Nitekim yaptığı açıklamalarla terörsüz Türkiye hedefinin herhangi bir yol kazasına uğramadan, herhangi bir provokasyona uğramadan hedefine ulaşabilmesi için önemli değerlendirmeler ve uyarılar yaptı. Bahçeli’nin bu değerlendirmeleri ve bu uyarıları o iyileşme sürecinde bile bu konuda en yakın şekilde takip etmeleri bu konuya Cumhur İttifakı olarak verdiğimiz önemin, bu konunun başarıya ulaşması için ortaya koyduğumuz hassasiyetin yeni bir zirvesi olarak kayda geçmiştir" şeklinde konuştu. "Önümüzdeki dönemde bu sürecin başarıya ulaşması için yeni aşamaları hep beraber göreceğiz ve takip edeceğiz" Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugünkü MYK açış konuşmalarında terörsüz Türkiye hedefine ulaşılması için yapılması gerekenler konusunda devlet kurumlarının senkronize bir şekilde çalıştığını, senkronize bir şekilde faaliyet yürüttüğünü ve siyasi açıdan da bu hassasiyetlerin aynı şekilde gözetilmesi gerektiğini ifade ettiğini aktaran Çelik, "Dolayısıyla önümüzdeki dönem de bu sürecin başarıya ulaşması için yeni aşamaları hep beraber göreceğiz ve takip edeceğiz. AK Parti Genel Merkezi olarak da bizim siyasi ajandamızın en üst sıralarında yer alan bir konudur ve bu şekilde biz çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi. "Özgür Özel büyük bir siyasi fanatizm dili kullanmakta" Son 10 günde gerçekleşen siyasi gündemle ilgili çeşitli safhalarda görüşlerini basınla paylaştıklarını hatkırlatan Çelik, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Ama özetle gelinen nokta şudur: CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in provokasyondan mandacılığa uzanan geniş bir literatürde negatif siyasetin pek çok kalemine imza atmış olmasıdır. Bu en son işte boykot olarak gündeme getirdikleri esnafın, işçinin, çiftçinin emeğine karşı bir partinin bu şekilde bir kampanya yapması. O gün esnafın, çiftçinin, işçinin emeğinin herhangi bir şekilde kabul görmemesiyle ilgili olarak yürüttükleri bu kampanya Türk siyasi tarihinde bir partinin kendi vatandaşlarının emeğiyle karşı karşıya geldiği, kendi vatandaşlarının emeğini bir kavga unsuru yaptığı bir ilktir. Tabii bütün açılardan bakıldığında hem sosyal hayat açısından bakıldığında hem diğer açılardan bakıldığında uzun zamandır Sayın Özgür Özel büyük bir siyasi fanatizm dili kullanmakta ve resmen sosyal hayatın çeşitli mekanlarını kendilerinden olanlar ve olmayanlar, kendilerine destek verenler ve vermeyenler diye ayırarak sosyal bölücülük dediğimiz çok zararlı bir faaliyete imza atmaktadır. Ve bu faaliyetin neticesi olarak ortaya gelen noktada hiçbir şekilde bu vatandaşımız tarafından bir kabul görmemiştir, vatandaşımızda bir karşılık bulmamıştır. Ama Cumhuriyet Halk Partisini, Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi eliyle giderek marjinalleşen siyasetin içerisine, giderek uçlarda gezinen bir siyasetin içerisine mahkum etmiştir." "Çok partili hayata geçtiğimizden beri Cumhuriyet Halk Partisi ya siyasi cuntacılığın doğrudan tahrik unsuru olmuştur, sürükleyicisi olmuştur" CHP Genel Başkanı Özel’in "cunta yönetimi" sözlerine ilişkin Çelik, "Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminden seçilmiş iradeye saygısızlığın, millet iradesiyle kavgalı olmanın, demokrasiye saygısızlığın bir neticesi olarak ortaya çıktı. Fakat madem bu cunta yönetimi ve siyasi cuntacılık bahsini açıyor Özgür Özel, o zaman bu konuya eğilmekte fayda var. Bakın, çok partili hayata geçtiğimizden beri Cumhuriyet Halk Partisi ya siyasi cuntacılığın doğrudan tahrik unsuru olmuştur, sürükleyicisi olmuştur ya da ortaya çıkan bütün cuntalar karşısında sessiz kalmıştır ve destek vermiştir. Çok partili hayatı başından sonuna inceleyen birisi, ister akademik bir çalışmayla olsun, ister bu siyasi tarihin bir kronolojisini çıkarsın, burada bir siyasi cuntacılık söz konusuysa eşittir Cumhuriyet Halk Partisi’ni bulacaktır. Yani bizim demokrasi hayatımızla ilgili, siyasi hayatımızla ilgili bir siyaset sözlüğü olsaydı, bir demokrasi sözlüğü olsaydı, cuntacılık nedir diye baktığınızda çok partili hayata geçtiğimizden beri, 27 Mayıs’tan itibaren kurumsallaşan Yassıada zihniyetini, Cumhuriyet Halk Partisi’nde tecessüm etmiş Yassıada zihniyetini cuntacılığın karşılığı olarak verirdi o sözlük" şeklinde konuştu. CHP Genel Başkanı Özel’in göreve başladığı dönemlerde normalleşmeden bahsettiğini hatırlatan Çelik, "Normalleşmeden şu anda geldiği nokta dışarıdaki odaklara dilekçe yazmaktan ibarettir, dışarıdaki odaklara Türkiye’yi şikayet etmekten ibarettir. Şimdi de zaten bunu kendi ifadeleriyle, kendi beyanıyla açık bir şekilde söylüyor, ‘Yurt dışına gideceğim ve işte Türkiye’yi şikayet edeceğim’ diye. Türkiye’nin kazanımlarını şikayet ettiğini, Türkiye’nin ekonomisini hedef alarak, Türkiye’nin dış politikasını hedef alarak yaptığı şeyin aslında bütün bu kazanımları hedef almaktan, milletin kazanımlarını hedef almaktan hiçbir farkı olmadığını anlamayacak bir duruma düşmüş Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi" ifadelerini kullandı. "Türkiye’nin bir iç gündemiyle ilgili olarak dilekçe yazan, yabancı odaklardan yardım talep eden hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olmamıştır" CHP’nin köklü bir parti olduğunu ve CHP’de sağduyuyla siyaset yapma kapasitesi olan pek çok kişinin var olduğunu aktaran Çelik, "Cumhuriyet Halk Partisi’nin Özgür Özel döneminde düşürüldüğü bu marjinal durum Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde görülmüş şey değildir ve gerçekten bütün vatandaşlarımızı incitmektedir ve Kuvayı Milliye ruhuna bağlı CHP’ye gönül vermiş vatandaşlarımızı da incitmektedir. Daha önceki genel başkanları döneminde böyle yabancı odaklara Türkiye’nin bir iç gündemiyle ilgili olarak dilekçe yazan, yabancı odaklardan yardım talep eden hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olmamıştır. Bu konuda Özgür Özel olumsuz bir ilki temsil ediyor. Biz bunun rakibimiz de olsa Cumhuriyet Halk Partisi’nin de hak etmediği bir durum olduğunu ifade etmek istiyoruz" dedi. Bir gazetecinin "Siz de konuşmanızda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in dış odaklarla iletişime geçtiğini ifade ettiniz. Özgür Özel bir açıklama yaptı, şunu söyledi: Bu girişimciler sonucu bazı sosyalist siyasetçilerin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmekten vazgeçtiğini, hatta bazı diplomatların Antalya Diplomasi Forumu’na gelmekten vazgeçtiğini ifade etti. Siz bunları nasıl yorumlarsınız?" sorusuna Çelik şu cevabı verdi: "Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki iddia, yani bir siyaset kurdukları zaman bu siyaseti temellendirdikleri iddialar konusunda bu kadar çürük temelde siyaset inşa etmeye çalışmaları ibret verici. Bunun en belirgin özelliklerinden bir tanesi de bu dış politikayla ilgili konular. Antalya Diplomasi Forumu her zamanki gibi yapılacak, gelmeyeceğini ifade eden tek kişi Genişlemeden Sorumlu Komiser, o ifade etti, onun dışında bahsettiği şekildeki bir toplu randevu iptali ya da herhangi bir şekilde Türkiye’yle teması kesme gibisinden bir şey yok. Tam tersine Türkiye’nin bulunduğu her platformda Türkiye en çok randevu talep edilen ülkedir, bu nettir. Yani bakın bu Cumhurbaşkanımızın bulunduğu bütün platformlarda özellikle de Avrupalı yetkililerin ne kadar yoğun bir randevu talebi içerisinde olduğunu görüyoruz. Aynı şey Dışişleri Bakanımız, Hazine ve Maliye Bakanımız için de geçerli. En son biliyorsunuz Brüksel’deydi Hazine ve Maliye Bakanımız, orada da yoğun bir temas trafiği yürütüldü. Aynı şey Dışişleri Bakanımız için de geçerli. Bu Genişleme Komiserlerinin maalesef böyle bir şablonu var. Ben Avrupa Birliği Bakanlığı yaptım, o dönemde de aynıydı. Zaten yeni bir cümle kurmuyorlar, ne eksik, ne fazla, kes, kopyala, yapıştır. Türkiye’yle ilgili bir yere saplanmışlar, aynı cümleleri kurup devam ediyorlar. Biz de diyoruz ki, ’Siz herhangi bir şekilde Türkiye’yle ilgili bir tartışma içerisine girmek istiyorsanız fasılları açalım, fasılları açtıktan sonra bakalım biz fasılların gereğini yerine getiriyorsak fasılları kapatırsınız. Gereğini yerine getirmiyorsak bu fasılları kapatmazsınız, zaten açık kalır.’ Ama onlar fasıllar yoluyla konuşmayı bile reddediyorlar, klasik şablon. Yani bugün zaten Avrupa Birliği’nin içerisinde aşırı sağın yükselmesi genişleme konusundaki tutuklulukları yüzündendir, genişleme konusundaki vizyonsuzlukları yüzündendir. Bugün Avrupa’nın güvenlik mimarisiyle ilgili bu tartışmaların bir türlü ilerleyememesi ve Avrupa güvenlik mimarisinde döndüler dolaştılar yine Türkiye’nin vazgeçilmezliği noktasına geldiler. Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili bir kısır döngüye girmelerinin sebebi de, yine genişleme konusundaki vizyonsuzlukla ilgilidir. Dolayısıyla Genişleme Komiserleri genelde bu vizyonsuzluk içerisinde konuşuyor. Halbuki Genişlemeden Sorumlu Komiser Türkiye’ye gelip kendi tezlerini anlatabilirdi ve herkes de ona cevap verirdi, bu şekilde de karşılıklı müzakere olurdu. Yani uluslararası diplomasinin neresinde görülmüş ben konuşmuyorum, küstüm, gelmiyorum, oynamıyorum diye. Bu bir yetersizlik işaretidir." "Özgür Özel dün yaptığı bir konuşmada şu ifadeleri kullandı: Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması için okyanus ötesinden icazet aldılar. Nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine Çelik şu ifadeleri kullandı: "Cumhuriyet Halk Partisi’nde böyle bir dış politika zihniyeti var. Türkiye’de millet tarafından seçilmiş hükümetin söylediğine inanmıyorlar, ama dışarıdan bir şey duyduklarında bu böyleymiş diyorlar. Bakın burada herhangi bir yargı kararı, herhangi bir yargı süreci ya da herhangi bir siyasi süreçle ilgili Türkiye’nin herhangi bir yerden talimat alması söz konusu olamaz ki bugün dışarıdan yardım talep eden kişi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıdır. Dışarıya dilekçe yazan kişi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıdır. Şimdi bu tartışmayı örtmek için bu uyduruk iddiaya sarılıyor. Bunun arkasına herhangi bir şekilde bir dayanak koy, bir veri koy, bir belge bilgi koy deseniz söyleyeceği hiçbir şey yok. Bunu dayandırabileceği herhangi bir konu yok. Hâlbuki dış dünyadakiler, yardım bekledikleri kendisine sahip çıkmadığı için hayal kırıklığına uğradım diyen Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel. Kendimizi terk edilmiş hissediyoruz diyen, yani bu terk edilmişlik duygusu da bir garip, ne bekliyordu ki? Yine Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel. Şimdi bizim dünyada pek çok ülkeyle yaşadığımız tartışmalara baktığınızda aslında bunun talimat alıp almamakla ilgili değil, Türkiye’nin kendi bağımsız ve müstakil politikasını yürütmesiyle ilgili olduğunu, bu konudaki dirayetli duruşuyla ilgili olduğunu herkes görüyor zaten. Dolayısıyla burada bu söylediği şey siyasi bir cümle değil, daha doğrusu bu bir cümle değil, yani enteresan bir noktaya geldik, Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyasi cümle kurma kabiliyeti bile kayboldu bu yönetimle birlikte. Ne dediği de anlaşılmıyor, neye dayandırdığı da anlaşılmıyor. Yani en azından siyasi tartışmayı belli bir düzeyde yapmak lazım, bunların hepsi işte sosyal medya dedikodusu. Sosyal medya dedikodusunun Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının ya da Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşanların konuşma metinlerine girmesi çok enteresan bir durum gerçekten." Bir gazetecinin "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DEM Parti’nin İmralı heyetiyle görüşmesi için bayram sonrasına işaret edilmişti. Bu görüşme yapılacak mı, yapılacaksa takvim belli mi?" sorusu üzerine Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımız takdirleriyle bu görüşme talebine olumlu cevap vereceğini iletmişti ve DEM Parti’den de görüşme talebi geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız kendi takdirleriyle uygun gördükleri bir gün içerisinde, bu hafta içerisinde bu görüşmeye bir randevu ayarlanacaktır Cumhurbaşkanlığı özel kalemi tarafından. Bu görüşmenin Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle bu hafta içinde olması değerlendirilebilir arkadaşlar" dedi. "İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları aralıksız bir şekilde devam ediyor. Şimdi yeni bir fenomen de var, yapay zeka teknolojisi kullanıyorlar bu yapılan saldırılarda. En son bir Microsoft çalışanı da şirketi protesto ederek işinden ayrıldı. Bu konuda yorumunuz nedir?" sorusuna Çelik, "Bu yapay zekânın tabii üzerindeki tartışmalar devam ediyor. Burada daha önce size bir bahsetmiştim, partide Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkanımızın Başkanlığında, onun gündem oluşturmasıyla kendi aramızda yapay zekânın siyasetini de tartışıyoruz. Tabii yapay zekânın tıp gibi alanlarda kullanılması insanlık için şifa veren, çığır açıcı özellikler getirecektir. Ama tabii bu örnekte olduğu gibi de son derece tehlikeli sonuçlar da doğurabilecektir. Epey zamandır bu konuşuluyor, Netanyahu hükümetinin Gazze’de soykırım yaparken, hedefleri seçerken yapay zekâ teknolojisi kullandığıyla ilgili. Kuşkusuz bu teknolojiyi bu şekilde kullanılması ve bu teknolojinin bu şekilde insanlık suçu işleyenlerin, soykırım işleyenlerin hizmetine verilmesi başlı başına bir insanlık suçudur. O sizin bahsettiğiniz Microsoft toplantısında bir kadın mühendisin oradaki itirazı, yani burada biz yapay zekâdan bahsediyoruz, o da yapay zekâcı kadın mühendis, o yapay zekânın başındaki kişiye söylüyor. Bu yaptığımız insanlığa karşı bir suçtur, bu suça ortak oluyoruz diye tavrını koyması, bu gerçekten büyük bir insanlık duruşu olarak herkesin gündemine geldi. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde uluslararası hukuk açısından da yapay zekânın bu şekilde kullanılmasının, örneğin belli bir insan topluluğunu topyekûn yok etmek için soykırım amacıyla nükleer silah kullanmak gibi değerlendirilmesi gerekecektir. Bunun birtakım kurallara bağlanması gerekecektir. Ama bu örnekte de görülmüştür ki, şeytanın aklına gelmeyen işler bu katliam şebekesinin aklına gelmektedir" cevabını verdi. "İsrail basınında son dönemde Türkiye aleyhine yapılan çok sayıda açıklama gündem oluyor. En son İsrail’in Washington’da Trump yönetimi nezdinde Türkiye aleyhine lobi yaptığı söyleniyor. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Çelik, "Tabii son 1 haftada, son 15 günde özellikle Suriye merkezli olaylar çerçevesinde İsrail’den Türkiye’ye karşı yoğun bir açıklama geliyor. Birincisi şunu söylemek isteriz: Bizim Suriye’deki varlığımız kimse için bir tehdit oluşturmak üzere orada olmuyor, defalarca söyledik. Biz bölge barışı için bu çabaları sürdürüyoruz. Ama görüldüğü gibi İsrail’in Suriye içerisinde yaptığı her askeri operasyon aslında bütün bir bölgede büyük bir tramvayı ve büyük bir güvenlik dalgalanmasını olumsuz anlamda tekrar ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla burada esas tartışılması gereken mesele Türkiye’nin faaliyetleri değil, bizzat işgal etmek suretiyle Suriye topraklarının belli bir kısmını İsrail’in Suriye’deki faaliyetleridir. Yani bu gündeme gelen tartışmayla ilgili söylüyorum, tabii ki Gazze var, tabii ki Lübnan’a saldırılar var, ama son 10 gündür bu şekilde geliyor. Dolayısıyla burada Türkiye’yi hedef alırken esasında Türkiye’nin İsrail’in Suriye’de yürüttüğü faaliyetlere karşı olması çerçevesinde yeni bir gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Ama herkes de şunu görüyor: İsrail’in yaptığı her askeri operasyon hem Suriye’de, hem Lübnan’da bölge barışını tehdit eden yeni bir durum ortaya çıkarıyor. Biz tezlerimizin bölge barışı için, bu soykırım faaliyetlerinin durması için sadece Türkiye’nin milli politikası olarak değil, evrensel açıdan da kabul görmüş bir politika olduğunu, Birleşmiş Milletler parametrelerine ve uluslararası hukuka uygun davrandığımızı her yerde açıkça ortaya koyuyoruz. Ama İsrail’in herhangi bir şekilde Birleşmiş Milletler parametrelerine, uluslararası hukuka uygun davrandığını söyleyecek tek bir örnek bile yoktur. Dolayısıyla biz bu duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu. "Suriye Dışişleri Bakanlığı dün bir açıklama yapmıştı, Devlet Başkanı Ahmed Şara’nın Türkiye’ye önümüzdeki hafta bir ziyaret gerçekleştireceğini. Bu konuda bir takvim var mıdır, görüşme ne zaman olacak, detaylar varsa paylaşır mısınız?" sorusu üzerine Çelik, "Evet, Suriye Devlet Başkanı Sayın Şara cuma günü gelecek Türkiye’ye. Biliyorsunuz Antalya Diplomasi Forumu var. Antalya Diplomasi Forumu çerçevesinde Türkiye’de olacak. Yani pek çok tabii devlet hükümet başkanı, pek çok dışişleri bakanı ve dış politika uzmanı da Antalya Diplomasi Forumu’nda bulunacaklar. Çarşamba geliyor ama törenler ve görüşmeler perşembe günü, Endonezya Cumhurbaşkanını ağırlayacak Sayın Cumhurbaşkanımız. Cuma günü de bahsettiğiniz Sayın Şara’nın gelişi de dahil olmak üzere Antalya Diplomasi Forumu için pek çok misafirimiz olacak Türkiye’de" dedi.