SAĞLIK - 16 Kasım 2024 Cumartesi 11:39

Türk Radyoloji Derneği’nden uyarı: “Kalitesiz tetkikler doğru tanı ve tedaviyi de engelliyor”

A
A
A
Türk Radyoloji Derneği’nden uyarı: “Kalitesiz tetkikler doğru tanı ve tedaviyi de engelliyor”

Türk Radyoloji Derneği tarafından düzenlenen 45. Ulusal Radyoloji Kongresi, Antalya’da yapıldı. Kongre kapsamında gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, Türkiye’de dünya ortalamasının altında radyoloji uzmanının bulunduğuna dikkat çekerek, “Son dönemlerde birçok şehir hastanesinde ve üniversite hastanesinde randevu süreleri kısalmış ve radyoloji hizmetleri düzgün veriliyor gibi görülse de özellikle tetkik kalitesinin düşürülmesi ve birçok hastanede talebi karşılayamayan uzmanlar nedeni ile uzmanlık öğrencileri tarafından bu hizmetlerin verilmeye çalışılması, özellikle deneyim gerektiren bazı durumlarda hastalara doğru tanı konmasını engellemesinin yanı sıra gereksiz ileri incelemelerin yolunu açabilmekte ve hatta gereksiz girişim ve ameliyatlara neden olabilmektedir” dedi.


Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek ise akciğer kanserinin erken tanısında ve tedavi yönetiminde radyolojik görüntüleme yöntemlerinin, hasta yönetiminde önemli bir rol oynadığını belirtti. Tunçbilek, “Akciğer kanserinde erken teşhis, yüzde 77 oranında hayat kurtarır. 55-74 yaş arasında 30 yıldır günde 1 paket sigara içen, halen aktif içici veya 15 yıldan daha kısa süre önce bırakmış olan kişilerde her yıl düşük doz akciğer tomografisi çekilmesi önerilmektedir” ifadelerini kullandı.


Kuruluşunun 100. yılını kutlayan Türk Radyoloji Derneği, 12-16 Kasım 2024 tarihlerinde 45. Ulusal Radyoloji Kongresi’nde çok sayıda radyoloji uzmanını bir araya getirdi. Kongrede, 142 tanesi sözlü sunum olmak üzere klinik araştırma, resimlerle bir konu ve olgu sunumlarını içeren toplam 657 bildiri yer aldı. Altı ana salon ve sözlü bildirilerin sunulduğu ve küçük grup çalışmalarının yapıldığı ek salonlarda yapılan toplantılarda; 192 konuşmacı 120 oturum başkanı görev aldı. Türkiye’den ve yurtdışından kendi alanlarında deneyimli bilim insanları, tüm oturumlarda güncel gelişmeleri paylaştı. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında ise Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, radyoloji alanındaki son gelişmeleri paylaşırken, 45. Ulusal Radyoloji Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Berna Oğuz kongrenin ana teması olan “Baştan ayağa ağrı” konusunda ve Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek de “Radyolojinin kanser teşhisindeki yeri ve önemi” başlıklı konuşmasını yaptı.



“Yapay zeka tetkikleri hızlandırdı”


Prof. Dr. Can Çevikol, 1924 yılında kurulan derneğin 100. yılını kutlamaktan duydukları memnuniyeti aktararak, derneğin “Türk Röntgen Tıbbiyesi Cemiyeti” adıyla kurulduğunu aktardı. Derneğin kurulduğu yıllarda sadece röntgen ışınlarının tıbbın hizmetine sunulduğunu dile getiren Prof. Dr. Çevikol, radyolojinin gelişim sürecini anlattı. Geçtiğimiz yüz yılda ultrasonografi, Doppler ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerinin kullanılmaya başlandığını ifade eden Çevikol, bu yöntemlerin yanı sıra girişimsel radyoloji kapsamında yapılan uygulamalarla da tedavinin mümkün hale geldiğini söyledi.


Son yıllarda ise yapay zekâ uygulamalarının, tıbbın diğer alanlarından daha fazla radyolojiyi etkilediğini belirten Prof. Dr. Can Çevikol, şöyle devam etti:


“Günümüzde tıbbın gören gözü olarak, klinik duruma uygun seçilmiş radyolojik yöntemler hastalıkların taranması, tanı ve izleminde son derece önemlidir. Yapılan incelemelerin uygun teknikle yapılması ve sonuçlarının doğru yorumlanması, uygun tedavi seçiminin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Yapay zekâ uygulamaları sayesinde tetkiklerin önceliklendirilmesi, doğru tetkik yapılması, en uygun radyasyon dozu kullanılarak radyasyon maruziyetinin azaltılması, görüntü kalitesinde önemli artış, daha hızlı tetkik yapılabilme imkanları, doğru tanı koyma ve erken tanı açısından önemli gelişmeler sağlanmıştır.”



"Radyolojik incelemeler, daha erken ve doğru tanı koyma olanağı sağlıyor”


Türkiye’de radyolojik incelemelere talebin giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Can Çevikol, “Hekimlerin hastalara muayene için yeteri kadar zaman ayıramamaları ve radyolojik incelemeleri adeta muayene yöntemi olarak kullanmaları en önemli nedenlerden biri olsa da, radyolojik incelemelerden elde edilen bilgilerin teknolojinin gelişimine paralel olarak artması, tanı konulması güç olan hastalıklara daha erken ve doğru tanı koyma olanağını vermiştir. Bunun yanında, bazı durumlarda görüntüleme kılavuzluğunda girişimsel yöntemleri kullanarak, hastalıkların minimal invaziv olarak tedavi edilebilmesi olanağı doğmuştur. Girişimsel radyoloji sayesinde damarları ilgilendiren, tıkalı damarların açılması, stent yerleştirme, pıhtı eritme veya çıkarma, inmenin erken tedavisi, hastalıklı damarların kapatılması, varis tedavileri, kanser hastalarında tümörün damarlarının ’kemoembolizasyon’ veya ’radyoembolizasyon’ işlemleri ile kapatılması veya buradan direkt kemoterapi, radyoterapi yapılması mümkün olmuştur” dedi.



“Gereksiz radyolojik incelemelerin sayısının yüksek olması iş yükünü artırıyor”


Prof. Dr. Can Çevikol, radyoloji uzmanlarının sağlık hizmetinde sunduğu tanı koyma ve tedavi planlaması işlemlerinin, başarılı tedavi için en önemli basamaklardan biri olduğunu dile getirerek, şu ifadelere yer verdi:


“Daha önceki yıllarda da söylediğimiz gibi, gereksiz radyolojik incelemelerin sayısının yüksek olması, zaten dünya ortalamasının altında radyoloji uzmanına sahip olan ülkemizde, iş yükünü ciddi biçimde artırmakta ve radyolojik inceleme kalitesini düşürmektedir. Son dönemlerde birçok şehir hastanesinde ve üniversite hastanesinde randevu süreleri kısalmış ve radyoloji hizmetleri düzgün veriliyor gibi görülse de özellikle tetkik kalitesinin düşürülmesi ve birçok hastanede talebi karşılayamayan uzmanlar nedeni ile uzmanlık öğrencileri tarafından bu hizmetlerin verilmeye çalışılması, özellikle deneyim gerektiren bazı durumlarda hastalara doğru tanı konmasını engellemesinin yanı sıra gereksiz ileri incelemelerin yolunu açabilmekte, hatta gereksiz girişim ve ameliyatlara neden olabilmektedir. Uygunsuz yapılan ve denetlenmeyen hizmet alımları, toplum sağlığını riske atmasının yanı sıra, aynı zamanda radyoloji hekiminin emeğini de değersizleştirmektedir. Niceliğe odaklanmış yaklaşımlar ve uygun gerekçelendirme yapılmadan gerçekleştirilen iyonizan radyasyon içeren görüntülemeler (Bilgisayarlı Tomografi, röntgen vb.), toplumun kümülatif radyasyon doz miktarını ve dolayısı ile kanser riskini artırarak halk sağlığını tehdit etmektedir. Geçen yıl içerisinde bu konunun çözümüne yönelik olarak, Sağlık Bakanlığı tetkiklerin önceliklerine göre randevu verilmesi ve gereksiz incelemelerin önlenmesi için yaptığı çalışmalara hız vermiştir. Biz de TRD olarak bu çalışmalara elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz.”


Vatandaşların, dünya standartlarında radyoloji hizmeti alabilmesi için; iyi yetişmiş ve nitelikli radyoloji uzmanlarının yanı sıra standartlara uygun görüntülemelerin yapılması ve raporlama hizmetinin de nitelikli uzmanlar tarafından uygun şartlarda verilmesine ihtiyaç olduğuna işaret eden Prof. Dr. Çevikol, konuşmasını şöyle tamamladı:


“Derneğimiz tetkik yapılması, uygunluk kriterleri ve gerekçelendirme, raporlama ile teleradyoloji standartları konularında, alt komisyonları ile aktif olarak çalışmaktadır. Ayrıca nitelikli uzmanların yetişebilmesi için sempozyumlar, kurslar, ulusal kongreler ve diğer eğitim faaliyetleri ile bu amaca hizmet etmeye çalışmaktadır. Toplum sağlığı açısından en kritik noktalardan birinde yer alan radyolojinin öneminin, radyoloji uzmanlarının yaptığı işlemlerin ve sağlık hizmeti sunumundaki kritik rolünün halkımız tarafından yeteri kadar bilinmediğini düşünüyoruz. Bu nedenle, derneğimizin öncelik verdiği diğer bir konu da; halkımızın radyolojinin önemi hakkında bilgilendirilmesidir.”



“Radyoloji, vazgeçilmez bir konuma ulaştı”


45. Ulusal Radyoloji Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Berna Oğuz, derneğin 100. yılını kutlamaktan duydukları heyecandan bahsederek, kongrede gerçekleştirdikleri bilimsel oturumlar dışında mesleki sorunlara da eğildiklerini söyledi. Ulusal kongrenin bu yılki ana konusunun, radyolojik tetkik isteme gerekçeleri arasında baş sıralarda yer alan, “Baştan Ayağa Ağrı” olarak belirlendiğini vurgulayan Prof. Dr. Berna Oğuz, şöyle konuştu:


“Hepimizin bildiği gibi, ağrı, hayat kalitesini derinden etkileyen ve günlük yaşamı sınırlayan en yaygın sorunlardan biridir. Ağrının kaynağını belirlemek ve doğru tedaviye yön vermek, radyoloji doktorları olarak bizlere düşen büyük bir sorumluluktur. Kongremizde, baş ağrısından boyun ağrısına, karın ağrısından sırt ağrısına, göğüs ağrısından eklem ve kas ağrılarına kadar çocuklarda ve erişkinlerde tüm vücut sistemlerini ilgilendiren geniş bir yelpazede, ağrının nedenlerini ve tanıda hangi görüntüleme yöntemlerinin kullanıldığını ele aldık. Özellikle ağrıya yaklaşımda radyoloji sadece tanı konulma aşamasında değil, girişimsel işlemlerle ağrının tedavisinde de önemli rol oynamaktadır. Kanser hastalarında ve bel fıtığında ağrı tedavilerinde sinir blokajlarının yapılması, girişimsel radyolojinin önemli görevlerinden bir tanesidir. Sağlık hizmetlerinin bel kemiği haline gelen radyoloji; tanıdan tedaviye, toplum sağlığından bireysel sağlığa kadar tüm alanlarda vazgeçilmez bir konuma ulaştı.”



“Meme kanseri erken teşhis edildiğinde yüzde 100 tedavi edilebilen bir hastalıktır”


Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek de radyolojinin erken teşhisi sağlamada başarılı bir şekilde kullanıldığını ifade etti. Erken teşhisin hayat kurtardığına dikkat çeken Prof. Dr. Tunçbilek, şöyle devam etti:


“Ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi kanser tarama programları uygulanmaktadır. Tarama programlarından en dikkat çekici olan meme kanseri, maalesef her 8 kadının 1’inde görülmektedir. Tanı alan her 43 kadının 1’inin kaybıyla sonuçlanmaktadır. 2022’de dünyada meme kanserinden 670 bin ölüm vakası bildirilmiştir. Buna rağmen düzenli kontrol ve erken tanı ile meme kanserinden ölüm oranı yüzde 44 azalma göstermiştir. Yüksek sıklıkta görülmesine rağmen meme kanseri erken teşhis edildiğinde yüzde 100 tedavi edilebilen bir hastalıktır. Erken teşhis için, düzenli mamografik kontrol yapılması bu hastalıkla mücadelede kritik bir öneme sahiptir. Mamografik inceleme meme dokusu yoğun olgularda kanserin tespit edilmesini güçleştirebilmektedir. Bu nedenle, yoğun meme dokusuna sahip bireylerde ek görüntüleme yöntemlerinin kullanımı önerilmektedir. Yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda mamografik görüntülemeye, ilaveten Ultrasonografi ve MR gibi ek görüntüleme yöntemlerinin yapılması önerilmektedir.”



“Elektronik sigaranın; sadece sigara içenlere göre akciğer kanseri riskini 4 kat arttırdığı literatürde bildirilmiştir”


En sık görülen bir diğer kanser tipi olan akciğer kanserine de değinen Prof. Dr. Nermin Tunçbilek, akciğer kanserinin erken tanısı ve tedavi yönetiminde radyolojik görüntüleme yöntemlerinin hasta yönetiminde önemli bir rol oynadığını vurguladı. Tunçbilek, “En sık görülen bir diğer kanser tipi olan akciğer kanseri etiyolojisinde sigara rol almakta. Günde 10 veya daha az sigara içenlerde akciğer kanseri riski 20 kat, günde 4’ten az sigara içenlerde bile 5 kat artıyor. Alternatif tütün ürünlerden elektronik sigaranın; sadece sigara içenlere göre akciğer kanseri riskini 4 kat arttırdığı literatürde bildirilmiştir. Akciğer kanserinin erken tanısı ve tedavi yönetiminde radyolojik görüntüleme yöntemleri hasta yönetiminde önemli bir rol oynamaktadır. Akciğer kanserinde erken teşhis, yüzde 77 oranında hayat kurtarır. 55-74 yaş arasında 30 yıldır günde 1 paket sigara içen, halen aktif içici veya 15 yıldan daha kısa süre önce bırakmış olan kişilerde her yıl düşük doz akciğer tomografisi çekilmesi önerilmektedir” şeklinde konuştu.


Kanser riski yüksek olgularda, düşük dozlarla görüntüleme yöntemleri ile yüksek doğrulukla tanı sağlanabildiğini belirten Prof. Dr. Nermin Tunçbilek, konuşmasını şu şekilde tamamladı:


“Kanser riski yüksek olgularda radyoloji x ışınlarıyla görüntüleme yapıyor ve radyasyon kullanarak tanıya gidiyoruz ama düşük doz görüntülemeyle, taramayla hastalıkları erken tespit ederek ve sağ kalımı artırarak, önemli bir noktaya taşıdık. Kanserden korkmamalı, geç kalmaktan korkmalı ve bana olmaz dememeli prensibiyle radyolojik kontrolleri zamanında yaptırmayı öneriyoruz. Radyoloji, tanı ve tedavi yönetiminde kullanılmasının yanı sıra seçilmiş olgularda minimal invaziv lokal tedavilerle artık hasta tedavisinde de yerini almıştır. Kanserde, erken tanı için düzenli kontroller ihmal edilmemeli, değerlendirmeler radyoloji uzmanı tarafından gerçekleştirilmelidir. Maalesef günümüz dünyasında iletişimin en hızlı kullanıldığı sosyal medyada toplumu yanıltıcı bilgilerle her haber doğru olmayabiliyor. Bu konuda yetkin kurum ve kuruluşlara itibar edilmelidir.”



Türk Radyoloji Derneği’nden uyarı: “Kalitesiz tetkikler doğru tanı ve tedaviyi de engelliyor”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Fatih’te antika dükkanını lağım suyu bastı, esnaf kendi imkanlarıyla suyu dışarı attı Fatih Balat’ta 1 hafta önce kanalizasyon hattının zarar görmesi sonucu lağım suyu yan tarafta bulunan binanın altındaki antika dükkanını bastı. Lağım suyunu kendi imkanları ile dışarı atan iş yeri sahibi Rıfat Gavuz, İSKİ’yi aradığını, lakin İSKİ’nin sorunu çözmediğini iddia etti. Fatih Balat Ayvansaray Mahallesinde bir hafta önce bir kanalizasyon hattında arıza çıkmasıyla sebebiyle hattan akan lağım suyu yan tarafta bulunan binanın altındaki dükkanı bastı. Sabah saatlerinde dükkanına gelen Rıfat Gavuz, içeri girdiğinde etrafı su bastığını fark etti. Rıfat Gavuz, daha sonra kendi imkanları ile suyu dışarı attı ve arıza çıkaran kanalizasyon hattındaki tıkanıklığı temizleyerek sorunu giderdi. Bu konu ile ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSKİ ekiplerini aradığını lakin aradan günler geçmesine rağmen sorunun çözülmediğini iddia etti. “Halıları kaldırdım, göl gibiydi” Yaşanan olayı anlatan antikacı Rıfat Gavuz, “Geçtiğimiz hafta ayında 9’unda Cumartesi günü dükkana geldim. Üstümü değiştirmek için odaya girdiğim esnada ayaklarım suyun içerisinde kaldı. Ne oldu diye şaşırdım. Baktım halıların olduğu yerde su vardı. Halıları kaldırdım, göl gibiydi. Buraya kanalizasyonun pis suyu akıyor. Baktım, duvarın altında su geliyor, sonra dışarı çıktık, kanalizasyonun tıkandığını fark ettik. Hattın dibi kırık, su toprağa sızıyor ve dükkâna geliyor” dedi. “İSKİ’yi aradım, durumu bildirdim” İSKİ’yi aradığını ama geri dönüş olmadığını söyleyen Rıfat Gavuz, “Ben de önlem için kovaları alıp dışarı su attım. İSKİ’yi aradım, durumu bildirdim. Defalarca bildirdim bugün 8’inci gün oldu. Bir haftadır arıyorum kimse gelip müdahale etmiyor. Kendim önlem alarak buraya duvar gibi bir set yaptım. Buradan duvarı kırdım. O pis su giderden gidiyor. Bir haftadır, bekliyorum, bir Allah’ın kulu gelmiyor” şeklinde konuştu.
Çorum Çorum Belediye Başkanı Aşgın: “Yaraların sarılması için gayretimizi ortaya koymuş olacağız” Çorum’da yıkımına başlanılan Hilal Apartmanı ile ilgili açıklamalarda bulunan Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, yaraların sarılması için çalışmaların devam ettiğini belirterek, "Çok kısa süre içerisinde de bu süreci tamamlamış olacağız. Maksimum düzeyde, hemşehrilerimizin zararlarının giderilmesi konusunda, İçişleri Bakanlığımızla iş birliği içerisinde, valiliğimizin himayesinde yaraların sarılması noktasındaki desteği vermiş olacağız" dedi. Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, Osmancık Caddesi’nde meydana gelen doğal gaz patlamasında ağır hasar gören Hilal Apartmanı’nın yıkım çalışmaları ile ilgili açıklamada bulundu. Yaşanan patlamada 15 bina, 43 ev ve 31 iş yerinin etkilendiğini belirten Başkan Aşgın, vatandaşların yaralarının sarılması için Çorum Valiliği öncülüğünde çalışmaların sürdüğünü ifade etti. Aşgın, "3 Kasım’da saat 10.30 sıralarında bir doğal gaz patlaması sırasında, bir hasarla karşı karşıya kaldık. Üzüldüğümüz noktalardan bir tanesi, kazada bir hemşehrimizin vefat etmesi. Hemşehrimize rahmet diliyorum. Patlama neticesinde 33 hemşehrimiz yaralanmıştı. 33 hemşehrimizin aynı gün taburcu olması tek tesellimiz oldu. Ben tekrar tüm Çorum’a geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. İlk andan itibaren Sayın Valimizin öncülüğünde devlet tüm kurumları ile buradaydı. Sayın Valimizin önderliğinde, milletvekillierimizle istişareli bir şekilde, belediyemizin tüm birimleri, sağlık teşkilatı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, ilgili kurumların tamamı olay yerindeydi ve ilk andan itibaren de yapılması gereken tüm müdahaleler titizlikle yapıldı. Olay anında 4 dakika gibi çok kısa bir süre içerisinde Çorum itfaiyemizin gelmiş olması gurur verici. İtfaiyemize de huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Emniyet teşkilatımız, sağlık birimlerimiz çok hızlı bir şekilde olaya müdahale ettiler. Hepsini tebrik ediyorum" dedi. " Diğer binalara zarar vermeden, başka bir vatandaşımızın burnunun kanamasına müsaade etmeden bu yıkımı tamamlayacağız" Vatandaşların tahliyelerinin başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğini ifade eden Aşgın, “Olayın bir adli, bir idari kısmı var. Bu bir doğal afet değil, bu bir kaza. Hem adli makamların adli kovuşturmayı sürdürmesi gerekiyordu hem de idari kurumların gerekli tetkikleri yapması gerekiyordu. Bu süre zarfında da bunların önemli bir kısmı tamamlanmış oldu. Özellikle yıkımla ilgili bizim buradaki esnafımızın, ‘yolun açılmaması bize ekonomik anlamda ciddi zarar veriyor’ diyordu. Ama adli kovuşturma yapan Çorum Cumhuriyet Başsavcılığımızın delil toplama gibi işlerinin tamamlanmamasından bu yıkımı yapabilmemiz mümkün değildi. Bu anlamda da geçtiğimiz Perşembe günü Cumhuriyet Başsavcılığımızdan muvafakatname yazımızı aldık. Burası özel bir yıkım gerektirdiği için çalışmalarımızı başlatmıştık. Ankara’dan gelen araç yukarıdan kat kat keserek yıkımı gerçekleştirecek. Diğer binalara zarar vermeden, başka bir vatandaşımızın burnunun kanamasına müsaade etmeden bu yıkımı tamamlayacağız” diye konuştu. Başkan Aşgın, felaket boyutundaki olayın 15 binayı etkilediğini, 43 mesken ve 41 iş yerine farklı ölçeklerde zarar verdiğini belirterek, "Nihayetinde bir kaza olarak kayıtlara geçti. Nasıl bir kazada devletin bir sorumluluğu yoksa, özel hukuk çerçevesinde zarar ziyanın giderilmesi gerekiyorsa, adli yönden takibi gerekiyorsa, kusura göre sonucun değerlendirilmesi gerekiyorsa burada da öyle bir kaza gözüküyor. Yeryüzünün en müşfik, en şefkatli, en merhametli devleti hiçbir zaman vatandaşını, sorumluluğu olmasa bile yalnız bırakmamıştır. Ben burada da huzurlarınızda teşekkür ediyorum. İçişleri Bakanlığımızla görüşmelerimiz tamamlandı. Burası bir afet kapsamına alınamıyor. Ama farklı kalemlerden bir kaynak oluşturularak burada tespit edilen zararla ilgili olarak yaralar ne kadar sarılabilirse o kadar destek ve katkıyı İçişleri Bakanlığından gelecek kaynak ile hemşehrilerimize ulaştırmış olacağız. Çok kısa süre içerisinde de bu süreci tamamlamış olacağız. Maksimum düzeyde, hemşehrilerimizin zarar ziyanlarının giderilmesi konusunda, İçişleri Bakanlığımızla iş birliği içerisinde, valiliğimizin himayesinde yaraların sarılması noktasındaki desteği vermiş olacağız” şeklinde konuştu. Ekiplerin tüm çalışmalarını tamamlayarak hasar tespitini raporladıklarını belirten Aşgın, “Kaynağımız ulaşır ulaşmaz, hak sahipleri ile istişareler ederek yaraların sarılması noktasında gayretimizi ortaya koymuş olacağız” ifadelerini kullandı.