GÜNDEM - 20 Eylül 2024 Cuma 11:39

7 maddede deprem bölgesinde kentsel dönüşüm süreci

A
A
A
7 maddede deprem bölgesinde kentsel dönüşüm süreci

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, deprem bölgesindeki kentsel dönüşüm çalışmalarıyla ilgili hukuki sürecin nasıl yürütüldüğünü 7 maddede açıkladı.


Bakanlığın sosyal medya hesabı üzerinden yapılan paylaşımda, deprem bölgesinde inşaatların hızlandırılması ve sürecin aksamaması için tüm taşınmazların geçici olarak Hazine emanetine alındığı vurgulandı. İnşaat bitince isteyen hak sahibine konut ve iş yerinin teslim edildiğinin, isteyene de taşınmazlarının güncellenmiş bedelinin ödendiğinin altı çizildi. Paylaşımda, 7 maddede deprem bölgesinde kentsel dönüşüm süreci şöyle anlatıldı:


“Kentsel dönüşüm çalışmaları, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı ‘Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nca yürütülür. Başkanlık, kentsel dönüşüm alanlarında vatandaşın bir an evvel yeni konutlarına yerleşebilmesi için plan, proje, ruhsat ve izin işlemlerini hızlandırır. Sürecin tek elden yönetilmesi için tüm taşınmazlar geçici olarak Hazine adına tescil edilip, devlet emanetine alınır. Yeni yapının inşaat ruhsatı Hazine adına düzenlenir. Hak sahiplerine bağımsız bölümlerin devri yapılıncaya kadar kat irtifakı ve kat mülkiyeti Hazine adına kurulur. İnşaat bitince isteyen hak sahibine konut ve iş yeri verilir, isteyene taşınmazlarının güncellenmiş bedeli ödenir. Konut ve iş yeri almak isteyen hak sahipleriyle taşınmazlarının güncel bedelleri indirimli yapım maliyetlerinden düşürülerek, sözleşmeyle teslim süreci tamamlanır.”



7 maddede deprem bölgesinde kentsel dönüşüm süreci

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin İnsansız deniz araçları parkurda dereceye girmek için mücadele etti TEKNOFEST kapsamında Türkiye’de ilk defa düzenlenen Mersin Erdemli’de gerçekleştirilen İnsansız Deniz Aracı Final Yarışmasının ikinci gününde suya bırakılan portatif tekneler dereceye girmek için mücadele etti. Milli Savunma Bakanlığı ile ASELSAN işbirliğinde düzenlenen TEKNOFEST yarışları sürüyor. Bu çerçevede 19-22 Eylül tarihleri arasında Erdemli Balıkçı Barınağı’nda Türkiye’de ilk defa yapılan insansız deniz aracı yarışmasının ikinci gününde suda manuel gitme ve limana yanaşma etabının startı verildi.Dün yapılan teknik kontroller de bir takımın elenmesiyle finale 26 takım çıktı. Bugün sabah saatlerinden itibaren takımlar yerini alarak denizde verilen görevleri yerine getirmeye başladı. Sırayla çağrılan takımlar, teknelerini denize indirerek manuel sürüşle önce 5 etabı geçti, ardından da limana yanaştı. Gün boyu devam edecek yarışların tamamlanmasının ardından hafta sonu 2 gün süreyle otonom etabının gerçekleştirileceği belirtildi. Hedef kendilerini geliştirmek dereceye girmek Ankara’dan yarışmaya katılanlardan Furkan Ahmet Karabulut," Bugün bizim için iyi geçti. Beklediğimiz bir sonuçtu. Biz aracımız yapılan testler de gayet düzgün gidiyordu, bugünde bir sıkıntı yaşamadık. Düzgünce gittik park yerimize girdik ve geri geldik. Bizim hedefimiz kendimiz geliştirip daha iyisini yapabilmek"dedi. İstanbul’dan katılan yarışmacılardan Muhammet Ali Taştan’da "Dün gerekli kontroller yapıldı. Bugün de kameradan alınan görüntü ile birlikte manuel bir şekilde engellerden kaçabiliyor mu, limana yanaşabiliyor mu onlar yapılacak. Hedefimiz dereceye girmek bunun için gece gündüz çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. Hafta sonu otonom yarışları yapılacak TEKNOFEST Yarışmalar Koordinatörlüğü görevli Muhammet Fatih Şahin,"İnsansız Deni Aracı yarışmasının ikinci günündeyiz. Aralık ayından başlayan sürecin gerçek finalindeyiz. Takımlar bugün parkur üzerinde manuel olarak performanslarını gerçekleştirecekler. İlk olarak engellerden sakınma görevini tamamlayacaklar. Ardından da hakemlerimizin belirttiği limana yanaşmaya çalışacaklar" diye konuştu. Bugün 26 takımın mücadele edeceğini puanlarını toplayacaklarını kaydeden Şahin, Cumartesi ve Pazar günü de otonom etabında puanlarını toplayacaklarını söyledi.
Konya Dünya Belediyeler Birliği Başkanı Altay Birleşmiş Milletler’de konuştu Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrindeki Birleşmiş Milletler binasında düzenlenen Dünya Yerel ve Bölgesel Yönetimler Meclisi’nin açılışına katıldı. Programda konuşan Başkan Altay, yapılan toplantılarda öne çıkan başlıkları, “Artık konuşma zamanı bitmiştir eyleme geçmeliyiz. Yerel yönetimler olmadan çözüm üretmek kesinlikle mümkün değildir. Finansa erişim konusunu hep birlikte çözmemiz gerekiyor” şeklinde aktardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Gelecek Zirvesi öncesi Dünya Yerel ve Bölgesel Yönetimler Meclisi yapılıyor. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı (UCLG) ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Birleşmiş Milletler (BM) binasında düzenlenen, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de katıldığı toplantılarda önemli açıklamalar yaptı. “Artık konuşma zamanı bitmiştir eyleme geçmeliyiz” İlk olarak Yerel ve Bölgesel Yönetimler Danışma Grubu’nun üçüncü toplantısına katılan, ardından Dünya Yerel ve Bölgesel Yönetimler Meclisi açılışında konuşan Başkan Altay, “Sabah yaptığımız toplantıda sayın Guterres’in yerel yönetimlerle ilgili söylediği sözler hepimizi cesaretlendirdi. Umarım, bu toplantılardan elde ettiğimiz neticeler, yerel yönetimlerin masanın etrafından daha çok yer almasını sağlayacak bir neticeye ulaşır. Konuşmalarda özellikle öne çıkan üç şey hakkında hepimizin ortak kanaati olduğunu ifade etmek isterim. Birincisi, artık konuşma zamanı bitmiştir eyleme geçmeliyiz. İkincisi yerel yönetimler olmadan çözüm üretmek kesinlikle mümkün değildir. Üçüncüsü de finansa erişim konusunu hep birlikte çözmemiz gerekiyor” diye konuştu. “İsrail’in Gazzelilere yönelik soykırımı kalbi barış ve kardeşlik için atan tüm insanlığı derinden yaralamaktadır” Konuşmasına, “Daha kapsayıcı ve çok taraflı bir sistem çağrımızın temelinde gezegenimizin sorunlarını çözmek için ortak hareket etmek ve birlik olmak yer alıyor. Bugün savunduğumuz çok taraflı sistem vatandaşlarımızın seslerinin daha gür yükseldiği ve anlaşıldığı sistemdir” diye devam eden Dünya Belediyeler Birliği Başkanı Altay, “Yerel ve bölgesel yönetimler olarak halkın güveninin koruyucularıyız. Yüklendiğimiz yükümlülüklerle eşitliği, kalkınmayı, barışı, adaleti, birlik ve beraberliği sağlamak konusunda oldukça önemli bir noktadayız. Bu anlamda dünyanın birçok noktasında gerçekleşen savaş ve acılara son vermek için de el ele vermeliyiz. Bizler bugün burada vatandaşlarımıza daha yaşanabilir bir dünya sunmak için çalışırken maalesef Gazze başta olmak üzere dünyanın birçok noktasında kan ve gözyaşı hüküm sürmektedir. Özellikle İsrail rejiminin masum Gazzelilere yönelik sürdürdüğü soykırım bugün kalbi barış ve kardeşlik için atan tüm insanlığı derinden yaralamaktadır. Uzun yıllardır sistematik olarak sürdürülen yaklaşık bir yıldır da çocuk, yaşlı demeden masum on binlerce Filistinlinin hayatına mal olan bu soykırım karşısında sessiz kalmak ne bugün inşa etmeye çalıştığımız vizyona ne de insanlık ahlakına uygun değildir. Son olarak 26 yaşındaki Türk ve Amerikan vatandaşı Ayşenur Ezgi’nin İsrail işgali altındaki Batı Şeria’da İsrailli yerleşimcilere karşı katıldığı protestoda şehit edilmesi İsrail’in ulaştığı vahşetin boyutunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu katillerden bunun hesabını mutlaka sormak gerekiyor. Unutmayalım ki sessiz kalmak zalime imkan vermek, zulme fırsat vermektir. Tüm insanlığın huzur içinde yaşayabileceği bir dünya inşa etmek istiyorsak bugün bu katliama ses çıkarmalı ve suçluların adalet önünde hesap vermeleri için el ele vermeliyiz” ifadelerini kullandı. “Bu zirve kendi misyonuna sadık kalması gerekiyor” Kamu hizmeti aktörleri olarak kurmuş oldukları yapısal entegrasyonun son derece kritik bir öneme sahip olduğuna değinen Başkan Altay, “Bu uyum, iş birliğini güçlendirerek önemli değişikliklere yol açabilir. Ancak yerel ve bölgesel yönetimlerin küresel karar alma masasında ayrı bir statüye sahip olarak deneyimlerini dile getirmeleri için küresel görünürlük ve alan elde etmeleri gerekmektedir. Bu nedenle zirvenin daha iyi bir yarın için çok taraflı çözümler arayışına sadık kalacağını ve zirvenin sonunda kabul edilen ‘gelecek paktının’ yarının çok taraflı sisteminde önemli bir adım olacağına dair umudumuz hala yüksektir. Bu bağlamda yerel ve bölgesel yönetimlerin siyasi aktörler olarak uluslararası karar alma mekanizmalarına dahil olması gerektiğini ve BM ile olan ilişkilerimizde yerel ve bölgesel yönetimlerin resmi olarak sürece dahil olan aktörler olması gerektiğine dair önerimizin kabul edilmesini savunmaya devam ediyoruz. Bu zirvenin 2030 yılına kadar, kalan birkaç yılda küresel hedefleri hızlandıracak bir kilometre taşı olarak hatırlanması için küresel karar alma masasında temsil edilmesi gereken milyarlarca insana ve kendi vizyonuna sadık kalması gerekiyor” dedi. “Ortak misyonumuzu yerine getirmekte kararlıyız” En iyi sonucu umut etmelerinin sebebinin iyimserlik olmadığını, gerçekçilik olduğunu vurgulayan Başkan Altay, “Çünkü bu yolun en doğru yol olduğunu biliyoruz. Bunun gerçekleşmesi için uluslararası sistemi ve ulusal hükümetleri yerel ve bölgesel yönetimlerin mevcut BM mekanizmalarına resmi olarak katılımını sağlamaya davet ediyoruz. Organize bir teşkilat olarak 2030 yılına kadar Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını yerelleştirmek için çalıştığımız ortak misyonumuzu yerine getirmekte kararlıyız. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne ve değerli yardımcısına destekleri için şükranlarımı sunuyorum. BM Genel Sekreteri Yerel ve Bölgesel Yönetimler Danışma Grubu içinde teşkilatımız adına çalışan meslektaşlarıma daha kapsayıcı, ağa bağlı ve etkili birçok taraflılık inşa edilmesi için gösterdikleri çabadan dolayı teşekkür ediyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladı. Birleşmiş Milletler Gelecek Zirvesi, 22-23 Eylül tarihlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Amerika’nın New York şehrinde gerçekleştirilecek.
Kayseri Site yönetimlerine ‘özel hayatın ihlali’ uyarısı Avukat Nimet Türe, bina yönetimlerinin ve yöneticilerinin basit tadilat işlemlerinde onay almadan hareket edebileceğini ve kat maliklerinin özel hayatlarını ihlal edecek değişimlerle ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına müracaat edebileceklerini söyledi. Yönetimin planda bulunmayan işlemleri kendi işi gibi gösterdiği durumlarda kat maliklerinin itirazda bulunabileceğini söyleyen Avukat Nimet Türe, “Öncelikle site yönetimi bir kişiye ya da kuruluşa bırakılabilir. Bu kişi ya da kuruluşa yönetim devredildiğinde de kat mülkiyeti kanunundan doğan bazı kanuni sorumluluklar vardır. Bunlar bakım onarım yükümlülükleri başlığı altında geçer ve detaylandırdığımızda bahçe düzeni, park düzeni, binanın genel elektrik ve su tesisatı başta olmak üzere tesisatına onarım ve bakım yapılmasından yönetici sorumludur. Bunun dışında kat planı dediğimiz yönetim planı olarak da bilinen bir yönetmelik mevcuttur. Bu yönetmelikte ayrıca yöneticiye sorumluluklar yüklenebilir. Bu sorumluluklar yönetim planında açıkça yer alan sorumluluklar olduğunda, yönetici bu sorumlulukları hem kanuni hem de sözleşmeden doğan sorumluluk olarak nitelendirerek tek tek yerine getirmektedir. Kanuni veya yönetim planında yer alıp da yerine getirmediği görevlere ilişkin Sulh Hukuk Mahkemesi’nde itiraz ve şikayet haklarımız baki kalarak bu hakları da kullanabiliriz. Aksi durumda da eğer yönetim planında yer almayan bir görevi yönetici sanki kendi göreviymiş gibi lanse ettirerek yaptırımda bulunduğunda da kat malikleri de bu duruma itirazda bulunabilir” dedi. Nimet Türe, yapılacak olan büyük değişikliklerde olağanüstü çağrı yapılarak çoğunluğun sağlanması gerektiğini söyleyerek, “Bina yönetiminin olağan akışını etkileyen durumlarda sadece bina sakini katılımıyla yapılacak olağan yönetim kurulu toplantısıyla basit kararlar alınabilir. Bu basit kararlar da ani asansör tamiri, elektrik tesisatındaki ani aksaklıkların giderilmesi gibi küçük tadilatlar olabilir. Ancak binanın genelini etkileyecek bir tadilat ya da onarım işlemi yapıldığında ki bu dış boya işi olabilir, açık balkonun kapalıya çevrilmesi gibi kat planını etkileyen değişiklikler olduğunda burada yönetici tek başına karar alamayıp olağanüstü bir çağrı yaparak tüm kat maliklerini toplantıya çağırır. Kat malikleri de yapılacak plan değişikliğine göre 1/2, 1/3 ve 4’te 5 çoğunluk olmak üzere uygun şartları sağlayan çoğunluk oranını sağlayarak yeni bir karar oluşturur ve bu kararı kayıt altına almak kaydıyla işleme koyabilirler. Yönetici kafasına göre sadece olağan akıştaki planlamaları yapabilir. Ani tesisat aksaklıklarını yapabilir. Büyük değişikliklere ilişkin en az 1/2 ya bina sakinleri ya da kat maliklerine ilişkin çoğunluğu sağlayıp karar alması ve bu kararı mutlaka imzaya açık bir şekilde tutanağa geçirmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı. “Kat maliklerinin kişisel alanına müdahalede karar alınması gerekiyor” Binalara yerleştirilecek kameraların kat maliklerinin özel alanına müdahale niteliği taşıması halinde genel kurul toplantısı yapılarak karar alınması ve 1 ay boyunca itiraz edilmemesi durumunda geçerli olabileceğini söyleyen Nimet Türe, sözlerine şu şekilde devam etti: “Özel hayatı ihlal konusunda öncelikle örnek üzerinden başlayacak olursak buna en uygun örnek kamera kayıtlarının alınması, bina ve site içerisinde kamera yerleştirilmesi olabilir. Bunlar ortak alanlarda olduğu müddetçe bina yönetimi bunu basit çoğunlukla alabilir. Ancak burada Yargıtay kararında açıkça bir hüküm geçmektedir. Binanın tamamını etkileyen, kat maliklerinin kişisel alanına müdahale niteliği taşıyan kamera yerleştirilmesi gibi durumlarda kat maliklerinin genel kurul toplantısı yaparak 4/5 çoğunluk sağlayıp bir karar alması, bu karara 1 ay içinde kimsenin itiraz etmemesi, itiraz ettiyse de itiraz kararının kamera takılması yönünde olumlu olarak sonuçlanmış bir karar olması durumunda bina içerisinde ortak alanları etkileyen; özel hayata müdahale niteliği taşıyan yaptırımlar ya da tadilatlar yapılabilir. Bunun dışında yine örnek olarak bir sakin, özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği konusunda tereddüt yaşıyorsa tek başına itirazda bulunamaz. Önce kat maliklerine itirazda bulunarak göreve davet eder. Kat maliklerinden biri 1/3 çoğunluğu sağlayacak şekilde diğer kat maliklerinin çoğunu yanına alır ve olağanüstü genel kurul toplantısı yapılır. Burada 4/5 çoğunlukla bir karar alınır. Bu karar kişinin hoşuna gitmezse artık kat mülkiyetinden kaynaklı bir itiraz sorunu ortaya çıkacağından Sulh Hukuk Mahkemesi’ne itirazda bulunur ve karar beklenir. Bu karar süreci içerisinde özel hayatın gizliliği ihlal edilen kişi, ortada resmi bir karar olmaksızın kamera takıldığını görürse özel hayatın gizliliğini ihlalden Cumhuriyet Başsavcılıklarına şikayette bulunabilir. Ya da şikayet eş zamanlı olarak noterden kameraların kaldırılması ya da özel alanı ihlal eden durumun sona erdirilmesi için yönetimde ihtarda bulunabilir.” “Özel hayatın ihlali tespitinde cezayla karşılaşılabilir” Türe, eğer yapılan işlemin özel hayatı ihlal ettiği tespit edilirse ceza ile karşı karşıya kalınabileceğini söyleyerek, “Özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği hususunda kesin kanıya varan Cumhuriyet Savcısı tarafından iddianame düzenlenerek, dosya Asliye Ceza Mahkemeleri’ne sevk edilir ve bu durumda kişinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği konusunda tutanakta imzası bulunan veya tek başına yönetici tarafından karar alınan durumlarda ilgili kişiler tarafından savcılıklar nezdinde bir soruşturma gerçekleştirilir. Kovuşturma aşamasında da cezayla karşı karşıya kalma durumları söz konusu olabilir. Özel hayatın ya da ortak alanların ihlal edildiği konusunda tereddüte düşen kişilerin öncelikle yönetime bu hususun derhal sona erdirilmesi hususunda ihtarda bulunması önemli olup, ihtar karşılığında eğer bir karar alınmaması ya da karara rağmen direnilmesi konusunda Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurması önem arz etmektedir. Süreç bakımından bu hususlara dikkat ederek adım adım ilerlenmesi her iki taraf için de sağlıklı bir sonuç elde edilmesini sağlayacaktır” dedi.