KÜLTÜR SANAT - 23 Eylül 2024 Pazartesi 12:51

Arnavutluk’ta ’Bektaşi Devleti’ kurulacağı açıklamasına Türkiye Bektaşilerinden tepki

A
A
A
Arnavutluk’ta ’Bektaşi Devleti’ kurulacağı açıklamasına Türkiye Bektaşilerinden tepki

Türkiye Bektaşileri, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama tarafından Amerikan New York Times gazetesine yapılan açıklamada yer alan ’Bektaşi Devleti kurulacağı’ iddiasına tepki gösterdi. Bektaşi Postnişini Ali Haydar Ercan Dedebaba’nın talimatıyla kamuoyunu bilgilendiren Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu, "Siyasi olarak birileri tarafından bilinmeyen emperyal baskı ve hesaplarla böyle bir yapılanma kabul edilse ve resmi kimlik kazansa bile bizler için manevi anlamda geçersiz bir girişimdir" ifadelerine yer verdi.


Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gazetesi The New York Times’ın sorularını yanıtlarken, başkent Tiran’da ’Bektaşi Tarikatı Egemen Devleti’ olarak adlandırılacak bir oluşum kuracaklarını, bu yapının planlarını yakın gelecekte açıklayacağını ifade etmesi tartışmaya yol açtı. Türkiye Bektaşilerinin en üst temsil makamı olan Ali Haydar Ercan Dedebaba’nın talmatıyla, Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu tarafından yapılan açıklamada, Arnavutluk’taki girişimin başına geçeceği konuşulan Baba Mondi için, "Baba Mondi, dedebabalık sistemine bağlı olmadığı için Bektaşilik yolunun da dışındadır ve yok hükmündedir" ifadeleri kullanıldı.



"Baba Mondi’nin kendisini Dünya Bektaşilerinin lideri olarak iddia etmesi asla kabul edilemez"


Ali Haydar Ercan Dedebaba’nın talimatı ile Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:


"Arnavutluk’ta bugün itibarıyla uzun zamandır kıpırtılarını hissettiğimiz gizli faaliyetlerden biri medyaya düşmüştür. Habere göre; Arnavutluk devleti sınırları içinde Tiran’da Baba Mondi (Edmond Brahimaj) başkanlığında bir Bektaşi Devleti kurulması için çalışmalar başlamıştır. Öncelikle Arnavutluk’ta ikamet eden Baba Mondi’nin kendisini Dedebaba ilan etmesi, Bektaşilik erkanına göre geçersizdir. Enver Hoca döneminden sonra Arnavutluk’tan Reşat Bardi Baba’ya, Bektaşi camiasının lideri rahmetli Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba tarafından İzmir’de halifebabalık verilmiş ve kendisi halifebaba olarak Arnavutluk’a gönderilmiştir. O zaman derviş olan Mondi, Reşat Bardi Halifebaba’dan babalık almıştır. Reşat Bardi Halifebaba’nın vefatından sonra kimse halifelik erkanı görmediği için Bektaşi erkanına göre Arnavutluk’ta bırakın dedebabayı, halifebaba bile yoktur. Baba Mondi’nin dedebabalığı bir yana; dedebabalığın bir alt mertebesi olan halifebabalık erkanı dahi kendisine uygulanmamıştır. Bu durum inkar edilmez bir gerçektir. Başka bir söylemle bir yüzbaşının albay olmadan general rütbesi takması kadar abes bir durumla karşı karşıyayız. Yüzyıllardır devam eden geleneğe ve kurala göre dedebabanın Türkiye sınırları içinde ikamet etmesi şarttır. Türkiye’de bu hiyerarşik sistem, tarih boyunca devam ettiği gibi kesintisiz bir şekilde bugün de devam etmektedir. Bugün dedebabalık makamını Ali Haydar Ercan Dedebaba temsil etmektedir. Onun yönetsel alt kurumları ise halifebabalar, dabalar, dervişler, muhipler şeklinde bir hiyerarşiye sahiptir. Dedebaba makamının alacağı kararlar, Bektaşiliğin yönetim kurulu sayılabilecek Halifebabaların onayı ve dedebabanın tasdiki ile hayata geçer. Bu bağlamda Baba Mondi’nin kendisini Dünya Bektaşilerinin lideri olarak iddia etmesi asla kabul edilemez. Bu karar ve ’Bektaşi Devleti’ gibi kavramlar Bektaşilik yolunu temsil eden bizler için yok hükmündedir. Yüzyıllardır kendi ülkesine devletine bağlı olan, maddi hiçbir beklentisi olamadan yaşamını sürdüren, gönül bağı ile birbirlerine bağlı bulunan, Bektaşilik inancını sürdüren bizler için Baba Mondi’nin son girişimi hiçbir anlam ifade etmemektedir. Baba Mondi, dedebabalık sistemine bağlı olmadığı için Bektaşilik yolunun da dışındadır ve yok hükmündedir."



"Emperyal devletlerin Alevilik inancı üzerinden menfaat temin edebilmesi için açtıkları bir tuzaktan ibarettir"


Aleviliğin İslamiyet dışında olduğu iddialarına da yanıt verilen açıklamada, "İkinci konu ise özellikle Avrupa merkezli olarak oluşan Aleviliği ve dolayısıyla Bektaşiliği, İslam dışında gösterme çabalarıdır. Bunun kabulü kesinlikle mümkün değildir. Bu girişim Türkiye’nin gelecekte yeni sorunlara muhatap olmasını beraberinde getirecektir. Çünkü ’Ali’siz Alevilik’ olarak adlandırılan bu proje, emperyal devletlerin Alevilik inancı üzerinden menfaat temin edebilmesi için açtıkları bir tuzaktan ibarettir. Baba Mondi’nin sözde Bektaşi Devleti girişimi, bu uzun vadeli hesapların ayak seslerinden başka bir şey değildir. Alevilik, Anadolu ve Balkan coğrafyasında yayılan İslam’ın ahlak ve irfan temelli bir yorumudur. Kuran-ı Kerim kutsal kitabı, Hazret-i Muhammed peygamberi, Hazret-i Ali’yi Şah-ı Velayet yani velilerin ilk halkası olarak kabul eder. Bunun dışındaki iddiaların inançsal, tarihsel veya bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Bu temel inanç kavramları aynı şekilde Bektaşilik için de geçerlidir" denildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Memişoğlu: "Hekimler özel muayenehanesine kaçmaya başladı, bu sistem için bir sorun" Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, yurt dışına giden hekim sayısında abartılı rakamlar olmadığını vurgulayarak, "Negatif bir algı var, herkes dışarı gidiyor gibi bir algıya dönüştürmemek lazım. Patolojik sayıya ulaştığı zaman devlet önlem alır" dedi. Bakan Memişoğlu doktor-hasta ilişkisinde yeniden bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Çünkü hekim özel muayenehanesine kaçmaya başladı, sistemlerde bu sorun demektir, bunu düzelteceğiz” ifadelerini kullandı. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde 2024-2025 akademik yılı açılış programına katıldı. İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, İAÜ Rektörü Prof. Dr İbrahim Hakkı Aydın, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil Alış yanı sıra çok sayıda akademisyenin ve öğrencinin katıldığı programda Bakan Memişoğlu Tıp Fakültesi’nin ‘Cerrahi ve Etik’ konulu açılış dersini verdi. Bakan Memişoğlu dersin yanı sıra katılımcıların sorularını da yanıtladı. Bakan Memişoğlu Türkiye’nin sağlık sisteminde geldiği noktadan sağlık çalışanlarının yurt dışına gitmesi konusuna kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. “Bir kişi 11,7 kez sağlık hizmeti alıyor, bu fazla” Geçmişten bugüne Türkiye’nin sağlık alanında önemli mesafe kat ettiğini aktaran, “Türkiye sağlıkta gerçekten hizmet anlamında çok iyi yerlerde, bugün baktığınız zaman hem ulaşılabilirlik hem bilgi, alt yapı anlamında Türkiye gerçekten dünyanın en iyi sağlık hizmetini sunan ülkelerinden bir tanesi. Çok iyi yerlerdeyiz ama bu yetmez. Bu saatten sonra Türkiye sadece hizmeti üreten bir ülke olmaktan çok bilgisini üreten, tıbbın ve sağlığın teknolojisini üreten ülke olmak zorunda. Dünyada sağlık liderliğinin hedefiyle koşan bir ülkeye ihtiyacımız var. Bilgiyi üretmez sadece hizmette kalırsanız yerimizde sayıyoruz demektir. Bugün maalesef dünyada etik değerleri oluşturmayıp binlerce insana kıyabilen bazı medeniyet türleri de var. Bizler kıyım medeniyetinden çok barış, dostluk, iyilik medeniyetinin temsilcileriyiz. Sağlık kültürünü artırmazsak maalesef bazı sorunlarla karşı karşıya bulunuyoruz ama bunun üzerinden hep beraber geleceğiz. Bugün yılda bir kişi 11,7 kez sağlık hizmeti alıyor, bu fazla. Toplam yaklaşık 999 milyon kez insanlara sağlık hizmeti olarak dokunmuş durumdayız. Avrupa ortalaması 6, fazlaca ulaşılabiliriz. Topluma bunu anlatmamız lazım; biz değerliyiz, sizin için varız. 45 bin kişinin, dünyanın gözü önünde binlerce insanın canına kıyan birileri varken sizler bir insanın canını kurtarmak için gecenizi gündüzünüze katıyorsunuz. Biz iyi tarafız, saygı görmek istiyoruz” dedi. “Çok abartı bir sayı yok, patolojik sayıya ulaştığı zaman devlet önlem alır” Doktorların yurt dışına gitmesi konusunda bir soruya yanıt veren Bakan Memişoğlu, “Hekimlerin yurt dışına gidişi konusu çok spekülatif bir konu. Herkes bir şey söylüyor ama sayılara baktığın zaman öyle çok da abartı bir sayı yok. Bunu bilmenizi istiyorum. Negatif bir algı var, hekim sistemin dışına çıkmaya çalışıyor, dünyada da böyle özellikle Covid’den sonra. Çok büyük yoğunluktan sonra sağlık çalışanı haklı olarak biraz depresyona giriyor. Düşünün ki Covid’de herkes evinde birbiriyle temas kurmazken biz sağlıkçılar, salgında ölümle mücadele eden bir gruptuk. Bunu herkes dışarı gidiyor gibi bir algıya dönüştürmemek lazım. Bu ülkede negatiflik hemen yayılıyor maalesef. Belki negatifliği çok yaymak işimize geliyor, bilmiyorum. Yurt dışına giden hekim çok fazla yok. Tabi ki yurt dışına gidecekler ama bu patolojik sayıya ulaştığı zaman devlet önlem alır, biz de alırız. Hekim ile hasta arasındaki ilişkide yeniden bir yapılanmaya gitmemiz lazım çünkü hekim özel muayenehanesine kaçmaya başladı, sistemlerde bu sorun demektir. Bunu düzelteceğiz, hekimin kendisini değerli hissetmesi lazım. Türkiye bugün hekim, insan gücü kalitesi, sayısal değerler anlamında da eskisine göre çok iyi yerlerde. Negatif algıları lütfen oluşturmayalım, ümitliyim, bu gençler bizden çok daha iyi olacak. Dış etkilere çok fazla maruz kalındığını, tehlikenin de olduğunu bilmenizi de isterim. Onun için bu konuda bu alanı boş bırakmamız gerekiyor. Yurt dışına giden hekimlerim de bizim hekimlerimiz, bir kısmı geliyor Türkiye’ye bir katkıda bulunuyor. Esasında bir zenginlik kaynağı olarak düşünürsek çok avantajlı olur. Ama üzüntüyle, darılmayla gönderiyorsak orada sıkıntımız var, onu düzelteceğiz. En büyük hedefimiz; yeni çalışmaları, yeni bir şey söyleyecek arkadaşlara destek vermek” şeklinde konuştu. “2025 sonuna kadar yerli sensörümüzü oluşturmak için çaba harcıyoruz" Diyabet konusunda sorulan bir soruya yanıt veren Bakan Memişoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Hem aşılar hem de diyabetik sensör konusunda iyi bir çalışma var. 2025 sonuna kadar yerli sensörümüzü oluşturmak için çaba harcıyoruz. Şiddeti engellemenin en önemli yöntemi; kültürlü ve bilinçli toplum oluşturmak” Programın sonunda ise Bakan Memişoğlu’na çiçek takdiminde bulunuldu.
Kırşehir Ahilik Haftası açılışı görsel şölene dönüştü Ahilik Haftası’nın coşkulu açılış programı, unutulmaz bir görsel şölene sahne oldu. Kırşehir merkezli başlatılan ve bir hafta boyunca kutlanacak olan Ahilik Haftası’nın 37.’si Jandarma Atlı Birliklerinin de katıldığı kortej yürüyüşüyle başlatıldı. Yüzlerce kişinin katıldığı programda katılımcılar, Askerlik Şubesi kavşağından Cacabey meydanına kadar mehteran birliği müzikleri eşliğinde yürüdü. Caddenin tamamının kapatıldığı programda Ankara Seymenler ekibi Kırşehirlilere görsel şölen sundu. Yardımlaşma, dayanışma ve ahlakın simgesi olan Ahilik Kutlama Programı Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan’ın da katılımıyla Cumhuriyet Tarihi’nin ilk külliye projesi olan Ahi Külliyesi’nde dua edilmesiyle devam etti. Yerel halkın yoğun ilgisiyle başlatılan programda konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan, ahiliğin sarsılmaz temeller üzerine yerleştirildiğini belirtti. Gürcan konuşmasında; "Ahiliğin bizlere bıraktığı miras, değerleridir. Medeniyetimizin en ileri hazinelerinden birisi olan ahilik; Selçuklu Devleti’nde, Türk İslam Medeniyetini kaynaştıran bir bağ, Osmanlıları ise cihan devleti yapan bir sır İstiklal Harbi’nin ise arkasındaki büyük güçtür" dedi. "En büyük güvence birlik ve dayanışmadır" Konuşmasında ahilikle birlikte gelen en büyük gücün birlik ve dayanışma ruhu olduğunu söyleyen Bakan Yardımcısı Gürcan; "İnanıyorum ki bu ruh, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere devletimizi yönetenlerin bizlerin ve sizlerin çabalarıyla ülkemizi hedeflerine ulaştıracaktır. Ticaret erbaplarının gayretleri bakanlığımızca görülmektedir. Ahilik kültürü temelleri arasında yer alan iş ve meslek ahlakına saygı gibi hususlara çaba sarf eden esnaflara Ahi Esnaf Beratları sunulmaktadır" diye konuştu. Hafta boyunca binlerce kişinin faydalanacağı ahi pilavı ikramı yapan protokol, Ahi Evran Külliyesinde bir araya gelerek, halk danslarını izledi. Kutlamaların Türkiye genelinde olduğunu aktaran Kırşehir Ticaret İl Müdürü İsmail Güner ise; ülke genelinde Ahilik Haftası’nın hayırla kutlandığını ve büyük bir organizasyon olduğunu anlattı. Güner; "37. Ahilik Haftası Türkiye’ye kutlu olsun. Ahiliğin Başkenti Kırşehir’den esnaflara selam olsun. Ahi Evran-I Veli ve ahi esnaflarının ruhları şad olsun. Bugün bu başlangıçla onları andık. Allah onlara rahmet eylesin. Bu büyük organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ederiz" şeklinde konuştu. Ahilik Haftası açılış programı; hafta boyunca çeşitli kültürel ve sanatsal etkinliklerle kutlanmaya devam edecek. Yerelde sağlanan etkinliklerle yerel ekonomiye katkı sağlanırken toplumsal dayanışmanın da önü açılmak isteniyor. Ahilik kültürünün temelini oluşturan kardeşlik, dürüstlük, dayanışma mesajı bu yılda Kırşehir’den güçlü şekilde vurgulanıyor.
Kayseri Palamudun bolluğu yüz güldürüyor Kayseri’de balıkçılık yapan Ali Akçakaya, son 5 yılın en bol palamudunun olduğu sezonu yaşadıklarını söyleyerek, sezonun bereketli geçtiğini söyledi. Balık sezonunun açılmasıyla palamutta bolluk yaşandığını dile getiren balıkçı Ali Akçakaya, fiyatının makul olmasından dolayı palamudun vatandaşlar tarafından taze olup, olmadığının sorgulandığını söyledi. 750 gramlık bir palamut balığının tane olarak 70 TL’ye satıldığını aktaran Akçakaya, "Bu yıl son 5 yılın en bol palamudunun olduğu yıl. İnşallah devamı gelecek diye bekliyoruz. Şu anda bayağı bereketli. Palamudun fiyatı çok makul. Vatandaş biraz daha makul olsun diye bekliyor ama bu fiyatlar gerçekten makul fiyatlar. Vatandaşların bu balığın taze olup, olmadığı konusunda tereddütleri var. Fiyatının cazip olmasından dolayı insanların aklına farklı soru işaretleri gelebiliyor. Ondan dolayı sıkıntılar yaşıyoruz. Palamut balığı diğer balıklara benzemiyor. Bu balığın hamsi, çupra, alabalık gibi diğer balıklara göre bir farklılığı var. Palamut balığı biraz daha yumuşak ve nazik etli bir balık. İnsanların bu balığı evde fazla yıkamamalarını tavsiye ediyorum" dedi. Palamudun pişirilmesinde püf noktalarını anlatan Akçakaya, iç organları ve kafası temizlendikten sonra içerisinde biraz kan birikebildiğini, o kanın da yıkanmak yerine süzülerek alınmasının daha doğru olduğunu ifade etti. Akçakaya, "Yıkama işleminden dolayı balık parçalanıyor. Parçalanınca da insanların aklına farklı düşünceler geliyor. ’Balık bayat mı’ diye düşünüyorlar. Bu konuda da çok soru alıyoruz. Bu balığın kendi yapısından dolayı kaynaklanan bir durum. Bu balığı aldıktan sonra sadece kanını arındırmak için süzme işlemi yapmalarını tavsiye ediyoruz. Balığın su ile temas etmemesi gerekiyor. Parlaklığı, solungaçlarının kırmızı olması ve balığın biraz daha diri olması taze olduğunu anlamak için yeterli. Bunun haricinde yumuşaklığı söz konusu. Yumuşaklığı balığın bayat olduğunu göstermiyor. Bu palamut balığına özel bir durum" ifadelerini kullandı.