SAĞLIK - 16 Ocak 2025 Perşembe 12:26

Trabzon Uluslararası Sağlık Zirvesi’ne hazırlanıyor

A
A
A
Trabzon Uluslararası Sağlık  Zirvesi’ne hazırlanıyor

Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) ile Avrupa Trabzon Dernekler Federasyonu (ATDF) arasında “Uluslararası Sağlık Zirvesi” kapsamında iş birliği protokolü imzalandı. Protokol imza törenine DOKA Genel Sekreteri Kemal Akpınar ile ATDF Trabzon Temsilcisi Şeyda Özgenç Yılmaz katıldı.


İmzalanan protokol ile ilgili bilgi veren Avrupa Trabzon Dernekleri Federasyon Trabzon Temsilcisi Şeyda Özgenç Yılmaz “Karadeniz bölgesinde bulunan kamu, sektör, özel sektör ve akademiden sağlık yöneticileriyle sektöre ürün ve hizmet sağlayan tüm firma yetkililerini, ulusal ve uluslararası önemli aktörlerini bir araya getiren ve sağlık alanında inovatif çözümlere katkı sağlamayı hedefleyen bir etkinliktir. Gerçekleştireceğimiz bu zirve ile bölgede var olan sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılarak, uluslararası tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasını amaçlamaktayız” dedi.


DOKA Genel Sekreteri Kemal Akpınar ise “İş birliği protokolümüzü imzaladık. Hayırlı ve uğurlu olsun. Sağlık Sektörü kapsamında bundan önceki yıllarda yapılan çalışmalar neticesinde ilimizde gerçekleştirilecek zirve kentimiz için büyük anlam kazandırıyor. İmzaladığımız bu protokolle birlikte ülkemizde önemli sağlık altyapısına sahip olan şehrimizde sağlık turizmini geliştirmeyi ve desteklemeyi hedefliyoruz” diye konuştu.


Öte yandan zirvenin 2025 yılı içerisinde düzenleneceği ancak tarihin henüz netleşmediği öğrenildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Sömestrda ‘aile saati’ önemli Eğitim Koçu ve Aile Danışmanı Selver Yazıcı, sömestrda ailelerin çocuklarla vakit geçirmesinin önemli olduğunu söyleyerek, “Aileler çocuklarla kitap okuma ve film izleme saati gibi sosyal aktiviteler yapmalılar” dedi. Aileler ve çocukların sadece alışveriş yapmak ve oyun oynamanın dışına çıkarak ailece sosyal aktivitelere yönelmesi gerektiğini söyleyen Eğitim Koçu ve Aile Danışmanı Selver Yazıcı, “2024-2025 sömestr tatili geldi çattı. Öğrenciler de yazılılarını oldular. Artık bir rahatlama, gevşeme ve tabi yorgunlukla beraber bir rahatlama isteği var öğrencilerin üzerinde. Kış aylarında olmalarından dolayı da öğrencilerde psikolojik olarak dışarıda sosyalleşememe, sürekli okulla ev arasında olma, okuldan ve sınavlardan bıkma gibi durumlar söz konusu. Sömestr uzun bir tatil olduğu için bunların önüne geçmek çok önemli. 15 günlük bir tatil bir öğrencinin bütün bildiklerini unutmasına ya da bildiklerini pekiştirmesine sebep olabilir. Öğrenci sömestr tatilinde tamamen yatarsa ya da tamamen oyunla, bilgisayarla, sosyal medya ile ilgilenirse bildiği ve öğrendiği konuları unutacaktır. Tabi ki dinlensinler ama bizim tavsiyemiz özellikle ders çalışmaya devam etmeleri, günde birkaç saat de olsa konu tekrarları yapmaları olacaktır. Bunun dışında öğrenciler psikolojik olarak kış aylarında daha içine kapanık olabiliyorlar. Telefon ve bilgisayarla daha fazla uğraşıyor oluyorlar. Bizim de ailelere en büyük tavsiyemiz okuma alışkanlığı anlamında ailece kitap okuma saatleri yapılaması. Ailece belgesel izleme, film izleme gibi saatler yapılmasıdır. Sadece AVM’ye gitmek, bilgisayarla oynamak yerine ailece yapılabilecek sosyal aktiviteleri gerçekleştirmeliler” dedi. "Öğrencilerin konularını unutmamaları ve dinlenmelerini tavsiye ediyoruz" Yazıcı, uyku düzenine ve kitap okumaya önem verilmesi gerektiğini söyleyerek, “Bunun yanında öğrencilerimiz tabi ki sosyalleşecekler, arkadaşlarıyla da vakit geçirecekler. Konuları unutmamalarını ve sakin bir şekilde dinlenmelerini tavsiye ediyoruz. Bu anlamda en önemli, problemlerden bir tanesi uyku problemidir. Çünkü okula giden öğrenci, mecburen erken uyandığı için erken de uyumak durumunda. Eğer öğrenci bu 15 günlük arada bu uyku düzenini bozarsa tekrar okula döndüğünde bir 15 gün daha çöpe gitmiş oluyor. Çünkü geç uyumalar, sabahları uyanamamalar gibi durumlarla karşılaşabiliyoruz. Uyku düzenine, ders çalışmaya devam etmeye ve kitap okumaya önem verirsek güzel ve verimli bir tatil geçirileceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
Denizli Anne-babasını darp eden adamı öldürmek için 8 yıl plan yaptı, 3 saniyelik görüntüden yakalandı Denizli’de pencereden ateş edilerek uyuyakaldığı sandalyede öldürülen yaşlı adamın katili, 8 yıl önce darp edip yaraladığı çiftin çocukları çıktı. Senelerdir cinayet planını yapan, silah temin edip atış talimleri gerçekleştiren katil, yakalanmamak için kar maskesi takması ve mahalledeki 18 kameranın yerini ezberleyerek tarla yollarını kullanmasına rağmen JASAT dedektiflerinin 180 saatlik kayıtta fark ettiği 3 saniyelik görüntüden yakalandı. Pamukkale ilçesine bağlı Kocadere Mahallesi’nde önceki gün sabaha karşı meydana gelen olayda; sabah işe gitmek için kalkan E.Ö., yan odada uyuyan kocasını kanlar içinde ölü olarak bulmuştu. Sandalyede uyuyakalan 63 yaşındaki Hasan Öztürk’ün pencereden açılan ateş sonucu sol eli ve yüzünden vurularak hayatını kaybettiği belirlenmişti. Hasan Öztürk’ün cansız bedeni otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığı morguna kaldırılırken, jandarma ekipleri Hasan Öztürk’ün 5 yıl önce evlendiği eşi E.Ö. ile mahalle sakinlerinden 10 kişinin ifadesine başvurmuştu. Mahalle abluka altına alındı Olayın ardından İl Jandarma Komutanlığına bağlı Jandarma Suç araştırma Timi (JASAT), Pamukkale İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı ekipler, mahallede bulunan 18 kamerayı saniye saniye izledi, mahalle sakinlerinin ifadelerine başvurdu. Sözlü ifadeleri alınan mahalle sakinlerinin bir kısmı ifade vermek üzere ikinci kez jandarma karakoluna götürüldü. 180 saatlik kamera görüntüsünü inceleyen jandarmanın dedektifleri olarak bilinen JASAT timleri, bir kameraya takılan 3 saniyelik bir görüntüden yola çıkarak bir isim üzerinde yoğunlaştı. Katil zanlısı 8 yıl boyunca kendisini eğitmiş İncelenen kamera görüntülerine 3 saniyelik görüntüsü yansıyan Veli Tugay S. (24), tüm şüpheleri üzerine çekti. JASAT timleri kimlik tespiti yaptığı şüpheli Veli Tugay S.’nin adresine operasyon düzenledi. Gözaltına alınan Veli Tugay S., JASAT timlerinin çabaları sonucunda cinayeti itiraf etti. 2016 yılında maktul Hasan Öztürk’ün babası ve annesiyle tartışma yaşadığını, bu sırada babasını ayağından vurduğunu, annesini ise darp ettiği gerekçesiyle kin beslediğini beyan etti. 8 yıl boyunda atış yaparak kendisini eğittiğini belirten şüpheli Veli Tugay S., cinayetten önce ise bölgede keşif yaptığını kameralara yakalanmamak için bahçe yollarından ve ara sokaklardan ilerlediğini söyledi. Cinayetin ardından bir tedbir daha alan zanlı, cinayet günü kullandığı kar maskesi, tüfek ve kıyafetleri de arkadaşının evine sakladığını ifade etti. Şüpheli Veli Tugay S. ve silahları sakladığı arkadaşının ikametinde yapılan aramalarda ele geçirilenler ise görenleri hayrete düşürdü. Yapılan aramalarda cinayette kullanılan av tüfeğinin yanı sıra 2 adet ruhsatsız tabanca, 2 adet kuru sıkı tabanca, 40 adet fişek, 3 adet tabancalara ait şarjör, 4 adet ruhsatsız av tüfeği, 1 adet ruhsatsız pompalı tüfek ve 257 adet tüfeklere ait fişek ele geçirildi. Çıkarıldığı mahkemece tutuklandı Jandarmadaki işlemlerinin ardından şüpheli Veli Tugay S., adliyeye sevk edildi. Katil zanlısı Veli Tugay S., adliyeye sevki sırasında basın mensupları tarafından kendisine yöneltilen soruları cevapsız bıraktı. Şüpheli Veli Tugay S., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan, farklı odada uyuduğunu ve olay esnasında silah sesini duymadığı iddiasıyla şüpheleri üzerine çeken maktul Hasan Öztürk’ün eşi E.Ö. ile katil zanlısının silahları sakladığı arkadaşı jandarmadaki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.
Sivas Uzmanı uyardı, yarıyıl tatilinde ekran bağımlılığına dikkat Uzman Klinik Psikolog Kerime Begüm Özkaya, çocuklara sunulan özgürlüğün ekran bağımlılığına neden olabileceğini söyledi. Medicana Sivas Hastanesinde görevli Uzman Klinik Psikolog Kerime Begüm Özkaya, eğitim ve öğretim kurumlarında ki yarıyıl tatilinde özellikle öğrencileri bekleyen ekran bağımlığı tehlikesine dikkat çekerek, “Teknolojiyle alakalı ilk önce şunu belirtmem gerekiyor ki teknolojik aletler bilinçli bir şekilde kontrollü ve gerçek hayattan kopmadan kullanılması gerekiyor. Çünkü teknolojinin hepimizin hayatında önemli bir yeri var. Ama gerçekliklerin farkında olarak sorumluluklarımızı yerine getirerek teknolojik aletlerini verimli kullanmamız gerekiyor. Yetişkin veya çocuk olması fark etmeksizin kontrol ve sorumluluklar bizim için ön planda. Şimdi çocuklar ara tatile girecekler. Bu çocukların sınırsız bir şekilde sosyal medya ve teknolojik alet kullanabilecekleri anlamına gelmiyor. Aslında o çocuklara sunduğumuz özgürlük bildiğimiz özgürlüğün dışında çocukların tamamıyla dürtülerin esiri olması haline geliyor. Bu da bizim ekran bağımlılığı dediğimiz bir psikolojik sorun haline geliyor. Ekran bağımlılığında bizim için önemli olan iki unsur ise ekrana maruz kalma süresi ve sıklığıdır. Ebeveynler olarak üzerimize düşen sorumlulukları biliyoruz ve bununla alakalı yapılan çalışmalar da hepimizin karşısına çıkmaktadır. Çocuklarımızın ekran bağımlılığı düzeyine gelmemesi adına kontrollü ve süreli bir şekilde sosyal medya ve teknolojik alet kullanmasına dikkat etmemiz gerekmektedir” dedi. “Odalarında teknolojik aletlerle baş başa kalıyorlar” Özkaya, çocukların odalarında teknolojik aletlerle baş başa kalmasını uygun bulmadıklarını ifade ederek, “ Bazen çocuklar eline telefon ve tableti alıp odalarına geçerek teknolojik aletlerle baş başa kalıyorlar. Bu kesinlikle uygun görmediğimiz bir durumdur. Ebeveynlerin sürekli olarak kontrol altına almaları gerekiyor. Süre, her ailede ve çocukta değişiklik gösterebilir. Ortalama olarak ise ilkokul düzeyinde 45 dakika, ortaöğretimde 1 saat ve lise düzeyindeki bir çocukta da 2 saat teknolojik alet kullandırılabilir. Eğer çocuğunuz sizin konuştuğunuz sürelere uymuyorsa otomatik kapatma programlarıyla bir şekilde halletmemiz gerekiyor. Veyahut ebeveynler bazen teknolojik aletlerini ödül ceza sistemini çocuklara uyguluyorlar. Bu uygulanmaması gereken bir sistemdir. Hiçbir teknolojik alet ödül veya ceza sistemine uymaz. Eğer sizin yaz veya ara tatillerde ki koyduğunuz kurallara uymuyorsa tekrar teknolojik aletleri kullanması konusunda çocuğu karşımıza alıp konuşmalıyız. Sosyal medyayı güvenilir kullananlar ve kullanmayanlar var. Özellikle çocuklar için anne babalar kontrol altında gerekli konuşmaları tekrar etmesi gerekiyor. Onlar da kimleler konuşuyor hangi oyunları oynuyor özel bilgilerinin aktarılmaması gerektiği konusunda çocuklarımızı bilgilendirmeliyiz” şeklinde konuştu. “Kaliteli zaman ve sosyal aktiviteler bizim için çok önemli” Özkaya, yarıyıl tatilinde çocukların kaliteli zaman geçirmesi ve sosyal aktivitelerinin önemine değinerek şunları kaydetti. “Ara ve yaz tatillerde çocuklarımızla geçirdiğimiz o kaliteli dönem kaliteli zaman ve sosyal aktiviteler bizim için çok önemli. Okul dönemi içerisinde ve tatillerde bol kitap okunması gerekiyor. Fiziksel aktiviteler bizim için çok önemli. Çocuğumuzun neye yatkınlığı varsa spor müzik resim fark etmeksizin en azından tatillerde çocuklarımıza bu yönlendirmeleri yapabiliriz. İnternet aşırı kullanıldığı zaman psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar bizim karşımıza çıkıyor. Özellikle yeme ve uyku problemleri, dikkat dağınıkları ve ders başarısında düşme yaşanıyor. Çocuklar depresyona giriyor kaygı bozuklukları yaşıyor. Sosyal medyadakilerin gerçek olduğunu düşünerek kendilerini farklı tanıtıp farklı gösteriyorlar. Kendilerini ister istemez demolize edebiliyorlar. Bu işin sonu intihara kadar gidebiliyor. Anne babalar bu konuda çok temkinli olmaları gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
İstanbul Sağlık-Sen açıkladı: “Sağlık çalışanlarının yüzde 87’si İstanbul’da çalışmak istemiyor” Beyoğlu’nda Sağlık-Sen tarafından ‘İstanbul’da Çalışan Sağlık ve Sosyal Hizmet Profesyonellerinin Yaşam Koşullarını Belirleme Araştırması’nın sonuçları için basın açıklaması düzenlendi. Açıklamada, Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, “İstanbul’daki sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin yüzde 87’si fırsat bulsa şehri terk edeceğini ifade etmiştir” dedi. Sağlık-Sen tarafından ‘İstanbul’da Çalışan Sağlık ve Sosyal Hizmet Profesyonellerinin Yaşam Koşullarını Belirleme Araştırması’nın sonuçları açıklandı. Beyoğlu’nda bulunan Sağlık- Sen Otel toplantı salonunda basın toplantısı düzenlendi. Araştırmaya ilişkin basın açıklamasına Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, Sağlık-Sen Genel Sekreter Durali Baki, Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Irgatoğlu ve İstanbul Şube Başkanları katıldı. “Çalışanların 75,2’si geçtiğimiz yıllara göre ekonomilerinin geriye gittiğini bildirmişlerdir” Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, “Yapılan devasa yatırımlar, sağlık sistemimizde büyük değişim ve gelişimi beraberinde getirmiş, sağlık alt yapımızı dünya sıralamasında üst lige taşımıştır. Bugün burada toplanmamızın nedeni sağlık çalışanlarımızın emeğini yeterince görememiş olmalarıdır. İstanbul’da sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin ekonomik durumları 2020’den bu yana dramatik bir şekilde geriye gitmektedir. İhtiyaç kredisi çekenlerin oranı 2020’de yüzde 36,4 iken, 2024’te yüzde 57,25’e yükselmiştir. Kredi kartı takibine alınma oranı yüzde 16,5’ten yüzde 18’e çıkmıştır. Sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin yüzde 75,2’si geçtiğimiz yıllara göre ekonomilerinin geriye gittiğini bildirmişlerdir. Bu veriler, çalışanların geçim sıkıntısı nedeniyle borçlanmaya ve ekonomik anlamda daha fazla zorlanmaya başladığını net bir şekilde ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı. “Barınma masrafları, çalışanların maaşlarının büyük bir kısmını tüketiyor” İstanbul’daki kira fiyatlarındaki artışların sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerini derinden etkilediğine dikkat çeken Doğan, “Sağlık profesyonellerinin yüzde 65’i kirada oturmakta ve bu arkadaşlarımızın yüzde 70,5’i 22 bin TL ve üzerinde kira ödemektedir. 2025 yılı itibarıyla kiralara yüzde 58,5 oranında zam yapılması beklendiği de unutulmamalıdır. Barınma masrafları, çalışanların maaşlarının büyük bir kısmını tüketmekte ve onları ekonomik bir çıkmaza sürüklemektedir” dedi. “Trafik ve ulaşım sorunları tükenmişliğe yol açıyor” İstanbul’daki trafik ve ulaşım sorunlarının sağlık profesyonellerinin hem maddi hem de zamansal olarak kayıplar yaşamasına neden olduğuna vurgu yapan Doğan, “2020’de araç sahibi olanların oranı yüzde 62,4 iken, 2024’te bu oran yüzde 54,6’ya gerilemiştir. Bu, araç sahibi olmanın maliyetinin çalışanlar için artık karşılanamaz hale geldiğini göstermektedir. Sağlık profesyonellerinin yüzde 65’i toplu taşıma kullanmakta ve bu arkadaşlarımızın yüzde 60’ı çalıştıkları hastaneye ulaşmak için 2 veya daha fazla araç değiştirmektedir. İşe gidip gelmek için trafikte harcadıkları süre de ise 1 saati aşanların oranı yüzde 65,6’dır. Trafik ve ulaşım sorunları yalnızca maddi bir yük değil, aynı zamanda ciddi bir zaman kaybına ve tükenmişliğe yol açmaktadır” diye konuştu. “Ekonomim ‘çok iyi’ diyen çalışan kalmadı” Ekonomik sorunların çalışanların aile hayatını olumsuz etkilediğini ifade eden Doğan, 2020’de ekonomik sebeplerle aile içinde sorun yaşadığını belirtenlerin oranının yüzde 46,4 iken, 2024’te bu oranın yüzde 69’a yükseldiğini söyledi. Doğan, “2024 yılında ekonomik durumunu ’kötü’ ve ’çok kötü’ olarak tanımlayan çalışanların oranı, 2020’ye göre belirgin bir artış göstermiştir. Ekonomisini ’çok kötü’ olarak nitelendirenlerin oranı yüzde 4,1’den yüzde 7,2’ye yükselirken, ’kötü’ olarak tanımlayanların oranı yüzde 16,2’den yüzde 33’e çıkmıştır. En çarpıcı veri ise, 2024 yılına gelindiğinde ekonomisini ’çok iyi’ olarak nitelendiren sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin artık hiç kalmamış olmasıdır. Bu veriler, sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin ekonomik sıkıntılarının derinleştiğini ve bu durumun çalışma motivasyonlarını ve yaşam kalitelerini ciddi şekilde etkilediğini açıkça ortaya koymaktadır” dedi. “Sağlık ve sosyal hizmet profesyonelleri İstanbul’da çalışmak istemiyor” Sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin İstanbul’da çalışmak istemediğini belirten Doğan, “İstanbul’daki sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin yüzde 87’si fırsat bulsa şehri terk edeceğini ifade etmiştir. Bu oran çok dikkat çekicidir. Bu çok vahim bir tablodur. Göz ardı edilecek, görmezden gelinecek bir durum değildir” diyerek sorunun büyüklüğüne dikkat çekti. “Metropol ödeneği ve kira desteği verilmeli” Araştırmaya ilişkin değerlendirmeleri tamamlayan Doğan, İstanbul’daki sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin yaşadığı sorunlara ilişkin Sağlık-Sen’in çözüm önerilerini paylaştı. Doğan, “İstanbul gibi yüksek maliyetli bir şehirde çalışan sağlık profesyonellerine özel tazminat yani Metropol Ödeneği ve Ek Destekler verilmelidir. İstanbul’da görev yapan çalışanlara kira desteği sağlanmalıdır. Kentsel dönüşüm projeleri içinde lojman olanaklarına yer verilmesi, lojman sayısının artırılması gerekmektedir. Sosyal konut projelerinde, TOKİ tarafından yapılan toplu konut projelerinde sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerine öncelik verilmelidir. Çalışanların maaşları yaşam maliyetlerine uygun şekilde artırılmalı, teşvik ve taban ödemeleri güncellenmelidir. Toplu taşıma masraflarının düşürülmesi için toplu taşımada indirim uygulanmalı, servis imkanı sağlanmalıdır. Aşırı iş yükünü hafifletmek için yeni hemşire, ebe, sağlık teknisyeni alımları gerçekleştirilmelidir” dedi.