ÇEVRE - 15 Ekim 2024 Salı 12:55

Nilüfer, tarımda yerelden kalkınma modelini hazırlıyor

A
A
A
Nilüfer, tarımda yerelden kalkınma modelini hazırlıyor

Türkiye ekonomisine sağladığı katkı ile dikkat çeken Bursa’nın Nilüfer İlçesi’nde tarımda yerelden kalkınmayı sağlayacak yeni bir model üzerinde çalışma yapılıyor. NİLKOOP iş birliğinde başlayan ‘Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı’ ile tarım ve kooperatifçilik alanında bölgeye uygun bir tarımsal kalkınma modeli hazırlanacak.


Sağlıklı gıdaya erişimin her geçen gün zorlaştığı günümüzde Bursa’nın Nilüfer İlçesi’nde önemli bir çalıştay başladı. Üretimden satışa uzanacak yerelden kalkınma modelinin yapılacağı ‘Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı’ ile bölgeye uygun bir alt yapı oluşturulacak. Nilüfer Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (NİLKOOP) iş birliğinde düzenlenen ve 3 gün sürecek çalıştayda konusunda uzman isimler katkı sunacak.


Siyasilerden akademisyenlere iş insanlarından çiftçilere yoğun katılımla Nilüfer Nikahevi’nde başlayan çalıştayda konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, tarım alanlarının korunması ve kooperatifçiliğin desteklenmesinde kararlı olduklarını vurguladı. Nilüfer’in Türkiye’nin en gelişmiş 8’inci ilçesi olduğunu anımsatan Başkan Şadi Özdemir, verimli tarım alanlarına sahip olduklarını vurguladı. Burada yerel üreticilerin desteklenmesi konusunda kooperatifleşmenin önemine işaret eden Başkan Şadi Özdemir, “Kooperatifleşme modeliyle, satış güvencesi vererek, çiftçilerin üretimi doğru yapmalarını ve hatta bazı girdilerini ortak satın alma platformlarıyla daha ucuza temin etmelerini sağlayabiliriz. Arzumuz, kırsalda kooperatifler kurmak. Buna ‘hayır’ diyen bir kırsal mahalle görmedim; herkes sıcak yaklaşıyor. Ekiplerimiz bu konuda köylülerimizi desteklemeye çalışıyor. Kooperatifleşip ürünlerini bunun üzerinden pazarlamalarını, kendileri satamıyorlarsa, NİLKOOP üzerinden satın alarak onları harekete geçirmek istiyoruz. Bu potansiyel var; sadece üretmek ve ürettiğini doğru satmak gerekiyor” dedi.


NİLÜFER’İN KÖYLÜSÜ, NİLÜFER’İN EFENDİSİ OLSUN


Nilüfer’de gençleri tarıma teşvik etmek istediklerini ve sürdürülebilir bir yaşamın tarımla mümkün olacağını vurgulayan Başkan Şadi Özdemir, gençlerin köylerinde kalabilmeleri üzerine çalıştıklarını açıkladı. Tarım alanlarına yapılan kaçak yapılarla mücadelenin süreceğini de belirten Başkan Şadi Özdemir, bu konudaki kararlılığını dile getirdi. ‘Nilüfer’in köylüsü, Nilüfer’in efendisi olsun’ anlayışı ile hareket ettiklerini söyleyen Başkan Şadi Özdemir, “Torunlarımız da bu toprakların o en muhteşem lezzetteki enginarını, incirini, biberini yiyebilsin. Onun için de tarımsal alanların korunması, sağlıklı gıdaya erişim için elimizden geleni yapacağız” diye konuştu.


ORTALAMA ÇİFTÇİ YAŞI 56


Çalıştayın açılışına katılan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın ise, tarımsal hammadde üretiminde Türkiye’nin gelecekteki durumunun ortaya koyulması gerektiğini vurguladı. Yeni çalışmalar yapılmasının önemine işaret eden Günaydın, “Türkiye’de kırsal mahalleler boşalmış, ortalama çiftçi yaşı 56’ya gelmiş durumda. Kırsal mahallelerde okullar kapatılmış, sosyal donatı alanları yok. Genç insanların yaşama sevinci alabileceği herhangi bir mekan yaratmadan, gençler tarıma dönsün diyerek bu meseleyi çözebilecek miyiz? O halde konunun ekonominin yanında, iktisadi, kültürel, politik, çok farklı çeşitleri var. İçinde bulunduğumuz bu yeni başlangıç döneminde, bu çalıştaydan faydalanalım, bu çıktılar bize ışık tutsun” dedi.


BAKAN DEĞİŞTİKÇE PLAN DEĞİŞİYOR


Programda konuşan Gazeteci ve Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım ise 2024-2026 hayvancılık desteklerinin Resmi Gazete’de yayınlandığını hatırlatarak, daha sonra 2025 - 2027 bitkisel üretim desteklerinin yayınlandığını söyledi. Bütün bunların 1 ay içinde olduğunu anlatan Yıldırım, “Bu durumu bile planlayamadık. Bir ayda bu kadar karar çıkınca hem çiftçinin, hem bakanlığın kafası karıştı. Şu anda bakanlık sahada ‘Biz aslında şunu yapmak istiyoruz’ diye anlatmaya çalışıyor. Dünyada genellikle önce çiftçilerle tartışılır, ondan sonra bu süreçler açıklanır. Biz ciddi bir plansızlık ile yola başladık. Bizde bakan değiştikçe planlama değişiyor” diye konuştu.


TARIM TOPRAKLARIMIZI HIZLA KAYBEDİYORUZ


Planlamada yer seçiminin önemine de işaret eden Yıldırım, “Tarım topraklarımızı hızla kaybediyoruz. Gerçekten bu en önemli sorunlarımızdan birisi. Hangi alanlar tarım için; hangi alanlar turizm, sanayi; hangisi konut olacak bunları mutlaka önceden belirlenmesi lazım. Suyu ve iklimi ön plana almayan hiçbir planlamanın bu dönemde artık başarılı olma şansı yok. Destekleme, dış ticaret politikası planlama için çok önemli. Bir ürünün fiyatı artınca hemen ihracat yasağı konuluyor. O pazarlar kaybediliyor. Sonra o ürünü satamıyoruz diye tekrar içeriye dönüp sıkıntı yaşıyoruz” dedi.


ORTAK AKILLA MASA ÇALIŞMALARI


Konuşmaların ardından ‘Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı’ başladı. Ortak akıl masa çalışmaları ile ‘Yol Haritası’ belirlenecek ve 3 gün sürecek çalıştayın son günü ise çalışma gruplarının sonuçları sunulacak ve bildirge hazırlanacak.


(AÇ-E)

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.