POLİTİKA - 31 Ekim 2024 Perşembe 09:38

Denizli Milletvekili Ün; “Emeklinin çığlığına kulak verin”

A
A
A
Denizli Milletvekili Ün; “Emeklinin çığlığına kulak verin”

Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, meclis kürsüsünden yaptığı açıklamada; "Emeklinin çığlığına kulak verin. 2024 yılının ikinci yarısında emekli olanlar 2025 yılında emekli olacaklardan yaklaşık yüzde 30 daha fazla aylık alacak" dedi.



Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada nüfusun yüzde 18’ine karşılık gelen emeklilerin karşı karşıya olduğu adaletsizlik ve karmaşık politikaya dikkat çekti. Emeklilik sisteminin tepeden aşağıya adaletsiz ve eşitsizliklerle dolu olduğuna dikkat çeken Milletvekili Sema Silkin Ün, “15 milyonluk nüfusuyla kimi zaman oy deposu olarak istismar ettiğimiz, aylık 12 bin 500 liraya, 3 bin liralık bayram ikramiyesine tamah etmesini beklediğimiz, aldığı en düşük aylığı Aralık 2002’de asgari ücretin yüzde 139’u iken bu yıl asgari ücretin yüzde 59’una gerilettiğimiz, ne kiraya ne gıdaya yeten maaşlarıyla gözden çıkardığımız insanlar onlar. Şimdi, hepimiz birden bu Mecliste ‘Emeklinin çığlığına kulak verin’ diye haykırıyoruz. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun emeklilik sisteminde ortaya çıkarttığı adaletsizlikler ve haksızlıklar zaman içinde yapılan yamalarla giderilmeye çalışıldıysa da maalesef başarılı olamadı, aksine daha da arttı. Şimdi, emeklilerimiz yeni bir adaletsizlikle karşı karşıya. 2024 yılının ikinci yarısında emekli olanlar 2025 yılında emekli olacaklardan yaklaşık yüzde 30 daha fazla aylık alacak” dedi.



Emekliler arasında uçurum artacak


Emekli maaşı hesaplamasındaki adaletsizliğin bir an önce bitirilmesi gerektiğine dikkat çeken Sema Silkin Ün, “Aynı şartlara sahip emekliler arasında uçurum daha da artacak. Bu fark öyle birkaç puanla da sınırlı kalmayacak, ömür boyu sürecek ve her zamla birlikte büyümeye de devam edecek. Bu farkın ardında yatan sebep, aylık bağlama oranlarının sistemdeki boşluğu. Yüksek enflasyon dönemlerinde güncelleme katsayısının yetersiz kalması, emeklilik başvuru zamanına göre yaşlılık aylıkları arasında ciddi farklara yol açıyor. Kanun, yıllık enflasyon oranı ve büyüme oranının yüzde 30’unu güncelleme katsayısına dâhil ediliyor. Daha önce bu oran büyümenin tamamıyla hesaplanıyordu ancak 2008’de yüzde 30’a düşürüldü, böylece ekonomik büyümeden emeklilerimiz pay alamaz hâle geldi. Bu tablo, sosyal güvenlik sistemimizin bir reform ihtiyacı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Emekli aylıklarının yıllık artışında kullanılan güncelleme katsayısının mutlaka değişmesi gerekir. Son yılın güncelleme katsayısının mı, yoksa yıl içinde yapılan artışın mı yüksek olduğu dikkate alınarak emekli maaşları hesaplanmalı ve bu adaletsizlik bu şekilde giderilmelidir. Yeter ki siz sorunu çözmek isteyin, yeter ki siz bütçeden alınan payın değişmemesine rağmen emeklilerin bütçeye yük olduğunu söyleyerek günah keçisi ilan etmekten vazgeçin. Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır ancak burada gördüğümüz adaletsizliğin bile yolunu kaybettiğidir. Emeklilik yalnızca bir maaş değil, emeklilik ömrünü çalışarak geçirmiş insanların hak ettiği onurlu bir yaşamdır; bizim emeklilerimiz haklı oldukları hâlde en ağır yüklerle yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Bu insanlar, hayatlarının son demlerinde bir gün bile. Emekliliğimiz huzur içinde geçsin’ demeyi sizce de hak etmiyorlar mı” ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.