ASAYİŞ - 18 Kasım 2024 Pazartesi 11:18

İnegöl otobüs terminalinde bıçaklı saldırı

A
A
A
İnegöl otobüs terminalinde bıçaklı saldırı

Bursa’nın İnegöl ilçesi şehirlerarası otobüs terminalinde meydana gelen olayda bir şahıs, büfeciyi bıçakla yaraladı.


Olay sabah 05.00 sıralarında İnegöl Şehirlerarası otobüs terminalinde meydana geldi. Terminalde büfecilik yapan Metin B., iddiaya göre otogarda yatan şahsı yatmaması konusunda uyardı. Olayı gören vatandaş Selami T., bu duruma öfkelendi. Metin B. İle Selami T. arasında çıkan tartışma bir anda kavgaya dönüştü. Selami T. elindeki bıçakla Metin B.’yi göğsünden yaralayıp kaçtı. Yaralı olay yerine sevk edilen ambulansla İnegöl Devlet Hastanesine kaldırıldı. Yaralı daha sonra ameliyata alındı. Polis kaçan şüpheliyi kısa sürede gözaltına aldı.


Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.



İnegöl otobüs terminalinde bıçaklı saldırı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Balkan Harbi’nde şehit düşen Trabzonlu Gönüllüler Taburu törenle anıldı Balkan Harbi sırasında 87. Alay içinde yer alan ve hepsi şehit düşen 511 kişilik Trabzon Gönüllüler Taburu bugün törenle anıldı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi, Balkan Harbi sırasında 87. Alay içinde yer alan Trabzon Gönüllüler Taburu’nu anmak için ‘Gidip de Dönmeyenler” isimli program düzenledi. Trabzon Gönüllüler Taburu’nun harbe uğurlandığı Kalepark’ta gerçekleşen etkinliğe Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in yanı sıra önceki Dönem Milli Savunma Bakanı, Kayseri Milletvekili ve TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Trabzon Şubesi Başkanı Gazi Ahmet Tezcan, gaziler, şehit aileleri, STK temsilcileri, askeri öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Şehitlere saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, “Mücadeleleriyle bu aziz vatan için büyük bir gayreti ortaya koyan gazilerimizle, muhterem şehitlerimizin çok kıymetli babalarıyla, çok kıymetli askeri öğrencilerimizle, sivil toplumumuzla beraber dedelerimizi anıyoruz. Tam bağımsız Türkiye uğruna canlarıyla beraber bize bu vatanı emanet eden dedelerimiz, şehitlerimiz... Bütün bu toprakların altı üstünden çok daha kıymetli. Çünkü şehitlerimizle beraber bu topraklar inşallah ilelebet Türk yurdu olarak ayakta durmaya, ayakta kalmaya devam edecek. 1912’de Balkan Harbi esnasında Bulgarların İstanbul’u işgalini öğrenen Anadolu harekete geçiyor. Trabzon’umuzdan vatansever dedelerimiz de 87. Alay 3. Tabur ismiyle Gülcemal vapuruna binmek üzere burada (Kalepark’ta) toplanıyorlar. Limandan Gülcemal vapuruna biniyorlar. 511 kahraman dedemiz Çatalca’ya ulaşıp oradaki birliklerle buluşuyorlar. 509’u bir hafta içerisinde şehit oluyor. Ama o bir hafta çok önemli bir hafta. Çünkü muhasarayı bir hafta öteliyorlar ve İstanbul belki bu vesileyle Alanya’dan da gelen birliklerle işgalden kurtarılıyor. Böyle önemli bir tarih. Bu vesileyle bize bu toprakları ilelebet Türk yurdu olarak bırakan bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyoruz. Bugüne özgü olarak da 511 kahraman dedemizin anma törenini geleneksel hale getirdik. 4.’sünü düzenledik. İçerisinde dramanın da olduğu bir belgesel ile birlikte kayıt altına alacağız. Çocuklarımıza, gençlerimize, tarihimizi bir şuurla beraber öğreteceğiz” dedi. TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve Kayseri Milletvekili Hulusi Akar, “Trabzon’da çok güzel gelişmeler olduğunu gördük, görüyoruz ve bu da bizler için büyük bir memnuniyet vesilesi. Tarihi bilmek ve bunu gençlerimize aktarmak mecburiyetindeyiz. Tarihimizde çok şanlı ve hüzünlü sayfalar var. Dolayısıyla tarih okumak ve incelemek demek, herhangi bir şekilde düşmanlık konusu değildir. Tarihten maksat, oradaki başarılarımızdan, dedelerimizin, atalarımızın başarısından bugünkü yaptığımız çalışmalara ilham almak ve önümüze bakmak. Bu konuda bugünkü yapılan çalışmalar gerçekten son derece değerli. Çünkü büyük düşünürlerimizin ifade ettiği gibi herhangi bir şekilde bir milleti tarihinden sıyırırsanız; tarihle alakasını keserseniz geriye bir sürü kalır. Dolayısıyla bizim, tarihi bilme mecburiyetimiz var. Hak hukuk davası olduğunda, vatan imdadına koşmak gerektiğinde, sağına soluna bakmadan, kimseden medet ummadan ’Ben varım’ diye ortaya atılabilen bir milletin evlatlarıyız bizler. Dolayısıyla o gün de bu gönüllüler hiçbir şekilde sağına soluna bakmadan, görev kime ait demeden bu görevin gerekli olduğunu düşünerek, inanarak bu görevi üstlenmişlerdir. Gayet güzel görevlerini yapmışlardır ve şehadet rütbesine erişmişlerdir. Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün de herhangi bir şekilde silahlı kuvvetlerimiz, ordumuz ve milletimiz, 85 milyon vatandaşımız, gerekli olduğu zaman gözünü kırpmadan vatan müdafaasında görev alacaktır. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın” ifadelerini kullandı. Vali Aziz Yıldırım ise yaptığı konuşmada “Bu topraklarda şehit torunu olmayan yoktur. Rus işgali zamanında benim de dedemin babası, amcası, dayısı Sis Dağı’na bir gitmişler bir daha cepheden dönmemişler. Annemin dedesi, annemin amcası Çanakkale’ye gitmiş, bir daha dönmemişler. Burada 4, Çanakkale’de 5 şehidimiz var. Hepimiz şehit torunuyuz. Gidenler döneceğiz diye gitmiyor. Vatan, millet için bu gerekli. Bu ezanlar susmayacak. Bu bayrak inmeyecek. Onun içindir ki hepsi, en kıymetli varlığı olarak bildiği sevdiklerini ve canını, bu vatan, bu millet, bu inanç için feda etmekten çekinmediler. Geriye dönmeyi düşünmeden gittiler. Allah hepsine rahmetiyle muamele eylesin” diye konuştu. Yapılan konuşmalardan sonra şehitler için dua edildi. Katılımcılar Trabzon Büyükşehir Belediyesi Mehter Takımı eşliğinde taburun yürüyüş yolunu takip ederek 17-18 Ekim 1912 tarihinde denize açıldığı Trabzon Limanı’na ulaştı. Program, şehitler anısına denize çelenk bırakılmasıyla son buldu.
Sakarya Eşinin rahatsızlığı için ektiği meyvenin taleplerine yetişemiyor Sakarya’nın Karapürçek ilçesinde eşinin rahatsızlığı için aronya meyvesi yetiştirmeye başlayan 65 yaşındaki İdris Bilici, şimdilerde taleplere yetişemiyor. Bir dönümlük arsada yetiştirilen ve bin bir derde deva olan meyvenin kilosu ise 500 liradan alıcı buluyor. Karapürçek’te ikamet eden 65 yaşındaki İdris Bilici, eşinin kolesterol rahatsızlığına çözüm arayarak yaptığı araştırmalar neticesinde aronya meyvesini keşfetti. Bağışıklığı güçlendiren, kolesterol düzeyini azaltan, kan akışını iyileştiren, sindirim sistemini düzenleyen ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisi bulunan bu meyveyi kendi imkanlarıyla yetiştirmek isteyen Bilici, aldığı hibe desteğiyle bahçesini genişletti. "Siparişlere yetişemiyoruz" Aronyayı eşinin kolesterol rahatsızlığına iyi geleceğini düşündüğü için ektiğini anlatan İdris Bilici, "Bahçemi bu meyveye tahsis ettim. Ektikten sonra yetişen aronyaları dostlarımıza da gönderdik. Şu anda siparişlere yetişemiyoruz. Bu sene aronyalar olgunlaştı, hasadına başlayacağız" dedi. Bilici, aronyanın bilinen faydalarına da değinerek, "Bu meyvenin özelliği kanser, şeker ve tansiyon gibi birçok hastalığın başlangıç aşamasında iyi geliyor. Aronya Sakarya civarında pek yetiştirilmiyor ancak Yalova, Bursa ve Düzce’de üretildiğini biliyorum. Fındığa bir alternatif olarak görüldüğü söyleniyor. Aynı zamanda bu meyve ilaç sanayinde de kullanılıyor. Aronyadan aç karnına 30 gram yediğinizde gece çok rahat uyuyabiliyorsunuz" diye konuştu. Tamamen organik, kilosu 500 TL Meyveyi tamamen organik şekilde yetiştirdiğini aktaran İdris Bilici, "Bu yıl kilogramını 500 TL’den satıyoruz. Ben bu meyveyi üretirken hiçbir şekilde suni gübre kullanmıyorum, tamamen organik olarak yetiştirdim. Hayvan gübresi kullanarak yetiştirdim" ifadelerini kullandı.
Tokat Bakan Kacır: “Türkiye yörüngeler arası uydu transferleri yapabilen uzay araçları geliştirecek” Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Hibrit roket motorunu eğer uzayda ateşlemeyi başarırsak, Türkiye yörüngeler arası uydu transferleri yapabilen uzay araçları geliştirecek” dedi. Bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Tokat’a gelen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve ilk Türk Anstronot Alper Gezeravcı, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Şehit Ömer Halisdemir Konferans Salonu’nda düzenlenen “Gençlik Buluşması” programına katıldı. “Kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri olduk” Bakan Kacır, Türkiye’nin kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri olduğunu ifade ederek, “Kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri olduk. Bütün bunlar kendi insan kaynağımızın beşeri sermayemizin ortaya koyduğu eserler. Sizler gibi inanmış sizler gibi adanmış sizler gibi ülkesini seven sizler gibi insanlığa hizmet etme iddiasına sahip gencecik insanların ortaya koyduğu başarı hikayelerinden söz ediyoruz. Tabi İMECE uydusu dediğimizde yaklaşık 600 kilometrede görev yapan ve yaklaşık 600 kilogramlık bir uydudan bahsediyoruz. TÜRSAT 6A dediğimizde 36 bin kilometre yörüngede görev yapan ve 4 bin 250 kilogramlık çok daha karmaşık, çok daha sofistike bir sistemden söz ediyoruz. Hedeflerimiz çok daha ilerde. İnşallah yine kendi mühendislerimizin geliştirdiği Hibrit Roket Motorunu ateşleyerek önümüzdeki dönemde kendi ürettiğimiz uzay aracıyla Ay’a erişeceğiz. Evlatlarımız, mühendislerimiz, araştırmacılarımız, bilim insanlarımız bu başarıyı da Türk milletine armağan edecekler ve bütün bu kazanımlar Türkiye’nin hem stratejik kabiliyetlerini yükseltmesine vesile olacak hem ekonomik değerleriyle kalkınmamızı hızlandıracak” dedi. “Küresel uzay ekonomisinden çok daha fazla pay almayı amaçlıyoruz” Küresel uzay ekonomisinden çok daha fazla pay almayı amaçladıklarına değinen Kacır, “Hibrit roket motorunu eğer uzayda ateşlemeyi başarırsak, Türkiye yörüngeler arası uydu transferleri yapabilen uzay araçları geliştirecek. Uzayda artık çok daha fazla uydu var. 10 yıl önce uzaya yılda 100-150 uydu gönderiliyordu. Şimdi yılda 2 bin 2 bin 500 uydu uzaya gönderiliyor. Uzaya erişim fırlatılan roketlerin birinci kademelerinin geri kazanılması sayesinde çok daha maliyet etkin hale geldi ve çok daha farklı fonksiyonlar icra edebilen uydular kullanıyor artık insanlar. Dolayısıyla çok fazla uydunun gönderildiği uzayda yörüngeler arası transfer yapma kabiliyeti bizim için yeni ekonomik fırsatlar anlamına da gelecek. Uzay ekonomisine yılda 600 milyar dolar harcanıyor, dünyada 600 milyar dolar. Bunun hızla bir trilyon dolara çıkması öngörülüyor. Türkiye olarak bütün bu kabiliyetlerimize önümüzdeki dönemde küresel uzay ekonomisinden çok daha fazla pay almayı amaçlıyoruz. Bütün bunları yapabilecek imkana kabiliyete ve özgüven sahibiz” diye konuştu. Öte yandan ilk Türk astronot Alper Gezeravcı’da katılımcılara uzaydaki deneyimlerini anlattı. Programın ardından Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Fatih Yılmaz, Bakan Kacır’a hediye takdim etti.
İstanbul Türkiye’de 25 bin kişi böbrek nakli bekliyor ‘Bir an, bir nefes, bir gülümseme bağışla’ mottosu ile Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumu düzenlendi. Medicana Sağlık Grubu iş birliği ile düzenlenen ve organ bağışı ile ilgili tüm boyutların ele alındığı organizasyonda uzmanlar; Türkiye’de organ bağışı oranının yüzde 19 olduğunu, 25 bin kişinin ise böbrek nakli beklediğini açıkladı. Türkiye ve dünya genelinde, organ bağışı hem etik hem de yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılır ve kişinin rızası temel alınır. Sağlık sorunları nedeniyle organları işlevini yitirmiş kişilere yeni bir yaşam şansı sunan organ bağışı; bir insanın hayatını kurtarmanın, yeni umutlar yeşertmenin ve gülümsemeler armağan etmenin en anlamlı yollarından biridir. Medicana Sağlık Grubu’nun düzenlediği Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumuna, Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sabri Tekin, Medicana Ataşehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş ve Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren bir araya geldi. “Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre var” Toplumun kafasında netleşmeyen kavramlardan birinin beyin ölümü olduğunu belirten Prof. Dr. Sabri Tekin konuyu şu şekilde açıkladı: “Bitkisel hayat ile beyin ölümü arasındaki fark bilinmiyor. Bitkisel hayatta beyin fonksiyonları gerilemiş olabilir ve hasta komada olabilir ancak bu gibi durumlarda beyin ölümü gerçekleşmemiş olmaktadır, beyin bu esnada yaşamaktadır. Günün birinde bitkisel hayatta olan birinin normal yaşantısına dönme ihtimali bulunmaktadır. Beyin ölümünde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin ölümü, beynin geriye dönüşü olmayacak şekilde bütün fonksiyonlarını kaybetmesidir. Beyin ölümü tespiti de bir hekim tarafından yapılır. Tekrarlayan testler ile beynin kan akışının tamamen kesilmiş olduğu, beynin elektriksel aktivitesinin bitirilmiş olduğu ve hiçbir şekilde geri dönüşünün olmayacağı tanısı ile beyin ölümü kabul edilebilir. Beyin ölümünün tanısı konulduktan sonra ne ülkemizde ne dünyada hayata dönen kimse olmamıştır. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre vardır. Eğer bu kişinin yakınları hastanın organlarını bağışlayacaksa bu süre içerisinde özel destek tedavileri ile organları yaşatabiliyoruz. Özellikle kalbini ve iç organlarını yaşatabiliyoruz. 48 saatlik süre çok önemli. Yakınlarından onay alınırsa bu süre içerisinde organlar alınarak kullanılabilir.” “Bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmakta” Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalar için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine değinen Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş, “Böbrek yetmezliği olan hastaların bedenine ya canlı vericiden ya da kadavradan böbrek nakli yapılması gerekiyor. Önümüzdeki en önemli sorunlardan birisi uygun donör bularak alınan yeni organın naklinin yapılması sürecidir. Ülkemizdeki problemlerden bir tanesi de dünya ile benzer şekilde dünyada ne kadar milyon bazında böbrek yetmezliği varsa bizde de aynı oranda ihtiyacın bulunmasıdır. Ancak bunun karşılığında yeterince bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmaktadır. İleri evre böbrek yetmezliği tanısı alan ve geri dönülemez bir noktaya gelinmiş hastaların bundan sonraki yaşamlarını devam ettirebilmeleri için iki yol bulunmaktadır: Ya böbrek nakli operasyonu gerçekleştirimeli ya da hasta yaşamını diyaliz desteğiyle sürdürmeli” şeklinde konuştu. “100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır” Türkiye’de organ bağışında bulunanların oranının yüzde 19 olduğunu belirten Hemşirelik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren, “Beyin ölümü gerçekleşen hastaların yakınlarına organ bağışı yapar mısınız diye sorulduğunda 100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır. Dayanışma ve birlik beraberliğin her fırsatta vurgulandığı bir toplumda, bu oran ne yazık ki kabul edilebilir bir oran değil. Bin 500 değil 15 bin beyin ölümü tespit etsek yine oran aynı kalsa bile şu andakinin çok daha üzerinde organımız olur ve nakilleri gerçekleştirme şansımız olur. Organı almış olmak da tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Organ nakil edildikten sonra tıbbi ekibin, organı ilgili parametlere göre sağ kalımın en uzun olacağı kişide kullanılacak bir modelle gerçekleştirmesi gerekiyor. Kişinin seçiminde bu parametleri dikkate almak önem taşıyor. Kadavra donör havuzu oluşturamadık, tüm dünyada kadavra donör havuzu oluşsa bile yetersiz kalıyor” ifadelerini kullandı.