POLİTİKA - 29 Ocak 2025 Çarşamba 08:18

Siirt Belediyesi binasına kayyum kararı sonrası Türk bayrağı asıldı

A
A
A
Siirt Belediyesi binasına kayyum kararı sonrası Türk bayrağı asıldı

İçişleri Bakanlığı tarafından Siirt Belediyesine Vali Kemal Kızılkaya’nın kayyum olarak görevlendirilmesinin ardından binaya Türk bayrağı asıldı.


31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde Siirt Belediyesini DEM Partili Sofya Alağaş kazanmıştı. Alağaş’ın, hakkında yürütülen terör soruşturması kapmasında dün yargılandığı Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmişti.


Görevden alınan Alağaş’ın yerine İçişleri Bakanlığı tarafından Vali Kemal Kızılkaya görevlendirildi. Kararın ardından DEM Partililer belediye önünde toplandı. Belediye binasına kayyum kararı sonrası Türk bayrağı asıldı.



Siirt Belediyesi binasına kayyum kararı sonrası Türk bayrağı asıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’in kitap kurtlarına Ercan Kesal’lı sürpriz İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kütüphanelerinden 2024 yılında en çok kitap ödünç alıp iade eden yetişkin ve çocuk okuyucular kitap hediyesinin yanı sıra konser ve tiyatro bileti ile ödüllendirildi. Ünlü yazar ve oyuncu Ercan Kesal da buluşmaya katılarak Kent Kütüphanesi’nde bir araya gelen kitap kurtlarına sürpriz yaptı. Çok okuyunca yazmaya başladığını ve sinemaya da senaryo yazdıktan sonra adım attığını belirten Kesal, "Kütüphanelere gidip kitap okumasaydım oyuncu olamazdım, yönetmenlik yapamazdım" dedi. İzmirli kitapseverler, hem ödünç kitap almak hem ders çalışmak hem de birbirinden eğitici atölye çalışmalarına katılmak için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kütüphanelerini ziyaret etmeye devam ediyor. Vatandaşları okumaya teşvik etmek amacıyla pek çok proje yürüten İzmir Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler Şube Müdürlüğü, 2024 yılında kütüphanelerden en çok kitap ödünç alıp iade eden okuyucularını Kent Kütüphanesi’nde düzenlediği organizasyonla ödüllendirdi. Ünlü yazar ve oyuncu Ercan Kesal’ın sürpriz yaparak katıldığı ödül törenine İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Okyay ve Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Sedat Kirt de katıldı. En çok kitap okuyan kitapseverlere beşer adet kitabın yanı sıra yetişkin okuyuculara Birsen Tezer konseri, çocuk okuyuculara da Kukuli tiyatro oyunu bileti hediye edildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Okyay, okuyucularla tek tek sohbet ederek kütüphane hizmetlerini aktardı. "Kitapların enflasyonu yok" Okuyucularla kitap okumanın önemine ilişkin sohbet eden Ercan Kesal, kütüphanelerin hayatındaki rolüne değindi. Kitaplarla tanıştıran mekânlar olduğu için kütüphanelere şükran duyduğunu söyleyen Kesal, "Çağ değişti, kitapların yerini başka şeyler aldı. Çocuklar artık cep telefonları ile vakit geçiriyor ama kitabı hissettikleri an bırakamayacaklar. Kelimelerin gücünü fark edecekler. O gücü fark edince hikâyeyi anlayacaklar. Hikâyesi olan insan, bu dünyadaki varlık nedenini keşfetmiş insandır. Hikâyesi olmayanın işi zor. Hepimiz bu dünyaya bir hikâye bulmaya, hikâye anlatmaya geldik. Kalıcı olan, kelimelerdir ve bizden öncekilerin bize bıraktıklarıdır. Çünkü onlara hiçbir şey olmuyor. Kitapların enflasyonu yok. Dostoyevski’nin Ecinniler’inin enflasyonu yok. Kemal Tahir’i, Sabahattin Ali’yi, Victor Hugo’yu hep anacağız, hep okuyacağız. Kütüphaneler o yüzden çok önemli" diye konuştu. Kesal, Drina Köprüsü hikâyesini anlattı Babasının ilkokul mezunu bir çiftçi olduğunu, annesinin de okuma yazma bilmediğini söyleyen Kesal, henüz çocukken babasından kitap istediğini, memleketi Nevşehir’de kitapçı olmadığı için babasının Kayseri’den İvo Andriç’in Drina Köprüsü kitabını aldığını dile getirdi. Çocukken o kitabı çok sevdiğini kaydeden Kesal, 40 yıl sonra senaryosunu yazdığı Bir Zamanlar Anadolu’da filminin Cannes Film Festivali’nde ödül aldığını ve festivalde Emir Kusturica ile tanıştığını anlattı. Kusturica’nın kendisini ve filmin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’ı Belgrad Küstendorf’ta bulunan evine davet ettiğini belirten Kesal, "Davetin ardından Emir Kusturica, bir hediye verdi. Verdiği hediye, Sırp yazar İvo Andriç’in Drina Köprüsü’ydü. Babamın aldığı kitapla Kusturica’nın aldığı kitabı yan yana koydum. Babam 40 yıl önce beni zaten Küstendorf’a göndermiş. O yolun taşlarını döşemiş. Kitaplar yolun taşlarını döşer. ‘Ben de okudum’ demek için kitap okunmaz. O kitapları okuduğunuzda dünya ile olan ilişkiniz değişir. O kitap kapanır ve artık başka biri olursunuz. Bu müthiş bir şey. Not almak, sınıf geçmek için değil, değişmek ve dönüşmek için yaşarsın. Kitaplar bize dünyayı bağışlamış olur" ifadelerini kullandı. "Yazar olmasaydım sinemaya giremezdim" Yazmak eyleminin önemine de değinen Kesal, "Yazan insan her şeyi yapabilir. Avukat olun, doktor olun; yazmakla ilgili bir işi becerebilen, her işi becerir. Ben doktorum. 48 yaşındayken kameralarla tanıştım. Sinemaya girdiğimde yaşlıydım. Benden nasıl artist oldu? Sinemaya nasıl girdim? Ben bu işe yazarak girdim. Yazar olmasaydım sinemaya giremezdim. Çok okuyan, yazmaya başlar. Yazdıklarının bir kısmı senaryo olur, senaryolar filme çekilir. Ben senaryom filme çekilirken ‘Oynar mısın?’ dedikleri için oyuncu oldum. Başlangıcı edebiyattır. O kütüphanelere gidip kitapları okumasaydım oyuncu olamazdım, yönetmenlik yapamazdım. Çok okuyan, önünde sonunda yazar" diyerek sinemaya adım atma hikâyesini de anlattı. Çocuk yazarlığı projesi geliyor Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Sedat Kirt de çocukları kitap yazmak için teşvik etmek gerektiğini söyleyerek, "Okumanın devamında yazmak gelmeli. Çocuk yazarlığı üzerine İzmir’de özel çalışmalar planlıyoruz. Çocuklara yazdırmamız lazım. Kendilerini ifade etmeleri açısından bu çok önemli" dedi. "Kitaplar sayesinde kendimi toparladım" Kent Kütüphanesinden 2024 yılı içinde 59 kitap alıp iade eden Mukaddes Arabul, yetişkin okuyucular arasında birinci oldu. Kütüphaneye kaydolmanın çok kolay olduğunu, kayıt olduğu ilk günden itibaren kitap almaya başladığını belirten Arabul, "Kitap okumayı seviyorum. Çocukluğumdan beri kitap okumayı hayal ediyordum. 20 yıl çalışıp emekli oldum. Çocuklarım, torunlarım oldu. Eşimi kaybettim ve kitaplar sayesinde bunalımdan çıktım. Kitaplar sayesinde kendimi toparladım. Kitap okumak bana iyi geldiği için sürekli kitap okuyorum. Buradaki hizmetten çok memnunum. Ne zaman gelsem güler yüzle karşılanıyorum" diye konuştu. "Bazı kitaplar gerçekten çok güzel" Şato Kütüphanesi’nden yıl içinde 36 kitap ödünç alıp teslim eden 10 yaşındaki Göktürk Arslan da çocuk okuyucular arasında birinci oldu. Felsefe konularına ilgisinin olduğunu söyleyen Arslan, "Bazı kitapları çok seviyorum. Özellikle Çıtır Çıtır Felsefe serisini seviyorum. 5 yaşından beri okuyabiliyorum. Okula başlamadan önce okumayı annem ve babam öğretti. Bu sene kütüphaneden 36 kitap aldım ama evde de çok kitap okudum" sözlerine yer verdi. "Gurur verici" Göktürk Arslan’ın annesi Gülbahar Arslan da şunları söyledi: "Göktürk’ün kütüphaneden en fazla kitap alıp okuyan çocuk olması gurur verici. Biz elimizden geldiğince onu yönlendirmeye çalıştık. O da hevesli olduğu için bizi zorlamadı. Kütüphaneler bize faydalı olsun diye onu kütüphanelere götürüyordum. O da çok sevdi. Kitap bittikçe alıyoruz. Kütüphane görevlileri de bize çok yardımcı oluyor. Göktürk, telefon ve tabletten oyun oynuyor ama belli bir süre zarfında oynuyor. Onu daha çok kitaba yönlendirmeye çalışıyoruz." "Kitap okumayı çok sevmeye başladım" Ödül töreninde Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Okyay’ın kitaplarla olan ilişkilerini sorması üzerinde söz alan Fatih Dağ isimli çocuk okuyucu, Yahya Kemal Beyatlı Kütüphanesi’nden yıl içinde 29 kitap ödünç alıp teslim ettiğini söyledi. Dağ, "Ben kitap okumayı sevmiyordum, annem kütüphaneye gitmemi önermişti. Ben kütüphaneye gidip istediğim kitapları alınca günde iki kitap okumaya başladım ve sürekli kitap okuma isteği oluştu. Kitap okumayı çok sevmeye başladım" dedi. Niymet Oral da Yahya Kemal Beyatlı Kütüphanesi’nden yıl içinde 31 kitap ödünç alıp teslim ettiğini belirterek "Beni ‘Kız çocukları okumaz’ diyerek okutmadılar. Babam sonradan pişman oldu ama sonra kitap okumaya başladım ve çok sevdim" sözlerine yer verdi. Şato Kütüphanesi’nden yıl içinde 48 kitap ödünç alıp teslim eden Ferah Uz ise "Ben bir kitap avcısıyım. Bu sıralar Jack London’un kitaplarını okuyorum. Kütüphanelerde de London’ın epey kitabı var" ifadelerini kullandı. Dokuz okuyucu, toplam 330 kitap okudu Ödül töreninde ayrıca Kültür 68 Kütüphanesi’nden yıl içinde 42 kitap alıp iade eden İlhami Erbaş, Işılay Saygın Kütüphanesi’nden 35 kitap alıp iade eden Özcan Çucu isimli yetişkin okuyucular, Kültür 68 Kütüphanesi’nden yıl içinde 32 kitap alıp iade eden Emircan Sevim ve Işılay Saygın Kütüphanesi’nden 18 kitap alıp iade eden Dilruba Güvenç isimli çocuk okuyucular da ödül aldı. Beşi yetişkin, dördü çocuk olmak üzere toplam dokuz okuyucu, yıl içinde toplam 330 kitap ödünç aldı. Beş kütüphaneden 15 bin 857 ödünç kitap alındı İzmir Büyükşehir Belediyesi, yedisi yerleşik ve ikisi gezici olmak üzere dokuz kütüphanesiyle İzmirlilere kent genelinde hizmet veriyor. İzmir kütüphaneleri, Türkçe ve yabancı kaynaklarının yoğunluğu ile dikkat çekiyor. 2024 yılında Kent Kütüphanesi, Şato Kütüphanesi, Kültür 68 Kütüphanesi, Yahya Kemal Beyatlı Kütüphanesi, Işılay Saygın Kütüphanesi olmak üzere beş kütüphaneyi toplam 3 bin 785 kişi ziyaret etti ve 15 bin 857 ödünç kitap alındı.
Bursa Arabistan’dan Saloni Mobilya’ya yatırım daveti Suudi Arabistan’ın Türkiye Büyükelçisi Fahad Bin Assaad Bin Abdulkareem Bin Abualnasr ve İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği (İSİPAB) Komisyonu Başkanı Sayın Dr. Abdurrahim Dusak beraberindeki heyet ile birlikte, Saloni Mobilya Fabrikası’nı ziyaret ederek iki ülke arasındaki iş birliğinin önemine vurgu yaptı. Ziyaret sırasında, Suudi Arabistan’ın gelecek vizyonu, bu vizyonda mobilya sektörünün ve mega projelerdeki mobilya talebinin sahip olduğu büyük potansiyel ele alındı. Büyükelçi, Suudi Arabistan’ın ekonomik çeşitlendirme ve sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmasında mobilya sektörünün kritik bir rol oynayacağını belirtti. Saloni Mobilya CEO’su Haluk Özbek, özellikle mega projelerdeki mobilya talebinin, kaliteli üretim, hızlı teslimat, satış sonrası destek ve uluslararası pazardaki deneyim ile karşılanabileceğine dikkat çekti. Özbek, İnegöl ve Türkiye mobilya endüstrisinin, Suudi Arabistan’ın bu vizyonuna önemli katkılar sağlayabileceğini belirtti. Ziyaretin, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin daha da güçlenmesine ve mobilya sektöründe yeni iş birliği fırsatlarının doğmasına zemin hazırlaması hedefleniyor. Büyükelçi, Saloni Mobilya’nın Suudi Arabistan’da kurduğu yeni yapılanmadan çok memnun olduklarını dile getirdi ve 3 yıl içerisinde büyük bir üretim tesisi yatırımı yapılması davetinde bulundu. Saloni Mobilya yetkilileri, Suudi Arabistan’ın vizyoner yaklaşımından duydukları memnuniyeti dile getirerek, bu doğrultuda ortak projeler geliştirmeye hazır olduklarını ifade ettiler.
Bursa Öksürüğü geçmeyen soluğu aktarda alıyor Günlerce ve haftalarca süren öksürükten muzdarip olan vatandaşlar soluğu aktarlarda alıyor. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının yaygın görüldüğü bu günlerde küçük büyük herkes geçmeyen öksürükten yakınıyor. Uzmanlar, son günlerde Covid-19’un yanı sıra influenza (grip) ve RSV’nin yaygın görüldüğüne dikkat çekerken, hastalar burun akıntısı, boğaz ağrısı, ateş, halsizlik ve öksürük gibi şikayetler ile hastanelere başvuruyor. Hastanelere giden vatandaşlar, hastalıklarının daha hızlı geçmesi için ilaçların yanında bitkisel yollardan tedavi arayanlar soluğu aktarlarda alıyor. Aktarlar ise son günlerde büyük yoğunluk yaşıyor. Şikayetlerini bitkisel yollarda arayanlar aktarlara giderek sorunlarına çözüm buluyorlar. Bursa merkez çarşıda 13 senedir aktarlık mesleğini icra eden Cihan Özdemir, kış aylarının gelmesiyle birlikte salgından dolayı yaşanan büyük yoğunluğa dikkat çekerken, geçmeyen öksürük ve yaşanan hastalıklarla ilgili çözüm yolları hakkında önemli tüyolar verdi. Kış aylarının gelmesi ve geçmeyen öksürük şikayeti ile birlikte toplumda yine kış bitkilerine olan yoğun ilginin arttığını söyleyen Cihan Özdemir, "Özellikle Covid-19 süreci ile birlikte toplumda enfeksiyonel hastalıkların tedavisinde doğal bitkiler kullanılma oranı arttı. Geçmeyen öksürük ve artan hastalıklarla beraber kesinlikle ortamlarını ada çayı, üzerlik veya kekik ile tütsülemelerini imkan bulabiliyorlarsa gece yatmadan ada çayı, lavanta veya bir elma sirkesi ile hem burundan bir defa çekerek hem de boğaz bölgesine gargara yaparak, bütün üst solunumlarını ve gün içerisinde orada yaşam ortamı bulmuş bakterileri yok etme imkanı bulacaklardır" diye belirtti. "Hastalık, salgın ve öksürüğün geçmesi için olmazsa olmazlar" Kış aylarının olmazsa olmazlarını sıralayan Özdemir, "Bir kere bu işin başını her zaman ıhlamur ve ada çayı çeker. Bunlarla beraber toplumda en karşılık bulmuş bitkiler hatmi, papatya, tarçın, özellikle zencefil, zerdeçal, karanfil. Bu bitkilerin damak zevkine göre kişiler kendileri, cüzi oranlarda, toplum arasında ise tutam dediğimiz birer tutam kullanarak, çok yüksek kaynama görmeden, özellikle kaynamış suyun içerisinde belli bir süre demlendirerek kendi kış çaylarını yapabilirler. Ya da güvendikleri herhangi bir aktardan da aktarların hazırlamış olduğu kış çaylarından günde 1 bardak ile 3 bardak arası içmeleri, onları kış hastalıklarına karşı koruyucu bir tedbir olur. Son zamanlarda birkaç yıldır çam kozalağı bazlı ürünler çam kozalak macunu, çam kozalak şurubu veya çam kozalağı pekmezi, bir de keçiboynuzu pekmezi ile andız pekmezini kış aylarına ve enfeksiyonlara karşı hayatlarından eksik etmemelerini tavsiye ediyoruz" dedi. "Geçmeyen öksürük ve salgından dolayı aktarlara talep arttı" 1 aydır ürünlere taleplerin arttığını söyleyen Özdemir, "Kış ürünlerinin yoğunluğundan hemen salgın olup olmadığını fotoğrafını çekebiliyoruz. 1 hafta içerisinde birkaç günde kış çayı ve ıhlamur satışları artması ile beraber hemen salgın olduğunu anlıyoruz. Son 1 aydır bu ürünlere talep oldukça artmış durumda. Uzmanlar açıklamasıyla birlikte şu anda domuz gribinin bir formu olan influenzanın, onun farklı bir varyasyonu şu an aktif ve insanlar birkaç hafta kendilerine gelemediklerini, çok ciddi eklem ağrısı çektiklerini belirtiyorlar. Hekimlerin başvurdukları ilaçların yanında, böyle doğal takviyeler ile birlikte daha kısa sürede sosyal yaşama ve iş hayatına dönmek için aktarlara başvuruyorlar" şeklinde konuştu.
Ankara Bakan Göktaş: "Evde Bakım Yardımı ödemelerini hak sahiplerinin hesaplarına artışlı şekilde yatırmaya başladık" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlar ve ailelerine ekonomik destek sağlamak amacıyla yapılan Evde Bakım Yardımı’nın Ocak ayı memur maaş katsayısındaki yeni düzenlemeyle 9 bin 77 liradan 10 bin 125 liraya çıkarıldığını belirterek, "Evde Bakım Yardımı ödemelerini hak sahiplerinin hesaplarına artışlı şekilde yatırmaya başladık. Bu kapsamda bu ay toplam 5,4 milyar lira ödeme yapıyoruz" dedi. Bakan Göktaş, bakanlık tarafından sunulan en önemli aile odaklı bakım hizmet modellerinden biri olan Evde Bakım Yardımı’nın 2006 yılında engelli bireylerin öncelikle aile yanında desteklenmeleri düşüncesiyle başlatıldığını hatırlattı. Göktaş, "Engelli vatandaşlarımızın aile bütünlüklerini muhafaza edecek şekilde bakımlarının evde yapılmasını önceliyoruz. Evde Bakım Yardımı ile engellilerin yaşadığı ortamdan ayrılmadan, ailesi veya yakınlarıyla birlikte yaşayarak aile birliğinin korunmasına ve güçlenmesine destek oluyoruz." ifadelerini kullandı. Evde Bakım Yardımı ile bakıma ihtiyaç duyan tam bağımlı yakınlarının bakımını üstlenen vatandaşların desteklenerek aile bütünlüğünün korunduğunu vurgulayan Göktaş, "Geliştirdiğimiz bütüncül ve adil sosyal hizmet modelleri ile toplumun her bir ferdine ulaşmaya çalışıyoruz. Hiç kimseyi arkada bırakmayan toplum vizyonumuz çerçevesinde 2024’te toplam 54,7 milyar lira Evde Bakım Yardımı ödemesi yaptık" dedi. Bakan Göktaş, evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlar ve ailelerine ekonomik destek sağlamak amacıyla yapılan Evde Bakım Yardımı aylık ödemelerinin Ocak ayı memur maaş katsayısına göre yapılan artışla birlikte 9 bin 77 liradan 10 bin 125 liraya çıkarıldığını ve her ayın 15’inde hak sahiplerinin hesaplarına yatırıldığını hatırlatarak, şunları kaydetti: "Yeni düzenlemeyle Evde Bakım Yardımı ödemelerini hak sahiplerinin hesaplarına artışlı şekilde yatırmaya başladık. Bu kapsamda yardımdan yararlanan 541 bin tam bağımlı vatandaşın evinde bakım veren yakınlarına bu ay toplam 5,4 milyar lira ödeme yapıyoruz. Ödemelerin tüm engelli vatandaşlarımıza hayırlı olmasını dilerim."
İstanbul Kalabalık yalnızlık toplumsal tehlike oluşturuyor Kalabalık yalnızlık, dijital dünyada uzun süre zaman geçiren, bağlı ama kopuk bir yaşamda gerçek duygularını perdeleyen kişilerin, duygusal, zihinsel ve sosyal yaşamlarında derin etkilerle kendini gösteriyor. Bu kimi zaman empati duygusunu yitirmiş bir birey olarak trafikte, kimi zaman kalabalık yalnızlık öfkesi ile akran zorbalığını uygulayan bir öğrenci, kimi zaman çalışma arkadaşına mobbing uygulayan bir kimse, kimi zaman ise toplumda infiale sebep olan bir olay sonrası acılı insanlarla alay eden bir grup genç sosyal medya kullanıcısı oluyor. Klinik Psikolog Beril Eser Odabaşı, kalabalık yalnızlığın sadece bireysel bir deneyim değil toplumsal bir sorun olduğuna dikkat çekerek, "Kalabalık yalnızlık, bireylerin sosyal ortamlarda yer almalarına rağmen, duygusal olarak yalnız hissetmeleri durumudur. Yalnızlık hissiyle birlikte kişiler kaygı, stres, mutsuzluk, öfke veya hüzün gibi birçok duyguyu taşıyabilir. Yaşanan bu duygular derinleştikçe, kişiler ailelerinden, arkadaşlarından, işlerinden ve okullarından kopmaya başlarlar. Aslında bu kopma, bir döngü gibi kişiyi gerçek yalnızlığa sürükleyebilir. Depresyon, anksiyete veya sosyal fobi gibi psikolojik rahatsızlıklar, kalabalık yalnızlık hissinin bir sonucu olarak gelişebilir. Sürekli yalnızlık hissi, stres seviyelerini artırabilir ve bireylerin sosyal becerilerini zayıflatabilir, bu da zamanla ruhsal sağlık problemlerine yol açabilir. Bu açıdan bakıldığında durum, yalnızca bireysel bir deneyim değil, toplumsal bir sorundur. Bu hissin artmasında dijitalleşme, sosyal bağların yüzeysel hale gelmesi ve hızlı yaşam temposu gibi faktörler etkili olmuştur. Toplum olarak daha derin bağlar kurmayı, yüz yüze etkileşimleri teşvik etmeyi ve duygusal destek ağları oluşturmayı hedeflemeliyiz. Bu sadece bireysel değil, toplumsal bir iyileşme sürecidir. Bu nedenle somut bir adım atılmadığı takdirde yaşanmaya devam edecektir" dedi. Odabaşı, yüz yüze etkileşimin yerini alan sosyal medya ve dijitalleşmenin duygusal bağların zayıflamasına yol açabildiğini vurgulayarak, "Sosyal medya, bireylerin hayatlarını gösterdiği, ancak gerçek duygusal deneyimlerini paylaşmadığı bir platforma dönüşmüş durumda. Bu durum, bireylerin yalnızlık hissini pekiştirebilir çünkü insanlar sanal dünyada bağlantı kurarken, gerçek duygusal bağlar zayıflar. Bu his, özellikle dijital çağda daha da yaygınlaşmış durumda çünkü insanlar çevrimiçi bağlantılar kuruyor, ancak bu bağlantılar genellikle yüzeysel kalıyor. Dijital etkileşimler genellikle yüzeysel ve zamanla daha da yalnızlaştırıcı olabilir, çünkü bu platformlarda insanın gerçek benliğini ifade etmesi daha zor olur" dedi. Odabaşı, kalabalık yalnızlık hissiyle başa çıkabilmek için şu tavsiyelerde bulundu: "Duygusal Bağ Kurmak: Yalnızlık hissiyle mücadelede, derin ve samimi ilişkiler kurmak kritik. İnsanlar, daha anlamlı sosyal bağlantılar kurarak yalnızlık hissini hafifletebilirler. Sosyal Destek Aramak: Aile üyeleri, arkadaşlar veya profesyonel destek almak, yalnızlık hissini azaltabilir. Buna ek olarak bu zorlu duyguyla nasıl başa çıkabileceğinizi keşfedebilirsiniz. Dijital Detoks: Sürekli dijital dünyada olmak, yalnızlık hissini artırabilir. Bireylerin belirli sürelerle dijital platformlardan uzaklaşmaları faydalı olabilir. Bunun için belli sınırlamalar koymak, bir adım olabilir. Fiziksel Aktivite: Spor yapmak ve yoga gibi etkinlikler hem ruhsal sağlığı iyileştirir hem de yalnızlık hissini hafifletebilir. Sahilde, sokakta veya ormanda yapılan kısa yürüyüşler bile yalnızlık hissinin getirdiği duygulara destek olur. Aynı zamanda sosyalleşme ile kişiler "gerçek" bağlar kurabilir. Topluluk Etkinliklerine Katılmak: Gönüllülük çalışmaları veya sosyal gruplara katılmak, bireylerin toplumsal bağlarını güçlendirebilir".