MAGAZİN - 21 Temmuz 2024 Pazar 10:28

Beytüşşebap’ta kuzu kirkma festivali

A
A
A
Beytüşşebap’ta kuzu kirkma festivali

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde Kuzu Kırkma Festivali yapıldı.


Beytüşşebap ilçesinde yapılan Kuzu Kırkma Festivalinde sahne alan sanatçı Selçuk Balcı, Kato Dağı eteklerinde hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı. Türkçe ve Kürtçe şarkılarını seslendiren Balcı’ya binlerce kişi eşlik etti.



Beytüşşebap’ta kuzu kirkma festivali

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nur Sürer, Mukadderat filminin hikayesini anlattı Antalya Film Festivali’nde en iyi film ödülünü kazanan “Mukadderat” filminin başrol oyuncusu Nur Sürer ile filmin yönetmeni ve yapımcısı, Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Bir Yönetmen, Bir Söyleşi” etkinliğinde Bursalı sanatseverlerle buluştu. Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Bir Yönetmen, Bir Söyleşi” etkinliğine bu ay Mukadderat filmi ve ekibi konuk oldu. Filmin yönetmeni Nadim Güç, başrol oyuncusu Nur Sürer ve yapımcı Rodi Kayım’ın katılımıyla “Mukadderat” filminin özel gösterimi gerçekleştirildi. Konak Kültürevi’nde düzenlenen etkinliğe, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir de katıldı. Eşini kaybettikten sonra yalnız kalma korkusuyla yeniden evlenmek isteyen, ailesinin ve yakın dostlarının tüm tepkilerine rağmen ticarete atılan Sultan’ın hikayesini anlatan film, ilgiyle izlendi. Film gösteriminin ardından düzenlenen söyleşide konuşan başrol oyuncusu Nur Sürer, Bursalı olduğunu hatırlatarak, Nilüfer’in sosyal ve sanatsal etkinlikleriyle tüm Bursa’ya örnek olduğunu belirtti. “Mukadderat” filmindeki karakteri ile bağ kurduğunu ifade eden Sürer, “Sultan karakterini çok sevdim. Bu filmin büyük bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyum. Bağımsız bir filmin Türkiye’de başarı elde ettiğini görmek çok güzel” dedi. İlk sinema filmi deneyimini “Mukadderat” ile yaşayan yönetmen Nadim Güç ise, filmin senaryosunun gerçek bir hikayeden esinlendiğini açıkladı. Güç, “Senaristimiz Erdi Işık’ın annesi, filmimizin geçtiği Kastamonu Cide’de ilk pansiyon işleten kadınlardan biri. Senaristimiz de Sultan rolünü Nur Sürer’i düşünerek yazdı. Onun gücü ve varlığı bu filme çok şey kattı” diye konuştu. Yapımcı Rodi Kayım ise bağımsız sinemanın önemine değinerek, “Bağımsız filmlerin getirisi çok düşük. Ancak bağımsız sinemayı yaşatmalıyız. Filmlere ilgi olursa biz de daha çok seyirciye daha fazla film üretme hevesine sahip oluruz” ifadelerini kullandı. Program sonunda Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, sanatçılara günün anısına hediye verdi. Başkan Şadi Özdemir, sanatçıların topluma hizmet ettiğini belirterek, katılımları için Nur Sürer, Nadim Güç ve Rodi Kayım’a teşekkür etti.
Ankara Ankara’nın kültür ve sanat hayatı "AKS 101 Çalıştayı"nda ele alındı Ankara Kent Konseyi (AKK) tarafından düzenlenen "AKS 101 Çalıştayı"nda, Ankara’nın kültür ve sanat hayatı ele alındı. Ankara’nın kültür ve sanat hayatına yeni bir vizyon kazandırmak ve şehrin kültürel kimliğini daha da güçlendirmek amacıyla "AKS 101 Çalıştayı" düzenlendi. Sinema, tiyatro, müzik, edebiyat, plastik sanatlar, kültürel diplomasi, kültürel miras, müzecilik, sahne sanatları ve dans gibi birçok oturumun gerçekleştirildiği çalıştayda, sanatın ve kültürün farklı alanlarına dair fikir alışverişinde bulunuldu. "Ankara bütün kültürlere açık olmak zorunda" Kahramankazan Belediye Başkanı Selim Çırpanoğlu, çalıştayda yaptığı konuşmasında şunları söyledi: "Kahramankazan büyüyor ama gelişemiyor. Henüz gelişmesini tamamlamamış bir şehir. Büyüme ile gelişme maalesef doğru orantıda olmuyor. Kahramankazan’ın gelişmesi için kültürel ve sanatsal etkinliklerimizle beraber tüm çalışmalarımızı başlattık. Böyle bir Büyükşehir Belediye Başkanımız olmasından dolayı hakikaten gurur duyuyoruz. Her konuyla alakalı bize destek olduğu gibi kültür sanat alanında da önümüzü açmış durumda. Ben iyi bir öğrenciydim ama belediye başkanlığında kopya çekiyorum. Eskişehir’deki sanatsal faaliyetleri Kahramankazan’la bağdaştırmaya çalışıyorum. Kahramankazan’ımızın nüfusu gitgide artıyor. Kahramankazan ve Ankara, doğuluların batısında batılıların doğusunda, Türkiye’nin ortasında bir yer. O yüzden, bütün kültürlere açık olmak zorunda. Kahramankazan büyük bir göç çektiği için bu harmoniyi sağlamamız gerekiyor. Hayal kurarken masraftan kaçmamak lazım. Bir gün Kahramankazan’da ‘Senfoniyle İlahiler’ programını yapmak benim için büyük bir hedef. Bu noktada Ankara Kent Konseyi’yle de bir çalışma yapmak istiyorum." "Dünya artık değişti, ulaşım artık kolaylaştı" "Kültür sanat, turizm bir kentin olmazsa olmazıdır" diyen Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar ise dünyanın artık değiştiğini kaydederek, "Dünyada ülkeler sadece sanayisiyle, tarımıyla, ticaretiyle kaynaklarını büyütmüyorlar. Artık turizm de, ülkeler için önemli bir kaynak, şehirler için de önemli bir kaynak. Ankara ne kadar güzel tanıtılırsa, ne kadar çok fazla turist getirirsek o kadar gelişir. Bugün Ankara, Türkiye’nin başkenti, başkentler ülkelerin simgesidir. Paris, Fransa’nın başkenti. Bizim Türkiye’ye bütün gelen turist kadar onun belki bir buçuk katı turist sadece Paris’e gidiyor ama yeni Paris’e gitmiyor, eski Paris’e gidiyor. O tarihi kültürü korunan tarihe gidiyor. Onun için bu sanat, kültür ve turizm büyük bir kentin olmazsa olmazıdır. Tabi ki parklar düzgün olacak yollar, kaldırımlar, altyapılar, planlar yaşanabilir olacak. Belediye başkanları bunları yapacak ama turizmi geliştirmek, kenti tanıtmak ve sanatçının sanatını icra edecek mekanları yapmak da bizim görevimiz" ifadelerini kullandı.
Gaziantep Babasına destek olmak için öğrendiği kürek yapımında ihracatçı oldu Gaziantep’te babasına destek olmak amacıyla çocuk yaşta ahşap kürek atölyesinde çıraklık yapmaya başlayan Kadir Kanalıcı, ürettiği kürekleri yurt içi ve yurt dışına gönderiyor. Gaziantep’in Şahinbey ilçesindeki Direkçi Pazarı’nda ahşap ustası olan babasına yardımcı olmak için henüz 13 yaşındayken okuldan arta kalan vakitlerde kürek atölyesinde çalışmaya başlayan Kadir Kanalıcı (42), önce kalfa, ardından ustalığa terfi ettiği mesleğini yıllardır özveriyle sürdürüyor. Teknolojiyle beraber eskiye dönük birçok mesleğin son demlerini yaşandığı bu süreçte ekmek küreği yapımı mesleğini Gaziantep’in yanı sıra Türkiye’nin 81 ilindeki fırıncılara ve Avrupa ülkelerindeki pizza üretimi yapan restoranlarına gönderen Kanalıcı, baba mesleği sayesinde ustalığını sürdürüyor. Çeşitli boy ve modellerde yaptığı kürekleri yurt içindeki müşterilerinin yanı sıra Avrupa ülkelerindeki müşterilerine pazarlayan Kanalıcı, ekmek küreğinin fırıncılarının vazgeçilmez gereci olduğunu belirtti. Yaptığı kaliteli ve dayanıklı ekmek küreklerini Almanya, Fransa ve İtalya başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesine gönderdiğini ifade eden Kanalıcı, Gaziantep’te fırıncılara bağlı olarak halen günümüze kadar gelen ekmek küreği yapma mesleğinin her geçen gün değer kazandığını belirtti. “Bu mesleğe çocukken babamın yanında başladım” Uzun yıllardır uğraş verdiği baba mesleğine sevdalı olduğunu belirten Kanalıcı, “Bu mesleğe çocukken babamın yanında başladım. 15 yıl bu işi yaptıktan sonra yaklaşık 12 yıl bu mesleğe ara verdim. Daha sonra ise farklı işlerle uğraştım. Sonra tekrar baba mesleğine başladım ve 5 yılda devam ettiriyorum. Gaziantep’te genelde okuldan sonra çocuklar babaların yanında çalışır. Biz de bütün zamanımızı babamızın atölyesine geçiriyorduk. Mesleğe bu şekilde başladık. Mesleği öğrenmemiz yıllar sürdü. Askere gidip geldikten sonra 25 yaşına kadar bu mesleği yaptım. Aralıksız 15 yıl bu mesleği yaptım. Askerden sonra İstanbul’a gittim ve mesleğe ara verdim. İstanbul’un yoğunluğu ve stresi beni çabuk yordu, tekrar Gaziantep’e gelip babam mesleğini sürdürmek istedim ve işimi yeniden kurdum” dedi. Babasının mesleğini sürdürmekten gurur ve onur duyduğunu belirten Kanalıcı, baba mesleğini devam ettirmenin kendisine ayrı bir güç verdiğini kaydetti. “Taş fırın olan her yere biz kürek yapıyoruz” Yaptığı kaliteli ve dayanıklı kürekleri Almanya başta olmak üzere Fransa ve İtalya’nın yanı sıra birçok Avrupa ülkesine göndererek ürünlerini sattığını belirten Kanalıcı, “Taş fırın olan her yere biz kürek yapıyoruz. Lahmacun, pide, pizza, katmer ve baklava üretimi yapan firmalara kürek yapıyoruz. Hatta elektrikli ve doğalgazlı fırınlara da kürek yapıyoruz. Yaptığımız kürekleri Gaziantep’teki fırıncı, katmerci ve baklavacı müşterilerimize satıyoruz. Türkiye’nin diğer illerinde Gaziantepli fırıncı ustaların çok olmasından dolayı bizde bu şekilde tanınıyoruz. Bizde bu şekilde tüm Türkiye’ye kürek göndermiş oluyoruz. Bazı fırıncı ustalar yurt dışına gidiyor, yurt dışından da bizden kürek istiyorlar ve aynı şekilde ustalarımız vasıtasıyla yurt dışına da kürek gönderiyoruz” diye konuştu.
Antalya Antalya’nın ürkek misafirleri yaban keçileri mahalleye indi Antalya’nın Akseki ilçesi Gidengelmez Dağları’ndaki yaban keçileri, her yıl olduğu gibi bu yıl da otlamak için dağın eteğindeki Değirmenlik Mahallesi’ne inmeye başladı. Gidengelmez Dağları’nda yaşayan yaban keçileri, her kış otlamak için dağın eteğinde kurulu Değirmenlik Mahallesi’ne iniyor. Mahalleli tarafından korunan keçiler, sabah saatlerinde bahçelere inerek otladıktan sonra mahalleden ayrılarak yaşam alanlarına gidiyorlar. Akseki’nin en uzak mahallelerinden biri olan ve Milli Park niteliğindeki Gidengelmez Dağları’nın batısına kurulu Değirmenlik Mahallesi’nin sakinleri, kış mevsiminde farklı misafirleri ağırlıyor. Avlanması, evcilleştirilmesi yasak olan yaban keçileri insanlarla adeta iç içe yaşıyor. Mahallede köylünün evlerinin önünde bulunan bahçelerinde ekili çilekleri yiyorlar. Kent dışından yaban keçilerini görmek ve fotoğraflamak için gelenler oluyor. “Yaban hayatı koruma sahası” Devletin uyguladığı yasal zorunluluk nedeniyle avlanılması ve evcilleştirilmesi yasak olan dağ keçileri, Gidengelmez Dağlarındaki kar nedeniyle yiyecek bulmakta güçlük çektikleri için artık şehir merkezlerine iniyor. Yaban Hayatını Koruma Sahasındaki Gidengelmez Dağları’nda kaçak avlanmaya izin verilmemesi, koruma altındaki bölgede ateşli silahlarla atış yapılmasının önüne geçilmesiyle kendilerini güvende hisseden yaban keçileri, dağın yüksek kesimlerinin karla kaplanması nedeniyle köydeki evlerin bahçelerine kadar gelerek otlamaya başladı. Köylüler de yaban keçilerini hem koruma altına alıyor hem de fotoğraflarını çekiyor. Genellikle sabah saatlerinde köye inerek otlayan yaban keçileri, hava kararmadan yeniden yaşam alanlarına dönüyor. Değirmenlik mahallesi muhtarı Oğuzhan Özen, Değirmenlik köyünün Gidengelmez Dağlarının eteklerinde kurulu bir köy olduğunu söyledi. Yıllardır bölgede yaban hayatı ile birlikte iç içe yaşadıklarını söyleyen Özen, “Biz burada yaban hayvanları ile iç içe yaşıyoruz. Bahçelerimize girerek sebzelerimizi yiyorlar. Biz onlara kesinlikle zarar vermiyoruz ve bahçelerden kovmuyoruz. Onlar bizim sevinç kaynağımızdır. Yaban keçileri hava şartlarına göre Yükseklerde kar yağışı başladığında köyümüze iniyorlar. Sabah saatlerinde bahçelerimize kadar inip öğlen saatlerine kadar karınlarını doyurup öğleden sonra tekrar dağa yataklarına çıkıyorlar. Sisli ve yağışlı havalarda kesinlikle aşağıya inmezler. Kendilerini dağda korumaya alıyorlar. Mayıs ayına kadar hayvanlar köyümüzde otlanırlar. Mayıs ayında yavrulama yapıyorlar. Yavrularını korumak için Gidengelmez dağlarının içerisinde kalıyorlar. Kesinlikle aşağıya inmezler” dedi. “Doğal bir hayvanat bahçesidir” Burası Yaban hayatı koruma sahası içerisinde ve Milli Parklar statüsündedir. Milli parklar burada sürekli denetim yapar. Zaten biz köylüler olarak burayı koruyoruz. Buraya kesinlikle kaçak avcı giremez. Bir mantar tabancası dahi patlasa milli parklar görevlilerine ve jandarmaya haber veririz. Yani köylü olarak buralar bizim korumamız altındadır. Yaban keçilerini yakından görmek için buraya Türkiye’nin her yerinden insanlar geliyor ve bu güzellikleri görüyorlar. Türkiye’de burası nadir bulunan bir yerdir. Dışarıdan gelenler yaban keçilerini rahatlıkla izleyebiliyorlar. Özellikle bu aylarda birçok yerden çok sayıda insanlar gelip aileleri ile birlikte keçileri izliyorlar. Burası doğal bir hayvanat bahçesi gibidir. Keçileri hem izleyip, hem de fotoğraf çekiyorlar" dedi. “Mayıs ayında yavru yaparlar” Yaban keçilerinin mayıs ayında yavrulama dönemine girdiklerini dikkat çeken Özen, “Bu hayvanlar mayıs ayında yavru yaptığında 2 gün yavru yaptığı yerde kalırlar. 2 gün sonra yavrular kalkıp yürümeye başlarlar. Yavrular 3 yaşına kadar anneleri ile birlikte yaşarlar ve daha sonra ayrılırlar. Hayvanlar tekrar her kışın doğdukları yere mutlaka uğrarlar. Gidengelmez dağları sarp ve kayalık olduğu için kendilerini rahat koruyorlar” dedi. “Her sürünün başında bir koruma olur” Yaban keçilerinin aile şeklinde sürüler halinde gezdiklerini söyleyen Özen, “Her sürünün başında mutlaka bir teke olur. Bu keçilerin gözetleyicisidir. Ufak bir tehlike hissettiklerinde o hayvan ses yaparak hayvanlar dağa kaçarak kendilerini korumaya alırlar. Hayvanlar köye inince bizleri gördüğünde kaçmazlar. Biz artık onlarla iç içe yaşıyoruz ve kendilerini güvende hissediyorlar. Sabah 8 de kalktığımızda bahçemizde yaban keçilerini görüyoruz. Hayvanlar kendilerini güvende hissediyorlar” diye konuştu. “Her kış karın yağmasını bekleriz” Özen, “Her yıl kışı ayında karın yağmasını bekliyoruz. Kar yağınca onlarda köyümüze inmeye başlıyorlar. Kar yağınca yukarıda yiyecek bulamıyorlar ve köyümüze iniyorlar. Artık onlar bizim bir ailemizin ferdi gibi oldular” dedi. Kendisinin 20 yıl süre ile Gidengelmez Dağlarının rehberliğini yaptığını söyleyen Özen, “Gidengelmez dağlarının arkası vahşi dik kayalıklarla dolu bir çöldür. Buraları bilmeyen kişi kesinlikle gidemez. Gitse de geri dönemez. Ben aynı zamanda 20 yıl bu dağlarda rehberlik yaptım. Buraları karış karış bilirim. Bu sahaya herkes giremez. Yalnız bir kişi gitse geri dönemez. Adı üzerinde giden gelmez. Bu dağlara bilen kişi gider. Bilmeyen kişi ise geri dönemez” şeklinde sözlerini ekledi. “Onlar benim güllerim” Değirmenlik köyü sakinlerinden 60 yaşındaki Mehmet Özdemir, Değirmenlik köyünün Gidengelmez Dağlarının eteklerinde kurulu bir yerleşim yeri olduğunu söyledi. Değirmenlik köyününde yaban hayatı ile iç içe yaşadıklarını söyleyen Özdemir, “Gidengelmez Dağlarının yaban keçilerinin yaşam alanlarıdır. Yaban keçileri her yıl olduğu gibi yeniden köyümüzde arazilere inmeye başladılar. Yaban keçileri 10-20-30’arlı gruplar halinde yayılımını yaparlar. Biz bahçemizde çalışırken onlarda bahçelerimize kadar inerek otlanıyorlar. Onları görmemiz bizi rahatlatıyor. Mutlu ediyor. Bunlar buranın güzellikleridir. Benim güllerimdir. Onlarla biz iç içe yaşıyoruz. Bu güzellikler dünyanın hiçbir yerinde yoktur” dedi. “Onlardan vazgeçemeyiz” Güllerim diye tabir ettiğim yaban keçileri sabah saat 10.00 gibi inerler. Öğleden sonra 14.00-15.00 saatlerine kadar yayılıp, yataklarına geri dönerler. Bunlar köyümüze müthiş güzellikler katıyor. Bizler yaban hayatı ile yaşamaya alıştık. Biz onlardan, onlar bizden vazgeçemezler. Onlardan vazgeçemeyiz. Onların her yıl köyümüze inmesini bekliyoruz. Doğum zamanı olan Mayıs ayında dönüş yaparlar ve doğum sonrası 10-15 gün sonra tekrar köyümüze inmeye başlarlar. Havalar ısındığında karlar erimeye başlayınca tekrar Gidengelmez Dağlarının derinliklerine giderler. Yani onlar bizim bir parçamız. Anlatılmaz yaşanır” diye konuştu.