TEKNOLOJİ - 08 Nisan 2025 Salı 23:30

Bu sensörler sayesinde yapı betonlarındaki hareketler anlık takip edilecek

A
A
A
Bu sensörler sayesinde yapı betonlarındaki hareketler anlık takip edilecek

Türkiye’deki üç üniversitenin akademisyenlerinin yürüttüğü çalışmayla, binalara yerleştirilecek sensörler sayesinde yapıların dayanıklılığı, stabilitesi ve korozyon durumu anlık olarak izlenebilecek.


Çankırı Karatekin Üniversitesi’nden (ÇAKÜ) Prof. Dr. Barış Şimşek, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden (AKÜ) Prof. Dr. Tayfun Uygunoğlu ve Doç. Dr. Uğur Fidan ile Yalova Üniversitesinden Doç. Dr. Adem Tuncer tarafından, yapılarda meydana gelecek en ufak bir deformasyonun anlık olarak tespit edilebilmesini sağlamak üzere çalışma yürütüldü. Elde edilen çimento tabanlı sensörler ile binaların temelinde bulunan hasarlar incelenebilecek. Yapılan çalışmalar neticesinde Türkiye’nin fay hatlarının yoğun, tektonik hareketlerin fazla olduğu bir bölgede bulunması nedeniyle afete dayanıklı şehirler oluşturulması ve akıllı şehirlerin inşa edilmesinin önemli olduğu vurgulandı.



"Depremin erken tespiti hedefleniyor"


Çimento temelli sensörler ile depremin daha erken tespiti noktasında da güzel sonuçlar ve hedefler ortaya çıkacağını söyleyen Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Harun Çiftçi, "Afete dayanıklı şehirlerin oluşturulması ve akıllı şehirlerin inşa edilmesi son zamanlarda önemli. Özellikle, kalkınma planlarında da ifade edildiği gibi akıllı şehirlerin dizayn edilmesi, gelecekte birçok insanımızın daha rahat ve güvenli bir ortamda yaşamasına neden olacaktır. Akıllı şehirlerin inşasında en önemli mesele kullanılan çimento. Bizim araştırma grubumuzda çimento temelli sensörler üretilmektedir. Özellikle depreme dayanımın ve daha sağlıklı binaların inşasında çimentonun kalitesinin dayanımının belirlenmesi son derece önemli. Bununla ilgili günümüzde pek çok çalışma yapılmakta ama özellikle araştırma grubumuzun çevreci, toksik olmayan, ekonomik açıdan daha düşük maliyetli nano malzeme temelli elyaflar üretilerek çimento sensörünü oluşturmasıyla ilgili çalışmaları son derece dikkatleri cezbetmekte. Özellikle Çankırı Karatekin Üniversitesi’nin Türkiye’nin geleceği inşa edilmesi noktasında her alanda çalışmaları devam etmektedir. Biz inanıyoruz ki, araştırma grubumuz Türkiye’ye ve dünyaya bilimsel olarak çok daha katkılar yapacaktır. Çimento temelli sensörler ile ilerleyen dönemlerde depremin daha erken tespiti noktasında da güzel sonuçlar ve hedefler ortaya çıkacaktır" dedi.



"Bu sensörler sayesinde yapılarda deformeler, mikro çatlaklar olup olmadığını anlayabileceğiz"


Elde edilen çimento sensörleri ile binalardaki hareketliliğin izlenebileceğini kaydeden Çankırı Karatekin Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış Şimşek, "Polimer kompozitlerin sentezlenmesi ve elyaf haline getirilmesini laboratuvarımızda yaptık. Toksik olmayan, biyo tabanlı polimerleri nano malzeme ile modifiye ederek iletken hale getirdik. Çimentoların içerisinde belirli optimum oranlarında çimento tabanlı sensörler hazırlıyoruz. Bu sensörler, birçok amaçla kullanılıyor. Projeye başlarken temel amacımız deprem hareketlerine karşı hassasiyeti olan sensörler üretmekti. Burada ürettiğimiz sensörler aynı zamanda mevcut binalardaki kolonlara takılıp çıkartılabilir olacak. Sadece yeni binalar için değil, mevcut binalarda da kullanılabilecek. Yapılar içerisinde bir donatı kullanıldığı zaman, zamanla deforme oluyor ve dışarıdan da gözükmüyor. Tespit edilmesi de oldukça zor. Fakat bu sensörler sayesinde yapılarda deformeler, mikro çatlaklar olup olmadığını anlayabileceğiz. İlerideki amaçlarımız arasında da, karbondioksit, karbon monoksit gibi zehirli gazları da tespit edebilen çimento tabanlı sensörlerin akıllı şehirler konsepti altında binalarda da kullanılabilmesi için çalışmalarımıza devam ediyoruz" diye konuştu.



Bu sensörler sayesinde yapı betonlarındaki hareketler anlık takip edilecek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TSB Başkan Yardımcısı Yaşar, Türkiye’de kasko durumunu değerlendirdi Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkan Yardımcısı ve Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, Türkiye’de kasko yaptırılmasını ve sigorta sektörünü değerlendirdi. Yılda yaklaşık 20 milyon kasko teklifi verildiğini ancak bunlardan sadece 8 buçuk milyonunun poliçeye dönüştüğünü söyleyen Yaşar, "Bugün sektörde yılda yaklaşık 20 milyon kasko teklifi veriliyor. Ancak bu tekliflerin yalnızca 8,5 milyonu poliçeye dönüşüyor. Bu tablo bize önemli bir gerçeği gösteriyor. Kasko sigortasında tekliften poliçeye dönüşüm oranı, potansiyelin oldukça altında. Peki neden? Öncelikle çokça dile getirilenin aksine, bugün kasko fiyatlarının yüksek olduğu yönündeki algı artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Aksine, rekabetin etkisiyle kasko primleri bu dönem maliyetlerin 10 puan altında artışla seyrediyor. Ancak bu avantaj sahada yeterince karşılık bulamıyor. Teklif alınıyor ama poliçeye dönüşmüyor" dedi. "Açıkça anlatamazsak, müşteri kararsız kalıyor ve poliçeden vazgeçiyor" Sektörde önemli bir diğer sorunun da müşterilerin teminat içeriklerini anlayamaması olduğuna değinen Yaşar, "İnternette ve çağrı merkezlerinde alınan milyonlarca teklif, çoğu zaman gerçek satın alma niyeti taşımıyor. Fiyat görmek için alınan, değerlendirilmeden kalan teklifler dönüşüm oranlarını ciddi şekilde etkiliyor. Bir diğer önemli sorun, müşterilerin teminat içeriklerini tam olarak anlayamaması. Ucuz bir kasko ile daha kapsamlı bir ürün arasında ne fark olduğunu açıkça anlatamazsak, müşteri kararsız kalıyor ve poliçeden vazgeçiyor" ifadelerini kullandı. "Yaş bazlı esnek fiyatlama modelleri geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum" Türkiye’de araçların yaş ortalamasının yüksek olduğunu bu yüzden yaş bazlı esnek fiyatlama modellerinin geliştirilmesini düşündüğü ifade eden Yaşar, şunları kaydetti: "Ayrıca, aynı müşteri birden fazla acenteden teklif alıyor. Sadece biri poliçeye dönüşüyor, diğer teklifler boşa düşüyor. Bu da oranları aşağı çekiyor. Trafik sigortası zorunlu olduğu için yapılırken, kasko hala ertelenebilir bir harcama olarak görülüyor. Bu zihniyet de dönüşümü sınırlıyor. Bir diğer önemli yapısal neden ise araç parkımızın durumu. Bugün Türkiye’de trafiğe kayıtlı araçların ortalama yaşı 14,3 yıl, kamyonların ortalama yaşı 18 yıl, otobüslerin 16 yıl, otomobillerin ise 14,2 yıl hatta araçların yüzde 26’sı 21 yaş ve üzeri. Bu yaş grubu, sigorta şirketleri açısından daha riskli olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla bazı şirketler yaşlı araçlara ya teklif vermiyor ya da çok yüksek primlerle fiyatlıyor. Bu da doğal olarak kasko yaptırmak isteyen kullanıcının karşısına caydırıcı bir tablo çıkarıyor. Yani kasko poliçe sayısının trafik sigortasına göre düşük olmasının bir diğer nedeni, sektördeki risk yaklaşımıdır. Bu noktada, daha dengeli, yaş bazlı esnek fiyatlama modelleri geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum." ’Dar kasko’nun bugüne kadar hak ettiği karşılığı bulamadığını ancak, galericiler ve ikinci el oto satıcıları gibi yeni kullanıcı gruplarının oluşmasıyla bugünlerde güçlü bir alternatif haline geldiğini vurgulayan Yaşar, "Burada özellikle altını çizmek isterim, uzun süredir sektörde yer alan ’dar kasko’ ürünü, bugüne dek hak ettiği karşılığı tam anlamıyla bulamamıştı. Ancak bugün, galericiler ve ikinci el oto satıcıları gibi yeni kullanıcı gruplarının oluşmasıyla birlikte, dar kasko yeniden güçlü bir alternatif haline geliyor. Bu gruplar, ellerindeki araçları satışa sunmadan önce kısa süreli güvence altına almak istiyor. Ancak klasik kasko ürünleri, bu kısa vadeli ihtiyaca yanıt vermekte zorlanıyor. İşte bu noktada dar kasko devreye giriyor. Daha uygun primli, sınırlı ama amaca hizmet eden teminatlarla oluşturulmuş bu ürün, bu kez doğru segmentte, doğru ihtiyaca cevap vererek gerçek karşılığını bulabilir" dedi. "Fiyat odaklı rekabetten değil, değer odaklı danışmanlık yaklaşımından beslenmeli" Sigorta sektörünün, anlaşılır ve sade ürünler üretmesini gerektiğine değinen Yaşar, "Peki genel olarak ne yapmalıyız? Sigorta sektörü olarak artık ihtiyaca özel, açık, anlaşılır ve sade ürünler üretmeliyiz. Dar kasko gibi modüler yapılar, yalnızca ikinci el araç satıcıları için değil, genç sürücülerden şehir içi kısa mesafe kullanıcılarına kadar geniş bir segmente hitap edebilir. Müşteriye sadece fiyat göstermek yetmez. Teminat farklarını sade ve net şekilde anlatmalıyız. Dijital teklif sistemleri bu anlayışa göre yeniden kurgulanmalı. Acenteler yalnızca fiyat odaklı rekabetten değil, değer odaklı danışmanlık yaklaşımından beslenmeli" ifadelerini kullandı. "Kasko yalnızca aracı değil, hayatı, zamanı, emeği ve huzuru da korur" Sigorta Birliğinin, sigorta okuryazarlığını artırmak ve sigortalı adaylarının bilinçli kararlar verebilmesini sağlamak için yapay zeka destekli bir uygulama üzerinde çalıştığına değinen Yaşar, şöyle devam etti: "Bu noktada sektör adına sevindirici bir gelişmeyi de paylaşmak isterim. Türkiye Sigorta Birliği, sigorta okuryazarlığını artırmak ve sigortalı adaylarının bilinçli kararlar verebilmesini sağlamak amacıyla yapay zeka destekli bir chatbot uygulaması üzerinde çalışıyor. Bu sistem, tüketicilere sigorta kavramları, teminat içerikleri ve poliçelere dair genel bilgilendirme sağlarken ticari yönlendirme yapmadan, kullanıcıyı doğru bilgiyle buluşturarak sektöre duyulan güveni artırmayı hedefliyor. Tüketicilere sigorta kavramları, teminat içerikleri ve poliçelere dair genel bilgilendirme sağlayacak. Ticari yönlendirme yapmadan, kullanıcıyı doğru bilgiyle buluşturarak sektöre duyulan güveni artırmayı hedefliyor. Bu sayede hem doğru bilgiye kolayca ulaşılacak hem de karar verme süreçleri desteklenecek. Yani bu uygulama, sadece bilgilendirme değil; zamandan tasarruf, iletişim kolaylığı ve sektörle doğru temas kurma anlamında da büyük bir dönüşümün habercisi olacak. Unutmayalım, kasko yalnızca aracı değil, hayatı, zamanı, emeği ve huzuru da korur. Bu değeri toplumun her kesimine anlatmak, hepimizin ortak sorumluluğudur."