ÇEVRE - 13 Ocak 2025 Pazartesi 11:09

Mudanya’yı müsilaj sardı, deniz beyaz tabakayla örtüldü

A
A
A

Nilüfer Çayı’nın Marmara Denizi’ndeki müsilajı tetiklediğini belirten Prof. Dr Mustafa Sarı ise buradaki tehlikeye geçtiğimiz hafta dikkat çekmişti.

Mudanya sahilleri hafta sonu beyaz örtüyle kaplandı. Denizdeki kirlilik sahilden başlayarak 100 metre açığa kadar ulaştı. Budo iskelesi yanındaki üzücü görüntüyü izleyen vatandaşlar, "Kış olmasına rağmen bu görüntü bizi oldukça üzüyor. Normalde denizin ısınmasıyla beraber sıcak havalarda karşılaştığımız bir durumdu. Ocak ayının ortasında bu görüntüyü görmek bizi oldukça üzüyor. Bu noktada yetkililerin bir an önce çare bulması gerekiyor. Sosyal medyada da gördüğümüz Nilüfer Çayı’nın müsilaja sebep olduğu söyleniyor. Yetkililerin bu noktaya da bir çözüm bulması gerekiyor. En iyi şekilde hizmet edeceklerini düşünüyorum" ifadelerini kullandılar.

Geçtiğimiz hafta konuya dikkat çeken Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Mustafa Sarı, Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin ve kimyasal atıkların Marmara Denizi için tehdit olduğunu dile getirmişti.

Son dönemde Marmara Denizi’nin 5 ila 25 metre derinliklerinde yeniden görülen müsilajın neden oluştuğu hakkında çalışmalar yapan uzmanlar 3 ana neden üzerinde durdu. İklim değişimine bağlı su sıcaklığındaki artış, dip sularının sıcaklıklarında gözlenen homojenlikle karakterize olan kararlı durağanlık ve Marmara Denizi’ne noktasal ve yayılı kaynaklardan ulaşan kirlilik yani azot ve fosfor yükünün yüksekliği nedenlerinin müsilaj oluşumunun ana temelleri olarak görüldü. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, Bursa’nın önemli su ihtiyacını karşılayan Nilüfer Çayı’nda araştırmalarda bulundu. Nilüfer Çayı’nın 3 stratejik noktasında çalışmalar yapan Prof. Dr. Sarı, oksijen miktarı 0,14-1,12 mg/l olarak ölçü. Nilüfer Çayı’nın şu an itibarıyla 4. sınıf su kalitesine sahip olduğunu ve acil eylem planı oluşturulması gerektiğini vurguladı. Sarı, ayrıca tarımsal sulama yapılmasının da önlenmesi gerektiğini ifade etti.

Nilüfer Çayı’na akan atıklar yüzde 95 oranında filtreleniyor

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı yaptığı açıklamada, “Nilüfer Çayı, Uludağ’ın eteklerinden doğan çok sayıda küçük akarsuyun bir araya gelmesiyle oluşmuş yan kollarla birlikte ise 200 kilometre uzunluğa sahip, Susurluk Havzası’nın alt havzası niteliğinde bir akarsudur. Uludağ’ın eteklerinde içme suyu olarak kullanılan Nilüfer Çayı’nın Çapraz Çay’a karıştığı yerde esasında suyla ilgisi olmayan bir atık karışımı haline geldiği görülmektedir. 20’den fazla lisansüstü teze ve 100’den fazla bilimsel makaleye konu olan Nilüfer Çayı ülkemizde en kirli akarsulardan birisi olarak kabul edilmektedir. Resmi veriler dikkate alındığında evsel ve endüstriyel atıkların yüzde 95 oranında arıtıldığı görülmektedir. Bu verilere göre Nilüfer Çayı’nın tertemiz akıyor olması beklenilen bir durumdur. Ancak Nilüfer Çayı’nın kent merkezi içindeki kolları veya doğrudan kendisi üzerindeki köprülerden geçerken görülen simsiyah sıvı (su denilemez) ve korkunç koku nereden gelmektedir? Nilüfer Çayı ile ilgili çözüm yaklaşımlarında bu çelişkilere cevap verilmeden yapılacak her uygulama sonuçsuz kalacaktır. Bu soruya cevap bulmak amacıyla, 15 Temmuz 2024 tarihinde su kalitesinin en önemli parametrelerinden olan çözünmüş oksijen miktarını Marmara Denizi’ne ulaşmadan hemen önce Çapraz Çay’a karıştığı yerden Uludağ eteklerine kadar Nilüfer Çayı boyunca ölçtüm. Çapraz Çay’a karıştığı nokta ile Bursa kent merkezine girişi temsil eden Hayırlar Köprüsü ile Balat Köprüsü arasındaki istasyonlarda ölçülen çözünmüş oksijen miktarı 0,14-1,12 mg/l arasındadır” ifadelerini kullandı.

“Müsilajın felaket boyutuna çıkmasını önlemenin tek yolu Marmara Denizi’nin kirlilik yükünün azaltılmasıdır”

Marmara Denizi’nde müsilaj tehlikesinin önüne geçmek için öncelikli olarak Nilüfer Çayı’nın temizlenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Tüm istasyonlar birlikte değerlendirildiğinde Uludağ eteğinde, kentin girişinde temiz su bölgesinde ölçülen 16,2 mg/l çözünmüş oksijenin, kentin içinde yaklaşık 30 km yol aldıktan ve irili ufaklı atık kanalına dönüşmüş akarsuları bünyesinde toplayarak kenti terk ederken Balat Köprüsü istasyonunda neredeyse tamamen tükendiği, 0,14 mg/l değerine düştüğü görülmektedir. Müsilajın yeniden ortaya çıktığı ve bütün Marmara Denizi’nin 5-25 m derinliklerini örümcek ağı gibi sardığı şu günlerde müsilajın neden kaynaklandığına ilişkin soru tüm kamuoyunu meşgul etmektedir. Müsilaj oluşumuna onlarca faktör katkı sağlasa da üç tetikleyici bir araya geldiğinde felaket boyutunda müsilaj ortaya çıktığı artık bilinen bir durumdur. Bu üçlü tetikleyicinin birincisi kuşkusuz iklim değişimine bağlı su sıcaklığındaki artış, ikincisi deniz şartlarında özellikle yüzeyle dip sularının sıcaklıklarında gözlenen homojenlikle karakterize olan kararlı durağanlık, üçüncüsü ise Marmara Denizi’ne noktasal ve yayılı kaynaklardan ulaşan kirlilik yani azot ve fosfor yükünün yüksekliğidir. Deniz suyu sıcaklıklarını ve deniz şartlarındaki kararlı durağanlığı kontrol etmek mümkün olmadığına göre esasında müsilajın felaket boyutunda ortaya çıkmasını önlemenin tek yolunun Marmara Denizi’nin kirlilik yükünün azaltılmasından kaynaklandığı açıktır. Bu günlerde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından başlatılan denetimler ile belediyelere yönelik yapılan uyarılar geç de olsa yerindedir ve önemlidir. Ancak yapılan ölçümlere göre Nilüfer Çayı kirlenmiş 4. sınıf sulara sahip bir atık kanalı fonksiyonu üstlenmiştir. Bu durum kabul edilemez. Her ne kadar zaman zaman yapılan toplantılar ve eylem planlarında Nilüfer Çayı’nın 2. sınıf su kalitesine kavuşturulması hedeflenmiş olsa da şimdiye kadar kayda değer bir iyileşme sağlanamadığı açıktır” dedi.

“Nilüfer Çayını’nda tarımsal sulamanın önüne geçilmeli”

Nilüfer Çayı’nın kurtarılması için yapılması gerekenleri sıralayan Prof. Dr. Sarı, “Bölgede her gün yenisi faaliyete başlayan OSB’ler, kaçak evsel ve endüstriyel deşarjlar, bireysel sanayi tesisleri, yoğun hayvansal ve bitkisel üretim işletmeleri ile gıda endüstrisinin mevcudiyeti dikkate alındığında Nilüfer Çayı için önlemlerin acilen alınması bir zorunluluktur. Çayın uzun yıllar kurak mevsim ortalama debisi dikkate alınarak, çaya deşarj edilecek toplam maksimum yükler yeniden belirlenmelidir. Sorun tek başına organik kirlilikten kaynaklamadığı için sadece azot-fosfor sınırlaması yeterli olmayacaktır. Azot-fosforun yanında mutlaka ağır metal, tuzluluk ve renk parametrelerini de kapsayan yeni bir deşarj kısıtlamasına gidilmesi şarttır. Nilüfer Çayı halihazırda 4. sınıf su kalitesine sahiptir. Yani aşırı kirlenmiş bir sudur. Böyle sular tarımsal sulamaya uygun değildir. Oysa gözlemler esnasında sayısız su motoruyla su çekilerek sulama yapıldığı görülmüştür. Nilüfer Çayı’nın tarımsal sulama amacıyla kullanımı, su kalite sınıfı iyileşinceye kadar derhal önlenmelidir. Halihazırda Nilüfer Çayı’na atık deşarj eden bütün işletmeler bellidir. Nilüfer Çayı’nın mevcut durumu debiden bağımsız olarak ruhsat şartlarındaki taahhütlere uyulmadığını göstermektedir. Denetimlerle bu işletmelerin vakit geçmeden Nilüfer Çayı’nı kirletmeleri önlenmelidir. Nilüfer Çayı için tüm tarafların katılımıyla yeni bir Acil Eylem Planı hazırlanmalı, uygulama süresi belirtilmeli ve uygulamalar herkes tarafından şeffaf olarak izlenebilmelidir. Nilüfer Çayı’nın kirlilikten kurtarılması için merkezi yönetim, yerel yönetim, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların topyekûn iş birliği yapması şarttır” ifadelerine yer verdi.

Süleyman Aydın

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Olaylı Galatasaray-Fenerbahçe derbisine ilişkin yargılama başladı: Mert Müldür tanık olarak dinlenecek Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 19 Mayıs’taki derbisinin ardından yaşanan olaylara ilişkin yargılama başladı. Mahkeme ara kararında, futbolcu Mert Müldür’ün tanık olarak dinlenmesine karar verdi. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 19 Mayıs Pazar günü Rams Park stadyumunda oynadığı futbol müsabakası sonrasında yaşanan olaylara ilişkin aralarında futbolcular Jaden Quinn Oosterwolde ve Mert Hakan Yandaş’ın da bulunduğu 5 sanığın yargılanmasına başlandı. İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuksuz sanık Hulusi Belgü, müşteki Ali Çelikkıran ve tarafların avukatları hazır bulundu. ‘’Saldırılar nedeniyle kendimi ve arkadaşlarımı korumak amacıyla hareket ettim’’ Duruşmada savunma yapan eski Fenerbahçe yöneticisi sanık Belgü, olay günü maçı izlemek amacıyla stada geldiğini ve müsabaka bittikten sonra da futbolcuları tebrik etmek için soyunma odasına gittiğini söyleyerek, ‘’Fenerbahçe seyircisinin hala statta olduğu ve selamlama yapılacağı söylendi. Bunun üzerine stada çıktık ancak Galatasaray tarafından bazı kişiler müdahalede bulundu. Hatta kadın yöneticimiz bayrağı açarken bayrağa saldırı oldu, bu sırada kargaşa yaşanmaya başladı. Saldırılar nedeniyle kendimi ve arkadaşlarımı korumak amacıyla hareket ettim. Sonrasında müştekinin arkasından giderken görüntülerde görüldüğü gibi elim saçına takılmış olabilir. Tarafıma ve takımımıza ağır hakaretler oldu. Bütün stadyum Fenerbahçe’nin üzerine geldi. Bu nedenlerle kendimizi korumaya çalıştık’’ dedi. ‘’Beni darp eden herkesten şikayetçiyim’’ Müşteki Çelikkıran ise mahkemede verdiği ifadesinde, ‘’Maçtan 70 dakika sonra Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç stadyuma geldi, bu rutin olmayan bir durumdur. Koç geldikten sonra protokol tribününde bulunanlar aşağıya çağrıldı. Ali Koç ile yan yana yürürken, ’bizim seyircilerimiz çıktı, sizin seyircileriniz çıktı, şu an yaptığınız usulsüzdür’ diye söyledim. Kendisi de bana ’kes lan, siz bizim stadyumumuzda neler yaptınız’ dedi. Orta sahada bir de bayrak açıldı, kimse müdahale etmedi. Sonra Ali Koç ‘burada işimiz bitti’ dedi. Bu sırada ben kenardan seyrediyordum. Fotoğrafçısı ve kameramanı arkaya doğru gitti, rencide edici fotoğraflar çekinmeye başladılar. Önlerine giderek elimi havaya kaldırdım, takım doktoru saldırdı. Çok sayıda darbe aldım. Bana küfür eden kişi Hulusi Belgü’dür. Tekme atan kişi Mert Hakan Yandaş’tır. Şikayetçiyim. Beni darp eden herkesten şikayetçiyim’’ ifadelerini kullandı. 2 sanığa zorla getirme kararı Alınan ifadelerin ardından ara kararını açıklayan mahkeme, sanıklar Ertuğrul Karanlık ve Emre Kartal’ın avukatlarının belgesiz mazeret sunmaları nedeniyle zorla getirilmelerine karar verdi. 4 kişi tanık olarak dinlenecek Mahkeme ayrıca futbolcu Mert Müldür, Ahmet Ketenci, Bora İsmail Bahçetepe ve Mesut Erbil’in bir sonraki duruşmada tanık olarak dinlenilmesine de hükmederek eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Ali Çelikkıran ’müşteki’ sıfatıyla, Jaden Quinn Oosterwolde, Mert Hakan Yandaş, Ertuğrul Karanlık, Hulusi Belgü ve Emre Kartal ’şüpheli’ sıfatıyla yer aldı. Çelikkıran’ı tekme ve yumruk atarak darp ettikleri belirtildi Hazırlanan iddianamede, şüphelilerin müsabaka sonrası saha içinde gerçekleşen olaylar sırasında fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek Çelikkıran’ı tekme ve yumruk atarak darp ettikleri kaydedildi. Hazırlanan iddianamede Galatasaray Spor Kulübü, GS Başkanı Dursun Aydın Özbek, Metin Öztürk ve Erden Timur’un şikayetleri üzerine soruşturma başlatıldığı, stat müdürü Ali Çelikkıran’ın da şikayetçi olduğu ve Çelikkıran’ın sağlık raporuna göre boyun kırığı bulunduğunun tespit edildiği, ayrıca Adli Tıp Kurumu raporuna göre de kırığın basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı belirtildi. Ali Koç ve bazı futbolcular hakkında takipsizlik kararı Şüpheli Hulusi Belgü’nün arbede sonrası Çelikkıran’ın arkasından gelip saçını çekerek sırt kısmına vurduğunun da aktarıldı iddianamede, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, İdari Menajer Emir Yolaç, futbolcular Mert Müldür, Bright Osayi Samuel, İrfan Can Eğribayat ve Fenerbahçeli bazı yönetim kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 17 kişi hakkında ’spor alanlarında taşkınlık yapılması ve tesislere zarar vermek’, ’hakaret içeren tezahürat’, ’işyeri dokunulmazlığını ihlal etme’, ’hakaret’, ’kasten yaralama’, ’kemiklerin kırılmasına sebebiyet verecek şekilde kasten yaralamak’, ’suç işlemeye alenen tahrik etme’, ’halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’ ve ’tehdit’ suçlarından takipsizlik kararı verildiği kaydedildi. 6’şar yıl 9’ar aya kadar hapis talebi Hazırlanan iddianamede şüpheliler Jaden Quinn Oosterwolde, Mert Hakan Yandaş, Ertuğrul Karanlık, Hulusi Belgü ve Emre Kartal’ın ’vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olacak şekilde kasten yaralama’ ve ’spor alanlarında taşkınlık yapılması ve tesislere zarar verilmesi’ suçlarından ayrı ayrı 2 yıl 3 aydan, 6 yıl 9 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Ankara ASFAT’tan 7’nci kuruluş yıl dönümü etkinliği Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Türkiye’nin savunma sanayii alanında artık bir pazar olmadığını belirterek, “Yerli ve milli imkanlarla ürettiğimiz teknolojiler adından sıklıkla söz ettirmenin ötesinde artık oyun değiştirici silah, sistem ve ürünler olarak anılmakta" dedi. Milli Savunma Bakanlığı Askeri Fabrika ve Tersane İşletme Anonim Şirketi’nin (ASFAT) 7’nci kuruluş yıl dönümü, düzenlenen etkinlikle kutlandı. TOBB İkizkuleler’deki programa; Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet ve ASFAT Genel Müdürü Behcet Karataş katıldı. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in mesajının ardından söz alan Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Türkiye’nin savunma sanayii alanında artık bir pazar olmadığını belirterek, “Yerli ve milli imkanlarla ürettiğimiz teknolojiler adından sıklıkla söz ettirmenin ötesinde artık oyun değiştirici silah, sistem ve ürünler olarak anılmakta. Özellikle İnsansız Hava Aracı pazarında 2018 yılından itibaren yapılan tüm satışların yüzde 65’inin Türkiye’de üretilen ürünlerle karşılandığını gururla ifade ediyoruz. Sektörümüz bugün binin üzerindeki proje, 100 milyar doların üzerinde bütçesi, 3 bin 500’ün üzerindeki şirketi, yaklaşık 3 milyar dolar olan AR-GE çalışmaları ve en son yıl bittikten sonra açıkladığımız ihracat rakamlarımızla birlikte büyüyerek, gelişerek emin adımlarla devam ediyor” ifadelerini kullandı. “2023-2024 yılında toplam imzaladığımız sözleşmelerin miktarı 20 milyar dolar” Kilogram başına ihracatta ise 65,4 dolar ile mücevherattan sonra ikinci gelen sektörün savunma sanayii olduğunu dile getiren Görgün, “Son 2 yılda tüm şirketlerimizin dünyada imzaladığı sözleşme miktarı 20 milyar dolar oldu. 2023-2024 yılında toplam imzaladığımız sözleşmelerin miktarı 20 milyar dolar” diye konuştu. Milli Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet ise ASFAT’ın savunma sanayinin köklü mirasını çağın gereklilikleriyle harmanladığını ve bu mirası geleceğe taşıdığına dikkati çekerek, “2018 yılında Cumhurbaşkanımızın direktifleri ve onayıyla kurulduğundan bu yana ülkemizin savunma alanındaki ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamış aynı zamanda uluslararası arenada Türk savunma sanayisinin itibarını yükselten bir güç unsuru olmuştur. Bugün geriye dönüp baktığımızda, ASFAT’ın yalnızca bir şirket değil bir vizyon olduğunu görüyoruz. Bu vizyon yerli ve milli üretimin savunma sanayindeki önemini bir kez daha hatırlatırken, ülkemizin kendi ayakları üzerinde duran, kendi teknolojisini geliştiren bir yapıya kavuşmasının somut bir göstergesidir. ASFAT, Türkiye’nin 27 askeri fabrika ve 10 askeri tersanesinin bilgi birikimi ve üretim kabiliyetini bir araya getirerek, inovasyon, iş birliği ve mükemmeliyet merkezi bir anlayışla faaliyetlerini yürütmektedir. Bu anlayış bizi uluslararası ölçekte bir marka haline getirmiştir. Pakistan’dan Bosna’ya, Afrika’dan Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada ASFAT imzalı projeler ülkemizin bayrağını gururla dalgalandırmaktadır. Bugün üzerinde gururla konuştuğumuz projelerimiz, gelecekteki daha büyük hedeflerimizin de habercisidir. Savunma sanayinde teknolojik dönüşüm, Türkiye yüzyılı kapsamındaki yeni savunma sanayi projeleri ve sürdürülebilir üretim gibi konular önümüzdeki dönemde odaklanacağımız alanlar arasında yer alacaktır. ASFAT’ın yalnızca geçmişteki başarılarını değil gelecekteki potansiyelini de kutluyoruz. Her yıl dönümü yeni hedeflere yelken açmamız için bir vesiledir" diye konuştu. “Savunma sanayimizin kapasite ve yeteneklerini dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaya devam etmekteyiz” ASFAT Genel Müdürü Behcet Karataş ise, “2018 yılında kardeş ülke Pakistan ile imzaladığımız ‘Pakistan MİLGEM’ projesi ile başlayan yolculuğumuz; bakanlığımızdan aldığımız güç, askeri fabrika ve tersanelerimiz 100 yılı aşan tecrübesi ve nitelikli insan kaynağımızla aralıksız sürüyor. Kahraman ordumuzun ihtiyaç ve taleplerini en hızlı şekilde gerçekleştirmekte aynı zamanda savunma sanayimizin kapasite ve yeteneklerini dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaya devam etmekteyiz” ifadelerini kullandı.